Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə49/168
tarix07.01.2022
ölçüsü7,5 Mb.
#86767
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   168
Sahabi Müfessirler

Suyuti şöyle der: “Sahabeden on kişi tefsir [ve müfessir olmak] ile meşhurdur.” Fakat onların müfessir olmasıyla ilgili herhangi bir delil ve kanıt zikretmez. Bunlardan sadece dört kişi -Ali (a.s), İbn Abbas, İbn Mesud ve Ubeyy b. Ka’b- hakkında izahat vermiş ve onların Kur’an’ın manalarını bildiklerine ve müfessir olduklarına dair bazı rivayetler nakletmiştir. Suyuti üç tanesinden, Ebubekir, Ömer ve Osman’dan gelen (tefsirle ilgili) rivayetin çok az olduğunu belirtir. Son olarak sahabeden bunların dışındaki bir gruptan [da] az miktan tefsir geldiğini söylemiş ve onlardan altısının adını saymıştır.435

Zehebi de sahabe müfessirler faslında o dört kişiden başkasından çok az tefsir rivayeti geldiği gerekçesiyle yalnızca bu dört ismi ele almıştır.436

Marifet de sahabe içinden bu dört kişinin tefsir yapmasıyla meşhur olduğunu ve bunların dışında kalanlardan tefsir bahsinde çok az miktar hariç bir şey bilinmediğini söyler.437

Her ne kadar sözkonusu dört kişinin daha fazla şöhreti varsa da ve tefsire ilişkin rivayet ve görüşler onlardan daha çok nakledilmişse de kesin olan şu ki sahabe asrında Kur’an ayetlerinin tefsirine dair rivayet ve görüş nakledilmiş kişiler Suyuti’nin saydığı o on kişiden fazladır. Hiç tereddütsüz, Allah Rasülü’nün (s.a.a) sahabesi olan ve sahabe asrında yaşamış İmam Hasan ve İmam Hüseyin de (a.s) Kur’an müfessirlerindendi ve onlardan tefsirle ilgili rivayetler ve görüşler aktarılmıştır. Örnek olarak Suyuti, İbn Cerir ve İbn Merdeveyh’in tefsirinden şöyle nakletmiştir:

Bir adam Hasan b. Ali’ye (a.s) “وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ438 ifadesinin manasını sordu. Şöyle buyurdu: “Benden önce başkasına da sordun mu?” Dedi ki: “Evet, İbn Ömer ve İbn Zübeyir’e sordum. Şöyle dediler: Kurban zamanı (bayramı) ve Cuma günüdür.” Buyurdu ki: “Hayır. ‘Şahid’ Muhammed’dir (s.a.a) ” Sonra “إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا439 ayetini ve “وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاء شَهِيدًا440 ayetini


(delil olarak) okudu. Sonra “Meşhud kıyamet günüdür” buyurdu ve
ذَلِكَ يَوْمٌ مَّجْمُوعٌ لَّهُ النَّاسُ وَذَلِكَ يَوْمٌ مَّشْهُودٌ441 ayetini okudu.442

Nuru’s-Sakaleyn tefsirinde de bir başka cümleyle aynı tefsir Hazret’ten nakledilmiştir.443

Meybedi “ona şahit olarak okumaktadır”444 ayetini tefsir ederken Hüseyin b. Ali’den (a.s) şöyle nakletmiştir:

“Ona şahit olarak” Muhammed’dir (s.a.a) . “o kimse” ise “açık kanıt” -yani Rabbinden bir beyan ve basiret- üzere olan mümindir, şahit olarak onu okumaktadır. Muhammed (s.a.a) kıyamet günü ona şahitlik -“... seni hepsine şahit tuttuğumuz”445- edecektir.446

Huveyzi İhlas suresinin tefsirinde Hazret’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Samed” boşlukta olmayan kimsedir. “Samed”, uyumayan kimsedir. “Samed”, her zaman varolmuş ve varolan kimsedir.447

Aynı şekilde Meybedi, “Hiç kuşku yok cehennem, onların tamamına vadedilen yerdir. Onun yedi kapısı vardır...”448 ayetini izah ederken Hz. Fatıma’dan (s) şöyle rivayet etmiştir:

Fatıma dedi ki: “Ey Allah’ın Rasülü, bana cehennemin kapılarından birinin nasıl bir şey olduğunu ve azabının muhtevasını anlatır mısın?” Buyurdu ki: “Ey Fatıma, dinlemeye takatinin yetmeyeceği, hiçkimsenin tahmin edip anlamasının mümkün olmadığı şeyi mi soruyorsun? Fakat daha kolay olan ve havsalanın alabileceği şey şu ki, cehennemin kapılarından her birinde, yani cehennemdeki iniş çıkışların her birinde yetmiş bin vadi vardır. Her vadide yetmiş bin şehir, her şehirde yetmiş bin saray, her sarayda yetmiş bin hane, her hanede yetmiş bin sandık, her sandıkta yetmiş bin azap...”449

Kuleyni Kafi’de ve Saduk Hisal’de bir rivayet nakletmişlerdir.450 Bu rivayetten anlaşılmaktadır ki Selman, Mikdad ve Ebuzer’in dilinden de Kur’an tefsiri işitilmiş ve onların tefsiri Emirülmüminin’in (a.s) tasdikine mazhar olmuştur.

Dolayısıyla, eğer sahabenin müfessir olmasının kriteri onlardan nakledilmiş tefsir rivayetleri ve görüşlerinin çokluğu veya bununla şöhret yapmış olmaları ise Suyuti’nin isimlerini saydığı o on kişinin çoğu bundan yoksundur. Ama eğer kriter, az da olsa tefsir rivayeti ve görüşü nakletmiş olmaları ise müfessir sahabeler o on kişiyle sınırlı değildir.

Birinci kriteri doğru kabul ediyoruz. Ama Hz. Ali (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’i (a.s) gerçek müfessir olmaları, Kur’an’ın bütün mana ve maarifine vakıf bulunmaları ve onları İbn Abbas, İbn Mesud ve Ubeyy b. Ka’b’la aynı hizada zikretmenin doğru olmaması nedeniyle kendilerine geçen bölümde “Kur’an’ın gerçek müfessirleri” başlığı altında yer verdik. Bu bölümde, sahabe müfessirlerden daha çok meşhur olmuş ve kendilerinden en fazla tefsir rivayeti ve görüşü nakledilmiş yalnızca üç kişiyi tanıtıp inceleyeceğiz. Fakat onların hususiyetlerini tanıtıp incelemeden önce aralarındaki üç ortak noktayı hatırlatalım:

1. Bunların hiçbiri Kur’an’ın tüm anlamlarına vakıf müfessir değildi. Bunun delili de, hayat hikayelerinde beyan edilmiş her birine özgü rivayet ve haberlere ilaveten, zâhir ve bâtın Kur’an’ın tüm ilmini Allah Rasülü’ne (s.a.a) ve Hazret’in çok kıymetli vasilerine has kabul eden rivayetlerdir.

2. Onlardan nakledilmiş rivayet ve görüşlerin çoğunun sahih ve muteber bir tariki yoktur. Ya mürseldir ya da senedi zayıftır. Hatta bazı konularda içlerinden kimilerine iki zıt görüş bile nispet edilmiştir. Bu yüzden tefsir kitaplarında onlardan nakledilenlerin tümünün onlara ait rivayet ve görüş olup olmadığı belli değildir. Sahih tarikle bize ulaşmış olanlar ise sayısı epey az olan tefsir rivayetleri ve görüşleri arasında sayılabilir.

3. Her ne kadar dillerinin Arapça olması ve ayetlerin nüzul asrında ya da ona yakın zamanda yaşamaları bakımından Kur’an’daki kavramların nüzul zamanındaki anlamlarına ve ayetlerin nüzul sebepleri ile nüzul ortamlarına daha vakıf olsalar da, yine Allah Rasülü (s.a.a) ve Ali (a.s) ile sohbetleri ışığında Kur’an’ın gizli mana ve maarifini gerçek müfessirlerden öğrenme imkânı daha yüksek bulunsa da ve bu açıdan bakıldığında tefsire ilişkin görüşleri Kur’an tefsiri için değerli kaynak olmaya layık görülse de, bütün bunlara rağmen onların tefsir görüşleri masum olmaması sebebiyle hatadan korunmamış olarak eleştiri ve incelemeye açıktır. Tahkik etmeksizin bu görüşler kabul edilemez. Buna göre onlara ait tefsir görüşlerinden yararlanırken iki inceleme lazımdır:

1. Onlara nispet edilen bir görüş gerçekten onlardan sadır olmuş mudur?

2. Görüşleri doğru mudur?


Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   168




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin