T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə301/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   297   298   299   300   301   302   303   304   ...   335
'Başkent Hastanesi'ne gitmesiyle başlayan 'tedavi süreci' neticesinde hesap edilmiş bir

ölüm. Yani, Ecevit 'in 'tedavi ile öldürülmesi '. Ecevit gibi Kissinger 'ın 'rahle-i

tedrisatı 'ndan geçmiş bir adamın dahi öldürülmesi söz konusu ise eğer, Mr. Anderson 'un

'temsilcisi olduğu şahısların' nezdinde. kendilerinden ve gayelerinden başka korunacak

insan olmadığı anlaşılır. " şeklinde dipnot düşüldüğü görülmekle, dipnotta geçen merhum

Başbakan Bülent Ecevit'in sanığa ait hastanede 'tedavi ile öldürülmesi 'ne ilişkin ibarenin

tanık Recai Birgün ve diğer tanık beyanlarını, adli tıp raporunu, Karaoğlan Belgeseli'nde

geçen Rahşan Ecevit'in iddialarını teyit ettiği.


Sanığın siyasete yön verme faaliyetinin merhum Başbakan Bülent Ecevit'in sanığa ait

hastanedeki tedavi süreci ile siyasi hayatının sona erdirilmesi ile sınırlı olmadığı; bir kısım

siyasilerin yapacağı muhalefet tarzını belirleme ve yol haritasını çizme / icazet vermeyi de

kapsadığı,


Ergenekon belgesinin yer alan "aykırı ideolojilere sahip siyasilerin dezenformasyon veya

suikast yöntemlerinden biri ile engellenmesi" ve "örgüt ideallerine uygun siyasilerin seçim

kampanyalarının organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü bir şekilde yer alabilme"

ibareleri ve CÇG faaliyetleri / darbe hazırlık çalışması kapsamında yapılan AKP'li

siyasilerin teknik takibi, haklarında dosya oluşturulması, kişisel verilerinin ele geçirilip

depolanması ve lider kadro hakkında etnik köken araştırması yaptırılması ve

dezenformasyon niteliğinde bilgilerle etnik kökenleri hakkında kitap yazdırılması gibi

çalışmalar ile Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi Veli Küçük'ün MHP'ni yeniden dizayn

etme düşüncesi kapsamında Ü.Ö.i partinin genel başkanlığına geçirmeye yönelik

gayretleri dikkate alındığında; Ergenekon Terör Örgütü'nün siyaset dünyasına yön verme

ve bu sahada etkin şekilde yer alma çabası içinde olduğu, bunun doğal sonucu olarak da

Perinçek'in "Milli Hükümet" olarak adlandırdığı doğrudan Ergenekon Terör Örgütü

üyeleri tarafından kurulacak ve/veya Ergenekon Terör Örgütü güdümünde hareket edecek

bir yürütme organı oluşturma, bu profile uymayan veya Ergenekon Terör Örgütü'nün


2032 / 2271
'tehdit' kabul ettiği hükümetlerin de darbe yöntemi ile görevden uzaklaştırma veya görevini

yapamaz hale getirme hedefi peşinde olduğu,


Sanık Mehmet Haberal, yerel seçim öncesinde etkili bir siyasi ve belediye başkanı olan

muhatabı ile 30.11.2008 günü saat:21:20 sıralarında yaptığı telefon görüşmesinde; ana

muhalefet partisiyle uğraşmamasını ve aleyhinde konuşmamasını istediği, muhatabının da

talimatınızı aldım, bundan sonra yerel seçim gecesine kadar ağzımı kapayacağım, yerel

seçimlerden sonra da Hüsamettin Ö. ahimi alıp yanınıza geleceğim, hocam kurbanız

olayım, ben Türkiye riin belki Başbakanı olacağım, ama benim Başbakanım sizler

olacaksınız, yol haritamı size aktaracağım izin verirseniz dediği, sanığın "Mustafa, sen

lazımsın kardeşim, anlatabiliyor muyum?" dediği, bu görüşme içeriğinden anlaşılacağı

üzere; sanığın görünürde bir bilim adamı / akademisyen olmasına karşılık kamuoyunda

gelecek vadeden bir siyasi olarak tanınan M.S.'e siyasi faaliyetlerinde talimat verdiği,

muhatabının da yerel seçimlerden sonra hedefleri konusunda, satır arasında ifade ettiği

Başbakan olabilme ideali noktasında sanığı "icazet verme" konumunda görerek sanıktan

icazet istediği ve kendisi başbakan olsa bile sanığın da kendisinin başbakanı olduğunu

söyleyerek sanığın emir ve talimatları doğrultusunda hareket edeceğini bir anlamda taahhüt

ettiği, sanığın da : "Mustafa, sen lazımsın kardeşim, anlatabiliyor muyum?" diyerek üstü

kapalı şekilde ilerisi için düşünülen birisi olduğunu ima ettiği görülmekle; Bu somut

olayın, Ergenekon Terör Örgütü ana belgelerinde öngörülen "'örgüt ideallerine uygun

siyasilerin seçim kampanyalarının organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü bir

şekilde yer alabilme" hedefinin bir prototipi olduğunu ve sanığın da Ergenekon Terör

Örgütü yöneticisi olarak siyasete yön verme konumunda olduğunu açıkça gösterdiği.


Sanık Mehmet HaberalTn iddianamede belirtildiği ve mütalaanın ilgili bölümünde ayrıntısı

ile anlatıldığı şekilde. Ergenekon Terör Örgütünün birçok mensubu ile örgütsel irtibat

halinde bulunduğu, eylem ve faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu dikkate

alındığında Ergenekon Terör Örgütü'nün Lobi yapılanması içerisinde görevli olduğu, örgüt

faaliyetlerinin düzenlenmesinde ve örgüt kararlarının alınmasında ve uygulanmasında emir

ve talimat verme yetkisine sahip olması nedeni ile Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi

olduğu, örgüt faaliyeti kapsamında cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti

hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen

engellemeye teşebbüs ettiği, bu suçun "soyut tehlike suçu" olması nedeniyle herhangi bir

maddi bir zarar veya neticenin meydana gelmesi aranmaksızın icra hareketlerine

başlanması halinde suça teşebbüs edilmiş sayılacağı, suça teşebbüs edilmesi halinde atılı

suçun tamamlanacağı anlaşıldığından,


a)Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi olmak eylemine uyan TCK 314 - (1), 3713 Sayılı

TMK 5 maddelerine göre cezalandırılması talep edilmiş ise de, Yargıtay in, TCK riın 302,

309 maddelerindeki suçlara uyan bir eylemin varlığı halinde aynı sanık için TCK'nın 314

maddesinden ceza verilemeyeceğine dair yerleşik içtihadı dikkate alınarak, sanık hakkında

bu suç nedeni ile Ceza Verilmesine Yer Olmadığına,
b)Örgüt faaliyeti çerçevesinde cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini

ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya

tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek eylemine uyan TCK 311 - (1), 3713 Sayılı

TMK 5 maddelerine göre cezalandırılması talep edilmiş ise de, dosya kapsamına göre

Ergenekon Terör Örgütünün asıl ve öncelikli hedefinin, kastının apaçık ortaya çıktığı

eylemin TCK 312 - (1) maddesine uyan Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti


2033 / 2271
Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen

engellemeye teşebbüs etmek suçunu oluşturduğu, Yürütme Organı gücünü Yasama

Organından aldığı için Yasama Organının da hedefte olduğu kabul edilebilir ise de, dosya

kapsamına göre Ergenekon Terör Örgütünün Yürütme Organına karşı olan eylem ve

faaliyetlerinin öne çıktığı, Yasama Organına karşı olan eylem ve faaliyetlerinin tali

nitelikte olduğu ve Yürütme Organına karşı yürütülen eylem ve faaliyetlerin içinde kaldığı

anlaşıldığından, bu suçtan Ceza Verilmesine Yer Olmadığına,
c)Örgüt faaliyeti çerçevesinde cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini

ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye

teşebbüs etmek eylemine uyan TCK 312 - (1), 3713 Sayılı TMK 5 maddelerine göre

cezalandırılmasına,


ç)Sanık hakkında TCK 53 -(1), (2), (3). TCK 58 -(9) ve TCK 63. Maddelerinin
İddianamede sanığın,
a)Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi olmak eylemine uyan TCK 314 - (1), 3713 Sayılı
bjÖrgüt faaliyeti çerçevesinde cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini

ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye

teşebbüs etmek eylemine uyan TCK 312 - (1). 3713 Sayılı TMK 5 maddelerine göre

cezalandırılması talep edilmiştir.


Sanık Mehmet İlker Başbuğ aşama ifadelerinde özetle; 4 Şubat 2009'da basında site

isimleri yer aldıktan sonra konunun ne olduğunun araştırılması için talimat verdiğini,

konunun incelenmesine başlandığını, dolayısıyla 4 Şubat 2009'daki haber akabinde

sitelerin faaliyetlerinin kapatılmasına karar verdiklerini, söz konusu andıcı gazetede 4

Kasım 2009 tarihinde haber olması üzerine gördüğünü. Nisan 2009 tarihli internet siteleri

andıcının kendisine arz edilmediğini, bahse konu andıç kendisine arz edilmiş olsaydı

üzerinde imza veya parafının olması gerektiğini, sözlü olarak da arz edilmediğini, andıcın

kendisine arz edildiğini belirtir beyanları kabul etmediğini, İkinci Başkandan onay

alınması ve ilgili birimlere dağıtılması ile ilgili hususları Mahkeme tutanaklarından

öğrendiğini, iddia edilen İrticayla Mücadele Eylem Planının 12 Haziran 2009'da bir

gazetede yer aldığını, o sırada yurt dışında olduğunu. Harekat Başkanı Mehmet Eröz'ün de

yanında olduğunu, o sabah Genelkurmay 2. Başkanı olan Hasan IğsızTn kendisini telefonla

aradığını, durumu söylediğini, Askeri Savcılık tarafından bu konuya dair bir soruşturma

açma teklifinde bulunduğunu, onayını istediğini, kendisinin de kabul ettiğini, yurt dışında

olduğu için vekaletin Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Işık Koşaner'de olduğunu,

dolayısıyla soruşturma emrinin resmi olarak Işık Koşaner tarafından verildiğini, karargahta

meydana gelen evrak kırpma işleminden haberinin olmadığını, kimseye böyle bir talimat

vermediğini, bu talimatı Mustafa Bakıcımın vermiş olduğu konusunda da kendisine

herhangi bir bilgi gelmediğini, bilgisayarların silinmesi işlemleri ile ilgili olarak da hiç

kimseye herhangi bir emri olmadığını, Hasan Iğsız'a böyle bir emir veya talimat

vermediğini, site içeriklerinin ne olduğunu iddianameyi gördükten sonra öğrendiğini.
uygulanmasına,
164.SANIK MEHMET İLKER BAŞBUĞ
TMK 5,
2034 / 2271
Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptığı dönemde 4 Şubat 2009'a kadar bu sitelerin

içeriklerinin açık olduğunu, fakat içeriklerinden bilgisinin olmadığını, kendisine bu

sitelerin içerikleriyle ilgili herhangi bir bilgi ve teklif de gelmediğini, aleyhe beyanlara

katılmadığını, o dönemde internete dahi girmediğini, odasında bilgisayar bile olmadığını.

29 Nisan 2009 tarihinde karargahta yapmış olduğu basın toplantısında lav silahlarıyla ilgili

5 boş lav silahının neden gömülmüş olduğunu sorduğunu, daha sonra orada dolu bulunan

lav da var galiba 25 tane diye söylediğini, açıklamayı tamamen kendi inisiyatifiyle

yaptığını, boş lav silahları için boru tabirini kullandığını, brifingdeki açıklamalarının kötü

amaçlı olmadığını, herhangi bir şekilde kara propaganda amaçlı bir hareket içerisinde

olmadığını, komutan olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini koruma refleksi içerisinde bu

açıklamaları yaptığını, 12 Haziran 2009 tarihinde bir gazetede iddia edilen İlticayla

Mücadele Eylem Planı yer alınca aynı gün Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından

soruşturma başlatıldığını, soruşturmanın görev ve yetkinin kötüye kullanılıp

kullanılmamasıyla alakalı olduğunu, İlticayla Mücadele Eylem Planı'nın basına da

yansıyan birincisinin fotokopi olduğunu, fakat daha sonra ıslak imzalı gelen planın

kriminal raporlarına göre belge olduğunu, buna fotokopi diyemeyeceğini, iddianamenin

içeriğinde suikastla ilgili bazı iddialar olduğunu, ancak kişilere ait son bölümde dava

açılmadığını gördüğünü, kastının buna ait olduğunu, herhangi bir şekilde iddianamedeki

dava konusu olayları itibarsızlaştırmak olmadığını. Koç Müzesinde kendisine verilen

bilginin, Koç Müzesinde gemide denizaltında ele geçen patlayıcının çok büyük bir etki

yapmayacağı şeklinde olduğunu, bunun dışında kara propaganda ile bir işinin olmadığını,

son zamanlarda Deniz Kuvvetleri personeli ile ilgili çok iddiaların olduğunu, onların

morallerini etkileyecek iddialar olduğunu, bir komutan olarak onların moralini

güçlendirme amacıyla konuşma yaptığını. Oruç Reis Firkateyninde böyle bir konuşma

yapmasının özel bir nedeni olmadığını, basında çıkan yorumlara yönelik bir kastının

olmadığını, bu yayınların hepsinden bilgisinin olmadığını, dolayısıyla herhangi bir tekzip

de yapmadığını, iddia olunan suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini beyan etmiştir.
04 Şubat 2009 tarihinde söz konusu internet sitelerinin bir gazetede yayınlanmasının

ardından sitelerin geçici olarak kapatıldıkları, ancak bu olay ile birlikte derhal çalışmalara

başlandığı ve ortaya çıkan yasa dışı faaliyetlerin gizlenmesi amacıyla Nisan 2009 tarihli

andıcın oluşturulduğu, yayınları durdurulan internet sitelerinin daha önceki yasa dışı

faaliyetlerinin bu andıç ile örtülmek istendiği. 12 Haziran 2009 tarihinde İlticayla

Mücadele Eylem Planının deşifre olmasının ardından ise Bilgi Destek Daire Başkanlığında

evrak kırpma işleminin gerçekleştiği, aynı zamanda bu Daireye ait bilgisayarların hard

disklerinin de geri getirilemeyecek şekilde silindikleri, yapılan evrak kırpma ve bilgisayar

silme işlemlerinin İlticayla Mücadele Eylem Planı ve benzer içerikli çalışmaların ortaya

çıkmasını engellemeye yönelik olduğu,


İlticayla Mücadele Eylem Planında yer alan ve Ergenekon Terör Örgütü soruşturmalarını

itibarsızlaştırmayı hedefleyen hususlar ve Proje isimli belgede bu yöndeki çalışmalarda

emekli personelin doğrudan yer almamasını belirtir ibarelerden hareketle, bu tür

faaliyetlerde emeklilerden ziyade görevde bulunan bazı kişilerin yer almasının

amaçlandığı, bu kapsamda sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamalarında devam eden

dosyalar ile ilgili kamuoyunda önemli yer tutan açıklamalarının olduğu, bu açıklamaların

yazılı ve görsel basında uzun süre tartışıldığı ve psikolojik harekat bağlamında güçlü bir

etkiye sahip olduğu,


2035 / 2271
Sanığın Genelkurmay 2. Başkanı olduğu dönemde "03 Mart 2004 tarihinde ATO

Tesislerinde, "Hilafetin İlgası ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 80. Yılı ve Günümüz

Türkiye'si" konulu panele iştirak ettiği, söz konusu Paneli Özden Örnek günlüklerinde:

"ADD'nin görünür sahipliğinde bütün ulusal birlik çizgisindeki STK'larının katılımı ile

icra edilmiştir. Salon düzenlemesinin yanı sıra dışarıda toplanan gençliğin organizasyonu

da tarafımızdan yapılmıştır. " şeklinde anlattığı, Cumhuriyet Çalışma Grubu organizesinde

düzenlenen panele sanığın de katıldığı,
Sanıklar İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz arasında geçen telefon görüşmelerinde sanık İlker

Başbuğ ile irtibatlı olduklarına dair bilgilerin yer aldığı, sanık Muzaffer Tekin'e ait iki

farklı telefon fihristi içerisinde sanığın ismi ve telefon numaralarının yazılı bulunduğu.
Sanık Serdar Öztürk tarafından "Sayın Komutan" olarak nitelenen kişiye yazıldığı

anlaşılan dilekçelerle Mustafa Levent Göktaş ve sonrasında kendisinin tutuklanmasının

ardından Genelkurmay Karargahı ve özellikle Adli Müşavirlik ile yoğun bir şekilde irtibat

kurmaya çalıştığı, tutuklanmadan önce Genelkurmay karargahına giderek bu yönde lobi

faaliyetlerinde bulunduğu ve bazı görevlilere sunum yaptığı, "Sayın Komutanım " ibareleri

ile başlayan söz konusu dilekçelerin de Genelkurmay Başkanlığına hitaben kişiye özel ve

çok gizli gizlilik dereceli yazılmaları, üst rütbeli subayların görev değişikliklerini ve

soruşturma başlatılma isteklerini içermesi, yine 5.1.2012 tarihli ifadesinde sanık Mehmet

İlker Başbuğ'un Genelkurmay Askeri Savcısının doğrudan veya Genelkurmay Başkanımın

emri ile soruşturma açabileceğine ilişkin beyanları dikkate alındığında, mektupların

muhatabının soruşturma açtırmaya yetkili dönemin Genelkurmay Başkanı sanık Mehmet

İlker Başbuğ olduğu,


Dava konusu internet sitelerinden olan irtica.org isimli sitenin 02.10.2007 tarihli ana

sayfasının, AK Parti kapatma davası 14. Ek klasör 94. Dizisinde delil olarak dosyaya

eklendiği, bu ana sayfada yer alan haberin ise "Apronda Namaz Şovu" başlıklı olduğu, yine

farklı tarihlerde farklı basın yayın kuruluşlarında yer alan, aynı zamanda irtica.org isimli

sitede de yayınlanan, "İşte AKP'nin Meclisi, AKP'nin Türban Planı, AKP Türbana

Dolandı, Kız Yurdunda Zikir Sesleri. Fatih Camisinde Laiklik Karşıtı Gösteri. Cami

Önünde Cihat Çağrısı. Lisede Toplu Namaz, Yurtlarda Mescit DönemF gibi başlıklara

sahip yazıların AK Parti hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kapatma

davasının klasörlerinde delil olarak yer aldığı.
Sanık Mehmet İlker Başbuğ'un TSK içerisine sızan ve kimisi üst düzey konumlara kadar

ilerleyen Ergenekon Terör Örgütünün bu kurum içerisindeki yapılanmasının üst düzey

yöneticilerinden olduğu. Ağustos 2008-2010 tarihleri arasında Genelkurmay Başkanı

olarak görev yaptığı. 12 Haziran 2009 tarihinde İlticayla Mücadele Eylem Planının deşifre

olması üzerine, sanığın yurt dışında bulunması nedeniyle Genelkurmay Başkanlığına

dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner'in vekalet etmesine karşılık, İlticayla

Mücadele Eylem Planı ile ilgili soruşturma açılıp açılamaması noktasında dönemin

Genelkurmay İkinci Başkanı sanık Hasan Iğsız'm Genelkurmay Başkan vekili Işık

Koşaner'den değil yurt dışındaki İlker Başbuğ'u telefonla arayarak ondan emir aldığı ve

sonrasında konu ile ilgili soruşturma açıldığı, Flasan Iğsız'm yurt dışında bulunan İlker

Başbuğ'u arayarak onay alması ve bu yolla resmi hiyerarşi dışında hareket etmesi, askeri

hiyerarşi dışında örgütsel hiyerarşinin bir göstergesi olduğu, yine bu durumun karargahta

yürütülen tüm benzer faaliyetlerin İlker Başbuğ'un bilgi ve gözetiminde gerçekleştiğinin

de bir göstergesi olduğu,


2036 / 2271
Söz konusu belgenin ele geçiriliş tarihi, taslağı olan Proje isimli belgenin son kez

kaydedilme tarihi ve içerisinde yer aldığı dosyanın dönemin Genelkurmay Başkanına

sunulmak üzere isimlendirilmiş olması, ihbar mektubunda İrticayla Mücadele Eylem

Planının Hasan IğsızTn Genelkurmay İkinci Başkanlığı döneminde hazırlandığının

belirtilmesi, belgenin altında yer alan imzanın Dursun Çiçek'e ait olduğunun Adli Tıp,

Jandarma ve Emniyet Kriminal raporları ile sabit oluşu, sanığın yaptığı basın

açıklamasında bu belge için Kağıt Parçası tabirini kullanarak belgeyi itibarsızlaştırma

çabası, tüm bu süreçte sanık İlker Başbuğmn Genelkurmay Başkanı olması bir bütün

halinde değerlendirildiğinde, İrticayla Mücadele Eylem Planının taslak halde sanığa

sunulduktan sonra sanığın bilgisi dahilinde ve sanık Hasan IğsızTn kontrolünde sanık

Dursun Çiçek tarafından hazırlandığının anlaşıldığı,
Sözkonusu belgenin deşifre olmasından sonra karargahta mesai saatleri dışında acele ile

yapılan ve gece geç saatlere kadar devam eden, izinde bulunan personelin dahi göreve

çağrıldığı bu olağanüstü hadisenin sanığın bilgisi ve emri olmadan yapılmasının mümkün

olmadığı, sanığın emri ile tüm silme ve kırpma işlemlerinin gerçekleştiği.


Diğer sanıkların aşama ifadeleri, özellikle sanık Mehmet Eröz'ün 8.10.2012 tarihli

dilekçesindeki açıklamalarda andıcın sanık Mehmet İlker Başbuğ'un onayı ile yürürlüğe

girdiğine dair beyanları. Andıçın dağıtımı sırasında komuta katından onay alındığına

ilişkin sanık Cemal Gökçeoğlu tarafından yazılan üst yazı, yine andıçın onaylandığına dair

bilgi notu ile söz konusu andıçın sanık tarafından onaylandığının anlaşıldığı.
Sanığın Genelkurmay Başkanı olarak görevli olduğu dönemde de internet siteleri içerikleri

ve yayın politikalarının değiştiğine dair bir bilgi elde edilmediği ve benzer yayınların

devam ettiği, sitelerin mevcut içeriklerinin silinmeden önce ulaşılabilir olduğu, sanığın

göreve geldiği dönemde imkanı ve yetkisi olmasına rağmen bu site içerikleri ile ilgili

soruşturma yürütme ve bu içerikleri yayından kaldırma gibi bir gayretinin olmadığı,

sitelerin deşifre olmasından sonra suçtan kurtulma saikiyle sitelerin kapatılması emrini

verdiği,
İrticayla Mücadele Eylem Planının hazırlanması ve Erzincan ilinde uygulanmaya

başlanması, İrticayla Mücadele Eylem Planının deşifresi ile birlikte karargahta meydana

gelen evrak kırpma ve bilgisayar silme, psikolojik harekat amaçlı yayın yapan sitelerin

2008-2010 yılı faaliyetleri, bu sitelerin deşifre olması ve kapatılması, yine bu sitelerin yasa

dışı faaliyetlerine hukuki zırhı niteliğindeki andıcın hazırlanması eylemleri birlikte

değerlendirildiğinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde örgütlenen hukuk dışı bu yapılanmanın

bir yandan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya yönelik planlar hazırlayıp

bunları hayata geçirmek için faaliyet yürüttüğü diğer yandan bu faaliyetlerin deşifre olması

ile birlikte suç delillerini kararttığı ve gizlediği, halen yargılanması devam eden sanıkların

sanık Mehmet İlker Başbuğ liderliğinde örgütlendiği.


Kanun koyucunun Devlet aleyhine işlenen TCK 309, 311, 312 gibi maddelerdeki suçları

Terör Suçu olarak kabul ettiği, buna göre bu suçları işledikleri iddia edilenlerin terör suçu

sanığı olarak kabulünün gerektiği, bunun soruşturma makamlarının bulduğu, icat ettiği,

ürettiği bir kavram olmadığı, kanun koyucunun belirlediği bir kavram olduğu. Anayasal

düzene, Yasama Organı ve Yürütme Organına karşı işlenen bu tür suçların gerek işleniş

biçimi ve gerekse vahim sonuçları dikkate alınarak doktrinde, yazılı hukukta ve


2037 / 2271
uygulamada terör suçu olarak kabul edildiği, terörist söyleminin ise hukuki değil, basın

yayın organlarının kullanmayı tercih ettiği siyasi bir kavram olduğu,


Yakın siyasi tarihimizde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından demokrasiye ve milli

egemenliği halk adına kullanan organlara karşı değişik çeşit ve yoğunlukta müdahaleler

yapıldığı, her askeri darbe, askeri darbe teşebbüsü, muhtıra ve bildiri gibi eylemlerin

demokratik toplum düzenini derinden sarstığı ve telafisi yılları alan zararlar doğurduğu, bu

tür eylemlerin korkutuculuğu ve sindiriciliğinin toplumun değişik katmanlarındaki kişileri

ikircikli davranmaya ve evrensel insan haklarını görmezden gelmeye ittiği, bu gibi

müdahalelere yasa koyucunun belirlediği yaptırımların uygulanmamasının faillerin

hukuk dışı davranışlarını artırarak daha da pervasızca devam ettirmelerine neden olacağı,


Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı olan sanık Mehmet İlker Başbuğ'un,

yasama ve yürütme organı aleyhine işlenen suçlarla ilgili olarak yaptığı açıklamalarının

sade bir vatandaşın söylemi ile karşılaştırılamayacağı, hiyerarşinin en sert ve katı olarak

uygulandığı bir kurumun başında bulunan bir kişinin eylem ve söylemlerinin öncelikle

temsil ettiği kurum sonra da geçmişte bu konuda bir çok acı tecrübe yaşamış Hükümet ve

Yasama organı bakımından ifade edeceği anlamın açık olduğu,


Çağday hukukta bir Genelkurmay Başkanının bağımsız yargı organları tarafından icra

edilmekte olan soruşturma ve kovuşturma faaliyetlerini hedef alarak savaş gemisi üzerinde

"TSK'ya karşı yürütülmekte olan asimetrik psikolojik hareketa değinmek için özellikle

Oruç Reis Firkateynini seçtim, bunun özel bir anlamı vardır, herhalde bunu herkes açıkça

ne demek istediğimi de anlamaktadır" şeklinde bir beyanatta bulunmasının ağır bir hukuki

yaptırımı gerektirdiği, sanık Mehmet İlker Başbuğ'un yine bu basın toplantısı sonrası bazı

gazetecilere verdiği röportajdaki "Yeter yahu sabrımız taştı diyoruz. Sizde soruyorsunuz

taşarsa ne olur? diye , Ama işte bunlar sabrı taşırıyor. Ama bakın bütün bunlar benim

askerimin moralini bozuyor. Ben askerimin moralini bozan herkesle savaşırım. Ama şimdi

söyleyeyim , bu arkadaşları çokta sıkmasınlar" açıklamalarının, internet ortamında

yayınlanan ve Belçika'daki Askeri personel ile yaptığı görüşmede geçtiği kabul edilen

"...ve ancak bu demek değil ki olayları uzaktan seyrediyoruz anlamına gelmez tamam mı


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   297   298   299   300   301   302   303   304   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin