Hadis ve Sünnet Kavramlarının Karşılaştırması
Hadis; Peygamber’in davranışının rivayetidir. Sünnet; bu rivayetten çıkarılan kuraldır. Başka bir ifade ile hadis sünnetin taşıyıcı ve vasıtasıdır, sünnet ise hadiste mündemiçtir. Her sünnet bir hadise dayanmakta ancak her hadis bir sünnet barındırmamaktadır. Yine bazı durumlarda bir hadiste beş sünnet bulunurken beş hadiste bir sünnetin bulunmadığı da görülmektedir.
Hadis kelimesi şifahi olanı ifade eder. Sünnet ise davranış ve davranışa özgü olandır. Daha açık bir ifadeyle Hz. Peygamber’in söz ve fiillerinin, sözlü rivayetleri hadis, uygulana gelen söz ve fiilleri ise sünnettir.
İlk iki asırda sözlük anlamlarına uygun olarak sünnet, daha çok davranış ile ilgili, Hz. Peygamberin bir fiiline atıfta bulunulduğunda kullanılan bir kavramdır. Hadis ise sözlü rivayetin adıdır. Biri nazari bilgi, diğeri pratik bir uygulamadır. Bu dönemde sünnet, hadisten daha genel ve hadislerin doğru olup olmadığını tespitte temel bir kriterdir. Hadis ise sünnetin en önemli kaynaklarından sadece biridir. Bu nedenle bazı ilk dönem âlimleri için kimisinin hadiste, kimisinin sünnette otorite olduğundan bahsedilmiş, sünneti, yani dini hayata temel teşkil eden nebevi uygulamaları iyi bilenlerin dinin fıkhında; hadiste otorite olanların ise rivâyetlerin naklinde söz sahibi oldukları vurgulanmak istenmiştir. Örnek olarak ilk dönem hadis alimlerinden Süfyan es-Sevri’ye hadiste huccet, ancak sünnette hüccet değildir denilmiştir. İmam Mâlik için ise her iki alan da da hüccettir denilmiştir.
Hz. Peygamberin İslâm dininin öğretilerini açıklamak, uygulamak, dinî ve ahlâki açıdan müminlere örnek olmak için ortaya koyduğu söz, tatbikat ve takrirlerinin genel adı ve İslâm dininin Kur’an’ın yanı sıra ikinci kaynağı olan “sünnet”in terimsel bir anlam kazanması Hz. Peygamberin vefatından sonradır.
Hicri ilk üç asırdan sonra hadis ve sünnet terimleri genellikle eş anlamlı olarak kullanılmış, sünnet kavli, fiili ve takrirî olmak üzere üçe ayrılmıştır. Hadis edebiyatı, hadis literatürü, hadis tahrici, hadis usülü örneklerinde oluğu üzere hadis kelimesinin sünnet yerine kullanıldığından dahi söz edilebilir. Hadisçiler bu tartışma ile ilgili olarak hadis ve sünnet terimlerinin delalet bakımından müsavi olduklarını söylemişlerdir.
Sonuç olarak Sünet: Allah’ın kitabının, Allah’ın elçisi tarafından evrensel plânda yapılmış yorumudur. Hadis bu yorumun yazılı belgesidir. Yani söz fiil ve takrirleri ile Hz. Peygamber’in İslâm’ı yaşayarak yorumlamasıdır.
Çağdaş Hintli alim Süleyman en-Nedvî’de hadisi Hz. Peygamber’in söz, fiil ve halleriyle ilgili sözlü rivayetler, sünneti ise hadis ve Kur’an’la gelen mütevatir uygulamalar olarak kabul etmektedir.
Sünnet, Kur’an’ın açıklayıcısı olduğu için Kur’an-ı Kerimin yanı sıra delildir. Kur’an okunan vahiy; sünnet, rivâyet olunan vahiy, hadis ise “rivâyet edilen sünnet” demektir.
Peygamberî beyanın yazılı metinleri ve bu metinler üzerindeki ilmi mesailer hadis literatürünü veya hadis edebiyatını oluşturur. İlk bir buçuk asırda tamamen yazılı hale getirilen sünnet bilgi ve belgeleri, ikinci ve özellikle üçüncü hicri yüzyılda büyük hadis kitaplarında toplanmıştır. Bugün bizim hadis kitaplarında gördüğümüz bu yazılı metinler, birer sünnet belgesi olarak hadis adıyla anılagelmiştir.
İlk devirlerde Resûl-i Ekrem'in söz, fiil ve takrirleriyle birlikte sahabe ve tabiîne ait her türlü haberi ifade etmek üzere eser kelimesi de kullanılmıştır. Yine ilk dönemlerde ilim kelimesinin kapsamına Kur'an, hadis ve fıkhın girdiği, fakat sonraları ilim sözüyle daha çok hadisin kastedildiği bilinmektedir.
2. Farklı açılardan hadisler
-
Dostları ilə paylaş: |