Tarık Ziya Ekinci :ve oradaki savaş sonunda da ne tarım alanında, ne hayvancılık alanın da ne de yatırımlar konusunda hemen hemen ekonomik hayat tamamen felç olmuştur, bir gelişme yoktur. İnsanlar açlık içinde yaşıyor ve keza kişi başına düşen milli gelir açısından Bangladeş ile Belçika gibi iki ayrı ülke gibidir Kürt Bölgesi ve Türkiye’nin diğer bölgeleri. Ekonomik olarak bu kadar bir yıkım içinde olan, yetişmiş elemanlarının büyük çoğunluğu, öncü kadrolar hep faili meçhul cinayetlere gitmiştir. Çok az sayıda aydınları kalmıştır. Ve bunlarla da oturup bağımsız bir devlet kırabilmesi ihtimalini ben görmüyorum, mesken koşullar buna elvermiyor. O halde bu bir fantezidir. Bu fanteziyi talep edebilirsiniz, kişi olarak isteyebilirsiniz, ama sen gerçekçi bir siyaset yapmak istiyorsan Türkiye’nin esnek koşulları içersinde Kürtlerin daha özgür daha mutlu daha insanca yaşaması arzu ediyorsan eğer, onlar için insanca kimliklerine sahip olarak istiyorsan eğer, onlar için evrensel insan haklarını talep etmen ve bunu yaşama geçirmen, eğer koşullar elverirse, bunu daha da genişleterek bölgesel meclisler kurulması, Türkiye’nin her tarafında, Yozgat’a da bir bölgesel meclis kurulmalı, Ankara’da da kurulmalı, İstanbul’da üç tane meclis kurulmalı, ben aşağı yukarı yirmi bölgeye ayrılmasını önerdim Türkiye’yi ve bu bölgelerde ayrı meclisler kurulması, yani Avrupa Birliği’nin hazırlıklar konusunda getirdiği ilkelerden birisi de budur, yerel yönetimlerin özerkliği ve yerinden yönetim ilkesi, yani Adem’i Merkeziyet ilkesidir. Bunlara sahip çıktık mı? Çıkmadık. Bunlar için bir formül geliştirdik mi? Geliştirmedik. Ben değerli avukat dostlarımdan, arkadaşlarımdan, bu konuda çalışmalar yapmalarını, Avrupa Birliği’nin öngördüğü bu yerel yönetimlerin, yerinden yönetimin özerkliği konusunu incelmeleri, ve o çerçevede talepler geliştirmelerini istedim. Söyleyeceklerim bundan ibaret. Teşekkür ederim.