Süleyman gökbulut, necmeddîN-Î KÜBRÂ adli kitabin tanitimi



Yüklə 101,54 Kb.
səhifə3/3
tarix15.01.2018
ölçüsü101,54 Kb.
#37945
1   2   3

Devamlı zikir: Allahü teâlâdan başka her şeyi unutarak, yalnızca O’nu hatırlamak, O’nu düşünmek demektir.

Teveccüh: Allahü teâlâdan başka bir şeye çağıran, davet eden herşeyden yüz çevirmek, O’ndan başka bir isteği, arzusu ve sevgilisi olmamak, tüm benliğiyle O’na yönelmek. Biran O’ndan gâfil olmaktan çok korkmalıdır. Teveccüh çok ciddi ve yüce bir makam olup yoğun bir dikkat gerektirir. Bir anlık gaflet, kişinin bütün kazanımlarını kaybetmesine yol açabilir. Cüneydi Bağdadi’nin de dediği gibi: “Bir sıddîk, binlerce sene Allahü teâlâya teveccüh hâlinde bulunsa, bundan sonra da bir ân O’ndan gâfil olsa, bu bir ânda kaybettiği, binlerce seneki kazandığından daha büyüktür.”

Sabır: Nefsin lezzet aldığı şeylerden yüz çevirmek, istediklerini yapmamaya devam etmekte sebat göstermek demektir. Şeyh sabrı, zühd kavramıyla iç içe değerlendirir.

Murâkabe: Kuvvet ve hareketi bırakıp nefsi kontrol etmek, nefsin hile ve tuzaklarına karşı her an uyanık bulunmaktır. Murâkabe makamında bulunan kimse, Allahü teâlânın emirlerine itaat etmek ve salih ameller işlemekle, O’nun lütfunu, ilâhî ihsanlarını ümit eder. O’ndan başka her şeyden yüz çevirerek, hep O’nu düşünür. O’na olan muhabbetinin ateşiyle kendinden geçmiş hâldedir. O’nun aşkıyla, O’na kavuşmak arzusuyla yanar. Bu şevk ile ağlayıp, gözyaşı döker. Yalnız Allahü teâlâya güvenir ve yalnız O’ndan yardım ister. Allahü teâlâ da buna, rahmetiyle muamelede bulunur ve hiç kimsenin açamayacağı azap kapılarını ona kapatır. Bu hâl, bunlara Allahü teâlânın bir lütfudur.

Rızâ: “Nefsin arzularını terk ederek, Allahü teâlânın hiçbir hükmüne itiraz etmemek ve O’ndan gelen her şeyi seve seve karşılayıp razı olmaktır. Böyle yaparak O’nun rızasına kavuşmaktır. Böyle olan velilere, Allahü teâlâ öyle bir nûr verir ki, bu firaset nuru ile insanlar arasında yürürler ve onların manevî hâllerini müşâhede ederler.

Necmeddin Kübra’nın belli başlı bir tasavvuf eğitim metodu bulunmaktadır. Yazar Seyr ü Süluk anlayışı doğrultusunda, halvet ve zikir konularını Necmeddin Kübra perspektifinde ele almıştır. Pir’in tarikatında halvet ve zikir çok önemli hususiyetler olup perhiz ve ilaca benzetilebilir. Necmeddin Kübra’ya göre bütün insanlar bir seyr ü süluk içindedir. Allah’ bilmek gayesiyle yaratılan insan hayatını bu gaye peşinde koşarak geçirmelidir. Allah’ın insanlar için iki yol belirlediğini bunların zaruri ve ihtiyari olmak üzere iki kısım olduğunu, Zaruri olan seyrin baba sülbünden başlayıp cennet ya da cehennemle son bulan bir süreç olduğu, İhtiyari olanın ise Ruhani ve Cismani olarak ikiye ayrıldığıni belirtir. Cismani olan bir yerden başka bir yere gitmektir. Bunu dervişler adabına göre yapmalıdırlar. Kübra’nın asıl üzerinde durduğu ise Ruhani seferdir. İnsan küfür ve şirki terk edip iman edecek, Allah’a itaat ve kulluk edip ameli salihte bulunacak ki bu herkesin kurtulması için gerekli olan şartlardır. Bir de dördüncü olarak Esmaü’l-Hüsna ve Hakkın sıfatlarıyla yapılan manevi yolculuk vardır. Tam olarak insanın yaratılış amacı olan bu seyir salikin kalbinin parlamasına sebep olan perdeleri kaldırması için gereklidir. Şeyh bahsi geçen manevi yolculuk için zahiri ve batıni olarak sayılan esaslara uyulması gerektiğini tembihlemektedir.

Manevi yolculuğun zahiri esasları özetle şunlardır: Salik, dünyevi şeyleri terketmeli, Allah’a yaklaşmasına engel olan her şeyden uzak durması, Göz, kulak, dil, karın, ayak, el ve cinsel organını Allah’a çirkin gelen her şeyden korumak, Nefsine sahip çıkabilmesi, her canının isteğini yapmaması, Hikmetli ve kamil bir şeyh aramalı ki Hakka vasıl olabilsin, Zikrin bir tek çeşidine kendisini vererek Farz veya Sünnet bütün namazlarını kılmalı, Devamlı oruçlu olmalı, beden temizliğine dikkat etmeli, geceleri uyanık olmalı ve rızkını helal yollardan aramalı.

Manevi yolculuğun batıni esasları özetle şunlardır: Nefsini gözetlemek yani kalbi uyanık olmak, Allah’ın huzurunda tevazu ve alçakgönüllü olmak, her halinde Allaha tevbe ve inabe etmek, Allah’ın emrine teslimiyet, Rıza, Devamlı hüzün, Allah hakkında hüsn-i zan beslemek, kendisini Allah’ın mekrinin dışında düşünmemesi, Muhabbet, Yalnız Allaha itimat etmek.

Necmeddin Kübra bunların yerine getirilmesi için gıdaları yavaş yavaş azaltmayı, irade ve ihtiyarı terk etmeyi ve Cüneydi Bağdadi’nin sekiz şartını5 yerine getirmeyi belirttiği mücahedeyi gerekli görmektedir. Şeyh bu şartlara ilaveten mecburiyet halinde uyumak ve yeme-içmede orta yolu izlemeyi ekler.



Halvet hususuna Necmeddin Kübra’nın çok önem verdiğini belirtmiştik. Yukarda zikrettiğimiz seyr ü süluk ye da mücahedenin en önemli esası halvettir. Uzlet ve inziva kavramı Kübra’nın düşüncesinde halvetle eşdeğerdir. Kübra vazgeçilmez bir unsur gördüğü halveti İslami açıdan delillendirir. Ayet ve hadisleri zikreder. Ashap, tabiin ve önde gelen sufilerden görüşler serdeder. Necmeddin Kübra halkla birlikte olmaktan uzak bir yaşamı yeğleyerek insanlarla birlikte yaşamanın zor ve kötü olduğunu, bu durumun bir zehir olduğunu ilacının ise halvet olduğunu beyan eder. Şeyh bir perhiz görevi olarak gördüğü halvetin günahların önüne geçmekte yegâne kaynak olduğunu, bunun devamında da zikirle perçinleştirilmesini ön görmektedir. Halvetin gerçekleşmesi için sağlam bir itikat, kamil bir şeyhe bağlılık ve kalben hazır bulunmayı zaruri gören Şeyh Kübra, bu yolda ilerlemenin şeyhle rabıta kurmaktan geçtiğine, zihni Allahtan başka şeyle meşgul etmeden ve halvette kaldığı sürece ancak kendine yetecek kadar yiyecek ve içecek almasıyla mümkün olacağına inanır. Halvet, edepli bir oturuşla gece ve gündüz sürekli gizli ve açıktan yapılır. Salik halvette iken kendi isteğiyle uyumaz, dünyalık şeyler için etkilenip üzülmez, aklına keramet gibi şeyleri getirmez, yapmış olduğu hizmetten ve halvetten nefsine pay biçmez, kötü düşünceleri zihninden temizler. Ayrıca halvet halinde iken nefsin arzu ve isteklerine ve buna sabretmenin zorluklarına karşı iradesini ortaya koymalı, azim ve kararlılık içinde sebat etmelidir. Necmeddin Kübra halvet esnasında yaşadığı zorluklara ve kararlılıkla attığı adımlara değinir.6 Halveti Cüneydi Bağdadi’den gördüğü üzere devamlı halvet ilkesiyle benimsemiş, halveti suri ve manevi olarak ikiye ayırmıştır. Suri halvet tarikata yeni girmiş müridin olgunlaşması için şarttır. Bu bağlamda yukarda zikredilen hususiyetler suri halvetin basamaklarıdır. Salik suri halvette bütün ilgi ve alakalarını dünyadan kesip tam anlamıyla Allah’ı zikretmekle hemhal olduğu vakit suri halvetten manevi halvete adım atmış olur. Bu manevi süreçte ise halk ve ağyarla birlikte olup, kalben ariflerledir. Bundan sonraki süreçte halvetin faydalarına değinen müellif halvetin gözü, ayağı, eli kulağı haram şeylerden koruduğunu; kişiyi uzlette olan selamete eriştirip, gönlün cemini artırıp tefrikayı attığını belirtir.

Zikir kısmına ayrı bir başlık açan müellif, seyr ü süluk ve mücahedenin diğer önemli esasını teşkil ettiğini belirtir. Kübra’ya göre zikir, ‘‘Allah’tan gayri her şeyi unutarak sadece O’nu anmak demektir.’’ Zikrin gerekliliğiyle ilgili ayetleri değerlendiren müellif, kalplerin Allah’ı zikretmekten uzak kalması ile kaskatı kesileceğini belirten ayetleri ele alarak zikrin bir nur olduğunu ve Allaha yükselttiğini belirtir. Kübreviyye zikri Lailahe illallah olup, Kübra onu manevi arınma unsuru olarak görür. Ayrıca zikri lisan ve zikri kalp olmak üzere iki çeşit zikirden bahseder. Ayrıca Şeyh zikri manevi pisliklerden arındırmak için müritlerine telkin eder, zikrin önemine işaretle lafzi zikir Lailahe illallah kelimesinin geçtiği birçok şeri delil zikreder.7 Mesela ‘‘Dinin yetmiş şiarından en yücesi ‘‘Lailahe illallah diye şahitlik etmektir.’’ Kübrevi geleneğinde zikrin nasıl yapıldığına baktığımız zaman Ahnet Curfani’ye kadar ‘‘zikr-i hamayil’’ denilen zikir uygulanıyordu. Zikri hamayile geçmeden önce mürit, abdestli, temiz olmalı, boş ve karanlık bir odaya geçmeli, kıbleye dönmeli ve bağdaş kurmalıdır. Zikir esnasında mürit ellerini dizlerine koyar, gözlerini kapatır ve tam bir hürmetle Lailahe illallah zikrini yapar. Bu sırada alıp verdiği nefesin tesiri ve kuvveti bütün bedene ulaşır. Tarikat içerisinde hafi zikir daha çok tercih edilmektedir. Kübreviyye tarikatının toplu zikrine ne ad verildiği ve nasıl icra edildiği hakkında bilgi bulunmamakla birlikte Nakşi şeyhi Açıkbaş Mahmut Efendi’nin yesevilerin icra ettiği Zikr-i Erre veya testere zikrinin olması muhtemeldir. Kübrevilerin sabah namazından sonra okudukları Evrad-ı Fethiyye’si seyr ü sülukun en önemli unsurlarındandır. Kalbin ve sırrın zikrini ‘‘Beni zikrediniz, ben de sizi zikredeyim’’ ayetinin sırrınca zakir mezkurda fani olmakta, mezkur ise zakirin yerini alarak baki kalmaktadır. Kübra’ya göre zikir dil ile bile büyük saltanata sahip olup ondaki gerçek amaç yok olmaktır. Varlık perdelerinden kendini soyutlayarak kalbinde bir nur belirerek Allah’a ulaşmak salikin vazifesidir. Necmeddin Kübra bununla birlikte semaya da önem atfetmiş, zaman, mekan ve ihvan şartları olarak zikrettiği hususlar gerçekleştiği taktirde semayı uygulamış ve bu hususta hassas olup genel dini ölçülere riayet etmiştir. Sünnetle çelişmemesine dikkat çeken Kübra, gaybi müşahede ve keşiflerin ancak bu hassasiyetle olacağını savunur. Bir şeyhe intisap etmenin sembolü sayılan hırka giyme Kübreviyye tarikatında en belirgin özellik olarak göze çarpmaktadır. Sufilerin giysilerin genel olarak verilen ad olan hırka’nın Necmeddin Kübra’da özel bir yeri bulunmaktadır. Hırkanın tevazuyu, dervişliği temsil etmesi, yaygın olan âdete aykırı olması, hırka giyenin benliğini parçalayabileceği gibi sebeplerden ötürü hırka önemlidir. Kübra’ya göre hırka Peygamberlerin bir âdetidir. Peygamber elbisesi şifa verici özelliğe sahiptir, öyle ki Yusuf (a.s.)’un gömleği sayesinde babası Yakup (a.s.)’ın tekrar görmesi mümkün olmuştur. Şeyh Kübra, hırkaya çok önem atfetmiş ve onu sıradan bir elbise gibi görenlerin çeşitli musibetlere maruz kalabileceklerini söylemiştir. Bundan sonra müellif hırka çeşitleri ve renkleri, hırka giyen ve giydirenin özellikleri ile hırka yırtma hususunu anlatmıştır.8

Pir Kübra’nın tasavvufi tecrübesini içeren müşahede, renk sembolizmi, havatır, vücut, nefis ve şaytan, daireler ve noktalar, İsm-i Azam ve sayha, istiğrak ve şahidul ğayb detaylı ve geniş bir şekilde ele alınmıştır. Sonuç bölümüne girerken Fevaihu’l Cemal adlı eserinden faydalı gördüğümüz bir yeri aktarmak yerinde olacaktır.

Allahü teâlânın yolunda yürümek arzusunda bulunan sevgili dostum! Gözlerini kapat! Bakalım ne göreceksin. Eğer “Bir şey göremiyorum” diyorsan, yanılıyorsun. Bu bir hatâdır. Haddizatında sen o anda görüyorsun. Fakat vücûdun ve görünüşteki varlığının karanlık olması, senin birşey görmene mâni oluyor. Eğer gözlerin kapalı olduğu hâlde göremediğin, aslında var olan şeyleri görmek istiyorsan, o karanlığı yok etmeli, kalb gözünü açmalısın. Bu karanlığa sebep olan şeyleri kendinden uzaklaştırmalısın. Bunlar; senin benliğin, nefsin ve şeytandır. Bunlardan kurtulmanın ilk şartlarından birisi; vücûdu alıştıra alıştıra vücûda alınan gıdayı azaltmaktır. Çünkü nefs ve şeytan, bundan kuvvet alarak sana saldırmaktadır, İnsanları Allahü teâlâya kavuşturan yolda rehberlik eden hakîkî bir yol göstericinin terbiyesi altında yetişip ilerlemeye çalışmak ve bu yolda bulunanların uymaları gerektiği bildirilen kaidelere uymak da elbette lâzımdır.

Sonuç olarak Şeyh Kübra’nın Cüneydi çizgiden yürümüş bir sufi, şeriata bağlı, renkli bir kişiliğe sahip, adeta Harezm topraklarına mal olmuş bir kimliği ve bunun yanı sıra bir tarikatın teşekkülündeki önemli konumu kendisi hakkında birçok araştırmaya neden olmuştur.



1 Necmeddin-i Kübra, Hayatı, Eserleri, Görüşleri adlı kitabın 16. Ve 17. Sayfalarında bu kaynakların hepsi bulunmaktadır.

2 Mezkur kitabın 18-23. Sayfaları arasında Tasavvufi kaynaklar ile Biyografi ve Tezkire türü eserler zikredilmiştir.

3 Bu menkıbe kitabın 70. Sayfasında teferruatıyla anlatılmıştır.


4 Sayfa 195-196’da bu menkıbe anlatılmaktadır.

5 Bu şartlar Devamlı abdestli olmak, Devamlı oruçlu olmak, Devamlı susmak, Devamlı halvet, Devamlı zikir, Devamlı şeyhle kalbi rabıta, Devamlı surette havatırı defetmek ve Allah’tan gelen hiçbir şeye itiraz etmemek.

6 234. Sayfadaki pasaj onun halvete girişini anlatır.

7 Sayfa 241’de bu deliller zikredilmiştir.

8 Sufilerin zikir meclislerinde bazen hırkaları çıkarıp attıkları veya yırttıkları görülmektedir.

Yüklə 101,54 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin