İŞTİRAK
Genel olarak yasalardaki düzenlemeler ,suç tipini ihlal eden şahsı ,suçun faili olarak kabul etmiş şartıyla yapılmaktadır.Ancak ,genellikle suç tipleri bir kişi tarafından değil,birden fazla kişinin birlikte hareket etmeleri veya bu davranışlara diğer kişilerin etki ve katkılarıyla ortaya çıkmaktadır.Bu nedenle ,bir kişi tarafından ihlal edilebilen bir suç tipine ,birden fazla kişinin katılmış,etki göstermiş veya yardım etmiş olması sonucu işlenen suçlara katılanlarının sorumluluklarını belirlemek için “iştirak” konusundaki hükümlere ihtiyaç vardır.
Faillik bir sorumluluk statüsüdür.
Fail.suç oluşturan fiili işleyen kişi olarak tanımlandığına göre,suça iştirakten söz edilebilmesi için ,suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerin varlığına ihtiyaç vardır.
Bu sistemde feri fail ,asli fail ayrımı yoktur.Kanunda tanımlanan haksızlığı (suçu) doğrudan gerçekleştiren herkes faildir.(Gözcü ,suçu doğrudan işleyen olarak ,asli fail statüsündedir)
İştirakten söz edilebilmesi için ,suça katılanların gerçekleştirilmek istenen suç tipine ,bu suça katılma iradesiyle, gerek maddi gerek manevi katkısının bulunması ve bu katkının netice ile nedensellik bağı olması gerekir.
Kanunda yazılı suç tipinin işlenebilmesi için birden fazla kişinin katılmasının zorunlu olduğu suçlara “çok failli suçlar” denilmektedir.
Zorunlu olarak suçun işlenişine katılan kişilerin aynı yönde hareket ettikleri suçlara, “yakınsama suçu”(suç işleme amacı ile örgüt kurma suçunun oluşması en az üç kişinin bu amaçla bir araya gelmesine bağlıdır),
Zorunlu olarak suçun işlenişine katılanlar aynı amacı taşımakla birlikte, farklı yönlerden hareket ettikleri suçlara “karşılama suçu” denilmektedir(uyuşturucu madde ticareti suçunda satan ve satın alan olmak üzere en az iki kişinin varlığı gerekmektedir).
Müştereken işlenen suçlarda “müşterek faillik” söz konusudur.(A ile,kamu görevlisi olan B resmi belgede sahtecilik suçunu işlemeleri halinde ,A TCK 204/1. madde,B ise 204/2. maddesi gereğince sorumlu olacaktır)
Dolayısıyla faillik
İştirak kurallarının işleyebilmesi için kuralolarak, asli maddi failin hareketinin, tipe uygun hukuka aykırı ve kusurlu olması gerektiği ve azmettirmede asli maddi failin serbest ve bilinçli hareket eden bir kişi olması öngörülmektedir.
Kusur yeteneği bulunmayanların, suç işlemeye araç olarak kullanılması,asli maddi failin bir hukuka uygunluk nedeninden yararlandığı durumlarda onu eylemi gerçekleştirmeye yönlendiren kişi ancak , “dolaylı fail” sayılarak cezalandırılmaktadır.
Bağlılık kuralı
Bir suça katılmak isteyen ve buna yönelik maddi ve manevi katkıda bulunmuş olanların, bu katkısı suça katılmış olarak kabul edilebilmeleri için yeterli değildir.İştirak kurallarının uygulanabilmesi için asli failin suça katılanlar bakımından aynı olan bir suçu işlemiş olması gerekir.
Yardım etme
Suçun işlenmesine yarayacakvasıta temin etmek veya suç işlenmeden önce ya işlendiği sırada müzaheret ve muavenet ile icrasını kolaylaştırmak,suç işlemeye teşvik ,suçu işleme karını destekleme,fiil işlendikten sonrabulunacağını vaad etmek veya suçun ne şekelde işleneceğikonusunda talimat vermek suretiyle asli maddi failin işlediği suça katkı sağlamak “yardım etme”niteliğindedir.
Azmettirme
Bir kimseye suç işleme kararı verdirerek o kişiye suçun işletilmesi olarak tanımlanabilir.
Aslında suça yardım etme niteliğinde bir iştirak biçimidir.Ancak ceza siyaseti açısından işlenen fiilin cezası yaptırımına bağlanmıştır.Dolayısıyla faillikten farkı ,burada asli maddi failin serbet ve kendisi için hareket eder.Azmettiren asli maddi failin icra hareketlerini gerçekleştiriş biçimine hakim diğildir.Dolayısı ile faillikte ise asli maddi fail azmettirenin güdümündedir
İÇTİMA
Bu sistemde temel kural ,fiil sayısınca suç,suç sayısınca ceza olmasıdır.
Ancak bazı özel durumlar için bu kuralın istisnaları bulunmaktadır.
Suçun cezalandırılmasının temel amacı hkuki yararları korumak olduğuna göre,ihlal edilen yarar sayısı kadar suçun olduğunu kabul etmek gerekecektir.Ancak,gerçek daha değişik olabilmektedir.Korunan yararlar bazen tek ,bazen birden fazla fiille ihlal edilebilği gibi,tek fiille birden fazla yararın ihlal edilebilmesi de mümkün olabilmektedir.Ya da ,bir normda belirtilmiş olan suç, değişik zamanlarda aynı karar ile tekrarlanabilmektedir.
Bu ihtimallerin değerlendirilmesi için “içtima müessesesi” geliştirilmiştir.
Bu messesenin esası yukarıda sayılan olasılıklarda faile tek ceza verilebilmesi için öngörülen kıstasları belirlemektir.
Kanun koyucu ,Ceza Kanunu içinde tespit edilmiş olan bir çok suç tiplerinden bazılarını bir norm içinde birleştirip,birden fazla nomdan tek norm oluşturabilmektedir.
Bileşik suç
Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedeninin oluşturan suçlara bileşik suç denir.Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.
Zincirleme suç (müteselsil suç)
Bir suç işleme kararının icrası kapsamında,değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bir cezaya hükmedilir.Ancak bu ceza ,dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.
Fikri içtima
İşlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi ,bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçla cezalandırılır.
YAPTIRIM TEORİSİ
Ceza,toplumca değer verilen yararların önemli derecede ihlaline karşı Devletin öngördüğü yaptırım olarak tanımlanabilir.
Sosyal hayatı mümkün kılmak, toplumsal hayatı disipline etmek ve insanların düzen içinde, kargaşa olmadan rahat bir hayat sürmelerini temin etmek için Devlet tarafından kanunla yaptırım altına alınmış suçları işlemeleri halinde cezaya hükmedilmesi , yaptırım teorisinin temel amacını oluşturur.
Aslında otorite ile hürriyet birbirlerine ters düşen kavramlar değildir. Hukuk devleti ilkesi esaslarına uygun bir şekilde teşekkül etmiş demokratik bir otorite olmadan hürriyetlerin top yekûn olarak kullanılması mümkün olmaz.
Toplumdaki her fert kendi hürriyetlerinin ve hür alanının sınırlarını kendisi tayin edecek olursa, güçlü olanlar dışında kimse hürriyetlerini idrak edemez.
Bu sistemde asli ceza ferri ceza ayrımı yoktur.
Devlet tarafından öngörülen yaptırımlar;
Ceza ve güvenlik tedbirleri olarak iki kısma ayrılır
CEZALAR
1-HAPİS CEZASI
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası,
b) Müebbet hapis cezası
c) Süreli hapis cezası
2-ADLİ PARA CEZASI
Sistemdeki ikinci yaptırım adli para cezasıdır.
Gün para cezası sistemi
Bu durumda ise adli para cezasının ertelenmesi söz konusu olmaz.Ama burada ödenecek miktar kişinin ödeme gücüne göre tespit edilir.
Bir gün için elde ettiği gelir tayin edilecek adli para cezasına esas alınır.(Bu radaki miktar takdiridir.
Yeni CK sisteminde bir gün(sosyal konumu,ekonomik gücü)göz önüne alınarak takdir edilir.Bu miktarın tayini konusunda hakime büyük bir taktdir yetkisi verilmiştir.Bir kişinin bir gün karşılığı ödeyeceği para miktarının belirlenmesinde SUÇUN TİPİ ESAS ALINMAZ.SADECE sanığın EKONOMİK durumu esas alınır.
Hakim kişi ile ilgili olarak hapis cezasına hükmedecekse hakim 61.maddedeki ölçüler ışığında hapis cezası verecekse 6 ay -2 yıl içinde bir süre öngörecek
Ancak ayrıca ad.p.c. da hükmedilecekse hakim 5 gün ile 730 gün arasında bir gün belirleyecektir.Burada işlediği suçun özelliklerini göz önüne alacaktır. Kanunda aksine hüküm olmadığı halde ad.pr.c.sn seçenek olarak hükmederken 5-730 gün arasında bir gün tayin eder.
Bu sistemde belirlenen para cezasının miktarının artırılması veya eksiltilmesi sözkonusu olamaz.61.maddedeki artırma ve indirmeler sadece ad.pr.cez.na esas alınan günle ilgilidir.Gün belirlenirken bunlar esas alınır.Burada hapis cezasını nasıl işletirseniz ad.pr.cez.ndaki günü de o ölçülerde hesap edecektir.
Ad.pr.cz. 20 ila 100 lira/gündür. Ancak alt sınır enflasyona göre değiştirilebilecektir.
Hapis cezasının yanı sıra adli para cezası
Suç, kişilerin kazanç elde etme aracı olarak görülemez..Suç işlemek suretiyle elde edilen kazanç kişinin yanına kar kalamaz.! Kazanç müsaderesindeki temel amaç budur.
GÜVENLİK TEDBİRLERİ
A-BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMA
Bu sistemde ömür boyu hak mahrumiyeti yoktur.
Kişi işlediği suçtan dolayı hapis cezasını çekerken aynı zamanda toplumla da barışmaktadır.Ceza,kişiyi toplum açısından güvenilir kişi konumuna yeniden getirmek amacını güder.Cezanın çekilmesi barışmadır,güvenin yeniden kazanılmasıdır. Bu nedenle, suçu işlemek dolayısıyla cezaya bağlı hak yoksunlukları o cezanın bihakkın çekilmesine kadar devam eder. Bu sistemde artık belli suçlardan mahkum olan kişi cezasını çekse bile artık belli haklardan yoksunluğu söz konusu değildir. Ancak kişi kaçak olduğu sürece çocuğu üzerindeki velayet hakkını bile kullanamayacaktır.
B-MÜSADERE:
1. Eşya müsaderesiTCK m 54)
2. Kazanç müsaderesi TCK m 55)
Eski yasalardaki müsadere tamamen bir mevzuat anarşisididir.
Yeni CK. Sisteminde ortada işlenmiş bir suçun varlığı halinde hangi hallerde müsadereye hükmedilecekse özel kanunlarda bu konuda ayrıca müsadere hükümlerine gerek kalmamıştır.
1.EŞYA MÜSADERESİ (ZORALIM) md.54
Suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın zoralımıdır. Ama. başlıbaşına bulundurulması suç veya kamu güvenliği açısından bizatihi tehlike teşkil ediliyorsa, suçun işlenmesinde kullanılmamış fakat kullanılmak üzere hazırlanmış eşya da müsadere edilir.
( örn.öldürme amaçlı satın alınan balta müsadere edilemez.Çünkü baltanın bizatihi bulundurulması suç değildir. Müsadere ediebilmesi için öldürme suçunun icrasına en azından teşebbüs edilmiş olması gerekir)
Eski yasada,zoralım kararı ile suçun işlenmesi ile doğan haksızlıktan çok daha ağır bir sonuç çıkardı.yeni yasada “oranlılık ilkesi”göz önünde tutulmuştur (Örneğin kaçak bir radyo getirilmesinde kullanılan otomobilin müsaderesi).
Musadere bu sistemde asli veya feri de olsa CEZA DEĞİLDİR.güvenlik tedbiridir.
Eski sistemde müsadereye hükmedilebilmesi için önce mahkumiyet gerekirdi.
Yeni sistemde mahkumiyet krarı gerekmediği gibi,kişinin kusurlu olmasına da gerek yoktur. Bu husus güvenlik tedbiri olmasından ileri gelmektedir. Kusurluluk ceza yaptırımının gerekliliğidir. Güvenlik tedbirine hükmedebilmek için ortada bir suçun olması gerekir.Bir kişinin kusuru olmadan da işlediği davranış suç oluşturabilir.
- Eşya müsaderesi açısından bir başka ölçüt de elden çıkarılmış olmadır. Kişi bu eşyayı satmış ise,yeni sistemde elde edilen değer müsadere edilir. Kişi bu eşyayı satmakla elde ettiği kazancı harcamış ise ,okadar para müsadere edilecektir.
Üçüncü kişiye ait suç eşyası, KİŞİNİN BU EŞYANIN SUÇ İŞLENMESİNDE KULLANILACAĞINI BİLMESİ halinde müsadere edilebilir..Bu bilme suç anında olmalıdır.Sonradan öğrenme müsadere nedeni olamaz.
Müşterek mülkiyete konu olan eşya sözkonusu olduğunda nasıl müsadere edileceği öngörülmüştür..
2-KAZANÇ MÜSADERESİ
Suçun işlenmesi suretiyle elde edilen kazancın müsaderesidir.
(Örneğin, uyuşturucu satışından elde ettiği bir kazanç vardır. Bu kazanç elde bulundurulu yorsa meşru malikine iade edilmesi gerekir.Ancak bazı hallerde suçun mağdurunun kim olduğu belli değildir.Bu takdirde bu kazanç müsadere edilir.)
Suçun işlenmesi ile bir kazanç elde edilebilir.
(Örneğin, Para karşılığında adam öldürme suçu ile ilgili olarak, bir olayda Yargıtay bu paranın müsadere edilemeyeceğine karar vermiştir,yeni yasada bu mümkündür.)
3-TEKERRÜR
Yeni yasada tekerrür cezanın artırım nedeni değildir. Ancak cezanın çekilmesinden sonrada devam edecek bir güvenlik tedbirine neden olmaktadır.
GÜVENLİK TEDBİRLERİ KİME UYGULANABİLİR
Ceza ancak gerçek kişiler aleyhinde verilebilir. Ceza hukuku bakımındantüzel kişilere ceza yaptırımına hükmedilemez. Anca,k güvenlik tedbirine hükmedilebilir.
Bir tüzel kişi açısından bir ceza hukuku yaptırımı olarak g.t.hükmedebilmek için
1. Suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi gerekir.
2.Bu suçun işlenmesi dolayısıyla mal varlığında artış meydana gelmelidir.
3. Tüzel kişiye ait araç ve gereç tüzel kişinin temsilcilerinin bilgisi dahilinde suçta kullanılmalıdır.
Bu hallerin birinin varlığı halinde güvenlik tedbiri uygulanabilir.
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri ancak kanunda açık hüküm olan hallerde hükomulanabilir.
(Örneğin.Uyuşturucu madde suçları ile ilgili .düzenlemelerinin altında, rüşvet suçu ile ilgili düzenlemelerinin altında,vbg)…
Neler müsadere olabilir?
-Kazanç müsaderesi
( örneğin.ülkeye kaçak eşya sokulmuştur. Tüzel kişi bu malların satılması halinde büyük bir kazanç elde etmiştir.Bu kazanç müsadere edilir.)
-Tüzel kişinin kamu makamının verdiği izne dayanarak faaliyet yapıyorsa bu iznin iptali.
(Örn. Turizm işletme belgesi sahipli turizm şirketinin göçmen kaçakçılığı yapması, gidiş gelişlerde uyuşturucu ticareti yapılması, fuhuş, yapılması….Ya da serbest bölgede ticaret faaliyeti belgesi alması ancak bu arada kara para aklanmaktadır. Bu hallerde verilen faaliyet izni kötüye kullanılmıştır.Mahkeme bu izinlerin iptaline karar verilecektir.)
Bu güvenlik tedbirine hükmedilmesi işlenen suça nazaran çok daha ağır bir sonucu neden olacaksa mahkeme bu tedbiri uygulamaktan sarfınazar edebilecektir.
(Örneğin, 5000 kişinin çalıştığı bir fabrikada uyuşturucu madde imal edilsin.bu halde kapatma durumunda 5000 kişinin işsiz kalması gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır. Burada zaten temsilci veya organ cezalandırılır, kazancı müsadere edilir,bu yeterli olabilir.)
CEZANIN BELİRLENMESİ VEYA BİREYSELLEŞTİRİLMESİ
Bu sistemde ceza belirlenirken göz önünde tutulan bir husus ikinci defa karara dayanak yapılmaz ,artırım veya indirime eses alınmaz
(Örneğin kişinin geçmişi ve sosyal durumu cezanın belirlenmesinde gözününe alınmışsa bireyselleştirilmesinde dikkate alınmaz).
Cezanın belirlenmesinde kişinin sosyal konumu göz önünde bulundurulmaz.
Cezanın bireyselleştirilmesinde göz önünde bulundurulur.
Cezanın belirlenmesinde hakim bu şartları gözünde canlandırarak cezayı tayin etmelidir.Hangi hususların göz önüne alınacağı 61. maddede de sayılmıştır.
Bu faktörler temel cezayı belirler.Temel ceza belirlenirken ilgili suça ilişkin kanuni tanımda belirlenen ceza alt ve üst sınır arasında bir ceza olmalıdır.
Yani temel ceza belirlenirken alt sınırın altına inilemez. Üst sınırın üstüne çıkamaz.
Ancak temel ceza alt sınırın altında olamaz.Sonuç ceza olabilir.
Temel ceza 61/1 maddesinde belirlenir.Sonuç ceza ise 61. madde ile, 62.madde birlikte değerlendirilerek hesaplanacaktır.
Üst sınırı bazı hallerde aşabilir.
(Örneğin,hırsızlık suçuna çocuk azmettirilirse.Kanun bir coçuğun suça azmettirilmesinde azmettirenin suçunun artırılabileceğini öngörmektedir,bunun dışında üst sınırın üstüne de çıkılamaz.)
Cezanın belirlenmesinde kusurun derecesinden söz edilemez. Kusur sadece normatif bir olgudur.Ağırlığını sadece hakim takdir eder.
61/2de yeni bir hüküm var.Buna göre bir suçun olası kastla işlenmesi durumunda indirim 61/2.fıkrada belirlenmiştir.Birinci fıkraya göre belirlenen ceza üzerinden 2.fıkraya göre artırım yapılacaktır.
3.aşamada dikkate alınacak husus suçun daha az veya çok nitelikli halini belirten husustur.
(Örn.204/1 e göre ceza 61/1 e göre ceza tayin edilir.ama sahtecilik suçu kamu görevlisi tarafından işlenmişse 61/3e göre belirlenir.
Sahtecilik suçu konusu belge eğer sahteliği ispat edilene kadar doğruluğu kabul edilen belgelerden olursa burada iki artırım nedeni de uygulanır.Ancak hangisinin önce uygulanacağını hakim belirler.)
Eğer kanun maddesinde bu bakımdan bir sıralama yoksa kanu hakim takdirine bırakılmıştır.
Örneğin,Hırsızlık suçunun nitelikli halleri 142.maddede iki grupta belirlenmiştir . Ceza temel cezaya nazaran artırılmıştır.2.fıkrada belirtilen durumlardan birisine uygun eylem nedeniyle, önce ceza artırılır.daha sonra artırım sonucu çıkan miktar üzerinden , faile ilişkin nedenler ‘yaş küçüklüğü,akıl hastalığı,teşebbüs…..gibi’gözetilerek indirim yapılır.)
61/3: Cezanın belirlenmesinde 1.fıkrada sayılan sebepler suçun nitelikli unsurları olarak belirlenmişse temel cezanın tayininde yeniden göz önüne alınmaz.
(Örn.fiilin veya neticesinin oluşturduğu zarar ve tehlike temel cezanın belirlenmesinde göz önüne alınır.)
Suç olası kastla işlenmişse 2.fıkraya göre indirim yapılır.
61/5; belirlenen ceza üzerinden sıarsıyla indirim yapılacaktır.
….Ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza bulunur.
CEZANIN BİREYSELLEŞTİRİLMESİ(62.madde)
Cezanın bireyselleştirilmesinde göz önünde bulundurulacak hususlar açısından bir sınırlama getirilmemiştir.hakimin takdir yetkisi bırakılmıştır.Cezanın bireyselleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan ceza sonuç cezadır.
Hükümde cezanın bireyselleştirilmesinde ortaya çıkan nedenlerin SOMUTA İNDİRGENMİŞ OLARAK belirlenmesi gerekir.
YENİLİKLER
1. 5237 sayılı Kanunla 765 sayılı Türk Ceza Kanununun sistematik yapısı tamamen değiştirilmiştir. Yeni Türk Ceza Kanunu, yalnız hükümleri bakımından değil sistematiği bakımından da “insan merkezli” bir kanundur.
765 sayılı Kanunun sistematiğinde, öncelikle Devletin şahsiyetine karşı suçlar düzenlenmişken; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda bireye verilen önemi vurgulamak amacıyla, insanlığa karşı suçlar ve kişilere karşı suçlar, özel hükümler arasında, öncelikle düzenlenmiştir.
2. 5237 sayılı Kanunla, 765 sayılı Kanunda yer alan, suçların “cürüm” ve “kabahat” şeklindeki ayrımı kaldırılmıştır.
Böylece, cürüm ibaresi yerine de “suç” terimi kullanılmış ve kabahat türünden suçların bir kısmı önemine binaen, Kanunda cürüm olarak düzenlenmiştir. Bu ayırımın kaldırılmasının sonucunda, ülkemiz açısından idarî yaptırımları gerektiren fiillerle ilgili olarak genel bir düzenleme yapılması gereği ortaya çıkmış olup, bu yöndeki düzenlemelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Bakanlığımız tarafından oluşturulan Kanun Komisyonu çalışmalarına devam etmektedir.
3. 5237 sayılı Kanunla, 765 sayılı Kanunda yer alan yaptırım sisteminde önemli değişiklikler yapılmıştır.
19. yüzyıl ceza hukuku anlayışının kalıntısı olan “aslî ceza” ve “fer'î ceza” ayırımı kaldırılmış; suç olgusu dolayısıyla uygulanabilen yaptırımlar, ceza ve güvenlik tedbiri olarak belirlenmiştir.
Suçlar arasındaki “cürüm” ve “kabahat” ayırımı terk edildiği için, hürriyeti bağlayıcı ceza açısından kabul edilen “hapis” ve “hafif hapis” ayırımı da kaldırılmıştır. Böylece, temel ceza olarak, hapis cezası benimsenmiştir.
4. 5237 sayılı Kanunla birey ön plâna çıkarılmıştır. Kişinin hayatı, vücut bütünlüğü, cinsel dokunulmazlığı, konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, fikir ve düşünce hürriyeti ve bunu ifade edebilme imkânı üst düzeyde korunmuştur.
Bireyin sahip bulunduğu hukukî değerlerle, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, Kanunun amacı olarak belirlenmek suretiyle Kanunun özgürlükçü karakteri vurgulanmıştır. Bireyin bir hukuk toplumunda yaşama hakkının gereği olarak, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, Kanunun temel amaçları arasında sayılmıştır.
5. 5237 sayılı Kanunun genel hükümlerinin özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlarda yer alan suçlar hakkında da uygulanması hükme bağlanmıştır.
765 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan, “ceza kanunundaki hükümlerin aksine hüküm bulunmayan durumlarda özel ceza kanunlarında yer alan hükümlerin uygulanacağına” ilişkin kural değiştirilmiştir. Bu bağlamda, Kanunun 5. maddesinde “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm gereğince, özel kanunlarda yer alan ve Türk Ceza Kanununun genel hükümlerine aykırılık teşkil eden düzenlemeler yerine, Kanunun konuyla ilgili hükümleri uygulanacaktır.
6. 5237 sayılı Vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar için ağır cezalar öngörülmüştür (m. 86, 87, 88, 89).
765 sayılı Kanun üzerindeki eleştirilerden birisi de, insanın vücut bütünlüğünün, mala göre daha az korunduğu hususu idi. Bu tespit doğrultusunda Kanunda, vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar bakımından, mala karşı işlenen suçlara göre daha fazla cezalar öngörülmüştür.
7. 5237 sayılı Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı durumunda, hâkime, fail hakkında cezadan indirim yapma veya hiç ceza vermeme yönünde geniş takdir yetkisi verilmiştir (m. 145).
765 sayılı Kanunun uygulanmasında hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı ancak indirim nedeni olarak kabul edilmişken Kanunla bu konuda hâkime, uygulamada görülen şîkayetleri giderebilecek geniş takdir yetkisi verilmiştir.
8. Anayasanın 90. maddesi hükümleri de göz önünde bulundurularak, tarafı bulunduğumuz uluslararası antlaşmalarda yer alan düzenlemeler, ilgili suçlar hükme bağlanırken yansıtılmıştır.
Örneğin, kadınlar ve çocuklarla ilgili uluslararası sözleşmelerde yer alan düzenlemeler Kanunda suç olarak hükme bağlanmış, çocukların pornografik ürünlerde kullanılması, fuhuşa konu edilmesi fiilleri için ceza öngörülmüştür.
9. 5237 sayılı Kanunla 765 sayılı Türk Ceza Kanununun öngördüğü para cezası sistemi tamamen değiştirilmiştir.
Kanunla “gün para cezası sistemi” kabul edilmiştir. Öngörülen para cezası “adlî para cezası” olarak isimlendirilmiştir. Ayrıca, ağır para cezası ve hafif para cezası ayırımı kaldırılmıştır (m. 45, 52).
10. Özel hukuk tüzelkişilerinin ceza hukuku karşısındaki sorumluluklarına ait esaslar getirilmiştir (m. 20).
Ceza sorumluluğunun şahsîliği kuralı bağlamında, özel hukuk tüzel kişileri hakkında ceza yaptırımının uygulanamayacağı; buna karşılık, faaliyet izninin iptali, müsadere gibi güvenlik tedbiri niteliğinde yaptırımlara hükmedilebileceği kabul edilmiştir.
Kanunda özel hukuk tüzelkişilerinin hangi durumlarda ve hangi koşullarla ceza hukuku karşısında sorumlu oldukları her suç bakımından ayrı ayrı gösterilmiş; böylece çağdaş hukukta gelişen yeni bir caydırıcı yaptırım mevzuatımıza eklenmiştir.
11. Kast, doğrudan kast ve olası kast olarak; taksir ise, taksir ve bilinçli taksir olarak ikiye ayrılmış ve bunlara ilişkin hükümlere yer verilmiştir (m. 21, 22).
12. Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek cezanın failin kusuruna göre belirlenmesi öngörülmüştür.
Bilindiği üzere, 765 sayılı Kanunun 455. ve 459. maddelerinin son fıkralarına göre taksirle ölüme neden olma veya taksirle yaralama suçlarında failin cezasının tespitinde failin kusuru (8) oranı üzerinden tespit edilmektedir. Getirilen bu düzenleme ile kusurun matematiksel dağıtımının mümkün bulunmadığı ve kusurluluğun bir değerlendirmeyle olay hâkimi tarafından tespit edileceği esası benimsenmiş ve 765 sayılı Kanunun kusuru (8) üzerinden dağıtarak tespit eden ilkesinden vazgeçilmiştir .
13. Taksirli hareket sonucu neden olunan neticenin, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyetine yol açmış olması durumunda kişi hakkında ceza verilmeyeceği, bilinçli taksir hâlinde ise verilecek cezadan indirim yapılacağı hükme bağlanmıştır.
14. Hafif ve ağır tahrik ayırımı kaldırılarak, bu konuda hâkime geniş takdir yetkisi verilmiş ve böylece uygulamada oluşan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır (m. 29).
15. Suça teşebbüs müessesesi yeniden düzenlenmiştir. Tam teşebbüs ve eksik teşebbüs ayırımı kaldırılmıştır, bu konuda hâkime takdir hakkı verilmiştir (m. 35).
16. 5237 sayılı Kanunla suç tarihinde 18 yaşından küçük çocukların ceza hukuku karşısındaki durumu yeniden belirlenmiştir (m. 31).
Bu bağlamda:
|