(pars); Kuviar, Kürigir, Çakarar, Ermiar, Duar; Taŋra (tanrı), şigor (sığır), śarak (silâh); Bulgar, Onogur, Onogundur, Şaragur, Utigur/Uturgur, Kutrigur/Kuturgur (Caferoğlu 1958: 91-92; Tekin 1987: 42-66).
Eski Kilise islavcasında geçen birkaç kelime ise şunlardır: beleg/bileg (belgi, işaret), bel'çug/belçüg (bilezik), doh'tor' (yastık), kap (resim, put. Eski Türkçe: kip "benzer), san (şeref. DLT: san "sayı, itibar"). (Tekin 1987: 66-68).
2.1.2. İDİL (VOLGA) BULGARLARINDAN KALAN METİNLER
İdil Bulgarlarından kalan dil malzemesi 13. ve 14. yüzyıllara ait mezar kitabeleridir. 18. yüzyılın başlarından itibaren bilim dünyasının dikkatini çeken ve tamamı Arap harfleriyle yazılmış bulunan idil mezar kitabelerinin büyük çoğunluğu Kıpçak Türkçesiyledir. 100 civarında kitabe idil Bulgarcasıyla, 3 kitabe Arapçayla yazılmıştır. Bulgar Türkçesiyle yazılanların en eskisi 1281 tarihlidir; en yenisi ise 1357-1358 tarihine aittir; doğuda Ufa'dan batıda Çuvaşistan'ın başkenti Şubaşkar'a kadar uzanan bir alan içinde bulunmuşlardır. Büyük boyda olanları ortalama 2 m, orta boyda o-lanları 1,20 m, küçük boyda olanları 1/2 m yüksekliğindedir (Tekin 1988: 6-10).
Kitabeler altı bölümden meydana gelir. Kur'an'dan alınmış kısa ibarelerden oluşan "açılış" ve "giriş" bölümlerinden sonra Bulgar Türkçesiyle yazılmış "künye" bölümü gelir. Burada kitabenin kime ait olduğu kayıtlıdır. Dördüncü bölüm olan "rahmet dileme"de Arapça kısa formüllerle Allah'tan rahmet dilenir. Daha sonraki "vefat bildirme" bölümü de Bulgar Türkçesiyledir; kısa bir cümle ile kişinin vefat ettiği, bu dünyadan öbür dünyaya göçtüğü bildirilir. "Tarih" bölümünde Bulgar Türkçesiyle vefatın yılı, ayı ve günü yazılır. Burada birçok sayı adlarının İdil Bulgarcasındaki biçimlerini buluruz. Altınca ve son bölüm olan; fakat kitabelerin çoğunda bulunmayan "kapanış" bölümünde Arapça veya Bulgar Türkçesiyle ölene rahmet dilenir (Tekin 1988: 7-10).
1722'de 1. Petro Bulgar şehri harabelerini ziyaret ederek bunların incelenmesini emreder. Tatar bilginleri yazıtları kopyalar ve ilk incelemeler başlar. 19. yüzyılda diğer Avrupalı bilginler de İdil mezar kitabeleriyle ilgilenir. Kitabelerin dili üzerine en önemli buluş, Tatar bilgini Hüseyin Feyizhanov'a aittir; yüz yerine cür yazılmasından hareketle 1863 yılında, yazıtlardaki dilin Çuvaşçayla ilgisini ortaya koyar. Bunun üzerine İlminskiy
210 Ahmet B. ERCİLASUN
"Çuvaşçanın Bulgarcadan çıktığı yolundaki ünlü teorisini ortaya atar." (Tekin 1988: 1-2).
1851'de N. İlminskiy, 1852'de İ. Berezin, 1863'te H. Feyizhanov, 1877'de S. M. Şpilevskiy, 1897'de Ş. Mercanı birçok mezar kitabesini yayımlar. N. İ. Aşmarin bu yayınlardaki 93 kitabeyi 1902'de topluca neşreder: Bolgarı i çuvaşi, Kazan 1902. G. Ahmarov 1908'de, N. İ. Vorob'yev 1925'te yeni kitabeler neşrederler (Tekin 1988: 1-3). Ali Rahim ile A. Aziz'in 1925'te Kazan'da bastırdıkları Tatar Edebiyatı Tarihi nde de bazı kitabe metinlerine yer verilir (Caferoğlu 1958: 93).
Tataristan'da kurulan bir komisyon 1941-1942 arasında yaptığı incelemeleri üç ciltlik bir albüm hâlinde yayımlar. Albümde 253 kitabenin fotoğraf ve okunuşları yer alır; bunların bir kısmı Bulgar-Tatar kitabeleridir (Tekin 1988: 3-4).
İdil Bulgar Kitabeleri üzerinde çalışan en önemli bilgin, Tatar araştırıcısı G. V. Yusupov'dur. Onun 1950'lerin başında başlayan ve çeşitli makalelerle devam eden çalışmaları 1960'ta meyvesini verir: Vvedeniye v bulgaru-tatarskuyu epigrafiku, Moskva-Leningrad 1960. Burada 88 Bulgar kitabesinin metinleri ve Rusça tercümeleri verilmiştir. 1972'deki bir çalışmasıyla Yusupov bunlara 16 kitabe daha eklemiştir (Tekin 1988: 4-6).
1. Petro döneminden beri araştırılıp bilim adamlarınca neşredilen mezar kitabelerinin bir kısmı zamanla kaybolmakta; kaybolanların bir kısmı da sonradan tekrar bulunmaktadır. 1940'larda İdil boylarında araştırmalar yapan A. B. Bulatov, daha önce Şahabeddin Mercanî ve G. Ahmarov'un bulduğu 21 kitabeden 14'ünü tekrar bulmuş ve 1963'te yayımlamıştır (Tekin 1988: 5). Ahmarov'un 1244-1245 yılına ait olduğunu belirttiği ve bilinenlerin en eskisi olması gereken kitabe ile Şahabeddin Mercanî'nin bahsettiği 1262 tarihli kitabe (Caferoğlu 1958: 93-94) her hâlde bulunamayanlar arasında olacaktır.
A. B. Bulatov 1967'de Kama bölgesinden 15 kitabe daha yayımlar. 1986'da Ferid S. Hekimcanov İdil Bulgar kitabelerine iki yeni kitabe daha ekler (Tekin 1988: 5,189).
A. Rona-Tas ile S. Fodor 1973'te yayımladıkları eserde 52 Bulgar kitabesinin Arap harfli metinlerini, Lâtin harfli transkripsiyonlarını ve Macarca tercümelerini neşrederler: Epigrafıca Bulgarica: A. Volgai bolgár-török feliratok. Szeged 1973 (Tekin 1988: 6).
1987'de D.G. Muhametşin ile F.S. Hakimcanov Bulgar şehrindeki taş yazıtları genel olarak ele alan bir eser neşrederler: Epigrafiçeskiye pamyatniki goroda Bulgara (Kazan 1987).