8-Müşteki Hasan TÜYSÜZOĞLU 25/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 28 Şubat döneminde Askeri Yargıtay 1. Ceza Dairesinde Tetkik Hakimi olarak görev yaparken Ağustos 1997 YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç yoluyla emekli edildiğini, ihraç gerekçesinin disiplinsizlik olarak belirtildiğini, ancak ihraç öncesi herhangi bir şekilde soruşturma geçirmediğini, olumsuz sicil almadığını, herhangi bir uyarı yapılmadığını, 25 yıllık meslek hayatının 11 yılını Sıkıyönetim Mahkemelerinde ve DGM'lerde hakimlik yaparak geçirdiğini, 11 yıllık 1. sınıf hakim olduğunu, 28 Şubat sürecinde hiçbir yasal ve hukuki neden bulunmaksızın sırf eşinin başörtülü olması ve dini inançlarını yerine getirmeye çalışan bir kişi olması nedeniyle TSK'dan ihraç edildiğini, atıldığında korumalı personel olduğunu, silahını, korumasını aldıklarını, kendisini tamamen yalnız bıraktıklarını, arkadaşları arasında küçük düşürüldüğünü, arkadaşlarının yanında görünmekten korktuğunu, avukatlık yapmasına bile Baroya baskı yaparak engel olunduğunu, psikolojik bunalım yaşamasına neden olduklarını, en yakınlarına bile atılma gerekçesini söylediğinde inanmadıklarını, küçük düştüğünü, mağdur edildiğini, TSK'ya kabul edilmesi konusunda açtığı davanın Anayasaya göre yargı yoluna götürülmesine şu an Ergenekon davasından tutuklu olan H. Ç. ve subay üyelerin aleyhine oy kullanmaları nedeniyle engel olunduğunu, mağdur edildiğini, 28 Şubat sürecinde kendisiyle birlikte birçok kişinin mağduriyetine sebep olan cunta yapılanmasından ve kendisi hakkında evrak hazırlayan kişilerden şikâyetçi olduğunu, cezalandırılmalarını istediğini, dava açıldığı takdirde davaya katılmak istediğini belirtmiştir. (114. klasör, sayfa 74)
Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen “devrim yanlısı islami örgüt mensubu olduğu, evinde kendi görüşündeki kişilerin harem-selamlık şeklinde ağırladığı, mensubu olduğu örgütün propagandasını yaptığı, örgütün yayın organlarını okuduğu ve okuttuğu, kendi görüşünde olan erbaş ve erlere yakın ilgi gösterdiği, Ankara ili Gülveren mahallesinde Zikrullah Camii Kur'an kursuna 4 milyon TL tutarında halıfleks döşettiği, Akyazılı Vakfına kurban bağışlarını verdiği, 1993 yılında 30 gün süreli yurt dışı izni alarak Hac ziyaretine gittiği, hacı lakabıyla anılmaktan memnun olduğu, laiklik karşıtı düşünceleri benimsediği, sicil amirlerince formuna 1993-1994-1995 yıllarında dindar, laikliği benimsemez notunun yazıldığı” şeklindeki iddiaların büyük bölümünde müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müşteninin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, "devrim yanlısı islami örgüt mensubu olduğu" iddiasıyla ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek böyle bir iddia ile ilgili hiçbir adli soruşturma yapılmamış olması iddianın gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. (114. klasör, sayfa 71-72)
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, Temmuz 1997 1. ve 2. sicil amirlerinin aynı şekilde “tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsemesi, bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (114. klasör, sayfa 73)
9-Müşteki Ahmet Rasim ERENLER 25/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 1993 yılında Başçavuş rütbesinde iken Tabur Komutanı S. Ü. tarafından taciz edilmeye başlandığını, namaz kılan dini hassasiyeti olan birkaç arkadaşı ile birlikte S. Ü.'nün herkesin huzurunda kendilerini rencide etmek için subay ve astsubayın katıldığı içkili yemeklerde siz ne için içmiyorsunuz zaten sizin oraya takunya ve ibrik koyacağım dediğini, Mardin'den atandığında bölük komutanının söylediğine göre sicil notunun 97 olduğunu öğrendiğini, Denizli'de çalışırken sicilini bozduklarını, atıldıktan sonra belge istediğinde sicil notunun 76'ya düşürüldüğünü öğrendiğini, 26/05/1997 tarihinde YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini, o yıla kadar YAŞ toplantıları sadece Ağustos ve Aralık ayında yapılırken 1997 yılında ayrıca Mayıs ayında da yapıldığını, TSK'dan ihracı konusunda hiçbir savunmasının alınmadığını, haksız bir şekilde o dönem yasa dışı olarak kurulup faaliyet gösteren BÇG'nin etkisi ve yönlendirmesiyle TSK'dan ihraç edildiğini, 1996 yılında Tabur Komutanı İ. K.'nın bayramlaşmaya misafiri olması nedeniyle gidememesinden dolayı kendisine 2 gün göz hapsi verdiğini, bu cezayı aldıktan sonra da bayramda eşi başörtülü olduğu için içeri almayacaklarını düşündüğünden eşini götürmediğini, bu seferde İ. K.'nın eşini getirmemesi nedeniyle savunma istediğini, kendisinin de bozulan psikolojisinin etkisiyle savunmasında “emrinizi eşime tebliğ ettim eşimde asker olmadığını belirterek bayramlaşmaya gelmeyeceğini beyan etti” şeklinde ifade kullandığını, bunun üzerine şiddetli tevbih cezasıyla cezalandırıldığını, kanunsuzluk ve hukuksuzluğun hat safhaya ulaştığını, TSK'dan atıldıktan sonra önüne ne gelirse yapmaya çalıştığını, boyacılık, bulaşıkçılık ve mobilyacılık işlerinde çalıştığını, mağdur olduğunu, bu nedenden dolayı 3 yıl boyunca psikolojik tedavi gördüğünü, eşinin halen ilaç kullandığını, kızının antidepresan ilaç kullandığını, oğlunda tikler bulunduğunu, tüm ailecek mağdur edilerek çok sıkıntı çektiklerini, kardeşinin kendisine “sen bir örgüt üyesi misin” diye söylediğini, bunun çok ağırına gittiğini, oysaki yasa dışı bir örgüte üye olsa zaten yargılayarak ceza verip TSK'dan atacaklarını, bu nedenlerle 28 Şubat sürecinde faaliyet gösteren cuntacı yapılanmadan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (114. klasör, sayfa 13-14)
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 13 Mart 1993 tarihinde 2 gün izinsizlik cezası verildiği, 29 Nisan 1997 tarihli sicil belgesinde 1., 2. ve 3. sicil amirlerince aynı şekilde “tutum ve davranışlarıyla yasa dışı irticai ve ideolojik görüşleri benimsediğinin anlaşılması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu, müştekinin TSK'dan ihracını gerektirecek hiçbir eyleminin bulunmadığı anlaşılmıştır. (114. klasör, sayfa 11-12)
Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen “Fethullah GÜLEN Nurcu grubu mensubu olduğu, ideolojik görüşleri nedeniyle eşi ile birlikte hiçbir sosyal faaliyete katılmadığı, kendisini ikaz eden amirlerine karşı ben görüşlerimden ve ideolojik yapımdan asla vazgeçmem, Silahlı Kuvvetlerden ayrılma pahasına da olsa dediği, halen sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu” şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmıştır. (114. klasör, sayfa 5)
10-Müşteki İlhami TAN 25/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin Kıdemli Yüzbaşı rütbesinde iken 11 Aralık 1996 tarihinde YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini, Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısındaki cezaların 10 yıl öncesine ait cezalar olduğunu, bu cezaların kesinlikle TSK'dan ihraç edilmeyi gerektiren cezalar olmadığını, ihraç tarihi itibariyle bu cezayı haklı gösterecek herhangi bir eylemde bulunmadığını, ihraç öncesi kendisiyle ilgili olumsuz bir karar beklemediğini, İl Jandarma Alay Komutanlığına Ankara'da faks mesajı geldiğini öğrendiğini, mesajı açtığında büyük bir üzüntü ile öğrendiğini, aynı gün öğlen vakti mesaj emrini Tabur Komutanının verdiğini, öğlen içtimasında bölükle vedalaştığını, veda konuşması yaptığını, en beklemediği insanların bile orada ağladığını gördüğünü, Havan Bölük Komutanı A. G.'nin adi suçlardan tutuklanıp 1 yıl tutuklu kaldığını, 1 gün önce gelip kışlaya katıldığını, bu kadar suç işlediği bilinen ve tutuklu kalan kişilerin dahi görevine devam ederken kendisi hakkında ihraç kararı verilmesi en beklemediği insanların dahi infialine sebep olduğunu, bu durumun verilen kararın ve yapılan uygulamaların ne kadar haksız ve hukuksuz olduğunu ortaya koyduğunu belirttiği,(234. klasör, sayfa 311-316)
Müştekinin dilekçe ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, Genelkurmay Başkanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı başlıklı 26 Mayıs 1994 tarihli, irticai faaliyetler konulu Deniz Kuvvetleri Komutanı V. B. imzalı belgede “...Deniz Kuvvetlerinde dini görüşlerini yaymak, bir başkasına bu görüşleri empoze etmek, bunu bir yaşam tarzı olarak benimsemek... yasal bir davranış olarak kabul edilemez.” şeklinde ifadelerin yer aldığı, 1 sayfadan ibaret imzasız 26 Mayıs 1994 tarihli irticai faaliyetler konulu belgeye atıfta bulunulan belgede “...dini inancını yaşam hayatına dökenler evlerinde ve iş yerlerinde takip altına alınacaklar ve ilgililer hakkında dosya tanzim edilecektir.” şeklinde ifadelere yer verildiği,
1995'te GATA'da tayin edilen öğretim üyeleri başlıklı 35 kişinin isminin bulunduğu 5 sayfadan ibaret belge, yine KKK -1994 başlıklı subay öğretmenlerin isminin yer aldığı 12 sayfadan ibaret belgeler müştekiye sorulduğunda, buradaki tayin listelerinin o dönemde cuntacıların yapmak istediği muhtemel bir askeri darbede kendisine engel çıkaracak subayları uygun yerlere atayarak onların takibinin ve ihracına yönelik listeler olduğunu, cuntanın birinci adımının bu olduğunu belirttiği, müştekinin sunmuş olduğu 15 Şubat 1996 tarihli İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı başlıklı denetleme emri konulu Teoman KOMAN imzalı belgede “...ibadet bir ihtiyaç olmakla birlikte devlet mevzuatı resmi dairelerde cami ve mescit açılmasına cevaz vermemektedir. Ancak kişilerin 24 saatini aynı yerde geçirmek zorunda oldukları kışla ve yapılı askeri okullarda ibadet için cami ve mescitler açılabilir. Bundan böyle ihtiyaç halinde mescit açılabilirse de büyük masraflarla cami yapımına gidilmeyecektir... Devlet parası sarf edilerek herhangi bir işe yaramayan bidonların kaynaklanması suretiyle yapılan minareler yıkılacaktır. Mescitlere rütbeli personel (Sb, Astsb., Uz. J.Çvş,) ile sivil memur ve işçiler girmeyecek bunlar dinimizin hoşgörüsüne sığınarak ibadetlerini evlerinde ve sivil kıyafetli olmak kaydıyla herkese açık camilerde yapacaklardır... Kışla mescitlerinde ve camilerinde ezan okunmayacak, bunun için askeri maksatlarla verilmiş ses yayın cihazları kullanılmayacak, mevcutlar sökülerek yerlerinde kullanılacak ezan dışarıda camilerden dinlenecek veya saate göre ibadet başlatılacaktır...
Mescit ve camilerde bulunan ve Diyanet İşleri Başkanlığına mensup imamların resmi kıyafeti olan cübbe ve sarıklar kullanılmayacak, Silahlı Kuvvetler kararnamesinde belirtilen haki renkli imamlatası ve sarık seferde görevlendirilecek rütbeli din görevlilerine mahsus olduğu göz önüne alınarak imamlık görevi yapan kişiler normal er kıyafetiyle bu görevi yürüteceklerdir. Cami ve mescitlerde duvarlarda manası bilinmeyen eski Türkçe yazılar kaldırılacak rahle, tespih, takke gibi TSK kıyafet kararnamesine uygun olmayan malzeme kullanılmayacaktır” şeklinde ifadelerin yer aldığı,
Müşteki ise beyanında, uygulamada mescidin sorumluluğunu bir ere verildiğini, namaz kılma saatlerinin sınırlandığını, o saatte de ere başka görevler verildiği için cami ve mescidin tamamen kapatılmış olduğunu belirtmiştir.
Müştekinin 10/10/2010 tarihinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin göz bebeği harbiyede neler oluyor başlıklı Harp Okulunda dindar ve namaz kılan camiye giden öğrencilerle ilgili yapılan takip, fişleme ve haksız uygulamalarla ilgili bir grup mağdur öğrenci tarafından yazıldığı anlaşılan belge olduğu, alay komutanı ile görüşülecek hususlar başlıklı belgede yine dindar öğrencilerle ilgili yapılacak faaliyetlerin anlatıldığı belge olduğu,
Ayrıca yine Kara Harp Okulunda inançlı, dindar ve namaz kılıp camiye giden öğrencilerle ilgili öğrenciler aleyhine faaliyet gösteren öğrencilerin kendi el yazıları ile yazdıkları ve birlikte hareket ettikleri komutanlara sundukları raporların yer aldığı, bu belgelerde, Harp Okulu öğrencilerinden A. B., Nurettin KIRAY, E. S., F. Ç., F. K., T. Y., B. A., Y. T., F. Ç., Bülent DAŞKIN, Y. D., O. N. C. hakkında rapor yazıldığı, yazılan raporlarda bu öğrenciler hakkında '' cami grubundan içlerinden en fanatik olan o dur'', '' koğuşa girdikten sonra yatağının önce soluna sonra sağına gidip duvara omzunu dayayıp bir şeyler okuyor, sonra yatağa oturup yine bir şeyler okuyor,'', “camiye gidenler içinde en faal olan'', ''kumaş pantolon giyiyor, orucunu sektirmiyor, askeri lise geçmişi biraz karanlık, şuan içki içiyor'', ''camiye gidiyor, ancak sürekli değil, öğlen gidip akşam gitmiyor, sabah gidip öğlen gitmiyor, altın yüzük takıyor'', ''babası Albay evde kız kardeşine ve annesine kapanın diyormuş, babası oğlunu artık tanıyamıyorum diyormuş'', ''3. sınıfın ilk yarısında aşırı baskıyı görünce camiyi kesti'', ''camiye gidenlerle ilişkileri hep sınırlı, fakat ona karşı da hep saygılı ölçülü davranıyorlar, 1.dönem kabakulak teşhisinden, hastaneye gidip menenjit tesisinden 2 ay hava değişimi aldı, raporu veren doktor daha sonra olayı bizim söylememiz üzerine Ordudan atıldı'', ''cami faaliyeti yok ancak camiye gidenlerle çok sıkı fıkı, hafta sonları beraber dolaşırken görüldü, imtihan haftaları yine o kişilere ders çalıştırıyor, sınıfın başında Fikret' de bizim gruptandı, fakat sonra C. isimli Yüzbaşımıza gidip ağlamış, üzerinde çok baskı olduğunu arkadaşlarına ihanet edemeyeceğini, kendisine ispiyoncu dediklerini söylemiş ve bırakmak istediğini söylemiş sonra gruptan ayrıldı kamp döneminde onlarla ilişkileri arttı, şimdi ise sürekli onlarla karakteri zayıf, kullanılabilir yani baskı altına alınıp en azından ne yapmak istediği anlaşılabilir'', ''cami tayfasından bir eğitim günü öğleden sonra Bölük Komutanına gidip namazımı kılamadım, müsaade edersiniz gidip kılabilir miyim diye izin almış ve camiye giderken Yzb. C. tarafından yakalanmış'', ''camiye gidenlerden en eski olanı, uzun zaman yalnızca kendisi için inandığı için namaz kıldığını düşündük fakat sonra tesadüf eseri 1.bölükten 1155 A. T. ile bir eve girerken tarafımızdan tespit edildi'' şeklinde ifadelerin yer aldığı,
Yine belgeler içerisinde elle yazılan yazılarda ''T.'yi izleyerek okuldan çıktım, mesai bitiş saati olması nedeniyle Kızılay çok kalabalıktı bu yüzden Tansel'i Güvenpark civarında kaybettim'' şeklinde ifadelerin yer aldığı, Genel: başlıklı 3 sayfadan ibaret elle yazılan yazıda da yine harp okulu öğrencilerini inançları, ibadetleri ve özel yaşam tarzları ile ilgili değerlendirmelerin yer aldığı, 3 sayfadan ibaret elle yazılan öğrencilerin adı, soyadı, kaynak(geldiği okul), memleketi, sınıfı, sınıf durumlarına göre isim listesinin bulunduğu,
Genel: Başlıklı 1 sayfadan ibaret elle yazılan belgede, ''Okul içi faaliyetleri: sabah namazı için erkenden kalkıyorlar, kahvaltı, derse giriyorlar, derste uyuyorlar, öğle yemeğinden sonra namaza gidiyorlar, derse geliyorlar, dersten çıkışta eğer bir faaliyet yoksa hemen camiye koşuyorlar, yemekten etüt saatine kadar oradalar, hatta etüt saatinde... okuma odası yazdırıp camiye gidiyorlar(geçen hafta Yzb C. A., M. K.'nın 22:50'de camiden geldiğini tespit etti'' şeklinde ifadelerin yer aldığı,
Genel: Başlıklı 3 sayfadan ibaret belgede okuldan attırılmaya çalışılan öğrencilerle ilgili ''saç, sakal, tuvaletleri mükemmel, yatak dolap, sıra gözleri tamamen talimatlara uygun düzenlenir. Ve aşırı şekilde çaba sarf ettikleri gözleniyor, bölükteki sorumlulukların çoğu (fotoğraf, eğitim, yoklama, kontrol, depo) onlarda'' şeklinde ifadelerde bu kişilerin çok disiplinli oldukları anlatıldığı halde okuldan atılan inançlı öğrencilerin atılma gerekçelerinin disiplinsizlik olduğu,
Harbiyede 1 gün: başlıklı bir sayfadan ibaret elle yazılan belgede camiye giden Harbiyeliler alt başlığı ile Harbiye öğrencilerinin camide geçirdiği sürenin hesabının yapıldığı,
Giriş: Ana başlıklı Kara Harp Okulu: başlığı ile devam eden 1 sayfadan ibaret elle yazılan belgede, ''Amaç: kalbi vatan ve millet sevgisi ile dolu, ülkenin birlik ve beraberliği söz konusu olduğunda canını feda etmekten bile çekinmeyen, ilk kurulduğu günden bugüne hep ülke kaderi üzerinde rol oynamış ve de oynayacak olan subay adayı yetiştirmektir'' şeklinde ifadelerin yer aldığı,
Bl. Sorumlular Başlıklı 1 sayfadan ibaret elle yazılan belgede, 19,20, 21, 22, 23, 24. Bl'den isimler sayılarak ''bunlar ışıklar Askeri Lisesinden çok güvendiğim ve kesinlikle sağlam olduğuna inandığım adamlar'' şeklinde ifadelere yer verildiği,
Komutanım: başlıklı 3 sayfadan ibaret elle yazılan ve müştekinin beyanında içeriğine göre Kara Harp Okulunda D. A. tarafından kurulan Onur Teşkilatının Genel Sekreteri olan öğrenci M. S.'ye ait olduğunu belirttiği belgede, ''konunun çok ince olduğu malumunuzdur ve inanıyorum ki hepimize biraz batacak ve bu konu her zaman ikinci plana itildi. Hiçbir zaman sorun kökünden temizlenmeye gidilmedi. Baştan kanayan yara idi, şimdi ise kangren parmak oldu...İnanın bazı geceler uykularım kaçıyor. Bu duruma göre bir parmak için koskoca eli kolu hatta vücudu riske atıyoruz Güney Doğuda tim komutanlarının timini alıp çatışma esnasında namaz kıldıklarını,yanlış anlamayın komutanım, biz dinsiz değiliz'' , ''...bu işi fazla gürültü çıkarmadan yapmak en iyisi, ileride ülkemin ne İran olmasını ne de Cezayir olmasını istiyorum...'', ''...Adaletin kestiği parmak acımaz, eğer halen delil istiyorsanız işte yıllıklar, işte disiplin subayındaki kayıtlar, işte biz. Biz bu ormanın içindeki ağaçlarız, her birimiz bir diğerinin ne yaptığını, ne düşündüğünü biliyoruz, ama siz dışarıdasınız, bize orman gözü ile bakıyorsunuz sorunun temeline inemiyorsunuz'' şeklindeki ifadelerle M. S. isimli kişinin raporu sunmuş olduğu komutanlarını inançlı ve namaz kılan Harp Okulu öğrencileri aleyhine yönlendirmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. (234. klasör, sayfa 186-245)
Müşteki 25/09/2012 tarihli ifadesinin devamında, sunmuş olduğu 37 sayfadan ibaret belgede Kara Harp Okulunda D. A.'nın okul komutanlığı döneminde başlayan Öğrenci Onur Teşkilatının nasıl gizli toplantılar yaparak daha sonra Komuta kademelerine gelen bu öğrenciler vasıtası ile D. A.'nın ne şekilde etkili olduğunu, ne şekilde cunta yapılanmasını organize ettiğini ortaya koyduğunu, D. A.'nın oluşturduğu yapılanma ile ilgili kendisinin muhabere takım komutanı H. isimli Üsteğmen ile C. isimli Teğmenin ''teşkilattanım'' diyerek etrafına baskı oluşturduğuna şahit olduğunu ve bunu engelleyecek tedbirler aldığını, H. isimli Üsteğmen ise kendisini kontrol altına almaya başlayınca Tabur komutanı A. Y. ile irtibata geçerek kendisini tayin ettirdiğini, kendisinin ilişiği kesildikten sonra H. isimli Üsteğmenin Alay komutanına karşı üstü olmasına rağmen birtakım küçük düşürücü ve saygısız davranışa dair duyumlar aldığını belirtmiştir.
Müştekinin 27/12/2012 tarihinde alınan ilk ifadesinde, ...10/10/2012 tarihinde vermiş olduğu belgelerde Kara Harp Okulunda mağdur olan bir grup öğrenci tarafından isimsiz olarak mağduriyetlerine ilişkin basına verilmek üzere hazırlanmış 2 sayfadan ibaret dilekçede özellikle Yüzbaşı M. K. D. tarafından bölük huzurunda söylendiği belirtilen ''zamanında bu ordu ülkenin Başbakanını ipte sallandırmıştır.141-142-163. Maddeler sivilde kalkmış olabilir ancak Askeriye de kalkmadı, bu ordu kaç kere ihtilal yapmış bir ordudur'' şeklindeki sözleri kendilerinin Harp Okulunda iken öğrencilerin toplu bulunduğu ortamda da söylenmiş sözler olduğunu, Alay komutanı ile görüşülecek hususlar başlıklı belgenin de yine Onur Teşkilatının faaliyetlerine ilişkin bir belge olduğunu, ...Kendisinin sunmuş olduğu belgelerdeki faaliyetlerin 1988'de D. A.'nın okul komutanı olduktan sonra yapılan faaliyetler olduğunu belge içerisinde fişlemede ve Onur Teşkilatında görev alan öğrencileri kendi el yazıları ile komutanlarına yazdıkları raporların yer aldığını, bunlardan 3 sayfadan ibaret ''komutanım'' ibaresiyle başlayan,'' ben spor yapmak istiyorum'' ibaresiyle son bulan rapor şeklindeki yazının Onur Teşkilatı Genel Sekreteri M. S. tarafından yazılmış bir yazı olduğunu, yine belge içerisinde 3.Tabur adayları ve 4.Tabur adayları başlıkları altında Onur Teşkilatı içerisinde referans verilerek görev alması istenen kişilerin isimlerinin bulunduğunu, ayrıca 3 sayfadan ibaret fişleme ve takip edilen öğrencilerin adları soyadları, memleketleri, geldikleri kaynak okul ve sınıflarının yer aldığı belge olduğunu belirtmiştir.
Müştekinin 25/09/2012 tarihli ifadesi sırasında sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harp Okulun' da uygulandığı anlaşılan ''Camii Talimatı'' başlıklı ilgili Komutanlarca imzalı belgede ''sadece cuma ve bayram namazları imam ile topluca kılınır'' denilerek diğer namazların cemaat ile kılınmasına yasak getirildiği, ''bu ordu ülkenin Başbakanını ipte sallandırmıştır'' başlıklı belgede 10 Kasım 1993 tarihinde Kara Harp Okulu Öğrenci Alayı 1.Tabur 4.Bölük 13.Kısım Odasında 4.Bölük Komutanı Kurmay Kıdemli Binbaşı Yüzbaşı M. K. D.'nin yüzden fazla Harbiyelinin hazır olduğu bir ortamda kendisine hal ve hareketleri ile destekleyen takım Komutanı üsteğmen C. A. olduğu halde ''zamanında bu ordu ülkenin Başbakanını ipte sallandırmıştır, TCK'nın 141, 142, 163. maddeleri sivilde kalkmış olabilir ama askeriyede kalkmadı, dili uzayanın işini bitiririz, bu ordu kaç kere ihtilal yapmış bir ordudur, Kurmay olabilmeniz için belli çizgilerin dışına çıkamazsınız'' şeklinde sözleri söylediği belirtilmiştir.
Söz konusu belgeler içerisinde Harp Okulu Öğrencileri olan Nurettin KIRAY ve Bülent DAŞKIN'ın kendilerinin de namaz kılmaları, dini inançları ve yaşamları nedeni ile üstleri tarafından basit nedenlerden dolayı soruşturmalara tabii tutulduklarına ilişkin gerek savunma amaçlı gerekse devletin ilgili makamlarına durumlarını anlatır dilekçelerin yer aldığı,
Belgeler içerisinde müştekinin 10/10/2012 tarihinde sunmuş olduğu belgelerde yer alan Kara Harp Okulu Komutanı D. A. tarafından kurulan Onur Teşkilatı Genel Sekreteri M. S. ve onun gibi dindar öğrencileri attırmaya çalıştığı anlaşılan diğer öğrencilerin yazmış oldukları fişleme raporlarında yer alan bilgilerinden yaralanılarak hazırlanmış değerlendirmelerin yer aldığı Harbiyedeki İllegal Örgütün Öğrenci Genel Sekreteri M. S.'nin Meşru İdareyi Yönlendirme Gayreti ve Korkunç Raporu başlıklı belgede; M. S.'nin raporunda yer alan ''saç, sakal, tuvaletleri mükemmel, yatak dolap, sıra gözleri tamamen talimatlara uygun düzenlenir. Ve aşırı şekilde çaba sarf ettikleri gözleniyor, bölükteki sorumlulukların çoğu (fotoğraf, eğitim, yoklama, kontrol, depo) onlarda'' ifadelerde bu Harbiyelilerin Askeri kuralları mükemmel bir şekilde uyguladıkları ve çok disiplinli oldukları bu yüzden okul içindeki sorumluluk ve güvenilirlilik isteyen tüm kritik görevleri bu inançlı ve vatan sever Harbiyelilere verildiği, öte yandan okuldan atılan öğrencilerin atılma sebeplerinin ise disiplinsizlik olarak belirtildiği,
Yine aynı raporlardan yararlanılarak hazırlanmış din, devlet ve millet düşmanı öğrenci M. S.'nin vatansever gerçek Harbiyeliler hakkında ihraç ettirmek maksadıyla düzenlediği ütopik raporlar başlıklı belgenin yer aldığı, belgede, M. S.'nin raporları doğrultusunda bahsedilen bir harbiyelinin ceza yağmuruna tutularak bir günde günde 175 puanı düşürülerek atılacak dereceye getirildiğinin belirtildiği,
Ayrıca 10/10/2012 tarihinde sunulan belgeler içerisinde yer alan Alay Komutanı ile görüşülecek hususlar başlıklı belgeden de alıntılara yer verilerek hazırlanan, illegal örgütün Alay Komutanına sunmak üzere hazırladığı ilginç öneriler başlıklı belgede; alıntı yapılan belgede yer alan ''kamp dahilinde bütün kontrolleri çok etkin bir hale getirip bu tip insanlara göz açtırmamak... Bunları her an göz altında bulundurup taciz etmek'' ifadelerine yer verildiği anlaşılmaktadır. (234. klasör, sayfa 247-282)
Müştekinin 27/12/2012 tarihli ek ifadesinde Onur Teşkilatının Kara harp Okulundaki dindar öğrencileri fişleyip baskı ve yıldırma ile öğrencilikten attırmak üzere faaliyet gösteren illegal bir yapılanma olduğunu, teşkilatın genel sekreteri öğrenci M. S.'nin o dönemde kendisi gibi düşünen Binbaşı L. K. ve Bölük Komutanı Yüzbaşı C. A. ile birlikte hareket ederek bu faaliyetleri gösterdiğini, Kara Harp Okulu Komutanı D. A.'nın söz konusu Onur Teşkilatını kurduğunu ve hafta sonu piknikleriyle ve bu ekip aracılığı ile yönlendirdiğini belirtmiştir.
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 18/04/1981 tarihli 4 gün oda hapsi cezası bulunduğu, 12/06/1981 tarihli 2 gün izinsizlik cezası bulunduğu, 7 Aralık 1983 tarihli 2 gün oda hapsi cezası bulunduğu, 11 Nisan 1985 tarihli 1/10 oranında maaş kesme cezasının bulunduğu, 18 Temmuz 1986 tarihli 4 gün göz hapsi cezası bulunduğu, 9 Nisan 1987 tarihli 3 gün göz hapsi cezası bulunduğu tespit edilmiştir. (234. klasör, sayfa 303-304)
1996 tarihli sicil belgesinde 1. ve 2. sicil amirlerince aynı şekilde “tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğundan Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir.” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu anlaşılmıştır. (234. klasör, sayfa 282)
Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen sakıncalı personel kategorisinde bulunduğu “devrim yanlısı islami görüş mensubu olduğu, fırsat buldukça görüşünü yaymaya çalıştığı, propagandasını birlik içinde ve dışında yaptığı, islami siyasal düzeni benimsediği, kendi görüşündeki personel ile sık sık bir araya geldiği, kendi görüşünde olmayan subay ve astsubaylarla görüşmediği, taraftarlarına yanlı davrandığı, Atatürkçü laik düzeni benimsemediği, eleştirdiği, Atatürkçü ve laik bir subay olmadığı, sosyal faaliyetlere ideolojik görüşü sebebiyle katılmadığı, yapılan ikaz ve uyarılara rağmen düzelmediği,” şeklindeki iddiaların bir bölümün de müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleriyle ilgili olduğu, "devrim yanlısı islami görüş mensubu olduğu, yaymaya çalıştığı, propagandasını yaptığı" vb. iddiaları ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddialarla ilgili hiçbir adli soruşturma yapılmamış olması iddianın gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu, yazıda belirtilen disiplin cezalarının büyük bölümünün yaklaşık ihraç kararından 10 yıl öncesine ait olduğu, 1996 yılında 2 kez yazılı uyarı aldığı, dosyasındaki bilgi ve belgeler itibariyle TSK'dan ihracını gerektirecek bir eylemi bulunmadığı anlaşılmaktadır. (234. klasör, sayfa 181-185)
Dostları ilə paylaş: |