Türk Dili Tarihi Ahmet B. Ercilasun Akçağ Yayınları / 603 Araştırma İnceleme / 50



Yüklə 2,38 Mb.
səhifə166/218
tarix03.01.2022
ölçüsü2,38 Mb.
#36460
1   ...   162   163   164   165   166   167   168   169   ...   218
2. ÇAĞATAY TÜRKÇESİ

Çağatay Türkçesi, Kuzey-Doğu Türkçesinin ikinci döneminin adıdır. 15. yüzyıl başlarında başlar, 20. yüzyıl başlarına kadar devam eder. Batı Türklüğünün sınırlarını çizen Karadeniz, Kafkas Dağları, Hazar Denizi ve Orta İran'ın kuzey ve doğusunda kalan ve Müslüman olan bütün Kuzey ve Doğu Türklüğü, 15. yüzyıl başlarından 20. yüzyıl başlarına dek aynı yazı dilini kullanmıştır; bu yazı dilinin Türkoloji literatüründeki adı Çağatay Türkçesidir. Belirttiğimiz sınırların doğusunda kalan; fakat aslen Oğuz olan Türkmenler de buna dahildir. Bunun tek istisnası Kırım Hanlığıdır. 1475'te Osmanlı idaresine girdikten bir süre sonra bu hanlıktaki Türklerin yazı dili Osmanlı Türkçesi olmuştur.

Çağatay Türkçesi, Çağatay Dili, Çağatayca terimleri çok tartışılmıştır. Armin Vambery'nin 1867'de Leipzig'de basılan Çagataische Sprachstudien eseri Çağatay teriminin başta Macaristan ve Almanya olmak üzere Batı lite­ratürüne yerleşmesinde en önemli âmillerden biri olmuştur. Vambery, "Ça­ğatay terimini sadece 12-19. yüzyılların Orta Asya İslâmî Türk Edebiyatının dili için değil, aynı zamanda kendi çağının yaşayan Orta Asya Türk şiveleri ve bilhassa Özbek şivesi için de" kullanmıştır (Eckmann 1988: X).

1928'de Aleksandr N. Samoyloviç, Orta Asya edebî Türk dilini dört devreye ayırır:



  1. Karahanlı Türkçesi veya Kâşgar Türkçesi (11.-12. yüzyıllar);

  2. Kıpçak-Oğuz Türkçesi (13-14. yüzyıllar);

TÜRK DİLİ TARİHİ 405

  1. Çağatayca (15-19. yüzyıllar);

  2. Özbekçe (20. yüzyıl) (Eckmann 1988: XI).

Görüldüğü gibi Samoyloviç, Çağatayca için bugün artık yaygınlaşmış bulunan görüşün temelini atmıştır.

Bu tasnife en büyük itiraz Fuat Köprülü'den gelmiştir. Köprülü 1945'te İslâm Ansiklopedisine yazdığı "Çağatay Edebiyatı" maddesinde "Barthold-Samoyloviç nazariyesi" adını verdiği (Köprülü 1945: 278) bu görüşe karşı kendi devirler taksimini verir ve Çağatay edebiyatını da bu devirlere göre inceler. Fuat Köprülü'nün Çağatay tanımı şöyledir: "Çağatayca, kelimenin en geniş manası ile, moğul istilâsından sonra Cengiz çocukları tarafından kurulan Çağatay, İlhanlı ve Altın-ordu imparatorluklarının medenî merkezle­rinde XIII-XIV. asırlarda inkişaf eden ve Timurlular devrinde bilhassa XV. asırda klâsik bir mahiyet alarak, zengin bir edebiyat yaratan edebî Orta Asya lehçesidir." Köprülü Çağataycayı şu devirlere ayırır:



  1. İlk Çağatay devri: 13. ve 14. yüzyıllarda, önce Türkistan, Horasan ve
    İran sahalarında, Harezm'de ve sonra Altın Ordu'da gelişen edebî dil.

  2. Klâsik Çağatay devrinin başlangıcı: 14. yüzyıl sonlarından başlayıp
    15. yüzyılın ortalarına kadar "Timurlular devrinde Horasan ve
    Mâverâünnehr'in Herat ve Semerkand gibi medenî ve siyasî merkezlerinde"
    gelişen edebî dil.

  3. Klâsik Çağatay devri: 15. yüzyılın ikinci yarısını içine alan ve Nevâyî
    ile başlayan devir.

  1. Klâsik devrin devamı: 16. yüzyılda Babur ve Şeybanîler devri.

  2. Gerileme ve çökme devri: 17-19. yüzyıllar (Köprülü 1945: 270).

Aslında Köprülü ile Samoyloviç arasındaki fark bir isimlendirme farkı­dır. Dikkat edilirse her ikisi de 13 ve 14. yüzyılları ayrı bir devir olarak ka­bul eder. Köprülü'nün farkı, bu devri Çağataycanın içinde mütalâa etmesidir. Fuat Köprülü'nün Barthold-Samoyloviç nazariyesine asıl şiddetli itirazı bu edebî dilin doğduğu muhitle ilgilidir. Barthold ve Samoyloviç edebî dilin önce Altın Ordu'da doğduğunu ve oradan Türkistan sahasına yayıldığını ifade ederler. Köprülü ise edebî dilin İlhanlı, Çağatay ve Harezm sahasında doğduğunu, bilâhare Altın Ordu sahasına intikal ettiğini ileri sürer; ilk devri Çağataycanın içinde mütalâa etmesinin sebebi de budur. Fuat Köprülü'ye göre İlhanlılar döneminde İran'ın batısında bile Orta Asya edebî lehçesi kullanılmıştır. "Vassâf tarihinde ve Râşid al-Dîn'in bazı eserlerinde tesadüf ettiğimiz şiir parçalan" bunu gösterir. Ayrıca 13. asırda Kazvinli İftihâreddin Muhammed'in Sinbâdnâme tercümesi de "Orta Asya edebî dili" ile yapıl­mıştır. 14. asırda Çağatay sülâlesine mensup Kâbil Şah'ın şairlikle şöhret

406 Ahmet B. ERCİLASUN

kazandığı da bilinmektedir. Çağatay hanlarının "Türkçe konuştukları, di­vanlarda Uygur alfabesi bilen bahşılar bulundurdukları, edebî Orta Asya dilini, resmî dil olarak kullandıkları" da bilinmektedir. 14. yüzyılın sonların­daki Timur devrinde de "resmî dil ve edebî dil olarak Orta Asya edebî Türkçesinin kullanıldığı, Uygur alfabesi ile yazan bahşıların divan hizmetin­de kullanıldığı ve yarlıklar gibi ehemmiyetli resmî vesikaların bunlar tara­fından yazıldığı malûmdur". Timur "muntazam kronikler tanzim ettiriyordu. Bunlar bahşılar tarafından Uygur alfabesi ile ve Orta Asya edebî Türkçesi ile yazılıyordu. Hem manzum hem mensur ayrı nüshaları bulunan, hatta İranlı müellifler tarafından Farsçaya da tercüme edilen bu eserlereden hiçbiri bu­gün meydanda yoktur." 16. yüzyılda yazılmış Zübdetü'1-Âsâr müellifi Ab­dullah bin Muhammed, Timur devrindeki bu kroniğin "Târîh-i Hânî" adını taşıdığını ve Uygur bahşıları tarafından Uygur yazısı ve telâffuzu ile yazıldı­ğını söyler. Ayrıca kaynaklar bu devrin bilginlerinden Safıyüddin Huttalânî'nin de "Türkçe bir Timur tarihi" yazdığını belirtirler (Köprülü 1945: 278-279).

Fuat Köprülü İlhanlı, Çağatay ve Timur saraylarında Türkçe kullanıldı­ğını özellikle vurgular. Kaynaklarda zikredilen; fakat bugüne ulaşmayan bu eserler Köprülü'ye göre Altın Ordu'dan önce İlhanlı ve Çağatay sahalarında edebî dilin geliştiğini gösterir. Bizce burada önemli olan, terim ve coğrafî alan değil, edebî dilin devamlılığıdır. Köprülü bunu, kaynaklara olan vukufu, engin bilgi ve görüşüyle ortaya koymuştur.

Wilhelm Radloff da bu devamlılığı çok net olarak belirtir: "Çağatay de­diğimiz dil, Uygurca temelinde gelişmiştir ve canlı dille alâkası yoktur. Babur'un ve onun en iyi araştırıcısı Vambery'nin bizi iknaya çalıştıkları gibi Doğu Türkçesi veya Çağatay dili, Orta Asya dili değildir. Bu tıpkı Osmanlı yazı dili gibi, sunî bir yazı dilidir, tarihî şartlar neticesinde meydana gelen bu dil, bugün çeşitli şivelerle konuşan Doğu Türklerinin edebî dilidir." (Özönder 1996: 8).

Radloff un edebî dil ile, konuşma dili ve ağızlar arasında normal olarak fark olabileceğini gözden kaçırması bir yana, vurguladığı iki husus önemli­dir. Çağatayca, Uygurca temelinde (Radloff, Karahanlı dönemi için de Uy­gurca terimini kullanır) gelişmiştir ve Radloff un kendi dönemindeki Doğu Türklerinin ortak edebî dilidir. Vambery de "Çağataycayı par excellence, Orta Asya'nın umumî bir edebî dili" kabul eder (Caferoğlu 1984: 203).

19. yüzyılda Quatremere ve Pavet de Courteille gibi Fransız müsteşrikleri "turc oriental" (Doğu Türkçesi) terimini tercih etmişlerdir. Bu terim bugün Türkiye Türkolojisinde, Oğuz grubunu ifade eden "Batı Türkçesi" terimine karşı, 13. yüzyıldan bugüne kadar, Oğuz grubu dışındaki Türklerin edebî dili için kullanılmaktadır.

TÜRK DİLİ TARİHİ 407

Ahmet Caferoğlu 11. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar devam eden Karahanlı ve Harezm Türkçelerini "Müşterek Orta Asya Türkçesi" terimi altında ele alır. Ona göre Çağatayca bu devir üzerine kurulmuştur: "Kökünü, Yusuf Has Hacip tarafından işlendikten sonra, Nevâyî devrine kadar birkaç yüzyıl boyunca Orta Asya'nın edebî ve kültür dilini teşkil etmiş olan Müşte­rek Orta Asya Edebî Türkçesinden alan Çağatayca; XV-XVI. yüzyıllarda Semerkant ve Herat'ta kemâlini bularak edebî Özbekçenin ilk temel taşı rolünü oynamıştır (Caferoğlu 1984: 210-211).

Ahmet Caferoğlu 'nun terim olarak kullandığı "Müşterek Orta Asya (e-debî) Türkçesi" kavramı, "Orta Asya edebî dili" şeklinde Köprülü tarafın­dan da kullanılır; fakat Köprülü bu kullanıma bir terim hüviyeti kazandır-mamıştır. Carl Brockelmann da ünlü gramerinde (1954) "İslâmî Orta Asya edebî dilleri" terimini kullanır ve bununla 11. yüzyıldaki Karahanlı döne­minden 19. yüzyıla dek uzanan edebî dilleri kasteder. Hepsine birden verdi­ği genel ad ise "Osttürkische" (Doğu Türkçesi)'dir.

Sovyet Türkolojisinde Çağatay Türkçesi için starouzbekskiy "Eski Öz­bekçe" terimi kullanılır. Hatta Çağatay öncesi devirler de bazen Eski Özbek­çe ile ifade edilir. A. M. Şerbak 1953'te Eski Özbek edebî dilini şu devirlere ayırmaktaydı:



  1. İlk devir (10.-13. yüzyıllar);

  2. İkinci devir (14.-17. yüzyıllar);

  3. Üçüncü devir (17.-18. yüzyıllar)

Şerbak ancak ikinci devir için "Çağatayca" teriminin kullanılabileceği­ni, bu dilin aslında sunî bir dil olduğunu ifade eder. Ona göre üçüncü devirde mahallî unsurlar edebî dile girmeye başlamıştır (Eckmann 1988: XII).

Çağatay Türkçesi dediğimiz edebî dili kullananların kendileri aslında en doğru yolu bulmuşlardır. Kendinden öncekiler gibi Nevâyî de kendi dilini Türkçe ve Türk tili olarak adlandırır. Bazen de Arapça î ekiyle Türkî sö­zünü kullanır ki bu da "Türkçe" demektir. Mecâlisü'n-Nefâis'te, Muhâkemetü'l-Lugateyn'de ve diğer eserlerinde Türkçe, Türkî, türk tili te­rimlerini yüzlerce defa kullanır. Mecâlis'te Çağatayca yazan şairlerden de hep Türkçe, Türkî, Türk tili bile (Türk dili ile) yazan şairler olarak bahseder.

"Nevai, devrinin edebî dilini belirtmek için, Çagatay lafzı tabirini kulla­nır: İran şair ve söz sanatlarına gelince, yani söze verdikleri her çeşit cilveyi Türk diliyle (Türk tili bile) anlattım ve bakireyi, yani manayı süslemek için kullandıkları her türlü sanat hünerini Çağatay dili ile (Çagatay lafzı bile) ifade ettim. Bu zikredilen dil edebî dilin (til ve lafz) temelidir ki, şimdiye kadar hiçbir şaire ve hiçbir yazara mümkün ve müyesser olmamıştır." (Eckmann 1996: 135-136).

408 Ahmet B. ERCİLASUN

Görülüyor ki Nevayî kullandığı dile genel olarak Türkçe, Türkî, Türk tili diyor; "edebî dil" anlamında ise Çagatay lafzı tabirini kullanıyor.

Ebülgazi Bahadır Han 17. yüzyılda yazdığı Şecere-i Türk'te şöyle di­yor: Bu tarihi, tahsilli tahsilsiz , herkesin anlayabileceği Türkçe ile (Türkî tili bilen) yazdım. Ben Türk dilini beş yaşındaki çocuğun bile anlayabileceği bir tarzda kullandım. Çağatay Türkçesinden (Çagatay Türkîsidin) veya Arapça ve Farsçadan tek kelime karıştırmadığım açıktır." (Eckmann 1988: X).

Bahadır Han'ın "Çağatay Türkî"si tabiri ile Arapça, Farsça unsurların yoğun olduğu, anlaşılması güç Türkçeyi kastettiği görülmektedir. Olumsuz bakış açısına rağmen burada "Çağatay" tabiri ile yine edebî dil kastedilmiş­tir.

18. yüzyıldaki Çağatayca-Farsça Senglâh lügatinin yazarı Mirza Mehdî Han da Lûtfî, Nevayî, Hüseyin Baykara ve Babur Şah'ın eserlerinin dili için "lügat-i Çağatay" (Çağatay dili) tabirini kullanır (Eckmann 1988: X).

Bütün bu kayıtlara göre Orta Asya'da kullanılan dilin adının Türkçe ol­duğunu; ancak edebî dili ifade etmek üzere Çağatay Türkçesi teriminin kullanılması gerektiğini ve bu edebî dilin bütün doğu ve kuzey Türklüğünün "ortak edebî dil"i olduğunu hatırdan çıkarmamak lâzımdır.

Çağataycanın en büyük uzmanlarından biri olan Janos Eckmann'ın, esas itibariyle Samoyloviç'e dayanan; fakat sınırları daha net belirleyen tasnifi bugün artık umumiyetle kabul edilen bir tasniftir. Buna göre Orta Asya edebî Türk dili şu devirlere ayrılır:



  1. Karahanlıca veya Hakaniye Türkçesi (11.-13. yüzyıllar);

  2. Harezm Türkçesi (14. yüzyıl);

  3. Çağatayca (15. yüzyıl-20. yüzyılın başlangıcı)

Eckmann Çağataycayı da kendi içinde üçe ayırır:

  1. Klasik Öncesi Devir

  2. Klasik Devir

  3. Klasik Sonrası Devir

Eckmann, klasik öncesi devri, "bir dizi Eski Türkçe hususiyetin muha­faza edildiği bir geçiş devri" olarak kabul eder. Klasik sonrası devri de "bir taraftan Nevayi dilinin dikkatli bir taklidi, diğer taraftan Özbek unsurlarının tesiri" olan bir devir şeklinde değerlendirir (Eckmann 1988: XIII-XIV).

* *


*

TÜRK DİLİ TARİHİ 409

15. yüzyıl başından 20. yüzyıl başlarına kadar devam eden bu uzun de­virde pek çok şair ve yazar yetişmiş; Türkçeyle yüzlerce edebî, dinî, tarihî eser meydana getirilmiştir. Bu sebeple Çağatayca eserler ve üzerindeki ça­lışmalar konusunda, bundan önceki bahislerde tutulan yol tutulmayacak; Çağatay Türkçesini temsil eden başlıca isimler ve eserleri üzerinde durula­caktır.


Yüklə 2,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   162   163   164   165   166   167   168   169   ...   218




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin