T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


- Müşteki Gülizar DAŞO 09/11/2011 tarihli şikâyetinde özetle



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə102/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   98   99   100   101   102   103   104   105   ...   178

238- Müşteki Gülizar DAŞO 09/11/2011 tarihli şikâyetinde özetle;

1998 yılında Erzincan Üniversitesi'nde sınıf öğretmenliği bölümünde öğrenci olduğunu, kılık kıyafet nedeniyle okuldan uzaklaştırma cezası aldığını, daha sonra Üniversite yönetimi tarafından okula girişinin yasakladığını ve okula devam edip kayıt yaptıramadıkları için atıldığını, yıllar sonra öğrenci affıyla tekrar okula döndüğünü, 28 Şubat darbesini gerçekleştiren kişilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (194. klasör, sayfa 12)



239-Müşteki Filiz (KAYA) BAĞCI 21/12/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

Kendisinin 1998-1999 eğitim öğretim yılında Erzincan Eğitim Fakültesine kayıt yaptırdığını, kılık ve kıyafet yönetmeliğine aykırı davrandığı gerekçesiyle hakkında soruşturmalar açıldığını, art arda cezalar sonucunda okul kampüsünden içeriye alınmadığını sonunda kaydının silindiğini, 2011 yılında çıkarılan af yasası ile kendisinden 11 yaş küçük çocuklar ile aynı sınıfta ders görmeye başladığını, maddi manevi sıkıntılar yaşadığını şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. ( 249. klasör, sayfa 131)



MÜŞTEKİ İFADELERİ

(TSK’dan Atılanlar, TSK’dan Emekli Olmak Zorunda Kalanlar, Halen Görevde Olan Askerler İle Emekli İken Mağdur Olanlar, Harp Okullarından Atılan Öğrenciler)

1-Müşteki Metin DEMİRCİ 28/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin Üsteğmen iken 1995 yılı Aralık ayında yapılan YAŞ toplantısı sonucunda YAŞ kararıyla TSK'dan ihraç edildiğini, bu tarihe kadar hakkında TSK'dan atılmayı gerektirecek adli ve idari herhangi bir soruşturma yapılmadığını, Çankırı'da iken askerin yattığı koğuşta terliğini dolaba koyması gerekirken dışarıda bırakması nedeniyle savunma verdiğini, bundan da bir uyarı cezası aldığını hatırladığını, o dönemde başta İsmail Hakkı KARADAYI olmak üzere albaylara kadar toplantı yapılarak TSK'da irticacı olarak adlandırılan dini yaşamı ön planda tutan personelin ordudan atılması konusunda Ilgaz İlçesinde bir toplantı yapıldığını bildiğini, ayrıca alay komutanı eşlerinin durumunu ve kendilerinin yaşamını tespit etmek amacıyla yemekli eğlenceler yaptığını, onlara da katıldığını, kendisinin 1994 yılında kendi inancına göre tesettürlü bir bayanla evlendiğini, TSK'dan ihraç edilmesinin tek nedeninin bu olduğunu düşündüğünü, o tarihten itibaren bütün haklarının elinden alındığını, ailecek büyük mağduriyetler yaşadığını, bu nedenle 28 Şubat sürecini gerçekleştiren cuntacı ve darbeci yapılanmadan Batı Çalışma Grubundan şikâyetçi olduğunu, cezalandırılmalarını istediğini belirtmiştir. (245. klasör, sayfa 345-346)



2-Müşteki Metin TÜRK 28/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

1995 yılında Kıdemli Yüzbaşı iken Aralık 1995 tarihinde yapılan YAŞ kararıyla TSK'dan ihraç edildiğini, ordudan atılması öncesinde hakkında hiçbir disiplin, uyarı, adli ya da idari bir soruşturma yapılmadığını, Ağustos 1995 tarihinde Kıdemli Yüzbaşı olarak terfi ettiği sicil ortalamasının 99 olduğunu, sunmuş olduğu görev yerleri ve aldığı kurslarla ilgili belgelerden görüldüğü üzere bir çok kurslara katılarak takdir belgeleri aldığını, TSK'dan ihracından önce sırf ihracına yönelik olmak üzere hiçbir yetkisi olmamasına rağmen bir kişinin el yazısıyla kendisinin atılmasının uygun olacağını belirttiğini, Çevik BİR'in de imzaladığını, Çevik BİR'in o dönemde kendisinin sicil amiri olmayıp Genelkurmay İkinci Başkanı olduğunu, kendisinin birinci ve ikinci sicil amiri olmadığı gibi üçüncü sicil amiri bile olmadığını, tamamen haksız bir şekilde TSK'dan ihraç edildiğini, kendisinin TSK'dan ihraç edilmesinin tek nedeninin eşinin başörtülü olmasından kaynaklandığını, başka hiçbir neden bulunmadığını, o dönemde Deniz Kıdemli Yüzbaşı olarak Ankara Eskişehir yolunda LCO isimli yerde birlikte görev yapan H. M. isimli kişinin kendisini tanımadığı halde kendisiyle birlikte yaklaşık on beş kişiyi o dönem Kara Kuvvetleri ve Genelkurmaya şikâyet ettiğini, bu kişinin BÇG içerisinde faaliyet gösterdiğini düşündüğünü, mağdur olduğunu, bu nedenle 28 Şubat sürecini gerçekleştiren cuntacı yapılanmadan, Batı Çalışma Grubundan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (245. klasör, sayfa 379-380)



3-Müşteki Çetin ZAMANTIOĞLU 28/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin Yozgat Yerköy İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen iken 1998 yılı Haziran ayında yapılan YAŞ kararıyla TSK'dan ihraç edildiğini, ihraç öncesi hakkında adli, idari hiçbir soruşturma yapılmadığını, 28 Şubat sürecinde tarihini tam olarak hatırlamadığı 1997 yılı içerisinde Alay Komutanlarının kendilerini toplayarak bundan sonra görev yerlerinde tüm kamu görevlileriyle ilgili rapor hazırlayıp bunu da el yazılarıyla yazarak her ay kendisine vermelerini istediğini, bu evrakın herhangi bir yere kayıt edilmeyeceğini, kayıt numarası almaması gerektiğini söylediğini, kendilerinden görev yaptıkları yerlerde başörtülü kamu görevlilerinin tespit edilmesi, sokakta takke, çarşaf gibi kılık kıyafet kanununa aykırı davrananları tespit edip ceza aldırılmasının istendiğini, 1998 yılı şubat ayının içerisinde bir gece yarısı alayın haber merkezinden bir askerin kendisini arayarak irtica şüphesiyle Tokat'a tayininin yapıldığını söylediğini, sabahta alay komutanının kendisini çağırarak Tokat bölgesinde terör örgütü DHKP-C ve PKK'nın eylem yaptığını, orada ihtiyaç olduğunu söyleyip geçici olarak oraya atadığını söylediğini, 1998 yılı haziran ayı içerisinde geçici görevde iken TSK'dan ihraç edildiğini, kendisine gösterilen YAŞ toplantısına sevk kararında belirtilen kısa süreli oda hapsi cezalarının disiplin amiri tarafından verilen üç tanesi üzerinden on yıldan fazla süre geçen cezalar olduğunu, 1997 yılındaki oda hapsinin ise alay komutanının bir yüzbaşıyı görevlendirerek kendisini ilçe jandarma komutanlığında bulamayınca bu şekilde hukuk dışı ceza verdiğini, bu cezaların sicilini bozmak için verilen cezalar olduğunu, eşinin başörtülü olmakla birlikte iş yerinde kesinlikle takmadığını, hemşire olarak çalıştığını, ihracının eşinin başörtülü olması ve alay komutanlığının düzenlediği yemeklerde kendisinin alkol kullanmamasından kaynaklandığını, TSK'dan ihracından dolayı eşi ve çocuklarıyla birlikte büyük sıkıntılar çektiğini, mağdur olduğunu, 28 Şubat sürecinde darbeci yapılanmadan ve Batı Çalışma Grubundan ayrıca sicil amirleri olan Albay E. E. Bölge Komutanı Tuğgeneral O. Ö. ve kendisinin atılmasına karar veren YAŞ üyelerinden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (114. klasör, sayfa 257-260)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, irticai faaliyetlerle ilişkisi olabileceği istihbar edilen personel ve ailesine ait bilgi fişi isimli belgede, müştekinin irticai örgütler, çeşitli dini akımlar, tarikat ve benzeri oluşumlarla irtibatının tespit edilemediği, takip edildiği, uzun bir müddet Zaman Gazetesi okuduğu, son 1-2 aydır okumadığı, çevrede yobaz olarak nitelendirilecek şahıslarla mutat görüşmeler yaptığı, bu görüşmeleri genelde mesai sonrası ve birlik dışında yaptığı, belirli görüş ve düşüncenin propagandasını yapmadığı, birliğinde görevli personelden eşleri tesettürlü ve başörtülü olan personele diğerlerinden daha fazla hoşgörülü davrandığı ve yakın ilişki içerisine girdiği, aynı İlçe Jandarma Komutanlığının Merkez Karakolunda görevli uzman Çavuş M. Ç. ve stajyer Uzman Çavuş M. Y. ile ailece sıkı ilişki içerisinde oldukları Uzman Çavuşların irticacı oldukları, onlara hoşgörülü davrandığı, kendisinin de aynı görüşü paylaştığından şüpheli personel kategorisine alınmasının uygun olacağı, elde edilen belgenin bulunmadığı, (114. klasör, sayfa 238-239)

1982 yılında 1 gün oda hapsi, 1984 yılında 7 gün oda hapsi ve 3 gün oda hapsi, 1993 yılında tevbih cezası, 1994 ve 1995 yıllarında şiddetli tevbih cezası, 1995 yılında maaş kesme cezası, 27/11/1997 ve 05/12/1997 tarihlerinde 2'şer gün oda hapsi cezası, bulunduğu, (114. klasör, sayfa 242-243)

Müştekinin 24/12/1997 tarihli Jandarma Genel Komutanlığı mensubu General ve Subayların sicil kartı başlıklı sicil amirlerinin kanaatlerinin belirtildiği belgenin incelenmesinde müşteki ile ilgili olumlu ve olumsuz  değerlendirmelerin yapıldığı 1998 yılına kadar sicil  durumunun değerlendirildiği özet bilgi formu başlıklı belgede  ise genel olarak müşteki ile ilgili olumsuz kanaatlerin yer aldığı, olumlu kanaatlere yer  verilmediği, sadece 1987,1991,1994,1998 yıllarında 4 adet takdirname ve para ödülü ile değerlendirildiğinin belirtildiği,(114. klasör, sayfa 244-245) 

03/06/1998 tarihli komisyon tutanağında "tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu ve karıştığı yönünde" görüş belirtilmiş olmasına rağmen, bu konuda suç olarak değerlendirilebilecek hususlarla ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (114. klasör, sayfa 255)

Haziran 1998 tarihinde düzenlenen subay sicil belgesinde 1. sicil amiri Binbaşı S. Ç. 2. sicil amiri Tuğgeneral O. Ö. 3. sicil amiri olarak Orgeneral F. Ö. B. tarafından "silahlı kuvvetlerde kalması uygun değildir" şeklinde kanaat belirtildiği, oysa TSK’dan atıldığı tarihte  Yerköy İlçe Jandarma Komutanı olan müştekinin sicil amirleri arasında Alay Komutanında yer almasının gerektiği, ancak müştekinin TSK’dan ihracına gerekçe gösterilen sicil belgesinde Alay Komutanının yer almadığı anlaşılmıştır. (114. klasör, sayfa 248-251)

Müştekinin Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen “Fethullah GÜLEN grubu mensubu olduğu, tutum ve davranışları ile irticai görüşler benimsediği, birliğinde eşleri türbanlı-tesettürlü olan personele diğerlerinden daha hoşgörülü davrandığı, ilçede bu tür odakların temsilcileri ile mutad toplantılar yaptığı eşinin, türbanlı olduğu” şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların TSK’dan  atılmasına gerekçe yapıldığı bahsedilen bir kısım disiplin cezalarının TSK’dan atılmayı gerektirecek nitelikte bulunmadığı, ilgili belgelerdeki  iddiaların soyut, istihbari nitelikte iddialar olduğu kanaatine varılmıştır. (114. klasör, sayfa 236-237)



4-Müşteki Ömer Yalçın AKYÜZ 27/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin 1994 yılında Erzurum 9. Kolorduya bağlı 109. Topçu Alayı 1. Topçu Taburuna Batarya Komutanı olarak Kıdemli Üsteğmen rütbesiyle atandığını, görev yaptığı TSK içerisinde dönem dönem artan ve azalan oranda dini ve islami yaşama karşı bir karşıtlık, husumet bulunduğunu, 1991 yılında Teğmen iken namaza başladığını, bu tarihten sonra tavırların yavaş yavaş değişmeye başladığını, sicillerinde düşmeler olduğunu, Tatvan'a geçici birlikle operasyon bölgesine gittiğinde mevzide bir kayanın arkasında namazını kıldığını, bu sırada kendisinin devre arkadaşı Ş. ile tavla oynayan bölük komutanı Y. isimli Üsteğmen'in kendisini çağırarak “neden birliğinin başında değilsin” diyerek sırf taciz etmek için uyardığını, halbuki birliğinin başında olduğunu, bunun, birliğin içerisinde yemek yemek veya herhangi bir sosyal ihtiyacını gidermek gibi bir şey olduğunu, oysa Y. isimli Üsteğmenin kendisinin dini yaşamını öğrenmeden önce diğer tim komutanlarına görevli subay ve astsubaya bölüğün huzurunda, kendisinin çok iyi disiplin sağladığını, askerle çok iyi iletişim kurduğunu, timini çok iyi hazırladığını, diğer komutanların da örnek almalarını söyleyerek methettiğini,

O dönemde Refah Partisinin belediyelerde seçimi kazanması ardından da hükümet kurması sonucunda baskıların doruk noktasına ulaştığını, şu anda İstanbul’da balyoz davasından 18 yıla hüküm giymiş olan emekli Tümgeneral N. A. K.'nın o dönem kolordu karargâhında istihbarat şube müdürü iken kasıtlı olarak dindar insanlar üzerinde baskı kurmak amacıyla kendilerine alay komutanı olarak atandığını, tabur komutanlarıyla yaptığı ilk toplantıda Türkiye'nin önemli bir süreçten geçtiğini, irticaya karşı önemli bir mücadele verildiğini, birliklerinde de bu insanların olduğunu, bunlarla hep beraber mücadele edilmesi gerektiğini, tabur komutanlarına söylediğini bazı demokrat arkadaşlardan öğrendiğini, N. A. K.'nın Alay Komutanı olarak atanırken önceki görevinde yardımcı subay olan T. S.'yi taburun bölük komutanlığına getirerek ekip oluşturduklarını, kendisinin ve arkadaşlarının namaz kıldıklarının takip edildiğini, T. S.'nin eşinin zaman zaman kontrol amaçlı hiçbir bağları olmamasına rağmen kendileri yokken ziyaret bahanesiyle çikolatayla evlerini kontrol etmeye geldiğini, T. S. ile aralarında görevle ilgili tartışma çıktığını, odasından çıkmasını istediğinde aşırı bir şekilde sinirlenerek “sizin gibiler çok yakında görecek” diyerek tehdit ettiğini, TSK'dan ihraç edilmeden önce tabur komutanları A. D.'nin arkadaşı A. O. K. ile kendisini çağırdığını, hayatlarında bir takım değişiklikler yaptıkları takdirde kendilerini kurtarabileceğini söylediğini, her ikisinin de eşlerinin başörtülü olması nedeniyle eşlerinin başının açılmasını istediğini anladıklarını bir hafta sonra tekrar çağırarak durumu sorduğunu, kendilerinin eşlerinin başını açmayacaklarını söylediklerini, haklarında hiçbir uyarı bile olmamasına rağmen, sicilleri yüksek olduğu halde düzmece bir suçla kendisine ve A. O. K.'ya dört gün oda hapsi cezası verildiğini, kendisi ve arkadaşı A. O. K.'nın 1997 Ağustosunda yapılan YAŞ kararıyla TSK'dan ihraç edildiklerini, ayrıldıktan sonra Kolordu Komutanı H. B. T.'ye vedalaşmak için ziyarete gittiklerini, içeride kendisine “evladım çok çalışkan, dürüst, çok iyi arkadaşlarmışsınız fakat alay komutanımız eşlerinizin başlarını açmanız konusunda sizi uyarmış siz de açmamışsınız” dediğini, TSK'dan ihraçtan dolayı bütün haklarının ellerinden alındığını, kendisinin ve ailesinin mağdur edildiğini, küçük düşürüldüğünü, 4 ay iş bulamadığını, bu nedenle dilekçesinde belirttiği kişilerle 28 Şubat sürecini gerçekleştiren cuntacı ve darbeci yapılanmadan Batı Çalışma Grubundan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (114. klasör, sayfa 281-282)

 Müştekinin dilekçesi ekindeki belgelerin incelenmesinde, 28 Haziran 1996 tarihinde Alay Komutanı Topçu Kurmay Albay M. A. tarafından takdir belgesi, 18/02/1994 tarihinde Bölük Komutanı Kıdemli Yüzbaşı K. A. tarafından takdir belgesi, 14 Aralık 1994 tarihinde Tugay Komutanı Tuğgeneral İ. T. tarafından takdir belgesi, 03 Aralık 1992 tarihinde Tabur Komutanı Binbaşı M. C. tarafından takdir belgesi, 01 Haziran 1992 tarihinde Tabur Komutanı Yarbay M. K. tarafından takdir belgesi, 15/10/1991, 15 Şubat 1990, 20/06/1990 tarihlerinde Tabur Komutanı Binbaşı B. Y. tarafından takdir belgeleri, Ocak 1989 tarihinde Tabur Komutanı Binbaşı A. E. Ö. tarafından takdir belgesiyle ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (114. klasör, sayfa 263-272)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, müştekinin dilekçesinde belirttiği birçok takdir belgesine ilişkin evrakın yer almadığı, 22 Mart 1994 tarihinde Bölük Komutanı Yüzbaşı K. A. tarafından 2 gün göz hapsi cezasıyla cezalandırıldığı, 07 Mart 1997 tarihinde Alay Komutanı Albay N. A. K. tarafından 4 gün oda hapsi cezasıyla cezalandırıldığı, 18 Temmuz 1997 tarihinde düzenlenen sicil notu belgesinde müşteki hakkında 1. sicil amirinin “tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği gibi bu faaliyetlerde bulunduğu anlaşıldığından Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir.” şeklinde kanaat belirtilerek olumsuz sicil verildiği, 2. ve 3. sicil amirleri tarafından da benzer ifadelerle olumsuz sicil verildiği, başkaca belge bulunmadığı, sicil belgesinde ileri sürülen doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek iddialarla ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması bunların gerçek dışı olduğu kanaatine götürdüğü anlaşılmaktadır. (114. klasör, sayfa 273-275)

5-Müşteki Musa ÇAKAN 26/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin Muhabere Kıdemli Çavuş rütbesindeyken 1997 yılı Ağustos ayında yapılan YAŞ kararıyla TSK'dan ihraç edildiğini, kolordu komutanı personel şube müdürünün makamına çağırarak sözlü olarak kararı tebliğ ettiğini, silahını teslim aldıklarını ve hiçbir yazılı tebligat yapmadan garnizon dışına çıkarıldığını, o tarihe kadar hakkında hiçbir uyarı yapılmadığını, herhangi bir adli, idari soruşturma açılmadığını, tamamen haksız bir şekilde sorgusuz ve sualsiz ordudan ihraç edildiğini, sadece eşinin başörtülü olduğunu, kendisinin namaz kıldığını, Çankırı Astsubay hazırlama okulunda iken S. isimli bölük komutanının Batı Çalışma Grubundan gelen kişilerin, hakkında sorular sorduğunu, "eşinin başını açtığın ve ayrıca namaz kıldığın için pişmanlık dilekçesi verdiğin takdirde senin ceza almanı engelleyebilirim çünkü sen iyi birisin seninle çalışmaktan onur duyuyorum" dediğini, ancak kendisinin teklif edilenleri kabul etmediğini, hakkındaki ihraç için YAŞ toplantısına sevk yazısında belirtilen iddiaların hiçbirinin doğru olmadığını, Çankırı'da iken hakkında sırf işlem yapabilmek için çalıştığı masanın çekmecesinde kendisi yokken bir arama yapıp bir adet peçete bulduklarını, bunun şahsi eşya olduğu gerekçesiyle hakkında haksız olarak 10 günlük oda hapsi cezası verildiğini, sicil notlarının yüksek olduğunu, başta TSK'dan ihraç kararı verenler olmakla birlikte genel olarak 28 Şubat sürecinde faaliyet gösteren BÇG yapılanmasından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (114. klasör, sayfa 194-195)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 16 Mayıs 1997 tarihinde 2 gün göz hapsi cezası ile cezalandırıldığı, 12 Aralık 1996 günü 7 gün oda hapsi cezası ile cezalandırıldığı, evrak içeriğinde müştekinin TSK'dan ihracını gerektirecek bir eylemin bulunmadığı,(114. klasör, sayfa 179-191)

Müştekinin TSK'dan ihracından önce 20 Temmuz 1997 tarihli düzenlenen sicil raporunda 1., 2. ve 3. sicil amirleri tarafından benzer şekilde “irticai faaliyetlerde bulunması yapılan ikazlara rağmen ıslah olmaması nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen, ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (114. klasör, sayfa 153)

Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen “Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, eşinin tesettüre uygun giyindiği, Musa ÇAKAN'ın aile yapısının bozuk olduğu ve zoraki bir evlilik yaptığı, eşinin ebe hemşire olarak görev yaptığı işe gidiş ve gelişlerinde tesettür kıyafeti giyindiği, iş yerinde hemşire kıyafetiyle görev yaptığı, eşi ile birlikte hiçbir sosyal faaliyet ve etkinliğe katılmadığı” şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların TSK’dan  atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (114. klasör, sayfa 151-152)

6-Müşteki Bülent DAL 26/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin Piyade Binbaşı olarak görev yaparken Aralık 1998 YAŞ kararıyla TSK'dan ayrılmasına karar verildiğini, kendisi hakkındaki YAŞ'a sevk yazısını ve YAŞ kararını (ifade sırasında) incelediğini, kendisinin kanunlara aykırı herhangi bir suç işlemediği halde suçlu gibi gösterilerek haksız ve hukuksuz bir şekilde TSK'dan re'sen ayırma işlemine tabi tutulduğunu, kendisinin hakkında işlem yapanların 28 Şubat Batı Çalışma Grubu adlı darbeci cuntacı yapılanmada görev yapan kişiler olduğunu, bu kişilerden şikâyetçi ve davacı olduğunu belirtmiştir. (114.Klasör 325-326 Sayfa)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 25 Ekim 1993 tarihinde Alay Komutanı Albay K. İ. Ö. tarafından 3 gün göz hapsi cezası ile cezalandırıldığı, 20 Kasım 1998 tarihli sicil raporunda 1. sicil amiri tarafından müşteki hakkında “tutum ve davranışları ile irticai görüşleri benimsediği, ikazlara rağmen ıslah olmaması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir.” şeklinde kanaat belirtilerek olumsuz sicil verildiği, 2. ve 3. sicil amirleri tarafından da benzer ifadelerle olumsuz sicil verildiği,  başkaca belge bulunmadığı, müşteki ile ilgili 01 Aralık 1998 tarihli Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında yer alan iddiaları destekleyecek delil bulunmadığı, bilgi ve belgelerden müştekinin TSK'dan ihraç edilmesini gerektirecek bir eyleminin bulunmadığı anlaşılmıştır. (114.Klasör 319-324 Sayfa)

7-Müşteki Şahin AKDOĞAN 28/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

1998 yılı Aralıkta Binbaşı rütbesindeyken Yüksek Askeri Şura kararıyla TSK'dan ihraç edildiğini, ihraç tarihine kadar adli, idari herhangi bir soruşturma geçirmediğini, sıralı komutanlarından 36 tane takdir belgesi aldığını, Kara Kuvvetleri Komutanlığından atışta üstün birlik yetiştirmekten şerit rozeti verilerek ödüllendirildiğini, ayrıca harita okumada kullanılan coğrafi koordinat okuma cetvelini de kendisinin bulduğunu, bu yöntemin haritada yer bulmak ve hedef tespiti için kullanıldığını, bu konuda Kara Kuvvetleri Komutanlığında takdirle ödüllendirildiğini, hiçbir şekilde fiili disiplinsizlik suçu işlemediğini, verilen kararın tamamen hukuk dışı olduğunu, mağdur edildiğini hatta ihraç kararını tarafına tebliğ edebilmek için fizik tedavi gördüğü hastaneden çıkarılarak kararın tebliğ edildiğini, 28 Şubat sürecinde faaliyet gösteren Batı Çalışma Grubu ve diğer illegal darbeci yapılanmaya, hiçbir suçu olmayan subay ve astsubaylara haksızlıkları yapma konusunda bu görevin kim tarafından verildiğini, hakim ve savcılara, üst düzey bürokrata, basın mensuplarına Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen brifinglerin amacını bütün düşüncesi vatana ve millete hizmet olan subay ve astsubayların sahte belgelerle atılmasının sebebinin sorulmasını istediğini, bu nedenle sıralı komutanları Tabur Komutanı H. D., Tugay Komutanı A. D., Genelkurmay 2. Başkanı Çevik BİR ve YAŞ üyelerinden şikâyetçi olduğunu, TSK'dan ihracının eşinin başörtülü olmasından kaynaklandığını belirtmiştir. (114. klasör, sayfa 112-113)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 20 Kasım 1998 tarihli sicil belgesinde 1, 2. ve 3. sicil amirleri tarafından benzer şekilde “tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu ve karıştığı anlaşıldığından Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (114. klasör, sayfa 111)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Işıkçı tarikat mensubu olduğu, eşinin tesettür kıyafeti giydiği, kendi görüşündeki yayınları okuduğu, kendi görüşündeki kişilerle görüştüğü, eşinin matematik öğretmeni olduğu ve derslere de başı kapalı olarak girdiği, 1989 sicilinde "Laik düşünceye aykırı fikirleri var, kendisi buna inanç der, bu düşünceleri evlendikten sonra oluşmuştur. Eşi Matematik öğretmeni olmasına rağmen, belirli üniforma niteliğindeki kıyafetle dolaşır, bu konuda takibi gerekir" kanaatinin belirtildiği, 1991 yılında; ANKARA/Sıhhiye Subay Orduevine eşiyle birlikte girmek istediği, eşinin kıyafetinin tam tesettürlü (Ayak topuklarına kadar kapalı, yüzünün sadece göz, burun ve ağız kısmı açık, diğer tarafları örtülü) olması nedeniyle, orduevi görevlilerince çağdaş olmayan kıyafetle orduevine girilemeyeceğinin kendisine belirtilmesi üzerine, küstah bir ifadeyle "Siz çağdaş kıyafetten ne anlıyorsunuz?" diye sorduğunu, bu konuyla ilgili olarak birliğince yapılan idari tahkikat neticesinde "Eşinin giyimi dışında menfi bir duruma rastlanmadığı" kanaatına varıldığı, 1994 sicilinde; "Eşi türbanlıdır, takip kontrolü gerekir" kanaatının belirtildiği, 1998 sicilinde; "Eşi öğretmen olmasına rağmen başı kapalıdır, eşinin bu davranışının ideolojik olduğu değerlendirilmektedir. Kendisinin de eşine bu yönde destek verdiği kıymetlendirilmektedir, temsil yeteneği sınırlıdır, takip kontrolü gerekir" kanaatının belirtildiği, amirlerince uyarılmasına rağmen, olumlu yönde bir gelişmenin olmadığı, menfi tutum ve davranışların içerisine girdiği, halen sakıncalı/sağ personel kategorisinde olduğu" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (114. klasör, sayfa 109-110)



Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   98   99   100   101   102   103   104   105   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin