T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


–Müşteki Şaban YILMAZ bila tarihli şikâyet dilekçesinde özetle



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə98/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   94   95   96   97   98   99   100   101   ...   178

146–Müşteki Şaban YILMAZ bila tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

28 Şubat post modern darbe sürecinde Çorum ili Osmancık ilçesi Asri Mezarlık Camiinde imamlık yaptığını, bu görevi sırasında dini cemaat toplantılarına katıldığının belirtilerek cezalandırıldığını,mağdur edildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (129. klasör, sayfa 134-137)



147–Müşteki Vakkas ÇEVİK 25/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

28 Şubat döneminde Erzurum Jandarma Bölge Komutanının, dönemin 54. hükümeti Başbakanı olan Necmettin ERBAKAN ve ailesi hakkında hükümete ve yasama organına karşı yaptığı konuşmada PKK ile yaptığı mücadeleye atıfta bulunarak aynı mücadeleyi dönemin hükümetine karşı da yapabileceğini ima ederek açıkça yasama organına ve hükümete karşı suç işleyerek anayasayı ihlal ettiğini, o dönemde kendisinin Refah Partisi Gaziantep Şehit Kamil İlçe Başkanı olduğunu, belirttiği Jandarma Bölge Komutanının hükümeti açıkça hedef gösteren konuşmasından sonra 54. hükümetin istifa etmek zorunda kaldığını belirterek söz konusu Jandarma Bölge Komutanının cezalandırılmasını istemiştir. (129. klasör, sayfa 203)



148–Müşteki Mehmet ALDEMİR 17/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

28 Şubat sürecinde görevli olan ve Batı Çalışma Grubu olarak adlandırılan gruba mensup şahısların yapmış oldukları eylemler nedeniyle davacı ve şikâyetçi olduğunu, şahsına yönelik o dönem yapılmış herhangi bir özel eylem bulunmadığını, bir vatandaş olarak şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (129. klasör, sayfa 247)

149–Müşteki Remzi ÇAYIR 24/02/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı olduğunu, 28 Şubat 1997 tarihinde o dönemin üst düzey askeri yetkilileri olan Çevik BİR, Erol ÖZKASNAK ve Erdal CEYLANOĞLU tarafından Sincan sokaklarında tank yürütülerek milletin iradesinin hiçe sayıldığını, milletin inanç ve yaşam biçiminin baskı altına alındığını, bu nedenle şahsı ve partisi adına şikâyetçi olduğunu, o dönem tankların Zırhlı Birlikler Komutanı Erdal CEYLANOĞLU emriyle yürütüldüğünü, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik BİR'in Batı Çalışma Grubunu kurarak insanları fişlediğini, gruplara ayırdığını, Erol ÖZKASNAK'ın ise “Bu süreç post modern bir darbedir” diyerek süreci desteklediğini belirtmiştir. (108. klasör, sayfa 10)



150–Müşteki Tayyar TERCAN 22/05/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

1996 yılında İBDA-C davasıyla alakalı olarak arandığını öğrenerek emniyet güçlerine kendi isteğiyle teslim olduğunu, Ankara'dan İstanbul Emniyetine teslim edildiğini, şubede kaldığı süre içerisinde işkencelere maruz kaldığını, yapmadığı şeyleri kendisine yükleyebilmek için fiziki olarak yapmadıklarını bırakmadıklarını ve bu da kar etmeyince eşini getirme tehditleri sonunda önüne konan suçlamaları kabul etmek zorunda kaldığını, Savcılığa çıkmadan önce çıkarıldığı Adli Tabiplikçe işkence yapıldığına dair 3 günlük rapor verildiğini, Savcılıkta isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini, yargılama sürecinde emniyette imzalatılan ifadesi dışında suçlamaları belgeleyecek hiçbir delil bulunmadığını,aksine yapmadığına dair ve zorla kabul ettirildiğine dair belgeler sunduğunu, İBDA-C örgüt üyeliğinden 12,5 yıl ceza aldığını, haksızlığa uğradığını belirterek ilgili görevlilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (108. klasör, sayfa 24-26)



151–Müşteki Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL 28/02/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

28 Şubat döneminde kurulan Batı Çalışma Grubunun illegal bir yapılanma olduğunu, idarenin bütünlüğü ilkesine göre idarenin kuruluşu ve teşkilatları ile bir bütün olduğunu ve idare teşkilatlarının, oluşumların kanunla düzenleneceğini, Batı Çalışma Grubunun kuruluşu ve işleyişi bakımından tümüyle hukuk dışı bir yapılanma olup idarenin bütünlüğü ilkesine aykırı olduğunu, dilekçesinde adı geçen şüpheliler ile birlikte isimlerini tespit edemediği ilgililer ve onlara iştirak edenler hakkında tahkikat yapılarak kamu davası açılmasını istemiştir. (108. klasör, sayfa 154-157)



152–Müşteki Din-Bir-Sen Genel Başkanı Lütfi ŞENOCAK vekili aracılığı ile verdiği 20/04/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

1996-1997 yılları arasında Genelkurmay 2. Başkanı olan Çevik BİR ve onunla birlikte hareket eden Kara Kuvvetleri Komutanı Doğu AKTULGA, Genelkurmay Genel Sekreteri Erol ÖZKASNAK, Jandarma Genel Komutanı Teoman KOMAN, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet ÇÖREKÇİ, Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven ERKAYA, MGK Genel Sekreteri İlhan KILIÇ, Zırhlı Birlikler ve Eğitim Tümen Komutanı Erdal CEYLANOĞLU ve diğer bazı kişilerle birlikte oluşturulan örgütün, TSK’yı kullanarak TBMM’de güven oyu olarak Anayasaya uygun bir şekilde Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN Başkanlığında kurulan 54. Cumhuriyet Hükümetini cebren ıskat etmeye teşebbüs ettiğini ve kısmen dahi olsa çalışamaz duruma getirmeye çalıştığını, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı nezdinde Batı Çalışma Grubu adı altında yasa dışı bir birim oluşturularak kamu görevlileri ve sivil vatandaşların fişlendiğini, meşru hükümete karşı basın ve medya organlarını kullanarak “ bu sefer silahsız kuvvetler halletsin”, “gerekirse silah kullanırız”, “ Genelkurmayda düşman değişti”, “ordudan son uyarı”, “ artık yeter”, “gidin başkaları gelsin”, “sivil toplum ayakta”, “koalisyon sallanıyor”, “bu ne rezalet”, “ tehlikeli gidiş”, “ya uy ya çekil”, “bu kararlara tam uyulacak”, “ beceremediniz artık bırakın”, “paşanın öfkesi”, “bundan daha ağır sözlerde gelecek”, “ gitti gidiyor”, şeklinde manşetler attırarak tehditte bulunduğunu,

Başta Yüksek Yargı Organı olmak üzere yargı mensuplarını Genelkurmay karargâhında brifinglere tabi tutarak yargıyı etkilemeye ve meşru hükümete karşı kullanmaya çalıştığını, “demokrasiye balans ayarı yapıyoruz” diyerek açıkça görevi dışına çıkarak hükümeti düşürmeye çalıştığını, kendilerine vatan savunması için tevdi edilen Zırhlı Birlikleri meskun mahalde yürüterek ellerindeki silahlı birliklerle meşru hükümeti tehdit ettiklerini, bu suretle hükümeti cebren iş bırakmaya zorladıklarını, temel bir hak olan eğitim ve öğretim hakkını başörtüsü yasağı şeklinde yasalarda olmayan bir yasak icat ederek üniversitelerde eğitim ve öğretimi engelledikleri ve binlerce öğrenciyi mağdur ettiklerini, zorunlu eğitimin kesintisiz yapılmak suretiyle İmam Hatip Liselerinin ve tüm Meslek Liselerinin orta okul kısımlarını kapattıklarını, üniversiteye giriş sınavında değişiklikler yapılmak suretiyle İmam Hatip Liseleri ve diğer tüm Meslek Liselerini alanları dışında başka bölümlere yerleşmelerinin imkânsız hale getirdiklerini, halkın bir kısmını dindar olarak nitelenen kesimlere karşı alenen kışkırttıklarını, bu kesimleri aşağıladıklarını, hakaret ettiklerini ve bu şekilde ayrımcılık yaptıklarını,

Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı tüm personelin şu veya bu şekilde sindirme politikasının hedefi haline getirildiğini, fişlenen kamu görevlilerine disiplin cezaları verilmek ve görev yerleri değiştirilmek suretiyle istifaya zorlandıklarını, zulüm gördüklerini, bu uygulamada dönemin Diyanet İşleri Başkanı ve asker kökenli Danışmanı Oğuz KALELİOĞLU'nun da paylarının fazla olduğunu, dini konularda Müslüm GÜNDÜZ, Ali KALKANCI ve Fadime ŞAHİN gibi provakatörlük misyonu üstlenen bazı figüranlarla suni gündemler oluşturulduğunu, irtica yaygaraları koparıldığını ve dindar halkın baskı altına alındığını, demokratik ve laik bir ülkede olması gereken din ve vicdan hürriyetinin kısıtlandığını,

Her an darbe yapılacak baskısı yapılarak 18 Haziran 1997 tarihinde Başbakan Necmettin ERBAKAN'ın istifa etmek zorunda bırakıldığını, nitekim Çevik BİR'in bir konuşmasında 28 Şubat süreci ile ilgili “demokrasiye balans ayarı yapıldı” ifadelerini kullanırken Genelkurmay Genel Sekreteri Erol ÖZKASNAK'ın “bu post modern darbe tereyağından kıl çeker gibi yapılmış çok başarılı bir süreçtir” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu kişilerin işlenen suçları bütün kamuoyu önünde alenen ikrar ettiklerini, 28 Şubat sürecinin toplumu uzun yıllar baskı altında yaşamaya mahkûm ettiğini, cebir ve şiddet kullanarak illegal yollarla Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek suçlarını işleyen kişiler ile onlara iştirak eden kişiler hakkında soruşturma yapılarak kamu davası açılmasını istediğini belirtmiştir. (108. klasör, sayfa 160-166)

153–Müşteki Dünya Mağdurlar Derneği Genel Başkanı H. Yunus AKYOL bila tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

1995 genel seçimleriyle 1. parti olan Refah Partisinin 2. parti olan Doğru Yol Partisi ile birlikte kurdukları 54. hükümetin 8 Temmuz 1996’da TBMM'de güven oyu alarak çalışmalarına başladığını,

28 Şubat darbe sürecinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven ERKAYA'nın irtica kisvesi altında mütedeyyin vatandaşlarımızı PKK’dan daha tehlikeli ilan ederek halkın büyük bir kısmını düşman ilan ettiğini, yüksek rütbeli subayların 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcükte toplanarak irticanın iktidarda olduğunu, tartıştıklarının medya da haber yapıldığını, bu şekilde ellerindeki silahlı güç tehdidi ile meşru iktidarı görevinden uzaklaştırma iradesini ortaya koyduklarını, 29 Nisan 1997 tarihinde Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay üyeleri ile üniversite rektörlerini karargâha çağırarak kendilerine ve gazetecilere irtica brifingleri vererek devletin temel organlarını etki altına almak suretiyle hükümeti çalışamaz duruma getirmek için ellerinden geleni yaptıklarını,

Anayasa ile teminat altına alınmış din ve vicdan özgürlüğü kapsamındaki din eğitiminin engellenmesi bakımından 28 Şubat kararlarının ardından oluşturulan cebir ile 14 Ağustos 1997’de 8 yıllık kesintisiz eğitimin TBMM'de kabul edildiğini, kanunla İmam Hatip Liseleri ve Meslek Liselerinin ortaokul bölümlerinin kapatıldığını, düşük kat sayı uygulaması ile mütedeyyin milletimizin devlet hizmetlerinden yararlanma hak ve ödevlerinin ellerinden alındığını, şüphelilerden Çevik BİR, Doğu AKTULGA ve Erdal CEYLANOĞLU'nun emirleri ile Sincanda tankların yürütüldüğünü, Çevik BİR'in tankların yürütülmesi olayından sonra Washington'da Türk-Amerikan dostluk derneklerinin toplantısında demokrasiye balans ayarı yaptık dediğini basına yansıdığını,

2001 yılında Kanal 6’da yayınlanan Ceviz Kabuğu programına katılan şüpheli Erol ÖZKASNAK'ın 28 Şubatın post modern bir darbe olduğunu açıklayarak darbe suçunu işlediğini itiraf ettiğini, BÇG'nin Güven ERKAYA'nın komutanı olduğu Deniz Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösterdiğini, irticai faaliyet içerisinde olduğunu iddia ettiği kişilere karşı tedbir almak amacıyla kurulan BÇG’nin 28 Şubat sürecinde 6 milyona yakın insanı fişlediğinin iddia edildiğini,

Emniyet İstihbarat Dairesinin askeri darbe hazırlığı olarak algıladığı belgeler ile ilgili hazırlamış olduğu raporu dönemin İçişleri Bakanı Meral AKŞENER'e, Başbakan Necmettin ERBAKAN ile Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER'e ilettiğini, Başbakanın Cumhurbaşkanı DEMİREL'i BÇG belgelerinden haberdar ettiğini, Demirel'in belgelerin birer nüshasını dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı KARADAYI'ya ileterek haberdar etmesi üzerine illegal bir oluşum olan BÇG’nin üzerine giderek bu oluşumu kuranları cezalandırmak yerine belgelerin Deniz Kuvvetlerinden nasıl dışarı çıkarıldığı konusunda soruşturma başlattığını, BÇG belgeleri ile ilgili Deniz Kuvvetlerinde görev yapan Kadir SARMUSAK ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent ORAKOĞLU'nun sorgulandığını, yapılan yargılama sonucunda beraat ettiklerini,

Davanın hakimi Albay Kurşun'un 2009 yılında verdiği bir röportajda, dönemin Genelkurmay Adli Müşavirini kendisini Genelkurmay karargâhındaki makamına çağırarak hesap sorduğunu, “nasıl yaparsın ne halt yapıyorsun, neden yargılamaya gerek duyuyorsun, olayın üzerine neden bu kadar düşüyorsun, çok fazla kurcalama” gibi ifadelerle tehdit ettiğini“ memnun değilseniz beni görevden alın” demesi üzerine bir süre sonra tayininin çıktığını söylediğini,

Refahyol hükümeti olarak adlandırılan 54. hükümetin kurulduktan sonra çalışamaz hale getirildiğini, 18 Haziran 1997 tarihinde Başbakanın istifasını vermek zorunda bırakıldığını, Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL'in ise cebir altında tutularak hükümeti kurma görevini demokratik teamüllere tamamen aykırı bir şekilde TBMM de çoğunluğu olmayan ANAP Genel Başkanı Mesut YILMAZ'a verdiğini, Refahyol hükümetinin görevden uzaklaştırıldığını, şüphelilerin eylemlerinin Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma ve görevlerini engelleme suçunu oluşturduğunu belirterek şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını istemiştir. (108. klasör, sayfa 188-191)



154–Müştekiler Dünya Demokrasi Hareketi Genel Başkanı Bayram ZİLAN, Genel Sekreter Tahsin TOPÇU, Genel Başkan Yardımcıları, Cengiz ÜNLÜHAN ve Furkan RAYLAZ 09/03/2012 tarihli şikâyet dilekçelerinde özetle;

Bir takım televizyon ve gazete sahipleri, yöneticileri ve yazarlarının yapmış oldukları yayınlarla, 28 Şubat sürecindeki darbeyi gerçekleştirenlere destek vererek 28 Şubat darbesi suçunun işlenmesine iştirak ettiklerini belirterek, şüpheliler hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak kamu davası açılmasını ve şüphelilerin cezalandırılmasını istemişlerdir. (108. klasör, sayfa 195-198)



155–Müşteki Müslüm ÇALI 17/04/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

28 Şubat 1997 öncesi ve sonrası dönemde 28 Şubat post modern darbe sürecinde görevde olan ve bu süreci yöneten görev alan görev veren bu görevleri ve kararları uygulayan yardım ve yaltaklıkta bulunan tüm kişiler hakkında soruşturma açılmasını istemiştir. (108. klasör, sayfa 201-203)



156–Müşteki Cüneyt ALPHAN vekili aracılığı ile verdiği 04/05/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

Gazetecilik yaptığı dönemde Diyarbakır'da yerel yayın yapan Can Tv de 23/08/1996 tarihinde “Güneydoğu sorunu” adı altında canlı olarak yayınlanan programı sırasında televizyon stüdyosunun polis baskınına uğrayarak konukları ile birlikte gözaltına alındığını, haklarında terör örgütü propagandası yapmak suçundan kamu davası açıldığını, asılsız suçlama neticesinde ilgili mahkemece yargılanarak suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle oy birliği ile beraatlerine karar verildiğini, ancak bu beraat kararının dikkate alınmaksızın abisinin Sağlık Bakanlığına özürlü kadrosu için başvuruda bulunması nedeniyle yanlışlıkla gelen belgede fişlendiğinin ortaya çıktığını, fişlenmenin gizli yapıldığı ve hangi kurum ve kuruluşlara gönderildiğinin açıkça bilinmediğini bu nedenle zararı önleyemediğini ve ailesi ile birlikte büyük mağduriyet yaşadığını, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (108. klasör, sayfa 216-217)



157–Müşteki Bekir YILDIZ vekili aracılığı ile verdiği 09/10/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

Sincan Belediye Başkanı iken demokratik bir ortamda sırf İsrail zulmüne yönelik tertiplemiş olduğu Kudüs gecesi adlı programı basan Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin gecede şiir okuyan, konuşma yapan İsrail'i kınamaya yönelik Piyeste rol alan kim varsa hepsini kelepçeleyip götürdüklerini, kendisinin gecede konuşma yaptığını, gecenin belediye tarafından tertiplendiği, İran Büyük Elçisinin geceye çağrıldığı gerekçesiyle tutuklanarak 5 ay tutuklu kaldığını, gecenin sadece İsrail'in mazlum Filistin halkına karşı giriştiği amansız katliamı protesto etmeye yönelik olduğunu, devletin manevi şahsiyeti; ordu, yargı ve devlet düzeni ile alakasının olmadığını, birilerinin 28 Şubat figüranlığına delil olsun diye irtica gibi başka yönlere çekerek orduya ait tankları cadde ve sokaklara çıkararak demokratik yönetimin tehdit edildiğini, halkın sindirildiğini, dilekçesinde beyan ettiği, generaller; Çevik BİR, İzzettin İYİGÜN, Erdal CEYLANOĞLU ve DGM savcısından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (108. klasör, sayfa 275-276)



158–Müşteki Mefhar TAYYAR 05/10/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

28 Şubat sürecinde Konya Ereğli'de faaliyet gösteren TAYYARLAR LDT.ŞTİ.'ye ait mahalli Birlik Gazetesi, Radyo Birlik ve BİR-YAY AŞ.'ye ait BRT FM ve BRT TV'nin ayrıca Birlik Gıda AŞ. Adı altında BİRSA markalı 22 ülkeye ihracat yapan çok ortaklı bisküvi fabrikasının kuruculuğunu ve 28 Şubat döneminin darbesini yeyinceye kadar yönetim kurulu başkanlıklarını yapmış bulunduğunu, 28 Şubat döneminin mağduru olduğunu, dönemin genel aktörlerinden ve bölgesel tetikçilerinden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (108. klasör, sayfa 279)



159–Müşteki Fahrettin TELLİOĞLU 27/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Gölcük'te bulunan Balyoz davasının belgeleri arasında yer alan belgeyi bir tanıdığının kendisine getirdiğini, belgede 112. sırada yer alan Fahrettin TELLİOĞLU isimli kişinin kendisi olduğunu, asker içerisindeki cuntanın kendisini bir grup ile iltisaklı göstererek fişlediğini, 28 Şubat döneminde fişlenmiş olabileceğini tahmin ettiğini, 28 Şubat döneminde inşaat işleri ile uğraştığını, mermerci olduğunu, yapılacak işlere müracaat edip teklif verdiğini, ancak nereye teklif verse bir haftalık süre içerisinde işi başkasına verdik dediklerini, sebep bildirmediklerini, fişlenmiş olması nedeniyle iş alamamış olduğunu düşündüğünü, bu şekilde zarara uğradığını, 28 Şubat sürecinde yasa dışı biçimde fişleme yapan ve darbeye teşebbüs eden kişilerin cezalandırılmasını istediğini belirtmiştir. (98. klasör, sayfa 44)

Müştekinin sunmuş olduğu liste şeklinde belgenin incelenmesinde 1 NCİ Ordu Komutanlığı Güvenlik Harita Planına Ek-M Lahika-2 (İstanbul ve Çevresi Şehirlerde İltisaklı 1 nci Öncelikli Sivil Kişiler) başlıklı 5 sayfadan ibaret liste şeklinde kişilerin adı soyadı, baba adı, anne adı, doğum yeri, doğum yılı bölümlerinin yer aldığı belge olduğu, belgenin 112. sırasında müştekinin Selamettin ve Havva oğlu Of 1968 doğumlu, Fahrettin TELLİOĞLU olarak isminin yer aldığı anlaşılmıştır. (98. klasör, sayfa 39-43)

160–Müşteki Ahmet BEREKET 31/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

İzmir BBP il başkanı olduğunu, Çevik BİR'in TSK içinde illegal bir yapı kurarak milletin oylarıyla seçilen TBMM'yi iş yapamaz hale getirmeyi ve meşru hükümetin görev yapmasını engellemeye çalışması ve Türkiye'deki bütün dernek, vakıf, sendika, üniversitelerdeki öğretim üyeleri, özel ve kamuya ait bütün yurtlar, valiler, kaymakamlar, daire başkanları, il genel meclisi, belediye meclis üyeleri, partilerin il ve ilçe yöneticileri, televizyonların ve radyoların yöneticilerinin fişlenmesinin baş mimarı olduğunu, bahse konu suçu işleyen sanıkların cezalandırılması için kamu davası açılmasını istemiştir. (98. klasör, sayfa 78)



161–Müşteki Recep ÇİL 19/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin geçmişte Orhangazi'de fotoğrafçılıkla uğraştığını, 2000 yılında Emniyet mensubu olduğunu söyleyen şahısların 6-7 kez dükkanına geldiklerini, Bursa'da öğretim üyesi olan Mücahit GÜLTEKİN isimli arkadaşını ve Evrensel Mesaj veya Tevhid isimli dergileri sorduklarını, kendisinin dergi ile alakasının olmadığını söylediğini, ancak şahısların gelmeye devam ettiklerini, öncelikle çeşitli tekliflerde bulunduklarını, seni memur yapalım, çocuğunu tedavi ettirelim, dükkan kiranı ödeyelim şeklinde tekliflerde bulunduklarını, kabul etmeyince tehdit ettiklerini, “her yerde cesetler bulunuyor haberin olsun” dediklerini, Cumhuriyet Savcılığına şikâyette bulunduğunu, failleri bulunamadığından zamanaşımına uğradığını, 16/10/2001 tarihinde Muradiye Camisinde cuma namazı çıkışı Amerika'nın Irak'ı işgalinin protesto edildiğini, kendisinin camide olduğunu ancak buna katılmadığını, buna rağmen ifadeye çağırdıklarını, ayrıldığını, 18/10/2001 tarihinde sabah saatlerinde otomatik silahlarla sivil kıyafetli polislerin evine baskın düzenlediğini, arama kararını istemesine rağmen göstermediklerini, ellerini ve gözünü bağlayarak Bursa Emniyetine götürdüklerini, orada 3 gün boyunca işkence edildiğini, tutuklandığını, hakkında İstanbul DGM'de dava açıldığını, 4.5 ay tutuklu kaldığını, Bandırma Özel Tip Cezaevinde disiplin cezası olmadığı halde 28 gün hücrede tuttuklarını, hücrede kendi isteği ile kaldığına dair zorla evrak imzalattıklarını, emniyette ifadesini de tehdit ve eşine de işkence yapacaklarını belirterek tehdit edip imzalattıklarını, selam, tevhidi İslam örgütüne üye olmakla suçlandığını, ancak emniyet tarafından böyle bir örgüt olmadığının bildirildiğini, kendisine işkence yapanlara neden yaptıklarını sorduğunda “bize emredildi biz de yapıyoruz” dediklerini, işkence edenlerin özel harekât polisleri olduğunu, o dönemde sırf arkadaşı ve komşusu olduğu hatta sakallı olduğu için gözaltına alınıp aynı muameleye tabi tutulanlar olduğunu, bu olayların 28 Şubat döneminin etkisiyle olduğunu düşündüğünü, 28 Şubatın paşalarından, dönemin Bursa Valisinden, kendisine işkence eden polis memurları ve diğer memurlardan şikâyetçi olduğunu, bozulan psikolojisini düzeltmek için yoğun tedavi gördüğünü belirtmiştir. (98. klasör, sayfa 177-178)



162–Müşteki Mehmet BAYGIN 25/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

28 Şubat'ta tankları yürüten askeri cuntanın kendilerini korkuttuğunu, ürküttüğünü, hiçbir iş yapamaz hale getirdiğini, aynı 12 Eylül 1980 gibi yine toplanıp cezaevlerine atılacakları korkusu ile üzerlerinde büyük bir baskı olarak kaldığını, bunun için mağdur olduğunu, 28 Şubat'ı gerçekleştirenlerden şikâyetçi olduğunu, cezalandırılmalarını istemiştir. (129. klasör, sayfa 282)



163–Müşteki Ömer OLĞAÇ 18/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

1996 yılında Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumunun yapmış olduğu sözlü ve yazılı sınavı kazandığını, aynı kurumda göreve başladığını, 8 ay çalıştıktan sonra sınavda usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla kendisiyle birlikte işe giren arkadaşlarının işten çıkarıldığını, Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesine dava açtıklarını, mahkemenin “verilen hak geri alınamaz” prensibiyle lehlerine karar verdiğini, 1997 yılının ilkbahar mevsiminde tekrar çalışmaya başladığını, ancak 5 ay geçtikten sonra Sosyal Hizmetler Bakanının dosyayı Danıştay'a götürdüğünü, Danıştay'ın Bölge İdare Mahkemesinin kararını bozduğunu, ayrıca tüm sınav komisyonu üyelerinin haklarında açılan davalardan beraat ettiklerini, bu beraat kararlarının kendilerinin işten çıkarılma sebebinin doğru olmadığını gösterdiğini, işten çıkarılması nedeniyle 28 Şubat sürecini gerçekleştiren şahıslardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (98. klasör, sayfa 252)



164–Müşteki Fatih DEMİR 12/03/2013 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

Polis memuru olarak görevliyken arkadaşlarıyla ufak bir itişip kakışma ile sözlü münakaşasının tarikat mensuplarını kollamayla ilişkilendirilip 2 gün TEM Şubesinde sorgulanıp polislikten istifaya zorlandığını, askerdeyken istifaya zorlandığını, istifa dilekçesini zorlamayla verdiğini, istifasının kabul edildiğini, askerdeyken meslekten çıkarma cezasının tebliğ edildiğini, kendisinin uyarma, kınama, maaş kesme cezaları verilmeden savunması da alınmadan üstelik memuriyetten istifa etmişken memurluktan men cezasının verildiğini, askerdeyken de Erzincan İl Jandarma Komutanlığının yazısıyla sakıncalı personel statüsünün verildiğini, İl Jandarma Komutanı, Jandarma Bölge Komutanı ve İlçe Jandarma Komutanından fiili baskılar gördüğünü, 28 Şubat sanıklarından ve Emniyet Genel Müdürlüğünde ilişiğini kesen amirlerinden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (249. klasör, sayfa 281)



165–Müştekiler Serdar Bülent YILMAZ ve Abdurrahim AY 06/12/2011 tarihli şikâyet dilekçelerinde özetle;

8 Temmuz 1996 tarihinde kurulan 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısı öncesinde uygulamaya konulan yasa dışı birçok uygulama ve 28 Şubat 1997 tarihli toplantıda alınan kararlar neticesinde 18 Haziran 1997 tarihinde cebir ve baskı kullanılmasıyla istifa ettirilmeye zorlanmasıyla sonuçlandığını, bu post modern darbe sonucunda binlerce, özellikle başörtülü insanların eğitim hakkının engellendiğini, insanların kılık kıyafetleri, siyasal düşünceleri ve inançları nedeniyle kamu kuruluşlarından atılmalarına karar verildiğini, bu süreçte kopartılan irtica yaygarası ile yaklaşık 7400 masum insanın haksız olarak gözaltına alındığını,

Ordunun siyasete müdahalesinin başlı başına bir suç olduğunu, ordunun o dönemde sadece siyasete değil ekonomiden medyaya, eğitimden çalışma hayatına kadar adeta her alana müdahale ederek toplumu yeniden dizayn etme yoluna gittiğini, dönemin Cumhurbaşkanının da Başbakan Necmettin ERBAKAN'ın istifasından sonra hükümeti kurma görevini Tansu ÇİLLER'e vermeyerek ANAP Genel Başkanı Mesut YILMAZ'a verdiğini, darbe planının hazırlanması sürecindeki rolünün yadsınamayacak derecede olduğunu, hukuka aykırı bir şekilde kişisel verileri kayıt altına alan, eğitim hakkını engelleyen, haksız olarak yakalama ve tutuklamalara sebep olacak ortamı hazırlayan cebir ve tehdit kullanarak hükümetin görevlerini yapmasını engelleyen ve hükümeti ortadan kaldıran şüphelilerin cezalandırılmasını istemişlerdir. (249. klasör, sayfa 282-284)


Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   94   95   96   97   98   99   100   101   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin