T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə143/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   139   140   141   142   143   144   145   146   ...   335

konuşuyorlar" dedi. Anlaşılan bu kez gelişi kışkırtmak için. Benden önce Hava Kuvvetleri

Komutanına gittiğini söyledi, muhtemelen ona da aynı şekilde konuştu. "Göreceksiniz Ali

Osman Özmen davası içine Yaşar Paşa'yı da çekecekler. TSK'ni küçük düşürerek yok

etmek hedefleri dedi. Sonra "ben tanımam ve eğer bir yolsuzluk yaptıysa cezasını çeksin

ama bir eski deniz kuvvetleri komutanını böyle yargılamak hiç de TSK'ne yakışan bir

hareket değil "dedi..."şeklinde ibarelerin yeraldığı görülmüştür.
Özden Örnek'e ait günlüklere ilişkin olarak, Tanık Alper Görmüş 7.3.2008 tarihinde

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde özetle;


"Gazeteci olduğunu ve Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak

ders verdiğini. Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı sırada eski Deniz

Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in şahsi bilgisayarından alınan günlüklerin kendisine

bir şekilde geldiğini, yaptığı inceleme neticesinde günlükteki anlatımların gerçekteki

olaylarla örtüştüğünü fark etmesi üzerine, 2003-2005 yıllarına ait 50-60 sayfalık bölümünü

29 Mart 2007 tarihinde Nokta Dergisinde yayınladığını, yayınladığı bölümde de bizzat


963 / 2271
2003-2005 yıllarında Türkiye de planlı bazı sosyal olaylardan sonrada patlama meydana

getirip darbeye zemin hazırlanmak istendiği, uygun ortam bulunduğunda da darbe

yapılacağının yazdığı kendisi bu günlükleri yayınlamadan önce de denizcilersitesi.com

isimli internet sitesinde yer aldığını, bunu Şamil Tayyar'ın gazetesinde yazması üzerine

Özden Örnek'in Şamil Tayyar'a kendisine ait bazı notları olduğunu daha sonra canının

yanabileceğini düşündüğünden tek tek sildiğini belirtmiş olduğunu, günlüklerin

yayınlanmasından hemen sonra Özden Örnek"in bunları televizyon da inkâr ettiğini,

Genelkurmay Başkanlığının da bu belgelerin genelkurmay bilgisayarlarında olmadığını

beyan ettiğini, çalıştığı dergiye baskın yapılarak 3 gün boyunca nokta dergisi

bilgisayarlarında bu belgelerin arandığını ancak bulunamadığını, hakkında Bakırköy

Asliye Ceza Mahkemesine hakaret ve iftira suçundan dava açıldığını, bu notların

yayımından sonra bir tartışma başladığını, dönemin Genelkurmay başkanı Hilmi Özkök'ün

"Ben ne söylesem ateşe benzin dökmek gibi olar. Bazı bilgiler ancak zaman içinde ortaya

çıkabilir. Belki ben belki başkaları zaman içinde anlatabilir. " şeklinde bir beyanat

verdiğini ve bu beyanlarıyla yayımladığı bölümlerin gerçeklere uygun şeyler olduğunu

kanıtladığını. Anayasal sorumluluğu gereği haber kaynağını açıklamak zorunda

olmadığından bu bilgilerin nereden geldiğini açıklamayacağını, soruşturmayla ilgili olan

bölümleri bilgi amacıyla verdiğini, 21 Kasım 2006 tarihinde gazetelerde Erke dönergeci

isimli bir buluşla ilgili gazetelerde tam sayfa ilan verildiğini ve bir toplantı yapılacağının

söylendiğini, toplantıya Tuncay Özkan ve birçok emekli subayın katıldığını ancak bu

buluşla ilgli ileriki tarihlerde herhangi bir gelişme olmamasının kendisinde bir kuşku

uyandırdığını, toplantının başka bir mesaj vermek için mi yapıldığı konusunda bazı

yazarlarında yazılar yazdığını bu konunun Ergenekon ile alakalı olup olmadığını

bilmediğini"" beyan etmiştir.


Mahkemenizin 2009/191 Esas sayılı bu davasının 20.7.2012 tarihli 208. Celsesinde

yeminli tanık olarak huzurda dinlenen Alper Görmüş ifadesinde özetle: "Kamuoyunda

darbe günlükleri olarak bilinen Özden Örnek günlüklerini genel yayın yönetmeni olduğu

Nokta Dergisinde 29 Mart ve 6 Nisan 2007 tarihli nüshalarında kamusal önemi fazla

olduğu için seçerek 2003-2004 yıllarında iktidara karşı kuvvet komutanlarının bir arada

hareket ederek bir ya da birkaç darbe girişimini anlatan bölümü yayınladığını, bu yayın

üzerine derginin kapatıldığını, daha sonra dönemin siyasetçilerinin bu metinleri

doğrulayan ifadelerinin olduğunu, Mesela dönemin Dışişleri Bakanı şimdiki

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Hasan Cemale verdiği ve Milliyet tarafından manşetten

yayınlanan bir haberde biz bunları Nokta Dergisinde yayınlanmadan önce zaten

biliyorduk, gerekli devlette gerekli yerlere de durum bildirilmişti diye bir demeç verdiğini,

bazı gazetecilere de benzer demeçler verdiklerini, dönemin başbakanının savcılar gereğini

yerine getirecektir demesine rağmen bir kısım izinler alınamadığı için askeri savcılıkta

soruşturma yapılamadığını. Özden Örnek'in müşteki olduğu kendisinin sanık olarak

hakaret ve iftira suçundan yargılandığı Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesindeki davada 11

Nisan 2008 tarihinde beraat ettiğini, ancak günlüklerin gerçek olup olmadığı konusunda

bilirkişi incelemesi yapılmasını mahkemeden talep etmesine rağmen kabul görmemesi

nedeniyle beraat ettiği kararı temyiz ettiğini, savcılıkta verdiği ifadesinin doğru

olduğunubeyan etmiş,
Mahkeme Başkanı'nın savcılık ifadesinde geçen "Evet şimdi bu ifadeniz içerisinde şöyle

bir anlatım vardı, işte baktım bunu inceledim, gerçekte olan olaylarla örtüştüğünü fark

etmem üzerine demiştiniz. Bu ne anlama geliyor, örtüştü... neyler örtüştü?" sorusuna,

"Yani o dönemde Türkiye kaotik bir ortamdan geçiyordu, cinayetler, faili meçhul


964/2271
cinayetler, işte Hıristiyan azınlıklara misyonerlere yönelik saldırılar, mitingler yani

Türkiye 'nin Türkiye 'yi iyi istikrarsız bir ortama sürükleyecek birtakım şeyler vardı. Şimdi

bu bu belgeler 2003-2004 tarihli bu belgeler aslında bu. bu kaotik ortamla bağlantılı

görünüyordu bana, çünkü ben bu notlarda, günlüklerde sürekli olarak işte şu temel tez

işleniyordu. Eski tarzda silahlı kuvvetlerin sadece kendisinin, kendi bünyesiyle, kendi

gövdesiyle siyasete müdahale etmesinin sonuçlarının kötü olduğunu, bu faturanın hep

kendi silahlı kuvvetlere çıktığını ve böylece itibarsızlaştığını, itibar kaybettiğini o nedenle

artık sivil toplum örgütlerinin, halkın, üniversitelerin, sendikalarında, elini taşın altına

sokması gerektiğini yazıyordu ve sürekli olarak sivil toplumu örgütlemekten ve orduyla

birlikte, birlikte hareket etmesi gerektiğinden yani bir model olarak, bir anlamda yeni bir

model öneriliyordu günlüklerde. O dönemdeki olan biten Türkiye 'deki hadiselerle

karşılaştığımda, karşılaştırdığımda burada önerilen müdahale modelinin siyasete

müdahale modelinin Türkiye 'de olan bitenlerle uyum içinde olduğunu gördüm o anlamda

bunları söylüyorum." peklinde,


Sanık Ahmet Tuncay Özkan'ın bir sorusu üzerine, "Şimdi bu günlüklerin daha doğrusu

gelecekte böyle plan mı yapıldı ki. geçmişe değil geleceğe mi dair gördünüz bunları

şeklindeki soru bende bu çağrışıma yol açtı. Evet tabi ki öyle gördüm çünkü mesela 03

Aralık 2003 tarihinde yapılan bir toplantı söz konusu bence darbe günlüklerinin en önemli

bölümüdür o, 03 Aralık 2003 'te dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök kuvvet

komutanlarını ve bütün orgeneralleri toplayarak bir ne yapalım toplantısı düzenliyor. Ve

oraya katılan bütün orgeneraller istisnasız tamamı müdahale yönünde görüş bildiriyor ve

o görüşler kısa kısa orada yer alıyor. Daha sonra Hilmi Özkök günlüklerde geçtiği haliyle

peki düşüncelerinizi aldım müdahale yok, demokratik yollardan hükümeti uyarmaya devam

edeceğiz diye toplantıyı kapatıyor... Şimdi bu 03 Aralık toplantısının yapıldığı konusu

daha sonra Ergenekon Savcılarının Hilmi Özkök 'le gerçekleştirdiği, Hilmi Özkök 'ün tanık

olarak ifadesine başvurulduğunda yine gündeme geldi. Hilmi Özkök bir anlamda bu

toplantıyı doğrulamış oldu, dolayısıyla yani o toplan... o dönemde hükümete karşı bir

girişimde bulunulduğu bence neredeyse kanıtlanmış bir konudur şu biraz açmaya

çalışayım bunu (mahkeme başkanının izni üzerine) Şimdi Zekeriya Öz İzmir'de Hilmi

Özkök'ün ifadesini aldığında bu soruyu soruyor 03 Aralık 2003'te yaptığınız toplantıda

kuvvet komutanları ve orgeneraller müdahale yönünde sizi size teklifte bulundular mı diye

soruyor. Hilmi Özkök'te hayır bana teklifte bulunulmadı, bana kimse teklifte bulunamaz,

ben komutanım diyor. Şimdi ilk anda bu, bu toplantının da sanki böyle bir şey görüş beyan

edilmediği, müdahale yönünde bir görüş beyan edilmediği gibi sonuç çıkıyor. Daha sonra

fakat o görüşmeden bir süre sonra Radikal Gazetesinin Ankara Temsilcisi Murat Yetkin

Hilmi Özkök'le tam bu 03 Aralık toplantısı üzerine bir görüşme yapıyor ve manşetten

yayınlandı Radikal 'de. Zekeriya Öz su soruyu soruyor kendisine, efendim siz o toplantıda

size müdahale yönünde bir teklifte bulunulmadığını, bulunulmadığını söylüyorsunuz bu

durumda 03 Aralık toplantısında gerçekten bir müdahale toplantısı olmadığını söyleyebilir

misiniz, böyle bir şey yapılmadı mı diyor. Zek... Hilmi Özkök'te diyor ki; bana soru teklif

şeklinde soruldu, teklif geldi mi diye müdahale teklifi. Görüş olarak sorulmadı diyor yani

bu konuda.... O o ifadeleri de getirelim onlarda doğrulayıcı yönde zaten. Diyor ki, bana

teklif olarak sordu Sayın Savcı, görüş deseydi ben farklı şey söyleyecektim dedi. O zaman

Murat Yetkin diyor yani aslında görüşler... Evet, evet, evet bunun üzerine Murat Yetkin

diyor yani görüş diye söyleseydi farklı olacaktı öyle mi diyor. Hilmi Özkök 'te ben size

olanı biteni söylüyorum gerisi yorumlamak olur, siz değerlendirin diyor. Bence oradaki

soru şey Hilmi Özkök'ün ifadeleri öyle Ergenekon... Dava dava ifadelerinde de... Benzer

şeyler var... ve yapmıyor, sadece hangi soru geldiğiyse net olarak onu söylüyor,


965/2271
dolayısıyla 03 Aralık toplantısını bir anlamda doğrulamış oluyor, bir başka doğrulama

sadece 03 Aralık toplantısı üzerine duyurum, bence de önemli. " Şeklinde açıklama

yaptıktan sonra "Bu davanın sanıklarından Hurşit Tolon 'la ilgili olarak ilginç bir şey var

onu da kaydetmeliyim... Hurşit Tolon darbe günlükleri yayınlandığında ki, kendisinin adı

da 03 Aralık toplantısında Ege Ordusu Komutanı olarak geçiyor ve orada da müdahale

yönünde bir beyanda bulunuyor... Biz darbe günlükleri yayınladığımız da 2007'de ondan

5, 6 gün sonra 06 Mayıs 'ta Sabah Gazetesine bir demeç verdi Hurşit Tolon ve o sırada

Tayyip Erdoğan Başbakan Savcıları göreve çağırdığı için soru niy... Savcıları göreve

çağır., ne diyorsunuz diye sorulduğunda; bunu yazdığı iddia eden kişi inkar ediyor,

Başbakan 'da şeyi göreve çağırıyor daha ne diyebilirim ki gibi günlükleri inkar eden, yok

sayan, doğru saymayan bir görüş beyan etti. Fakat daha sonra Temmuz 2008 'de gözaltına

alındıktan sonra Mahkeme karşısına çıkartıldığında mahkemeye verdiği ifade şöyle; soru

kendisine soruluyor, neden günlükleri tekzip etmediniz diye, o da şu cevabı veriyor. Çünkü

benimle ilgili bölümleri doğruydu, o nedenle tekzip etmek ihtiyacı duymadım ayrıca kişilik

haklarımda zedelenmemişti diyor Dolayısıyla şimdi benimle ilgili bölümleri dediği çok

önemli, en önemli bölümü 03 Aralık toplantısı. Şimdi Hurşit Tolon bu anlamda şeyi

doğrulamış oldu 03 Aralık toplantısını. Bu 2 tanıklığı burada ifade etmek istedim. 03

Aralık toplantısında evet geleceğe yönelik bir şey yapılmıştı, Tuncay Özkan in sorusuna

cevaben söylüyorum. O da siyasete ve iktidara bir müdahaledir ve orada bütün

orgeneraller ve bütün kuvvet komutanları müdahale yönünde beyanda bulunmuşlardır ve

dönemin Genelkurmay Başkanının hayır demesi sayesinde bir müdahaleden dönülmüştür.

Benim anladığım dönemin Genelkurmay Başkanı da bu yönde bir görüşe sahip olsaydı

müdahale gerçekleşecekti. " Şeklinde beyanlarda bulunmuş,
Mahkeme başkanının sanık M.Şener Eruygur ve Mustafa Ali BalbayTn dijitallerinde de bu

günlüklerin çıktığını kendisindeki metin ile aynı olup olmadığını sorması üzerine, bunları

iddianame eklerinde gördüğünü ve benzeştiğini, bu günlüklerin kendisine gelmeden önce

başka gazetecilere de gittiğini bunlardan birinin Mustafa Ali Balbay olduğunu yine

gazeteciler Mehmet Ali Birand ve Metehan Demir'e de gittiğini doğrulatamadıkları için

yayınlamadıkların açıkladıklarını beyan etmiş.


Mahkeme Başkanımın sanık Fatih Hilmioğlu"nun günlüklerin güvenilir olup olmadığı

veya üzerinde değişiklik yapılıp yapılmadığı konusunda teknik bilişimsel ve diğer

alanlarda herhangi bir çalışma yaptınız mı?" şeklindeki yazılı sorusunu yöneltmesi üzerine,

"Bizim hayır teknolojik olarak değil sadece biz şöyle bir doğrulama yaptık o dönemde

günlüklerde geçen çok ayrıntı düzeyi çok yelpaze çok geniş bir şeyden, metinden söz

ediyoruz... Tarihler, saatler vesaire vesaire gündelik hayat bilgileri, özel hayat bilgileri,

biz özel hayata ilişkin hiçbir şey yayınlamadık gerçi de içinde ...Ama oradaki gündelik

hayat bilgilerinden işte toplantılar şu saat şu yerde vesaire vesaire o yönde birtakım

çapraz şeyler yaptık, bunlar doğru mu acaba diye... Yani yaklaşık 100, 150 kadar bu tür

olguyu test ettik tarihler, zamanlar, zeminler doğru mu diye. Bir tanesi bile yanlış çıkmadı

her şey doğruydu, o yönde bir şey yaptık, doğrulama yaptık Doğruluğuna inandıktan

sonra kamusal önemi de olduğunu da düşündüğümüz için özel hayat bilgileri haricindeki

bölümleri yayınladık " Şeklinde yanıtlamış, Mahkeme başkanı dosya içinde M.Şener

Eruygur'dan ele geçirilen günlükleri tanığa göstererek kendisinde olan günlüklerle aynı

olup olmadığını sorduğunda da, "Tabi, tabi, tabi aynı metin, aynı metin. " peklinde yanıt

vermiştir.


Günlüklerin içeriğinin doğrulatılması konusunda;
966 / 2271
Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı nın: "Siz diyorsunuz ki bu

günlüklerin Word belgesiydi. imzasızdı ama içerik olarak doğruladık diyorsunuz, doğru

mu?" sorusuna, "Evet biz kendimizce gerekli kontrolleri yaptık, bunların doğru

olunduğuna inandık, bunu sizin anladığınız anlamda doğrulatmak ancak Özden Örnek'e

telefon edip bunlar size mi ait Beyefendi diye sormakla olurdu. Burada uzun gazetecilik

tartışmasına hakikaten girmek istemiyorum, bazı haberler doğrulatmadan da yayınlanır,

risk alarak yayınlanabilir, kamusal önemi çok büyükse doğruluğuna inanıyorsanız ki

bugün artık Avukat Hanım 'ın yani söyledikleriyle zihninin arkasındaki şeyler farklı

olabilir. Ben bu günlüklerin sahte olduğuna, uydurulmuş olduğuna inanan çok fazla

insanın kalmadığını düşünüyorum. Bunların doğruluğu bir anlamda, bu anlamda da

ortaya çıktı, çıkmıştır. Ama o dönemde biz gerekli her şeyi yaparak, gazetecilik özenini de

göstererek hiçbir özel hayat bilgisine yer vermeyerek, onları özellikle ayıklayarak bunları

yayınladık. Kendimizce gerekli doğrulamaları da yaptık doğruluğuna inandık ve

yayınladık. Bu bu doğru bir gazetecilik tarzıdır."


Av. Dilek Helvacı: mın "Peki bu 3 haftalık süre içerisinde nasıl doğruladınız içeriklerini

bunu söyleyebilir misiniz?" sorusuna "Biraz önce sabah anlattım ben bunu nasıl

yaptığımızı tekrar, "sözüne karşılık,
Av. Dilek Helvacımın: "Hayır söylemediniz güncel olaylara göre ne şekilde 3 hafta

içerisinde o klasörlerce evrakın doğruluğunu nasıl teyit ettiniz efendim bunu açıklayın?"

sorusuna, "Orada geçen gündelik bilgilerle tarih, saat, yer vesaire oradaki bilgilerle somut

olarak doğru mu orada geçen bilgiler? Gündelik hayatta gerçekten o gün, o saatte, o

toplantı yapılmış mı? O buluşma olmuş mu? Diye 100'ün üzerinde karşılaştırma yaptık ve

bir tanesi bile yanlış çıkmadı, bu bizim için önemli bir ölçüydü. "


Av. Dilek Helvacımın: "Toplantının yapıldığını teyit ettiniz ama buradaki konuşulanlar

tartışma konusu iddia konusu, konuşmaların içeriklerini teyit ettiniz mi? Bu konuda ne

araştırma yaptınız?" sorusuna, "Bu günlüklerin bizzat zamanın Genelkurmay Başkanı

tarafından nasıl doğrulandığını anlatabilirim size.... Yani dönemin Genelkurmay

Başkanı ilk kez bu belgeler ortaya çıktığında burada sabah sözü de geçti. Ben bunları ne

doğrularım ne yalanlarım, ne tekzip ederim ne doğrularım diye bir şey söyledi. Bu eğer

bir Genelkurmay Başkanı kendisine yönelik bir hareketi tespit etmişse o dönemde,

bunun için de bu günlüklerde yer aldığı gibi bu cevap bu mudur? Yani, eğer böyle bir

şeyler hiç yoksa bir darbe girişimleri vesaire hiç yoksa hayır ne münasebet der ve biter

orada kapanır. Ondan sonra Genelkurmay Başkanı defalarca bunu tekrar etti. Ben bunu ne

doğrularım ne tekzip ederim şeklinde biraz önce sabah anlattım 03 Aralık toplantısına dair
söyledikleri, Murat Yetkin 'e söyledikleri daha sonra o gün o toplantının olduğunu..... O
toplantının 03 Aralık toplantısının gerçekleştirildiğini, birçok komutanın muhtıra verilmesi

yönünde görüş beyan ettiğini, ama Savcının kendisine muhtıra teklif edildi mi size diye

sorduğu için ben teklif olarak sorulduğu için hayır teklif edilmedi. Bana kimse böyle bir

şey teklif edemez dediğini... Ama görüş olarak sorsaydı, farklı şey söyleyecektim dedi,

dediğini anlattım. Bunlar da bunu gösteriyor. Ayrıca biz benim yargılandığım dava da,

bakın ben Hep şunu söyledim Hâkim 'e o zamanlar dedim ki Sayın Hâkim hatta beraat

edildiğimde, siz beni beraat ettirdiniz. Ben bunu tekzip edi... şey yapacağım temyiz

edeceğim. Çünkü siz benim beraatıma gerekçe olarak şunu söylediniz, bu bir gazetecilik

görevidir ve hakkıdır yapabilir, yayınlayabilir, dedi. Bende ona dedim ki Sayın Hâkim

bakın duruşmaların başından beri size şunu söylüyorum, lütfen bu metinlerin gerçek mi,

sahte mi olduğuna dair Mahkemeniz bir araştırma yaptırsın. Ne yaparsanız yapın,
967 / 2271
sonunda bana bir şey söyleyin, eğer bunların sahte oldukları ortaya çıkarsa ben bunun

vebaline katlanmaya hazırım. Ama gerçekse beni böyle beraat ettirin, gerçektir o halde

hakaret ve iftira yoktur deyin, ama bunu yapmadan sadece gazetecilik görevini yapmıştır

demek beni tatmin etmiyor dedim.. Ve bu gerekçe ile ben temyiz ettim Yargıtay'da

beraatını temyiz eden bir gazeteciyim ben. " Şeklinde yanıt vermiştir.
Mahkeme başkanının sanık Fatih Hiimioğluna ait "Sarıkız darbe planı, Özden Örnek*e ait

olduğu iddia edilen günlüklerde yer almaktadır. Sarıkız darbe planı Özden Ömek'in

günlükleri dışında başka bir yerde yer aldığını gördünüz mü, dosya kapsamındaki deliller

de olabilir, başka yerde olabilir?" şeklindeki sorusuna, "Şöyle aslında yayınlandıktan,

Sarıkız adını biz Özden Ömek'in günlükleri yayınlanmadan önce bazı gazeteciler

duymuştu... Ben duymamıştım fakat sonra duyduklarını yazdılar. Mesela Radikal'den

İsmet Berkan, Murat Yetkin 2003-2004 yılında birilerinin iktidarı devirmek üzere bir plan,

birtakım planlar yaptığına dair işte Gölbaşı toplantıları falan adıyla yaptıklarına dair

şeyleri duyduklarını o zamanlar. Hatta Şener Eruygur 'un Murat Yetkin 'i çağırıp bir

konuda konuşurken işte senin Amerikancı olduğun söyleniyor ne diyorsun şeklindeki

soruya Murat Yetkin 'de cevaben ama sizin de darbe planlamakta olduğunuz söyleniyor,

2004 'te geçiyor bu, bu durumda sizde darbeci misiniz diyeceğiz diye bir cevap verdiğini

taa 2004 'te yazmıştı. Sarıkız adı o zaman Hasan Cemal 'de yazdı böyle bir ordu şey içinde

/inkara Kulislerinde Sarıkız diye bir şey. bir darbe girişimi, bir plan olduğuna dair bilgiler

taa 2004 'te yazılmıştı. Bir daha unutuldu.. 3 yıl boyunca artık kimse bahsetmedi taa ki...

Günlüklerin yayınlanmasına kadar" Şeklinde yanıt vermiştir.


Mahkeme Başkanı'nın: "Yani sizin aldığınız notlarda veya okuduklarınızda Sarıkız darbe

planının açıklaması, neler içerdiği konusunda bilginiz var mı. hatırınızda olan?" sorusuna.

"Günlükler, günlükler zaten tamamen bundan ibaret. Yani Nokta 'da yayınladığımız bölüm

Sarıkız darbe girişiminin, adı kendileri tarafından verilmiş, gün gün neler yapılacağına,

nasıl bir eylem çizgi izleneceğine dair planlardan ibaret zaten ve Nokta'da

yayınlandığımız metin sadece Sarıkız darbe planını anlatıyordu zaten başka bir şey yoktu. "

Şeklinde.
Mahkeme Başkanı'nın: "Siz sadece Sarıkız darbe planını anlatınız." demesi üzerine, "Tabi

tabi Nokta 'daki şey Sarıkız. Daha sonra Sarıkız 4 kuvvet komutanlı bir darbe planı öyle

görünüyor. Daha sonra ikisi Aytaç Yalman ve Özden Örnek bu işin olamayacağına dair bir

kanaat geliştiriyorlar ve yavaş yavaş çekiliyorlar. Bunlarda notlarda var.... Notlardan

okuyorum söylüyorum size." Şeklinde,
Mahkeme Başkanımın: "Kendileri mi çekiliyor, dışlanıyorlar mı?" sorusuna, "Hayır hayır

kendileri çekiliyor, iknada etmeye çalışıyorlar Şener Eruygur'u çok ikna etmeye

çalışıyorlar, hatta baş başa konuşmalarında ona çok kızıyorlar. Hatta bunu vatan falan

sevgisiyle yaptığını artık hiç düşünmüyorum, tamamen kişisel sevdayla yapıyor diye kendi

yorumluyorlar durumu. Ve onlar çekiliyorlar ve Sarıkız darbe girişimi artık 2004 'ün

ortalarında Kıbrıs 'ta Annan planınında kabul edilmesinden sonra raftan kaldırılıyor, rafa

kaldırılıyor. Fakat Şener Eruygur Ay ışığı adını verdiği bizim Nokta'da slaytlarını da

yayınladığımız burada da var günlüklerin içinde slayt olarak var. Bir anlamda kendi

başına o jandarma belki güçlerini de kullanarak kendi başına bir girişimde daha

bulunuyor. Bunu kendi aralarında konuşuyorlar Aytaç Yalman ve Özden Örnek bizden

habersiz böyle birtakım şeyler yapıyormuş falan diye ama Genelkurmay Başkanı bunu

istihbar etmiş diye konuşuyorlar. Nitekim onun ettiğini sonradan öğrendik Genelkurmay


968 / 2271
Başkanı Şener Eruygur 'u çağırıyor ve her şeyden haberim var diyor. Daha sonrada zaten

2004 Ağustos'unda da Şener Eruygur'da emekli oluyor. Yani Sarıkız darbe girişimi farklı

bir darbe girişimi, Ayışığı ve devamındaki Yakamoz ve Eldiven onlar onun parçaları

görünüyor, ayrı bir darbe girişimi. " Şeklinde,


Mahkeme Başkanımın: "Hı evet, şimdi bu davanın özünde 2003-2004 yılları darbe

teşebbüsü olduğu iddia makamınca iddia edilmektedir. 2003-2004 yıllarında darbeye

zemin oluşturacak hangi olaylar ülkemizde olmuştur. Danıştay olayı, Cumhuriyete bomba

olayı 2006'dır diye de açıklama yapmış kendisi. Bu 2003-2004 yıllarındaki darbeye zemin

oluşturacak olaylar konusunda bilginiz var mı?" sorusuna. "2003-2004 yılında zaten

günlüklerde hep şöyle geçiyor bunun yapılmak istendiğini ama yapılamadığını söylüyorlar

sürekli olarak bir yakınma görüyoruz günlüklerde. ".. "Çünkü başta da söylediğim gibi eski

tipte bir darbenin Türk Silahlı Kuvvetlerine artık çok zarar vereceğini düşünüyorlar.

Burada üniversiteleri, sendikaları, basıhı mutlaka işin içine katmak gerektiğini

söylüyorlar. Ama bunu başaramıyorlar, buhu da itiraf ediyorlar, olmuyor diyorlar yani

halkta eskisi gibi evet ya bir darbe olsa iyi olur havasında değil diye, diye bir sonuca

varıyorlar. O nedenle Özden Örnek ve Aytaç Yalman zaten yavaş yavaş çekiliyorlar,

birtakım gerekçeler sayıyorlar. 1, basın desteklemiyor diyorlar. 2, Amerika desteklemiyor

diyorlar, bu çok önemli bir şey olarak onun peşinde koşuyorlar ama Amerika desteğini

sağlamak üzere. ".. "Sonuçta halkta da böyle bir şey yok, arzu yok. Dolayısıyla da bu bu

başarılamayacak bir darbe girişimi olur diye Özden Örnek ve Aytaç Yalman bir noktada

çekiliyorlar. Ama Şener Eruygur yine günlüklerde yazdığına göre devam kararı alıyor

sonrasında o da olmuyor... Olayların başladığını söylüyorum. 2003-2004*te bu tür halk

gösterileri mesela şöyle deniyor; halkı sokağa dökmeliyiz, bunu net bir şekilde birkaç defa


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   139   140   141   142   143   144   145   146   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin