Din-Birey İlişkisi
Din hem bireysel hem de toplumsal bir olgudur. Şu kadarı var ki bireyin hayatını etkilediği oranda toplumun hayatını tanzim eder. Dinin bireysel boyutu, bizzat bireyin kendi içsel durumu, deruni yapısı ve kişisel davranışlarıyla ilgilidir. Dini inanç ve ibadetler, hem birey için hayatın anlamına ilişkin açıklamalar sağlarlar, hem de insanlar arası ilişkilerde ortaya çıkan ahlaki konularda rehberlik edebilirler. Çünkü din bir değerler bütünüdür ve bu değerler hem bireysel rehberlik hem toplumsal rehberlik sunar.
Dinin bireysel hayatın merkezine takvayı koymuş olması, inananların yaşam kalitesinin buna bağlı olması anlamına gelir. Bunun da amacı dünya ve ahiret mutluluğu olarak ifade edilmiştir. Din insanların mutlu bir hayat sürdürmelerini sağlamak amacıyla birtakım değerler ve etkinlikler (inançlar ve ibadetler) koymuş ve bunların gelişmelerine uygun ortam oluşturulmasını (iyiliği tavsiye – kötülüğü men) istemiştir. Bu inanç ve uygulamalar öncelikle dünya hayatının insan onuruna uygun bir biçimde yaşanmasını amaçlarlar.
İslam dininde, iman edip etmemek tamamen bireyin iradesine bırakılmıştır. Zira zorlama ile ya da baskı altında gerçekleşecek inancın içselleştirilmemiş olması nedeniyle bireye herhangi bir olumlu katkısı olmayacaktır. Bu gerçek Kuran’da “Dinde zorlama yoktur” ilkesiyle ortaya konmaktadır.
-
Dostları ilə paylaş: |