Timuçin yalçinkaya



Yüklə 144,08 Kb.
səhifə11/15
tarix07.01.2022
ölçüsü144,08 Kb.
#80424
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15
3. AİLE GİRİŞİMLERİ

Girişimcilik olgusu, daha çok ekonomi bilimi ve işletmecilik düzleminde ele alınmaktadır. Ancak, globalleşme bağlamında toplumsal alanlar arasındaki karmaşık bağlantılılık dikkate alındığında girişimcilik kavramının özellikle kültürel ve politik boyutlarla olan yakınlaşması göze çarpmaktadır. Girişimcilik anlayışı bağlamında bu disiplinler-arası kavşakta ‘aile girişimciliği’ kavramı karşımıza çıkmaktadır.

Her insan, gözlerini, dünyaya, bir aile ve bir toplum içinde açmaktadır. Aile bir sosyal kurumdur ve sosyal bütünün bir parçasıdır. İçinde bulunduğu toplumun kültürel mirasının nesilden nesile aktarılmasını sağlayan aile kurumu, çocuğun kişiliğinin gelişiminde büyük bir etkiye sahiptir (Demirbilek, 2005: 175). Bireyin toplum içinde, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürdürebilmesi için, içinde bulunduğu toplumun kurallarına uyum sağlaması gerekir. Bu uyum sağlama işlevi, bireyin sosyalleşmesi sürecidir ve bu sosyalleşme süreci aile ile başlamaktadır.

Kişiliğin, çocuğun beş yaşına kadar oluştuğu göz önüne alındığında, aile, özel davranışların kazanılmasında rolü olan övgü ve cezaların kaynaklandığı ve kullanıldığı başlıca ortamdır. Kendisi iyi uyum sağlamış, çocuklarını seven ve sayan anne-babalar, onlara, kendini değerli bulma ve kendine güvenme duygularını verebilirler. Sevgi ve övgüleriyle çocuklarının, istenilen, sevilen kişiler oldukları duygusu ve inancını edinmelerinde yardımcı olurlar (Morgan, 1999: 322-323).

Sanayileşme sürecinde sosyal yapıda meydana gelen değişmeler aileyi ve ailenin bütün fonksiyonlarını ortadan kaldırmamış; ancak, ailenin yapısında birtakım değişikliklere neden olmuştur. Sanayileşmenin aile kurumu üzerine etkisi, ailenin çekirdek aileye dönüşmesiyle ve eskiden yerine getirdiği fonksiyonlarda azalma meydana gelmesiyle sınırlı değildir. Sanayileşmeyle birlikte ailenin otorite yapısı ile kadın ve çocukların aile içi rollerinde de farklılıklar olmuştur. Günümüzde de aile modeli, sanayi-sonrası toplumda olmanın etkisiyle önemli derece değişmekte ve çeşitliliğe uğramaktadır. Çekirdek aile, sanayi toplumunun aile modeli iken; sanayi-sonrası toplumda farklı aile biçimlerini bünyesinde barındıran aile şekilleri oluşmaktadır. Artık tek ve sabit bir aile biçiminden değil, değişkenlik gösteren, her biri farklı aile modellerinden söz edilebilmektedir. Aile, önceleri, evli bir çift ile çocuk/çocuklardan meydana gelen, erkek eşin çalıştığı, kadın eşin ise ev ve çocukların bakımını üstlendiği bir yapıya sahip olmuştur. Günümüzde ise, çok sayıda aile bu tanıma uymamakta ve iki üyesi de gelir elde eden aileler, tek ebeveynli aileler, çocuksuz aileler, yeniden evlenen çiftler, evli olmayan çiftler gibi yeni aile biçimleri oraya çıkmaktadır. Bütün bunların yanı sıra, eşcinseller arası birlikteliklere de rastlanmaktadır (Demirbilek, 2005: 176-180).

Yakın bir gelecekte “özel hayat” diye bir şeyin kalıp kalmayacağı oldukça sık tartışılan konular arasına girmiştir. Sanayileşmenin ilerlemesi ve sanayi-sonrası topluma geçiş döneminde, yemek yeme alışkanlığından, ev işlerine kadar pek çok şey değişecek, insanların tarımcılığa geçtiklerinden beri var olan biçimiyle evlilik sona erecek gibi görünmektedir (Russell ve Russell, 1979: 38). Bu durum en çok çocukları etkilemektedir. Çocuklar, bu doğrultuda, özgürlükleri ve sınırları konusunda toplumla uyumsuzluk yaşayabilmektedirler. Uyumsuzluk da, hem bireyin yapısındaki dengeyi, hem de toplumsal sistemin işleyişini bozmaktadır. Uyumsuzluk ve bununla ilişkili eğilimler, yansıtma yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılmak suretiyle devam etmektedir. Bu yüzden sosyal bir kurum olan aile, toplumun devamlılığı için önemlidir.

Sosyolojik bir olgu olan ‘aile’nin devamlılığı iç kültürünün dayanıklılığına bağlı olduğu gibi, ekonomik olanakların elverişliliğiyle de ilgilidir. Aile bireylerinin tek tek ekonomik olanaklar elde edip bunları hanehalkı olarak ailenin kullanımına kazandırması söz konusu olabilir. Aile girişimleri de, bu ekonomiklik bağlamında ortaya çıkan bir olgudur. Aile girişimleri genel olarak; ailenin geçimini sağlamak ve/veya mirasın dağılmasını önlemek amacıyla kurulan, ailenin geçimini sağlayan kişi ve kişilerce yönetilen, yönetim kademelerinin önemli bir bölümü aile üyelerince doldurulan, kararların alınmasında büyük ölçüde aile üyelerinin etkili olduğu ve aileden en az iki kuşağın kurumda istihdam edildiği girişim olarak tanımlanmaktadır (Pazarcık, 2004: 35).

Aile girişimleri pek çok ülke ekonomisinin arka planındaki yaşamsal öğelerden biridir. Bu durum Tablo 2’de görüldüğü gibi, kapitalist ülkelerde dahi yoğun olmakla birlikte, kapitalizmi sonradan kurmaya çalışmış bir ülke olarak Japonya’nın, tarihte belirlenebilen en eski aile girişimine sahip olması, ekonomi sosyolojisi alanının önemine vurgu yapar niteliktedir. 578 yılında kurulan, Kongo ailesine ait Kongo Gumi adlı girişim, 49 kuşaktır varlığını sürdürmektedir. Yine Japon Hosbi ailesine ait Hoshi adlı girişim de 718 yılından beri, 46 kuşak boyunca faaliyetlerini sürdüregelmiştir (Karpuzoğlu, 2004: 44).



Yüklə 144,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin