3.OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU’DAKİ İLK VERİMLERİ(13. VE 14.YÜZYIL)
A)COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER(ŞİİR)
Selçuklu Türkleri Oğuzca diline bağlı olmalarına rağmen Selçuklularda bilim dili Arapça, resmi ve edebiyat dili ise Farsçaydı. Bu tutum, Oğuzca’nın bir edebiyat dili olarak gelişmesini geciktirmiştir. Bu yüzden Oğuzca ile ilk ürünler ancak beylikler döneminde ve Osmanlı döneminde verilebilmiştir.
Moğollardan Anadolu’ya kaçan Türk toplulukları Anadolu’da açılan dergâhlara sığınmışlar, Moğol yıkıcılığı ve kaosu karşısında huzuru buralarda bulmaya çalışmışlardır. Yunus gibi tasavvufçular aynı zamanda kolonizatör Türk dervişleridir. Türklerin Anadolu’da yerleşik hayata geçmesini asıl sağlayansa Ahilerdir. Ahiler, ahlak ve meslek hayatını birleştiren, devlete ve millete yardımcı bir teşkilat olarak belirmiştir.
Anadolu tasavvufçuları edebiyatı, kendi mistik düşünce ve yaşantılarını aktarmak için kullanmışlar, bunun için ilahi, nefes gibi şiirler yazmışlardır. Üst Zümre eğitimi görenlerse gazel, mesnevi gibi nazım biçimlerini kullanmışlardır.
İLAHİ
Tekke(tasavvuf) edebiyatında Allah’ı övmek, onun birliğini, yüceliğini, kudretini dile getirmek için söylenen şiirlerin genel adı ilahidir. İlahiler farklı isimler de alabilir:
Mevleviler
|
Ayin
|
Gülşeniler
|
Tapuğ
|
Halvetiler
|
Durak
|
Diğerleri
|
Cumhur veya İlahi
|
İlahiler, Ahmet Yesevi’nin hikmetlerine göre daha liriktir. Koşma tarzı bir kafiye örgüsüyle yazılan ilahilerde 7’li, 8’li, 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır. İlahinin en büyük şairi Yunus Emre’dir.
Dostları ilə paylaş: |