T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə142/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   138   139   140   141   142   143   144   145   ...   335

darbe yapalım diye inat ediyordu. Ne düşündüğümü bana sordu. Dün akşam Hava

Kuvvetleri Komutanına anlattıklarımı aynı şekilde ona da anlattım. İkna değil ama

durdurulması zaman aldı ve sabah toplanmamızın esas gayesi Kıbrıs konusunda neler

yapılabileceği konusunda seçenekleri gözden geçirmek. Ancak bizi bu konuyu bırakıp

darbe yapacakmıyız yoksa yapmayacak mıyız konusuna girdik. Jandarma Genel Komutanı

Orgeneral Şener Eruygur'u ikna etmek oldukça güç. Bir netice alamayacağımı bildiğim

halde yine de onu ikna etmeyi denedim. Pek ikna olduğunu söyliyemem. " ,
"13 Şubat 2004" başlıklı notta, "Öğle yemeğine Hava Kuvvetleri Komutanlığına davetli

olarak gittik. Gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefon ile aradı ve


957 / 2271
Genelkurmay Başkanı ile pazartesi günü Kıbrıs hakkında yaptıkları toplantı ile ilgili bilgi

verdi. Anlaşıldığına göre Genelkurmay Başkanı onlar ile hiçbir şey konuşmamıştı.

Doğrusu açıklayıcı bir bilgi vermemişti. Jandarma Genel Komutanı gene her zamanki

saplantısı ile ne yapacaksak biran önce yapalım ve oyalanmayalım diye söze başlamış.

Benden öncede Kara Kuvvetleri Komutanına "aramızda galiba çatlak var. Denizci

kıvırıyor* demiş. Kara Kuvvetleri Komutanı bana bunu söyleyince biraz sinirlendim ama

aramızda bir bozukluk olsun istemiyorum. Kara Kuvvetleri Komutanı "Kıbrıs işi bizim

kırılma noktamızdır. Bunun için ortamı oluşturalım ve ben bu konuda bir plan hazırladım.

Ulusal cephecileri harekete geçirelim ve her yerde onlara destek olduğumuzu gösterelim"

dedi. Jandarma Genel Komutanı bunun üzerine baku ki Kara Kuvvetleri Komutanı da

benim gibi düşünüyor ağzını kapadı ve bir bilinen tarihte ulusalcı sivil kuruluşların kendi

aralarında bir araya getirilerek onlar ile beraber olduğumuzu göstererek bu işe başlıyalım

diye karar aldık ve 3 mart günü hilafetin ilgası yıldönümünü bugün için seçtik. Jandarma

Genel Komutanı çok tehlikeli bir adam illaki kendi menfaati için darbe yapılmasını istiyor

ve ne söylerseniz söyleyin ikna olmuyor. Çağrılacak ulusalcılar için birer liste hazırlayıp

Jandarma Genel Komutanına vereceğiz. 12 Şubat günü Genelkurmay Başkanlığında Kıbrıs

olaylarının nasıl cereyan ettiği bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından izlenmiş ve sonra

aldığım bilgiye göre daha önce vardığımız kararları kapsayan yedi sayfalık bir yazı TSK

görüşü ve olmazsa olmazları olarak Başbakanlığa gönderilmiş. Bunun Denktaş tarafından

nasıl uygulamaya sokulacağını bilmiyoruz.'",


"28 Şubat 2004 " başlıklı notta. "Hükümete karşı bir tepki olarak da hem Kıbrıs'da hemde

anavatanda gösterilere ve ulusal platformda toplantılara 3 Marttan itibaren başlanacaktı.

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur da Zeki Bulunç "un getirdiği çok özel

belgeler vardı. Bu belgeler arasında en önemlisi Denktaşin nasıl aldatıldığını ispat eden

DİB'nın çektiği ve 17:40 saatli 13 Şubat"a dair bir fax. Bu belgelerin hepsini Kara

Kuvvetleri Komutanlığına gönderdik ve orada tek bir Kıbrıs klasörü geliştiriyoruz.

İçerisinde her türlü özel bilgilerde var. Kıbrıs konusu yaptığımız plan çerçevesinde devam

edecekti. İkinci konu olarak yine aynı mesele biz bu adamları darbe ile alaşağı edelim

konusuydu. Şener ve havacı bu konuda çok bastırıyorlar. Şener'in adeta aklından

çıkmıyor, iki kelimede bir bunu söylüyor. Havacıda keza öyle."'


"29 Şubat 2004" başlıklı notta. "İlginç bir toplantı yaptık. Jandarmanın Beytepe'deki

tesislerinde kuvvet komutanları ve eski meclis başkanı Ömer İzgi bir araya geldik. Oraya

gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefonla arayarak toplantıya gitmeden önce

bir süre benimle görüşmek istediğini söyledi. Gittim. Dün yapılan toplantıdan çok rahatsız

olduğunu Şener'in başka işler peşinde olduğunu, İbrahim'in ise saf ne istediğini bilmez

halde olduğunu anlattı. Bilhasa Şener'in, Yaşarın önünü kesmek için hükümet dahil

her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu, sadece

hükümet ile değil diğer bazı yollardan da aynı teşebbüsünü devam ettirdiğini anlattı. Ben

de kendisine hafta içerisinde Can Teller'in bana geldiğinde Yaşar ile ilgili bazı menfi

bilgiler verdiğini ve hatta Yaşar Paşa'ya güvenmeyin efendim dediğini hatırlattım. Bunun

üzerine Can Teller ile temasa geçmeyeceğimi, onun muhtemelen Şener'in adamı olduğunu

söyledim. Kendisine onların dediği gibi darbenin olamayacağını bu işin komuta zinciri

içerisinde bile bir aydan fazla aldığını anlattım. Burada da en kritik konunun Genelkurmay

Başkanı olduğunu ondan habersiz nasıl birlik kaydırılacağını nasıl tertip alınacağını

bilmiyorum dedim. Kendi kanaatim olarak böyle bir hareket ile ilgili insiyatif daima

elimizde olması gerektiğini ve gerekirse ben katılmıyorum diyeceğimi anlattım. Hemfikir


958 / 2271
olduk. Bundan sonra üç konuya dikkat etmemiz lazım dedim. Biri Genelkurmay Başkanı,

diğeri harekat planlaması ve üçüncüsüde bizim iki kişiyi nasıl oyalayacağımız konusu.


Konuşmalardan sonra Beytepe'ye gittik. Herkes toplandı. Amacımız 3 mart günü yapılacak

olan "Ulusal hareket" toplantısına MHP İden bol destek sağlamaktı. Ama konu darbeyi

seçimden öncemi sonramı yapalıma döndü. Ömer İzgi gayet tabi bir şey yapacaksanız

hemen yapın. Seçimden sonraya kalırsanız bu iş olmaz karşınızda diğer partileri de

bulabilirsiniz. Bu adamlar seçimden kuvvetlenmiş olarak çıkacaklar. Ama ileriki senelerde

kendilerini yıpratacaklar bu nedenle o zaman hiç bir parti sizi desteklemez ama başa kim

gelirse gelsin ülkeyi de parçalanmaktan kurtaramaz dedi. Kendisi aynı lafları 4 Kasım

2002 günüde Kara Kuvvetleri Komutanıma söylemiş. İşin zaman geçtikçe ne kadar

karmaşık hale geldiğini anlattı. Ben bu fikrin bu kadar açık bir sivil ile konuşulmasından

çok rahatsız oldum. Olayı da buraya getireh hep Şener ve İbrahim. Halbu ki bizim evde

dün bir karar aldık. Üstelik de kimseye söylemeyecektik. Anladığım kadarı ile onlarda ikisi

beraber bir araya gelip konuşuyorlar. Zira çıkarken İbrahim 'in Şener 'e bundan sonra ne

zaman toplantıyı ayarlıyalım dediğini duydum. "
"7 Mart 2004" başlıklı notta, "Sabah brifingini takiben Hava Kuvvetleri Komutanı beni

aradı. Maksadı açıktı. Ağzımı arayacaktı.. Kendisine ne düşünüyorsam aynen söyledim."

Dün geceden çok rahatsız oldum. Verdiğimiz kararı niye tartışıyoruz, ikinci olarak da bu

kadar gizli tutalım dediğimiz konuyu neden bir siville paylaşıyoruz. Ağzı sıkı olabilir ama

bilmesi gerekmez. Bu adamın hayatı siyaset". Bana o zaman akşama tekrara buluşalım ben

ne yapacağımızı anlamadım dedi. Bende diğerlerine haber ver ben gelirim dedim. Akşam

19:30 da Hava Kuvvetleri Komutanlığının Gölbaşı tesislerinde buluştuk. Kara Kuvvetleri

Komutanı ile ben biraz gergindik. Zira aynı mevzuları yeniden konuşmak istemiyorduk.

