Ben şu anda değişik konulara ilişkin düşüncelerimi açıklamaktan çok, ortaya konulanlar üzerinden nelere dikkat edilmesi gerektiğine ilişkin bir takım sorular yöneltmek istiyorum. Birinci bölüme ilişkin olarak, yoldaşın söylediklerini veri olarak kabul ediyorum.
Ne yer alacak bu programda? Birinci bölümde, yani teorik bölümde, kapitalizmin eleştirisi, suçlanması ve buna karşı savaşın genel ilkesel sorunları yer alacak. Bu kapitalizm ve kaçınılmaz olarak onun yerini alacak olan sosyalizm üzerine bir bölüm olacak. İşçi sınıfının tarihsel-toplumsal konumu, işçi sınıfı hareketinin evrensel karakteri gibi klasik marksist tezler bu bölümde yer alacak. Kapitalizmin evrenselliğinden, burjuvazinin uluslararası bir sınıf olduğundan hareketle, işçi sınıfı hareketinin enternasyonal niteliği konulacak ve bundan enternasyonalizm üzerine sonuçlar ve görevler çıkacak.
Buradan hareketle, Türkiye devriminin bölgesel ve uluslararası perspektiflerine gelmek istiyorum. Bu bağlamda dünya devrimi meselesi programda nasıl yer alacak? Buna ilişkin perspektif, buna ilişkin vurgu... 20. yüzyılda yaşanan deneyimlerin de dersleri ışığında bu fazlasıyla önemli. Lenin’in Rusya’da(93)devrimi kurgularken, Alman devrimine ve ileri Avrupa ülkelerindeki devrime ilişkin söyledikleri var. Bu konuda perspektifini oluştururken beklentileri var. Rusya gibi daha geri bir ülke devrimiyle ilişkisini izah ederken, bu perspektifi de oluşturuyor. Buna ilişkin o zamandan anlamlı bir takım vurguları var. Biz neyi gözeteceğiz, nasıl ele alacağız?
Öte yandan, Türkiye devriminin karakteri sorunu var. Bizim bugüne kadar söylediğimiz bir şey var; “demokratik devrimin sorunlarını da çözen bir sosyalist devrim”... Bu olağan sosyalist devrimden farklı bir durumdur. Bu özgünlük programımızda nasıl yer alacaktır, biz bunu nasıl ifade edeceğiz?
Bir diğeri, yine yaşanmış deneyimler ışığında, sosyalizmin sorunlarıdır. Demokrasi, kitlelerin inisiyatifi, devletle ilişkileri vb. Bunlar Ekim Devrimi sonrasında kaleme alınan programlarda da önem verilen sorunlar. Mesela R. Luxemburg’un kendine özgü görüşleri var bu konuda, program tartışmalarında da buna çok önem veriyorlar. Özellikle yorumlarında buna çok dikkat çekiliyor. Devletin sönümlenmesi, iktidarların işçi sınıfı ve öteki emekçi yığınlarla ilişkisi, ve benzeri konular... Yaşanmış deneyimler ışığında bunların değerlendirilmesi... Bunlar programda mı söylenecek, yoksa ayrı konular olarak mı ele alınacak?
Bir başka nokta; programımızda, sadece Türkiye üzerinden değil, dünya genelinde toplumların büyük bir bölümünde koşulların proletarya devrimi ve sosyalizm için her zamankinden daha uygun hale geldiğini belirtmeliyiz. Özellikle ulusal kurtuluş devrimlerinin tarihsel başarısının ortaya çıkardığı yeni toplumsal-iktisadi koşullara da bir vurgu olacak bu. Geçtik nispeten daha geri ülkeleri, İspanya’dan Brezilya’ya, Arjantin’e kadar bir çok orta düzeyde gelişmiş kapitalist ülkede bile hala geri burjuva-demokratik devrim hedeflerine saplanıp kalmış bulunan geleneksel küçük-burjuva akımların varlığı düşünüldüğünde, bu olguyu belirtmenin ideolojik ve politik önemi(94)daha iyi anlaşılır.
Bir başka konu azami-asgari program sorunudur. Tarihsel açıdan ve genel olarak, dünya ve ülkemizdeki toplumsal-iktisadi gelişme düzeyi gözetildiğinde, bunun aşıldığı ileri sürülebilinir. Bu, EMEP’le demokrasi ve devrim sorunu üzerine yapılan son tartışma çerçevesinde ortaya konulan formülasyonlarla da ifade edilebilir. Bu aşılma burada nasıl dile getirilecektir? Ya da bu gerçekten bir ayrıntıya mı dönüşmüştür? Değinmek bile gerekmez mi? Bu sorun üzerine tartışılmalıdır.
Diğer bir mesele, Rusya’daki parti programında tarım sorunu çok özel bir yere sahip, zira orada toplumsal ilerlemenin temel koşulu bu sorun üzerinde düğümleniyor. Tarım sorunu 1903 programında çok sınırlı bir kapsamda yer almasına rağmen, sonradan, 1905 Devrimi’nin yarattığı açıklıklar üzerinden çok büyük bir önem kazanıyor. Bu sadece program çerçevesinde değil, ayrıca da özel biçimde ele alınan ve işlenen bir sorun. Peki Türkiye’de durum nedir? Türkiye’de bir ulusal sorun var. Rusya’da önplanda olan tarım sorunu ve programı oluyor. Türkiye’de bu böyle görünmüyor. Türkiye’de ulusal sorun benzer bir konumdadır. Bu da tartışılmalı diye düşünüyorum.
Cihan yoldaş, 20. yüzyıldaki gelişmeler de gözetilerek, işçi sınıfı içindeki zararlı eğilimler ve akımlara yer verilecek mi, diye soruyor. Ben yer verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir de şu sorun var. 20. yüzyıl sosyalizm deneyimlerine, programda tek tek sorunların gerektirdiği özel vurgular ya da değinmelerin yanısıra, ayrı ve özel bir bölümün gerektiğini düşünüyorum. Ortada bir deney var, bir miras var, bu mirasa nasıl, ne şekilde, hangi kapsamda sahip çıkacağız? Kuşkusuz buna eleştirilerimiz var, bunu anlayıp aşma mantığıyla hareket ediyoruz. Ama büyük bir tahribat, ideolojik boyutları da olan tahribatlar yaşanmıştır. Bu açıdan özel bir bölüm olmalıdır diye düşünüyorum. Bunun bir propaganda değeri de var. Hem(95)Türkiye işçi sınıfı, hem de dünya proletaryası açısından bu böyle.
Ben kısa ve özlü bir program olması fikrine katılıyorum. Biz ancak gerekçelendirmelerde ayrıntılara girebiliriz. Ama özellikle şu son vurguladığım nokta gözetilmeli, biraz propaganda yönü de olabilmelidir. Uzun bir metin olsun anlamında söylemiyorum. Sadece Türkiye işçi sınıfı açısından da değil. Programımızı çeşitli dillere çevireceksek eğer, özellikle bu konuya özel bir yer ayırmak çok gereklidir diye düşünüyorum.
Bir de programların bazılarında rastladım, ama tümünü bilmiyorum. Yeni bir enternasyonale ilişkin bir değinmeye gerek var mı? Bir programda böyle bir şey yer alır mı? Sadece soru olarak soruyorum.