Torunum ozan arda’nın anısına … ordu / 2006 sen söz giBİ GÜzeldin sen tüRKÜ GİBİ Özeldin hem varsin aramizda hem yoksun yokluğun varliğimizla



Yüklə 0,75 Mb.
səhifə9/9
tarix25.11.2017
ölçüsü0,75 Mb.
#32834
1   2   3   4   5   6   7   8   9

YARTI: Aşırı esmer.

  • YARYANI: Uçmuş arazisi olan yer.

  • YASSU/YASSI: Günün akşamdan sonraki vakti.

  • YATIR: Br ermişin yattığı mezar veya yattığı sanılan yer.

  • YAVRU(H) KÜTÜĞÜ: Odun kesmek için altta bulunan kütük.

  • YAVŞAN: Kokulu, dikenli, kırmızımtırak olup kaynatılarak çıkartılan acı suyu sancılara karşı kullanılan, dallarından süpürge yapılan bir çeşit bitki.

  • YAVŞIK: Bitin ufağı. Sirkenin büyüğü.YAVŞU.

  • YAYHANTI: Bulaşık suyu.

  • YAYIK (Eski Türkçe YAYMAK): Sarsmak, çalkalamak, devindirmekten YAY-U-K/YAYUK/YAYIK: Sarsan, çalkalayan tahta araç.




    • YAYIK AYRANI: Evin ortasındaki merteğe takılmış kancadan aşağı doğru uzanan ipin ucundaki yayığı eskiler çok sallamıştır. İki ağaç çember kuşak arasında, ıslak bezle kapatılmış ağzından topak topak yağlara bakmış, ayranı sasıklamdan içmeye koyulmuşturuz.





    YAYIK AYRANI: Evin ortasında tavandan sarkan kancaya veya boylu boyunca uzanmış merteğe asılmış ipin ucundaki yayığı sallayanımız olmuştur. İki ağaç çember kuşak arasında , ıslak bezle kapatılmış ağzından topak topak yağlara bakmış, ayranı sasıklamadan içmeye koyulmuştur. Gurbet ele düşünce bu ozlem biter mi; bu kez çam dallarından sarkıtılan kolonlara bağlı durulur. Önünde fotoğraflar çekilir. Yayık ayranının tadını içenler bilir. Hiç olmazsa o günleri, o tadı fotoğraflarda yakalayablsek!..



    • YAYLA Dağlık, yüksek bölgelerde kışın yaşam koşulları güç olduğu için boş bırakılan, yazınsa havası iyi, serin olan, hayvan otlatma yada dinlenme yeri.Vadilerde yarılmış düz ya da hafif dalgalı alan olarak tanımlanan plato.Eskiden Türkçe’de “Yaz” sözcüğü İlkbahar, “Yay” sözcüğü de Yaz mevsimi karşılığı olarak kullanılırdı.Yayla ve Yaylak sözcüklerinin de “Yazın çıkılan yer” anlamında Yay’dan türemiş olduğu sanılır. (Ana Britannıca)

    Koyunlar meleşir, yavrusunu arar

    Güzeller söyleşir, sevdiğini arar

    Üç güzel oturmuş, saçını tarar

    Bizim yaylaların güzeli çoktur.



    (Şükrü Yaman)






    • YAYLIM: Yayılım. Sürü halindeki hayvanların bulundukları yerden otlamaya gitmesi.

    • YAYMAK: Hayvanı otlatmak.

    • YEDECEK: Sabanın okuna geçtiği zaman çıkmaması için okun ucundaki deliğe sokulan yuvarlak, uzun, boru şeklinde olan ağaç parça.

    • YEDELÜÇ/YEDELİÇ: Kütüklerin çekilmesi için kullanılan kayışların veya iplerin bağlanmasına yarayan (kütüklerin başındaki) delik.

    • YEFELEK (Türkçe YEĞELEK): Yeğnik olma durumundan Ğ/F dönüşmesi sonucu YEĞELEK/YEFELEK.

    • YEFEME: Eğirme, ip burma.

    • YEĞ(İ)Nİ(K)/YEYNİK (Türkçe): Ağır olmayan, hafif.

    • YEĞREK: Daha iyi, daha fazla, tercih edilir türden.

    • YEKİNMEK: Davranmak.

    • YEKİNDİRMEK : Yukarı kaldırmak.

    • YEL: Ağrı, dikilgen.Romatizma.

    • YELDİRME: Kadınların çarşaf yerine kullandıkları, başörtüsüyle birlikte kullanılan hafif üstlük.

    • YELDİRMEK: Arkasından seğirtmek, koşmak.

    • YELKE: Yüksek yer.

    • YELLEK: Yere yakın.

    • YELLEME: Gaz kaçırma, osurma.

    • YELMÜK: Ekin tarlalarında yetişen ve yenen ot. Genelde roka, salata gibi tuzlanıp yenir.Yufka ekmeği içine de sarılır.

    • YELPİRDİ (Divanü Lügati’t-Türk):

        1. YEL YELPİRDİ: Rüzgar esti.

        2. ER YELPİRDİ: Adam sanki cin çarpmış gibi sağa sola dönüp durdu.

    • YELTENMEK : Yapmak istemek.

    • YELPELEK : Hafif olan.

    • YELYEPELEK :Telaşla,hızlıca.

    • YENİK: Yenilmiş. Yenik duruma düşmüş.

    • YENİYE BEKLERİZ: Seneye bekleriz.

    • YENİYETME: Genç, delikanlı.

    • YEPELEK:

    1. Hızlıca.

    2. İnce yapılı, zarif, narin.

    3. Davarların severek yedikleri bir bitki.

    • YER EVİ: Eski ev yeri. Toprak damlı, kapısı hemen harmana açılan ev.Anadolu’da Hitit/Eti evi yapımı olarak devam etmiştir.

    • YER SIÇANI: Sinsi, kurnaz.

    • YESMÜK: Ekin tarlalarında biten yabani bir ot.

    • YEYGÜ/YEYGİ: Hayvan yiyeceği.

    • YEYKİNMEK / YEKİNMEK : Yerinden kalkmak.

    • YEYNİK: Hafif.

    • YIĞIN: Bir araya getirilerek toplanmış, ekin yada ot topluluğu.

    • YILDIRUK-H: Gözünü kısarak bakan.

    • YILIK-H/YULUH: Yılmış.

    • YILMAK: Dış etki nedeniyle doğruluğunu kaybetmek (ağacın yılması). Kişinin, başkaları tarafından zorlanması, korkutulması sonucu yapacağı işten vazgeçmesi.

    • YILPIR: Parıltı.

    • YİTİ: Ekşi.

    • YİTİK : Yitmiş.Aranıp bulunamayan.Yeri belli olmayan.

    • YİVİR: Saçın ikiye ayrılmış bölümü.

    • YOĞURT ÇALMAK: Sütü, yoğurt veya peynir yapmak için mayalamak.

    • YOKA : Derin olmayan.Sığ.İnce durumda olan. Örn:Yufka gibi.Kalınlığı az. Derinliği yoka.

    • YOLAKLAMAK-H: Sebzeleri gelişigüzel yolmak, koparmak.

    • YOLLUK: Azık. Yiyecek.

    • YONACAK-H: Atın ayağının tırnağını yanan demirden yapılı keskin alet.

    • YONCAK: Kağnıların, tekerlekli kızakların birleştiren taşı.

    • YONT: Yoz.

    • YONTMAK: Bir ağacı, keresteyi pıçakla inceltmek. Fazlalıklarını almak.

    • YONTUK: Kesici bir aletle yontulmuş yer, köşe.

    • YOSMA: Güzel.

    • YOZ: Kısır.

    • YÖREK: Beşikte çocuğun düşmemesi için sarılan bez.

    • YÖRÜK GİTMEK: Şansı iyi gitmek.

    • YU(Ğ)MAK/YUMAK: Yıkamak.

    • YULAR (Rumca EULERA): Dizgin. At ve diğer hayvanların başına takılan taşıma ipi.

    • YUMMAK: Gözlerini kapamak.

    • YUNAK: Dere kenarında yapılmış, genel olarak çamaşır yıkama, banyo yapma yeri. Bayraklı köyünde halen kullanılmaktadır. Türk insanının hamam geleneğinden kaynaklanmaktadır.

    • YUNMAK: Yıkanmak, çimmek.

    • YÜKLÜK: Yatakların konduğu özel bölüm.

    • YÜLEK: Harmanın otunu kazımaya yarayan alet.

    • YÜLEME: Harmanın yüzünün, otunun kazınması.

    • YÜNÜN YUNMASI: Koyundan yeni kırkılmış kirli yünün yapağısının dere kenarında kazana konarak ve suda iyice ıslatılarak tokaçla dövülerek temizlenmesi.

    • YÜRÜĞEN: Koşamayan, hızlı gidemeyen at.

    • YÜZKİRİ: Utanılacak şey.

    • YÜZLEME: Harmanın birkaç kez dövenlenmiş hali. Bir tarlayı dinlenmeden ekme.

    • YÜZLEMEK: Harmandaki sapları çevirerek, karıştırarak dövenlenecek duruma getirmek.

    • YÜZÜN GERİ : Geri dönerek (gitmek).

    • YÜZÜNGOYU/YÜZÜN KOYU : Ön tarafın yere bakacak şekilde serilmesi.

    • YÜZÜN GÖTÜ : Arka arkaya geri (giderek).

    • ZA(A)R/ZAĞAR: Boşta gezen, işi gücü olmayan.

    • ZAĞAR (köpek) : Boş gezen köpek.

    • ZAHRA: Zahire, buğday.

    • ZATTİRİK: Çok gezen, hoplak.

    • ZAVRAK: İçi boş. İçi tohumlanmış, boşalmaya yönelmiş hıyar.

    • ZEBİL: Fazla, istemediğin kadar çok.

    • ZEDELENMEK: Ayakta işemek.

    • ZEFTİR/ZİFTİR: Deriden yapılan, zelveleri birleştiren kalın ip.

    • ZEKNİME: Yumuşama, hafifleme.

    • ZELVE: Ağaçtan yapılı öküzün boynunu tutan çiviler. ZELVE(NİN) KAYIŞI: Zelveyi boyunduruğa bağlayan uzun deri.

    • ZEMHERİ/ZEMERİ: Karakış ayı.

    • ZENGÜ: Eyerde ayak basma yeri.

    • ZER (Arapça): Ekin ekme, toprağı işleme.

    • ZER ETMEK (Osmanlı ağzında): Tarım işlerini yürütmek. Ekin ekmek, topraktan ürün almak.

    • ZERZEE: Kapı tutmaya yarayan demir parçası (Bakınız MENTEŞE).

    • ZEVREİL: Boyu uzun.

    • ZEVZEK: Boşuna konuşan. Çok konuşan.

    • ZIBIN : Giyinilen gömlek.Mintan. (Rumca) ZUPUNA

    • ZIHIM (ZIKIM) YE: “Çölçöp ye”.Geniş anlamıyla ZAKKUM olabilir.Çünkü Zakkum zehirli bir bitkidir.”Zıkım ye” dendiğinde “Bana yaptığın davranıştan dolayı kötü ol, zehirlen” anlamı çıkartılabilinir.

    • ZIHIMIN PEKİ: Sitem etme anlamında.

    • ZILGITLAMAH-K: Gözdağı vermek.

    • ZINGA: Arka üstü yatırma. Yere vurmak.

    • ZINGIÇ: Sırta vurulan yumruk.

    • ZIPÇIK/ZİPÇİK: Sap.

    • ZIPIR: Yaramaz veya büyümüş anlamında.

    • ZIRTABOZ: Şımarık, laf dinlemeyen.

    • ZIRVALAMA: Abuk subuk konuşma anlamanında kullanılan sözcük.

    • ZIVANA (Farsça ZEBANE): Kalın bir borunun içine geçirilen ince borudan ZIBANE/ZEVANE/ZIVANA. İki ucu açık boru.

    • ZİFOS (Grekçe): Çukur oyuktan Anadolu’da konuşulan Rumca’dan halk diline ZİFOS: Yerden sıçrayan çamur.

    • ZİLİ: Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk.

    • ZİLVE/ZELVE: Çift öküzünün boyunduruktan çıkmaması için takılan çomak.

    • ZİPÇİ: Söğüt kabuğundan yapılan düdük.

    • ZİRAAT (Arapça ZIRAAT): Ekin biçme işlerinden ZİRAAT: Ekin biçme, toprağı sürme işleri. Tarım.

    • ZİRZOP: Şımarık, hoplak, deli.

    • ZİRİTOŞ: Lokma tatlısına verilen ad.

    • ZİVİR: Çileden çıkarmak, sinirlendirme.

    • ZOHURDAK-H: At çıngırağı.

    • ZOMBURUMA: Çok üşüyüp titreme.

    • ZOT: Uysal olmayan adam.

    • ZUVAL/ZIVALA: Yufka açılmak üzere hazırlanan hamur parçası.

    • ZÜLBİYE/ZÜRBİYE : Ufak soğanla pişirilmiş et ya da soğanlı et yahnisi.

    • ZÜLBEYE : Erik.

    • ZÜTTÜRÜK: İşe yaramayan, boş gezen, yaramaz anlamında.



    ÖZLÜ SÖZLER


    1. ABRUL ONUNDA YA ON HORUM OT, YA DA ÖKÜZÜN GÖNÜNÜ KURUT.

    Abrul (Nisan) ayı kış mevsiminin bittiği; ağılda kalmış saman ve kepekle beslenen hayvanların dışarıya çıkarılma zamanıdır. Ancak yöremizdeki iklim özelliği bakımından dikkatli olmak gerekir. Bunun için yeterli yiyeceği saklayıp ihtiyatlı davranmak gerek. Yoksa en önemli hayvanımız olan öküzümüzden vazgeçmek zorunda kalırsınız.

    1. AÇ AMAN BİLMEZ, ÇOCUK ZAMAN BİLMEZ.

    Açlığı için hiçbir özür bulamayız. Her ne şekilde olursa olsun açlığını gidermek zorundadır. Çocuk da birşey istedimi yerine getirmek durumundayız. Ona özürü göstermek boşunadır.

    1. AÇ KÖPEK HIRTIK OLUR.

    Aç olanı durdurmak kolay değildir. Açlık, insana herşeyi yaptırır. Aç köpek bile herşeyi yapar. Değişken olur. Kendisine güvenilmez.

    1. AH’ YA KARNIM AMBAR OLSA, YA ÇOCUKLARIM YANIMDA OLSA.

    Çocuklara karşı duyulan özlemi belirtiyor. Çocuk özlemini gideremeyenlerin aklından geçenler, bir ambarı doldurcak kadar çoktur.

    1. AHLATIN İYİSİNİ AYILAR YERLER.

    İyi şeyleri, en umulmadık kimseler yer. Hak eder.

    1. AKILLI SÜRÜCÜ ATINA GÖRE ÇUBUK VURUR.

    Akıllı kişi, davranışlarını ve tutumunu iyi düzenler. Yaptığı işin ne sonuçlar getireceğini iyi kestirir. Yaşadığı koşulları iyi değerlendirir. Durumuna göre dikkatli hareket eder.

    1. AKŞAMIN HAYRINDA SABAHIN ŞERRİ İYİDİR.

    Bir işe erken başlamak gerekir.

    1. AL MALIN İYİSİNİ, ÇEKME PARANIN YASINI.

    Sana uygun işin pahasına bakma.Alacağın eşyanın en iyisini almaya çalış. Ucuz malın değeri olmaz.

    1. ALA İNEKTE BİR KOVA SÜT VERİR AMA TEPİP DEVİRİR.

    Bize iyilik yapanlar bile zaman zaman olumsuz eylemde bulunabilir. Buna hazırlıklı olmak gerekir.

    1. ALACAĞIN BİR İĞNE, DEMİRİN BATMANINI SORUYORSUN.

    İşini veya isteğini bildir.Gereksiz yere oyalama.


    1. ALÇAK EŞEĞE BİNMEK KOLAYDIR.

    Kendisinden küçük biriyle dolaşmak, fakir olanla uğraşmak zengin olan için kolay bir davranıştır. Ona üstünlük sağlar gibi görünür.

    1. ALİMDEN ZALIM DOĞAR, ZALİMDEN ALİM DOĞAR.

    Bazı sözlerin olumsuzluk taşıdığını söylemek gerekir. Geçmişte bilgin, ulema kişiler çocuklarıne gereken özeni göstermediklerinden kendi yolunda gittikleri görülememişti. Aynı söylencenin tersini de belirtmek “zalimden alim doğar” gerekir. Yokluk içinde, zorluk içinde yaşayanların alim olmaya, kendini kurtarmaya, bilge kişiliğe ulaşmaya çabaladıkları da söz konusudur

    1. ALTTA KALANIN CANI ÇIKSIN.

    Herkes kendini kurtarmalı.

    1. ANASI OLMAYANIN BABASI OLUR MU?

    Yapılmış bir iş varsa, onu ortaya çıkaran sebepler ve sonuçlar da vardır.

    1. ARABANIN YÖRÜK TARAFINA BİNEN İYİ GİDER.

    Bir işi yaparken iyi düşünerek, iyi tasarlayarak yapılırsa o işte başarılı olunur

    1. ARPA EKMEĞİ YELLENMEYE BAHANE.

    Bir işi yapmak istemiyorsan gerekçe arama.

    1. ARSLAN YATAĞINDA TİLKİ YATMAZ:

    Toplumun seçkin vf özellikli yerlerine herkesin önem verdiği,değer verdiği kişiler yerlrşmellidir.Böylece güven duygusu sağlanır.

    1. ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR.

    Acıyı en yakını duyar.

    1. AVARA DURMAKTAN BEDAVA ÇALIŞMAK İYİDİR.

    Boş durmak kişiyi kötü yola yöneltebilir. Onun için, belli bir kazanç getirmese de çalışmak olumlu bir davranıştır.

    1. AYRANI YOK İÇMEYE AT İLE GİDER S…

    Becerisi ve gücü yokken, başaramayacağın işe soyunma. Onu yapmaya kalkma. Bu bir gösteriş olur.

    1. BİN BAŞ NE İSTERSE BİR BAŞ ONU İSTER.

    Demokrasinin gereği olan mutabakat sorununu çok güzel tanımlayan bir sözdür. Toplumun, çoğunlukla kabul ettiği düşünceye uyulmasını belirtir.


    1. BİR AĞACIN DİBİNDE BİN KOYUN YATAR.

    Yararlı olan birşeyden herkes faydalanır. Onun için iyi iş yapmakta fayda vardır.

    1. BİR YEMEK YİYORUM DİYENDEN, BİR DE YEMİYORUM DİYENDEN KORK.

    Birşeyi yapmak isteyen veya yapmak istemeyen, isteğini açıkça belitmeli. Kişiler de ona göre hareket etmelidir.

    1. BORÇ BİNİ AŞINCA BULGUR PİLAVİ YENİR.

    Eski yıllarda bulgur pilavı yemek, zenginlik işaretidir. Artık geçinemeyecek duruma gelenler, kendi durumlarına aldırışsızlık eder. Davranışları ölçüye vurulmazsa geçinme kaygısından uzaklaşır.

    1. ÇAVDARLIYSAN BAŞ KÖŞEYE.

    Görünüşüne göre değer veriniz.

    1. ÇUL ÇÜRÜTEN OLMAK.

    Misafirlikte fazla kalıp evsahibini huzursuz etmek.

    1. DAĞ DEYİPTE DANGIRDAMA, DAĞIN DA KULAĞI VAR.

    Olur olmaz yerde ve şekilde konuşmak, konuştuğunun başkalarınca duyulmayacağını sanmak yanıltıcıdır. Her söz er geç duyulur. Konuşmada dikkatli olmak gerekir.

    1. DANA YEDİĞİ TAŞI BİLİR.

    Herkes çektiğini, yaşadığı acı olayları bilir.

    1. DERTSİZ BAŞ, YARASIZ AĞAÇ OLMAZ.

    Her kişinin bir sorunu vardır. Onun için insanlarla onlara önem vererek ilgilenmek gerekir.

    1. DOĞAN AY DOĞUŞUNDAN BELLİ OLUR.

    Yapılacak bir iş, kendini gösterir. O işe ne kadar hazırlıklı olursak o kadar başarılı oluruz.

    1. DUAYI BEN EDİYOM YAĞMUR KARATAŞ’ A YAĞIYOR.

    Yaptıracağın işi ehline, ustasına ver.

    1. EKMEĞİ AÇA VER , PARAYI MUHTACA.

    Bir iyilik yapmak istiyorsan ihtiyacı olana yap.

    1. EL ADAMA ÖĞÜDÜ VERİR, EKMEĞİ VERMEZ.

    Başkasından akıl alarak iş yapılmaz. Yoksa bu işi sonlandıramazdın. Kendine güvenerek yola çıkman gerekir.

    1. EL AĞZI TUTULMAZ.

    Yapacağın işi kendine sakla, gizli tut. Duyanlar elbette konuşur.



    1. EL ATINA BİNEN KÖY ORTASINDA KALIR.

    Başkasının gücüyle iş yapan yarı yolda kalır. Öncelikle kendine güvenmelisin.

    1. EL ELİYLE YILAN TUTMA, YILANA DA YAZIKTIR.

    Bir iş yapmak istiyorsan kendin yap. Başkasına söyleyip yaptırma. Yapacağın işin tehlikesini bil. Tehlikeli işi başkasına yaptırırsan aldırışsızlık eder. Çaban boşuna gider. İşe de yazık olur.

    1. ELİ İLE DÜĞÜNE BAYRAMA GİDİLİR.

    (Bakınız 54). Başkasıyla önemli bir işi yapmaya hemen soyunma. Dışardan destek kolay gelmez.

    1. EL YUMRUĞU YEMİYEN KENDİ YUMRUĞUNU BALYOZ SANIR.

    Başkasından kötülük görmeyen, yapacağı kötülüğün çok korkunç olacağını sanır. Halbuki olayları doğru tanımlamak gerekir. Kişinin kendini çok yüceltmemesi uygun olur.

    1. ELDEN KALAN SU GÜN KALIR.

    Bir iş ertelenirse yapımı uzar gider. Önemini kaybeder.

    1. ELİNİN HAMURU İLE ELİN İŞİNE.

    Bilmediğin, beceri gösteremeyeceğin işe karışma.

    1. ERİNENİN OĞLU KIZI OLMAZMIŞ.

    Bir işi başarmak istiyorsan, emeğini ve gücünü ortaya koymaktan çekinme.

    1. EŞEK HOŞAFTAN NE ANLAR.

    Akılsız kişi, değer bilmez kişi iyilikten anlamaz. İşi bilene vermek gerekir.

    1. EŞEĞİN SEMERİ KENDİNE YÜK OLMAZ.

    Kişiye yapmak zorunda olduğu iş zor olmamalıdır.Kendi işini yüksünmemelidir.

    1. EŞEĞİN YATTIĞI KÜLLÜKTÜR, İNASININ AZDIĞI ELLİKTİR.

    Her varlık kendi değerini bilmelidir. Durumundan fazlasını isterse kötü yola düşer.

    1. EVDE KIZI OLANIN PAĞAÇTA TUZU OLMAZ.

    Evlenecek kızı olan anne, gelen gidenlere karşı dikkatli olur. Yapacağı işlerde fazlalık olmaz. Tuz, kusurun ifadesidir. Anne ekmeği tatlı olur. Herkes beğenmelidir.


    1. GELİN AYAĞINDAN,ÇOBAN DAYAĞINDAN BELLİ OLUR.

    Uğurlu gelin bereket getirir.Evin içinde dolanır,iş yapar. Çobanın iyisi de iyi çubuk taşırki sürüsünü yayarken kendisine kolaylık sağlar.Yaşamda bazı göstergeler bize yol gösterir.

    1. GIÇ ÖPMEYLE AĞIZ PİS OLMAZ.

    Bir iş yapmak istiyorsan herşeye katlanmalısın.

    1. HARMANINA KAR YAĞMAMAK.

    Öyle kişiler vardırki önemli olaylar karşısında bile aldırışsız kalırlar.Herkes dert yanarken o kılını bile kıpırtdatmaz.

    1. HUYLU HUYUNDAN VAZGEÇMEZ.

    Huylu huyundan, teneşir tahtasından vazgeçmez.

    Davranışı bozuk olanın bu durumunu düzeltmek zordur.



    1. ISIRACAK KÖPEK DİŞİNİ GÖSTERMEZ.

    Kötülük yapacak kişi, yapacağı işi açıkça belli etmez.

    1. İTİN AYAĞINI TAŞTANMI ESİRGİYEN?

    Yapacağın bir iş için olanaklarını niye zorlamıyorsun?

    1. KANCIK KUYRUK SALLAMAYINCA ERKEK KÖPEK YANAŞMAZ.

    Sebepsiz birşey olmaz. Muhakkak onu bu işe yönelten nedenler vardır.

    1. KAPIYI BEKLEMEYEN KÖPEĞE YAL VERİLMEZ.

    Kendisine hizmet etmeyen, yapacağı işte emek harcamayan kişiye destek olunmaz.

    1. KAPUCULULAR GÖK GÜRLEYİNCE MÜSLÜMAN OLUYOR.

    Yukarıgökçe (Faldaca) köyüne ilk yerleşen ailelerden biri de Kapucuoğulları’dır. Bu köyde uzun yıllar ortaöğretim seviyesinde medrese öğretimi ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinden başlayarak 3 yıllık ilköğretim eğitii yapılmaya başlanmıştı. Kapucuoğullarına ait kişiler, bu sistemlerde önemli görevler almışlardır. Din alimleri olarak bilinenleri vardır. Ancak köyde darb-ı masal halinde söylenen bu sözle Kapucuoğullarının geleneklerini zor devam ettirdikleri belirtilmek isteniyor.

    1. KARGAYA PİSLİĞİNİ İLAÇ DEMİŞLER, GİTMİŞ DENİZİN ORTASINA YAPMIŞ.

    Birisinden yardım istenir. Ancak o kişi, kendini önemser, ne büyük varlık olduğunu vurgulamak isterse en olmaz davranışı gösterir.



    1. KARAGÖL’DEN KAR BAĞIŞLAMAK.

    Karagöl, bölgemizin yaylalarla donanmış önemli bir dağıdır. Her mevsim karlarla örtülüdür. Güzelliklerine doyun olmaz. Bu sözde “Karagöl” önemsenerek, yapabileceğin işi söyle, havalı söz söyleme anlamı yaratılmıştır.

    1. KAŞINAN KEÇİ, ÇOBANIN DEĞNEĞİNE SÜRÜNÜR.

    Bir kimse olur olmaz bir işe soyunursa, yapamayacağı işi yapmaya kalkışsa hemen olumsuzluğu ortaya çıkar.

    1. KIZ EVİ DOMBUR DOMBUR, OĞLAN EVİNİN HABERİ YOK.

    Yapılması gereken bir iş var ama kimin kimseden haberi yok. Yapılacak işe aldırışsızlık gösteriliyor. Her iki taraftan biri olayı önemsemiyor.

    1. KÖR GÖZDEN YAŞ UMMAK.

    Yarar getirmeyecek işten destek beklemek.

    1. KUZU ÇUBUĞUYLA DÖĞMEK.

    Bir kişiyi yola getirmek için onu en uygun, zarar vermeyecek en iyi yolla uyarmak gerekir.

    1. SEN İŞTEN DEĞİL İŞ SENDEN KORKSUN.

    Yapacağın şeyi önemse, değer ver. Ona göre çaba göster.

    1. SONRADAN GÖRME GAVURDAN DÖNMEDEN BETER OLUR.

    Din değiştirmek kolay, inandırıcı bir davranış değilse, belli eğitimden geçmemiş kişilerden olumlu davranış beklemek zordur.

    1. TARLA EVE HANIM YERE YAKIN OLACAK.

    İş yapmak,başarılı olmak isteyen kişi (çiftçi) çalıştığı,geçindiği tarlasını evine yakın bir yerden seçer ki zaman kaybı olmaz.Tarımla uğraştığı için çocuklara gereksinimi vardır.Döl almak için de hanımı erine,geniş anlamıyla yere yakın olmalıdır.

    1. TARLADA İZİ OLMAYANIN HARMANDA GÖZÜ OLMAZ.

    Tarla-harman ilişkisi çalışan çiftçi için önemlidir.Tarlada çalışanın orada izi olur.Aldığı ürünle bu izini belli eder.Ürünün sonuçlanma yeri harmandır.Ürününüz yoksa harmana da bakmazsınız.Yani ön hazıtrlık yapmadan sonuç alamazsınız.

    1. TARLANIN TAŞLISINI KIZIN SAÇLISINI AL.

    Kızın saçlısı onun sağlıklı olduğunu belirtir.Taşlı tarla tarıma daha uygundur.Toprağın nemini korur.Onun için tarlanın da taşlısı tercih edilmelidir.



    1. TAŞ ATTIN DA BELİN Mİ AĞRIDI.

    Çok iş yaptın da zorlandın mı? Boşuna duruyorsun. Senden beklenileni yapmıyorsun.

    1. TAVŞAN DAĞA DARILMIŞ, DAĞIN HABERİ OLMAMIŞ.

    Önemsiz bir kişi, önemli bir kişiye küsse bile hiç önemi olmaz.

    1. TAY BABASINI GEÇER.

    Çırak ustasını, çaba gösteren önde gideni geçer. Bir işte başarılı olmak için işine özen göstermek, çabalamak gerekir.

    1. TOKLU KELEĞİ/SELLİM KELEĞİ GİBİ ÖTMEK.

    Toklu genç bir hayvandır.Bardabaştır.Hareketleri olgun değildir.Olgun olmayan hareketlerinden dolayı boynundaki kelek çan çan öter. Gelişigüzel, düşünmeden söz söyleyen kişilerde böyledir.

    1. TOKU DOYURMAK ZORDUR.

    Doygun kişiyi çalıştırmak zordur. İşi, gereksinimi olana vermek gerekir.

    1. VURAN OĞUL BABAYA BAKMAZ.

    Kötülük yapmak isteyen kişi hiçbir engel tanımaz ve duygusal yaklaşım beklemez.Kötülüğünü yapar.

    1. YAKIN EVLİYA VARKEN UZAĞA GİDEN ÇAĞRILMAZ.

    Kişi yardım istiyorsa önce yakınına,eşine dostuna gitmeli.Böylece yardımlaşma ve dostluk duygusu da gelişir.

    1. YARASI OLAN GOCUNUR.

    Söylenen bir söze alınganlık gösteren kişinin, önceden varolan suçu vardır. Yoksa boşuna olumsuzluk göstermez.

    1. YERİ AT BOKUNDAN, GÖĞÜ YILDIZDAN TANIMAK.

    Çevresini iyi tanıyan kişi, kendisine gösterilen işaretlere dikkat ederek, eşini-dostunu iyi tanıyarak doğru yolu bulur.

    1. YETTİĞİ YERE YETİYOR, YETMEDİĞİ YERE KELİNİ ATIYOR.

    Her yere kötülük yapmak istiyor.Bunun için ulaştığı yere kendisi,ulaşamadığı yere karalayıcı söz atarak fenalık yapmak istiyor.

    1. YOKSA BAKIR, OLURSUN FAKİR.

    Bakır madeni, geçmişte özellikle mutfak eşyalarının yapımında önemli yer tutardı. Bakır eşyalarının çokluğu, o kişinin varlığını gösterir.

    1. ZORLA KÖPEK KOYUNA GİTMEZ.

    Bir işi zorla yaptırmanın önemi yoktur.


    Yüklə 0,75 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
  • 1   2   3   4   5   6   7   8   9




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin