Tüm dünyada fikri mülkiyet hakkını ve bu hakka tanınan korumayı düzenleyen mevzuatın ortak paydası



Yüklə 185,19 Kb.
səhifə3/4
tarix20.02.2018
ölçüsü185,19 Kb.
#42868
1   2   3   4

Eserden Faydalanma Yetkisi :

Eserden faydalanma yetkisi özellikle güzel sanat eserleri bakımından önem taşır. Çünkü bu eserlerin asılları tek olup maddi bir mal üzerinde cisimlenmişlerdir. Eserden faydalanma talebi, maddi malın vasıtasız zilyedine, yani onu fiilen hakimiyeti altında bulunduran şahsa karşı ileri sürülür.


Malik veya zilyet sıfatıyla malı elinde tutanlar, eser sahibinin hakkına saygılı olmak ve gerektiğinde malı kullanmasına izin vermek zorundadırlar.


  1. Eserin Bütünlüğünü Koruma Yetkisi :

Aslın maliki, eser sahibiyle yaptığı sözleşme çerçevesinde, eser üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Ancak eseri bozamaz, yok edemez ve eser sahibinin haklarına zarar veremez.

- Manevi hakların süresi:
Eser sahipleri, mali haklarını başkalarına devretmiş olsalar bile, manevi haklarını ellerinde tutmaya devam ederler. Roma hukuk sistemini benimseyen ülkelerde, genel yaklaşım, manevi hakların sonsuza dek sürdüğünü ve eser sahibinden ayrılmaz bir unsur olduğunu kabul eder. Anglo-Sakson hukuk sistemini benimseyen ülkelerde ise, bu haklar, fikri hukuk yasalarında belirtilen sınırlı süreler için geçerlidir ve böyle bir süre belirtilmemişse, eser sahibinin ölümüyle sona erer.
Bazı ülkelerde bu haklar başkalarına devredilemez. Eser sahibinin ölümünden sonra, mali haklar kimin eline geçerse geçsin, manevi haklar sadece mirasçıları tarafından kullanılabilir. Eser sahibinin mirasçısı yoksa, manevi haklar, yasalara göre bu amaçla atanmış bir yetkili tarafından kullanılabilir.
B.5.2. Mali haklar:
Eser sahibinin mali hakları, onun eserinden yararlanarak hayatını kazanması amacına yöneliktir. Bu gelir, doğrudan doğruya onun düşünsel ürününün bir karşılığıdır. Genel ilke şudur: eser sahibi, eserinden üçüncü kişilerin yararlanması sonucu oluşan kazançtan belirli bir oranda pay alma hakkına sahiptir. Mali haklar, fikri hakların doğasında mevcut olan parasal imtiyazları ifade eder.
“Mali hakları kullanma yetkisi de münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 18/1)
“Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, mali hakları, ancak eser sahibi ile yaptığı sözleşmeye göre kullanabilir.” (FSEK 18/son)
“Eser sahibi, sahip olduğu yetkilerin kullanılış tarzını tespit etmemişse ya da bu konuda herhangi bir kimseye yetki vermemişse, bu yetkilerin eser sahibinin ölümünden sonra kullanılması hakkı (1) vasiyeti tenfiz memuruna; bu kişi tayin edilmemişse, (2) sağ kalan eş ve çocuklarına ve (3) mansup mirasçılarına, (4) ana babasına ve (5) kardeşlerine aittir.” (FSEK 19/1)
Mirasçılar kanuni ve mansup mirasçı olarak ikiye ayrılır. Mansup mirasçılar, bir kimsenin ölüme bağlı bir tasarrufla mirasının tamamı veya bir kısmı için tayin ettiği mirasçı veya mirasçılardır.
“Henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun yararlanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 20/1)
Mali hakların kullanılması birbirine bağlı değildir. Bir mali hakkın devredilmesi, diğer mali hakları etkilemez. Örneğin, çoğaltma hakkının devredilmesi, yayma hakkının da devredildiği anlamına gelmez. Bununla birlikte, bazı hallerde, bir mali hakkın devrini başka bir mali hakkın devrini de zorunlu olarak içerir. Örneğin bir eserin tercüme hakkını devralan kişinin bunu yayımlayabileceği de kabul edilmelidir; aksi takdirde, işleme eserin işleyen tarafından iktisaden değerlendirilmesi mümkün olmaz.
- Mali haklar:


  1. İşleme hakkı:

“Bir eserden onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 21)


Bir eseri işlemek suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. İşleme, bir eseri işlemek suretiyle asıl esere tâbi, fakat ondan bağımsız yeni bir eser ortaya çıkarmak anlamına gelir. Eser sahibi bu hakkını kendisi kullanabileceği gibi başkalarına da devredebilir.
İşleme hakkını bir sözleşmeyle devralan kişi, işleme üzerinde, eser sahipliğinden doğan bütün haklara sahiptir. İşleyen, eseri kamuya sunabilir, eserde adını belirtebilir, eserde değişiklik yapılmasını yasaklayabilir, vb. Örneğin bir romanın piyese dönüştürülmesi için izin alan kişi, bu eserin temsil edilmesi hakkını da devralmış sayılır. Yabancı bir dilde yayınlanmış eseri tercüme hakkını devralan kişi, bu eseri yayımlama hakkını da devralmış sayılır. Buna karşılık, bir piyesi yabancı dile tercüme hakkını devralan kişi ayrıca temsil hakkına da sahip değildir ve temsil için ayrıca izin alması gerekir. Aynı şekilde, bir eseri İngilizce’den Türkçe’ye tercüme hakkını devralan kişi o eseri Fransızca’ya da çeviremez. İşleme hakkının devri iki yönden sınırlandırılır. Birincisi, işleme hakkı hangi işleme türü için tanınmışsa, onunla sınırlıdır. İkincisi, işleme eser üzerinde yeniden işleme yapılması, asıl eser sahibinin iznine tâbidir. Örneğin, işleyen tercüme ettiği romanı sinemaya uyarlamak isterse, asıl eser sahibinin iznini almalıdır.
İşleme konusunda izin alan kişinin hakkı hem asıl eser sahibine hem de üçüncü şahıslara karşı korunur. Örneğin, tercüme hakkını devralan bir kişinin sözleşmede kararlaştırılan süresi dolmadıkça, asıl eser sahibi bu eseri bir başkasına da devredemez. Ayrıca asıl eserin koruma süresi ile işleme eserin koruma süresi de birbirinden bağımsızdır. Dolayısıyla, asıl eser için koruma süresi sona ermiş olsa bile, işleme eserin koruma süresi devam edebilir.



  1. Çoğaltma hakkı:

“Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen doğrudan veya dolaylı geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 22/1)


“Bir eserin aslını veya işlemelerini kısmen ya da tamamen çoğaltma hakkı, münhasıran eser sahibine aittir.” Fikri hukukta, aslının yerine eserden yararlanmayı sağlayacak tek bir nüshanın çıkarılmış olması dahi çoğaltma sayılır. Bu çoğaltmada mekanik araçların kullanılması esastır. Örneğin ünlü bir ressamın tablosu model alınarak yapılan bir resim çoğaltma sayılmaz.


  1. Yayma (dağıtım) hakkı:

“Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya başka yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 23/1)


Yayma hakkının tüketilmesi: Fikri hakkın konusu olan eser, eser sahibinin rızasıyla piyasaya sunulduktan sonra, koruma artık fikri hukuka göre değil, o ülkede mevcut ticaret kurallarına göre işleme tâbi tutulur.
FSEK, yayma hakkının tükenmesinde ulusal tükenme ilkesini (fikri hakların ülkesellik özelliği) kabul eder. Bunun anlamı şudur: Eser sahibinin fikri hakkı, eserin A ülkesinde piyasaya sürülmesiyle A ülkesinde tükenmiş sayılır. Fakat aynı eser B ülkesine girdiği anda bu kez B ülkesinin fikri hak sahibine tanıdığı tekelci yetkiler nedeniyle ve bu yetkiler çerçevesinde yeniden canlanmış sayılır.
Eseri yayma, çoğaltılmış nüshaların kamuya sunulmasını ifade eder. Bir eserin aslından veya işlenmesiyle çoğaltmadan elde edilen nüshaları dağıtmak, kiralamak veya satışa çıkarmak ya da ticaret konusu yapmak anlamına gelir. Eseri yayma hakkı da münhasıran eser sahibine aittir.


  1. Temsil (sergileme) hakkı:

“Bir eserden, doğrudan doğruya ya da işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 24/1)


Bir fikir ve sanat eserinin, yayım dışında, doğrudan doğruya duyulara hitap edecek şekilde kamuya sunulması temsil anlamına gelir. Bir eserden, onun asıl veya işlenmelerini, doğrudan doğruya ya da işaret, ses ve resim tekrarına yarayan aletlerle genel yerlerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.
Bir roman sinemaya uyarlanarak senaryo haline getirilmişse, senaryonun sinema filminde kullanılabilmesi için asıl eser sahibinin yanı sıra işleyenin de izni gerekir.


  1. İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı:

“Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo, televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 25/1)


Radyoyla yayın terimi, bir eserin radyonun yanında, televizyon, telsiz, uydu yayınlarıyla yayınlanmasını da kapsar. Radyo ile yayın hakkı da münhasıran eser sahibine aittir.


  1. Pay ve takip hakkı:

“Bir güzel sanat eserinin tekrar satılması halinde, yeni satış işleminde, sanat eserleri ticaretiyle uğraşan bir kimsenin ya da bir müzayedecinin alıcı, satıcı veya aracı olarak yer alması halinde, satıcının eser sahibine satış fiyatının üzerinden yüzde beş oranında pay ödemesi gerekir.”

(Federal Almanya Fikri Haklar Yasası m. 26)
“Eserlerin tekrar satılması halinde, son satış bedeli ile bir önceki satış bedeli arasında açık bir nispetsizlik bulunması halinde, satıcı, her defasında, bedel farkından uygun bir payı eser sahibine, o ölmüşse üçüncü dereceye kadar kanuni mirasçılarına, onlar da yoksa meslek birliğine ödemekle yükümlü tutulabilir.” (FSEK 45/1)
Fikir ve sanat eserlerinde, tükenme ilkesi geçerlidir. Bu ilkeye göre, bir defa elden çıkan eserin elden ele dolaşması serbesttir. Ancak bazı eserlerde eserin elden ele geçmesinde sahibine pay ve takip hakkının tanınması tükenme ilkesinin bir istisnasını oluşturur.
Pay ve takip hakkı, FSEKna göre sadece şu eserler için kullanılabilir:


  • Tablolar, vb.’nin asılları

  • Heykeller, vb.’nin asılları

  • Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerle bilgisayar programlarının yazarın el yazısıyla yazılmış asılları ve

  • Bestecinin el yazısıyla yazılmış müzik eserlerinin asılları.

Eserlerin kopyası veya ikinci nüshası ne kadar değer taşırsa taşısın pay ve takip hakkına konu olmaz.


Pay ve takip hakkı söz konusu olduğunda verilecek bedel, bir önceki satışla son satış bedeli arasındaki farkın %10’unu geçemez. Bu bedel eser sahibi ölmüşse mirasçılarına verilir.
Mali haklar devredilebilir.
Eser sahibi, manevi ve mali haklarını ihlâl eden kişilerin bu ihlâli durdurmalarını, ihlâlin etkilerini gidermelerini ve ihlâlden dolayı uğradığı maddi ve manevi zararları tazmin etmelerini talep edebilir.

B.6. KORUMA SÜRELERİ:
Tarihsel süreç içinde, çeşitli ülkelerin mevzuatında birbirinden farklı olarak düzenlenen koruma süreleri, özellikle uluslararası antlaşmalarla yüklenilen taahhütlere uygun olarak uyumlulaştırılmıştır. Dünyadaki ülkelerin çoğunun fikri mülkiyet mevzuatında öngörülen koruma süreleri birbirinin aynıdır. Dünya Ticaret Örgütü'nü kuran Antlaşmanın 1C sayılı eki olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (The Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights) hükümlerine göre, Dünya Ticaret Örgütü'ne üye olan ülkeler, fikri mülkiyet mevzuatlarında bu Antlaşmada öngörülen asgari koruma sürelerini öngörmek zorundadırlar. Bu standarda göre, patent hakkı için tanınan koruma süresi yirmi yıl, endüstriyel tasarım hakkı için tanınan koruma süresi beşer yıllık yenilenebilir dönemler halinde toplam yirmi beş yıl, telif hakkı için tanınan koruma süresi ise eser sahibinin ömrü boyunca ve vefatından itibaren yetmiş yıldır (eser sahibinin tüzel kişi olması halinde, aleniyet tarihinden itibaren yetmiş yıldır).
Koruma süresi, genellikle eserin alenileştiği ya da alenileşmiş kabul edildiği yılı takip eden yılın ilk gününden itibaren başlar. (FSEK 26/3)
“Koruma süresi, eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve onun ölümünden itibaren 70 yıl devam eder. Bu süre, birden fazla kişinin eser sahibi olması durumunda, hayatta kalan son eser sahibinin ölümünden itibaren yetmiş yıldır.” (FSEK 27/1)
“Sahibinin ölümünden sonra alenileşen eserlerde koruma süresi ölüm tarihinden itibaren 70 yıldır.” (FSEK 27/2)
“Koruma süresinin bitmesinden sonra, herkes, eser sahibine tanınan mali haklardan faydalanabilir.” (FSEK 26/1)
Genel kabul gören görüşe göre, koruma süresi bittikten sonra eserler halka mal olur ve eser sahibinin haleflerinin iznine veya ona bir ücret ödenmesine gerek olmadan herkesçe kullanılabilir. Ancak bazı ülkelerin yasalarında, halka mal olmuş eserlerden yararlanmak isteyenlerin bile yasalarca belirlenmiş bir bedel ödemeleri öngörülmektedir. Bu sisteme “halka açık ödemeli sistem” denilmektedir.

B.7. KORUMANIN DOĞUŞU:
Eser sahipliği statüsünün ve bu statüye bağlı fikri hakların doğması için sadece eserin yaratılmış olması yeterlidir. Eserin herhangi bir makama tevdiine, tesciline ya da ruhsat alınmasına gerek yoktur. Fakat telif haklarının fikri hukuk tarafından korunabilmesi için, eserin alenileşmesi ya da yayımlanması gerekir.
Aleniyet bir fikir ve sanat eserinin yaratıcının kişisel gizlilik çevresinden çıkmasını ifade eder ve fiili bir durumdur. Bu nedenle, sahibinin rızasına dayansın ya da dayanmasın, bir defa kamuya arz edilmiş olan eserler alenileşmiş sayılır. Ancak aleniyetin fikri hukuk alanında etkileri, eserin sahibinin rızasıyla kamuya arz edilmiş olmasından itibaren başlar. FSEK Madde 7/1 : “Hak sahibinin rızasıyla kamuya arz edilen bir eser alenileşmiş sayılır.”
FSEK’nda eserin alenileşmesine bağlanan sonuçlar şunlardır:


  1. Koruma süreleri, eserin alenileştiği yılı takip eden yılın ilk gününden itibaren işlemeye başlar.

  2. Üçüncü şahıslar henüz alenileşmemiş bir eser hakkında bilgi veremezler.

  3. Eserden meşru sınırlar içinde iktibasda (alıntı) bulunabilmek için eserin alenileşmiş olması gerekir.

  4. Güzel sanat eserlerinin maksadın haklı göstereceği bir oranda ve içeriğini aydınlatmak için bir bilimsel esere konulması, bilimsel konferans veya derslerde konuyu aydınlatmak için projeksiyon vb. vasıtalarla gösterilmesi alenileşmiş olmalarına bağlıdır.

  5. Güzel sanat eserlerinden eğitim ve öğretim amacıyla seçme ve toplama eserler meydana getirilmesi bunların alenileşmiş olmalarına bağlıdır.

  6. Alenileşmiş bilim ve edebiyat eserlerinin bazı bölümleri röportaj amacıyla sınırlı kalmak üzere radyo-TV ile yayınlanabilir.

  7. Bir eserin müsveddesi veya aslı, ancak eser alenileştikten sonra, kanuni veya akdi rehin hakkına, cebri icraya ya da hapis hakkına konu olabilir.

Aleniyetin fikri hukuk bakımından önem taşıyan bu sonuçları doğurabilmesi için iki unsurun varlığı gerekir: Fiili unsur, yani eserin fiilen kamuya arz edilmiş olması ve iradi unsur, yani sahibinin eseri alenileştirmek konusundaki niyeti.


Fiili unsur, örneğin bir şiirin alenen okunması, bir bestenin alenen çalınması, bir tiyatro veya opera eserinin alenen temsili gibi yollarla gerçekleşebilir. İradi unsur ise, eser sahibinin eserini kamuya sunma konusundaki niyetidir.

B.8. MALİ HAKLARDA KORUMA SÜRELERİ :
Bern Sözleşmesine göre, koruma süresi “eser sahibinin hayatı boyunca ve ölümünden 50 sene sonrasına kadar devam eder”. Ancak bu süre asgari bir sınırlamadır ve üye devletler daha uzun bir süre kabul edebilirler. Örneğin, İspanya’da bu süre 80 yıl, Brezilya’da 60 yıldır.
Türk FSEK’nda Madde 27/1 ile mali haklarda genel olarak 50 yıllık bir koruma süresi kabul edilmişti, fakat 4110 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonucunda bu süre 70 yıla çıkarılmıştır. Fakat koruma süreleri eser sahibinin gerçek veya tüzel kişi olmasına ve eserlerin türlerine göre farklı tarihlerden başlar.


  1. Gerçek kişilerin eser sahipliğinde :

Bilim ve edebiyat eserlerinde, musiki eserlerinde ve el işleri, fotoğraf ve küçük sanat eserleri dışındaki güzel sanat eserlerinde, eser sahibi gerçek kişiyse, eser aleniyet veya yayım tarihinden itibaren onun hayatı boyunca ve ölümünden itibaren 70 yıl süreyle korunur.


“Sahibinin adı bildirilmeden veya kamuoyunca tanınmayan bir takma adla yayımlanan veya alenileşen eserler, aleniyet ve yayımdan itibaren 70 yıl süreyle korunur. Ancak bu süre dolmadan önce eser sahibinin ismi açıklanırsa, koruma süreyi aleniyet tarihinden itibaren onun hayatı boyunca ve ölümünden sonra da 70 yıl süreyle uzamış olur.”
Eser sahibinin birden çok olması halinde:
İştirak halinde eser sahipliğinde, koruma süresi aleniyet ve yayım tarihinden itibaren bütün eser sahiplerinin hayatı boyunca ve son sağ kalanın ölüm tarihinden itibaren 70 yıldır.
Müşterek eser sahipliğinde, tek başlarına değerlendirilmeye elverişli eserler sahiplerinin rızası ile bir araya getirilmiş olduklarından, koruma süreleri her kısım için ayrı işler.

İşleme eserlerin korunması bakımından, kanun, asıl eser ile işleme eserin koruma sürelerinin birbirinden bağımsız olduğunu belirtir. Çünkü işleme eser asıl esere bağlı, fakat kendi başına özellik taşıyan ayrı bir eserdir. Asıl eserin koruma süresi dolmuş olsun ya da olmasın, işleme eser için başlı başına bir koruma süresi işler.




  1. Tüzel kişilerin eser sahipliğinde :

Bir tüzel kişinin organı tarafından meydana getirilmiş olup da, tüzel kişinin ilk eser sahibi sayıldığı ya da mali hak sahibi olduğu hallerde, her tür eser için koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıldır.


Tüzel kişinin organlarını oluşturan gerçek kişiler, yarattıkları eserin sahibinin tüzel kişi değil de kendileri olduğunu iddia ediyorlarsa, mali hakları kullanabilmek için bu iddialarını 70 yıllık koruma süresi dolmadan ispat edebilmelidirler.
Eser henüz alenileşmeden tüzel kişilik son bulursa, 70 yıllık koruma süresi aleniyet tarihinden değil, tüzel kişiliğin son bulduğu tarihten işlemeye başlar.


  1. Yabancı dildeki eserlerin Türkçeye tercümesinde :

FSEK Madde 28 : “İlk defa Türkçeden başka bir dilde yayımlanmış olan bir bilim ve edebiyat eseri yayımlandığı tarihten itibaren 70 yıl içinde eser sahibi veya onun izni ile başka bir kimse tarafından Türkçe tercümesi yapılarak yayımlanmamış ise, 70 yılın geçmesinden sonra Türkçeye çevrilebilir.”


Bu hükme göre, bu 70 yıllık koruma süresi içinde asıl eser, eser sahibi veya onun izniyle başkası tarafından Türkçeye çevrilerek yayımlanmışsa, meydana gelen işleme eser ayrıca korunacağı için, yabancı dildeki yayımın üzerinden 70 yıl geçmiş olsa bile, işleme eser yayımı tarihinden itibaren işleyenin hayatı boyunca ve ölümünden sonra 70 yıl süreyle korunur. Oysa asıl eser bu 70 yıllık süre içinde Türkçeye çevrilmemişse eser sahibinin hakkı son bulacağından dolayı, herkes müsaadeye gerek olmaksızın tercüme edebilir.
Bu madde yeni değişiklikle kanundan çıkartıldı.
B.9. MANEVİ HAKLARDA KORUMA SÜRESİ :
Manevi haklar, mali haklardan farklı olarak, eser sahibinin ölümüyle son bulur. Manevi hakların sadece kullanılması miras yoluyla mirasçılara intikal eder. Eser sahibi açısından manevi hakların kullanılması konusunda bir sınırlama yoktur. Eser sahibinin ölümünden sonra da, mali hakların devamı süresince manevi hakların kullanılabilmesi gerekir.
Ancak ülke kültürü bakımından önemli görülen eserler üzerindeki bazı manevi haklar, Kültür Bakanlığı tarafından bir süreyle sınırlı olmaksızın kullanılabilir.
Eser sahibi, gerçek kişi ise hayatı boyunca, tüzel kişi ise tüzel kişiliğin devamı süresince, eserin açıklanmasına ilişkin, eser sahipliğinin belirtilmesine ilişkin ve eserin bütünlük ve özelliğinin korunmasına ilişkin manevi hakları kullanabilir.
KORUMA SÜRELERİNİN HESAPLANMASI:
Eserin korunmasında aleniyet tarihi önemlidir. Koruma süresi, aleniyeti takip eden yılın ilk günü başlar.
Eserin yayımlanmasından itibaren başlayan koruma sürelerinde eserin üzerindeki tarih dikkate alınır. Bu tarihin gerçeğe uymadığını ispat etmek her zaman mümkündür. Forma veya fasikül halinde yayımlanan eserlerde son forma veya fasikülün yayımlandığı tarih eserin aleniyet tarihi sayılır. Aralıklarla yayımlanan ve ciltlerden oluşan eserlerde, her birinin yayımlanma tarihi aleniyet tarihidir.
İştirak halinde eser sahipliğinde, koruma süresi eser sahiplerinden son sağ kalanın ölüm tarihinden başlar.
Çeviri eserlerin 70 yıllık koruma süresi, asıl eserin aleniyet tarihinden değil, çevirinin yayım tarihinden başlar.
C. ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER:


  1. 1886 Bern Sözleşmesi. Türkiye taraftır.

1886 yılında 10 devletin katıldığı bir uluslararası konferans sonunda imzalanmıştır. Bu Sözleşme ile, bir Bern Birliği kurulmuştur. Bugüne kadar bu sözleşmeye aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 112 ülke taraf olmuştur.


  1. 1967 Stokholm Sözleşmesi (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütünün kuruluş anlaşması). Türkiye taraftır.

  2. 1952 “Telif Hakları Evrensel Sözleşmesi”. Türkiye taraf olmamıştır.

  3. 1961 Roma Sözleşmesi. Komşu hakların, yani icracı sanatçılar, radyo yayını yapanlar ve ses taşıyıcısı imal edenlerin haklarını korumak amacını güder. Türkiye, 1995’de taraf olmuştur.

  4. 1971 Cenevre Sözleşmesi. Ses taşıyıcı üreticilerini, ürettikleri cihazların izinsiz çoğaltılmasına karşı korumak amacına yöneliktir. Türkiye bu Sözleşmeye katılmamıştır.

  5. 1975 “Televizyon Yayınlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”. Türkiye taraftır.

  6. 1993 “Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi”. Türkiye taraftır.

8) 1974 “Uydu Yayınlarına Dair Brüksel Sözleşmesi”
Sınai Mülkiyetin Korunmasıyla İlgili Paris Sözleşmesi ("Paris Sözleşmesi") ve Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesi ("Bern Sözleşmesi"), sırasıyla sınai mülkiyet hakları ve telif hakları hakkında iki temel uluslararası düzenlemedir. Bu sözleşmelerin iki asli amacı vardır: Sözleşmelere taraf olan ülkeler, ilgili fikri mülkiyet düzenlemelerini sözleşme hükümlerine göre uyumlulaştıracaklar ve sözleşmelere taraf olan ülkelerin vatandaşları bu düzenlemelerin sağladığı korumadan karşılıklı olarak yararlandırılacaktır. Dünya Ticaret Örgütü'nü kuran Antlaşmanın 1C sayılı eki olan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması da bu açıdan önemlidir. Türkiye hem DTÖ'ye üye olması dolayısıyla Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşmasına hem de Paris ve Bern Sözleşmelerine taraftır.
Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması'nın 13. maddesinde telif hakkı konusunda, 26. maddesinin 2. fıkrasında endüstriyel tasarım hakkı konusunda ve 30. maddesinde patent hakkı konusunda ortak bir hüküm mevcuttur. Buna göre, üye ülkeler, bu hakları iki koşulun gerçekleşmesi halinde istisnai olarak kısıtlamaya tâbi tutabilirler: (i) Kısıtlamanın eserden, tasarımdan veya buluştan normal şekilde yararlanılmasını engellememesi gerekir. (ii) Hak sahibinin meşru menfaatlerine halel gelmemelidir.

D. AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKU:

Telif hakkı ve belirli bağlantılı haklara tanınan koruma süresinin uyumlulaştırılmasına ilişkin 29 Ekim 1993 tarih ve 93/98/EEC sayılı Konsey Yönergesi.

Yönergenin amacı: Topluluk içinde telif hakkı ve bağlantılı haklara tanınan koruma süresini düzenlemek.

Yönergenin içeriği ve hükümleri:

Yönerge, fikir ve sanat eserlerinde telif hakkı koruma süresini:


  • eser sahibinin ölümünden ya da

  • anonim eserler veya takma isimle yayımlanan eserlerde, eserin meşru yollarla aleniyet kazandığı tarihten

itibaren 70 yıl olarak belirler.

Yönerge'ye göre, sinematografik ya da görsel işitsel eserlerde koruma süresi, yönetmen, senaryo yazarı, diyalogların yazarı ya da özel olarak o sinematografik veya görsel işitsel eserde kullanılmak üzere üretilmiş müziklerin bestecisinden sonuncusunun ölüm tarihinden itibaren 70 yıldır.

Bağlantılı haklar için koruma süresi 50 yıldır. Bu süre, mevcut koşullara göre, ilk icra tarihinden, ilk yayımlama veya iletim tarihinden ya da ilk yayın tarihinden itibaren hesaplanır.

Koruma süresi, her Üye Devlette aynı anda işlemeye başlar ve bu süre, korumaya dayanak teşkil eden olayın vuku bulduğu yılı takip eden yılın Ocak ayının birinci gününden itibaren hesaplanır.

Eserin bir üçüncü ülkede üretilmiş olması ya da yazarın Topluluk üye devletlerinden birinin vatandaşı olmaması halinde, Üye Devletlerin sağladığı koruma süresi eserin üretildiği kaynak ülkede sağlanan korumayla aynı tarihte başlar, fakat Topluluk'ta uygulanan koruma süresini asla geçmemelidir.


Yüklə 185,19 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin