Baskın Oran: Efendim, bu milliyetçilik meselesi çok nazik bir meseledir. Bunun kadar nazik olan bir tek nazik nokta daha vardır. O da din meselesidir. Bu iki tutunum ideolojisi, tarihsel olarak birbirini izlemiş olan bu iki tutunum ideolojisi konusunda konuşmak fevkalade zordur. Çünkü, burada beyinden çok kalp devreye girer ve duygular devreye girer. Şimdi bu sizin ifade ettiğiniz biz saflarımızı koruyarak milliyetçilik mi yapıyoruz, yapıyorsak bu iyi bir şeydir, diyorsunuz. Yani bu özet olarak böyle çevrilebilir, değil mi?
Ali Bayram: Hayır. Var olmak için, insan olmak için, şimdi birey olarak düşünün. Kendinizi dilinizde ifade edeceksiniz. En iyi yapacağınız şey kendinizi kendi dilinizde ifade edeceksiniz. Ne ifade ettiğiniz zaman nasıl olurda acaba milliyetçilik biraz üstünlüğe dayanır. Acaba ben Dünyayı Kürtlerin mi kurduğunu savunuyorum. Hayır. Öyle bir şey söylemiyorum. Yada Sümerler gibi ben tarihin kurucusu muyum da tarih benimle başlar. Böyle bir amacım yok. Yada Kızılderililer Türklerden mi geliyor? Öyle bir iddiam da yok. Ama bunu ifade ettiğim zaman ben nasıl milliyetçi olabilirim.
Baskın Oran: Tamam, ben anladım efendim. Benim tercüme ettiğimi kabul ediyorsunuz herhalde. Kendim için bir şey istiyorum, kendimi ifade etmek için Kürtçe konuşuyum diyorum, şimdi siz bu hakları Kürtler için istediğiniz müddetçe Kürt milliyetçisisiniz. 70 milyon için istediğiniz anda milliyetçi değilsiniz. Ben bunu söylemeye çalışıyorum. Şimdi bu sizin söylediğiniz 1960’da başlayıp 1976’da olgunluğunu bulan bir teoriye dayanıyor. Yani siz oradan kalkarak bunları söylemiş olmayabilirsiniz ama işin felsefi temeli oraya dayanıyor. 1969’da DDKO’cuların ilk defa telaffuz ettikleri ve Türkiye’de 1918-19’da çıkan Jin dergisi ile birlikte en önemli Kürt milliyetçisi dergisi olan Rızgari’nin 1966’da olgunlaştırdığı bir ayrım var: Ezen ulus milliyetçiliği, ezilen ulus milliyetçiliği. Bu sizin söylediklerinizin felsefi temeli oraya dayanır. Yalnız burada çok dikkatli olmak lazım. Bir örnek vereyim. İsrail 1948’de kuruldu. 1948’den önce bir ezilen ulus milliyetçiliği yapıyordu, 1948’den sonra bir ezen ulus milliyetçiliği yapmaya başladı. Filistinlilere nasıl davrandığını görüyoruz. Onun için bir jilet sırtı gibidir bir ezen ulus milliyetçiliğiyle bir ezilen ulus milliyetçiliği arasındaki fark. Tekrar ediyorum. Siz Kürtçe konuşma hakkını müdafaa ettiğiniz anda bir Kürt milliyetçisisiniz. Türkiye’de bütün alt kimliklerin kendi dili ile konuşabilme hakkını ifade ettiği anda milliyetçi değilsiniz. Şimdi milliyetçilik iyi şeydir, kötü şeydir, bilemem. Ama ben size bilimsel olarak bunu söylemeye çalışıyorum. Bu asli unsur tali unsur meselesi de bunun özüdür işte.