T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 458,5 Kb.
səhifə2/6
tarix18.12.2017
ölçüsü458,5 Kb.
#35233
1   2   3   4   5   6

irilerek yine Ergenekon havuzuna doldurulup içinin kirletilmeye çalışıldığı görülmüştür. Daha da ileri gidilerek, hiçbir delil olmamasına rağmen, devlet arşiv kayıtları ile de örtüşmemesine ve devlet arşiv kayıtlarına, kesinleşmiş yargı kararlarına aykırı olmasına rağmen PKK, DHKP-C ve Hizbullah gibi örgütlerin Ergenekon havuzu içine sokulması sağlanmış bunların bu örgütlerin sanıklar tarafından kurulduğu kullanıldığı gibi anlamsız dayanaksız keyfi yorumlarla bu havuz ve havuza düşen herkes kirletilmeye çalışılmıştır. Üstelik bütün iddianamenin dayanağı ve kurgulayıcısı olarak gösterilen Tuncay Güney’de çıkmış televizyonlarda ben bu ifademi işkence altında alındı ben bu ifademi de kabul etmiyorum. Şimdi bu soruşturma aşamasında olaylar gelişirken soruşturma başlarken bir kısım emniyet görevleri bu soruşturmanın başlarında görev alan görevliler yasa dışı Ergenekon örgütü ile ilgili soruşturma ve uygulama biçimine itiraz etmişler. Bize gelen duyum böyledir. Fakat bu itirazda bulunan böyle bir soruşturma yok böyle bir örgüt yok diyen yapılan soruşturma yöntemlerini hukuk’a aykırı bulduğunu ifade eden kolluk görevlileri yine bizim duyumumuza göre görevden alınmışlardır. Bunların kim olduğunu neden görevden alındıklarını kimlerin yerine atandıklarını şu an biz araştırıp bulmak durumunda değiliz. Ancak bu görevi bu aşamada muhalefet partilerine ve medyaya düşmektedir. Bu konuda medya ve muhalefet partileri Ergenekon soruşturmasındaki başlangıçtaki görevliler neden alındı yerine kimler geldi araştırmalıdırlar bunun da önemli sonuç vereceğini düşünüyoruz ancak ortaya çıkacak tablodan da AKP ve başbakan Erdoğan’ında hiç mutlu olmayacağını zannediyoruz. Şimdi bu olayların gelişme biçimine baktığınız terör mevzuatın uygulanmasına hiç gerek yokken yakalanan kişisel silah ve patlayıcıların ancak bireysel dava konusu olabilecekleri anlaşılmışken, terör suçuna ilişkin mevzuatın uygulanması hukuka aykırıdır. Şimdi sayın başkan 3713 sayılı yasanın terör tanımını veren 1. maddesine bakalım şöyle tarif ediyor yasa. Diyor ki terör cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir diyor terör. 2. madde terör suçlusu tanımı var. 1. fıkrasında Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur.2. fıkrasında Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır ve örgüt mensupları gibi cezalandırılır demektedir. Şimdi bu tanımdan hareket edersek sayın başkan, Tamına bakıldığında gerek kurulan örgütün nihai amacı bakımından gerekse failin özel kastı bakımından anayasal düzen ve kurumları hedef alması gerekmektedir. Yani anayasal düzen ve kurumları değiştirecek ele geçirecek yada kendi siyasi sosyal düşüncesi neyse bir devlet yapısı oluşturacak anayasal düzeni hedef almayan amaç suç bakımından suçlular terör suçu sayılmamaktadır bizim mevzuatımızda. Doğrudur yanlıştır ama kanun budur. Şimdi bu tanıma baktığımız zaman sanıkların çoğunluğunun ortak yapılanmasına baktığımız zaman ortak özelliklerine baktığımız zaman AKP hükümetinin laikliğe karşı eylemlerinin odak noktası olması nedeniyle anayasa mahkemesi tarafından mahkum olmasına neden olan eylem ve faaliyetleri nedeniyle toplumda büyük bir kargaşa çelişki gerginlik yaşandığı bir gerçektir. Halkımızın büyük bir çoğunluğu laik anayasal düzen bozuluyor mu, Demokrasi ortadan kaldırılacak mı biz İran mı oluyoruz diye endişeye kapılmıştır. Bu endişe ve korkuların sebebi ise sadece ve sadece AKP ve hükümetidir. Bu nedenle başta yüksek yargı organları, üniversiteler, bilim insanları, aydınlar, sanayiciler toplumun her kesiminden AKP’ye karşı itirazlar ve sesler yükseltilmiştir. AKP’ye yükseltilen ortak ses şudur; anayasal düzen bozulmasın. Demokrasi ortadan kaldırılmasın. Demokrasinin temeli olan laiklik ortadan kaldırılmasın. Şimdi bu davada yargılanan ve soruşturulan gazetecilerin bilim insanlarının, hemen hemen büyük çoğunluğunun ortak noktası demokrasi ortadan kaldırılmasın Anayasal düzen bozulmasın, demokrasinin temeli olan laiklik ortadan kaldırılmasın tepkilerini en çok dile getiren insanlar olmalarıdır. Yani AKP iktidarına karşı silahlı halk hareketi ile darbe yapmak istiyor diye gösterilenlerin amacı, suçlamaların aksine anayasamızın başlangıç hükümleri ile taçlanan değiştirilmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez temel nitelikleri ve Anayasal düzenin kurumların devamını istemeleridir. İşin garipliğine bakın sayın başkan işin garipliğine bakın demokrasiyi tramvaya benzeten Anayasal düzenin temeli olan laikliği ve dolayısıyla demokrasiyi ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan mahkum olmuş AKP, olaylar ve davalar çarpıtılarak maalesef yargı makamları kullanılarak bu soruşturma ve iddianame karşısında anayasal düzenin mağduru gibi gösterilmiştir. Esasında anayasal düzeni değiştirmek niyetini ortaya koyan demokrasiyi ortadan kaldırmak niyetini ortaya koyan bu nedenle de anayasa mahkemesi tarafından mahkum olmuş AKP olayları bu şekilde çarpıtılması sonucu maalesef davanın mağduru gibi gösterilmiştir. Bunu da anlamak kabul etmek mümkün değildir. hiç kimsenin darbe yapmaya niyeti olmamasına rağmen bir çoğu emekli ve yaşının kemalindeki sanıkların esasında buna maddi ve manevi imkanı da olmamasına rağmen, Anayasanın temel ilkelerini değiştirmeye, laikliği ortadan kaldırmaya teşebbüs eden AKP döne döne ve halen bu suçun mağduru olarak gösterilmektedir. Şimdi havuzu hazırlayacaksınız içini kirleteceksiniz yerli yersiz her şeyi havuzun içine koyacaksınız ondan sonra da bir korku imparatorluğu yaratacaksınız ve arkasından bu adalettir diyeceksiniz. Sayın başkan bu mudur adalet bu mudur demokrasi bu mudur hukuk devleti. Netice itibariyle bu davada yargılanan başta müvekkillerim Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ve gazeteci Güler Kömürcü olmak üzere diğer büyük çoğunluğun, iddia edildiği gibi Anayasal düzeni değiştirme veya hükümete darbe yapılması için kaosa sebebiyet vermeye niyetleri yoktur. Böyle de olmamıştır. Olmadığı da bilinir. Buna rağmen terör mevzuatının uygulanması yanlış yorumlanması başlı başına adil yargılanma hakkının hukuk devleti ilkesinin çiğnenmesidir. Şimdi sayın başkan burada bir saptama yapmak istiyorum. Deniyor ki bu sanıklar emekli askerler vs. darbe yapacaklar askerler bakımından söylüyorum özellikle adam ordu komutanı kuvvet komutanı elinde binlerce askeri var topu var tüfeği var roketi var darbe yapmıyor. Emekli olmayı bekliyor adam. Emekli oluyor diyor ki bu hükümete darbe yapsaydım sayın başkan. Adam görevdeyken darbe yapmıyor da emekli olunca mı darbe yapacak. Ne maddi imkanı var ne manevi imkanı var. Şimdi, Bütün bunların yanında soruşturma işlemleri sırasında iddianame savcıları tarafından aşağıdaki suçlar da işlenmiştir. Müvekkil Gazeteci Güler Kömürcü hakkında, Aleyhinde soruşturma başlatılmasını, dinlenmesini ve izlenmesini gerektirir hiçbir suç şüphesi ve iddia, ihbar veya şikayet olmamasına rağmen, yazı ve kitaplarında terörün ve örgütlü suçların her türlüsüne karşı olduğunu her zaman ifade etmesine, halkı bu konuda sürekli uyaran yazıları yazmasına, bunun aksine savcılar tarafından suç teşkil eden bir tek yazısı bile gösterilmemesine rağmen, hakkında sadece AKP hükümetine düşünce sistemine anayasal ve yasal çerçevede, düşünce özgürlüğü çerçevesinde gazetecilik görevi nedeniyle eleştiri hakkını kullandığı yazı ve söylemleri nedeniyle duyulan rahatsızlık yüzünden ve Başbakan’ın savcılık üstlenmesi nedeniyle soruşturma başlatılıp; CMK 135–138. maddelerine aykırı dinleme ve izleme kararları alınarak; dinlenip izlendiği, böylece TCK’nun 132/1,2,3,4 maddelerinde açıklanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu, 134. maddesinde açıklanan özel hayatın gizliliğini ihlal, suçlarının ve bu suçların nitelikli hali olan kamu görevi nedeniyle işlenmesi yüzünden TCK’nun 137. maddenin ihlal edildiği. Haksız, sebepsiz yere soruşturma açılarak savcılık görev yetkileri kötüye kullanıldığından, TCK. 257. maddesindeki suçun işlendiği, yasa dışı bu dinleme ve izlemelerde de; suçla ilgili herhangi bir delil bulunmamasına, makul bir şüphe de oluşmamasına rağmen; bu kere evinde ve bilgisayar kütüklerinde ve dijital kayıtlarında arama el koyma işleminin yapıldığı, yapılan bu işlemlerde de; CMUK’un 116, 119, 120, 121 maddelerine ve 134. maddesine aykırı davranıldığı, bu şekilde, TCK.nun 116. maddesinde açıklanan konut dokunulmazlığını ihlal suçunun işlendiği, TCK.nun. 120. maddesinde açıklanan haksız arama suçunun işlendiği, Savcılık görev yetkisi kötüye kullanılarak konut dokunulmazlığını ihlal ve haksız arama yapılması sağlandığından TCK. 257. maddesindeki suçun işlendiği, muhalefet edildiği anlaşılmıştır. Bütün bu yasa dışı soruşturma başlatılması, dinleme, izleme, arama-elkoyma işlemleri sırasında da hiçbir suç ve suç unsuru olmamasına rağmen; CMK 90. maddesine aykırı yakalama işlemi yapıldığı için, yine CMK 91-98. maddesine aykırı olarak gözaltına alındığı ve gözaltı süresinin uzatıldığı için savcılar tarafından TCK.nun 109/1-2-3-a,b,c,d maddesinde açıklanan kamu görev ve yetkisinin zora dayalı kullanılarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlendiği anlaşılmıştır. Yapılan bu soruşturma işlemlerinde Güler Kömürcü aleyhine hiçbir suç delili bulunmadığı ve kendiliklerinden arama-elkoyma işlemine konu bilgisayar v.s dokümanların kendisine tamamıyla iade edildiği, Yapılan telefon dinlemelerinde suç ve suç unsuru olmamasına rağmen; özel hayata ilişkin kayıt ve tapelerin imha edilmesi gerekirken, bunlara iddianame ve eklerinde yer verilerek, medyaya sızdırılarak, sızdırılacağını bilinerek muhafaza ederek, bu tapeleri toplumsal ve siyasal linç girişiminde bulunulduğu, düşünce ve görüşlerini açıklamasının önüne geçilmeye çalışıldığı, Hiçbir suç şüphesi, aleyhe beyan ve delil olmamasına rağmen; Güler Kömürcü hakkında iddianame tanzim edilip dava açılarak, CMK 170/2 maddesi aykırı olarak halkı hükümete karşı silahlı isyana iştirak eden örgüte üye olmak, örgütün propagandasını yapmak ve örgüt yöneticileri arasında irtibat sağlamak, örgütsel toplantılara katılmak gibi mesnetsiz, delilsiz dava açıldığı, haksız yere mahkeme önüne çıkarılmasına sebebiyet verildiği, adli görev ve yetkiler kötüye kullanılarak kişilik haklarının rencide edildiği, düşünce ve kanaat özgürlüğünü kullanmaması yönünde yapılan soruşturma ve açılan dava ile baskı yapılması suretiyle; TCK.nun 115/1 ve 119/1-e maddesinde nitelikli hali açıklanan inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçunun işlendiği, anlaşılmıştır. Müvekkil Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu hakkında; aleyhinde soruşturma başlatılmasını, dinlenmesini ve izlenmesini gerektirir hiçbir suç şüphesi ve iddia, ihbar veya şikayet olmamasına rağmen, tüm hayatı boyunca yaptığı konuşma ve açıklamalarda, katıldığı toplantılarda terörün ve örgütlü suçların her türlüsüne karşı olduğunu her zaman ifade etmesine, halkı bu konuda sürekli uyarmasına, bunun aksine savcılar tarafından suç teşkil eden yazı, açıklama, bildiri ve faaliyet gösterilmemesine, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne her zaman sahip çıkan birisi olduğu savcılar dahil hemen herkes tarafından bilinmesine, hakkında sadece AKP hükümeti aleyhine demokrasi ve laiklik karşıtı mahkumiyetine konu yasal söz ve eylemleri nedeniyle; Anayasal ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde, eleştiri hakkını kullandığı yazı ve söylem ve açıklamaları nedeniyle duyulan rahatsızlık yüzünden ve Başbakan’ın baş savcılık üstlenmesi nedeniyle soruşturma başlatılıp; CMK 135-138. maddelerine aykırı dinleme ve izleme kararları alınarak; dinlenip izlendiği, bu şekilde savcılar tarafından TCK.nun 132/1,2,3,4 maddelerinde açıklanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun işlendiği, 134. maddesinde açıklanan özel hayatın gizliliğini ihlal, suçlarının ve bu suçların nitelikli hali olan kamu görevi nedeniyle işlenmesi yüzünden 137. maddenin ihlal edildiği. Haksız, sebepsiz yere soruşturma açılarak savcılık görev yetkileri kötüye kullanıldığından, TCK. 257. maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunun işlendiği, Yasa dışı bu dinleme ve izlemelerde de; suçla ilgili herhangi bir delil bulunmamasına, makul bir şüphe de oluşmamasına rağmen bu kere evinde ve bilgisayar kütüklerinde ve dijital kayıtlarında da arama el koyma işleminin yapıldığı, yapılan bu işlemlerin de; CMK 116, 119, 120, 121 maddelerine ve 134. maddesine aykırı olduğu bu nedenle, TCK.nun 116. maddesinde açıklanan konut dokunulmazlığını ihlal suçunun işlendiği, TCK.nun. 120. maddesinde açıklanan haksız arama suçunun işlendiği, Savcılık görev yetkisi kötüye kullanılarak konut dokunulmazlığını ihlal ve haksız arama yapıldığından savcılar tarafından ayrıca TCK. 257. maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunun işlendiği, Bütün bu yasa dışı soruşturma başlatılması, dinleme, izleme, arama-elkoyma işlemleri sırasında da hiçbir suç ve suç unsuru olmamasına rağmen; CMK 90. maddesine aykırı yakalama işlemi yapıldığı, 91-98. maddesine aykırı olarak gözaltına alındığı ve gözaltı süresinin uzatıldığı, bu şekilde savcılar tarafından, TCK.nun 109/1-2-3-a,b,c,d maddesinde açıklanan kamu görev ve yetkisinin zora dayalı kullanılarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakılma suçunun işlendiği, Yapılan bu soruşturma işlemlerinde müvekkil Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu aleyhine hiçbir suç delili bulunmadığı, ancak yaklaşık 50 yıllık dergi örneklerinden ve bazı kimden ne zaman geldiği belli olmayan e-mail lerin suç unsuru gibi takdim edilmeye çalışıldığı, arama-elkoyma işlemine konu bilgisayarın halen kendisine iade edilmediği, bir kısım dokümanların iade edilmediği, Yapılan telefon dinlemelerinde suç ve suç unsuru olmamasına rağmen; özel hayata ilişkin kayıt ve tapelerin imha edilmesi gerekirken, bunlara iddianame ve eklerinde yer verilerek, medyaya sızdırılarak, sızdırılacağını bilerek muhafaza ederek, toplumsal ve siyasal linç kampanyası girişiminde bulunulduğu, Hiçbir suç şüphesi, aleyhe beyan ve delil olmamasına rağmen; Prof. Dr. Kemal Yalçın Alemdaroğlu hakkında iddianame tanzim edilerek CMK 170/2 maddesine aykırı olarak; Ergenekon terör örgütü yöneticisi olmak, halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik, örgütsel toplantılar düzenlemek ve katılmak gibi mesnetsiz, delilsiz dava açıldığı, haksız yere mahkeme önüne çıkarılmasına sebebiyet verildiği, adli görev ve yetkiler kötüye kullanılarak kişilik haklarının rencide edildiği, düşünce ve kanaat özgürlüğünü kullanmaması yönünde baskı yapılmak suretiyle; TCK.nun 115/1 ve 119/1-e maddesinde nitelikli hali açıklanan inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçunun işlendiği anlaşılmıştır. Savcılar tarafından bu işlenen suçların dışından başka Soruşturma kapsamında elde edilen bilgiler çarpıtılarak delil yaratılmaya çalışıldığı görüşmüştür. Soruşturmanın başlatılması, sürdürülmesi yapılan işlemler sırasında ortaya çıkan usul ve yasaya aykırılıkların ve işlenen suçların yanında; soruşturma kapsamında elde edilen bilgiler çarpıtılmış ve delil yaratılmaya çalışılmıştır. Yasak yöntemlerle elde edilen telefon kayıtlarından birkaç örnek verilmek gerekirse; Güler Kömürcü ile MHP Milletvekili Tuğrul Türkeş arasındaki görüşme tape 426 yapılan telefonda “diyalog” (bu kelimeden sonra) konuşmanın devamı kesilip tırpanlanıp, sadece diyalog kelimesi cımbızlanıp alınmış ve hemen arkasından da “Mehmet” ve de “KUR” kelimesi yerleştirilmiştir. Böylece yani telefon konuşmasındaki belirli kelimeler seçilip, cümlenin diğer bölümü yok sayılıp, alınmadığı için de; “Mehmet ile diyalog kur” gibi bir metin ortaya çıkmıştır. Böyle hayali bir cümle yaratılmıştır. Oysa bu telefon konuşmasında cümlenin gerçeği, ve ifadesinde Güler Kömürcü’nün belirttiği şudur “Prof. Mehmet Haberal’ın düzenlediği diyalog grubu adı verilen grubun bir toplantısını gazeteci olarak izledim.” Hiç Mehmet’le dialog kur diye bir şey yok. Ama savcılık makamı bu cümlenin tamamı yerine sadece diyalog–Mehmet-Kur kelimelerini cümlelerimin arasından cımbızlayınca; görüldüğü gibi gerçek dışı, Güler Kömürcüye örgüt iyeliği delille örgüt yüklenmiştir. Yine, Tape 1423 deki Güler Kömürcü ‘Başka KİM’ diye soruyor ama bu soru Başhekim olarak değiştirilip iddianame ve eklerine koyuluyor. Böyle bir şey kabul edilebilir mi. şimdi Kemal Alemdaroğlu X Bayan ile görüşmesinde tape3683 X Bayan'ın konferansla ilgili görüşmeleri yaptığını söyledikten sonra "Ertuğrul Altaylı, Cihat İlkbaşaran, Cenk Saltık, Bülent Seçkin, Acar Baltaş, Yılmaz Dağ, Ufuk Muhsinoğlu, Saffet Çiçekdağ, Özçek Balkon, Ömer Kuran, Nejdet Evren, Ali Balkan, Ümit Öztürk" isimli şahısların konferansa katılıp katılmayacakları hakkında bilgi verdiği, X Bayan'ın Taner GÜLTEKİN'in aradığını söylemesi üzerine, Kemal'in "Yarın katılacağım" dediği, şimdi Örgüt yöneticiliğine delil olarak gösterilen bu telefon tapesi; yine bu suçlamalarla alakası olmayan özel hayat ve haberleşme özgürlüğünün ihlalidir. Bir örnek, Buradaki bayan Karaköy Rotary Kulübü Sekreteri Deniz Hanım olup, Kemal Alemdaroğlu’na Kulübün Dönem Başkanı olduğu için Bölge Konferansına katılacaklar hakkında bilgi veriyor ve Kemal Alemdaroğlu’da Kulüp Üyesi Taner Gültekin’in yemekli akşam toplantısına katılacağını bildiriyor. Esasında böyle bir tapenin bu iddianamede niye yer verildiğini anlayamadık, her halde savcıların Rotary kulüplerini de Ergenekon terör örgütüne içine dahil ediyorlar. Böyle bir değerlendirme düşünüyorlar onun için koydular. Bunu anlamak mümkün değil. Şimdi Kemal Yalçın Alemdaroğlu Özhan görüşmesi 3707 sayılı tape, Özhan diyor ki 125.bin Dolar ödendi senedi aldım" "İmza kısmını yırttım" "Sizi gördüğüm zaman size ileteceğim bir bilginiz olsun. Kemal ALEMDAROĞLU' diyor ki Tamam canım, sayın başkanım Özhan Kemal Alemdaroğlu’nun damadı bodrumda kızlara müşterek bir daire almışlar bunun parası ödenmiş babasına kayınpederine bu konuda bilgi veriyor. Esasında savcılar bu telefon tapesindeki adamın kim olduğunu biliyorlar. Kemal Alemdaroğlu’nun damadı olduğunu biliyorlar. Konuşma yerini de biliyorlar ama şimdi örgüte bir de parasal kaynaklar bulmak lazım ya bu beyanları kalkıyorlar bak işte Kemal Alemdaroğlu’nun yada örgütün hayali örgütün parasal işleri de var. 125 bin dolardan bahsediliyor gibi bir bilgi kirliliğine yer veriyorlar bu kabul edilebilir mi. böyle bir hukuk anlayışı olabilir mi? Kemal Alemdaroğlu - Kemal GÜR görüşmesinde Kemal Gür’ün bütün kademeleri tükettim bir tek bakanda, bakandan çıkması lazım şeyin iznin", "Eee bir bir şey bana ısrarla soruyorlar' gazeteci var mı diye toplantıda" dediği, Alemdaroğlu'nun "Toplantıda gazeteci yani toplantı basına kapalı, Onun dışında basına kapalıdır, kuralı böyledir fotoğraf çekilmez vs. bilgi veriyor. Şimdi bu görüşme iddianame içinde de var içeriğinde de var eklerde de var. Kemal Gür büyükelçi AKP hükümetinin büyükelçisi ve taksim toplantısında konuşma için çağrılıyor. Bakanlıktan izin aldığını söylüyor. Şimdi büyükelçi kendi bakanından izin almış bu toplantıya katılacağım demiş izin de verilmiş sadece bilgi alıyor. Şimdi büyükelçiye izin veren bakan da Ergenekoncu mu büyükelçi de Ergenekoncu mu, böyle bir anlayış var mı niye bu davada bu eklerde bu var. Olayların çarpıtılmasına birkaç örnek vermek gerekirse İbrahim Benli’nin Çatalca’daki çiftliğinde örgütün gizli toplantısı yapıldığı ve iki müvekkilimin de buraya katıldığı vs. sayın başkan terör davalarında uzmansınız. Yıllarca bu işe emek verdiniz. Hiç iz 80 kişilik böyle şehrin göbeğinde herkesin bir biriyle telefonla haberleştiği ya nerde bu ev diye bir birlerine sorduğu bir örgüt toplantısı duydunuz mu? Şimdi savcılar vehmetmişler demişler ki bu örgüt 80 yıllık bir örgüt çok gizli çok güçlü devletin her kurumuna el attı. Her şeyi istediği gibi yapıyor yaptırıyor. Dinlendiğini biliyor izlendiğini biliyor soruşturma açıldığını biliyor onun için yurt dışına kaçacaklar vs. ama bu 80 kişi toplanıyor gizli örgüt toplantısı yapıyor. Nerde, İstanbul’un göbeğinde bir birini arıyor alo, orası nerde o geliyor bu geliyor mu? Ve bunu da örgüt toplantısı gibi çarpıtıp iddianame içerisine koyuyorlar ve ısrarla bunu söylemeye devam ediyorlar. Zannediyorum benim katılmadığım bir duruşmada da örgüt toplantısı denen bu toplantıyla ilgili CD’ler duruşmada izlenmiş. Ben hayatımda ben de bir terör uzmanıyım ben de örgütlü suçlar uzmanıyım bunun hocasıyım jandarma ve polise de bunun derslerini veriyorum, üniversite de bunun derslerini veriyorum ben böyle bir terör toplantısı görmedim. Şimdi bir başka örnek taksim toplantıları, taksim toplantıları Ergenekon terör örgütünün gizli faaliyetiymiş. Taksim toplantıları 1977 yılından beri sürüyor. Dün Kemal Alemdaroğlu hocam uzun uzun anlattı. Şimdi bu toplantılara Prof.Dr. Nurettin Sözen, Prof.Dr. Selçuk Erez, Prof.Dr. Metin Sözen, Tarhan Erdem dönüşümlü olarak kurduktan sonra başkanlık ediyorlar buraya katılan insanların bir tek özelliği ulusal değerlere sahip olması Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip olması, 1977 yılından beri gelen bu toplantı Taksim de Dı Marmara otelinde halka açık katılımcıların son derece elit insanlar olduğu ve özellikle Türkiye’nin ve dünyanın gündemindeki konuların uzmanı tarafından açıklandığı görüşlerinin beyan edildiği bu uzmana soruların sorulduğu bir toplantı üstelik bu toplantıya birçok medya mensubu da katılıyor. Yani kameraların falan girmesi görüntü alınması yasak ama onun sebebi şu, konuşmacı ve soru soranlar konuşma sırasında rahat etsinler kayda alınıyorum yarın medyaya şu şekilde bu şekilde verileceğim denmesin diye böyle bir kayıt alma yasağı getirilmiş ama önemli toplantıların büyük bir kısmı da NTV televizyonu gibi televizyonlardan da canlı yayınla bildirilmiş. Şimdi bu Taksim toplantıları savcılarca hiç soruşturulmamış araştırılmamış ya bu nedir kardeşim dememişler. Beyoğlu polisine şişli polisine emniyetine sorsalardı taksim toplantıları hakkında bir bilgi alırlardı. Ve böyle de bu davayla ilgili zor duruma düşmezlerdi. Şimdi suçladıkları insanlara bakıyoruz Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, İsrail Cumhurbaşkanı Simon Perez, Yunanistan Cumhurbaşkanı Karamanlis, S.S.C.B Gorboçov’un 1. yardımcısı, T.B.M.M. Başkanlarından, Cahit Karakaş, Ferruh Bozbeyli, Necmettin Karaduman, Hüsamettin Cindoruk, İsmet Sezgin, Hikmet Çetin, Başbakanlar, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Yıldırım Akbulut, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, bunlar gibi daha niceleri. Şimdi uzmanlar gündem ne ise siyaset ekonomi onunla ilgili gelirler görüşlerini açıklar. Sayın başkan bu adamlar şimdi Ergenekon mu Ergenekoncu mu bu nasıl bir böyle alelacele beceriksizce ön yargılı maksatlı bir suçlama böyle yapmalarına ne gerek vardı. Ellerinde bolca zamanları var. Ararlardı bakarlardı alırlardı kayıtları ve böyle mahcup olmazlardı bu insanlara da ayıp böyle bir suçlamanın bu dosyaya konulması da ayıptır. Eğer sayın mahkemeniz gerekli görüyorsa çağırırsınız sağ olanlarını dinlersiniz. Bir başka örnek Talat Paşa komitesi, şimdi Talat Paşa komitesi özellikle Kıbrıs eski cumhurbaşkanı kurucu cumhurbaşkanı tarafından başkanlığı yapılan yürütülen bir oluşumdur. Bu oluşum dünyada son zamanlarda ermeni diasporosu tarafından oluşturulan ve dalga dalga bir çok devlet tarafından meclislerinden kanun çıkartarak ermeni soykırımını inkar etmek cezalandırılacaktır diye yasal düzenlemelere karşı böylece dünyada oluşturulan kamuoyuna karşı seslerini yükseltmek Türkiye’nin tezini Türkiye Cumhuriyet devletinin tezini dünyaya duyurmak için yapılan sosyal hareket. Şimdi bu davayla ilgili ne alakası var. Talat paşa komitesi, adında komite geçince savcılar hemen a bu da bir örgüt işi deyip üstüne atlamışlar ama karşılarına çıkan bir acayip manzara. Şimdi Türkiye’nin tezini bütün dünyada dile getirmek bunun için çalışma yapmak bir terör örgütü faaliyeti midir sayın başkan böyle şey olabilir mi. şimdi bakınız Almanya da Almanya’ya gidip nazi soykırımı yok derseniz sizi içeri atarlar. Böyle fikir düşünce özgürlüğü falan demezler. Aynı şekilde İsviçre’ye gidip sonra değiştirdiler yada bu kanunu kabul eden ülkelere gittiğinizde ermeni soykırımı yoktur dediğiniz zaman isterseniz mahkeme başkanı olun isterseniz başka bir şey olun sizi kaldırır içeri atarlar. Bu insanlar kendi imkanlarıyla kendi paralarıyla Türkiye’nin tezini tarihsel gerçekleri ortaya koymak için hem burada toplantı yapıyorlar hem de Avrupa’ya ilgili ülkelere gidiyorlar girişimlerde bulunuyorlar savcılar bunları ödüllendiriyorlar. Ergenekon örgütünün faaliyeti diye de gösterip bunun içine koyuyorlar böyle acayiplik olamaz böyle ucube yaklaşım olamaz. Böyle bir şey olamaz sayın başkan yani böyle bir şey olabilir mi. bu insanlara yazık günah değil mi yani insanların yaptığı yasal faaliyetlerin hepsi de bir suç faaliyeti mi. niye sormamışlar. Yani bunca şey evrak inceliyorlar soruşturuyorlar bakıyorlar ama sayın savcılar bir taksim toplantısı nedir ne değildir sorma gereği duymuyorlar yetkili kurumlara. Talat paşa komitesi nedir ne değildir duymuyorlar gerek duymuyorlar ve kalkıyorlar haklarında insanların dava açıyorlar bunları da kabul etmek mümkün değildir. Bir başka bölümde Kişilerin özel hayatının gizliliği ve haberleşme özgürlükleri çiğnendiğini ifade ettik. Şimdi sayın başkan anayasa ve yasalarımız CMK 135 Avrupa insan hakları sözleşmesinin 6. maddesi düşünce özgürlüğüne ilişkin hükümler çerçevesinde ben Avrupa insan hakları mahkemesinin içtihatlarına baktığımda olması gereken şudur elbette, bir suç soruşturmasında gerekli yasal şartlar varsa dinleme yapılacaktır. İzleme yapılacaktır gizli görevlendirilecektir bunun olmaması mümkün değildir yani suçla nasıl mücadele edecek devletler. Bütün medeni devletlerde bu vardır ama bunların kuralları vardır. Nasıl olacak bu suçla ilgili bir faaliyet varsa suçla ilgili bir beyan görüşme varsa bu kayda alınacaktır. Onun dışındaki kayıtların ne dosya eklerinde tutulması mümkün ne iddianameye konması mümkün tam bir insan hakları ihlali ve bizim mevzuatımıza ve anayasamıza da aykırı. Elenecek suçla ilgili bölümler çıkartılacak elenmiş metinler konulacak. Gerekirse CD’ler emanete alınacak talep halinde özel oturumlarda yayın yasağı konularak dinlenecek insanların özel hayatı rencide olmasın diye. Şimdi burada birkaç örnek vermek istiyorum. Tape 1426’da Güler Kömürcü Tuğrul Türkeş telefon görüşmesi, bir başka örnek Güler Kömürcü - Genel Kurmay Başkanlığı’ndan Albay Sinan görüşmesi genelkurmay başkanlığından bir kitap gönderiliyor. Herkese gazetecilere dağılan kitaplar gönderilmiş bu soruluyor. Aldınız mı almadınız mı diye bunun Ergenekon faaliyetiyle terör faaliyetiyle ne alakası sayın başkan. Yani buraya asker kişilerin telefonlarını isimlerini yerleştirdiğiniz zaman yerleştirildiği zaman savcılar tarafından bu davada büyük bir delil mi sayılıyor. Yine Tape 1501, tape 1377 – Güler Kömürcü Murat Koçak görüşmesi; Güler Kömürcü’nün Amerika’dan çizme almış bu gönderilmiş mi gönderilmemiş mi çizmeler geldi mi gitti mi konusunda bir görüşme Güler Kömürcü’nün çizmesi kimin ne umurunda sayın başkanım. Savcıları çok mu ilgilendiriyor kime ne yani Güler Kömürcü’nün çizmesi gelmiş mi gelmemiş mi yani bu davada ne arıyor. Yine Meral Akşener ile Güler Kömürcü görüşmesi; Meral Akşener bir sayın milletvekili bir eski bakan şu an Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan vekili hiçbir özelliği olmayan bir görüşme sırf isimler yerleştirilsin monte edilsin diye buraya konulmuş. Şimdi bir başka örnek, Kemal Alemdaroğlu - Kocaeli Üniversitesi Rektörü ile görüşmesi tape 3764 sayın başkan Koceli Üniversitesi rektörünün eşi vefat etmiş. Buradaki de Kemal hoca ve tanıdıkları telefon ediyorlar randevu alıyorlar başsağlığına ziyaret için gidilen yer belli gelinen yer belli konuşulan yer belli bir başsağlığı ziyaretinin telefon tapelerinin burada ne işi var. Böyle bir soruşturması böyle bir insan haklarına açıkça aykırı suç toplama olabilir mi delil toplama olabilir mi? Kemal Alemdaroğlu - Birsen ÖZEN ile görüşmesi, Kemal Alemdaroğlu daha önceki yıllarda Osmanoğlu kliniğinde ameliyatlarını yapmaktadır Birsen Özen de oranın müdürü, Dr. Salih Osmanoğlu ahbabı bunlar Salih Osmanoğlu’nun yaş, yıl dönümü için bir kitap hediye etmeye çalışıyorlar. Bir gizlice kitap bastırıyorlar. Ve sürpriz yapacaklar bir sürpriz toplantı yapacaklar. Bu sanki çok gizli bir örgüt toplantısı faaliyetiymiş gibi tapelerin devamına baktığınızda bu insanları çağırıp sorduğunuzda anlaşılır bir şey çağırırsınız Birsen hanımı çağırırsınız Osmanoğlu’nu ne oldu kardeşim bu kitap nedir dersiniz insanları bunun için mağdur etmezsiniz. Telefonlarını vs. buraya koymazsınız. Bu da anlaşılır gibi değildir. şimdi haksız gözaltı süresinin uzatılması hürriyeti tahdit meselesi, şimdi sayın başkan senelerce bir çok gizli soruşturmaya ilişkin davalara baktınız ben de baktım hocalığını da yapıyorum hala böyle kapsamlı bir gizli soruşturmada yapılacak şey şudur önce bütün haber kaynakları deliller toplanır bu 2 sene 3 sene 4 sene sürebilir önemli değil. Gizli görevli yerleştirilir. Bütün suç kayıtları araştırıldıktan sonra deliller toplandıktan sonra son aşamada sanıklar toplanır ve varsa diğer delillerin toplanması bakımından yine delillerin muhafazası bakımından gizlilik kararı sürdürülebilir. Ama sayın başkan 1,5-2 sene gizlilik kararı dünyada örneği görülmeyen bir gizlilik kararıdır ve bu başlı başına siz bu davada dünyanın en iyi kararını verseniz de adil yargılama hakkını ihlaldir. Şu an davalar açılsın Türkiye çatır çatır Avrupa insan hakları mahkemesi tarafından mahkum edilecektir. Hiç kaçarı yok. Bu kadar uzun gözaltı süresi bu kadar gizlilik kararı olamaz. Yani gizlilik kararı bir ihtiyaçtır ve gizlilik kararlarının çıkmasına Avrupa görüşme yasaklarının kullanılmasını ben savundum. Bir eski başkan bir hoca olarak ben savundum. Mevzuatta yer almasını ben sağladım benim bu konudaki raporlarım var. Ama böyle keyfi uygulanmasını savunmadım. Elbette gizlilik kararı lazım ama gerektiği kadar zorun olduğu kadar bunun dışında bir uygumla yapılırsa tamamıyla keyfiliktir tamamıyla insan hakları ihlalidir. Ve üzülerek bu davada bu soruşturmada bunların bol bol kullanıldığını bol bol insan hakkı ihlali yapıldığını görüyoruz. Sayın başkan son olarak şimdi sanıkların hazır bulunduğu her ortamdaki bilgi ve belgeler kendilerine verilmek zorunda bu CMK’nın 153. maddesinin emredici hükümlerinden yine 134. hükümlerinden fakat savcılar ve maalesef mahkemedeki arkadaşlarımız da yanlış değerlendiriyor. Bu terörle mücadele yasasındaki düzenleme yada CMK’daki 250,251 vs. deki düzenleme bu hakları ihlal eden bunları daha da kısıtlayan bir düzenleme değil. O bağlamda yapılan bir düzenleme yani sanığın hazır bulunduğu ifadesinin alındığı ifade tutanağını vermek zorundasınız. Sanığın hazır bulunduğu yapılmış arama tutanağını vermek zorundasınız. Bilirkişi raporunu vermek zorundasınız. Sanığın evrakından çıkan belgeleri bilgileri vermek zorundasınız. Bunlar gizli değil sanığın elinde olmak durumunda. Bunun böyle yapılmaması başlı başına hak ihlalidir. Bir başka hadise bunun yanında şimdi bir alışkanlık edinilmiş, polisler bakıyorsunuz özel soruşturma kapsamında diğer zamanlarda başka soruşturmalarda yapıyorlar adamın evlerine dalıyorlar bilgisayar kütüğünü kopyalayıp çıkıyorlar. Bakıyorsunuz çuvalla bir şeyler bilgisayar kütükleri geliyor. Sayın başkan bilgisayar kütüğünün alınması son çaredir. Son çaredir. Alınabilmesi için önce yasal bir arama kararı olacak önce bir suç şüphesi olacak ve umma derecesinde ben bu eve gittiğimde ne bulacağım ne bulacağını ne bulacağını ne bulmayı umduğunu mart makul orta dereceli zekalı insanın anlayacağı şekilde savcının mahkemeye göndermesi lazım göstermesi lazım. Bunu gösterdikten sonra mahkemede ikna olursa makul suç şüphesi varsa orada bulunabilecek şeyle ilgili makul bir şüphe varsa arama el koyma kararı öyle verilebilir. Yoksa bu maden sana dalın evine ne varsa toplayıp çıkın gibi bir arama kararı verilemez. Başlı başına hak ihlalidir. Avrupa insan hakları mahkemesinin içtihatları bu yöndedir. Teoride böyledir. Dünya mahkeme uygulamalarında da böyledir. Şimdi bilgisayar kütüğünün alınabilmesi için diyelim ki diğer usulü şartları yerine geldi yapıla bilecek şey yapılması gereken şey gider kolluk görevlileri ister kütüğüne bakarlar ha, içinde şifreli program var çözemedikleri bir program var o çözemedikleri program eğer çözmesi vakit alacaksa kütüğün içine ulaşamıyorlarsa o şekilde alına bilir ve mutlaka ve mutlaka mevzuatımızda yazmasa bile açıkça talep edildiğinde diyor ben kolluk görevlilerine bunları vermelerini tavsiye ediyorum seminerlerimde derslerimde vermeleri lazım. Avrupa insan haklarının uygulaması bu yönde. İstemese de kaydın bir örneğini CD’sinin birini al kardeşim sana deyip verecek Çünkü bilgisayar kütükleri her zaman değiştirilebilen değiştirilebilecek içine bilgi belge konulacak cihazlardır. Bu yapılmadığı zaman bu yöntemle elde edilen delillerin hepsi hukuka aykırıdır anayasaya aykırıdır ve kullanılmaz demin başlangıçta okuduğum maddeler gereğince sayın başkanım. İddianamedeki hukuka aykırılıklar, Suç tarihleri sanıkların yakalanma tarihi olarak gösterilmiştir. Şimdi sayın başkan suç tarihi, suç tarihi iddianamede gösterilen tarih ise bırakın başka bir şeyi suç tarihinden önce dinleme izni olur mu biz o zaman yakalanma tarihinden itibaren olan ortaya konulan deliller hakkında burada yargılama yapabiliriz. Ya suç tarihi yanlıştır ki, suç tarihinin yanlış olması isnadın yanlış söylenmesidir. Burada bu davada yargılanan sanıklara isnadın öğretilmemesidir. Gösterilmemesidir başlı başına usulsüzlüktür. Şimdi suç tarihi yakalanma tarihiyse ondan önceki dinleme izleme vs. ler ne olacak. Ne olacak onlar, yok saymak zorundasınız. Ya iddianameyi zamanında iade edilmeliydi bana o suç tarihini göster kardeşim diye yada bu şekilde yapılması hukuka uygun değil. Şimdi suç tarihi yakalanma tarihi ama 1923 yılından bu yana faaliyet gösteren örgütün bütün var sayılan eylemlerinden yada hayali örgütten savunma yapmak gibi anlamsız mantığa aykırı bir durumla karşı karşıyız. Şimdi 455 klasör ekler 2455 iddianame daha önce de çok kapsamlı davalara baktınız çok sanıklı davalara da baktınız. Hiç 2455 sayfa iddianame gördünüz mü bunu ben sadece ben söylemiyorum. Çok değerli Yargıtay başkanları söylüyor. Yüksek yargıçlar söylüyor. Böyle iddianame olmaz diye. İsnadı üretmenin en önemli belgesi iddianame neyle insanlar suçlandığını anlayacaklar. Ama bakıyorsunuz ki bakıyorsunuz ki karma karışık edilmiş içinden çıkılmaz hale getirilmiş ve sadece bu bile isnadın öğrenememesi eklerine ulaşılamaması bakımından bir karmaşa olması bakımından bir hak ihlalidir. Şimdi 1965 yılından öncesine ilişkin biz sayın başkan neyi savunacağız burada yada 1999 öncesinde neyi savunacağız. Böyle bir iddianameyi hukuka uygun bulmak mümkün değildir. Yapılan sadece yapılan sadece bilgi kirliliğidir. Ve hukuka aykırı davranıştır. Şimdi son olarak yine şeye değinmek istiyorum. Kemal Alemdaroğlu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesine rağmen bu iddianamede eylemli dava açılması başlı başına hukuka aykırılıktır. CMK 223/7. maddesi gereğince sayın mahkemenizden bunun reddine karar verilmesini talep ediyoruz. Bir başka örnek yine değindiğimiz önce dinleme kararı reddediliyor delil bulunamadığından diye ve hemen akabinde 4 gün sonra bir başka hakimden dinleme kararı alınıyor bu da hukukun dolanılmasıdır sayın hakim. Bu da bu da bu tecrübedeki savcıların bilmeyeceği bir usul hatası değildir maksatlı ve kasıtlı olarak aynı nöbetçi hakimden ve aynı heyetten itirazı reddedilecekleri düşünüldüğü için böyle bir usul tercih etmişlerdir. Bu da kabul edilebilir gibi değildir. bu bölümle ilgili sonuç olarak sayın başkan detaylarını daha ileriki bölümlerde izah edeceğimiz gibi bitiriyorum şunu bitirip ondan sonra ara versek olur mu iki sayfam kaldı Anayasanın 2, 9, 10, 11, 38/6, 138, 140/2, AİHS’nin 6, Türkiye’nin de taraf olduğu ve Adalet Bakanlığı İnternet Sitesi’nde yayınlanan Bangalor Hakimler için mesleki etik kurallarının 1 – 2. ve Budapeşte 2005 Savcılar Etik Kuralları’nın 1 – 2 - 3 maddeleri, CMK 160/2, 289/h maddelerine göre sanıkların adil yargılanma hakkının güvence altına alınması Sayın Mahkemenizin görevidir. Yukarıda başlıklar halinde arama dinleme yakalama el koymayla ilgili diyeceklerimizi özet olarak söyledik. O nedenle bu toplanan deliller bakımından anayasanın 2, 9, 10, 11, 38/6, 138, 140/2; AİHS’nin 6, CMK 206/2, 217/1-2, 230/1-b, 232/6, 289/h-i, maddeleri gereğince bu belge ve dokümanların arama ve el koymalarda ele geçen belge ve dokümanların aynı zamanda anayasa mahkemesinin iptal kararına sayın başkan lütfen internette var bulup okuyacağınıza inanıyorum bulun okuyun. Yine Yargıtay’ın 8. dairesinin istikrar kazanmış telefon tapeleriyle ilgili içtihatlarını okuyun okuduğunuz zaman okuduğunuzu araştırdığınızı biliyorum ama tekrar göz atın hatırlatmak için söylüyorum bunların bu belgelerin duruşmalarda okunamayacağı hükme esas alınamayacağını göreceksiniz. Biz bu belgelerin duruşmada okunmamasını ve hükme esas alınmamasını talep ediyoruz. Bunun dışında iddianame savcıları hakkında sayın mahkemenize iki defa suç duyurusunda bulunduk sayın başkan bu talebimiz mahkemenizce kendi imkanlarımız çerçevesinde ilgili mercilerde müracaatta bulunmakta muhtariyetimize şeklinde karar verildi. Şimdi öncelikle sayın mahkemeye CMK 158/2. maddesini hatırlatmak isterim. 158/2 şöyle diyor sayın başkan, ihbar ve şikayet suça ilişkin ihbar ve şikayet Cumhuriyet başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılır. 2, valilik veya kaymakamlığa yada mahkemeye yapılan ihbar veya şikayet ilgili Cumhuriyet savcılığına gönderilir. Sayın başkan gönderilebilir demiyor gönderilir diyor emredici bir düzenleme ayrıca TCK’nun 121. maddesindeki dilekçe hakkının engellenmesi suçunu da hatırlatmak isterim. Bizim sizin mahkemenizde suç duyurusunda bulunmamızın sebebi şudur sayın başkanım. Bin klasör evrak artık ne geldi ne gitti ne soruşturuluyor bilmiyoruz hepsine ulaşıp kontrol etmemizde mümkün değil ancak yaptığımız şikayetlerle ilgili şikayeti inceleyecek mercilere bütün dosya ve bugüne kadar yapılan işlemlerin bir örneğinin gitmesi lazım. Onlarda incelesinler sağlıklı değerlendirsinler baksınlar. Onun için sizin mahkemenizden dilekçemizle beraber talebimizle beraber bütün elinizdeki belge bilgilerin adalet bakanlığına gönderilmesini ve tarafımıza bilgi verilmesini talep etmiştik bu talebimizi yeniliyoruz lütfen 158/2 madde 121. maddeyi dikkate alınız. Bizim burada tek başımıza gönderdiğimiz dilekçe birikimi ifade etmeyecektir sizin elinizdeki bugüne kadar olan elinize gelen bütün dosya bilgi ve belgelerini hatta ve hatta gelen gizli bilgiler ne varsa gizlilik kararı eklenerek adalet bakanlığına göndermeniz ve adalet bakanlığından da yapılan soruşturma neticesinde tarafımıza yasal haklarımızın kullanılması bakımından tebligat yapılmasını talep ediyoruz. Sayın başkan bundan sonraki bölümde iddianame metnine kalarak örgütle ilgili genel suçlamalar bakımından açıklamada bulunacağım daha sonra da müvekkilimle ilgili özel suçlamalar bölümüne “

Yüklə 458,5 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin