Eserleri. 1. Edebü'l-lfâdî*. Hanefî mezhebinde muhakeme usulüne dair günümüze ulaştığı bilinen ilk eserdir. Hakkında ondan fazla şerh yazılmış olup [Keş-
fü'z-zunûn, I, 46-47; Sezgin, 1, 437-438) bunlardan özellikle Cessâs (nşr. Ferhat Ziyâde, Kahire 1979; nşr. Es'ad Trabzûnî el-Hüseynî, Kahire 1400/1980) ve Sad-rüşşehîd'in (nşr. Muhyî Hilâl es-Serhân, I-1V. Bağdat 1397-1398/1977-1978; nşr. Ebü'1-Vefâ el-Efgânî ve Ebû Bekir Mu-hammed el-Hâşimî, Beyrut 1414/1994) şerhleri önemlidir. Abdülvehhab Öztürk Hassâf ve bu eseri üzerinde bir doktora çalışması yapmıştır (bk. bibi). 2. Ahkû-mü'1-valff {Ahkâmü'l-eulfâf) (Kahire 1322). Çağdaşı Hilâl er-Re'y'in aynı adı taşıyan eseriyle birlikte sahasının klasik-
HASSÂF
leşmiş kitapları arasında yer alır. Hanefî âlimlerinden Nâsıhî, Cemâleddin el-Ko-nevî ve Burhâneddin et-Trablusî bu iki eseri cem' ve ihtisar etmişlerdir [Keşfü'z-zunün, 1, 21, 80; Sezgin, I, 435-437). TYab-lusî. Hassâf m eserini ihtisar edip Hilâl'in eserinden ilâveler yapmak suretiyle el-İscâf fî ahkâmı'1-evkâf adlı kitabını kaleme almıştır (Bulak 1292; Kahire 1320). 3. Kitâbü'l-Hiyel (Kahire 1316; nşr. ]. Schacht, Hannover 1923). Bazı yasak fiillerin şekil bakımından hukuka uygun olan muameleler vasıta kılınarak işlenmesini konu alır. 4. Kitâbü'n-Naf a-küt. Sadrüşşehîd'in şerhiyle birlikte basılmıştır (Haydarâbâd 1349; nşr. Ruhi Özcan. bk. bibi.; nşr. Ebü'1-Vefâ el-Efgânî, Beyrut 1404/1984). 5. Kitâbü'r-Rı-dâç. Süt kardeşi i ğiyle ilgili hükümlere dairdir. Bilinen tek yazma nüshası Mu-rad Molla Kütüphanesi'nde bulunan eser (nr. 731/4, vr. 94M203), bu nüshası esas alınarak Sadettin Kalpakçı tarafından neşre hazırlanmıştır (bk. bibi.).
Hassâf in kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: eş-Şürûtü'1-kebîr, eş-Şürûtü'ş-şağir, el-Mehâdır ve's-si-cillât, Kitâbü'I-İköle, Kitâbü'l-Haiâc, el-Menâsik, Kitâbü'1-*Aşır ve ahkâ-mühû, Kitâbü Zerci'i-Kacbe ve'i-mes-cidve'1-kabr, Küâbü'l-Veşâyâ, Kitâbü İkrâri'l-verese bcfzuhum Ii-bacz.
BİBLİYOGRAFYA ;
İbnü'n-Nedim. e/-Fı7ıris£{Teceddtid), s. 259; Hüseyin b. Ali es-Saymerî, Ahbâru Ebî Hanîfe ue aşhâbih, Haydarâbâd 1394/1974, s. 158; Zehebî. Actâmü'n-nübelâ\Xm, 123-124;a.mlf., Târîhu'l-İslâm: sene 261-280, s. 87-88; Safe-dî, et-Vâft, VII, 266-267; Kureşî, et-Cevâhirü'l-mudıyye, 1, 230-232; İbn Kutluboğa. Tâcü't-te-râcim, s. 7; Taşköprizâde. Mİftâhu's-sacâde, II, 276-277; Temîmî, et-Tabakâtû's-senİyye, 1,418-419; Keşfü'z-zunûn, 1, 21, 46-47, 80, 695, 1046, 1395, 1400; Leknevî. et-Feuâldü'l-behİy-ye, s. 7, 29-30; a.mlf., en-!İâfiıu'l-keblr (Şey-bânî, el-Câmi'u'ş-şağir içinde), Beyrut 1406/ 1986, s. 8, 10; Serkîs, Muccem, I, 824; Sezgin, GAS, I, 435-438; M. Zâhid el-Kevserî, Hüsnü't-tekâdl fi sîreti'Nmâm Ebî Yûsuf el-Kâdî, Humus 1388/1968, s. 103, 109; Sadeddin Kalpakçı, Hassâf: Hayati, Eserleri ue er-Ridâ Adlı Eserinin Tahkiki (mezuniyet tezi, 1976, Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi); Ruhi özcan. "Husâmu Şehîd'in Şerhiyle İmam el-Has-sâf'ın En-nafakât Kitabı", İslâmi İlimler Fakültesi, Prof. Dr. M. Tayyib Okiç Armağanı, Ankara 1978, s. 171-224; Abdülvehhab öztürk. islâm Hukukunda et-Hassâf'm Yeri ue Ede-bü'l-Kâdî Adlı Eseri (doktora tezi, 1982, AÜ İlahiyat Fakültesi); Ahmet özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 28-29.
İm Abdülvehhab Öztürk 395
HASSAN b. ATIYYE
HASSAN b. ATIYYE
( İÂlafi , )
Ebû Bekr Hassan b. Atıyye el-Muhâribî (ö. 130/748 [?])
îlk zâhid ve muhaddislcrden.
Basralı veya Beyrutlu olduğu rivayet edilir. Dımaşk'ta yaşadı. Hadis ilmiyle meşgul olan Hassan. Ebû Ümâme el-Bâhilî, Saîd b. Müseyyeb, Abdurrahman b. Sabit, Hâlid b. Ma'dân ve Nâfı'den rivayette bulundu. Kendisinden hadis rivayet edenlerin en meşhuru Evzâî'dir. Yahya b. Maîn ve Ahmed b. Hanbel onun güvenilir bir râvi olduğu konusunda birleşirler.
Zühd ve takva konusundaki titizliği yanında rivayet ettiği hadisleri hayatına uygulama konusunda da hassasiyet gösteren Hassan, bir kişinin kendi koyununun sütünden muhtaçları da faydalan-dırmasının sevap olduğunu bildiren hadisi (Buhârî, "Hibe", 35) duyar duymaz sahip olduğu koyunun sütünü komşusuyla nöbetleşe sağmaya başlamıştı. Bid'at-lardan kaçınır, ikindi namazından sonra mescidin bir köşesine çekilip akşam vaktine kadar zikirle meşgul olurdu. Ona göre sünnete uygun olarak kılınan İki rek'at namaz sünnete uygun olmayan yetmiş rek'attan daha hayırlıdır. Çarşıda karşılaştığı bir rahip ona ve kendisine dua edince "âmin" demiş, yanındakilerin hayretlerini ifade etmeleri üzerine. "Allah belki rahibin kendisi için yaptığı duayı kabul etmeyebilir, fakat benim hakkımdaki duasını kabul etmesini umuyorum" diye cevap vermiştir (Ebû Nuaym, VI, 73).
Bazıları Hassân'ın Kaderiyye'den olduğunu söylemişse de (İbn Manzûr, VI, 306) Evzâî, meşhur Kaderiyeci Gaylân ed-Dı-maşki'nin Hassan b. Atıyye'ye kendi fikirleriyle ilgili kanaatini sorduğunu, onun da, "Her ne kadar dilim sana cevap bulmakta yetersiz kalıyorsa da gönlüm dediklerini inkâr ediyor" şeklinde karşılık verdiğini söyleyerek (bk. Ebû Nuaym, VI, 72) hakkındaki bu iddianın doğru olmadığını belirtmiştir.
BİBLİYOGRAFYA :
Buhârî. "Hibe", 35; a.mlf., et-Târihu'l-kebîr, !ll, 33; İbn Ebû Hatim, el-Cerh ve't-ta'dîl, III, 236; Ebû Nuaym. Hilye, VI, 70-79; İbnü'l-Cevzî, Şıfata'ş-şafue, IV, 222; İbn Manzûr. Muhtaşaru Tarihi Dtmaşk, VI, 305-306; Mizzî, Tehzîbü't-Kemâl, VI, 34-40; Zehebî, A'lâmü'n-nübelâ'', V, 466-468; a.mlf.. Mtzanü'l-i'tidâl, I, 479; Sa-fedî. el-Vâfî, XI, 363;İbnû'l-Murtazâ, Tabakâ-tü'l-Mu'tezüe, s. 136; İbn Hacer, Tehzîbü't-Teh-zîb, II, 251; ŞaYânî, et-Tabakât, 1, 39.
İKİ Mehmet Demirci 396
HASSAN b. GÜMÜŞTEGİN
Hassan b. Gümüştegin
et-Türkî el-Ba'lebekkî
(ö. 549/1154-55)
Menbîc hâkimi.
Atabeg İmâdüddin Zengî ve oğlu Nû-reddin Mahmud Zengî'nin önde gelen Türk beylerinden olan Hassân'ın doğum tarihi bilinmemektedir. Kaynaklarda, Sİ6 (1122-23) yılından itibaren bir kumandan olarak yaptığı faaliyetler kaydedil-mekteyse de ne zaman Menbic hâkimi olduğu, kendisine niçin Ba'lebekkî nisbe-sinin verildiği ve babası Gümüştegin'in kimliği hakkında bilgi bulunmamaktadır. Bu dönemde Ba'lebek'te Gümüştegin adlı bir Türk beyinin valilik yaptığı bilinmek-teyse de onun Hassân'ın babası olduğuna dair bir kayıt yoktur.
Hassan b. Gümüştegin hakkında bilgi veren ilk müellif olan Azîmfnin, Muhad-ded Kalesi'nin Menbic hâkimi Hassan tarafından 516 (1122-23) yılında ele geçirildiği şeklindeki rivayetinden [Târih, vr. 200a) onun bu olaydan daha önceki bir tarihte Menbic'e sahip olduğu sonucu çıkmaktadır. Ancak Urfa Kontu I. Joscelin'in 1119 -1120 kışı ile 1120 ilkbaharında Vâ-dübutnân, Menbic ve Nakire'yi hedef alan yağma akınları karşısında çaresiz kalan bölge halkının Mardin'de bulunan Artuk-lu Beyi Necmeddin İlgazi'ye başvurarak kendisinden yardım istedikleri göz önüne alınırsa Hassân'ın 1120 İlkbaharı ile 112Z yılı arasındaki bir tarihte Menbic'e sahip olduğu söylenebilir.
Necmeddin İlgazi'nin ölümünden sonra (Kasım 1122) Artuklu ailesinin en nüfuzlu ve kudretli şahsı olarak ön plana çıkan yeğeni Belek b. Behrâm, Halep'e hâkim olduktan sonra Harput ve Harran'ın yanı sıra bu bölgenin idaresini de eline almış, yıllardan beri Haçlılar'a karşı sürdürdüğü mücadeleye devam ederek 1124 yılı Mart-Nisan aylarında Azâz üzerine yürümüş ve şehirden çıkan Frank garnizonunu yenilgiye uğratmıştı. Belek, Azâz bölgesine yaptığı başarılı akından hemen sonra 518 Saferinde (Nisan 1124) bilinmeyen bir sebeple Menbic hâkimi Hassan b. Gümüştegin'e kızarak amcazadesi Timurtaş kumandasında bir orduyu Menbic'e gönderdi ve kendisine, Hassân'ı Tel Bâşir bölgesine yapılacak bir yağma akınına katılmaya davet etmesi-
ni, şehirden çıkınca da tutuklamasını emretti (İbnü'1-Adîm, Zübdetü'l-haleb, II, 218 vd). Timurtaş bu emri uygulayarak Hassân'ı yakaladı ve Artuklu birlikleri Menbic'e girdi. Hassân'ın kardeşi îsâ, ağabeyine yapılan işkenceye rağmen iç kaleyi Timurtaş'a teslim etmedi. Bunun üzerine Belek, Hassân'ı Palu Kalesi'ne hapsetti ve bizzat Menbic'e gelerek kaleyi kuşattı. Zor durumda kalan îsâ, Urfa Kontu I. Joscelin'e mektup yazdı ve kendisini Belek'in elinden kurtardığı takdirde ona vergi ödemeyi vaad etti (Süryânî Mikhail, II!, 212). Joscelin, yanında keşiş Geoffroy'un Maraş kuvvetleriyle Dülük. Ayıntab ve Ra'bân Kontu Mahuis'in askerleri olduğu halde Urfa ve Antakya birlikleriyle Menbic'e yürüdü. Ancak yapılan savaşı Belek kazandı )5 Mayıs 1124) ve Haçlılar dağılıp kaçtılar. Ertesi gün kuşatmaya devam eden Belek, surları dövmek için mancınıkları yerleştirecek uygun yer tesbit etmeye çalışırken kaleden atılan bir okla ağır şekilde yaralandı ve aynı gün öldü. Mirası yeğenleri arasında paylaşıldığında Palu Kalesi"ni alan Dâvûd b. Sökmen burada tutuklu bulunan Hassân'ı serbest bıraktı. Yeniden Menbic'e dönen Hassan, 1127 yılında Aksungur el-Porsu-kî ve oğlu İzzeddin Mes'ûd'un ölümünden sonra Halep'in hâkimiyetini ele geçirmek İçin Tuman, Kutluğaba ve Süleyman b. Abdülcebbâr arasındaki kavgaya son verip taraflar arasında bir çözüm bulabilmek amacıyla Bizâa (Buzâa) şehri hâkimiyle birlikte Halep'e gitti, fakat başarılı olamadı.
Musul Valisi İmâdüddin Zengî, zor durumdaki Halep'ten gelen yardım çağrısı üzerine önce buraya bir birlik gönderdi, daha sonra kendisi de Halep'e doğru yola çıktı (1128). Bu yolculuğu sırasında Menbic ve Bizâa şehirleri İmâdüddin Zengf-ye itaatlerini arzettiler. Bu tarihten itibaren Hassan, İmâdüddin'in, daha sonra da oğlu Nûreddin'in sadık bir kumandanı olarak görev yaptı. Hassan, Artuklular'a duyduğu kızgınlık sebebiyle gönüllü olarak İmâdüddin'in hizmetine girmiş olmalıdır. Çünkü İmâdüddin Artuklular'ın en şiddetli rakibiydi.
Hassan b. Gümüştegin. İmâdüddin Zen-gfnin Irak'ta bulunduğu 1131-1135 yılları arasında ona Halep'te vekâlet eden ünlü Türk kumandanı Seyfeddin Savar ile birlikte 1134 yılında Urfa Kontu II. Joscelin'in kuvvetlerine hücum etti. Haçlılar'ın büyük çoğunluğu öldürüldü, bir kısmı da
esir alındı. Sonraki yıllarda Haçlılar'la yapılan savaşlarda Hassân'ın adı kaynaklarda zikredifmiyorsa da olayların akışına bakarak onun da diğer kumandanlar gibi Zengfnin hizmetinde bu mücadeleler içinde yer aldığı söylenebilir.
Hassan b. Gümüştegin, Urfa Kontlu-ğu'na kesin darbeyi vurmaya hazırlanan ve 1144 yılı Kasım ayı sonunda şehri kuşatmaya başlayan İmâdüddin Zengî'nin maiyetinde Urfa'nın fethine katıldı. Ur-fa'yı kuşatan Zengî'nin ordusunda bulunan kumandanların adlarını ve birliklerin yerleşme düzenini kaydeden tek kaynak Anonim Süryânî Veköyi'nâmesînden (bk. JRAS11933), s. 282), onun şehrin iç kalesinin karşısına düşen mevkide çadırını kurduğu öğrenilmektedir. Hassân'ın adı, kaynaklarda bundan sonra 1146 yılında Zengî'nin Ca'ber Kalesi'ni kuşatması dolayısıyla geçmektedir. Zengî, Ukaylî-ler'den Mâlik b. Sâlim'e ait olan Ca'ber Kaiesi'nin kuşatılması uzayınca Hassân'ı kalenin hâkimine elçi olarak yollayıp kalenin teslimini sağlamaya çalışmış, fakat kale hâkimi teslim olmayı kabul etmemiştir. Hassan geri dönüp Zengî'ye durumu bildirdikten birkaç gün sonra Zengî köleleri tarafından uyurken öldürülünce (5-6 Rebiülâhir 541/14-15 Eylül 1146 gecesi) kuşatma kaldırılmıştır.
Zengfnin ölümü üzerine, kuşatma sırasında yanında bulunan oğlu Nûreddin Mahmud yakın adamları tarafından Ha-lep'e götürülerek burada hükümdar ilân edileli. Zengî'nin diğer oğlu Seyfeddin ise Musul'a hâkim oldu. Bundan sonraki yıllarda Hassan b. Gümüştegin Nûreddin'in hizmetine girdi. Zengî'nin ölümünü fırsat bilen ve Urfa'nın yerli hıristiyan halkı ile anlaştıktan sonra 1146 Ekim ayı sonlarında Urfa'yı tekrar ele geçirmek üzere şehre giren 11. Joscelin'in bu teşebbüsü karşısında Nûreddin Halep kuvvetleriyle Urfa'ya geldiğinde Hassan b. Gümüştegin de Menbic birlikleriyle Urfa'ya gidip şehrin geri alınmasında Nûreddin'e yardımcı oldu. Hassân'a bağlı birlikler ve Türkmenler şehri yağmaladıkları gibi birçok kişiyi öldürdüler ve Urfa'ya kendilerine mensup bir topluluk yerleştirdiler.
1150 yılında II. Joscelin'in Nûreddin'in adamları tarafından yakalanıp Halep'te hapse atılmasından sonra Nûreddin Urfa Kontluğu'ndan geriye kalan kaleleri birer birer zaptetmeye başladı. Önce 18 Re-bîûlevvel 54S'te (15 Temmuz 1150) Azâz ele geçirildi. Haçlılar bir taraftan Halep Hükümdarı Nûreddin Mahmud'un, diğer
taraftan Anadolu Selçuklu Sultanı Me-sud'un saldırılarına karşı bölgeyi savunmanın mümkün olmadığını anlamışlar ve Bizans İmparatoru I. Manuel Komne-nos'un bu araziyi satın almak üzere yaptığı teklifi kabul ederek birçok kaleyi imparatora satmışlardı. Ancak bölgenin Bizans'a intikali Türk hücumlarını durdurmadı. Nûreddin 1150-115l'de Râven-dân. Kürûs. Burcürrasâs kalelerini zaptetti. Tel Bâşir ise bir süre direndikten sonra 25 Rebîülevvel 546'da (12 Temmuz 1151) Hassan tarafından teslim alındı. Hassan kaleyi aldıktan sonra tahkim edip içine yıllarca yetecek kadar erzak depoladı. İbnü't-Kalânisî Tel Bâşir'in fethi haberinin Nûreddin'e Dımaşk yakınında Ka-tîa mevkiindeki karargâhındayken ulaştığını, bu habere herkesin sevindiğini ve şenlikler düzenlendiğini söyler. İbnü'l-Esîr Tel Bâşir'in fetih tarihi olarak 549 (1154) yılını verir. İbnü'l-Adîm ise tarih belirtmeden Tel Bâşir'in Dımaşk'ın fethinden sonra Franklar'dan alındığını söyleyerek İbnü'l-Esîr'e katılır.
Hassân'ın vefat tarihi sadece İbnü'l-Adîm tarafından ve 549 (1154-55) olarak kaydedilir (Buğyetü't-taleb, V 2234). Hassân'ın ölümünden sonra Menbic'e oğulları hâkim olmuştur. Anonim Süryânî Vekâyi'nâmesi'nm verdiği bilgiye göre (bk. J/MS 11933). s. 303) Nûreddin, Ha-rim'i Haçlılar'in elinden almak üzere 1164 yılında harekete geçtiğinde yanında Hassân'ın oğlu Menbic ve Urfa Emîri Seyfeddin Gazi de bulunmaktaydı. Seyfeddin Ga-zi'nin 1166 yılında bilinmeyen bir sebeple Nûreddin'e isyan etmesi üzerine Nûreddin Menbic'e bir ordu göndererek şehri kuşatmış ve idaresini Seyfeddin Gazi'-nin elinden alıp kardeşi Kutbüddin Yi-nal'a vermiştir.
Kutbüddin, Musul Hükümdarı Seyfeddin b. İmâdüddin Zengî'ye yani Zengîler'e bağlı olduğundan Selâhaddîn-i Eyyûbrye düşmandı. Bu durumu bilen Selâhaddin Bizâa'yı ele geçirdikten sonra Menbic üzerine yürüyüp şehri aldı ve Kutbüddin'i sığındığı kalede kuşattı. Kutbüddin bol miktarda silâh ve erzak depoladığı kalede direndiyse de Selâhaddin'in askerleri açtıkları lağımlarla surları delip çökertince kale düştü (29 Şevval 571/11 Mayıs 1176). Selâhaddin. Kutbüddin Ymal'ı esir alıp bütün mallarına el koydu. Süryânî Mikhail'in kaydına göre Kutbüddin beş ay sonra serbest bırakılınca Musul Hükümdarı Seyfeddin b. İmâdüddin Zengî'nin yanına gitmiş, Seyfeddin tarafından kendisine Rakka iktâ olarak verilmiştir.
HASSAN b. MÂLİK
BİBLİYOGRAFYA :
Azîmî. Târih, Beyazıt Devlet Ktp., Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, nr. 398, vr. 200°, 202", 204s, 209*; a.e.: La chroniçue abregee d'al-Azîmî (nşr. Cl. Cahen,OA, CCXXX j 1938| içinde], s. 394, 408; a.e.: Selçuklularla İlgili Bölümler h. 430-538{Uc. ve nşr. Ali Sevimi, Ankara 1988, s. 45, 47, 50, 57; Ibnü'l-Kalânisî. Târihu Dımaşk (Amedrozl, s. 241, 315; a.e..- The Damascus Chronicte ofthe Crusades (trc. H. A. R Gibb), London 1932, s. 223, 309; Ibnü'l-Ezrak. Mey-yâfârikln ue Âmid Târihi: Artuklutar Kısmı (trc. Ahmet Savran], Erzurum 1992, s. 79, 82, 152; İbnüpl-Esîr. el-Kâmil, X, 619, 650, 685; XI, 109, 110, 399; a.e. ftrc. Abdülkerim Özaydın), İstanbul 1987, X, 489, 514, 540; XI, 103, 171, 267, 345; Süryânî Mİkhail, Chroniçue: 1166-99 (nşr. ve trc. |.-B. Chabot), Paris 1899-1924, III, 210, 212; The First and Second Crusades from anAnonymous Syriac Chronicie (trc. A. S. Trit-ton, JRAS 11933) içinde], s. 94, 278, 282, 303; Bündâri. Zübdetü'n-Nusra (Burslan), s. 206; İbnü'l-Adîm. Zûbdetü'l-haleb, II, 218 vd., 230, 238, 252, 283, 303, 374; a.mlf., Buğyetû't-ta-/ei>(Zekkâr). V, 2234; N. ElissĞeff. Nürad-Din: Ungrandprincemusulman deSyrieau temps deseroisades (511-569 H./l 118-1174), Da-mas1967, II, 168,170,336,384,461,463,469; a.mlf.. "Manbidj",EF(İng.|, VI, 380; İmâdüddin Halîl. el'İmârâtü'l-Artukıyye fı'l-Cezîre ue'ş-Şâm, Beyrut 1400/1980, s. 273-274; Coşkun Alptekin. Dimaşk Atabegliği: Tog-Teginliler, İstanbul 1985, s. 103, 156; Işın Demirkent. Ür-fa Haçlı Kontluğu Tarihi: 1118-1146, Ankara 1994.s.4,52, 107, 145, 152; a.mlf.. "Haçlılara Karşı Mücadelede Başarılı Bir Türk Kumandanı: Savar", TTK Belleten, sy. 191-192, s. 465.
İKİ Işın Demirkent
HASSAN b. MÂLİK ~"
Ebû Süleyman Hassan b. Mâlik b. Bahdel
b. Üneyf el-Kelbî el-Bahdelî
(ö. 70/690 [?])
Benî Kelb kabilesi reisi ve Emevîler'in önde gelen kumandanlarından.
Benî Kelb kabilesinin ünlü reisi Bahdel b. Üneyf'in torunu. Yezîd b. Muâviye'nin dayısıdır. Sıffîn Savaşı'nda Muâviye'nin yanında yer alarak Kudâalılar'ın kumandanlığını yaptı. Hilâfetin Emevîler'e geçmesine yardımcı olduğundan onun tarafından Filistin ve Ürdün valiliğine tayin edilerek ödüllendirildi. Muâviye'nin vefatından sonra halkın Yezîd'e biat etmesi için çalıştı; Filistin ve Ürdün valiliğini Yezîd (680-683) ve II. Muâviye (683-684) dönemlerinde de sürdürdü.
Hassan b. Mâlik. Humus Valisi Nu'mân b. Beşîr el-Ensârî ve Kınnesrîn Valisi lüfer b. Haris el-Kilâbî başta olmak üzere bütün valilerin Mekke'de halifeliğini ilân eden Abdullah b. Zübeyr'e biat ettikleri ve halkı kendisine biata çağırdıklarında
397
HASSAN b. MÂLİK
(64/683} Emevîier'e sadık kaldı. Ravh b. Zinbâ'ı Filistin'e vali tayin edip Ürdün'e gitti ve halkın Abdullah'a biat etmesini önledi. Yaptığı konuşmalarla bölge halkını Yezîd'in oğlu Hâlid'e biat etmeye razı etti. Ürdün'de bulunduğu sırada Abdullah b. Zübeyr taraftarlarından Nâtil b. Kays el-Cüzâmî ayaklanarak Ravh'ı Filistin'den uzaklaştırdı. Filistin'in de Emevî-ler'in elinden çıktığını Öğrenen Hassan, Yezîd'in iki oğlu Abdullah ve Hâlid'i yanına alarak Dımaşk yakınlarındaki Câbiye'-ye hareket etti. Câbiye'de bulunduğu sırada II. Muâviye'nin Dımaşk ordusu kumandanı Dahhâk b. Kays el-Fihrî'nin halkı gizlice Abdullah b. Zübeyr'e biata davet ettiği haberini aldı. Hemen Dahhâk'e bir mektup yazarak hilâfetin Emevîler'in hakkı olduğunu bildirdi. Mektup Dah-hâk'İn karşı çıkmasına rağmen elçi tarafından cuma namazında halka okununca Dımaşk halkı ikiye ayrıldı; Yemenliler Emevîler'in, Benî Kays Abdullah b. Zü-beyr'in yanında yer aldı. Bu olaydan sonra Emevîler Câbiye'de toplanmaya başladı.
II. Muâviye'nin veliaht bırakmadan genç yaşta ölmesi üzerine Dımaşkta bulunan Emevî kumandanlarından Ubey-dullah b. Ziyâd ile Eşdak halife olması için Mervân b. Hakem'e teklifte bulundular ve Câbiye'de bulunan Hassan b. Mâlik'i ikna edebilirse Benî Ümeyye'nin de kendisinin halifeliğine itiraz etmeyeceğini söylediler. Mervân Câbiye'ye giderek durumu Emevî ailesine açıkladı. Hilâfeti kırk gündür uhdesinde tutan Hassan b. Mâlik uzun müzakereler sonunda Yezîd'in oğlu Hâlid'in veliaht olması şartıyla Mer-vân'a biat etmeyi kabul etti. Böylece Emevî saltanatı ailenin Mervânî koluna geçmiş oldu (64/684],
Hassan b. Mâlik, daha sonra Mervân'-la birlikte Abdullah b. Zübeyr'i destekleyen Dahhâk b. Kays'ın üzerine yürüdü. Mercirâhit'te yapılan savaşta Dahhâk ortadan kaldırıldı (15 Zilhicce 64/3 Ağustos 684). Hassan, hilâfet merkezi Dımaşk'ın tekrar Emevîler'in eline geçmesinde ve Mervân'ın halifeliğinin sağlamlaştırılmasında önemli rol oynadı.
Mervân b. Hakem bir süre sonra Hâlid b, Yezîd ile Eşdak'ı veliahtlıktan azledip kendi oğulları Abdülmelik ile Abdülazîz'i veliaht tayin etti. Hassân'dan da Abdül-melik'e biat etmesini istedi. Hassan, muhtemelen hiç hoşlanmadığı Eşdak'm da bertaraf edilmesi sebebiyle buna ses çıkarmayıp Abdülmelik'in veliahtlığını kabul etti. Daha sonraki yıllarda Eşdak'ın
398
isyanının bastırılmasında Halife Abdülmelik b. Mervân'a yardımcı oldu. İsyanın bastırılmasından kısa bir süre sonra 70 (690} yılında Öldüğü tahmin edilmektedir. İbn Asâkir onun aynı zamanda şair olduğunu söyler (Târîhu Dımaşk, XII, 449).
BİBLİYOGRAFYA :
Nasrb. Müzâhİm. V&k'atü Şif'fîn (nşr. Abdiis-selâm M. Hârûn), Kahire 1401/1981, s. 207; İbn Sa'd, et-Tabakât, V, 35-43; Dîneverî, ei-Ah-bârü'Hıvât, s. 172;Ya'kübî, Târih, II, 257; Ta-berî. Tânh(Ebü'l-Fazl), V, 530-542; VI, 140-144; İbn Abdürabbih.e/-t/A:dü 'l-ferîd,V, 135; İbn Asâkir, Târîhu Dtmaşk (Amrevîl. XII, 443-450; Yâ-küt Mu'cemü't-bütdân (nşr K Wüstenfelt), Tahran 1965, 1, 203; İbnü'1-Esîr, ei-Kâmit, IV, 145-148. 297-303; Zehebî. A'lâmû'n-nübela', III, 537; Safedî, el-Vâfi, XI, 359; İbn Kesîr. el-Bi-dâye, VIII, 13; J. Wellhausen. Arap Deuleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan). Ankara 1963, s. 80-86, 95, 100; Abdüşşâfî" M. Abdüllatîf. el-'Âle-mü.'1-İslâmî fi'l-'-aşri'l-Ümeuî |baskı yeri yok!. 1404/1984, s. 142-145; H. Lammens, "Hassan", İA, V/l,s. 342;a.mlf.-L Leccia Vagüeri, "Hassan b. Mâlik", El2 (İng.), III, 270-271.
Iffil Nadir Özkuyumcu
HASSAN b. NU'MÂN
eş-Şeyhu'1-emîn Hassan
b. en-Nu'mân b. Adî b. Bekr
el-Ezdî el-Gassânî
(ö. 85/704 I?])
Emevîler'in ifrîkıye valisi.
Aslen Gassânî emirlerinden olup İfrîkıye valiliğine getirilmeden önceki hayatı hakkında bilgi yoktur. Züheyr b. Kays el-Belevî'nin Bizans kuvvetleri tarafından Berka'da şehid edilmesinden sonra İfri-kıye valiliği bir süre boş kaldı. Çünkü Halife Abdülmelik b. Mervân, hilâfet iddiasında bulunan Abdullah b. Zübeyr ile meşgul olduğundan bu gibi işlerle ilgilenemedi; ancak isyanın bastırılmasından sonra halkın ısrarlı istekleri karşısında 73 (692) yılında İfrîkıye valiliğine Hassan b. Nu'mân'ı tayin etti. Hassân'ın tayin tarihiyle ilgili başka rivayetler de vardır (Mahmûd şît Hattâb, I, 173-174).
Hassan b. Nu'mân Mısır'da donattığı 40.000 kişilik bir ordu ile İfrîkıye seferine çıktı (74/693) ve ilk olarak Bizanslılar'ın denizden saldırılarına açık olan sahil şehirleri Berka ile Trablus'u tahkim etti; aynı yıl Kayrevan'ı yeniden ele geçirdi. Ancak İfrîkıye'de onu iki büyük tehlike bekliyordu; bunlar, sahil şehri olan Kar-taca'daki {Kartacene) Bizanslılar ile Ber-berîler'i etrafına toplayan Kâhine idi. Önce Kartaca üzerine yürüyen Hassan fazla
zorlanmadan şehre girdi (75-76/694-695) ve birçok esirle ganimet aldı. Şehirde bulunan Berberîler ve Bizanslıların bir kısmı gemilerle Endülüs'e ve Sicilya'ya kaçtılar. Bundan sonra Satfûre ve Ben-zert'e (Bizerte) yürüyerek her iki şehri de fethetti. Buralardan kaçan Bizanslılar Bâce, Berberîler ise Bûne şehrine sığındılar. Kayrevan'a geri dönen Hassan, İfrîkıye'de istikrarı tam olarak sağlamak amacıyla yerine Ebû Salih'i bırakarak Av-râs dağlık bölgesinde hüküm sürmekte olan Berberi Kâhine'ye karşı harekete geçti. Kâhine, Hassân'ın geldiğini haber alınca Avrâs eteklerindeki Bâgâye şehrinde karargâh kurdu. İki ordu Nînî vadisinde karşılaştı. Yapılan savaşta Bizans'ın da desteğini sağlayan Kâhine galip geldi {77/696). Müslümanlar yenildikleri bu vadiye daha sonra Vâdilazârâ, bu savaşa da Yevmü'1-belâ ismini vermişlerdir. Kâ-hine'nin önünden kaçan Hassan Berka'-ya çekildi ve durumu Halife Abdülmelik b. Mervân'a bildirerek yardım istedi. Abdülmelik ona iç karışıklıklarla meşgul olduğunu, bu sebeple Berka'da bir süre beklemesini emretti. Hassan burada beş yıl kaldı ve tarihte "kusuru Hassan" diye şöhret bulan köşkleri yaptırdı. Kâhine ise galip gelmesine rağmen Kayrevan'a saldırmayıp yine Avrâs bölgesine çekildi ve burada Hassân'ın yakın arkadaşı Hâlid b. Yezîd el-Absî dışında aldığı bütün esirleri serbest bıraktı. Hassan Berka'da iken müslümanların zor durumda olduğunu öğrenen Bizans İmparatoru Leon-tios, Kartaca üzerine bir donanma gönderdi ve kendini savunacak gücü bulunmayan şehir halkı Bizans kuvvetleri tarafından esir alınıp malları yağma edildi (78/697).
Abdülmelik b. Mervân iç karışıklıkları hallettikten sonra Hassân'a yardımcı birlikler gönderdi ve yeniden İfrîkıye seferlerine çıkmasını istedi. Hassan bu defa ilk olarak Kâhine'nin üzerine yürüdü; bu arada güzergâhındaki Kâbis (Gabes), Kafsa, Kastilya ve Nefzâve'yi itaat altına aldı. Kâhine, Hassân'ın geldiğini öğrenince şehir ve kalelerin birçoğunu yıktırdı. İki ordu arasındaki savaşı Hassan kazandı. Kâhine sonradan Bi'rikâhine denilen bir kuyunun başında 79 (698) yılı civarında yakalanıp öldürüldü; bu olayın 82 {701) veya 84 (703) yıllarında cereyan ettiğine dair rivayetler de vardır. Yenilen Berberîler eman verilmesi üzerine İslâmiyet'i kabul ettiler; Hassan b. Nu'mân da Kâhine'nin iki oğlunu onlara kumandan yaptı (82/701). Yeni birliklerle güçle-
Dostları ilə paylaş: |