Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri


Kelimelerin Örfî Delaletinin Ötesine Geçen Manaların Beyanı



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə47/168
tarix07.01.2022
ölçüsü7,5 Mb.
#86767
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   168
Kelimelerin Örfî Delaletinin Ötesine Geçen Manaların Beyanı

Gerçek müfessirlerden nakledilmiş tefsir rivayetleri arasında Kur’an’dan kimi harfler veya kelimeler için belli bir mana zikretmiş birtakım rivayetler vardır. Bunlar, yorumlamanın akılcı ilkeleri ve edebi kaideler çerçevesinde o harf ve kelimelerin sözkonusu manalara açıktan delalet etmediği ve anlamak için örf ve ulemanın idrakinin ötesine geçmeyi gerektiren anlamlardır. Mesela “bismillahirrahmanirrahim”’i tefsir ederken İmam Sadık’tan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Ba” Allah’ın bahası (onun cemali402 ve parıltısı403), “sin” Allah’ın ışıltısı (ululuk404 ve yüceliği405) ve “mim” Allah’ın mülküdür (hükümranlığı).

“Allah” lafz-ı celalinin tefsirine dair de şöyle buyurmuştur:

“Elif” Allah’ın, mahlukatına bizim velayetimiz aracılığıyla bahşettiği güzellikler (nimetler406), “lâm” Allah’ın, mahlukatına bizim velayetimizle ilgili olarak mecbur tuttukları ve “ha” Muhammed’e (s.a.a) ve onun ailesine (salavatullahi aleyhim) muhalefet eden kimse için hakirliktir...407

Bakara suresinin başındaki “elif lam mim”in tefsiri hakkında Hazret’ten nakledilen, kelimenin manasının “Ene’llahu’l-melik”408 olduğudur.409 Âl-i İmran suresinin başına dair Hazret’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Bakara suresinin başındaki “elif lam mim”e gelince, manası “Ene’llahu’l-melik”tir ama Âl-i İmran suresinin başındaki anlamı “Ena’llahu’l-mecid”410dir.411

اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ412 ayetinin tefsiri hakkında İmam Sadık’dan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“O (sırat-ı müstakim), Müminlerin Emiri (a.s) ve onu tanımaktır. Onun Müminlerin Emiri (a.s) olmasının nedeni de Allah azze ve cellenin “وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ413 sözüdür. O, [yani] Müminlerin Emiri (a.s) Kitabın Anasında [Fatiha suresi] Allah tealanın “Bizi sırat-ı müstakime ilet” sözündedir.414

“Şüphesiz o, Kitabın Anasındadır” ayetinde siyak (Apaçık kitaba andolsun ki, hiç şüphe yok ki onu, akıl edesiniz diye Arapça bir Kur’an olarak varettik) dikkate alındığında baştaki “innehu”da geçen zamirin Kur’an’a atıf olduğu ve “Kitabın Anası”415 ile Levh-i Mahfuzun kasdedildiği açıkça ortadadır. Fakat bu hadiste, zamiri Müminlerin Emiri’ne atıf olan ve ‘Kitabın Anası”nın da Fatiha suresini kasdettiği “mefruğ anhü” alınmıştır. Buna göre bu ayet, Fatihatu’l-Kitab suresinde “sırat-ı müstakim”in Müminlerin Emiri olduğuna delil kabul edilmiş ve İmam Sadık’dan (a.s) Ğadir günü kılınan namazdan sonra yapılmak üzere nakledilmiş duada şu cümle sarfedilmiştir:

“Şahit ol ya ilahi, şüphesiz o, Kitabında ‘katımızda Kitabın Anasındadır; yücedir ve hikmetlidir’ diyerek zikrettiğin hidayete ileten, mürşid ve reşid imam Müminlerin Emiri Ali’dir.”416

Bu dua da aynı anlamı teyit etmektedir. Her ne kadar Kur’an’ın zâhir ve bâtın ayetleri bulunduğu, siyak gözönünde bulundurulduğunda bu ayetten anlaşılan mananın onun zâhiri olduğu, yine bu rivayet ve duada onun için beyan edilen anlamın onun bâtın manasını ifade ettiği, ayrıca her iki anlamın kasdedilmesinin ne aklen çekince, ne de şer’en mahzur taşımadığı, sözkonusu rivayet ve duada ayet için mefruğ anh417 kabul edilmiş mananın açıklayıcı olduğu beyan edilmişse de bu anlamın ayet-i kerimenin örfi manasının ötesine geçtiğine ve edebi kaideler ile diyalogun akli ilkelerine göre anlaşılamayacağına tereddüt yoktur. Çünkü örfi diyaloglarda, biri siyaka uygun ve aşikar, diğeri ise siyaka aykırı ve gizli iki mananın aynı anda kasdedilmesi pek rastlanır bir şey değildir. Bu tür rivayetlerden anlıyoruz ki Kur’an-ı Kerim, halkın lisanıyla inmiş olmakla birlikte ve diğer sözler gibi onun da zâhiri muteber olmasına, onu söyleyenin muradını göstermesine ve hüccet oluşturmasına rağmen cümlelerin örfi medlulünün ötesine taşan ve edebi kaideler ile diyalogun akılcı ilkeleri çerçevesinde anlaşılamayacak bâtıni anlamları ve gizli delaletler de vardır. Bu açıdan başka sözlerden farkı vardır. “Nazil olmuş nice ayet vardır ki insan sözüne benzer, halbuki Allah’ın sözüdür ve tevili insan sözüyle benzerlik taşımaz. Onun sözünün hiçbir parçası beşer sözüne benzemez.”418 buyuran rivayetin Kur’an-ı Kerim’in bu özelliğine dönük olduğu ihtimali uzak değildir. Aynı şekilde “İnsan aklına en uzak şey Kur’an’ın tefsiridir.”419 buyuran rivayetlerde de Kur’an’ın bu tür anlamları gözönünde bulundurulmuştur.

Her halükarda gerçek müfessirlerden nakledilmiş tefsir rivayetlerinde ayetler için böyle anlamlar beyan edilmiştir. Bu tür rivayetlerin çokluğuna420 ve bir bölümünün senedinin sahih olduğuna bakıldığında hiç tereddütsüz denebilir ki, gerçek müfessirlerin tefsir metodunun boyutlarından biri de ayetler için örfteki anlayışın ötesine geçen bâtıni manayı beyan etmek olmuştur. Fakat onların tefsir metodundaki bu boyutun kendilerine özgü olduğuna ve diğer müfessirlerin onu taklit edip izleyemeyeceğine dikkat edilmelidir. Çünkü sadece onlar Kur’an’ın kendine has diline aşinadırlar ve örfteki anlayışı ve diyalogun akılcı ilkelerini aşan bâtıni delaletlerine vakıftırlar. Arapçanın edebi kaideleri ve diyalogun akılcı ilkeleri temelinde aşikar bulunan veya ortaya çıkarılabilir olan delaletlere ve örfi dile aşina olmakla yetinen diğer müfessirler için ancak Kur’an’ın örfi anlamları anlaşılabilirdir. Örfün üstünde yeralan ve zikredilmiş kaide ve ilkelerde çerçevesinde açıklanamayan manayı anlamada gerçek müfessirlerin sahih ve muteber rivayetler kanalıyla ulaşmış tefsirinden yararlanmaktan başka yol mevcut değildir.

İkinci Bölüm


Sahabi Müfessirler


Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   168




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin