AİLE KURUMUNUN BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINA VE ÇÖZÜM ÜRETME KAPASİTESİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNE YÖNELİK TESPİT VE ÖNERİLER
Grafik 213.4.1. FARKINDALIK VE ZİHNİYET DÖNÜŞÜMÜ
Toplumsal farkındalık ve zihinsel dönüşümünü sağlayacak başlıca unsurlar eğitim ve medyadır. Ailenin güçlü olması aileyi oluşturan bireylerin güçlü kişiliklere sahip olmasıyla mümkündür. Aile sorunları olarak raporlanan sorunların neredeyse tamamı insan ve medeniyet sorunudur. İnsan merkezli bir eğitim olmadığında sorunların kendisiyle değil ancak gölgeleriyle uğraşılabilir.
Aile canlı bir sistemdir ve sistem yaklaşımı içinde ele alınmalıdır. Her ailenin yapısı detaylı incelendiğinde tıpkı parmak izi kadar farklıdır. Aileyi tanımak için de bir modele ihtiyaç vardır. Aile meta, makro ve mikro ekosistemlerin küçük bir bölgesinde yer almaktadır. Ele alınan hukuk, sosyoloji, istatistik, ekonomi, siyaset, bürokrasi, medya gibi başlıklar birbirinden bağlantısız olarak ele almak sorunları tanımlamak ve çözümler oluşturmak noktasında eksik bilgi üretecektir. Bunlar bahsi geçen ekosistemin organik ilişki içeren unsurlarıdır. İnsan merkezli ve koruyucu, önleyici bir yaklaşımın esas alındığı ve diğer tüm alt sistemlerin buna göre düzenlendiği bir sistem yaklaşımı sergilenmesinde yarar vardır. Ekosistemin her biri diğerini tetiklemekte ve bu ilişkisel yapı sistem kuramı çerçevesinde izah edilememektedir. Ekosistemin tüm unsurları birlikte harekete geçirildiğinde ancak müfredat değişikliği işe yaramaktadır. Türkiye’nin en büyük sorunu eğitim değil, en büyük çözümü eğitimdir.
Değerler eğitimi; sosyalleşme, aile içi rollere dönük farkındalık, iletişim becerileri, uzlaşı ve birlikte yaşama kültürünün gelişimi amacıyla gerçekleştirilen eğitimdir. Eğitim müfredatı ailenin güçlendirilmesi ve bireylerin çözüm üretme kapasitesinin geliştirilmesi doğrultusunda hedefler içermekle birlikte değerler eğitiminin tüm okul hayatının içine yerleştirilecek şekilde planlanması gerekmektedir. Mevcut müfredatın yanısıra, öğretmenlerin eğitici niteliklerinin geliştirilmesi de önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, aileyi güçlendirecek değer aktarımı, çözünen şekerin suyun içinde yayılması gibi tabii bir şekilde gerçekleşmelidir.219 Eğitimcilerin birer rol model olması bu hedefe ulaşılmasını kolaylaştıracaktır.
Aile bütünlüğünün güçlendirilmesi için ekonomik, sosyal ve kültürel alanlara yönelik farkındalık çalışmaları yapılmalıdır. Ayrıca, ailedeki bireylere yönelik zihniyet dönüşümü çalışmalarında, aile içinde yaş ve cinsiyet farkı gözetilmeksizin bütün bireylerin saygın ve dokunulmazlık hakkına sahip olduğu öncelikli vurgular arasında yer almalıdır. Aile içinde hak ve sorumluk dağılımında denge sağlanmalıdır. 220
Özellikle kadın ve çocukların hak ihlallerine uğramaması, ailede adalet ve hakkaniyet duygularının gelişimiyle mümkün olacaktır. Aile bireyleri arasında kadını ve kız çocuğunu dışlayan, ayrıma tabi tutan değer yargıları ve davranış kalıplarının değişmesine yönelik adımlar atılması zorunludur. Bu konuda, hem kadınlara hem de erkeklere yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır.
Erken yaşta evliliklerin engellenmesi için erkekleri de kapsayacak biçimde zihniyet dönüşümünün sağlanması gerekmektedir.
Aileyi koruyan ve ayakta tutan değerlerin yaşatılması amacıyla bir taraftan vaaz ve hutbelerle devam eden cami içi din hizmetlerinde aile değerlerine yönelik vurgu yapılırken, diğer taraftan cami dışı din hizmetlerinde de bu vurgu sürdürülmelidir.
Toplumsal farkındalık ve zihinsel dönüşümün sağlanmasında medyanın toplumu dönüştürücü bir etkisi vardır. Bireysellik kültürünün hâkim değer olduğu günümüzde birlikte yaşamının ve biz kültürünün kaybolmamasında medyaya da sorumluluk düşmektedir. Bu konuda ailenin duygusal ve birlikte yaşama kültürü ile beslenen yanlarını öne çıkartan yayıncılık geliştirilmelidir.
Grafik 214.4.2. KAMU HİZMETLERİNE YÖNELİK ÖNERİLER Grafik 215.4.2.1. Sosyal Yardım Sistemine Yönelik Öneriler
Ülkemizde sosyal yardımlar alanındaki dağınıklığın giderilmesi ve sosyal yardım sisteminde etkinliğin artırılmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamda; 64 üncü Hükümet Eylem Planı’nda yer verilen Sosyal Yardım Kanunu çıkarılarak aile temelinde bütüncül bir sosyal yardım sistemi oluşturulması, en az mutlak yoksulluk seviyesinde belirlenen bir muhtaçlık düzeyinin altında yaşayan ailelere, aile kompozisyonundan kaynaklanan asgari ihtiyaç düzeylerine duyarlı yaşam seviyesinin sürdürülebilir şekilde sağlanması, ancak aileye asgari bir temel oluşturarak kendi istek ve çabaları ile yoksulluktan kurtulmalarını sağlayacak alt yapının temin edilmesi, sosyal yardımlara hak sahipliği aşamasında muhtaçlık belirlenirken ailenin büyüklüğünün ve aile bireylerinin özel durumlarının getirdiği ihtiyaç farklılıklarının göz önünde bulunduran tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Ayrıca, yapılacak aile temelli yardımların; ailenin kapasitesini geliştirici eylemlere yöneltecek ve eğitime, istihdama katılım gibi olumlu davranış değişikliklerini yerleştirecek şekilde hak ve sorumluluk temelli yapılandırılması, ailelerin birbiri ile ilişkili ancak farklı kurumlar tarafından müdahale gerektiren sorunlarına ortak müdahaleyi sağlayacak kurumlar arası koordinasyonun, ilk aşamada Başbakanlık Genelgesi gibi bir mevzuat düzenlemesiyle, ilerleyen aşamada ise 64 üncü Hükümet Eylem Planı’nda yer verilen Sosyal Yardım Kanunu çalışmaları çerçevesinde mevzuat altyapısının kurulması, kurumsal entegrasyonun, bürokratik süreçlerin ve kırtasiyeciliğin azaltılması suretiyle ve kurumsal performansı ortaya koyacak şekilde bir merkezi bilişim sistemi üzerinden sağlanmalıdır.
Bunlara ilaveten, sosyal yardım sürecinde hane ziyaretleri ve merkezi veri tabanı sorgulamaları sonucunda tespit ettiği vakaları ilgili kurumlara bildiren, yönlendirme yapılan vakalara ilişkin kurumların yaptıkları işlemlerin kaydedilmesini ve takip edilmesini sağlayan uygulamaların yaygınlaştırılması, kurumların diğer kurumlar tarafından yapılan yönlendirmeleri bir iş yükü gibi görmeyip sahiplenmesi için aileye sunulan hizmetlerin kurumsal performansın ölçümünde bir kriter olarak belirlenmesi ve izlenmesi gerekmektedir.
Grafik 216.4.2.2. Doğrudan Aile Bütünlüğünü Korumaya Dönük İstihdam Politika ve Uygulamalarına Geçiş
İŞKUR, aile bütünlüğünün korunmasına yönelik politika ve uygulamaları dolaylı olarak sürdürmektedir. Ancak İŞKUR aile bütünlüğünü korumaya dönük doğrudan politika ve uygulamalar geliştirerek hizmet kurgusunu bu yönde kurmalıdır. Ayrıca İŞKUR’un bu bakış açısının tamamen kurumsallaşması ve modern uygulamalara dönüştürülmesi de gerekmektedir.
Şiddet mağduru ya da koruma veya bakım altında olan, eğitim seviyesi düşük, kırsal veya yoksul bölgelerde yaşayan, işgücü piyasasına ilk kez girecek olan kadınlar ve özel politika gerektiren diğer kadın grupları işgücü piyasasına kazandırılmak amacıyla özel politika gerektiren kişi ve gruplar arasındadır. Dolayısıyla söz konusu hedef kitlenin işgücü piyasasına kazandırılmasına yardımcı olmak üzere İŞKUR tarafından geliştirilen kurs, program, uygulama, proje ve protokollerin yaygınlaştırılması gerekmektedir.
İşsizlik sigortasının (kapsam, ödeme miktarı, süresi, koşullar) şiddete maruz kalan kadınlar, yeni evliler, boşananlar, çok çocuklu aileler vs. dikkate alınarak daha fazla sosyal koruma sağlayacak şekilde iyileştirilmelidir. Ayrıca şartları sağlamasına karşın başvuruda bulunmayanların tespiti, bilinçlendirme faaliyetlerinin yapılması, değişikliklere ilişkin etki analizi ve mevzuat çalışmalarının gerçekleştirilmesi yönünde çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Boşanma sonrasındaki süreçte özellikle işsizlik ve mesleksizlik problemi yaşayan boşanmış bireyler dezavantajlı grup olarak kabul edilip söz konusu kesime özel politika uygulanmalıdır. Aile danışmanları, boşanma süreci danışmanları ve iş ve meslek danışmanları, işsizlik ve mesleksizlik sorunu yaşayan boşanmış bireylere koordineli hizmet sunmalıdır. Özellikle söz konusu kesimin boşanma sonrası süreçte takibinin, izlenmesinin ve değerlendirilmesinin sağlanmasına yönelik özel bir mekanizmanın kurgulanması gerekmektedir.
Toplum yararına programlar kapsamında şiddete maruz kalan kadınlar, yeni evliler, boşananlar, çok çocuklu aileler vb. grupların istihdamına öncelik tanınmalıdır.
Kamuda işçi istihdamında önceliğe sahip olan gruplara, şiddete maruz kalan kadınlar, yeni evliler, boşananlar, çok çocuklu aileler vb gruplar da eklenmelidir.
Şiddete maruz kalan kadınlar, yeni evliler, boşananlar, çok çocuklu aileler vb gruplara aktif işgücü piyasası programlarının (mesleki eğitim kursları, işbaşı eğitim programları, girişimcilik eğitim programları) uygulanmasına ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Mevcut olan istihdam teşviklerinin kapsamına şiddete maruz kalan kadınlar, yeni evliler, boşananlar, çok çocuklu aileler vb grupların da dahil edilmelidir. Örneğin, söz konusu grup içerisinde yer alanları istihdam eden işverene sigorta prim desteği vb. teşvikler sağlayacak bir hizmet kurgusu geliştirilmelidir.
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerine (ŞÖNİM) ve Engelli Bireylerin İstihdamına Yönelik İŞKUR Faaliyetlerine İlişkin Öneriler
İş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinin, kadının “kriz dönemi”nde başvurduğu ŞÖNİM’lerden ziyade daha uzun süre barındığı ve psikolojik destek ile kriz döneminin hafiflediği kadın konukevlerinde sunulması zaman olarak daha uygun olabilecektir. Bu nedenle İŞKUR kadın konukevlerinde çalışmalarını yoğunlaştırmalıdır.
Kadın Danışma Birimlerinin, Kadın Konukevlerinin, ŞÖNİM’lerin, Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri/Hizmet Merkezleri yöneticileri ve burada görevli belirli iş ve meslek danışmanları ile sıkı bir iletişim ve işbirliği içinde olması, hizmet kalitesini ve gerekli durumlarda müdahale şansını artıracaktır. Kadınların daha uzun süre istihdamda kalmaları, güvenlikleri ve hassasiyetleri gibi nedenlerle kurumsal şirketlerdeki işlere yönlendirilmeleri sağlanmalıdır.
İŞKUR’a kayıt yaptıran her bir engelli bireyin; engel durumu, eğitimi, mesleği, hangi işlerde çalışıp hangi işlerde çalışamayacağı, özel ilgi alanlarını ve yapabilirliklerini ön plana çıkartan bir kayıt sistemi olmalıdır. Engelli bireylere İŞKUR tarafından yapılan çağrılar bu verilere göre yapılmalıdır. İŞKUR’un meslek edinme sertifikası verdiği engelli bireylerin işe yerleştirilmesi etkin işlemelidir. İşe alımlarda, düşük engel oranına sahip ya da kronik hastalık sahibi bireyler tercih edildiğinden, ağır engelli bireylerin istihdamını teşvik edici önlemler alınmalıdır.
Grafik 217.4.2.3. Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Grafik 218.4.2.3.1. Eğitime Yönelik Öneriler
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından halk eğitim merkezleri aracılığıyla sunulan aile eğitim kurslarının yıllar bazında artış göstermesi bu alandaki farkındalığın ve eğitim ihtiyacının toplum tarafından kabul edildiğinin göstergesi olarak memnuniyet verici bulunmuştur. Ülkemizin her ilçesinde teşkilatlanan halk eğitim merkezleri ailenin güçlendirilmesine yönelik eğitim çalışmalarında önemli bir fırsat ve araçtır. Burada verilen kursların toplum nezdindeki bilinirliğinin artmasıyla eşgüdümlü bir şekilde kursiyer sayısının artış göstereceği düşünülmektedir. Bu itibarla kursların daha nitelikli hale getirilmesi ve toplumun geniş katmanlarına ulaştırılması doğrultusunda tanıtıcı faaliyetlere hız verilmesi yerinde olacaktır.
Eğitimin amaçlarına ulaşabilmesi için çocuğun içine doğduğu toplumun değerlerini içselleştirmesi gerekir. Farkındalık düzeyini geliştirmek, öğrenciler üzerinde yaşam boyu sürecek bir etki bırakmak adına değerleri bir bütün olarak ele almak gereklidir. Bu çerçevede öğrencilerin aktif olarak katılacağı etkinliklerde öğretim programlarında yer alan ve aile değerlerini oluşturan adil olma, çalışkanlık, sabır, sevgi, dayanışma, özen gösterme, dürüstlük, hoşgörü, saygı gibi değerlerin bir bütün olarak ele alınması yerinde olacaktır. Bununla birlikte öğrencilerin kendi yaşantıları yoluyla tecrübe edinmelerini sağlayacak iyi örneklerin de ele alınması yerinde olacaktır.
Ailenin güçlendirilmesine matuf proje ve programlarla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen proje ve iş birliği kapsamındaki diğer çalışmaların kayda değer sonuçlar elde ettiği tespit edilmiştir. Bu çalışmaların yaygınlaştırılması sivil toplum kuruluşlarının bu önemli çalışmalarda sorumluluk yüklenmeleri açısından önemlidir. Bu amaçla yürütülen proje ve çalışmaların sürdürülebirlikleri dikkate alınarak daha geniş kitlelere ulaşılması için gerekli gayretlerin gösterilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Bireylere kendini ve başkalarını anlama, yeteneklerini kullanma, fırsatları değerlendirme, insan ilişkilerinde karşılaştığı sorunlara çözüm bulma, yaşamını ve geleceğini planlama sorumluluğunu üstlenme gibi yeterliliklerin, eğitim öğretim kurumlarında sadece akademik faaliyetlerin bir ürünü olarak ortaya çıkmasını beklemeden, günümüzün sosyal ve ekonomik gereklerine uygun bir anlayışla rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin yaygınlaştırılması önem arz etmektedir.
Özel eğitime erken başlanması esastır. Ancak ailelerin bu konudaki bilinç ve bilgi eksikliği sebebiyle engelli çocuklar eğitim almada gecikebilmekte ya da özel eğitim hizmetlerinden yararlanması söz konusu olmayabilmektedir. Bu açıdan Milli Eğitim Bakanlığı’nın engelli çocuğa sahip ailelere eğitim konusunda sunulan danışmanlık, bilgilendirme ve yönlendirme hizmetlerini artırması gerekmektedir. Özel gereksinimli çocukların okul içindeki fiziksel düzenlemelerin, engel gruplarının farklı ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde dikkate alınması, acil olarak tüm eğitim kurumlarında erişilebilirlik düzenlemeleri tamamlanması gerekmektedir. Türkiye’de özel eğitim konusunda yetişmiş eğitici ve bu alanda çalışması gereken profesyonellerin sayısı ihtiyaca göre daha azdır. Bu durum özel eğitim konusunda yeterince eğitim almamış kişilerin alanda eğitimci olarak değerlendirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu işbirliğinde bu ihtiyacın giderilmesi konusunda çalışma başlatılmalıdır.
Grafik 219.4.5.3.2. Diyanet İşleri Başkanlığı Tarafından Verilen Rehberlik Hizmetlerine Yönelik Öneriler
Sosyal yapının değişmesiyle birlikte aile bireylerinin ortaya çıkan yeni şartlara uyumu zorlaşmış, aile içinde hak ve sorumluluk tanımlarının gözden geçirilmesi ihtiyacı doğmuştur. Bu bağlamda paylaşma, adalet, hakkaniyet ve merhamet gibi ortak değerlerin güçlendirilmesine ihtiyaç olduğu görülmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde vaaz ve hutbeler aracılığıyla bilhassa erkeklere, Kur’an kurslarında kadınlara ve yaz kurslarında çocuklara yönelik eğitim faaliyetlerini planlarken aile bilinci ve aileye yönelik sorunlara dair çözüm önerileri ihtiva eden bir yol izlemelidir. Diğer yandan aile bireylerine ve sosyal hizmet kurumlarında bulunan kırılgan kesimlere yönelik hizmet veren Aile ve Dini Rehberlik Büroları, gerek dini danışmanlık gerekse proje bazlı eğitim ve kültür çalışmalarıyla aile konusunda farkındalık uyandırmalıdır.
Aile ve Dinî Rehberlik Bürolarında yürütülen hizmetler din görevlilerinin gönüllülük esasına dayanmaktadır. Destek ve rehberlik hizmeti veren personelin bu hizmeti verebilecek yeterli donanıma sahip olmaları kritik önem arz etmektedir. Personelin bu donanıma sahip olması için gerekli alt yapı düzenlemelerinin yapılması gerekmektedir. Büronun görev tanımına uygun hizmet sunacak personelin dinî rehberlik ve manevi destek hizmeti sunma kapasitesi geliştirilmelidir.
Ailenin korunması bağlamında, aile bireylerinin hurafe ve bidatlardan, dinin gerçekleri ile bağdaşmayan tutum ve alışkanlıklardan korunması önem arz etmektedir. Toplumumuzda hâlâ dinî zannedilen yanlış uygulamaların varlığı, aile içi ilişkileri zedelemekte ve aileyi zayıflatmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığınca sağlam dinî bilgi ile toplumu buluşturma çalışmaları aile özelinde devam ederken, diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde toplumun farklı kesimlerine ulaşması sağlıklı din algısının yerleşmesine yardımcı olacaktır. Söz gelimi şiddetle mücadele çalışmalarına konunun dinî boyutunu ihtiva eden seminerlerin eklenmesi, dinden beslenmeye çalışan çarpık zihniyetlerle mücadelede son derece önemli olacaktır.
Aile ve Dinî Rehberlik Bürolarına yapılan başvurular incelendiğinde, danışanların çoğunlukla bir sefere özgü dinî rehberlik hizmeti aldığı, bazı durumlarda birkaç defa müracaat ettiği görülmektedir. Kişisel bilgilerin gizliliği dolayısıyla başvuran mağdurların veya ailelerin takibi yapılamamaktadır. Aileye yönelik yapılan dinî rehberlik çalışmalarının sonuçlarına dair veriler takip edilememektedir. Kurumlar arası koordinasyon eksikliği de göz önüne alındığında verilen hizmetin etki analizlerine ulaşılamadığı anlaşılmaktadır. Yüz yüze yapılan rehberlikte, gerekli görülen yönlendirmeler sonucu önemli vakaların ilgili Kurumlara gidip gitmediğinin görülmesi ve takip edilmesi amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının vaka yönetim sisteminde Diyanet İşleri Başkanlığına yapılan yönlendirmelerin görülmesi aile bütünlüğünü destekleyici bir uygulama olacaktır.
Aileyle ilgili sorunların çözümüne yönelik Diyanet İşleri Başkanlığı dâhil olmak üzere pek çok kurum ve kuruluş, yerel yönetimler aile okulu programları/eğitimleri yapmaktadır. Farklı uygulamaların olduğu bu hizmetin sistematik bir bütünlük arz etmesi hizmet verimliliğini güçlendirecektir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hazırlamış olduğu Aile Eğitim Programına (AEP), kanaat önderi kabul edilen din görevlilerinin katkısının alınması amacıyla Diyanet İşleri personelinin eğitiminde kullanılmak üzere “ailede dinî değerler” modülü eklenmesi düşünülebilir.
Engelli bireylerimizin hayatını kolaylaştırmaya, talepleri doğrultusunda manevi destek hizmetlerinden faydalanmalarını ve dinî vecibelerini engelsiz bir şekilde yerine getirmelerini sağlamaya yönelik çalışmalar artarak devam etmelidir. Bu bağlamda engellilerimizin aile sorunlarıyla yakından ilgilenilmeli, vakaya özel çözümler üretilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kurulan “Engelli Hizmetleri Çalışma Grubu”nun faaliyetleri ilgili kurumlarla paylaşılarak zenginleştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca halkımızın konu hakkında bilinçlendirilmesi amacıyla hutbe ve vaazlara ağırlık verilmelidir.
Grafik 220.4.5.3.3. Özel Gereksinimli Aile Bireylerine Yönelik Öneriler (Okunacak)
Engelli bireyin toplumsal yaşama diğer bireylerle eşit biçimde katılımını sağlamak, aile bütünlüğünün korunmasında temel ilke olarak ele alınmalıdır. Engelli bireylerin aile içinde yaşamlarını insan onuruna yakışır biçimde sürdürmesi yaklaşımı desteklenirken ailenin de bu durumdan olumsuz etkilenmesinin önüne geçmek ve aile üyelerinin toplumsal yaşamdan dışlanmamasını sağlamak için destek mekanizmalarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bunun için;
1. Engelli bireyin geçici olarak bakımının sağlanmasına yönelik uygulamanın artırılması,
2. Engelli bireyin kısa süreli ya da geçici bakımının sağlanmasına yönelik gündüzlü bakım hizmetlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması,
3. Engelli bireye sahip ailelerin birlikte katılabilecekleri kültürel ve sportif etkinliklerin yaygınlaştırılması,
4. Engelli bireye sahip ailelerin birlikte tatil yapabilme olanaklarının artırılmasına yönelik ekonomik ve fiziksel çevre önlemlerinin alınması gerekmektedir.
5510 sayılı Kanunda tanımlanan erken emeklilik ve fiili hizmet zammının bir arada kullanılmasına yönelik ağır engelli çocuğu olan annenin erken emeklilik hakkı yanında, fiili hizmet zammından da yararlandırılması için gerekli düzenlemenin SGK tarafından yapılması önerilmektedir.
2828 sayılı Kanun kapsamında evde bakım maaşında tanımlanan sorunlara yönelik;
-
Kişi başına düşen miktarın aşıldığı durumlarda, maaşın kademeli azaltılarak devamının sağlanması,
-
Yersiz ödemelerin bir defaya mahsus affedilmesi için düzenleme yapılması,
-
Boşanma süreci devam eden ve evde yaşamayan eşin gelirinin hane gelirine dahil edilmemesi için gerekli düzenlemelerin yapılması,
-
Evde bakım aylığı alan kişinin sosyal güvence kapsamına alınarak emeklilik hakkının sağlanması önerilmektedir.
2022 sayılı Kanun kapsamında engelli maaşı bağlanmasında tanımlanan sorunlara yönelik olarak muhtaçlık tespitinde, sahip olunan ve artık lüks tüketim sayılmayacak araç raiç bedellerinin hesaba katılmaması, engelli bireyin kendi geliri üzerinden gelir testi yapılması, temel ihtiyaçlar kapsamındaki harcamaların gelirden düşülmesi sağlanmalıdır.
Engelli çocuk ve ailesinin erken tanı, tedavi, eğitim, rehabilitasyon ve bakım hizmetlerinden yararlanmalarında yaşanan sorunların giderilmesi amacı ile gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Bütün hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında fiziksel erişilebilirliğin yanı sıra engelli bireylerin ve ailelerinin bilgiye erişimlerinin sağlanması büyük önem taşımaktadır. Özellikle işaret dili ve Braille olarak da bilgilendirme ve yönlendirme mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir.
Aile bütünlüğü bozulmuş, boşanma süreci devam eden ya da boşanmış, tek ebeveynli aile olarak engelli çocuğu ile yaşayan annelerin tıbbi malzeme harcamalarının, SGK tarafından anne üzerine yapılması için, kurum içinde düzenleme yapılması gereklidir.
SUT ile ilgili düzenlemelerde Sosyal Güvenlik Kurumu öncelikli olarak engelli bireylerin ihtiyacını gözetmelidir. Buna göre engelli bireylerin ve ailelerinin sosyal entegrasyonunu kolaylaştırıcı ekipman desteği sağlanmalıdır.
Engelli çocuğu olan bireylerin tedavi ve bakım süreçlerinde mağdur olmalarını önlemek aynı zamanda da istihdam içinde kalmalarını sağlamak amacıyla SGK kapsamında yeni sorunlar ve ihtiyaçları belirlemeye yönelik çalışma yapılması gereklidir.
Engelli kadınların gebelik dönemlerinde desteklenmesi, bireysel sorunlarının ve ihtiyaçlarının tespitinin yapılması gerekmektedir.
Engelli kadınların; hem kadın hem engelli olmalarından dolayı aile içinde ve toplumsal hayatında ayrımcılığa maruz kalmaması, çalışma hayatında ayrımcılığa ve mobbinge uğramamaları hakkında gerekli önlemler alınmalıdır.
Sınır zeka seviyesinde olanlar dahil, zihinsel yetersizliği olan bireylerin evlilik öncesi tam teşekküllü Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden ‘’evlenebilir’’ kararı alması zorunlu hale getirilmelidir. Özellikle bu çiftler çocuk yapmaya karar verdiğinde, gebelik süreci, doğum ve çocuğun bakımı, gelişimi hakkında uzmanlardan danışmanlık ve eğitim hizmetleri almalarına yönelik programlar geliştirilmelidir.
TSK Erbaş ve Er İşlemleri Yönergesinde değişikliğe gidilerek; eş veya çocuğu, aynı çatı altında yaşamak şartıyla annesi veya babası, vasi olmak ve aynı çatı altında yaşamak şartıyla kardeşi, ağır engelli olan erbaş ve erlerden istekli olanların dağıtımları, erbaş ve erlerin nüfusa kayıtlı oldukları ve kendisi ile ailesinin ikamet ettiği il hudutları içinde askerlik yapmaları sağlanmalıdır.
Engelli birey sahibi ailelerin en büyük kaygısı “ben öldükten sonra çocuğuma ne olacak?”sorusudur. Bu kaygıyı gidermek için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının koordinasyonunda “Bireysel Engellilik Fonu“ gibi uygulamaların çalışılması yerinde olacaktır.
Alanda hizmetin etkin olarak verilmesi için ilgili kamu kurumlarının, sivil toplumun ve farklı meslek gruplarının ortak çalışması ve ortak politika üretmesi gerekmektedir.
Özel gereksinimli bireylerin eğitim ve rehabilitasyonunu sağlamak amacıyla açılmış olan resmî ve özel “özel eğitim kurumları”nın konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla tanı, değerlendirme, yönlendirme, BEP hazırlama, personel eğitimi, aile eğitimi, mesleki eğitim, istihdam, toplumun bilinçlendirilmesi, mali konular, engellilerin hak ve hukukları ile ilgili yasal düzenlemeler konusunda işbirliği içinde olması sağlanmalıdır.
Özel gereksinimli bireylerin eğitim ve rehabilitasyonunu sağlamak amacıyla eğitsel tanılama yapılması, anne ve babaların rehberlik ve danışmanlık hizmeti alması ve eğitime katılmaları gibi unsurlar yasal bir zorunluluk haline getirilmelidir. Anne ve babalara çocuğun özelikleri, eğitim programı, yasal hakları, eğitim sistemi gibi konularda bilgi verilmesi yoluyla sürece dâhil edilmesi sağlanmalıdır.
Ailelere yönelik eğitimler kapsamında ailelerin engellilerle ilgili kanun ve yönetmelikleri anlayabilecekleri düzeyde aktarabilecek programlar geliştirilmelidir. Ayrıca ilgili Bakanlıklar tarafından ailelerin ve engellilerin yasal hakları, engelli bakımı, gelişim süreçleri gibi yayınlar düzenli olarak güncellenmesi ailelerin kolay erişimi sağlanmalıdır.
Aile konusunda ciddiyetle ele alınması gereken bir diğer husus yaşlı bireylerin aile içerisindeki konumları, yaşlılara yönelik sunulan hizmetler ve bu alandaki önerilerdir.
Yaşlı bireylere yönelik hizmetlerde; yaşlı bakımında öncelikle yaşlının yaşam koşulları iyileştirilmeli ve evde bakıma öncelik verilmelidir. Yaşlı yaşam evleri yaygınlaştırılmalıdır. Yaşlılara yönelik hizmetlerde yaşlıların toplum içinde aktif yaşlanmalarını sağlayacak olan hizmetler geliştirilmelidir. Toplumda yaşlılık ve yaşlı bakımına ilişkin bilinç arttırılmalıdır. Alzheimer ve demans gibi faklı özellikleri olan yaşlılara yönelik uygun hizmet verecek hizmet modelleri geliştirilmelidir. Bakım kurumlarında yaşlıların da görüşleri alınarak onların kendilerini daha iyi hissedecekleri fiziki düzenlemeler yapılmalıdır. Bakım veren kişinin yaşadığı bedensel, manevi, psikolojik ve sosyal olarak iyilik hallerinin sağlanması ve sürdürülmesi için önlemler alınmalıdır. Bakım veren kişinin destek alabileceği aile danışmanlık ve rehberlik servisleri yaygınlaştırılmalıdır.
Yaşlılar, yaş ilerledikçe yaşadıkları fiziksel mekanla sınırlı kalan bir yaşam biçimi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Aktif yaşlanmanın her yönüyle hayata geçirilmesi, önyargıların önlenmesi; yaşlı bireylerin sosyalleşmelerine önemli katkılar sağlayacaktır. Bunun için eğitim programları, kamu spotları kullanılmalı medya etkisi harekete geçirilmelidir. Bu nedenle yaşam boyu öğrenme yaklaşımı kapsamında bireylere spor aktivitelerine katılma, egzersiz yapma, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı çocukluk döneminden itibaren kazandırılmalı ve yaşamın bir parçası haline gelerek yaşam biçimine dönüştürülmelidir.
Yaşlı yoksulluğu önemle ele alınması gereken bir konu olup yaşlılara yönelik yürütülen sosyal yardım programlarının yaşlıların ihtiyaçları doğrultusunda yeniden değerlendirilmesi isabetli olacaktır. Yaşlıların sosyal entegrasyonu, sağlıklı ve aktif yaşlanma konularında ilgili kurumların katılımıyla bütüncül çalışmalar yapılmalıdır.
Dostları ilə paylaş: |