Sezgin Tanrıkulu: Kısa olsa.
Katılımcı (Kürtçe –Çeviri ): Ever diyor ki, sayın Başkanımızın, baro başkanımızın bir itirazı oldu bize. Siyaset yapmamak gerekiyor diyor. Ben bireysel anlamda yer aldığım zaman, daha ziyade başkanımızın ve profesör Bakın Oran’ın siyaset dahilinde konuştuğunu düşünüyorum. Sorulara geliyorum. Ben fanteziler kullanmak yada tepki olarak Kürtçe konuşmuş olmuyorum. Bunun nedenlerinden bir tanesi Türkiye’deki değişikliğe uygun bir şekilde, Kürt dilindeki gelişmeyi belki de pratik hayata geçirme anlamında. Ben birinci soruyu sorayım. İki şekilde ifade ettim ama sonuçtaki ifadeyi belirteyim. Yani Kürtler Türkiye’nin geneline dağılmış bir topluluk sorunu mudur? Yoksa belirli bir toprak üzerinde yaşamış olan bir topluluk sorunumudur? Onun için, ismini doğru koymak gerekirse bu bir Kürdistan sorunu mudur? Ben de Avrupa Birliği ülkelerinden birisinden geliyorum. Zannedersem İsveç’ten. Aynı zamanda oranın bir vatandaşıyım. Dört buçuk aydır da burada kalıyorum. Sanki şimdi söyle bir sorunla karşı karşıya gibiyiz, gerçi Avrupa Birliğinden gelen Kürtler konusunda, Aslında Kürtler ne istediklerini söyleme açısından kendilerini özgürce ifade edemiyorlar. Kürtler bağımsız devlet olabilir diye taleplerini yerine getirebilirler. Kürt aydınlarının ve Türk aydınlarının Kürt halkının talepleri üzerine bir ipotek konulmuş. Şimdi Galler ve İskoçya’daki, Avrupa Birliğindeki deneyimlere baktığınız zaman, şiddeti öngörmeyen, şiddete başvurmayan farklı ulusların yada sorunu çözülmesi gerekli uluslar kendi bağımsızlıklarını isteyebilecekleri gibi, kendi isimlerinde partilerini de kurabiliyorlar. Benim her iki konuşmacı arkadaşa da sorum şu. Kürtler de Kürdistan ismiyle kendi partilerini kurabilirler mi?