387
HASKEFÎ
hiriyye. nr. 6662); Halîl b. Muhammed el-Fettâl, Delâ'ilü'I-esrar (Dârü'1-kü-tübi'z-Zâhiriyye, nr. 9496 |l|; 59 |İI)|; Hasan b. İbrahim el-Cebertî. Islâhu'l-isfâr (namazın vacipleri bölümüyle İlgili bir risaledir; Dârü'İ-kütübi'z-Zâhirİyye, nr. 2682); İbrahim b. Mustafa el-Halebî, Tuhfetü'I-ahyâr (Dârül-kütübi'z-Zâhi-riyye, nr. 5246. 6644, 8191. 8441. 9153, 11137); Muhammed b. Abdülkâdir el-En-sârî. Nuhbetü'l-eikâi (l-IV. Dârü'1-kütü-bi'z-Zâhiriyye, nr. 2567-2570; eser ed-Dür-rü'1-Muh.tâfın çeşitli haşiyelerinin özeti mahiyetindedir). 2. ed-Dürrü'1-münte-kâ. İbrahim b. Muhammed el-Halebfnin (ö. 956/1549) Mülteka'i-ebhui adlı eserinin şerhidir. 1080 (1669) yılında telif edilen eserin Süleymaniye Kütüphane-si'nde (meselâ bk. Fatih, nr. 1809, Halet Efendi, nr. 147, Esad Efendi, nr 773} ve Dârü'l-kütübi'z-Zâhiriyye'de (M. Muti" el-Hâfız, I, 331-335) birçok nüshası mevcut olup defalarca basılmıştır (İstanbul 1302, 1309, 1310, 1311, 1317, 1319, 1321-1322, 1327, 1328). 3. İfâdotü'l-envâr. Ebü'l-Berekât en-NesefTnin (ö. 710/1310) fıkıh usulüne dair Menârü'l-envâr adlı eserinin şerhidir (İstanbul 1300). Kitap, Muhammed Saîd el-Burhânî'nİn (ö. 1966) ta'likiyle birlikte Muhammed Be-rekât tarafından da neşredilmiştir (Dı-mask i 413/1992). İbn Âbidîn bu esere Ne-semâtü'l-eshâr adıyla bir haşiye yazmıştır (İstanbul 1300; Kahire 1 328, 1 399). 4. Hazâ'inü'l-esrâr ve bedâ'iSı'l-efkâr. Haskefî'nin Tenvîrü'l-ebşâr'a yazmak istediği ve ed-Dürrü'1-muhtûr'öan daha hacimli olarak tasarladığı şerhin vitir ve nafile namazlar bahsine kadar yazılan kısmı olup eser müellifin vefatı sebebiyle yarım kalmıştır. Bir nüshası Dârü'l-kütübi'z-Zâhiriyye'de bulunmaktadır (nr 10104). 5. İhtişârü'l-Fetâva'ş-şûfiyye fî tarîkati'l-Bahâ'iyye. Fazlullah Muhammed b. Eyyûb el-Mâcevî'ye (ö. 666/ 1286) ait eserin muhtasarıdır (Dârü'l-kütübi'z-Zâhiriyye, nr. 1437). 6. Şerhu Katri'n-nedâ. Hişâm el-Burhânî*nin özel kütüphanesinde bir nüshası mevcuttur (Muhammed Berekât, s. 22).
HaskefTnin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: el-Cem* beyne Fetâvâ İbn Nüceym (Zeynüddin İbn Nüceym'in Feîâuâ'sının kendi oğlu ve Şemseddin et-Timurtaşî tarafından yapılan tertiplerinin birleştirilmiş şeklidir), Tef lika hlâ Şahîhi'i-Buhân, Ta'lika falâ Tefsîri'l-Beyzâvî (Bakara ve İsrâ sûreleri).
388
BİBLİYOGRAFYA :
Haskefî, ifâdatü'l-enoâr (nşr. Muhammed Berekât), |Dımaşk| 1413/1992, naşirin mukaddimesi, s. 18-23; Muhibbî. Hulâşatü'l-eşer, IV, 63-65; M. Halîl el-Murâdî, 'Arfü't-beşâm fî-men uütiye fetva Dımaşki'ş-Şâm (nşr. M Mutî'el-Hâfız-RiyâzAbdülhamîd Murâd), Dımaşk 1399/ 1979, s. 81-84; Serkîs, Mu'cem, I, 155, 778-779; HediyyetüV arifin, II, 295; feâhu'1-mek-nün, I, 428; Brockelmann, GAL, II, 404, 570; Suppl., II, 428, 643; Ziriklî. et-A'tâm, VII, 188; Kehhâle, Mu'cemü'l-mü'eUİftn, XI, 56; Abdü!-hay el-Kettânî, Fihnsü'l-fehâns, I, 347; M. Mu-tr el-Hâfız. Fifırisü mahtütati Dâri'l-Kütübi'z-Zâhiriyye: el-Fıkhü'l-Hanefî, Dımaşk 1400-1401/1980-81, I, 33-34, 67, 136-139, 293-294. 324-335, 340-341. 354-360, 416-417; II, 242-245; Abdülvehhâb İbrahim Ebû Süleyman. Kitâ-betü'l-bahşi'l-'ilmî, Cidde 1403/1983, s. 344; Ahmet özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 133-134; Cezzâr. Medâhilü'l-mü'elli-fın, s. 370-371; Sâlihiyye. el-Mu'cemü 'ş-şâmil, II. 204-205. rr]
mi Ahmet Özel
HASKÖY
İstanbul'da
Halic'in kuzey kıyısında
Beyoğlu ilçesine bağlı
tarihî bir semt.
L J
Kuzey ve kuzeybatıda Çevreyolu ile Sütlüce ve Halıcıoğlu semtleri, batıda ve güneyde Haliç kıyıları, doğuda Kasımpaşa semtiyle kuşatılmıştır. Semtin asıl merkezi Pîrîpaşa mahallesidir. 1934 yılında basılan İstanbul Şehir Rehberi'-ne göre Hasköy, şimdi her biri ayrı birer semt olan Sütlüce ve Halıcıoğlu mahalle-leriyle Keçecipîrî. Pîrîçavuş ve Çıksalın mahallelerini kapsayan bir nahiye idi.
Bizans döneminde V. yüzyıldan itibaren asilzadelerin yazlık ikametgâhlarını kurmaları İle önem kazanan Hasköy bölgesi, loannes Pikridİos'un burada yaptırdığı manastırdan dolayı Pikridion adını almıştır. Aynı yerde bir saray inşa eden asilzade Aravinthos'un (Arebindos) ismine izafeten Bizans döneminde "Arabant kasabası" da denilen semtin Hasköy adını, Fâtih Sultan Mehmed'in İstanbul kuşatması sırasında otağını bu bölgede kurmuş olmasından veya buradaki has bahçelerden aldığı söylenir. Bir başka görüşe göre Hasköy adı bölgenin en büyük kilisesi olan Paraskevi'den gelmiştir. Türk döneminde Parasköy diye anılan semtin adı zamanla Hasköy'e dönüşmüştür.
İstanbul'un en eski Musevî yerleşim bölgesi olan Hasköy'de Bizans döneminde Karâî Musevileri oturmaktaydı. Ka-raimler veya Karaylar olarak da bilinen bu grup, Orta Asya kökenli bir Türk boyu olup VI. yüzyılda Kafkasya'ya ve oradan da Ukrayna'ya göç ederek Hazarlar'ia kaynaşmıştır. 626 yılından itibaren Bizans'ın Hazar Devleti ile olan müsbet ilişkileri sonucu İstanbul'a gelmeye başlayan Karâîler Hasköy'e yerleştirildi. Burada kendi İnançlarına göre yer altında Kal ha Kadoş be Kuşta Bene Mikra (İstanbul Karâîieri'nin mukaddes sinagogu) adıyla inşa ettikleri sinagog halen ibadete açıktır. Hasköy. İstanbul'un Türkler tarafından fethinden sonra da bir Musevî mahallesi olarak gelişmesini sürdürdü. II. Bayezid, 1492 yılında İspanya ve Portekiz'den kovularak Osmanlı Dev-
leti'ne sığınan Sefarad yahudilerinin bir kısmını Hasköy'e yerleştirdi. Eminönü'n-de Yeni Valide Camii inşaatı başlayınca (1597) caminin arsasına sahip olan Karâî yahudilerine Hasköy'de evler verilerek buraya nakledildiler. Nakledilen kırk kadar aile ömür boyu vergiden muaf tutuldu.
Hasköy'de ilk önemli yerleşim, Kalaycı-bahçe (İliyos deresi) çevresindeki Keçe-cipîrî mahallesinin Haliç sahilinde yer alan Kiremitçiler mevkiinde olmuştur. Bizans döneminde Keramaria (çömlekçiler) adıyla geçen Kiremitçiler mevkiinde, XX. yüzyılın başlarına kadar Kalaycıbah-Çe deresi ağzında derenin çamuru ile yapılan seramik ve testilerin imal edildiği atölyeler yanında tuğla harman yerleri de vardı. 1940'lara kadar büyük bir ya-hudi nüfusunun yaşadığı Hasköy'den, İsrail Devleti'nin kurulması ve bölgenin de giderek cazibesini kaybetmesi üzerine büyük bir göç başlamış ve günümüzde yahudi nüfusu yok denecek kadar azalmıştır. Bugün Hasköy'de Karâîler'in inşa ettiği sinagogdan başka Rabbânî Mûse-vîleri'ne ait Maalem Sinagogu da ibadete açık bulunmaktadır. Ayrıca Çıksalın mahallesinde büyük bir alanı kaplayan yahudi mezarlığı yer almaktadır.
Yoğun yahudi nüfusu yanında Hasköy'de Bizans döneminden beri Rumlar da yaşıyordu. Rumlar'a ait en önemli kilise Ayia Paraskevi'dir. İmparator Teofi-los'un karısı Teodora tarafından yaptırılmış olan Ayios Panteleimon İse günümüze ulaşmamıştır. İlk inşası Bizans dönemine uzanan bu kilise ve halen ziyaret edilen Çıksalın (İne) Ayazmasi'nın yanı sıra ortadan kalkmış olan Karaağaç ve Ayia Panteleimon ayazmalarıyla zengin bir kültürü bünyesinde taşıyan Hasköy, XIX. yüzyıl sonlarına kadar Rum Orto-
doks dünyasının ruhban ve liderlerinin tatil bölgesi olarak kullanılmıştır. Ok-meydanı'na doğru uzanan vadi ortasında yer alan Paraskevi Mezarlığı patrikler, papazlar ve cemaatin ileri gelen temsilcilerinin gömüldüğü bir yerdi.
Hasköy'de XVII. yüzyılda Ermeni ve müslümanların da yaşadığı bilinmektedir. Evliya Çelebi, semtin bu yüzyıldaki durumunu anlatırken on bir yahudi mahallesinin yanında iki Rum, bir Ermeni ve bir de müslüman mahallesinin bulunduğunu kaydetmektedir. Onun verdiği bilgilere göre Galata kadılığına tâbi olan Hasköy'de 3000 civarında bahçeli ve çok katlı ev, içlerinde değerli malların satıldığı 600 kadar dükkân, çok sayıda boyahane, meyhane ve bozahâne bulunuyordu. Yahudilerin toplam nüfusu 11.000 civarında İdi. Hasköy bahçelerinde limon ve turunç dahil çeşitli meyveler yetiştiriliyordu. Bilhassa misket üzümü ve bu üzümden yapılan şarabı meşhurdu. Ayrıca bölgede Roma döneminden kalma bir hamamın kalıntısının bulunduğu bilinmektedir. Yine Evliya Çelebi'nin yazdıklarından Fâtih Sultan Mehmed'in fermanı ile çeşitli avlular, hamam, köşkler, odalar, sofalarla havuz ve şadırvanlar yapılarak bu bölgenin mâmur hale getirildiği anlaşılmaktadır. Osmanlılar döneminde Hasköy. Haliç sahilinin en büyük ve muhteşem sahilsarayı olan Tersane Sarayı ve sarayın içindeki Aynalıkavak Kasrı ile ünlü idi (bk. aynalıkavak sarayı). Yavuz Sultan Selim'den itibaren kurulmaya başlanan tersaneden Okmey-danı'na doğru Kasımpaşa sırtlarını kaplayan koru Osmanlı padişahlarının dikkatini çekmiş ve içine dönem dönem kasırlar inşa edilmiştir. Evliya Çelebi. Tersane Bahçesi olarak adlandırılan bu bahçeyi anlatırken ilk fidanlarını bizzat Fâtih ile Akşemseddin'in diktiği binlerce servinin burayı gölgelediğini, kuşların ötüşlerin-deki güzelliği, kayısı ve şeftalisinin lezzetini kaydeder. Fakat Tersane Bahçesi ve Aynalıkavak Kasn'nın XVIII. yüzyılın sonlarında önemini kaybettiği ve XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Tersane'ye yapılan eklemeler sırasında kasrın denizden içeride kaldığı anlaşılmaktadır. Hasköy'de bulunan en eski Osmanlı yapılan arasında. Fâtih Sultan Mehmed döneminde Handan Ağa tarafından yaptırılan ve III. Ahmed devrinde tekrar inşa ettirilen Handan Ağa Camii ile Kırmızı Minare adıyla bilinen ve 1455-1456'da inşa edilen Kiremitçi Ahmed Çelebi Camii bulunmaktadır. II. Bayezid döneminde Pîrî
HASKÖY
Mehmed Paşa'nın kendi adına yaptırdığı ahşap cami ile yanındaki hamamı günümüze ulaşmıştır. Mimar Sinan tarafından inşa edilen Turşucu Hüseyin Çelebi Camii, İstanbul'un son ahşap camilerinden biri olup minaresi II. Abdülhamid zamanında yenilenmiştir. Ayrıca inşa tarihi tesbit edilemeyen Hacı Şaban Camii de Osmanlılar'dan kalan eserler arasındadır. Aynalıkavak Kasrı duvarının hizasında bulunan 122S (1810) tarihli Hasköy Namazgahı, 1960'larda yerine benzin istasyonu yapılmak suretiyle ortadan kaldırılmıştır. Hasköy'de kurulan Abdülhâdî Efendi, Zincirli Ali Baba ve Fıstıklı tekkeleri günümüze ulaşmamıştır. Burada varlığı tesbit edilebilen on üç çeşmeden ancak yedisi bugüne kadar gelmiştir. 1524 yılında Yasef adında bir yahudi tarafından yaptırılmış olup İstanbul'un en eski kitâbeli çeşmelerinin başında yer alan çeşme ise son yıllarda yok edilmiştir. Semtin tek hamamı günümüzde konfeksiyon atölyesi olarak kullanılmaktadır.
Hasköy'de XVII. yüzyıl sonlarından itibaren küçük çaplı tersane ve atölyelerin inşa edildiği görülmektedir. Günümüzde Sanayi Müzesi olarak kullanılan Lenger-hâne'nin inşasıyla birlikte Hasköy'ün bir sanayi bölgesi olma yolunda ilk adım atılmıştır. Coğrafî zenginlikleri yanında İstanbul'da bulunan bütün dinî cemaatlerden birer örneği bünyesinde barındıran bu yörede nüfus ve sosyal hareketler çok hızlı ve yoğun olmuştur. Hasköy'de XIX. yüzyılın ünlü zengin ve bankerlerinden Abraham de Camondo tarafından kurulan Camondo Enstitüsü'nün okulu ile (1858-1889) merkezi Fransa'da olan Alliance Israelite okulu, İstanbul'da
HASKOY
ve Osmanlı Devleti içinde bulunan yahu-dilerin okuduğu ilk düzenli mektepler olmuş, Osmanlılar'da ilk tiyatro binası burada kurulmuştur. Camondo'nun neo-gotik üslûpta türbe biçimindeki büyük mezarı da çevre yolunun Haliç KÖprüsü'-ne inen yamacindadır [DİA, XIV, li9). 1852'de Mıgırdıç Cezayirliyan tarafından Hasköy'ün 380 metrelik bir köprü ile karşı sahildeki Balat'a bağlanması, bölgenin önemini ve o yıllardaki hareketliliğini ortaya koymaktadır. Yahudi Köprüsü olarak bilinen bu özel köprünün ömrü uzun olmamıştır. Ünlü Fransız yazarı Pi-erre Loti de İstanbul'a ilk gelişlerinden birinde Hasköy'deki bir evde kalmıştır. Son şekliyle 191ûyı!ında inşa edilen ve Papaz İskelesi olarak bilinen Hasköy İskelesi, 1994 başlarında yeni Galata Köp-rüsü'nün yapılmasından sonra yerinden sökülen eski Galata Köprüsü'nün Hasköy ile Balat arasına bağlanmasıyla birlikte işlevini yitirmiştir. 1861'de Şirket-i Hay-riyye gemilerinin onarımı için Halıcıoğlu'-na kadar uzanan küçük çapta tersane ve atölyelerin kurulması ve 1936-1950 yılları arasında Henri Post'un İstanbul planında Halic'in içini sanayi bölgesi olarak belirlemesi sonucu 1940-1970 yıllarında Hasköy hızla sanayi yapılarıyla dolmuş, bundan dolayı semtin ekolojisi ve nüfus dengesi bozulmuştur. Sanayi gelişmesinin yanında birtakım tabii afetler de nüfus dengesinin bozulmasında önemli rol oynamıştır.
Hasköy, tarihi boyunca sık sık meydana gelen yangınlar ve kolera salgınları ile dikkati çeker. 1804'te çıkan büyük yangında S00 ev ile 150 dükkân yanmıştır. 186S'te çıkan koleranın yaralan sarılmadan 1871 'de ikinci bir salgın patlak vermiştir. Okmeydanı'nda ve Rami Çiftliği'n-de kurulan çadırlara taşınan semt halkı buralarda karantinaya alınmıştır. 1913'-teki kolera salgını ise Hasköy'de yaşayan yahudilerin İstanbul'un başka semtlerine göç etmelerine sebep olmuştur. XX. yüzyılın başında Hasköy'de 25.000 yahu-di bulunurken asrın ortalarında nüfus hızla azalmıştır. 1974'te IH. Haliç Köprüsü'nün inşasıyla birlikte eski Halıcıoğlu mahallesi ortadan kalkmıştır. Günümüzde Hasköy, Haliç sahiline paralel uzanan Hasköy caddesi ile Kumbarahane caddesinin doğusunda kalan küçük dükkânların, iş yerlerinin, konutların üst üste yer aldığı sokaklanyla ve Anadolu'nun çeşitli yörelerinden göç edip gelen nüfusu İle yepyeni bir hüviyet kazanmıştır. 1988 yılından itibaren başlayan Haliç çevresini
390
düzenleme projesi kapsamında, Hasköy sahilinde yer alan sanayi yapıları ortadan kaldırılarak yeşil alanlar oluşturulması çalışmaları sürdürülmektedir.
BİBLİYOGRAFYA :
Evliya Çelebi. Seyahatname, 1, 413-415; Sey-yid Vehbi, Sûrnâme, İstanbul 1939, s. 13; Ay-vansarayi. Hadîkatü't-ceüâm', I, 303, 307, 309; Konstantinos. Konstanias Palea te keneo tera İtiperigrofı Konstantinupoles, Venetia 1820, s. 122-123; S. Vizantios. İ konstantinupolis, Atina 1862, M, 2-8; Mehmed Râif, Mir'ât-i İstanbul, İstanbul 1314, s. 550-555; Ahmed Refik [Altınay]. Hicrî On İkinci Asırda İstanbul Hayatı (1100-1200), İstanbul 1930, s. 46-160; a.mlf.. Hicrî On Üçüncü Asırda İstanbul Hayatı (1200-1255), İstanbul 1932, s. 28-31; Tanışık. İstanbul Çeşmeleri, II, 2, 16,44, 191, 198; R. Sanın. Costantinopte byzantine institut français de-tudes byzantines, Paris 1950, s. 416-417, 420, 421, 424, 426; A. Galanti, Fatih Sultan Mehmed Zamanında İstanbul Yahudileri, İstanbul 1953, s. 14; Abdülhak Şinasi Hisar, İstanbul ue Pierre Loti, İstanbul 1958, s. 63-67; Tahsin Öz. İstanbul Camileri, Ankara 1962, I, 67, 82, 87, 90, 115, 136; II, 38, 147; R G. İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul (trc. H. D. Andreasyan), İstanbul 1976, s. 96; Eremya Çelebi Kömürciyan, XVII. Asırda İstanbul Tarihi (trc H D Andreasyan), İstanbul 1988, s. 31-44, 198-268; R. Mantran. XVII. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul (trc. Mehmed Ali Kılıçbay - Enver Özcarı}, Ankara 1990, s. 65-67; Naim Güleryüz, İstanbul Sinagogları, İstanbul 1992, s. 95-99; E. Amicis. istanbul: 1874 (trc. Beynun Akyavaş], Ankara 1993, s. 74-78; Şaban Kuzgun. Hazar ue Karay Türkleri, Ankara 1993, tür.yer.; J. Deleon. Balat ue Çevresi Üzerine Bir Şehir Monografisi, İstanbul 1995; a.mlf., Ancient Districts on the Golden Horn, İstanbul, ts., s. 58-79; S. S. Hovhannes-yan. Payitaht İstanbul'un Tarihçesi (trc. E. Hançer), İstanbul 1996, s. 35; S. Şişman. "İstanbul Karaylan". İstanbul Enstitüsü Dergisi, III, İstanbul 1957, s. 97-102; Semavi Eyice. "Bizans Hastanelerine Dair", Taç, 1/3, İstanbul 1986, s. 11; a.mlf.. "İstanburda İhmal Edilmiş Tarihî Bir Semt Ayvansaray", a.e., 1/5 (19871. s. 33-45;T. Baruh, -Hasköy", Şalom, İstanbul 30.12.1992, s. 2; Süleyman Faruk Göncûoğlu. "Hasköy'de Az Bilinen Çinili Bir Cami: Handan Aga Camii", Sanatsal Mozaik Dergisi, sy. 25, İstanbul 1997, s. 34-37; İstanbul Kültür oe Sanat Ansiklopedisi. İstanbul 1985, IV, 1900-1901; Gülsüm Tanyeli - Vegân Kâhya. "Ayvansaray Köprüleri", DBİst.A, 1, 495-496; "Hasköy", a.e., IV, 10-1 l.ı—ı
IffiJ Süleyman Faruk Göncûoğlu
F HASKÖY ~"
Günümüzde Bulgaristan'da Haskovo adıyla bilinen
eski bir Osmanlı kaza merkezi.
L J
Bulgaristan'ın güneyinde Rodop dağlarının kuzey eteklerindeki ova üzerinde yer almaktadır. Osmanlı döneminde adı, Hasköy'ün yanı sıra Uzuncaova (Uzunca-
âbâd) şeklinde de geçer. Hasköy isminin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemektedir. Fakat bunun, bölgenin fethinden sonra üst seviyedeki bir devlet görevlisine has olarak tahsis edilmesinden kaynaklandığı sanılmaktadır. Uzuncaova adı ise bu yerleşme yerinin bulunduğu ovadan gelmektedir.
Hasköy'ün kuruluş tarihi ve Osmanlı-lar'dan önce burada bir iskân yerinin bulunup bulunmadığı hakkında bilgi yoktur. Ancak çok eski bir tarihe sahip olmadığı ve 1361'de Edirne'nin Osmanlı idaresine girmesinden sonraki yıllarda bir köy olarak ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Edirne'den Filibe'ye giden anayol üzerinde yer alması sebebiyle kısa zamanda gelişme gösterdiği anlaşılan Hasköy, Rumeli eyaletinin Çirmen sancağına bağlı bir kaza merkezi oldu. Şehrin Fâtih Sultan Mehmed dönemine ait tahririne göre burası on iki mahalleli. 150 hâne (yaklaşık 750 kişi) nüfuslu orta büyüklükte bir kasaba idi(BA,MAD, nr. 35, vr. 18a-20a). Tamamı müsiümanlardan oluşan kasaba ahalisi Hacı Mahmud, îsâ Fakih, Sofular. Saraç İnebey. Saraç Mûsâ, Hacı Kayalı, Cüllâh. Hacı İsmail, Kadı, Debbâğlar, Hacı Bayezid ve Dervişan adlı mahallelerde ikamet etmekteydi. Şehirleşmenin temel unsuru olan mahallelere sahip olmakla birlikte halkının çiftçi statüsünde kaydedilmesi buranın ziraî özelliğinin bir göstergesidir. Nitekim defterde, şehirde yaşayan halkın otuz iki hanesi "çift" ve altmış iki hanesi "bennâk" olarak yazılmıştır. Dolayısıyla buranın vaktiyle bir köy şeklinde kurulduğu ve zamanla kasaba haline geldiği, bu geçiş döneminin de Fâtih Sultan Mehmed zamanında gerçekleştiği söylenebilir.
XVI. yüzyılda kasaba gelişmesini sürdürdü. 1515'te Hasköy'ün mahalle sayısı yedi ve nüfusu 274 hâne (1400 kişi civarında) idi (BA. TD, nr. 50, s. 74-78). Mahalle sayısının azalması, nüfusun iki katına ulaşan artışına paralel olarak Fâtih döneminden sonra kasabanın fizikî bakımdan yeniden şekillendirilmesinden kaynaklanmış olmalıdır. Zira bu tarihte Cami ve Kethüda Balı adlı iki yeni mahallenin adına rastlanırken daha önce mevcut Hacı Mahmud. îsâ Fakih, Saraç Mûsâ, Kadı, Debbâğlar ve Dervişan mahallelerinin ortadan kalktığı tesbit edilmektedir, önemli bir fizikî değişikliği gösteren bu durumun tabii felâket, hastalık veya başka bir sebeple kasabanın yer değiştirmesi sonucu ortaya çıktığı düşünüle-
bilir. Ayrıca Fâtih Sultan Mehmed dönemindeki Sofular ve Saraç İnebey mahalleleri de adları değişmeksizin birleştirilmiştir. Bunun yanı sıra aynı dönemdeki Cüllâh ve Hacı İsmail mahalleleri ise isimlerinin yanında ikinci bir adla anılmaya başlanmıştır. Bunlardan ilki Haraççı, diğeri Tekye adıyla kaydedilmiş ve muhtemelen eski mahalle yakınında bir yer değişikliğinden dolayı iki adla anılmışlardır.
Hasköy'ün şehirleşmesinde görülen bu değişme ve gelişme zamanla ahalisinin hukukî statüsüne de yansıdı. Bunun sonucunda Fâtih Sultan Mehmed döneminde önemli bir sayıya sahip olan çift ve bennâkler giderek azaldı ve bu sayı 1515'-te beş bennâk, iki çabaya kadar düştü. Bununla birlikte 1530'da Avusturya elçilik heyetiyle İstanbul'a gelirken Hasköy'e uğrayan B. Curipeschitz burasını Uzuno-va adıyla ve Osmanlı padişahlarının avlandığı bir köy olarak kaydeder (Yolculuk Günlüğü 1530, s. 41).
1530'da Hasköy'ün mahalle sayısı yine yedi ve nüfusu 192 hâne ile 108 mücer-redden (yaklaşık 1100 kişi) müteşekkildi (BA, TD, nr. 370. s. 337). Bu tarihteki mahalle isimleriyle 1515'teki mahalle isimleri arasında pek bir fark yoktur. Sadece 1515te Hacı İsmail adıyla da anılan Tekye mahallesi burada Hacı Yûnus şeklinde kaydedilmiştir. Ancak kasabanın nüfusunda 1515'e nisbetle bariz bir düşüş görülmektedir. Bu durumun sebebi hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamakla birlikte ovada yer almasının bunda etkili olduğu söylenebilir. XVI. yüzyılın son çeyreğinde Hasköy'ün durumunda önemli bir değişme olmadı. III. Murad dönemine ait tahrir defterine göre burada yine yedi mahalle bulunuyordu. Nüfusu ise 252 neferden (1150 kişi civarında) ibaretti (BA, TD, nr. 651, s. 115-119). Mahalleler arasına Osmanlı Fakih adında yeni bir mahalle kaydedilirken daha önceki yıllarda mevcut Hacı Kayalı mahallesinin ortadan kalktığı görülmektedir.
Fâtih Sultan Mehmed döneminde Has-köy'de daha çok tarıma dayalı ekonomi hâkimdi. Bunun yanında kasabada bazı meslek ve sanat dallarıyla uğraşanlar da vardı. Bunlar arasında özellikle dericilik ve deri sanatıyla ilgili zenaat kolları oldukça gelişmişti. Bunun bir işareti olarak bu dönemdeki mahallelerden biri Debbâğ-lar adını taşımaktaydı. Ayrıca bu mahalle sakinleri içinde dericilerin veya bütün esnafın yöneticisi durumunda olan bir
ahî baba bulunuyordu. Dericilikle ilgili sanat dalları arasında daha çok pabuççuluk, saraçlık ve kürkçülük ön plandaydı. Bu arada terzi, sabuncu, keçeci, nalbant, kinci, ipekçi, boyacı ve hasırcı gibi meslek ve sanat dallarıyla uğraşanlar da mevcuttu. Bu meslek ve sanat dalları. XVI. yüzyıl boyunca tarıma dayalı ekonominin yanı sıra çeşitlenerek gelişmesini sürdürdü. Ayrıca burası bir bozahâne ile pek çok malın alınıp satıldığı bir pazara sahipti (BA, MAD, nr. 35, vr. 20s; BA, TD, nr. 50, s. 78; nr 370. s. 337). Kasabada 1530 yılında bir cami ile altı mescid bulunmaktaydı (BA, TD, nr. 370, s. 337).
Hasköy XVII. yüzyılda önemli bir hadiseye sahne olmadı. Kâtib Çelebi, bu yüzyılın ortalarında Hasköy'ün coğrafî yeriyle ona komşu şehir ve kasabaları kaydettikten sonra Edirne'den itibaren üçüncü menzilde yer aldığını yazmaktadır. XVIII. yüzyılda Hasköy'den bahseden P. L. İnci-ciyan ise havasının ve suyunun sağlığa elverişli olmaması sebebiyle burada sıtma hastalığının yaygın olduğunu, halkın bu hastalığa karşı korunmak için bol bol soğan yediğini ve gecenin ayazında soğutulmuş soğanlı su içtiğini belirtir. Ayrıca Koca Sinan Paşa'nın. 1592'de Macar-lar'a karşı yaptığı sefer esnasında halkın isteği üzerine buraya İki kervansaray, iki hamam, dükkânlarla cami ve imaret yaptırdığını yazar. Bunun yanında eylül ayı içinde burada iki gün süreli bir panayır kurulduğuna işaret eder.
XIX. yüzyılda Edirne vilâyeti içindeki panayırlar arasında önemli bir yere sahip olan Hasköy, bu yüzyılın ortalarından itibaren idarî bazı değişikliklere uğradı. 1864'te Filibe'ye bağlı kaza merkezlerinden birini teşkil ediyordu. Nüfusu da XIX. yüzyılın ikinci yarısında 6000 civarında bulunuyordu. Bu nüfusun 2500 kadarı Türk, 3500 kadarı gayri müslimdi. Türk nüfusun azalması ve gayri müslim nüfusun önemli ölçüde artması bölgede başlayan siyasî olaylarla ilgili olmalıdır. Şehir, 1875'te Rusya'nın Bulgarlar'a kurdurduğu ihtilâl cemiyetlerinin faaliyetleri ve 1877-1878 Osmanlı -Rus Savaşı esnasındaki olaylardan oldukça etkilendi. Bu savaştan sonra 1878'de imzalanan Berlin antlaşması ile muhtar bir Bulgaristan Prensliği ve Doğu Rumeli vilâyeti kurulunca Hasköy Doğu Rumeli vilâyetinin sınırlan içinde kaldı. 1880'de idarî bakımdan bu vilâyetin sancaklarından birini teşkil etti. Burası, merkez kazası olan Hasköy'den başka Hacıilyas, Kırcaali ve Har-
HASLUCK, Frederick vvilliam
manii adlı kazalara sahipti. Ancak 1885'-te Bulgaristan Prensliği, Doğu Rumeli vilâyeti topraklarını sınırlarına katınca Hasköy de bu prensliğe dahil edildi.
1912-1913 Balkan savaşları sırasında Trakya ve Makedonya'dan gelen Bulgarlar Hasköy'de iskân edildi. Bu sırada şehirdeki Türk evlerinin önemli bir kısmı yağmalandı ve tahrip edildi. Buna rağmen bölgede önemli bir Türk unsuru kaldı. Hasköy 1956'da 38.812, 1972'de 73.182 ve 1986"da 86.204 nüfusa sahipti. Rodop bölgesinin mal deposu durumunda olan Hasköy. karayolları kavşağı ve demiryolları durağı üzerinde yer alır. Şehirde özellikle pamukla sigara, şeker ve makine parçalan üretilir. Ayrıca şehir yakınında kaplıcalar mevcuttur.
BİBLİYOGRAFYA :
BA. MAD, nr. 35, vr. 18--20"; BA. TD, nr. 50, s. 74-78; nr. 370, s. 337-342; nr. 651, s. 115-119; B. Curipeschitz, Yolculuk Günlüğü 1530 (trc. Özdemir Nutku), Ankara 1977, s. 41; Kâtib Çelebi, Cihânnümâ, Österreİchİschen Mationalbib-liothek, mxt. nr. 389, vr. 62b; GÖkbilgin, Edirne ve Paşa Liuâsı, bk. İndeks; H.-J. Kornrumpf, Die Territorialuertvaltung im östiictıen Teil der europaischen Türkei uom Ertass der Vilayet-sordnung (1864) bis zum Berliner Kongress (1878) nach amtlichen osmanischen Veröf-fentlichungen, Freiburg 1976, bk. İndeks; M. Kemal özergin. "Rumeli Kadılıkları'nda 1078 Düzenlemesi", Ord. Prof. İsmail Hakkt (Jzun-çarşıtt'ya Armağan, Ankara 1976, s. 276; Ay-verdi, Avrupa'da Osmanlı Mimari Eserleri IV, s. 45; M. Türker Acaroğlu, Bulgaristan'da Türkçe Yer Adlan Kılavuzu, Ankara 1986, s. 180; Güler Kıvrak, XIX. Yüzyılın İlk Yansında Edirne Gümrüğü (yüksek lisans tezi. 1989. İÜ Sosya! Bilimler Enstitüsü, Tarih Bölümü), s. 51-52; Mahir Aydın, Şarki Rumeli Vilâyeti, Ankara 1992, bk. İndeks; P. L. İnciciyan - H. D. Andreasyan, ■'Osmanlı Rumeüsi'nin T^rih ve Coğrafyası", GDAAD, sy. 4-5 (1976), s. 134-135; Yusuf Ha-laçoğlu, "XVI. Yüzyılda Sosyal, Ekonomik ve Demografik Bakımdan Balkanlar'da Bazı Osmanlı Şehirleri", TTK Belleten, LI1I/207-208 (1989), s. 637-676; Kâmûsü'l-a'lâm, III, 2011-2012. r-, .
Dostları ilə paylaş: |