Bu seferki konuşmalarda biraz sert davrandım. Çünkü Jandarma Genel Komutanı sözü

ikide bir oraya getirip bu işi ne zaman yapacağız diyordu. Bazen süreyi uzatmanın en iyi

çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu. Bana kalsa adamın niyeti ülke yararı

değil kendi yararı. Bu iş biran önce olsun da nasıl olursa olsun oda mevkiini korusun.1" ,


"i Mart 2004" başlıklı notta, "ATO'da yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak

katıldık. Genelkurmay Başkanı İsveç'te olduğu için Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün

şehit olan pilotların cenaze törenine Konya'ya gittiği için bu panele katılamadılar. Bu

paneli el altından biz teşvik ettik. Coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona

girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkışladılar ve "Cumhuriyetin Koruyucular" diye slogan

atmaya başladılar. Panelistler çok güzel konuşmalar yaptılar. Hilafetin ilgası, Tevhid-i

Tedrisat ve Seriye ve Vakıflar bakanlığının kaldırılmasına dair yasalar 80 yıl önce bugün

çıktığı için malzeme çoktu ve günün önemini daha da arttırdı. Konuşmacılar da

kelimelerini ve düşüncelerini esirgemeden konuştular. Zannediyorum tahminimizden çok

fazla kalabalık vardı. Birçok kişi dışarda kaldı. Bu arada Denktaş'a destek vermek için

yurdun dört bir yanından gelenler ile beraber kalabalık daha da fazla görünüyordu.
Gündüz Aktan ile yaptığımız konuşmanın transkriptleri EK-AA'da olduğu gibidir.

Konuşmalarda çok ilginç konular vardı. EK-AA'nın başlangıç kısmında Amerikalıların

yaklaşımları konusundaki haber çok ilginçtir. Benim kanaatime göre Amerikalıların iki

niyeti olabilirdi. Bizim hakkımızda bir değerlendirme yapamıyorlar hükümete karşı

tutumumuzun ne olduğunu anlayamıyorlardı. Bize yaklaşarak bilgi eksikliklerini

tamamlamak istiyorlardı. İkinci ihtimal ise gerçekten bize yaklaşmak istiyorlardı.

Hükümetin bir işe yaramadığını ve hala TSK'nın onayı olmadan büyük orta doğu projesi
959/2271
gibi projelerin yürürlüğe konamayacağını görmüşlerdi. Bu nedenle Kıbrıs ile ilgili

tutumumuzla bizi test edip buna göre bize yaklaşacaklardı. Belkide yanlış yaptıklarını

anlamışlardı. Büyükelçinin bize bir mesaj vemıek istediği açıktı. Ama Genelkurmay

Başkanını ekarte edip bu işi nasıl yapacaktık. Bu talebin kabul edilerek bir yerde yemek

bahanesi ile kendisi ile buluşabilirdik. En iyisini Jandarma Genel Komutanı yapabilirdi, bu

görev ona verildi. Bu arada aynı olay Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun anlattığı Albay Mayfıeld

hikayesi ile birleştirildi. Gündüz Aktan'da konuyu biliyordu ve onunda yorumu

Amerikalıların bir şekilde askerle samimiyet kurmak istedikleri şeklindeydi. Bence

Amerikalılar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan nın bir işe yaramıyacağını anlamışlardı,

tekrar eskiden olduğu gibi askere yakın kalmak istiyorlardı. Tabi bu arada Büyük Ortadoğu

projesinin ne olduğunu da çok iyi analiz etmemiz gerekiyordu..." ,
"15 Mart 2004" başlıklı notta, "Sabah bir ara beni Jandarma Genel Komutanı aradı.

"Genelkurmay Başkanı her şeyi biliyor. Biraz önce beni aradı. Hemen öğleyin bir araya

gelmememiz lazım" dedi . Kendisine neleri bildiğini sordum. Jandarma tesislerinde Ömer

İzgi ile yemek yediğimizi biliyor. Hemen hemen herşeyi biliyor dedi." ,


"16 Mart 2004" başlıklı notta, "Genelkurmay Başkanını görmeye gittim. Gittiğim sırada

bir çok konuda karar vermiştim. Benden önce Hava Kuvvetleri Komutanı ile görüşmüştü.

Genelkurmay Başkanı perişan durumdaydı. Bana kendisinde benimle ilgili bir belge

olduğunu ve sadece doğru olup olmadığını söylememi istedi. Bende gidip baktım Abuk

subuk bir yazı. Aytaç YalmanTn emri ile İlhami Erdifi dinletmişim ve Tülin Şahinoğlu

denen birisi ile bu konuda devamlı temasım varmış. "Durun" dedim. Ben ne Tülin

Şahinoğlu diye birisini tanırım nede böyle bir olay oldu. Sadece İlhami paşa abuk subuk

emirler vermeye başlayınca bende arkadaşlarıma konuşmalarınızı teybe alın yoksa başınız

derde girer dedim. Oda tabii yapacaksın dedi. Sonra oturduk ve bana TSK'da bölünmüş bir

görüntü olduğunu ve bazı davranışların çok kötü değerlendirmelere neden olduğunu

anlattı. Bizim yaptığımız bazı girişimler ve bilhassa Jandarma Genel Komutanının

girişimlerinin hemen hepsinden haberi vardı. Jandarma Genel Komutanını nedense hedef

olarak almıştı ve bütün belgeler elimde bunları devletin arşivlerine geçireceğim bu tarihi

bir görevdir. Şener'in yaptıkları yetkisini aşmaktır. Kendi tesislerine eski meclis başkam ve

rektörler ile de görüşme yapmış Bunları nasıl yapar. Bu arada fişleme olayına değindi ve

bu işin kendisini çok zayıflattığını ve TSK'ni küçük düşürmekten başka bir işe

yaramadığını anlattı. Şimdide başımıza jandarmanın emri çıktı. Bir derginin okunması için

emir vermişler",


Aynı notun devamında "Karargaha dönünce Kara Kuvvetleri Komutanı aradım ve doğru

ona gittim. Mantı yapmıştı. Konuşmalarımızı anlattım. Anlattıklarım onu çok rahatlattı.

Önce fişleme olayı yönünden rahatladı, sonra diğer olayların gelişmesi ve Genelkurmay

Başkanının sonunda istediklerimizi yapmaya razı olmasından çok mutlu olduğunu belirtti.

Bu arada Şener 'in kendisini aradığım ve Genelkurmay Başkanının onu hırpaladığını ve biz

bu işi hep beraber yaptık o halde herkes benim yaptıklarımı üstlenmeli dediğini anlattı.

Ben de kendisine saçmalık onun istediği hep darbe yapmak başka bildiği bir şey yok

dedim. Hava Kuvvetleri Komutam ile ikisini durdurmaya karar verdik. Kara Kuvvetleri

Komutanı bir ara Şener 7 görmüş ve Şener ona ne haber diye sorunca menfi demiş ve bir

anda Şener 'in yüzü asılmış başka bir şey konuşamamışlar",


"17 Mart 2004" başlıklı notta. "Biz komutanlar erkenden tümen komutanın odasında

buluştuk. Herkesin yüzü bir karıştı. Amaç bundan ne yapacağımıza karar vermekti. Erken


960 / 2271
gitmemizi Kara Kuvvetleri Komutanı istedi. Önce Kara Kuvvetleri Komutanı ordulara

yaptığı ziyaretle ilgili kısaca bilgi verdi. Maalesef herkes durum kötü ama darbe ile

düzeltilmesi için iç ve dış ortam müsait değil dediler. Buna göre bir değerlendirme

yapmamız gerekiyor dedi. Hepimiz fikrimizi söyledik. İnanılmaz ama Şener hala bu iş

olsun diye çırpınıyordu. Bence Genelkurmay Başkanından nefret ettiği ve Kara Kuvvetleri

Komutanı olmak istediği için saplantı haline gelmişti. Şener söz aldığı sırada Genelkurmay

Başkanının her şeyden haberi olduğunu ve kendisine özel olarak cevaplandırılmak üzere

bir yazı yazdığını bunu kendisinin kabul edemeyeceğini söyledi yazılan yazı yayınlanan bir

derginin personel tarafından okunması hakkındaydı" ,
"24 Nisan 2004'* başlıklı notta, "Bugün Kıbrıs'ta referandum yapılıyor. Sonuçlar akşam

18:00'dan itibaren alınmaya başladı. Gece yarısı sonuçlar Türk tarafı % 65 evet Rum tarafı

%75 hayır. Böylece Kıbrıs'da hiçbir değişiklik olmadı ama Rumlar AB'ne girecek. Akşam

Jandarma Genel Komutanının evinde yemeğe gittik. Genelkurmay Başkanı gittikten sonra

aramızda konuştuk. Anladığım kadarı ile Jandarma Genel Komutanı ile Hava Kuvvetleri

Komutanı hala bozuklar. Amaçları illaki darbe yapalım ve AKP'yi uzaklaştır alım.

Yapalımda Kara Kuvvetleri Komutanı olmazsa nasıl olur bunu düşünen yok. Hava

Kuvvetleri Komutanını fena bozdum zira vatanını sadece o seviyor ve ona destek

verilmiyormuş pozlarında. Üstelik ne söylediğini kendisi de anlamıyor. Şener hala darbeye

ümidini bağlamış durumda bana "çok erken çözüldük daha direnmeliydik" demez mi.

Bütün gün Kıbrıs çalıştım. Bundan sonra ne olacağı çok önemli.",
"30 Haziran" başlıklı notta içerisinde. "2:00 Pm - 2:30 Pm - Sinan Aygün'ün Ziyareti"

"Sinan Aygün ATO başkanı senede iki kez gelerek bizlere bilgi veriyor. Verdiği bilgiler

daha ziyade ekonomideki gelişmeler ve bazı sosyal olaylara karşısında ne düşündüğü,

genellikle hükümeti tenkit ediyor. Bu seferde Ekonomideki kötü gidişi anlattı. İşsizliğin

giderek artmakta olduğunu ve bunun sonunun felakete doğru gittiğini, hükümetin izlediği

teslimiyetçi politikalar nedeni ile yatırım yapılamadığının bununda işsizliğin artmasına

neden olduğunu belirtti. Diğer bir ilginç açıklaması da DEP milletvekilleri ile ilgiliydi.

Onların yaptığına mukabele olarak kendisinin örgütlediği bir gurup ile emekli yarbay

Korkut Eken 'in hapishaneden çıkış gününde büyük bir tören yapacaklarmış. Bunun içinde

yüzlerce insanı topluyorlarmış. Fikir almak ve diğer kişilerin neler düşündüğünü anlamak

bakımından yararlı görüşmeydi",
"18 Ağustos" başlıklı notta, "Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur veda

etmek için geldi. Hüzün vardı. Ayrılacağına üzülmüş görünüyordu. Oğlu 7 Ağustos 2004

cumartesi günü ağır bir ameliyat geçirmişti. Bu ameliyatın meslekten ayrılmadan önce

olduğu içinde şükür ediyordu. Lafı hemen yarım kalan işine getirdi. Hala içinde sanki

satılmış gibi bir his vardı. Teşebbüs ettiği işin sonucun sanki yarım kalmış veya

başarısızlığa uğramış olarak kabul ediyordu. Kendisine bunun böyle olmadığını, kendisini

defalarca ikaz etmeme rağmen beni dinlenmediğini, başının bu yüzden belaya girdiğini

açıkça anlattım. Ama hiç değilse Genelkurmay Başkanının değişmesinde rolümüz oldu

dedi. Kendisini tatmin olmamış hissediyordu. Yüzünde amacına ulaşamamış insanların

ifadesi vardı ama benim yapabileceğim bir şey yoktu.Biliyordum havacı ile beraber aynı

fikirleri paylaşıyorlardı. Belkide Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ile

beni suçluyorlardı. Belkide onların düşünceleri doğruydu. Ama göremedikleri şu vardı.

Düşündükleri hareket TSK'ni parçalayacağı gibi başarı şansıda yoktu. Bunun

muhasebesini evinde yapmak zorundaydı. Hele kendi kişisel yararları için bizleri alet

etmeye hiç hakkı yoktu. Tuğg. Ali Esener ve istihbarat başkanlarının gelecek yıl terfi
961 /2271
etmesi için elimden gelen her şeyi yapabileceğimi söyledim. Sonunda sarıldık ve

vedalaştık.",


Aynı notun devamında "04:45 PM - 05:15 Pm - Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Veda

Ziyareti" "Kara Kuvvetleri Komutam Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman veda ziyaretine

geldi. Değerli bir dosttan ayrılmanın sıkıntısı içime çökmüştü. Çok sıkıntılı bir yıl geçirdik

ve bu uzun yıl içesinde birçok konuyu beraber paylaştık. Çoğu günümüz uzun ve uykusuz

geceler halinde hükümeti takip etmek, yapılanları anlayabilmek ve bu arada kuvvetimizin

işlerinin devamını sağlamak şeklinde geçmişti. Yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı

hatırladık. Her ikimizinde üzerinde fikir birliği olduğu bir konu bu ülkeyi bir felaketten

kurtarmıştık. Bunu ancak ikimiz birbirimize dayanarak yapmıştık. Sonucunun bizim

aleyhimize kullanılacağım bilerek ve her şeyi göze alarak yapmıştık. Jandarma Genel

Komutanı Orgeneral Şener Eruygur'un bizim bildiğimizin dışına çıkarak bazı işler

yaptığını ondan öğrendim. Hatta iş o kadar ileri gitmişti ki biz bile tasfiyeye tabiymişiz.

Bunlar dehşet verici bilgilerdi. Ama verdiğimiz kararda ne kadar isabetli olduğumuzun

delili oluyorlardı. Benimle henüz paylaşmak istemediği ama ileride emekliliğimizde

paylaşacağımızı söylediği bazı diğer konularda vardı." ,


"16 Ekim 2004" başlıklı not içerisinde. "..Sonra Fenerbahçeye Aytaç Paşa'lara gittim.

Geçen hafta ona bugün geleceğime dair söz vermiştim. Geçen hafta Sedat Peker ile ilgili

olarak yayınlanan haber konusunda görüştük. Bana her şeyi öğrendin mi dedi, bende bazı

şeyler öğrendim ama her şey mi bilmiyorum dedim. Sedat Peker adamlarının aradığı kişi

jandarma astsubayı ve Aytaç Paşanın korumasıymış. Adam aynı zamanda Rasim Paşa nın

yeğeni. Sedat Peker'in adamları 2-3 yıldır bu kişi ile irtibattaymışlar. Aytaç paşayı çok

üzgün gördüm. Anlamadığı ve izah edemediği konular vardı. Hiçbir ilişkisi olmadığı halde

neden bu işin içine çekilmişti. Sedat PEKER ve adamları neden Rasim Paşamın yeğeni ile

temestaydılar. Bu ilişkinin derecesi neydi ve nerelere kadar gidiyordu.
Kendisine Yaşarın her şeyi bildiğini ve araştırdığını söyledim. Üzüldüğü noktalardan

biride gazeteye yansıdığı şekil ile emir subayı ile özel sekreterinde adı karıştırılmıştı.

Genelkurmay başkanlığı idari soruşturma sonucu her ikisinin de temiz olduğunu

öğrenmesine rağmen bir açıklama yapmamış veya konuyu mahkemeye verebilecekken

hiçbir teşebbüste bulunmamıştı. Genelkurmay başkanı benden acaba rövanş mı almak

istiyor diye düşünüyordu. Sonra benim ona telefonda imalı bir yolla söylediğimi konuyu

sordu. "Kara Kuvvetlerinde sizin yapılacak olan bir darbeyi önlediğinize ve son anada

oyun bozanlık yaparak vazgeçtiğinize ve ikili oynadığınıza dair söylentiler var dedim.

Biraz rahatladı. Bunu bekliyordum dedi. Ve Çetin Doğan ile aralarında bir hafta önce

geçen bir olayı anlattı. Toplu bir yerde bulunuyorlarmış ve sınıf arkadaşları ile berabermiş.

Tavla oynayan Çetin Doğan 'da bunların konuşmalarını dinliyormuş. Bir ara

dönüp "Genelkurmay Başkanını kızdırmamak ve gücendirmemek için hareket ettiğini ,ona

muti olduğunu söylemiş. Ağır bir suçlama. Biraz tartışmadan sonra fazla uzatmadan son

vermişler ama sonunda çok ağırına gitmiş. Çetin paşanın söylediği bu sözleri bazen Kara

Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman beraber olduğumuz zaman söylerdi. O

halde birisi ona bu sözleri taşımış olması lazımdı. Kim olduğunu araştırmaya gerek yoktu.

Bu işi Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur yapıyordu. Zaten Kara

Kuvvetleri Komutanı Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman benim söylediklerimi duyunca bu

Şener'in işi dedi. Senin anlattıkların benim yaşadıklarımı tamamlıyor dedi. Esas konu

böyle açılınca knuşmaya başladık. Daha çok o konuştu. "Şener 'e bizden habersiz darbe

planı hazırlatmış. Adıda "Ay Işığı" Darbede kimin başkan olacağı belli değil. Hepimize
962 / 2271
davranışlarımıza göre bir kod adı vermiş. Havacı ona destek verdiği için o anlamda bizler

ise sana karşıt anlamda, bana da belli değil anlamda kodlar vermiş. Bu plan Gb 'nin elinde

olduğu gibi içlerinden biri tarafından sızdırıldığı için MİT ve hükümetin de elinde varmış,

ikinci bir planda ise senle ben gösterilmiyoruz, sadece havacı var",


"Ne yapayım ben bu adamla görüşmeye devam edeyim mi? Burada altımda oturuyor bu

herif dedi. Bende o zaman koruma lojmanında oturmanın yararları yanında böyle birçok

zararı da var dedim. Ve kendi kendime ne kadar doğru karar verdiğimi anladım. Kendisine

hiçbir şey yapmayın zira olay esasında başka türlü. İki neden var birinci neden Şener,

Yaşar hakkında çevirdiği dolapların Yaşar ve birçok kişi tarafından öğrenildiğini biliyor.

İkinci nedende darbe ile ilgili yaptığı teşebbüsün ise herkes tarafından öğrenildiğini

bildiği için korkuyor. Kendine destekçi ve Yaşara karşı olan ayıplarını örtmek için bu

dedikoduları yayıyor. Yapabileceğimiz yegane şey bu adam hakkında dosya tanzim etmek

ve ağzını açtığı anda da eldeki dosyayı kullanmak ve böyle onu tehdit etmek. Zaten yaşar

onu her türlü yakın takibe almış durumda en ufak kımıldadığı anda beynine vuracak.

Benden Fevzi ile ve Yaşar ile konuşup şu iki konuyu takip etmemi istedi. Birincisi Sedat

Pekefin Jandarma ile ne ilişkisi vardı. İkincisi Kara Kuvvetlerinde onun aleyhinde ne

dolaplar çeviriyordu. Zira daha bir buçuk ay içinde gördüğü ve anladığına göre Şener terfi

edemeyenleri veya başka nedenle mağdur olanları Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral

Aytaç Yalman yaptı diyerek milleti onun üstüne kışkırtmış. Biraz daha oturdum ve

vedalaşarak ayrıldık. Ankara'ya araba ile döndüm.",


"06 Ocak 2005" başlıklı notta, "14:00 Am - 14:30 Am - ATO Başkanı Sinan Aygün'ün

Ziyareti" "Sinan Aygün, ilginç kişiliği olan bir insan. Bizlere böyle devre devre gelir ve

kendi görüşlerini anlatır. Bazen kendisinden iyi bilgiler alırız. Bu kezde biraz ileri giderek

konuştu. Ülkenin her yönüyle elden gittiğini, TSK ne zaman bir şeyler yapacağını ve sesini

çıkaracağını sordu. "Bütün halk ümidini size bağlamış ama sizden bir kıpırdama

gelmeyince herkesi morali bozuluyor "dedi. Kendisine "bizden önce kıpırdayacak olan sivil

kuruluşlardır. Herkes bileti TSK'ne kesmiş, kimse bir eylem yapmak teşebbüsünde

bulunmuyor. Eğer kanaat ülkenin elden gittiği şeklinde ise önce sivil kuruluşlar

kıpırdasınlar. Biz hiçbir şey yapama) ız dedim. Bana " Bunlar iktidar olurken askerden çok

korkuyorlardı ama artık askerden korkuları kalmadı, istediklerini yapıyorlar ve çekinmeden

yapıyorlar hatta bir numara tamam ondan gerisini düşünmemek lazım diye de


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   138   139   140   141   142   143   144   145   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin