Türk devlet geleneğinin esasını oluşturan Selçuklu devlet teşkilâtı; Karahanlı, Gazneli, Samanlı ve Abbasi devletlerinin teşkilatlarından geniş ölçüde faydalanmıştır.
Türk devlet geleneğinin esasını oluşturan Selçuklu devlet teşkilâtı; Karahanlı, Gazneli, Samanlı ve Abbasi devletlerinin teşkilatlarından geniş ölçüde faydalanmıştır.
Töre ve müesseselerin tanıdığı haklarla devletin tek hakimidir.
Töre ve müesseselerin tanıdığı haklarla devletin tek hakimidir.
Devlet işlerinden doğrudan sorumludur
Halkın her türlü ihtiyacını gidermek, ülkeyi dış tehlikelerden korumakla yükümlüdür.
Ayrıca Divan-ı Mezalim’e başkanlık ederdi.
“Padişahlar, güzel yüzlü, iyi huylu, mert,cesur, iyi ata binen, her türlü silahı kullanabilen, sanattan anlayan, verdiği sözleri yerine getiren, fakirlere iyi muamele eden, emri altındakilerle iyi geçinen, halkın üzerinden zalimlerin zulmünü kaldıran kimseler olmalıdır.”
“Padişahlar, güzel yüzlü, iyi huylu, mert,cesur, iyi ata binen, her türlü silahı kullanabilen, sanattan anlayan, verdiği sözleri yerine getiren, fakirlere iyi muamele eden, emri altındakilerle iyi geçinen, halkın üzerinden zalimlerin zulmünü kaldıran kimseler olmalıdır.”
Kale ve şehirler inşa etmelidir.
Kale ve şehirler inşa etmelidir.
Tarımın gelişmesi için büyük sulama tesisleri kurmalıdır.
Köprüler ve yollar inşa etmelidir.
Tuğ: birkaç at kuyruğunun bir sırığın ucuna takılmasıyla oluşurdu.
Tuğ: birkaç at kuyruğunun bir sırığın ucuna takılmasıyla oluşurdu.
Otağ: Çadır
Çetr: şemsiye
Hutbe okutmak:
Nevbet
Sancak
Taht
Saray
Para bastırmak
Tuğra Çekmek
Sultanülazam
Sultanülazam
Hakan
Han
Bey
Sultan
Sultan’ül Mağrib ve’l Maşrik
Büyük Selçuklularda hükümdarın erkek çocuklarına “melik” denirdi. Melikler küçük yaştan itibaren ülkenin değişik bölgelerinde görev yaparlardı. Onlara bu görevleri sırasında tecrübeli bir devlet adamı eşlik ederdi. Bu kişilere de “atabey” denirdi. Melikler sultan olunca da onların veziri olurlardı.
Büyük Selçuklularda hükümdarın erkek çocuklarına “melik” denirdi. Melikler küçük yaştan itibaren ülkenin değişik bölgelerinde görev yaparlardı. Onlara bu görevleri sırasında tecrübeli bir devlet adamı eşlik ederdi. Bu kişilere de “atabey” denirdi. Melikler sultan olunca da onların veziri olurlardı.
Zaman zaman melikleri taht kavgaları için kışkırtmışlardır.
Zaman zaman melikleri taht kavgaları için kışkırtmışlardır.
Devlet zayıflayınca bağımsı hareket etmişler ve böylece “Atabeylik” denilen küçük beylikler ortaya çıkmıştır.
Bu da devletin parçalanmasına sebep olmuştur.
Hükümet, Divan-ı Saltanat denilen Büyük Divan'dan meydana gelirdi. Divanın başkanı hükümdardı. Selçuklular bu kurumu Abbasilerden almışlardır.
Hükümet, Divan-ı Saltanat denilen Büyük Divan'dan meydana gelirdi. Divanın başkanı hükümdardı. Selçuklular bu kurumu Abbasilerden almışlardır.
Türk-İslam Devletlerinde, devlete ait toprakların bir kısmı vali, komutan ve memurlara maaş karşılığı verilirdi. Toprağı alan bu kişiler elde edilen gelirin bir kısmıyla kendi geçimlerini sağlar, geri kalan kısmıyla da devlete asker beslerdi. Bu sisteme “İkta Sistemi” denilirdi.
Türk-İslam Devletlerinde, devlete ait toprakların bir kısmı vali, komutan ve memurlara maaş karşılığı verilirdi. Toprağı alan bu kişiler elde edilen gelirin bir kısmıyla kendi geçimlerini sağlar, geri kalan kısmıyla da devlete asker beslerdi. Bu sisteme “İkta Sistemi” denilirdi.
Devlet memurlarına maaş ödemekten kurtulmuştur.
Devlet memurlarına maaş ödemekten kurtulmuştur.
Üretimin sürekliliği sağlanmıştır.
İkta sahipleri bulundukları bölgenin güvenliğini sağlamışlardır.
Hazineden para harcamadan güçlü bir ordu meydana getirilmiştir.
Konar-göçerler yerleşik hayata geçirilmiştir.
Esnaf ve zanaatkârların kendi aralarında kurdukları bir teşkilattır.
Esnaf ve zanaatkârların kendi aralarında kurdukları bir teşkilattır.
Görevleri
Mesleğe eleman yetiştirmek
Ürünlerin kalitesini ve fiyatını belirlemek
Haksız Rekabeti Önlemek
Esnaflar arası dayanışmayı sağlamak
Öşür
Öşür
Haraç
Cizye
Gümrük Vergileri
Ganimet
Maden, tuzla ve orman gelirleri
Bağlı devletlerin ödediği vergiler ve gönderdikleri hediyeler
Türk-İslam Devletlerinde;
Türk-İslam Devletlerinde;
Konuşma dili Türkçe,
Resmi dil Arapça,
Edebi dil Farsça’dır.
NOT: Karahanlılar her alanda TÜRKÇE’yi kullanmışlardır. Yazıda Uygur alfabesini kullanmışlardır.
ÖRNEK BİR MEDRESE RESMİ
ÖRNEK BİR MEDRESE RESMİ
Büyük Selçuklu Devleti Türk - İslam aleminin bulunduğu bir sahada kurulmuş olmakla Türk - İslam kamuoyunun da sorumluluğunu üstlenmiş eğitim ve bilime önem vermişti.
Büyük Selçuklu Devleti Türk - İslam aleminin bulunduğu bir sahada kurulmuş olmakla Türk - İslam kamuoyunun da sorumluluğunu üstlenmiş eğitim ve bilime önem vermişti.
Selçuklularda daha kuruluştan itibaren bu konuda, Tuğrul Bey Nişabur’ da (1040), onun veziri Kunduri Merv’ de, Çağrı Bey yine Merv’de olmak üzere medreseler kurmuşlardır.
Bağdat ve Nişabur başta olmak üzere Sultan Alparslan zamanında ünlü veziri, Nizamülmülk tarafından yaptırılan öğretim kurumlarıdır.
Bunların ilki, 1067’de Bağdat’ta açıldı. Medresenin ön yüzüne Nizamülmülk’ün adı yazıldığından, İslam dünyasında “Nizamiye” diye ün kazandı.
Selçuklularda medreselerin bu kadar yaygınlaşmasında şüphesiz devlet adamlarının bilime verdikleri değer yanında başka sebepler de vardır. Bunlar;
Selçuklularda medreselerin bu kadar yaygınlaşmasında şüphesiz devlet adamlarının bilime verdikleri değer yanında başka sebepler de vardır. Bunlar;
1. Genişleyen imparatorluk için gereken devlet adamı ve memur yetiştirmek,
2. Sünni ve Hanefi Selçukluların kuruldukları bölgede Şii-Fatimi tahakkümünü yıkmak, onların propagandalarına karşı koyabilecek ilim adamları yetiştirmek,
2. Sünni ve Hanefi Selçukluların kuruldukları bölgede Şii-Fatimi tahakkümünü yıkmak, onların propagandalarına karşı koyabilecek ilim adamları yetiştirmek,
3. Din adamı yetiştirip halka dinini öğretmek,
4. İslamiyeti benimsemekte olan Oğuz topluluklarının yeni inançlarının pekiştirilmesi, eskilerinin silinme gereğinin duyulması,
5. Yoksul ve yetenekli öğrencileri topluma kazandırma düşüncesi,
6. Bilginleri bir görev ve maaşla medreselere bağlayıp denetimde tutmak, devlete karşı gizli hareketlere katılmalarını önlemek,
6. Bilginleri bir görev ve maaşla medreselere bağlayıp denetimde tutmak, devlete karşı gizli hareketlere katılmalarını önlemek,
7. Devlet adamlarının eğitim ve bilim severliği.
Bu medreselerde; öğrenciler için kütüphane, hamam, yemekhane ve hastane ile öğrencilerin harcamalarını karşılayacak vakıflar kuruldu.
Bu medreselerde; öğrenciler için kütüphane, hamam, yemekhane ve hastane ile öğrencilerin harcamalarını karşılayacak vakıflar kuruldu.
Medreseler üniversite seviyesinde eğitim vermekteydi.
Medreselerde İslami bilimlerin yanı sıra sosyal bilimler ve fen bilimleri de okutulurdu.
Bilim adamları derslerini özgürce verirdi.
Nizamülmülk - Siyasetname
Ebü'l-Kasım Abdülkerim
Kuşeyrî,
Ebu İshak Şirazî,
Ebu Meâlî Cüveynî,
İmam-ı Gazalî, FELSEFE
Hemedanî,
Şehristânî, FELSEFE
Abdülkâdir-i Geylanî’dir.
En önemlisi olan Bağdat Medresesi, 1110 yılında esaslı bir tamir geçirmişse de, 1248’deki Dicle taşkınından zarar görmüştür. XV. yy.a kadar öğretime devam edilen medrese daha sonra terk edilmiştir.
En önemlisi olan Bağdat Medresesi, 1110 yılında esaslı bir tamir geçirmişse de, 1248’deki Dicle taşkınından zarar görmüştür. XV. yy.a kadar öğretime devam edilen medrese daha sonra terk edilmiştir.
XIX. yy. başlarında çini süslemeli 2 eyvanı ve duvar parçaları bulunan medreseden bugün ne yazık ki hiçbir iz yoktur.
ÖMER HAYYAM
Cebir ve geometrinin yanında astronomi ile de ilgilenmiş, Sultan Melikşah tarafından Fars takvimini düzenlemesi için görevlendirilmiştir.
Cebir ve geometrinin yanında astronomi ile de ilgilenmiş, Sultan Melikşah tarafından Fars takvimini düzenlemesi için görevlendirilmiştir.
“Ömer Hayyam Takvimi” “Melikşah Takvimi” veya “Celali Takvimi” olarak isimlendirilen güneş yılına dayalı bir takvim meydana getirmiştir.
Bu takvimin hata payı her 3770 yılda bir gün kadardı. Bugün kullanılan Gregoryen takviminin 3330 yılda bir gün hata verdiğini hatırladığımızda Ömer Hayyam’ın bu konudaki başarısını daha iyi anlamış oluruz.
BİLGE KİŞİ ÖMER HAYYAM’IN NİŞABUR’DAKİ ANIT MEZARI
İslâmiyet ile birlikte kabul edilen Hicri (Kameri) takvimde tüm kutsal günler ve ibadet vakitleri Ay ve Güneş’in gökyüzündeki konumuna göre tarif edilir.
İslâmiyet ile birlikte kabul edilen Hicri (Kameri) takvimde tüm kutsal günler ve ibadet vakitleri Ay ve Güneş’in gökyüzündeki konumuna göre tarif edilir.
İslâm ülkeleri ve Selçuklu da astronomi, astroloji ve matematik iç içe geçmiş, din ve bilim adamlarının ilgi alanına girmiş, işlevsel aletler geliştirilmiş, yeni rasat (gözlem) yöntemleri ve hesaplama metotları denenmiştir.
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE OLDUĞU GİBİ BÜYÜK SELÇUKLU’DA DA SANAT ESERLERİ HALKA HİZMET AMACI İLE MEYDANA GETİRİLMİŞTİR.
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE OLDUĞU GİBİ BÜYÜK SELÇUKLU’DA DA SANAT ESERLERİ HALKA HİZMET AMACI İLE MEYDANA GETİRİLMİŞTİR.
BU AMAÇLA ÇARŞI HAN, HAMAM ÇEŞME, KERVANSARAY, KÖPRÜ, SU KANALI, HASTANE, MEDRESE VE CAMİLER İNŞA EDİLMİŞTİR.
BÜYÜK SELÇUKLULAR ESKİ TÜRK MİMARİ TARZLARINI İSLAMİ MİMARİ TARZIYLA BİRLEŞTİRDİLER. BÖYLECE İSLAM DÜNYASINDA YENİ BİR ANLAYIŞLA GÜZEL ESERLER MEYDANA GETİRDİLER.
BÜYÜK SELÇUKLULAR ESKİ TÜRK MİMARİ TARZLARINI İSLAMİ MİMARİ TARZIYLA BİRLEŞTİRDİLER. BÖYLECE İSLAM DÜNYASINDA YENİ BİR ANLAYIŞLA GÜZEL ESERLER MEYDANA GETİRDİLER.
BU ESERLERDEN KÜMBETLER OLDUKÇA İLGİ ÇEKİCİDİR.
BU ESERLERDEN KÜMBETLER OLDUKÇA İLGİ ÇEKİCİDİR.
KÜMBET; Selçuklu mimarlığında eski Türk kurganlarının taştan yapılmış bir çeşidi olan piramit çatılı türbe; bu türbenin çatısı..
Selçuklu sultanlarının bilime ve bilim adamlarına verdiği değer sayesinde bu devlet hem kalkınmış hem de Türk kültünü nakış nakış bu topraklara işlemiştir.
Selçuklu mimarî ve sanat eserlerinin çoğu birer şaheserdir. Batınîler, Moğollar ve asırların tahribatına rağmen kalabilenleri uzmanlarınca halâ hayranlıkla incelenmektedir.