CEZA HUKUKU ÜNİTE-5
SUÇUN HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Tipe uygun, hukuka aykırı, kast veya taksirle gerçekleştirilen iradi bir insan davranışı olan suçun unsurlarından biri de hukuka aykırılıktır. Birinci aşamada fiilin tipik olup olmadığı incelenir ki bu aşamada fiil sadece ceza hukuku açısından incelenir ve sadece ceza hukukuna aykırılığının tespiti yapılır. İkinci aşamada ise fiil bütün hukuk düzeni bakımından incelenir; zira suçun unsurlarından biri olan hukuka aykırılık suçun bütün hukuk düzeni ile çatışma içerisinde olup olmadığının incelenmesini ger ektirir. Suçun ilk basamağını oluşturan tipiklik ile ikinci basamağını oluşturan hukuka aykırılık arasındaki ilişki hususunda genel kabul gören görüş, tipikliğin hukuka aykırılığın karinesi olduğu şeklindedir.
Hukuka Aykırılık Unsurunun Özellikleri
1.Suçun hukuka aykırılık unsuru açısından dikkat edilmesi gereken ilk nokta hukuka aykırılığın fiilin sadece ceza hukuku ile değil bütün hukuk düzeni ile çelişki içerisinde olduğu anlamına gelmesidir.
2.Suçun hukuka aykırılık unsurunun bir özelliği hukuka aykırılığın derecelendirilememesidir. Suçun hukuka aykırılık unsuru bu noktada haksızlıktan ayrılmaktadır; zira haksızlık fiile ilişkin bir değer yargısıdır. Haksızlık derecelendirilebilir bir kavramken hukuka aykırılık bölünemez, parçalanamaz ve dolayısıyla derecelendirilemez bir kavramdır. Suçun hukuka aykırılık unsurunun oluşması için iki koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir:
1. Fiil, ceza hukuku kuralları ile çelişmelidir yani ortada tipik bir eylem bulunmalıdır.
2. Bu insan fiilinin icra edilmesine hukuk düzeninin imkân tanıdığı bir hukuka uygunluk nedeni bulunmamalıdır.
Hukuka Aykırılığın Muhtevası
A)Biçimsel hukuka aykırılık: Biçimsel hukuka aykırılığın gerçekleşmesi için icra edilen insan fiilinin hukuk düzeni ile çelişki içerisinde olması yeterlidir, yani ortada tipik bir eylem varsa biçimsel hukuka aykırılık gerçekleşmiştir.
B)Maddi hukuka aykırılık: Maddi hukuka aykırılığın gerçekleşmesi için eylem ile hukuk düzeni arasında biçimsel bir çelişkinin varlığı yeterli değildir.
c)Hukuka özel aykırılık: Kanun koyucu bazı suç tiplerinde hukuka aykırı olarak ibaresine ayrıca ve açıkça yer vermiştir.
Hukuka Aykırılık Unsurunun TCK'daki Durumu
5237 s. Türk Ceza Kanunu, klasik ceza hukuku anlayışından farklı bir felsefeye sahiptir. . Klasik ceza hukuku anlayışı fiilin haksızlık içeriğinin belirlenmesinde neticeyi esas almaktaydı. Bu nedenle hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmesi için neticenin norma biçimsel aykırılığı yeterli olmaktaydı.
Hukuka Uygunluk Nedenleri
Tipik bir fiilin hukuka aykırı olup olmadığı somut olayda o fiili hukuka uygun hâle getiren bir sebebin bulunup bulunmadığına bakılarak belirlenir. Hukuka uygunluk nedenleri bir kişiye hukuk düzenince yasaklanmış olan emir veya yasak niteliğindeki davranış normlarını ihlal etme izni vermektedir.
Hukuka uygunluk sebepleri açısından geçerli olan bazı ortak özellikler bulunmaktadır ki bu özellikler şunlardır:
a)Hukuka uygunluk nedenleri kural olarak bütün suç tipleri açısından geçerlidir.
b)Hukuk düzeninin birliği ilkesi gereğince hukuka uygunluk nedenleri sadece ceza hukukundan değil bütün hukuk düzeninden doğar.
c)Hukuka uygunluk nedenleri tahdidi (numerus clauses) olarak sayılmamıştır.
d)Bir olayda birden fazla hukuka uygunluk nedeninin bulunması yani hukuka uygunluk nedenlerinin yarışması söz konusu olabilir.
E)Bir olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunması fiili hukuka uygun hâle getireceği için artık o fiilin hukuka aykırılığından bahsedilemez.
F)Hukuka uygunluk nedenleri ex post (sonradan yapılan) değil ex ante (olay anındaki şartlara göre yapılan) bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
5237 SAYILI TCK'DA YER ALAN HUKUKA UYGUNLUK
NEDENLERİ
5237 s. TCK'da yer alan hukuka uygunluk nedenleri şunlardır: 1-Kanunun hükmünü yerine getirmesi 2-Meşru savunma 3-Hakkın kullanılması 4-İlgilinin rızası
Kanunun Hükmünü Yerine Getirme (m. 24/1)
Kişinin yerine getirmek suretiyle işlemiş olduğu fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldıracak hüküm yalnızca kanunlarda ve ceza kanunlarında değil kanun şeklinde olmayan diğer metinlerde de yer alabilir. Bu anlamda örneğin İcra İflâs Kanunu'na göre haciz işlemi yapan icra memurunun, bilirkişilik yapan bilirkişinin, takibi şikâyete bağlı suçlarda şikâyet hakkını kullanan şikâyetçinin, silâh kullanma yetkisine sahip olan kişilerin (polis, jandarma, asker gibi...) yapmış oldukları eylemler hukuka aykırılık vasfını taşımamaktadır.
Saldırıya ilişkin şartlar
a)Haksız bir saldırının varlığı: Kişinin hukuk düzeninin kendine tanımış olduğu yetki çerçevesinde hareket ettiği veya bir hukuka uygunluk sebebinin bulunduğu hâllerde haksız bir saldırıdan bahsedilemez.
b)Saldırının bir hakka yönelmiş olması: TCK m. 25/1'de hangi haklara yönelik saldırılara karşı meşru müdafaada bulunulabileceği hususunda herhangi bir sınırlama yapılmamıştır. Bu anlamda hayata, vücut bütünlüğüne, cinsel özgürlüğe, mal varlığına yahut hürriyete yönelik haksız saldırılara karşı meşru müdafaada bulunulması hâlinde müdafaada bulunan TCK m. 25/1'den yararlanabilecektir.
c)Saldırının ya mevcut ya gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak bir saldırı olması: Saldırının varlığından önceki bir savunma saldırı, saldırının bitmesinden sonraki savunma ise savunma değil, intikam niteliği taşıyacağı için savunmanın saldırının ya mevcut ya gerçeklemesinin veya tekrarının muhakkak olduğu durumlarda yapılmış olması gerekir.
Savunmaya ilişkin şartlar
a)Savunmada zorunluluk bulunması: Savunmada zorunluluk bulunup bulunmadığı somut olaya göre hâkimin takdir edeceği bir husustur.
b) Savunma ile saldırı arasında orantı bulunması: Savunma ile saldırı arasındaki orantının araçta ve konuda olmak üzere iki açıdan ele alınıp incelenmesi mümkündür.
Hakkın Kullanılması (m. 26/1)
Hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni TCK m. 26/1'de düzenlenmiştir ve maddenin ilgili fıkrasının hükmü şu şekildedir: "(1) Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez." Madde metninden geçen hak; esas itibariyle kanundan, tüzükten veya yönetmelikten kaynaklanabileceği gibi hukukun tanıdığı ve düzenlediği bir mesleğin icrasından da doğabilir.
İhbar ve şikâyet hakkı
İhbar ve şikâyet hakkı, Anayasa'da düzenlenmiş bulunan dilekçe ve iddia (AY m. 36) hakkının bir uzantısıdır. Böylelikle şikâyet edilen kişi hakkındaki isnatlar cezalandırılma korkusu olmadan rahatça yerine getirilebilecektir. İddialarını araştırma ve ispatlama yetkisi bulunmadığı için kişi bu isnatlarının yanlış çıkmasından da sorumlu tutulmayacaktır.
Tedip hakkı
Tedip yahut terbiye verme hakkı ana - babanın velayet hakkından kaynaklanmaktadır. Velilerin velayetleri altında bulunan kişiler üzerinde terbiye verme hakları bulunabilir.
Tıbbi müdahaleler
Hekimin hekimlikten kaynaklanan tıbbi müdahalede bulunma hakkı hem bir hak hem bir görev niteliği taşımaktadır. Tıbbi müdahaleler genel olarak iki amaçla yapılabilir: Estetik ve tedavi. Gerek estetik gerekse teşhis, tanı ve tedavi amaçlı tıbbi müdahalede bulunma yetkisi kanunlar tarafından hekimlere tanınmıştır. . Teşhis, tanı ve tedavi amaçlı yapılan tıbbi müdahaleler açısından ise şu hususlara dikkat edilmesi gerekir:
-
Tedaviyi gerektiren tıbbi bir problem bulunmalıdır. Bu anlamda deney ve inceleme amaçlı yapılan tıbbi müdahaleler hakkın icrası kapsamına girmez.
-
Hakkın icrasının ve ilgilinin rızasının söz konusu olması için hastanın tıbbi problem hakkında doğru bir şekilde bilgilendirilmiş olması gerekir.
c)Rıza verme yetkisi kural olarak hastadadır. Bununla birlikte kişinin 18 yaşından küçük olması durumunda rıza/izin vermeye veli veya vasi yetkilidir.
d)Kural olarak şuuru açık olan ve tedaviye rıza göstermeyen hastaya tıbbi müdahalede bulunulamaz.
e)Bazı durumlarda hasta tıbbi müdahaleye rıza göstermek için elverişli durumda olmayabileceği gibi yakınları da hastanın yanında bulunmayabilir.
f)Hekimin tıbbi müdahale sırasında tıp biliminin kabul ettiği tarzda ve usulde hareket etmiş olması gerekir.
g)Hekim tedavi sırasında bilgi eksikliği veya dikkatsizlik nedeniyle yanlış tedavi uygulamışsa taksirle hareket etmiş sayılır.
Haber verme hakkı
Yargıtay'a göre haber verme hakkının icrası için;
-
Haberin güncel olması gerekir.
b)Haberin gerçek ve doğru olması gerekir. Bundan kasıt haberin objektif olarak doğru olması değildir.
c)Haberin yayınlanmasında kamu yararı bulunmalıdır; zira basın hürriyeti ve haber hakkı basının halkı aydınlatma görevinden kaynaklanmaktadır.
d)Haberin veriliş şekli, kişilik haklarını zedeleyecek üslupta ve tarzda olmamalıdır.
İlgilinin Rızası (m. 26/2)
İlgilinin rızası hukuka uygunluk sebebi suçla korunan hukuki değerin sahibinin ihlale rıza göstermesi hâlinde, bu rızanın tipik fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmasını ifade etmektedir.
Hukuka uygunluk sebebi olarak rıza - Tipikliği kaldıran rıza ayrımı
Hukuka uygunluk sebebi olan rızanın şartlarına geçmeden önce hukuka uygunluk sebebi olan rıza ile tipikliği kaldıran rıza ayrımına değinmek yararlı olacaktır. Tipikliği kaldıran rıza ile hukuka aykırılığı kaldıran rıza ayrımında şu hususlara dikkat edilmesi gerekir:
-
Olayda tipikliği mi yoksa hukuka aykırılığı mı kaldıran bir rızanın söz konusu olduğu suçun kanuni tanımına bakılarak anlaşılır.
-
Tipikliği kaldıran rızanın söz konusu olduğu hâllerde, kast suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olduğu için failin kastının rızanın yokluğunu da kapsaması diğer bir deyişle failin rızanın olmadığını bilmesi gerekir.
-
c) Rızanın varlığına ilişkin olarak hataya düşülmesi durumunda tipikliği kaldıran rıza açısından TCK m. 30/1, hukuka aykırılığı kaldıran rıza açısından TCK m. 30/3 uygulanma alanı bulur.
Hukuka uygunluk sebebi olarak ilgilinin rızası
Hukuka uygunluk sebebi olan ilgilinin rızası, kişinin üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir hakkını korumak üzere ihdas edilmiş bir suç tipine rıza göstermesiyle söz konusu suça sebebiyet veren tipik fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırır. Kişiler hukuk düzeninin üzerinde serbestçe tasarruf etme hakkı verdiği konularda diledikleri gibi tasarrufta bulunabilirler.
1.Kişinin üzerinde tasarruf edebileceği bir hakkın varlığı: Bir olayda ilgilinin rızasının hukuka uygunluk sebebi olarak bir kişinin fiilini hukuka uygun hâle getirmesinin öncelikli şartı ilgilinin rıza gösterdiği hak üzerinde tasarruf yetkisinin olmasıdır.
Suçla korunan hukuki değerin bireye ait olduğu suçların bazıları üzerinde de bireyin serbestçe tasarruf yetkisinin bulunmadığı, serbestçe tasarruf yetkisinin bulunduğu suçlar açısından da bu tasarruf yetkisinin sınırsız olmadığı kabul edilmektedir. Bu anlamda:
a)Yaşama hakkı: Kişiler yaşama hakları üzerinde tasarrufta bulunması için başkalarına rıza gösteremezler.
b)Vücut bütünlüğüne aleyhine suçlar: Kişilerin vücut bütünlükleri aleyhine işlenen suçlara karşı rıza gösterip gösteremeyecekleri öğretide tartışmalıdır.
c)Mal varlığına yönelik suçlar: Kişilerin mal varlıkları üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bu nedenle mal varlığı aleyhine işlenecek suçlara rıza gösterebilecekleri kabul edilmektedir.
d)Cinsel özgürlüğe yönelik suçlar: Kişilerin cinsel özgürlüklerinin kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu bu nedenle üzerinde tasarruf yetkilerinin bulunduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte kanun koyucu kişilerin cinsel hakları üzerindeki tasarrufta bulunabilme ehliyetlerini belirli bir yaş ile sınırlandırmıştır.
e)Kişi hürriyeti aleyhine işlenen suçlar: Kişilerin hürriyetleri üzerinde tasarrufta bulunabilecekleri bu nedenle hürriyetleri aleyhine işlenen suçlara kural olarak rıza gösterebilecekleri kabul edilmektedir.
f)Kişilerin şerefleri aleyhine işlenen suçlar: Kural olarak kişilerin onurları ve şerefleri üzerinde tasarruf hakkına sahip oldukları, bu nedenle şerefleri aleyhine işlenen suçlara rıza gösterebilecekleri kabul edilmektedir.
Tasarruf hürriyetinin sınırları: Kişilerin üzerinde tasarruf edebilecekleri bir hakkın varlığı ilgilinin rızası hukuka uygunluk sebebi açısından gerekli olsa da yeterli değildir. Kişilerin tasarruf edebilecekleri hakları üzerinde rıza göstermeleri bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur.
2. Rızaya Ehliyet: Bir kişinin suç teşkil eden bir fiilin kendi aleyhine icra edilmesine rıza gösterebilmesinin ikinci şartı söz konusu hak üzerinde tasarruf etme ehliyetinin bulunmasıdır. Eğer rıza açıklayan kişi temyiz kudretine sahip değilse bu kişinin rızasının geçerliliğinden bahsedilemez. Bu nedenle temyiz kudretine sahip olup olmadığı kanun koyucu tarafından kabul edilmiş olan 12 yaşından küçüklerin, 15 yaşından küçük sağırların -dilsizlerin ve akıl hastalarının herhangi bir konuda rıza verebilme ehliyetleri bulunduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.
Kanunda o hakka ilişkin rıza açıklaması için özel bir yaş şartı aranmamış olması kaydıyla rıza açıklamasında bulunan kişinin yaşı rızaya ehliyet açısından önem taşımamaktadır. Bu nedenle 12 yaşından büyük olan herkes eğer razı olduğu fiilin anlamını ve sonuçlarını kavrayabilecek zihnî olgunluğa sahipse rıza beyanında bulunabilir. İhlaline rıza gösterilen hakkın önemine ve icra edilecek fiilin ağırlığına göre rızaya ehliyet yaşının artacağı doğaldır. Yargıtay verdiği kararlarda kanunun rızaya ehliyet açısından açıkça bir yaş sınırı koymadığı durumlar dışında 15 yaşını doldurmuş kişilerin, temyiz kudretine sahip olmaları koşuluyla, rıza ehliyetine sahip olduklarını kabul etmektedir.
3. Rızanın Açıklanması: Rızanın geçerli bir biçimde açıklanmış olması ilgilinin rızasının fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmasının bir diğer koşuludur. Rıza beyanı, yazılı yahut sözlü ve açıkça verilebileceği gibi örtülü olarak da verilebilir. Rıza açıklaması bağlamında örtülü rıza, fiilin icra hareketlerinin ilgilisi tarafından görülmesine rağmen bu hareketleri engellemeye yönelik bir harekette bulunulmaması şeklinde ortaya çıkar.
Varsayılan (Mefruz) rıza: Fiilin icrasından önce ilgilisinden rızanın alınmasının maddi imkânsızlık nedeniyle mümkün olmadığı ancak failin ilgilinin rıza göstereceğini düşünerek fiili gerçekleştirdiği durumlarda varsayılan rızadan bahsedilir. Varsayılan/Mefruz rızanın bir hukuka uygunluk sebebi teşkil edebilmesi için somut olayda üç şartın bir arada bulunması gerektiği belirtilmiştir. Bu şartlar; failin fiilden önce ilgilinin rızasını geçerli olarak alma imkânının bulunmaması, ilgilinin hakkına yönelik müdahalenin onun varsayılan iradesine uygun olması ve müdahalede bulunulan hak üzerinde ilgilinin tasarruf hakkının bulunması şeklindedir. Bu üç şartın varlığı hâlinde hâkim olayın şartlarını da göz önünde bulundurarak failin rızayı varsaymasının haklı olup olmadığına ilişkin ihtimale dayalı hüküm vermektedir.
1.Aşağıdakilerden hangisi 5237 s. Türk Ceza Kanunu'nda düzenlendiği kabul edilen hukuka uygunluk nedenlerinden biri değildir?
a)Hakkın kullanılması b)İlgilinin rızası c)Kanunun hükmünü yerine getirme
d)Yaş küçüklüğü e)Meşru savunma
-
I- Hukuka aykırılığın derecelendirilmesi mümkün değildir.
-
Bir fiil medeni hukukta hukuka aykırı ceza hukukunda ise hukuka uygun olabilir.
-
Haksız tahrik bir hukuka uygunluk nedenidir.
-
Her hukuka aykırı fiil aynı zamanda suçtur. Yukarıdaki ifadelerden hangisi veya hangileri doğrudur?
-
Yalnız I b)Yalnız II c)Yalnız IV d)I –II e)I –IV
3.Aşağıdakilerden hangisi hukuka uygunluk nedenlerinin ortak özellikleri ile ilgili olarak doğru değildir?
-
Bir olayda birden fazla hukuka uygunluk nedeni bulunabilir.
-
Bir olayda hukuka uygunluk nedenleri bulunuyorsa artık fiilin hukuka aykırılığından bahsedilemez.
-
Hukuka uygunluk nedenleri kural olarak bütün suç tipleri açısından geçerlidir.
-
Hukuka uygunluk nedenleri tahdidi olarak sayılmamıştır.
-
Hukuka uygunluk nedenleri yalnızca ceza hukukundan doğar.
-
Aşağıdakilerden hangisi meşru savunma hukuka uygunluk nedeni ile ilgili olarak yanlıştır?
a)Savunmada zorunluluk bulunmalıdır. B)Savunma mevcut bir saldırıya karşı yapıldığında geçerli olabilir.
c)Saldırının haksız olması gerekir. D)Saldırının yöneldiği hakkın savunmada bulunana ait olması gerekmez.
e)Saldırının bir hakka yönelmiş olması gerekir.
5.Aşağıdakilerden hangisi ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeninin geçerli olamayacağı suçlardan biridir?
a)Mal varlığına karşı suçlar b)Hayata karşı suçlar c)Cinsel özgürlüğe karşı suçlar
d)Şerefe karşı suçlar e)Kişi hürriyeti aleyhine işlenen suçlar
6.Hukuka uygunluk nedenleri ………………………………………………………………………..
Cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
a)fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırır.
b)bir kişiye hukuka aykırı sayılan bir şekilde davranma izni vermektedir.
c)tahdidi olarak sayılmıştır. D)yalnızca ceza hukukundan değil, bütün hukuk düzeninden doğar.
e)sonradan yapılan değil, olay anındaki şartlara göre yapılan bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
-
Aşağıdakilerden hangisinde 5237 s. Türk Ceza Kanunu'nda yer alan hukuka uygunluk nedeni ve bu nedenin düzenlendiği kanun maddesi eşleştirmesi yanlıştır?
-
Meşru savunma - m. 25/1
-
Kanunun hükmünü yerine getirme - m. 24/1
-
Hakkın kullanılması - m. 26/1
-
Kanunun hükmünü yerine getirme - m. 27/1
-
İlgilinin rızası - m. 26/2
-
Aşağıdakilerden hangisi meşru savunma hukuka uygunluk nedeninin şartlarından olan haksız bir saldırının varlığı ile ilgili doğru değildir?
-
Meşru savunmaya karşı meşru savunma hukuka uygunluk nedeninden yararlanılamaz.
-
Haksız saldırıyı gerçekleştirenin kusur yeteneğine sahip olmayan biri olması hâlinde meşru savunmada bulunulamaz.
-
Bir alacaklının borcunu tahsil etmek için kendiliğinden hak almaya kalkışması hâlinde borçlu meşru savunmada bulunabilir.
-
Kişinin hukuk düzeninin kendine tanımış olduğu yetki çerçevesinde hareket ettiği hâllerde haksız bir saldırıdan bahsedilemez.
-
Bir hukuka uygunluk sebebinin bulunduğu hâllerde haksız bir saldırıdan bahsedilemez.
9. Hukuka aykırılık ve suç ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
-
Suçun diğer bir unsuru da hukuka aykırılıktır.
-
Suçun hukuka aykırılık unsurunun bir özelliği hukuka aykırılığın derecelendirilememesidir.
-
Biçimsel hukuka aykırılığın gerçekleşmesi için icra edilen insan fiilinin hukuk düzeni ile çelişki içerisinde olması yeterlidir.
-
Hukuka uygunluk nedenleri bir kişiye hukuk düzenince yasaklanmış olan emir veya yasak niteliğindeki davranış normlarını ihlal etme izni vermektedir.
-
Hukuka aykırılık, işlenmiş olan fiilin yalnızca ceza hukukuna aykırı olması anlamına gelmektedir.
10. Aşağıdakilerden hangisi ilgilinin rızası hukuka uygunluk sebebi ile ilgili olarak yanlıştır?
-
Adliye aleyhine işlenen suçlarda bu hukuka uygunluk sebebi etki doğurabilir.
-
Rızanın açıklanması yazılı yahut sözlü ve açıkça verilebileceği gibi örtülü olarak da verilebilir.
-
Tipikliği mi yoksa hukuka aykırılığı mı ortadan kaldıran bir rızanın söz konusu olduğu suçun kanuni tanımına bakılarak anlaşılır.
-
Rızaya ehliyet bu hukuka uygunluk sebebinin bir şartıdır.
-
Rızanın konusu hukuka ve kanuna aykırı olamaz.
1.D, 2.A, 3.E, 4.B, 5.B, 6.C, 7.D, 8.B, 9.E, 10.A
REYHAN TUNA
Dostları ilə paylaş: |