Türkiye’de Çağdaş Anlamda


Milli Mücâdele Döneminde İstanbul'da Faaliyette Bulunan Gizli Gruplar / Doç. Dr. Mesut Aydın [s.646-660]



Yüklə 13,38 Mb.
səhifə68/106
tarix26.08.2018
ölçüsü13,38 Mb.
#74397
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   106

Milli Mücâdele Döneminde İstanbul'da Faaliyette Bulunan Gizli Gruplar / Doç. Dr. Mesut Aydın [s.646-660]


İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi / Türkiye

I. Karakol Cemiyeti

A. Karakol Cemiyeti’nin Kuruluşu ve Aldığı İsimlerarakol Cemiyeti, Millî Mücâdele yıllarında İstanbul’da kurulan ilk ve en önemli gruplardan biridir.

Karakol Cemiyeti, İttihat ve Terakki Cemi’yetinin devamı niteliğinde olup, Enver ve Talat Paşaların direktifleri ile kurulmuştur. Bazı hatıra ve tetkik eserlerde, Umûmî Harpte kurulmuş olan Teşkilât-ı Mahsûsâ’nın “Umûm İslâm Alemi İhtilâl Komitesi”, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ise “Karakol Cemiyeti” ismi ile devam etmesi hususunun Talat, Enver ve Cemal Paşalar tarafından kararlaştırıldığına dair bilgiler mevcuttur.1 Karakol Cemiyeti’nin kuruluş ve ismi ile ilgili olarak elimizde ayrıntılı bilgiler vardır. Bu bilgiler genel olarak, cemiyetin kurucuları olarak Kara Kemal ve Kara Vasıf Beylerin olduğunu ve cemiyetin isminin de bu iki kişinin lâkaplarından kaynaklandığını ifade ederler.2

Mütarekenin akdinden kısa bir süre sonra kurulmuş olan Karakol Cemiyeti’nin kuruluş gayesi ise İttihatçıları bir bayrak altında toplamak ve korumak idi. Sâbık İâşe Nazırı Kara Kemal Bey, memleketi terketmekte olan Talat Paşa’dan aldığı direktif ile Erkân-ı Harb Miralayı Kara Vasıf Bey’i evine davet ederek, “Karakol” isminde gizli bir teşkilât kurulmasının lüzumunu şu şekilde açıklamıştır: “…Vasıf, Talat Paşa’dan giderken aldığım emir mucebince, İttihatçılıkta sebât edecekler, bir teşekkülle birbirlerine bağlanmadı ve bir parola kabul ederek, birbirlerini tanımalıdırlar. Paşa ile aramızda “Karakol” kelimesi takarrur etmişti. Bu isim her ikimizin isimlerinin başındaki “Kara” kelimesinin ilk harfleri ile müşterektir. Bu parolayı (K.G) şeklinde kısaltırsak hem paşanın dediği olur, hem de ikimizin remzini ihtivâ etmiş bulunur…”3

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin devamı olarak düşünüldüğüne göre Karakol Cemiyeti’nin kuruluş tarihi de kesin olmamakla birlikte 1918 Kasımı’nın ilk günlerine tesadüf etmelidir. Karakol Cemiyeti’nin kuruluş tarihi ile ilgili olarak tezat teşkil edebilecek birçok bilgi verilmektedir.4 Sivas Kongresi sırasında Kara Vasıf Bey’in Mustafa Kemal Paşa ile bir görüşmesinde, Paşanın “… Ben Mondros Mütarekesi üzerine İstanbul’a geri gelince, kurulmuş olan Karakol Teşkilatı’nın hedefini çok iyi öğrendim. Galip devletlerin nazarında İttihat ve Terakki’nin faaliyetini gizlemek için bulduğumuz usul budur…” dediğini dikkate alırsak Karakol Cemiyeti’nin kuruluş tarihiyle ilgili bir tespit yapabiliriz.5 Zira, Mustafa Kemal’in 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a geldiği düşünülürse Karakol Cemiyeti’nin de kuruluşu Kasım’ın ilk günlerine tekabül etmelidir.

Karakol Cemiyeti, Anadolu tarafından “Fahriyyen ´arz-ı hizmet eyleyen bir teşkilât” olarak kabul görmüştür.6 Bir başka ifade ile grubun tanınması, diğer grupların tanınma olayında olduğu gibi Anadolu Ordusu kadrosuna dahil edilmesi manasını taşımamaktadır.7 Bunun bir sebebi de Karakol Cemiyeti’nin Ankara’nın emri ile kurulmamış olması ve üyelerinin çoğunun tanınmış İttihatçılardan teşkil edilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.8

Karakol Cemiyeti İstanbul’un işgaline (16 Mart 1920) kadar faaliyette bulunmuştur. Kurucularından bazılarının İngilizler tarafından tutuklanması ve bir kısım üyelerinin de Anadolu’ya kaçmalarından sonra bir ara dağılmıştır.

Karakol Cemiyeti’nin işgalden sonra tekrar toparlanıp faaliyete geçirilmesi için yapılan teşebbüsler bir süre sonra sonuçsuz kalmıştır. Bilindiği gibi, cemiyetin şifre anahtarını ve mührünü9 Kara Vasıf Bey’den alan Yüzbaşı Emin Ali Bey, teşkilâtı yeniden canlandırmak istemişse de başarılı olamamıştır.10

Cemiyetin, daha sonra Üsküdar Şubesi Reisi olan E. H Kaymakamı Muğlalı Mustafa Bey’in riyâseti altında faaliyete geçtiği ve “Zabıtan Grubu” ismini aldığını görüyoruz.11 Grubun 27 Ekim 1920 tarihinde faaliyete başladığı ve 1921 Ekim ayında ise yeniden isim değiştirerek “Yavuz Grubu” ismini aldığı bilinmektedir.12

Zabıtan Grubu, grup amiri Mustafa Bey’in Anadolu’ya geçmesiyle birlikte Yavuz ismini almıştır. Yavuz Grubu da yeniden teşkil edilen bir heyet-i merkeziye tarafından bir süre daha varlığını sürdürmüştür. Grubun, Yavuz Sultan Selim’in resmedildiği bir mühür kullandığı da elde edilen bilgiler arasındadır.13

B. Karakol Cemiyeti’nin Teşkilat ve Kadrosu

Karakol Cemiyeti’nin ilk teşkilât kadrosu zamanın bilinen İttihatçılarından ibarettir: Sâbık İâşe Nazırı Kara Kemal Bey, E. H. Miralayı Kara Vasıf Bey, Halil Bey, Baha Said Bey, Yenibahçeli Şükrü Bey, Çerkez Reşid Bey ve Ali (Çetinkaya) Bey.14

Karakol Cemiyeti’nin ilk heyet-i merkeziyesini teşkil eden üyeleri ise E. H Miralayı Kara Vasıf Bey, Yüzbaşı Baha Said Bey, Dava Vekili Refik İsmail Bey, Sevkiyâtçı Ali Rıza Bey, Karadeniz Boğazı Kumandanı E. H. Miralayı Galatalı Şevket Bey, 10. Kafkas Fırkası Kumandanı E. H. Kaymakamı Kemaleddin Sami Bey ve E. H. Miralayı Edib Servet Bey’dir.15

Karakol Cemiyetinin ilk teşkilâtı hakkında, cemiyetin “Teşkilât-ı Umûmîye Nizâmnâmesi”nde geniş bilgiler bulmak mümkündür.16 Teşkilât nizamnâmesine göre Karakol Cemiyeti’nde bir genel merkez oluşturularak faaliyet sahası tesbit ve tanzim edilmiştir. Cemiyetin merkez-i umûmîsi, beş sorumlu üyeden ibaret olup, her üyenin kendi ihtisas sahasında mesai yapmasına itina edilmiştir. Her sorumlu üyenin, seçtikleri muavinleri vasıtasıyla kendi teşkilatlarını, kısım ve şubelere ayırmıştır. Her şubenin gizlilik ve titizlik içinde görev yapmaları planlanmış olup bir şubenin diğerinden haberdâr olmamasına, şahısların tanınmamasına gayret sarfedilmiştir.17

Karakol Cemiyeti’ndeki bu teşkilâtlanmanın zincirleme olarak en alt seviyeye kadar gerçekleştirildiği, taşradaki vilâyet ve kazalarda da teşkilâtlanmaya gidildiği görülmektedir. Bu vaziyet ise diğer gruplara nazaran farklı bir özellik göstermektedir. Çünkü diğer grupların faaliyet sahaları mekân olarak yalnızca İstanbul ve çevresi olmuştur. Karakol Cemiyeti’nin böyle bir teşkilâtlanmaya gitmesinin en önemli sebeplerinden biri, taşradaki İttihat ve Terakki mensuplarını bir bayrak altında toplamak istemesidir.

Karakol Cemiyeti’nin ilk teşkilâtındaki sorumlu üyelerin meşgul olduğu daireler, ilgili nizâmnâmede şu şekilde belirtilmiştir: 18

1- Siyâset, İstihbârât ve Haricîye Dairesi

2- Millî Ordu, Muhârebe Çeteleri ve Seferberlik Dairesi

3- Sevkiyât, Nakliyât, Muhârebe ve Muvâsala Dairesi

4- Maliye Dairesi

5- Muâmelât-ı Zâtîye ve Propaganda Dairesi

Karakol Cemiyeti’nin bu teşkilâtlanmayı ne dereceye kadar gerçekleştirdiği meçhuldür. Zirâ, İstanbul’un işgaline kadar cemiyetin faaliyetleri hususunda açık bir bilgiye sahip değiliz. Ancak, bu teşkilâtın yine aynı zamanda İstanbul semtlerinde kuvvetli direniş teşkilâtları kurduğunu tesis ettiğini bilmekteyiz.19

Karakol Cemiyeti’nin isim değiştirerek Zabıtan Grubu ismi ile faaliyet göstermesi sonucunda teşkilât hususunda da bazı tadilâta gidildiği görülmektedir.20 Karakol Cemiyeti zamanında kurulmuş olan mahallî teşkilâtların, Zabıtan Grubu zamanında da korunarak faaliyetlerine devam ettirildiği görülmüştür.21

Ankara, çok geniş bir teşkilâta sahip olan Zabıtan Grubu’ndan istifade etmekten daima kaçınmış ve şüphe duymuştur. Grup mensuplarının İttihatçı olmaları ve grup hakkında bazı dedikoduların duyulması, grup ile Ankara arasındaki ilişkinin asgari düzeyde seyretmesine sebep olmuştur. Özellikle, grup mührünün İngilizlerin eline geçmesi ve bu mühür ile Anadolu’ya çok miktarda subay gönderilmesi, grubun büsbütün gözden düşmesine ve Anadolu’nun yardımından mahrum kalmasına sebep olduğu gibi22 grubun veya bazı üyelerinin yabancı casus teşkilatı tarafından satın alındığı zannı hasıl olmuştur.23

C. Karakol Cemiyeti’nin Faaliyetleri

“Vatanın selâmeti ve milletin istiklâlini temin” maksadıyla yola çıkan Karakol Teşkilâtı mensupları, kendilerini ne gibi vazifelerin ve mesuliyetlerin beklediğini, yayınladıkları beyânnâmelerinde izâh etmişlerdir.24

Türk Milleti’nin zararına faaliyet gösteren cemiyet, fırka ve casus şebekelerinin, propaganda merkezlerinin tespit edilmesi cemiyetin vazifesi arasında sayılmaktadır. Muhtelif şekillerde ortaya çıkartılan bu casus şebekeleri ve diğer faaliyet merkezlerinin hedeflerine ulaşmaması için her türlü yola müracaat eden istihbârât dairesi, ilgili yerlere casus yerleştirmeyi de ihmâl etmemiştir.

Cemiyetin üçüncü teşkilâtı olarak kabul edilen Zabıtan Grubu zamanında da bu tip çalışmalara devam edildiği görülmektedir. Cemiyetin teşkilât ve kadrosu bahsinde isimleri belirtilen bir çok subay, Harbiye Nezâreti’nde, sarayda, İşgal Kuvvetleri Karargahlarında istihdâm edilmiş ve Anadolu’nun işine yarayacak bir çok bilgi elde edilmiştir.

İstanbul İnsanı’nın hissiyâtını en üst seviyede tutarak, Millî Mücâdele’ye karşı daima hizmetkâr bir tavır almalarında da propaganda faaliyetlerinin rolü büyük olmuştur. Nitekim, cemiyetin İstanbul’daki yüksek tahsil gençliği arasında başlattığı propaganda faaliyetleri neticesini göstermiş, işgallere karşı, çok sayıda miting ve nümâyiş yapılmıştır. Teşkilât mensuplarının, kahve, ev ve Cuma namazını müteakip tertip ettikleri sohbetler ile de müsbet bir netice elde edilmiştir. Ayrıca yapılan propaganda faaliyetleri, gençlerin millî hislerine hitap ederek Millî Mücâdele’ye gönüllü neferlerin kazandırılmasına vesile olmuştur.

13 Ocak 1920’de Sultanahmet Meydanı’nda toplanan 150 bin Türk evlâdı “İstanbul Türkündür ve Türk Kalacaktır!” protestoları ile heyecân ve teessürlerini müttefiklerin yüzlerine haykırmışlardır. Bu durum işgalcileri telaşlandırmış ve bu tarihten sonra cebir yoluna müracaat etmişlerdir.25

Karakol Cemiyeti, bir taraftan İstanbul’daki faaliyetleriyle etkili olurken diğer taraftan da Rusya ile siyâsî faaliyetlere başladığı görülmüştür. Siyâsî faaliyetler için daha önce Rusya’ya gitmiş olan eski İttihatçılar, zemini hazırlamışlardı. Baha Said Bey, siyâsî faaliyetler neticesi olarak, Karakol Cemiyeti ve Uşak Kongresi Heyet-i İcrâiyesi adına bir anlaşma imzalamıştı. Yapılan anlaşma ile birtakım yardımlar vaadi karşılığında siyâsî tavizler verilmekte idi.26 Yapılan bu anlaşma Anadolu’da büyük tepkilere sebep olmuştur. Özellikle, Kazım Karabekir “Bu ne cür’ettir? Uşak Kongresi de kim oluyor? Ordu’da kimler acaba malumâtdâr? Kayıdsız-şartsız felaketimizi mucib olan bu cinayeti nasıl irtikâb etmişler? Bu muâhedenin kuvve-i te’yediyesi nedir? Hususiyle ben Şarkın kumandanıyım, benden habersiz neye muvaffak olunabilir?” sözleriyle yapılan anlaşmaya karşı tepkisini göstermişti.27

Cemiyetin, Millî Mücâdele’nin sonuna kadar devam eden en önemli faaliyeti Menzil Hattı Teşkilâtı’dır. Cemiyetin, İstanbul ile Anadolu arasındaki irtibatı muhafaza edebilmek için düşünmüş olduğu Menzil Hattı’yla bir kolu da Anadolu’ya uzanmış oluyordu. Başlangıcı Üsküdar’da olmak üzere teşkil edilen Menzil Hattı’nın, Anadolu tarafından da desteklendiği bilinmektedir. Menzil Hattı’nın amirliğini ise Yenibahçeli Şükrü Bey ve bilahare Yüzbaşı Dayı Mesut Bey sürdürmüştür.28 Cemiyet, bu yoldan çeşitli tarihlerde Anadolu’ya pek çok subay, er ve sivil şahsı geçirerek, cephelerin personel ihtiyacını karşılamıştır.29 Aynı zamanda, gönderilen silâh ve cephane ile de en kritik dönemde Anadolu’nun ihtiyacına cevap verilmeye çalışılmıştı.

Teşkilâtın bu yol ile birçok subayı Anadolu’ya geçirmesine karşılık, yine aynı yol ile çok sayıda casus ve şüpheli şahsın Anadolu’ya girmesine mani olamadığını görmekteyiz. Nitekim, teşkilât mensubu bazı kişilerin, bu işleri gizli tutmaması sebebiyle İngilizlerce öğrenilmiş ve kendi adamlarını da bu yolla Anadolu’ya göndermeyi başarmışlardı.

Bu tarihlerde kadrosunu tamamlayan Felâh Grubu, subay sevkiyâtı hususunda epey mesafe kat etmiş ve Ankara’nın takdirlerini toplamış durumda idi. Ankara’nın ise bu hadiselerden dolayı, cemiyeti küstürmek için pasivize duruma getirdiği bilinmektedir. Nitekim, Zabıtân Grubu zamanında EHUR’a gönderilen bir raporda, “…336 senesi zarfında 1500 zâbit gönderildi. Bilâhare zâbit sevkiyâtı diğer grublara havâle edildiğinden 337 senesi zarfında yalnız 500’e karîb zâbit gönderildi…” denilerek subay sevkiyâtından men edildikleri açıkça gözlenmektedir.30 Bunu takip eden günler içinde de grubun bütün subay sevkiyatı durdurulmuş ve iskelelere gönderilen bir emirle, dört köşe mühürlü belgeler (Karakol-Zabıtan) ile gelenlerin kabul edilmemeleri bildirilmiştir.31

Cemiyetin üçüncü dairesi sayılan sevkiyât, nakliyât, muhâbere ve muvâsala dairesi ise her türlü silah, cephane ve mühimmât sevkiyâtı işleri ile meşgul olmuştur. Ayrıca, kurye temini ve diğer dairelerle irtibat tesisi de bu dairenin vazifesi idi. Aynı vazifeyi, Zabıtan Grubu zamanında talimât ve tebligât şubeleri yerine getirmişlerdi. Özellikle, Harbiye Dairesi Reisi E. H Miralayı Ömer Lütfi (Yenibahçeli) Bey ile Eslihâ Piyâde ve Makinalı Şube Müdürü E. H Binbaşısı Naim Cevat Bey’in yardımları ve diğer memurların fedâkârlıkları sayesinde işgalcilerin kontrollerinde bulunan ambar ve depolardan alınan silah ve cephaneler süratle, Anadolu’ya geçirilmiştir.32

Zabıtan Grubu zamanında ise Anadolu’ya yapılan silah ve cephane sevkiyâtı, teşkilâtın kadrosunun genişliğine nazaran, çok az miktarda olmuştur. Bunun sebeplerinden biri ise Ankara’nın emri ile kurulmuş olan Felâh Grubu’nun bu sahaları kontrol altına almış olması ve Zabıtân Grubu’na yapılmakta olan cüzî miktardaki tahsisâtın kesilmiş olmasıdır.33 Fakat, memleketlerinin selâmeti için canlarını fedâya hazır olan bu insanlar yine de temin ettikleri harp malzemelerini Anadolu’ya göndermekten geri kalmadılar.34

Grubun en son teşkilâtı olan Yavuz Grubu zamanında yapılan faaliyetlere ait hiçbir malumata tesadüf edilememiştir. Fakat Millî Mücâdele yıllarında İstanbul’da nakliyât işleri ile meşgul olan Hüsnü Himmetoğlu, Yavuz Grubu adına tonlarca mühimmâtın Anadolu’ya sevkini gerçekleştirdiğini belirtmektedir.35

II. Felâh Grubu (23 Eylül 1920-4Ekim 1923)

A. Felâh Grubu’nun Kuruluşu ve Yapılan İsim Değişiklikleri

Millî Mücâdele yıllarında Anadolu’ya yardım gayesi ile Ankara, EHUR’un tasvibi ile kurulmuş olan ilk gizli grup Felâh Grubu’dur.

İstanbul’un fiilî olarak işgal edilmesinden sonra fevkalade şartlar altında kurulmuş olan grup, Sevres Muahedesi’nin İstanbul Hükümeti’ne zorla kabul ettirilmesine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Misâk-ı Millî kararları doğrultusunda Türk Milleti’nin varlığını devam ettirmek üzere vazifeye başlayan TBMM Hükümeti’nin İstanbul’daki tek ve hakiki temsilcisi olmuştur. Bu grup, değişik tarihlerde isim değiştirerek Hamza, Mücâhid, Muhârib ve Felâh isimleri altında yaptığı faaliyetlerle, Millî Mücâdele tarihindeki mümtaz yerini almıştır.

Felâh Grubu’nun ilk teşkilâtı ve çekirdeği olan Hamza Grubu 23 Eylül 1920 tarihinde faaliyete başlamıştır.36 Grubun isminin, Hz. Hamza’nın kuvveti ve cesaretinden ilham alınarak seçilmiş olduğu tahmin edilmektedir. Bu hususta kesin ve açık bilgiler olmasa bile, o dönem Türk insanının halet-i ruhîyesi göz önünde bulundurulursa, bu ismin bir nevi moral takviyesi olduğu ortaya çıkmaktadır. Zirâ, büyük işler başarmak arzusu ile ortaya çıkan bu insanların mânen de kuvvetli olmaları gerekmekteydi. Özellikle, grubun daha sonraları almış olduğu isimler tetkik edilecek olursa, bunların da aynı düşüncenin ürünü oldukları görülecektir. Aynı zamanda, Hamza, Mücâhid, Muhârib ve Felâh isimleri, İşgal Kuvvetlerine karşı bir baskı unsuru olarak ortaya çıkmıştır.

Hamza Grubu’nun kurucusu E. H. (Erkân-ı Harb: Kurmay) Yüzbâşı Neşet Bey’dir.37 Neşet Bey’in bu teşkilâtı kurmadan evvel de “Molteke” isimli gizli teşkilâtı kurarak faaliyette bulunduğu bilinmektedir.38

Başlattıkları faaliyetlere resmî bir sıfat kazandırmak amacı ile Ankara’ya giden E. H Yüzbaşı Neşet Bey, Mustafa Kemal Paşa’dan hüsnükabul görmüş ve ondan aldığı direktif ile İstanbul’a geri dönmüştür.39 EHU Reisi İsmet Bey’in de bu hususta bir emri mevcuttur. EHU Reisi Miralay İsmet Bey’in E. H. Yüzbaşı Neşet Bey’e gönderdiği bir şifrede: “Riyâsetiniz altında Anadolu’ya eşhâs ve malzeme göndermek ve istihbârât yapmak üzere İstanbul’da mahrem bir teşkilâtın kurulması lüzumu görülmüştür. Mu’tezâsının ifâsını ricâ ederim” denilmiştir.40

Neşet Bey, verilen direktife uygun olarak, İstanbul’da çalışmalara başlamış ve yakın arkadaşlarından teşkil ettiği Hamza Grubu’nun programını E. H Yüzbaşılarından Şakir Muzaffer Bey vasıtası ile Ankara’ya göndermiştir.41 Hamza Grubu, bu suretle 23 Eylül 1920 tarihinde İstanbul’da, istihbârât, subay sevki, silah, cephane ve mühimmât sevki hususlarında faaliyete başlamış oluyordu.42

Hamza Grubu, grup mensuplarından Şakir Muzaffer Bey’in saraya ve İngilizlere bilgi vermesinden şüphelenilmesi ve gruba ait şifre anahtarının İngilizler’in eline geçmesi üzerine, isim değiştirmek zorunda kalmıştır. Grup, 15 Aralık 1920 tarihinden itibaren “Mücâhid” ismini almıştır.43

Hamza Grubu’nun isim değiştirmesinde amil olan diğer bir olay da ilk teşkilât zamanında Ankara’dan gelmesi beklenen “çanta”nın yirmi günden fazla bir zaman geçmesine rağmen, gruba ulaşamamış olması idi.44 Nitekim, çantanın içinde, gruba yardımda bulanacak birçok kişinin ismi ile Ankara’nın gruba gönderdiği emirler yer almaktaydı. Çantanın epey bir müddet İstanbul’da dolaşmasına rağmen grubun eline geçmemesi, bu konudaki endişe ve tedbirleri haklı çıkarmaktadır. Mücâhid Grubu da faaliyet sahasında 23 Şubat 1921 tarihine kadar kalabilmiş ve grup bundan sonra “Muhârib” isim ile faaliyetlerine devam etmiştir.45

Grup, Muhârib ismi ile de faaliyet sahasında fazla kalamayarak 31 Ağustos 1921 tarihinde “Felâh” isimini almıştır.46 Grup adına 15 Ağustos 1921 tarihinde İzmit’e gönderilen bir motorun47 hamulesini bırakarak İstanbul’a geri döndüğü bir sırada, bütün motor mürettebâtı İngilizlerce tevkif edilmişti. İzmit’e sevkiyâtı gerçekleştiren Nazmi Bey’in, Muhârib Grubu’na ait sevk makbuzlarını imhâ etmemesinden dolayı, İngilizlerin eline düşmüştü. Bu olay üzerine Muhârib Grubu, derhal ilgili makamları uyararak, grubun isminin değiştirileceğini bildirmişti.48

Ankara Ehur’da 15 Ağustos 1921 tarihinde yayınladığı bir emir ile grup isminde yapılan değişiklik sebebiyle yeni tatbik mühürlerinin49 gönderilmesine kadar Muhârib mührünün “muteber” kabul edileceğinin bildirmiştir.50

Böylece, Muhârib Grubu yerini Felâh Grubu’na bırakmış ve Felâh Grubu da Millî Mücâdele’nin sonuna kadar görevine devam etmiştir. Felâh Grubunun görevi ise 4 Ekim 1923 tarihinde sona ermiştir.51

B. Felâh Grubu’nun Teşkilat ve Kadrosu

Grup, “Hamza Grubu” ismi altında faaliyete başladığı tarihlerde küçük bir teşkilata sahip bulunuyordu. Hamza Grubu, üç şubeden müteşekkil olup altı tane de mensubu mevcuttu. Grubun teşkilat raporu incelendiğinde her şubenin birden fazla vazifeyi yerine getirmeye çalıştığı görülmektedir. Bu hususta, grup amiri olan E.H Yüzbaşısı Neşet Bey, Ankara’ya müracaât ederek, İstanbul’dan “Ankaraca şâyân-ı itimât” kişilerin isimlerini istemiştir.

Hamza Grubu’nun ilk teşkilatı yapılan araştırmaya göre şu şekilde tespit edilmiştir:52

I. Şube: 1- İstihbârât, 2- Mutbuât, 3- Propaganda.

II. Şube: 1- Subay temini, 2- Subay, er ve askerî personelin sevki, 3- Kurye temini

III. Şube: 1- Mühimmât temini, 2- Sanatkâr temini, 3- Mühimmât sevkiyâtı ile ilgilenmekteydi.

Grubun I. Şube işleriyle E. H. Yüzbaşısı Seyfeddin (Akkoç) Bey meşgul olmuştur.53 Seyfeddin Bey (320-122), grubun üç kurucusundan biri olup yaklaşık bir yıl grupta çalışmış ve 1921 yılı Ağustos ayında Anadolu’ya çağrılmıştır.54 Hamza Grubu’nun II. Şubesi aynı zamanda grup amiri olan E. H Yüzbaşısı Neşet Bey meşgul olmuştu. Neşet Bey, gruptan ayrıldığı 4 Şubat 1921 tarihine kadar, Mücâhid Grubu amirliğini de yapmıştır.55 Grubun III. Şube amiri ise E. H Yüzbaşısı Şakir Muzaffer Bey idi. Ş. Muzaffer Bey, saraya yakınlığı ve İngilizlere bilgi taşıdığı hususunda üzerine toplanan şüpheler sebebiyle, grupta vazife yapması mahzurlu görülmüş ve uzaklaştırılmıştır.56

Hamza Grubu’nun ilk teşkilâtı, görüleceği gibi, çok küçük ve faaliyet sahası ise bir hayli genişti. Bu durum, grubun teşkilât faaliyet raporunda da belirtilmiş ve Ankara’dan yardım talebinde bulunulmuştur.57 Ankara EHUR bu isteği yerine getirerek, kısa zaman içerisinde İstanbul’da bulunan “Şâyânı-itimâd” subayların, grupta toplanmasını sağlamıştır.58

Ankara’dan 1 Aralık 1920 tarihinde gelen isimler taranarak Hamza Grubu’nun ikinci teşkilâtı ve kadrosu mümkün olduğu kadar genişletilmiş grup mensuplarının o andaki vazifeleri ile mütenâsip bir şekilde tanzim edilmişti.59 Ayrıca, Bahriye Şubesi ismi ile bir şube daha kurulması düşünülmüş fakat gerekli olan bahriyeliler ile temas sağlanamadığı için sonuçsuz kalmıştır.60 Bu şube ancak, Felah Grubu teşkilâtı zamanında gerçekleştirilebilmiş ve faaliyete başlayabilmiştir.61

Hamza Grubu, bu teşkilâtının yanında bir tedbir olarak İhtiyat Grupları da teşkil etmişti.62 Herhangi bir tehlikeye maruz kalındığında, Hamza Grubu’nun görevini devralacaktı. Bu vazife ile teşkil edilen ilk ihtiyat grubunun ismi “Ferhad” idi. Onun da yerine geçecek olanının ismi ise “Kerimî” idi. Bu gruplar, Hamza Grubu’nun kurulması ile birlikte ihtiyât grubu olarak tespit edilmiş ve Ankara EHUR’a bildirilmişti. Hamza Grubu’nun kuruluş ve faâliyet raporunda: “… Hamza Grubu’na bir hâl olduğu takdirde yerine Ferhâd Grubu kâim olacak. Ferhâd Grubu hiç bir iş ile işgâl etmeyecekdir. Ferhâd Grubu yerine de Kerimî Grubu nâmıyla üçüncü bir grup kâim olacak. Bunun da şimdilik bir müessisi mevcûd ve kezâ hiç bir işle iştigâl etmeyecekdir…” şeklinde Ferhâd ve Kerimî Gruplarının kuruluş gayeleri izâh edilmiştir.63

Hamza Grubu’nun bu kadrosu ve teşkilât yapısı hemen hemen Felâh Grubu teşkilâtının sonuna kadar devam etmiştir. Yalnız, kadrosu ile ilgili olarak bazı değişiklikler, ilâveler yapıldığı söylenebilir.

Grubun şubelere göre taksimatına gelince, I. Şube, istihbârât, propaganda ve bunlarla ilgili vazifeleri yapmak üzere teşkilâtlanmıştı. Böyle bir teşkilâtlanma yoluna gidilince, şubenin daimî mensupları yanında fahriyyen vazife yapacak olan kişilerin sayısında da artış görülmektedir. Grubun teşkilât raporunda bu şubenin nasıl çalışacağı ve ne surette eleman istihdâm edeceği açıkça görülmektedir. Raporda “… Bu işlerimizi görürken bir takım mevâki’-i mühimmede i’timâd edeceğimiz kimselerin bulunmasına muhtâcız. Bunun için de ba’zı zevâtı mühim makamlar nezdinde tayin ettirmeğe çalışacağız. Fakat bu adamları maksâd-ı millîmizin hâ’inleri telâkkî etmemek için isimlerini oraya yazacağız. ba’zı namuslu zevât, hârîcin tâkibât ve desisâtına ma’rûz kalmamak için bu gibi vezâ’ifi kabûlden imtinâ’ ediyorlar. Biz bunları te’min ederek o işlere sevk etmek istiyoruz…” şeklinde, konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştı.64

Grubun eleman istihdâm etmeyi düşündüğü yerler ise şuralardı:65 Harbiye Nezâreti, İşgal Merkez Kumândânlığı, İstanbul Polis Müdüriyeti ve Harîciye Nezâreti’dir. Ayrıca, Yunan Ordusu’nun teşkilât ve harekâtı hakkında bilgi toplamak amacıyla biri Bursa’da diğeri İzmir veya Manisa’da iki muhbir istihdâm edeceği Ankara’ya bildirilmişti.66

Grubun istihbârât çalışmaları, İstanbul’un çeşitli semtlerinde meydana getirilen merkezler vasıtasıyla yürütülmüştür. Bu istihbârât merkezleri de grup mensuplarının evlerinde tesis edilmişti. İstihbârât merkezlerinin yerleri ise, biri Fatih’te, ikisi Şişli’de ve diğer biri de

Eminönü civarındaydı. Buralardaki merkezlere muhabere tesisâtı montajı yapılıp, Anadolu ile irtibâtın muntazam bir şekilde cereyân etmesi sağlanmıştır.67

İstihbârât Şubesi, grubun son zamanlarında bir hayli genişlemiş ve tecrübeli subayları kadrosunda toplamıştır. Bunlar, Piyade Yüzbaşısı Aziz Hüdai Bey,68 Piyade M. E. Bedihî Efendi, Piyade Kıdemli Yüzbaşısı Kemal Bey’dir. Bunlardan Kemal Bey, Askerî istihbârât, Piyade Yüzbaşısı Aziz Hüdai Bey istihbârât ve matbuât, Piyade M. E. Bedihî Efendi ise umumî istihbârât işlerine memur edilmişlerdir.

Grubun ikinci şubesini Kıtaât-ı Fenniye Şubesi teşkil etmekte olup telgraf, telsiz ve diğer muhâbere malzemesinin Anadolu’ya gönderilmesi ile ilgili vazifeleri vardı. Şube amiri olan Hilmi Beyin, Yıldız’daki Kıtaât-ı Fenniye Deposu’nun müdürü olması, bu işleri bir hayli kolaylaştırmıştı.69

Hilmi Bey, Ankara’nın emri ile İstanbul’da kalmaklığı mahzurlu görülerek Anadolu’ya çağrılmış ve orada istihdâm edilmişti.70 Geçiş tarihi kesinlikle belli olmamakla beraber Muhârib Grubu teşkilatı zamanında geçmiş olması muhtemeldir. Zirâ, Felâh Grubu teşkilatında ismine tesadüf edilmemektedir. Hilmi Bey’in gruptan ayrılmasından sonra yerine tayin edilen Telgraf Yüzbaşısı Mehmet Ali Bey, son teşkilatta da görev almış ve Anadolu’nun takdirlerini kazanmıştır.71

Grubun üçüncü şubesi ise Muâmelât-ı Zâtîye Şubesi olup, amiri aynı zamanda grup başkanı olan E. H. Yüzbaşı Neşet Bey’dir. Neşet Bey, 4 Şubat 1921 tarihinde, Mücâhid Grubu Amiri iken Ankara’ya çağrılmış ve orada istihdâm edilmiştir.72 Onun ayrılmasından sonra bu şubeye Kıdemli Yüzbaşı Fehmi Bey memur edilmiştir. Ayrıca, Sahra Topçu Yüzbaşısı Rasim Bey, Sahra Topçu Yüzbaşısı Kerim Bey ve Ağır Topçu Yüzbaşısı Cevdet Bey de bu şubede vazife yapmışlardır. Bunlardan Sahra Topçu Yüzbaşısı Rasim ve Kerim Beyler, Anadolu’ya geçecek olan subayların vesikalarını temin edip, sevkleri ile ilgili işlemleri yerine getirirlerdi.73 Bunların haricinde bu şubede istihdâm edilmiş birçok kurye mevcut olup, mühim vazifeleri başarı ile yerine getirmişlerdir.

IV. Şube ise Mühimmât Şubesi’dir. Bu şube en mühim ve faal çalışan şubelerden biridir. E. H. Yüzbaşısı Şakir Muzaffer Bey’in gruptan uzaklaştırılmasından sonra gruba dahil olan E. H Yüzbaşısı Ekrem Bey, bu şubeye müdür olmuştur. E. H Yüzbaşısı Neşet Bey’in Ankara’ya çağrılarak orada istihdâm edilmesinden sonra grup amirliğini de üstlenen Ekrem Bey, bu vazifeyi, grubun lağvedilmesine kadar sürdürmüştür.74

Ekrem Bey, 1920 yılı içerisinde esâretten dönünce, İstanbul EHUR Talim ve Terbiye Şubesi’nde vazife almış ve bu yılın sonuna doğru da gruba dahil olarak iki vazifeyi birden yerine getirmeye çalışmıştır.75 Ekrem Bey, grupta çalıştığı sıralarda, gösterdiği fevkalade gayretlerine karşılık, 31 Ağustos 1922 tarihinden muteber olmak üzere kaymakamlığa terfi ettirilmiştir.76 Şubenin memuru ise Piyade Yüzbaşısı İsmail Hakkı Bey’dir.77

Mühimmât Şubesi, Muhârib Grubu teşkilâtının sonuna kadar faal çalışamıyordu. Bu durumu etkileyen en önemli faktör ise eleman eksikliğiydi. Grup, şubenin takviye edilmesi amacıyla harekete geçmiş ve bu sahada faaliyette bulunanları tespit etmişti.78 Bu sıralarda, tek başına faaliyette bulunan Topçu Kaymakamı Eyüp Bey’in grup tarafından fark edilmesi, işleri bir hayli hafifletmişti. Grup, Eyüp Bey ile İstanbul Harbiye Dairesi Reisi Miralay Asım (Gündüz) Bey’in tavassutuyla temasa geçmiş ve Ankara’nın bilgisi dahilinde onu gruba dahil etmiştir.

Ankara’dan gelen 23 Mayıs 1921 tarihli yazıyla da Topçu Kaymakamı Eyüp Bey’in, grubun İmâlât-ı Harbiye Şubesi’ni temsil edeceği kaydedilmiştir.79 Bu emir aynı zamanda, Eyüp Bey’in Anadolu Ordusu kadrosuna alındığını da göstermektedir.

Grubun diğer bir şubesi ise Levâzım Şubesi’dir.80 Bu şube levâzım ve para işleri ile meşgul olmuştur. Şube amiri ise Levazım Yüzbaşısı Sabit Bey’dir. Şubede vazifeli memurlardan Levâzım Yüzbaşısı Kemaleddin ve Rıza Beyler, seçildikleri halde vazifeye başlamışlardır. Yalnızca Levâzım Yüzbaşı Vasfi Bey, gruba dahil olmuştur.

Hamza Grubu’nun ikinci teşkilâtında belirtilen ve bir türlü faaliyete geçirilemeyen Bahriye Teşkilâtı Şubesi ise ancak Muâvenet-i Bahriye Heyeti’nin Felâh Grubu’na katılmasından sonra gerçekleşmiştir.

Felâh Grubu 8 Kasım 1922 tarihine kadar müstakil olarak vazifesine devam etmiş ve bu tarihten sonra da İstanbul Kumândânlığı’nın işlerine, her hususta yardım edileceği kaydedilmiştir. 8 Kasım 1922 tarihli yazıda, yapılacak olan yardımlar ile grubun müstakil olarak faaliyet etmesinin engellenmemesi, özellikle belirtilmişti. Fakat, 1 Ocak 1923 tarihinde Ankara’dan gelen bir yazı grubun kaderini tayin ediyordu. EHUR II. Şube’den, Hüsameddin imzalı 1 numaralı emirde, grubun mesâisinden İstanbul Kumândânlığı’nı haberdâr edeceği açıklanmıştı.81 Bu durum, Felâh Grubu’nun İstanbul Kumândânlığı’nın kontrolü altına girdiğini göstermektedir. Nitekim, 3 Şubat 1923 tarihinde EHUR’dan gönderilen bir emirde, Felâh Grubu’nun silâh, cephâne, malzeme temini ve sevkiyâtı gibi faaliyetlerine son verildiği belirtilmiştir.82 Bu vazifelerin bundan böyle İstanbul Kumândânlığı’na verildiği izâh edilerek MMV. ile Felâh grubu arasındaki hesapların kapatılacağı da ifade edilmiştir. Felâh Grubu’nun sevkiyât ve muâmelât-ı zâtîye ile meşgul olan subaylarının Ankara-İstanbul arasındaki haberleşme ile meşgul olacağı da kayda bağlanmıştı. Bu faaliyetler hususunda ise grubun doğrudan EHUR’a bağlı olacağı ilave edilmiştir. Verilen emirlere ek olarak grubun, İstanbul’un İşgal Kuvvetleri tarafından tahliyesi sırasında vazifelendirileceği ve bunun için de ayrıca bir talimâtnâme ile bu hususa açıklık getirileceği bildirilmiştir.83 Felâh Grubu’nun şeklen devam eden varlığı, yaklaşık dokuz ay sonra, 4 Ekim 1923 tarihinde sona ermiştir.84

C. Felâh Grubu’nun Faâliyetleri

Felâh Grubu’nun ilk teşkilâtı olarak kabul edilen Hamza Grubu teşkilâtı, ilk olarak üç şube ile faaliyete başlamıştı. Daha sonraları ise bu teşkilatın Bahriye Şubesi’nin açılması ile şube sayısının altıya çıktığı bilinmektedir. Bu şubelerin faaliyetleri ise kısaca şu şekilde izah edilebilir:

İstihbarât Şubesi kurulduğu tarihten itibaren Ankara ile irtibâtını devam ettiren en önemli merkez hüviyetini korumuştur. Ankara’dan gelen emirlere göre harita tedâriki, propaganda ve matbuât faaliyetleri yanında, İstanbul’un durumu hakkında yapılan istihbarât faaliyetleri, bu şubenin önde gelen meşguliyeti arasındaydı. İstanbul Hükümeti nezdinde yerleştirdiği elemanları vasıtasıyla önemli bilgiler Ankara’ya gönderilmekteydi.

1920 yılı sonundan itibaren, Yunan Ordusu’nun sevkü’l-ceyşini ordu miktarını ve teferruâta ait bilgileri ihtivâ eden raporlar, 1922 yılı sonuna kadar düzenli şekilde gönderilmeye çalışılmıştır. Bu raporlar, Ankara EHUR için mükemmel ve mühim bir kaynak teşkil etmişti.85

İstihbârât Şubesi’nin diğer bir vazifesi ise İstanbul halkına Anadolu’da cereyân etmekte olan Millî Mücâdele lehinde propaganda yapmak idi. Bilindiği gibi, İstanbul’da İşgal kuvvetlerinden ekâlliyetlere kadar Anadolu’da cereyân eden Millî Mücâdele’ye muhalif olanlar mevcuttu. Bunların menfî yönde yapmış oldukları propagandanın İstanbul halkı üzerindeki tesirlerini bertaraf etmek gerekiyordu. Bu maksatla, karşı propaganda faaliyetleri büyük bir ehemmiyet taşıyordu. Bu vazifenin ise istihbârât şubesi tarafından başarı ile yerine getirildiğini görmekteyiz.

İstihbârât Şubesi’nin diğer bir faaliyet sahası ise Trakya ile ilgili istihbârât faaliyetleri olmuştur. Bu hususta EHUR’dan Felâh Grubu’na gönderilen 29 Kasım 1922 tarihli bir emirde, Balkanlar’da tesis edilecek bir istihbârât şebekesinden bahsedilmektedir. Ayrıca, bu şebekenin bir kroki ile tespit edilip, merkez kurulacak yerlerin Ankara’ya bildirilmesi de istenmişti.86

Felâh Grubu cevap olarak gönderdiği yazıda Köstence, Bükreş, Varna, Eskizağra, Belgrat, Sofya, Filibe, İzmir, Gümülcine, Siroz, Selanik, Üsküp, Manastır ve Atina’da istihbârât merkezleri kuracağını bildirmiştir. Ayrıca, Varna, Filibe ve Sofya’da bu yerler için birer memur tedârik edildiğini ve haberleşme faaliyetlerinin başlatıldığı kaydedilmekteydi. Grubun bu husustaki faaliyeti, diğer sahalardaki faaliyetleri sona erdiği halde, lağvedildiği tarih olan 4 Ekim 1923’e kadar devam etmiştir.87

Felâh Grubu’nun çeşitli makamlar ile yapmış olduğu haberleşme de istihbârât şubesi vasıtasıyla gerçekleştirilmişti. Felâh Grubu, kurulduğu tarihten itibaren Anadolu ile irtibatı aralıksız sürdürmüş ve bu yol ile aldığı emirleri kusursuz bir şekilde yerine getirmeye çalışmıştır. Grup, bu irtibat ve haberleşme sistemini zamanın şartlarına göre tanzim ederek, İngiliz casuslarının ve muhbirlerinin tuzağına düşmeden gerçekleştirmiştir. Ankara’dan veya sahillerdeki istihbârât zabitliklerinden gönderilecek olan kuryelerin, kendileri ile doğrudan temasa geçmelerini mahzurlu bulan grup verdikleri adreslere müracaat edilmesini ve bu suretle irtibatın sağlanmasının uygun olacağını düşünmüştür. Bu sayede, Ankara ile aralarındaki haberleşme mekanizmasını emniyet altına almaya çalışmışlardır.88 Grup, bu meydânda çeşitli tarihlerde değiştirilmek üzere bir takım adresler vererek haberleşmeyi emniyet altına almıştır.89

Grubun, Ankara ile haberleşmesini temin edecek diğer bir yol ise sahillerdeki İstihbârât Zâbitlikleri ile şifre haberleşmesidir. Ankara-İstanbul arasındaki haberleşme ise şu şekilde yapılmakta idi. Hamza Grubu tarafından hazırlanan herhangi bir rapor veya yazı, kurye vasıtasıyla İnebolu’ya gönderilecek orada şifre ediliyor ve telle Ankara’ya ulaştırılıyordu. Bu yol ile yapılan haberleşmeler ilk zamanlarda, İnebolu İstihbârât Zâbiti’nin kayıtsızlığı yüzünden pek iyi sonuç vermemiş ve grup, bazı tehlikelere maruz kalmış ise de İstihbârât Zâbitliği’nin Ankara tarafından dikkatinin çekilmesinden sonra işler normale dönmüştür.90

Grup teşkilat ve faaliyet raporunda da belirttiği gibi EHUR.’un herhangi bir şube amiri ile temasa geçmesi halinde, nâm-ı müsteârlarını tesbit etmiş ve Ankara’ya bildirmişti. Bu nâm-ı müsteârları ise şu şekilde tanzim edilmiştir: 91

Yıldız: I. Şube Amiri E. H Yüzbaşısı Seyfeddin Bey.

Ay: II. Şube Amiri E. H Yüzbaşısı Neşet Bey.

Güneş: III. Şube Amiri E. H Yüzbaşısı Şakir Muzaffer Bey.92

Ankara EHUR, gruba gönderdiği emirlerde, emir hangi şubeyi ilgilendiriyorsa, o şubenin nâm-ı müsteârını kullanmış ve bu durum Felâh Grubu teşkilatı sonuna kadar devam etmiştir.93 Ayrıca, Ankara EHUR, gruba gönderilecek yazıların başına, her hangi bir yanlışlığa meydan verilmemesi için “F” harfi ile işaret edilmesini, doğrudan tel haberleşmesinde ise “F. G” başlığının konulmasına kararlaştırmıştır.94 Grup, isim değiştirip yeni bir isim altında faaliyete başladığı zaman haberleşmelerinde kullandığı şifre anahtarını ve vesikalarında kullanmış olduğu mühürlerini de değiştirmeyi ihmal etmemiştir. Hamza Grubu, Mücâhid ismini alınca şifre ve mührünü değiştirdiğini öğrenmekteyiz.95 Aynı durum Mücâhid96 ve Muhârib Gruplarının isim değiştirmelerinde de olmuştur.97

Grubun ikinci şubesi olan Kıtaat-ı Fenniye Şubesi, Telsiz, telgraf, telefon ve bunlara mahsus malzemelerin temini ve sevklerini gerçekleştirmeye çalışmıştır.98

Grubun üçüncü şubesi ise Anadolu’nun işine yarayan subay, er ve askerî sanatkârların temin edilmesi ve bunların sevkleri hususunda faaliyet gösterilmişti. Bunun için de Harbiye Nezâreti Muâmelât-ı Zâtîye Dairesindeki adamları ile sıkı bir irtibât kurularak oradaki sicil defterlerine göre subay seçimi yapılmasına özen gösterilmiştir. Anadolu’ya geçecek subaylara verilecek olan “şâyân-ı itimâd” belgelerini de bu şube hazırlamaktaydı. Bunlara ilâveten, grubun kurye olarak istihdâm ettiği şahısların temini ve vazifelerinin tanzimi de bu şube tarafından sevk ve idare edilmekteydi. Karakol Cemiyeti’nin gözden düşmesinden sonra Anadolu’ya subay sevk işlemleri yalnız bu şube tarafından gerçekleştirilmiştir. Millî Mücâdele’nin sonuna kadar da bu vazifesine devam etmiştir.

Grubun dördüncü şubesini önceleri Mühimmât ve son haliyle de İmâlât-ı Harbiye şubesi teşkil etmektedir. Bu şubenin faaliyetleri Millî Mücâdele’nin kazanılmasında çok önemli bir yer tutmaktadır. Eldeki mevcut imkânlar kullanılmak suretiyle cereyân eden Millî Mücâdele’ye silâh ve cephâne temin etmeye çalışan bu şube, yaklaşık olarak 160-170 vapur ile cephâne sevkiyâtını gerçekleştirmiş ve tonlarca mühimmâtı Anadolu’ya nakletmiştir.99 Bunlardan başka, motor, taka, sandal, mavna ve sallar da da mühim miktardaki silâh, cephâne ve mühimmâtı İstanbul’dan İzmit, Akçaşehir ve Ereğli üzerinden Anadolu’ya zayiât vermeden sevk etmeyi başarmıştır.100 Ayrıca, mübayaâ yolu ile dışarıdan silâh ve cephâne temini işleri ile de meşgul olan bu şube, silâh ve mühimmâtı diğer müteşebbislerden daha ucuza temin ederek Anadolu Maliyesi’ni külfete sokmamıştır.101

Teşkilâtın beşinci şubesini Levâzımât Şubesi temsil etmektedir. İstanbul’dan Anadolu’nun işine yarayacak levâzım malzemelerinin temini işinde bir hayli başarılı olmuştur. Özellikle, Saraçhâne ambârlarındaki malzemenin danışıklı döğüş şeklinde mübayaâsını gerçekleştiren bu şube, askeri eşya konusunda Ankara’nın müracaât ettiği tek şube olmuştur. Levâzım Şubesi, grubun çeşitli sahalardaki sevkiyâtın bütün nakliyât ve hesap işlerini de üstlenmişti.102

Grup tarafından sevk edilecek şahıslara verilecek harcırahların tanzim edilmesi, grup mensuplarının maaşları, muhbir ve casuslara tahsis edilen paraların tedâriki ve nakliye ücretlerinin tespit edilmesi bu şubenin vazifeleri arasında idi.

III. Müdâfââ-i Millîye Heyet-i Merkeziyesi

A. Teşkilatın Kuruluşu

Müdâfââ-i Millîye Teşkilâtı, Osmanlı Hükümeti’nin İşgâl Kuvvetleri karşısındaki aczi ve İstanbul dahilindeki ekâlliyetlerin mütecâviz hareketleri sonucu kurulmuş bir teşekküldür.

İstanbul Türkünün can, mal ve namuslarının korunması ve ekâlliyetlerin her türlü tecavüzüne karşı zorunlu bir ihtiyaçtan ortaya çıkan bu teşkilâtın ilk nüvesi Topkapı semtinde atılmıştır.

Mahallî teşkilâtlar, muhitlerince sevilen, sayılan şahısların teşebbüsleri ile tedrîci olarak kurulmuş ve bilâhare genişlemiştir. Müdâfaâ-i Millîye Teşkilâtı’nın kuruluş gayesi, grubun 2 Kasım 1922 tarihinde Ankara EHUR’a gönderdiği raporda şu şekilde izah edilmektedir: “…Her türlü ihtimâl ve tehlike karşısında ve İstanbul’un herhangi bir ihtilâl vaziyetinde, hâl ve mevkî’e hâkim olarak İstanbul’daki müslümân kuvetlerini gâye-i millîyeye doğru sevk ve idare etmek ve Anadolu’daki mücâdeleye İstanbul’dan ma’nen ve maddeten zâhir olmak üzere teşekkül etmiştir…”103

1920 yılının ilk aylarında kurulmuş ve resmiyeti Anadolu tarafından tasdik edilmiş bulunan Müdâfaâ-i Millîye Teşkilâtı’nın içindeki bu şahısların gayretleri sonucu değişik sahalarda faaliyette bulunmak amacı ile tamamen hususî surette kurulmuş olan bir grup daha ortaya çıkmıştır. Bu grup mensupları, Müdâfaâ-i Millîye Teşkilâtı’nın yalnız baş harflerini alarak, “MM” ismini kullanmışlardır. Böylece, bir teşkilat görünümünde olan fakat gerçekte biri istihbârât, propaganda vs. hususlarında faaliyet gösteren MM Grubu, diğeri ise Müsellâh Müdâfaâ-i Millîye Teşkilâtı olarak iki ayrı teşkilât ortaya çıkmıştır.104

B. Müdafaa-i Milliye Teşkilat ve Kadrosu

Millî Mücadele yıllarında İstanbul’da faaliyette bulunmuş olan Müdâfaa-i Millîye Teşkilatı’nın çekirdeği Topkapı’da kurulmuş olan mahalle teşkilatıdır. Karakol Cemiyeti mensuplarından olan Yüzbaşı Emin Ali Bey ve Kasımpaşa Bahriye İtfâiye Taburu Bölük Kumândanlarından İsmail Hakkı Bey tarafından kurulmuş olan bu teşkilatın kısa zamanda genişlediğini görmekteyiz.105 Müdâfaa-i Millîye Teşkilâtı, İstanbul genelinde üç mıntıkada teşkilâtlanmıştır. Bu mıntıkalardan ilki İstanbul Mıntıkası106 olup, diğerleri ise Beyoğlu107 ve Üsküdar108 Mıntıkalarıdır.

Kuruluşundan yaklaşık bir yıl sonra 3 Mart l92l tarihinde Anadolu tarafından resmîyeti kabul edilmiştir. 3l Temmuz l92l tarihinden itibaren Anadolu Ordusu Kadrolarına alınan Müdafaâ-i Millîye Teşkilatı’nın ilk Heyet-i Merkeziyesi ise şu kişilerden teşkil edilmiştir.109

Süvari Mîrâlâyı Esad Bey (Reis), Topçu Kaymakamı Kemal Bey,110 Piyâde Kaymakamı Hafız Besim Bey (Reis vekili), Merkez Kumândân Muâvini Süvâri Binbaşı Ferhat Bey, Kıdemli Yüzbaşı Ömer Lütfi Bey, Süvari Yüzbaşı Kâmil Bey (Harbiye Nâzırı Yâveri), Piyade Yüzbaşı Lütfi Bey.

Esat Bey’in 25 Kasım 1922’de istifa etmesi111 üzerine 5 Aralık 1922 tarih ve 644/855 numaralı emir ile İhsan Paşa teşkilatın başına geçmiştir.112

Taşkasap’ta Şeyh Visâlî Dergâhı’nda gizli toplantılar tertip ederek çalışmalarını sürdüren teşkilât, İstanbul’un o tarihlerdeki 1054 mahallesinde mevcut olan tulumbacıları, hammalları, arabacıları, İstanbul Merkez Kumândânlığı emrindeki inzibat zabitlerini, jandarma ve polis memurlarını elde ederek kuvvetli bir silahlı mukâvemet ağı kurmuştur. Ayrıca, Harbiye Mektebi, Tıbbiye Mektebi, Dârü’l-eytâm, Galatasaray ve İstanbul Sultânîleri talebeleriyle bütün Müslüman sporcuların teşkilâta dahil edildiği de bilinmektedir.113 Harp Tarihi Arşivi’nde yaptığımız araştırmalarda Müdâfaâ-i Millîye Teşkilâtı’na ait üye defterine tesadüf edilmiştir. Bu defterde her üye numara sırasına göre kayda geçmiş ve semt değiştirenlerin kayıtları, ilgili semtte yeniden tanzim olunmuştur. Teşkilât içindeki hizip ve çekişmelere rağmen, Müdâfaâi Millîye’nin silâhlı mensuplarının sayısı 10.000’i geçmiştir.114 Ayrıca, Müdâfaâ-i Millîye Teşkilâtı, İstanbul’un İşgal Kuvvetleri tarafından tahliye edileceği zaman muâzzâm bir silahlı kuvvet vücuda getirmiş, ekâlliyetlerin tecâvüzlerine karşı halkı müdafaâ etmişlerdir. Bu hususta Ankara’nın da teveccühlerini kazanmışlardır.

C. MM Grubu Teşkilâtı ve Kadrosu

MM Grubu’nun teşkilâtını iki devre içinde incelemek mümkündür. Birinci devre kuruluşundan, Süvari Kaymakamı Hüsameddin (Ertürk) Bey’in Anadolu’ya geçişine kadar olan zamanı teşkil eder. Bu devre, grub için pek silik ve pasif şekilde geçmiştir.

İstanbul’un işgâl edilmesini müteâkib, burada fazla hizmet veremeyeceğini anlayan Fevzi Paşa, Anadolu’ya geçmiş ve giderken Hüsameddin Bey’i de Ankara’ya çağırmış idi.115 İşgâlden sonra sıkı bir takibe maruz kalan ve Fevzi Paşa’ya vermiş olduğu sözü yerine getirmeye karar veren Hüsameddin Bey, 1921 senesinin Ocak ayında Anadolu’ya hareket etmiştir. Hüsameddin Bey, EHUR Harekât Şubesi Müdürü Salih Bey’e 29 Ocak 1921 tarihinde çektiği bir telgrafta ailesiyle birlikte Samsun’a geldiğini ve Fevzi Paşa’ya haber vermesini istemiştir.116

Hüsameddin Bey, daha Samsun’da iken Fevzi Paşa’dan aldığı bir telgraf ile İstanbul’da bir grup kurulmasını ve başkanlığını da kendisinin yapacağını öğrenir. Fevzi Paşa, 30 Mart 1921 tarihinde Hüsemeddin Bey’e göndermiş olduğu şifrede, İstanbul ve gruplarının hâl-i hazırdaki vaziyetini anlattıktan sonra yeni bir gurubun kurulması hususunda şöyle bir direktif vermiştir:117 “…Bu ana kadar eşhâs ve mahâfîl-i muhtelifenin hudûd-ı esasîyesini tanımış ve Anadolu’ya lâzım olan malzeme, mühimmât, teçhizât, eslihâ vesa’ir levâzımın tedârik edildiği menâbi’i ögrenmiş bulunan Muhârib ve Mustafa Bey Gruplarının mâ’kûl hareket eden bir kısım ‘azâlarının kabul ve idhâli tensîb ve takdîrinize muhâmmel olmak üzere zât-ı alîlerinin riyaset buyuracakları esaslı bir grubun yeni baştan teşkili ve diğer teşkilâtların ilğâsı da te’emmül olunmaktadır…”

Fevzi Paşa’nın emir ve direktifleri ile ortaya çıkan yeni vaziyet, o sıralarda hususî bir mahiyet arz eden MM Grubu, dolayısıyla da Hüsameddin Bey için biçilmiş bir kaftan idi.118 Hüsameddin Bey, hemen faaliyete geçmiş ve o tarihlerde firardan yeni dönmüş bulunan ve MM Grubu’nun başında olan Topkapılı Mehmed Bey’in Samsun’da bulunduğunu öğrenmişti.119 Hüsameddin Bey, Mehmed Bey’e, Fevzi Paşa’dan aldığı telgrafı göstererek İstanbul’da yeni bir gurup kurulmasını istediğini ve amirliğini de kendisinin üstlenmesi gerektiğini izâh etmişti. Bu hususta Mehmed Bey’in yardımını talep ederek, ona: “…İstanbul’daki gizli teşkilatımıza bu keyfiyeti tamim et. Ankara’dan göndereceğim talimatı, istihbarâtçı, teşkilâtçı ve propagandacı arakdaşlara tebliğ et. Aramızda mevcut gizli şifreyi, işlerimizde kullan, aynı zamanda top, tüfek, cephane, askeri levâzım ve eczây-ı tıbbiye ne bulursanız, elinize ne geçerse onları da buraya gönderiniz…” diyerek, gerekli direktifi verdiği bilinmektedir.120

Bu vesile ile de grup, faâl bir hüviyet kazanmıştı. MM Grubu’nun resmen kuruluşu ise 1921 yılı Nisan ayına tesadüf etmektedir.121 Böylece, istihbârat ve propaganda işlerinde faaliyet gösteren, son zamanlarda da silah, cephane sevkiyâtı gerçekleştiren ve Ankara’dan idare edilen bir grup kurulmuş oldu. Grup, kendisine mahsus bir mühür kazdırarak,122 Hüsameddin Bey’in başkanlığında faâliyete başlamıştır.123 MM Grubu’nun ilk heyet-i merkeziyesi ise şu kişilerden teşkil edilmişti: Topkapılı Mehmed Bey, Yüzbaşı Emir Ali Bey, Topçu M. E. Muhlis Bey, Kuvây-ı İnzibâtiye Fırkası Topçu Kumândânı Erzurumlu Kaymakam Kemal Bey124 ve muhasebeye ise Topkapılı İhsan Bey memur edilmişlerdi.

Hüsameddin Bey, grubu Ankara’dan idare etmekte ve İstanbul’da ise işleri Topkapılı Mehmed Bey ayarlamaktaydı. MM Grubu, Hüsameddin Bey’in ısrarlı çalışmaları ve EHU Reisi Fevzi Paşa nezdinde yaptığı propaganda neticesinde, İstanbul’da tutulmuş ve 24 Mart 1922 tarihinde Anadolu Ordusu kadrosuna alınmıştır.125

D. MM Grubu’nun Faâliyetleri

MM. Grubu, ilk kurulduğu tarihlerde teşkilâtsızlık ve parasızlık yüzünden pek faâl bir rol oynamamıştı. Yapılan hizmetler, daha çok ikinci derecede önemi hâîz istihbârât bilgilerinin temin edilmesinden ibaretti.

Fakat, MM Grubu’nun ıslâh edilip resmî bir hüviyet kazanmasından sonra Millî Mücâdele’ye önemli hizmetleri geçmiştir. MM Grubu faâliyetlerini propaganda, istihbârât, silâh ve cephane sevkiyâtı gibi hususlar üzerinde yoğunlaştırmıştı. Grup, istihbârât ile ilgili olarak birçok yerde eleman istihdâm etmiş ve bunlar vasıtasıyla elde ettiği bilgileri Ankara’ya ulaştırmıştır.126 Grup, İstanbul’da muhâlif cemiyet, fırka ve casus teşkilâtları ile ilgili istihbârât bilgilerini sürâtle Ankara’ya göndermiştir. Özellikle Hürriyet ve İtilâf Fırkası, Askerî Nigehbân Cemiyeti, Kızılhançerciler ve İngiliz Casusları hakkındaki istihbârât faaliyetleri dikkate şâyândır.

MM Grubu, “Çocukları Çalıştırma Derneği” isimli bir dernekten de azamî derecede istifade ederek, istihbarât sahasında önemli bilgiler elde etmiştir. Vahdeddin, Boğaziçi’ndeki Kalender Kasrı’nı, bu cemiyete tahsis etmiş ve burada yatılı bir ziraat mektebi açmıştı. Bu mektepte sık sık müsâmereler tertip edilmiş, İngiliz, Fransız ve İtalyan işgal kuvvetlerinin yüksek rütbeli subayları da çağrılmıştı. Grup, bu vesile ile birçok önemli bilgileri elde ederek Anadolu’ya göndermişti.127

MM Grubu’nun silah, cephane ve mühimmât temini hususunda da kendini kabul ettirdiği görülmektedir. Bunda, İstanbul’un çeşitli semtlerindeki depo, ambar gibi yerlerde vazifeli subay ve diğer şahısların da rolü büyük olmuştur.128 Grub, İstanbul’daki silah depolarından Anadolu’ya gönderdiği harp malzemelerinin yanı sıra çok lüzumlu olan malzemelerin mübâyaâ işiyle de ilgilenmiştir. Nitekim, o dönemde Anadolu’ya karşı tavırlarını değiştiren Fransızlar ile yapılan mübâyaâ müzâkereleri dikkati çekmektedir.129

MM Grubu, İstanbul’da İşgal Kuvvetlerinin zaâfından istifade ederek 20 vapur, 36 motor, 4 taka, 3 sandal ve 1 mavna ile yaklaşık 40.000 ton silah, cephane ve mühimmât sevkiyâtını gerçekleştirmişti.130

IV. İmâlât-ı Harbiye Grubu

İşgâl Kuvvetleri denetimi altında bulunan depolardan Anadolu’ya silâh, cephane ve mühimmât temin etmek maksadıyla kurulmuş hususî bir teşkilâttır. 19 Mart 1920 tarihinde kurulmuş olan ve yaklaşık 9 ay müstakil olarak faâliyet gösteren İmâlât-ı Harbiye Grubu’nun kurucusu Ağır Topçu Kaymakamı Eyüp (Durukan) Bey’dir.131

Bilindiği gibi; İşgal Kuvvetleri, Osmanlı Devleti’nden Mondros Mütârekesi ahkâmına göre, bütün silâh, cephâne ve mühimmâtın tesbit ve teslim edilmesini istemişlerdir. Osmanlı Devleti de bu meyanda bir komisyon teşkil etmiş idi.132 Harbiye Nezâreti Harbiye Dâiresi Reisi’nin amirliğinde kurulan bu komisyonda Kaymakam Eyüp Bey de bulunmaktaydı.133 Eyüp Bey, İşgal Kuvvetleri isteklerinin harfiyen yerine getirilmesine taraftar değildi. Hatta, tanzim edilecek cetvellerde, tesbit edilecek olan harp alet ve edevâtının sayısını olduğundan az göstermek veya hiç vermemek fikrindeydi. Fakat kendisi gibi düşünen bir kaç arkadaşı ile bu fikri kabul ettiremediği görülmektedir. İşte bu hadiseden sonra düşüncelerini tatbik etmek için bazı şahsi teşebbüslerde bulunmaya karar vermişti. İmâlât-ı Harbiye Grubu’nun kurulması ile neticelenen bu faâliyetlerin gayesi, Anadolu’da başlayan Millî Mücâdele’ye İstanbul’dan silah, cephane ve mühimmât tedârik etmekti.

Eyüp Bey, kurduğu bu grup ve elemanları134 vasıtasıyla Tapa, Tophâne, Feshâne, İmâlâthâne, Baruthâne, Ayazma ve Ağaçlı, Beykoz, Tahniye, Bez ve Zeytinburnu Fabrikalarından, Karadeniz, Hadımköy ve Çanakkale Depoları ile Çobançeşme, Karaağaç, Pirîpaşa ve Zeytinburnu Ambarlarından mümkün olduğu kadar istifade yoluna gitmiştir.

İmâlât-ı Harbiye Grubu, Topçu Miralayı ve Harbiye Dairesi Reisi Asım Bey ile Topçu Miralayı Ömer Lütfi Bey’in tavassutu sonucunda Muhârib (Felâh) Gurubuyla birleşme yoluna gitmiştir. EHUR’da 23 Mayıs 1921 tarihinde Muhârib Grubu’na gönderdiği şifre ile bu duruma açıklık getirmiştir. Şifrede: “Anadolu Ordusu kadrosuna idhâl edilmek suretiyle Topçu Kaymakamı Eyüp Bey’in mâiyetine intihâb edeceği diğer iki zâbit ile grubunuzun imâlât-ı Harbiye şubesini temsil etmeleri tensib kılınmıştır”135 denilmektedir. Böylece, imâlât-ı Harbiye ile Felâh Grubu teşrik-i mesâi ederek Anadolu’nun teveccühünü kazanmıştır.

V. Muhavenet-i Bahriye Heyeti

A. Muâvenet-i Bahriye Heyeti’nin Teşkilat ve Kadrosu

MMV’nin ve Anadolu Ordusu’nun her sınıfta olduğu gibi bahriye teşkilâtında da büyük eksiklikleri bulunuyordu. MMV bu eksikliği tamamlamak ve Millî Mücâdele’nin deniz cephesini teşkilâtlandıracak olan Umur-u Bahriye Müdürîyeti’ni 10 Temmuz 1920’de teşkil etmekle işe başlamıştı.136 Bu tarihlerde, İstanbul’da kurulmuş çeşitli gizli teşkilâtlar olmasına rağmen, hemen hepsi, kara kuvvetlerinin harp malzemelerini temin ile meşgul bulunuyorlardı. Bu durum, MMV Bahriye Şubesi’nin dikkatini çekmiş, bahriye ile ilgili gizli bir teşkilâtın kurulması için çalışmalar başlatılmıştı.

Fakat, zamanın şartları gözönünde tutularak, müstakil bir grup yerine, faâliyette bulunan bir grup içinde şube olarak kurulması uygun görülmüştü. Diğer taraftan, 16 Ocak 1921 tarihinde EHUR’dan Mücâhid Grubu’na gönderilen bir emirde de grubun bahriye şubesinin kurulması istenmişti.137 Fakat Mücâhid Grubu’nun bu husustaki teşebbüsünün akîm kalması üzerine, müstakîl bir grup kurulması cihetine gidilmiş ve MBH.’nin teşkiline çalışılmıştı. Böyle bir grubun kurulması artık lüzumlu bir hal almıştı. Çünkü, İstanbul Bahriye Depolarında, Anadolu’nun ihtiyâcına cevap verecek top, tayyare, tüfek ve mayın gibi birçok harp malzemesi mevcuttu. Bunların, İşgal Kuvvetlerince imhâ edilmesi ve Yunanlılara verilmesinden ise Anadolu’ya kaçırılması daha önemliydi. Ayrıca, bahriye subayları ile bu husustaki istihbârât bilgilerine ihtiyâcı bulunmaktaydı. Çünkü Anadolu’daki kadroların çoğu boş durumdaydı. Neticede, MMV Bahriye Dâiresi Reisi Kaymakam Şevket Bey’in teşebbüsleri ile İstanbul’da faâliyet gösterecek olan ve doğrudan doğruya Bahriye subaylarından teşkil edilecek olan gizli bir grubun kuruluşu gerçekleşmiştir.138

17 Ekim 1921 tarihinde Mehmet Nazmi Bey’in başkanlığında faâliyete başlayan MBH’nin teşkilât kadrosu ise 19 Ekim 1921 tarihinde Anadolu Ordusu kadrosuna alınmıştır. Ayrıca, bir mühür kazdırarak resmî yazışmalarda kullanmıştır.

MBH tarafından Anadolu’ya gönderilen bahriye subayları arasına şüpheli ve casusların karışması ve bunların İnebolu’da tespit edilmesi üzerine gruba yapılan tebligatta: “… Takibât neticesinde Anadolu’ya ilticâ mecburiyetinde kalacak hey’etin azâsından mâ’adâ hiçbir bahriye zâbıtânını sevk edilmemesi…” emredilmiş ve MMV Bahriye Dairesi’nin emri üzerine gönderilecek subayların vesikalarının da Felâh Grubu’na tasdik ettirilmesi belirtilmişti.139 Bu durum MBH’nin Felâh Grubu ile birleşmesi yolunda ilk adım olmuş ve MMV Müsteşârı Ali Hikmet imzası ile 7 Kasım 1921 tarihinde Felâh Grubu’na bağlanmıştır. Felâh Grubu’nun bahriye şubesi şu kişilerden teşkil edilmişti:140 Komodor Mehmet Nazmi Bey, E. H. Binbaşı Haydar Bey, Kıdemli Yüzbaşı Azmi, E. Harbiye 6. Şube Müdürü Kıdemli Yüzbaşı Zeki, Komodor Muâvini Binbaşı Feyzullah Beyler. Böylece, cereyân eden olaylar ve alınan karalar neticesinde MBH, 15 Aralık 1921 tarihinde müstakil olarak sürdürdüğü faâliyetlerini sona erdirmiştir.141 Bu tarihten sonra Felâh Grubu’na bağlı bir şube düzeyinde faâliyet gösteren heyet, Felâh Grubu’nun lağvedildiği tarihe kadar mesâisine devam etmiştir.

B. Muâvenet-i Bahriye Heyeti’nin Faaliyetleri

Az zamanda birçok bahriye subay ve talebelerinin Anadolu’ya geçmesine yardımcı olan grup, casusların ve şüpheli şahısların geçişlerine de mani olamamıştı. Bunun üzerine, Ankara MMV Bahriye Dairesi’nden gönderilen bir emir ile subay sevkiyâtının durdurulması istenmişti.142 Bundan böyle, MBH, Ankara’dan yapılacak olan istekleri dikkate alarak subay sevkiyâtını gerçekleştirecekti.

Aynı zamanda Anadolu’nun ihtiyacı olan bahriyeye ait silah, cephane ve diğer malzemelerin teminine gayret etmiştir. MBH, Kasımpaşa’daki Osmanlı Tersânelerinden, havuzlardan, fabrikalardan ve bunların haricindeki top, torpido, anbar ve cephaneliklerinden elde ettikleri malzemeleri anında Anadolu’nun emrine sunmuştur. Özellikle, Mondros Mütârekesi mucibince, Haliç’te bağlı bulunan irili ufaklı Osmanlı harp gemilerindeki muhtelif makina parçalarını ve toplarını sökerek Anadolu’ya sevk edilmişti. Bu malzemeler, Anadolu Sahilleri’nde vazife yapmakta olan Hızırreis, Aydınreis ve Preveze Gambotlarının eksikliklerini tamamlamak için kullanılmıştı.143 MBH, Tuzla’da enterne edilen ve bir İngiliz muhbirinin daimî kontrolü altında bulunan Yavuz zırhlısının toplarını ve önemli aksâmını sökerek İzmit’e sevk etmiş ve ilk büyük sevkiyâtı gerçekleştirmişti.144 Netice olarak MBH, kurulduğu tarihten itibaren, Felâh Grubu içindeki faâliyetleri de dahil olmak üzere büyük miktarda silâh ve cephâne sevk ederek, üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yerine getirmiştir.145

VI. Namık Grubu

A. Grubun Kuruluşu ve Teşkilatı

Millî Mücâdele yıllarında, Anadolu’nun silah, cephane ve mühimmât ihtiyacını temin etmek maksadı ile 30 Ocak 1921 tarihinde kurulmuştur. Namık Grubu’nun kurucuları, Ankara Kumândânlığı vasıtası ile hususî suretti İstanbul’a gönderilmişlerdi. Fevzi Paşa’nın da bu hususta tasvibi alınmıştı. Fevzi Paşa, bu hususta MMV’ne şu meyânda bir teklifte bulunmuştu: “… İstanbul’daki depolardan Ankara’ya silâh, cebhâne, yedek edevâtı ve muhtelif malzeme-i harbiye kaçırabileceklerini te’min eden, merbût listede mufassâl künyeleri muhârrer Yüzbaşı Halil İbrahim ve Mülâzım-ı evvel Ahmed Naci Efendilerin İstanbul’a gönderilmelerini muvâfık görüyorum…”.146

Yukarıda izah edilen hususlarda faâliyette bulunması maksadı ile MMV Müsteşarı tarafından Halil İbrahim Bey’e147 bir şifre anahtarı ve iki bin lira verilerek, grubun isminin de Namık Grubu olası kararlaştırılmıştı.148 Daha sonra ise Halil İbrahim Bey ve kardeşi Naci Bey’in harcırâhları temin edilerek İstanbul’a gönderilmişlerdi.149

Namık Grubu’nun iki aslî üyesi bulunduğu için, grup hususî bir mahiyet arz ediyordu. Kendilerine silah, cephane mühimmât temini ve nakli hususunda yardımda bulunmuş kişiler ise şunlardı: Çobançeşme Cephânelikler Anbarı Muhâfaza Bölüğü Kumândânı Yüzbaşı Zeki Bey, Binbaşı Mustafa Bey ve Yüzbaşı İbrahim Hakkı Bey’dir.150

Namık Grubu’nun amiri olan Yüzbaşı Halil İbrahim Bey’in cephelerde istihdâm edilmiş subaylar gibi cephe tazminatı, maaşı ve harcırahı alması kararlaştırılmıştı. Ayrıca MMV ile yapılan anlaşmaya göre, gerçekleştirilen her cephane sevkiyâtından ise ikramiye verileceği kayda bağlanmıştı.151 Kardeşi Ahmet Naci Bey’in ise asker olmadığı için hususî masraflarının karşılanması ve harcırahlarının da verilmesi uygun görülmüştü. Bu bilgilerden, Topçu Yüzbaşı Halil İbrahim Bey’in Anadolu Ordusu kadrosuna alındığı ve grubun da MMV tarafından tastik edildiği anlaşılmaktadır.

Halil İbrahim Bey ve arkadaşları, ilk olarak yaptığı sevkiyâttan sonra taahhüd ettikleri malzemeleri ve cephaneyi gönderemeyince EHUR ve MMV ile aralarının açıldığını görmekteyiz. Hatta MMV, Namık Grubu diye bir gruptan haberi olmadığını bile açıklamıştı.152

B. Namık Grubu’nun Faâliyetleri

Namık Grubu, silâh, cephâne temini yanında mübâyaâ işleri ile de ilgilenmiş ve EHUR’un tenkidine maruz kalmış idi.153 Namık Grubu, aslî vazifelerinin tüm uyarılara ve tenkidlere rağmen dışına çıkmış, bu kez de siyâsî meseleler ile uğramıştı. Kendilerine silâh, cephâne ve mühimmât temini için ayrılan tahsisâtı bu işlere harcaması Ankara ile aralarının büsbütün açıklamasına sebep olmuştur.154 Kendilerinin bu hususta yaptıkları harcamayı dikkate almayan MMV, Halil İbrahim Bey hesabına 7000 lira borç çıkartmıştı. Bu hesabı kapatmak üzere müteâddîd defalar Ankara’ya çağrılmasına rağmen gitmeyen grup mensupları, bu borcu daha sonra Beyoğlu’nda işlettikleri sinemanın gelirinden ödemişlerdi.155

1 Samih Nafiz Tansu, İki Devrin Perde Arkası, (Anlatan: Hüsamettin Ertürk), İstanbul 1957, s. 328-428; Hüsnü Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşında İstanbul ve Yardımları I, Ankara 1975, s. 82; Musa Gürbüz, Karakol Cemiyeti, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1987, s. 11; Erik Jan Zürcher, Millî Mücâdelede İttihatçılık, (Çev. N. Salihoğlu), İstanbul 1987, s. 147.

2 Fethi Tevetoğlu, “Karakol Cemiyeti”, Türk Ansiklopedisi XXI, s. 293; S. N. Tansu, a.g.e., s. 328; H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 81; Muharrem Giray, “İstanbul’un İşgalinde Gizli Bir Teşkilat-Karakol Cemiyeti”, Yakın Tarihimiz I/11, s. 346.

3 S. N. Tansu, a.g.e., s. 217; E. J. Zürcher, a.g.e., s. 148.

4 F. Tevetoğlu, 13 Kasım 1918 tarihini vermektedir (Bkz. a.g.mad., s. 293). H. Himmetoğlu, Cemiyetin İstanbul’daki ilk uyanma hareketinden sonra 13 Kasım 1919 tarihinde kurulmuştur demektedir (Bkz. H. Himmetoğlu, a.g.e., I., s. 85). Karakol Cemiyeti’nin 1919 yılı ortalarına rastlayan aylarda kurulduğu hakkında bilgi verenler de vardır [Bkz. Hüsamettin Ertürk, Millî Mücâdele Senelerinde Teşkilât-ı Mahsûsâ, ATASE Kitaplığı (Basılmamış eser), s. 68]. Hüseyin Dağtekin ise, Karakol Cemiyeti’nin, İzmir İşgali’ne tepki olarak kurulan ilk teşkilat olduğundan bahseder. Bkz. Hüseyin Dağtekin, “İstiklal Savaşı’nda Anadolu’ya Kaçırılan Mühimmat ve Askerî Eşya Hakkında Mühim bir Belge”, Tarih Veskiaları (Yeni Seri), İstanbul 1955, s. 9-15.

5 Bu hususta bkz. S. N. Tansu, a.g.e., s. 344.

6 ATASE ARŞ., Klas. 622, Dos. 18, Fih. 58.

7 İstanbul’da faaliyet gösteren diğer gizli gruplar, Anadolu tarafından tescil edildikten sonra grup üyeleri ile birlikte Anadolu Ordusu kadrosuna dahil edilmişlerdir. Halbuki bu durum Karakol Teşkilâtı için geçerli değildir. Diğer grupların Anadolu kadrosuna geçirilmeleri ilgili olarak bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 1/126; H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 168.

8 Karakol cemiyet üyelerinden Baha Said Bey’in Heyet-i Temsilîye’den izin almadan Bolşevikler ile müzakerelere girişmeleri ve 11 Ocak

1920’de anlaşma imzalamaya kalkışmaları, Anadolu tarafından büyük bir tepki ile karşılanmıştır. İttihatçı ruhu ile hareket eden Karakol Cemiyeti’nin Anadolu’da yarattığı şüphe, yaptıkları müspet işlerin de dikkate alınmamasına sebebiyet vermiştir. Bkz. F. Tevetoğlu, a.g.m.ad., s. 294.

9 Karakol Cemiyeti’nin mührü daha sonraki teşkilatta yani Zabıtan Grubu zamanında da kullanılmıştır. Mühür üzerinde üç daireli bir hilâl ve yıldız mevcut olup, hilâl dairelerinin etrafında iki taraflı yaprak şekli ve (K. Ğ. H. E. S. L) gibi harfler yazılmıştır. Ortadaki yıldızın etrafına ise şu ibâre yerleştirilmiştir: Hukuk-ı beşer ve istiklâl-i millîyi muhafaza eder. Daha geniş bilgi için bkz. ATASE ARŞ., Klas. 622, Dos. 18, Fih. 58.

10 H. Ertürk, a.g.e., s. 70 vd.

11 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 17; Zabıtan Grubu, Üsküdâr Karakol Şubesi Reisi E. H. Kaymakamı Muğlalı Mustafa Bey’in başkanlığında kurulmuş olup idare heyetinde şu şahıslar bulunmakta idi: Grup amiri E. H. Kaymakamı Mustafa Bey, Yüzbaşı Halim Bey, Yüzbaşı Kemal Bey ve sivilden İlhami Bey. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1397, Dos. 35, Fih. 11/2.

12 H. Himmetoğlu’nun kuruluş tarihi ile ilgili olarak vermiş olduğu bilgiler, arşiv vesikaları ile tezat teşkil etmektedir (Bkz. H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 87). Arşiv vesikalarında, Zabıtan Grubu’nun faaliyet sahnesine çıktığı tarih, faaliyet raporlarına göre 27 Ekim 1920 olarak gösterilmiştir. (Bu hususta gerekli bilgiler için bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 17) Ayrıca, E. H. Kaymakamı Muğlalı Mustafa Bey’in Yavuz Grubu amirliğini yaptığına dair aynı yazar tarafından verilen bilgilerde de yanlışlık vardır. Zira, Mustafa Bey, İngiliz Generali Harrington’un müttefikleri namına, Harbiye Nazırlığı’na vermiş olduğu nota doğrultusunda, tevkif edilecek şahısların listesine ilave edilmiş ve bu sebeple Anadolu’ya geçmek mecburiyetinde kalmıştı. Durum Anadolu’ya 19 Eylül 1921’de bildirilmiş ve Mustafa Bey’in Anadolu’ya geçiş işlemleri 20 Eylül 1921’de tamamlanmıştır. (Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1397, Dos. 35, Fih. 11; Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyoğrafisi. Ankara 1989, s. 135). Bu durumda Mustafa Bey’in Yavuz Grubu zamanında İstanbul’da olma ihtimali yoktur. Grup, onun Anadolu’ya geçmesinden sonra isim değiştirerek faaliyete devam etmiştir.

13 S. N. Tansu, a.g.e., s. 506.

14 F. Tevetoğlu, a.g.mad., s. 293, E. J. Zürcher, a.g.e., s. 148.

15 H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 85, E. J. Zürcher, a.g.e., s. 149.

16 TİTE ARŞ., No: 114/51979.

17 TİTE ARŞ., No: 114/51979.

18 TİTE ARŞ., No: 114/51980.

19 ATASE ARŞ., Klas. 963, Dos. 6, Fih. 5/4-5/6; H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 83; M. Gürbüz, a.g.t., s. 31-34; Cemiyetin mahallî faaliyetleri, Müdâfaa-i Milliye Teşkilâtının çekirdeğini meydana getirmiş ve dolayısıyla Millî Mücâdele’ye büyük destek sağlamıştır. Karakol Cemiyeti tarafından kurulan mahallî teşkilâtların ilki ise Topkapı Semtinde kurulmuş olup bunu Şehremeni, Eyübsultan, Kasımpaşa, Bayezid, Aksaray, Bakırköy, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Anadoluhisarı, Beykoz, Kavak, Sarıyer, Büyükdere, Beşiktaş ve Galatasaray şubeleri takip etmiştir. Bu hususta bkz. S. N. Tansu, a.g.e., s. 222.

20 Grubun teşkilât raporu için bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 17 ve ekleri.

21 Mahallî teşkilâtlar genellikle, bir amir ve dört üyeden ibaret bir heyet tarafından idare edilmekteydiler. Mahallî teşkilâtların çoğunda, amirlik görevi subaylara verilmiş olup bazı mıntıkalarda da bu görev ender olarak, nüfuz sahibi ve teşkilât mensubu sivil şahıslara verilmişti. Mahallî teşkilâtların vazifeleri, kendi mıntıkaları dahilinde Millî Mücâdele lehinde propaganda yapmak, askerî eşya ve harp malzemeleri tedârik ederek grup emrindeki gizli depolara nakletmek gibi hususlardı. Bu hususta bkz. ATASE ARŞ., Klas. 963, Dos. 6, Fih. 5/6.

22 Bilindiği gibi, İngiliz casusu Hindli Mustafa Sagir, Karakol mührü ile mühürlenmiş bir belge ile Anadolu’ya gelmiş idi. Mustafa Sagir, Muğlalı Mustafa Bey’in dahi gönlünü kazanarak vaadlerde bulunmuş ve bu sayede grubu istediği gibi elde etmişti (Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 17). Karakol mührünün İngilizlerin eline geçmesi ve onlar tarafından mühür üzerinde bazı işaretlerin konulması ve Ankara tarafından tespit edilmesi, grubu zor duruma sokmuştur. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 622, Dos. 18, Fih. 120.

23 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 35/1.

24 TİTE ARŞ., No: 114/51978.

25 Kemal Arıburnu, Millî Mücâdele’de İstanbul Mitingleri, Ankara 1950, s. 58.

26 Fethi Tevetoğlu, Millî Mücâdele Yıllarındaki Kuruluşlar, Ankara 1988, s. 34-50.

27 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, İstanbul 1968, s. 509 vd.

28 Muharrem Giray, “İstanbul’un İşgalinde Gizli Bir Teşkilat-Karakol Cemiyeti”, Yakın Tarihimiz I/11, İstanbul 1962, s. 46.

29 ATASE ARŞ., Klas. 1397, Dos. 35, Fih. 11.

30 ATASE ARŞ., Klas. 1397, Dos. 35, Fih. 11.

31 ATASE ARŞ., Klas. 622, Dos. 18, Fih. 51.

32 Mehmed Arif, Mücâhedât-ı Millîye Hatırâtı 1335-1339, Anadolu İnkılâbı, İstanbul 1942, s. 80.

33 S. N. Tansu, a.g.e., s. 504.

34 Grubun sevkiyâtı için bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1397, Dos. 35, Fih. 11/1.

35 H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 91.

36 ATASE ARŞ., Klas. 1533 Dos. 2, Fih. 1/8.

37 Hamza Grubu’nun kuruluşu ile ilgili olarak grubun daha sonraları amirliğini yapmış olan Ekrem (Baydar) Bey, değişik bir malumat vermektedir. Ekrem Bey, Hamza Grubu’nu kendisinin kurduğunu iddia etmektedir (Bkz. Ekrem Baydar, “Mustafa Kemal’in Gizli Teşkilatını Ben İdare Ediyordum”. Cumhuriyet Gazetesi, 7 Ekim 1970). Ekrem Bey’in bu hususta vermiş oldukları bilgilerde bir takım yanlışlıklar mevcuttur. Ekrem Bey iddia ettiği gibi grubu kendisi kurmamıştır. Üstelik o ilk teşkilât kadrosunda da yoktur. Arşiv vesikalarında da tespit edildiği gibi grup kurucusu ve amiri Neşet Bey’dir. Ekrem Bey’in gruba katılış tarihi işe kendi deyimiyle İstanbul’un işgalinden az önce değil, 1 Kasım 1920’dir. O’nun vermiş olduğu bilgilere göre grubun kuruluş tarihi de İşgâlden az önce değil 23 Eylül 1920 tarihindedir.

38 Bu teşkilât, Hamza Grubu’nun çekirdeğini teşkil etmiştir. Grubun ilk çalışma yeri, Eminönü’ndeki Hüseyin Hüsnü Eczanesi’nin tavan arası olarak tespit edilmiş olup, hergün öğleden evvel 9-12 saatleri arasında çalışılması kayda bağlanmıştı. Molteke Grubu, mensupları, çalışma yerleri ve teşkilât ruhu itibarıyla Felâh Grubu’nun ilk teşkilâtı olarak da kabul edilebilir. Bu durum, grubun yapmayı düşündüğü işlerin programında da kendini göstermektedir. Fakat, Molteke Teşkilâtı, maddî yönden takviye edilemediği için bir varlık gösterememiştir. Bkz. İhsan Aksoley, “İstanbul’daki Millî Mücâdele”, Hayat Tarih Mecmuası, S: 9, (Ekim 1969), s. 24.

39 H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 174-75.

40 Fethi Tevetoğlu, “Hamza Grubu”, Türk Ansiklopedisi, XVIII, s. 458.

41 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 11.

42 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1.

43 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 30.

44 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 6, 11, 3.

45 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 43/3.

46 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 43/58.

47 ATASE ARŞ., Klas. 1543, Dos. 47, Fih. 34/3.

48 ATASE ARŞ., Klas. 1308, Dos. 47, Fih. 7/2.

49 ATASE ARŞ., Klas. 1308, Dos. 47, Fih. 7/1.

50 ATASE ARŞ., Klas. 1308, Dos. 47, Fih. 7.

51 E. Baydar, a.g.m., Cumhuriyet Gazetesi, 1 Kasım 1970.

52 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1.

53 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1, 1/1; F. Tevetoğlu, Seyfeddin Bey ile ilgili olarak bilgi verirken yanılgıya düşmektedir. Onu Seyfeddin Düzgören ile karıştırmaktadır (Bkz. “Hamza Grubu”, s. 191). Halbuki, Seyfeddin Düzgören 1920 yılında Millî Mücâdele’ye katılmak için Anadolu’ya gitmiştir. Eğer, onun belirttiği gibi Seyfeddin Düzgören olsaydı, 1921 ortalarına kadar İstanbul’da kalması gerekirdi. Düzgören için bkz. Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademede Bulunan Komutanların Biyografisi, s. 173.

54 Seyfeddin Bey, şube amiri olarak istihbârât, neşriyât, propaganda hizmetlerini yerine getirmiştir. EHUR’a birçok kitap, risale ve harita tedarik ederek vazifesini başarı ile yerine getirmiştir. MMV, 19 Eylül 1921 tarih ve 6364 numaralı yazı ile 20 Eylül 1920 tarihinden itibaren Anadolu Ordusu kadrosuna geçirmiştir. Grupta vazife yaptığı bu müddet zarfında, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Fevzi Paşa ve İsmet Paşa’nın takdirlerini kazanmıştır. Anadolu’da Garb Cephesi’nde istihdâm edildikten sonra da üstün vazife anlayışı ile hizmet eden Seyfeddin Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın ve Mudanya Mütarekesi’inde de İsmet Paşa’nın mihmandarlığını yapmıştır. Lozan Muahedesi’nden sonra Moskova Sefareti ataşemiliterliği ve Bükreş Sefareti ataşemiliterliği’nin yanısıra Lehistan ve Bulgaristan’da da vazifeler almıştır. Paşalığa terfi ettikten kısa bir süre sonra Orman Muhafaza Kumandanlığına tayin edilmiştir. Emekli olduktan sonra da Karabük Fabrikası ve Yakacak Ofisi Genel Müdürlüğü vazifesine getirimiştir. Bkz. H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 242.

55 Neşet Bey, 20 Eylül 1920 tarihi esas alınmak suretiyle Anadolu Ordusu kadrosuna alınmıştır. Neşet Bey, grup mensubu Şakir Muzaffer Bey meselesinden dolayı Ankara’ya çağrılmış ve bilgisine müracaat edilmiştir. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 3/122.

56 H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 176, Şakir Muzaffer Bey, 1 Aralık 1920 tarihinde Ankara’ya gönderilen bir raporda da belirtileceği gibi teşkilattan iyice uzaklaştırılmıştı. Yazıda:”. Malum olan arkadaşımızı yeni teşkilâtımızdan malumâtı olmamak üzere idare eylemekte bulunduğumuzu.” şeklinde bahsedilmektedir. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 31.

57 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/3, 3.

58 Ankara’dan gelmesi beklenen çantanın gecikmesi ikinci teşkilatın kurulmasını epey geciktirmişti. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 3, 9.

59 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1.

60 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 27, 27/1.

61 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 4/19.

62 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/13; Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 1/1, 3/48, 3/49.

63 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/13.

64 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/1, 1/12.

65 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih., 1/13.

66 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/8, 1/9.

67 E. Baydar, a.g.m., Cumhuriyet Gazetesi, 11 Ekim 1970.

68 Aziz Hüdai Bey, EHUR.’un 18 Temmuz 1921 tarih ve 1192 numaralı emirleri ile grup istihbârat şubesine dahil edilmiştir. (Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 3/7) E. Baydar ise Aziz Bey’in gruba dahil oluşunu, grubun kuruluşu ile birlikte kabul etmektedir. (Bkz. E. Baydar, agm., Cumhuriyet Gazetesi, 6 Ekim 1970) Aziz Bey, 15 Temmuz 1921 tarihinden itibaren Anadolu kadrosuna alınmıştır. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 3/9.

69 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 27, 27/1.

70 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 8, Fih. 3, 122.

71 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 8, Fih. 1, 126.

72 Hüsnü Bey, hatıra kabilinden yazmış olduğu eserinde, Neşet Bey’in ikinci teşkilatta yer almadığını ve yerine E. H. Yüzbaşı Ekrem Bey’in geçtiğini kaydetmektedir. (Bkz. H. Himmetoğlu için bkz. a.g.e., I, s. 176) Halbuki, Mücâhid Grubu raporunda açıkça görüleceği gibi Neşet Bey, Grup amiri olarak gösterilmektedir. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/8-1/13, 1/6.

73 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/6, 1/6, 1/8, 1/9; Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 1/123, 1/124.

74 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/6.

75 Fethi Tevetoğlu, “Güneş Grubu”, Türk Ansiklopedisi, XVIII, s. 191.

76 Ekrem Bey’in terfi yazısı, 13 Eylül 1923 tarihinde MMV. tarafından gönderilmiştir. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 3/5.

77 İsmail Bey, aynı zamanda, grubun şifre memurluğunu da yapmıştır. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/9; Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 1/123.

78 ATASE ARŞ., Klas. 1312, Dos. 1-A, Fih. 2/7.

79 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 3/1; H. Himmetoğlu, Eyüp Bey’in Grup ile birleşmesini “7 Aralık 1920 Salı günü akşamı iki taraf tekrar birleşti ve buluştular ve işe başladılar. Bu birleşmeden sonra grubun faaliyeti zaferin sonuna kadar hep başarı ile devam etti. ” şeklinde belirtilmektedir. (Bkz. Hüsnü Himmetoğlu, “Büyük Zafere İstanbul’un Armağanları”, Yakın Tarihimiz II/22, İstanbul 1962, s. 266) H. Himmetoğlu’nun verdiği bu bilgilerde tarih hatası mevcuttur. Yukarıda da belirtildiği gibi, bu tarih 23 Mayıs 1921’dir.

80 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 8, Fih. 1/7, 1/10.

81 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 5/35.

82 EHUR tarafından Felâh Grubu’na gönderilen yazının bir sureti de MMV ile İstanbul Kumândânlığı’na yazılmış ve haberdâr edilmişlerdi.

83 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 3/129.

84 E. Baydar, a.g.m., Cumhuriyet Gazetesi, 1 Kasım 1970.

85 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 7, 13, 12, 11, 16, 26, 29.

86 H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 232.

87 H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 233.

88 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/4.

89 Bu adreslerden ilki: “Eminönü’nde Hüsnü Eczanesinde Ali Bey”dir. Elde edilen bilgilere göre, grup ile yapılacak olan görüşmeler şu şekilde gerçekleşmekteydi: Adı geçen adrese müracaat eden kuryeler hangi hususta, ne zaman ve nerede görüşmek istediklerini bir pusula yazıp eczanedeki Ali Bey’e bırakacaklardı. Daha sonra grup mensubu bir kişi, bu pusulayı alarak inceleyecek ve görüşme mahalline gidilecekti. Görüşme mahallinde kurye, gelecek olan grup mensubuna Ekim 1920 sonuna kadar “Üçler” parolasını verecekti. Raporda bu parola verilmediği takdirde görüşmenin gerçekleşmeyeceği belirtilmekte idi (Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/4, 1/5). Grubun ikinci teşkilatında bu adresin değiştiğini görmekteyiz. Zirâ, E. H. Yüzbaşısı Şakir Muzaffer Bey meselesinden dolayı grup, bazı tedbirler almak mecburiyeti ile karşı karşıya kalmıştı. Bilâhare bu meseleden dolayı grup, ismini de değiştirecek ve Mücâhid ismini alacaktır. İstanbul’a gelecek olan kuryelerin ise bundan böyle: “Yemiş İskelesi, Limoncu Han, Dilli-zâde Yazıhanesinde Ali Bey” adresine gidip, temasa geçebilecekleri kararlaştırılmıştı. Gelen kuryelerin 1920 kasım sonuna kadar “Gümrük”, Aralık ayı sonuna kadar da “Galata” parolası ile temasa geçebilecekleri belirtilmişti. Kuryeler bu parolayı verdikten sonra Ali Bey, getirilen evrakı alacak, aksi taktirde gelenle muhatab olmayacaktı. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/11.

90 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 28.

91 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/4; Bu nâm-ı müsteârlar, bazı araştırmacılar tarafından yanlış değerlendirilmiş ve Yıldız, Ay ve Güneş müsteârları birer grup ismi olarak ifade edilmiştir. Bkz. F. Tevetoğlu, “Güneş Grubu”, s. 191; H. Ertürk, a.g.e., s. 506; Bülent Çukurova, “Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul Gizli Grupları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi II/5, (Mart 1986), (ayrıbasım), s. 523.

92 E. H. Yüzbaşısı Şakir Muzaffer Bey’in gruptan ihraç edilmesinden sonra bu nâm-ı müsteârı E. H. Yüzbaşısı Ekrem (Baydar) Bey kullanmıştır.

93 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 5/20.

94 ATASE ARŞ., Klas. 1308, Dos. 47, Fih. 7/1.

95 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 30.

96 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 43/3; Klas. 639, Dos. 296, Fih. 17.

97 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 43/58; Klas. 1308, Dos. 47, Fih. 7/2.

98 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/9.

99 ATASE ARŞ., Klas. 1563, Dos. 47, Fih. 11; Klas. 1541, Dos. 2, Fih. 33.

100 ATASE ARŞ., Klas. 1543, Dos. 38, Fih. 9.

101 ATASE ARŞ., Klas. 2039, Dos. 296, Fih. 11/51.

102 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 1/11.

103 ATASE ARŞ., Klas. 1308, Dos. 47, Fih. 7/1.

104 S. N. Tansu, a.g.e., s. 485, H. Himmetoğlu, “Milli Mücadele Esnasında İstanbul’daki Gizli Kurullardan MM Grubu ve Gerçek Yüzü”, Yakın Tarihimiz II/32, İstanbul 1962, s. 168.

105 Bu teşkilâta daha sonraları, Piyâde Binbaşısı Şevket Bey, M. Evveli Muhlis Bey, Jandarma Yüzbaşısı Giritli Enver Bey, Siyâsi Kısım Polis Memurlarından Ahmet Niyâzi Bey, Gözlüklü Cemal Bey dahil olmuşlardır. Bkz. H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 99.

106 İstanbul Mıntıkası’nda şu semtler bulunmaktadır: Fatih, Şehremeni, Samatya, Aksaray, Bayezid, Ayasofya, Eyüpsultan ve Makriköy (Bakırköy). Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1566, Dos. 140, Fih. 73/1.

107 Beyoğlu Mıntıkası; Beyoğlu, Eminönü, Kasımpaşa, Hasköy, Nişantaşı, Beşiktaş, Ortaköy, Rumelihisarı, Emirgan ve Sarıyer bulunmaktadır. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1566, Dos. 140, Fih. 73/1.

108 Üsküdar Mıntıkası’nda: Bağlarbaşı, Rumelihisarı, Beykoz, Kadıköy, Göztepe ve Erenköy bulunmaktadır. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1566, Dos. 140, Fih. 73/1.

109 ATASE ARŞ., Klas. 1566, Dos. l40. Fih. 73-73/2; TİTE ARŞ., No: 7635.

110 Topçu Kaymakamı Kemal (Koçer) Bey’in rütbesi TİTE ARŞ., ’ndeki vesikada Miralay olarak belirtilmektedir. Bkz. TİTE ARŞ., No: 7635.

111 H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 115 vd.

112 Mirlivâ İhsan Paşa’nın emrindeki Müdâfaâ-i Millîye Teşkilâtı’nın Heyet-i Merkezîyesi ise şu şeklide teşkil edilmişti. Reis: Mirlivâ İhsan Paşa (309-6), Muâvini: Binbaşı Mustafa Nesimi Bey (319-24), Kâtib: Müşâvir-i adlî Sezai Bey (360-6), Kâtib: Müşâvir-i adlî Salih Bey (325-1) (Bkz. TİTE ARŞ., No: 7639). Teşkilâtın İstanbul Ciheti Kumandânlığını Süvari Binbaşısı Ferhat Bey (315-27), Beyoğlu Ciheti Kumandânlığını Topçu Kaymakamı Kemal Bey (314-2), Üsküdar Ciheti Kumandânlığını ise Piyade Kaymakamı Kemal Bey (304-41) deruhte etmişlerdi. Bkz. TİTE ARŞ., No: 7693.

113 S. N. Tansu, a.g.e., s. 482.

114 ATASE ARŞ., Klas. 1560/Defter; Bu defter, Müdâfaâ-i Millîye Teşkilâtı’nın mensuplarını hâvî defterdir. Her semte ayrı bir kot numarası verilmiş ve her üye bu kot numaralarına göre numaralanmıştır.

115 S. N. Tansu, a.g.e., s. 462.

116 Hüsameddin Bey kendi hatıratında, 1920 senesinin Aralık ayında İstanbul’dan hareket ettiğini ve bir İtalyan vapuru ile 4 gün 4 gece yolculuktan sonra Samsun’a vardığını belirtmektedir (Bkz. S. N. Tansu, a.g.e., s. 464). Halbuki, yapılan araştırmada, Hüsameddin Bey’in Samsun’a geliş tarihi 29 Ocak 1921 olarak tespit edilmiştir. Yolculuğun dört gün devam ettiği düşünülürse, onun 1921 yılı Ocak ayının son günlerinde İstanbul’dan çıktığı kabul edilebilir. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1/4283, Dos. 12A, Fih. 33/1.

117 ATASE ARŞ., Klas. 1533, Dos. 2, Fih. 51.

118 İstanbul’daki vaziyeti çok iyi bilen Hüsameddin Bey bu işte tecrübelerinden istifade etmiştir. Çünkü, o tarihlerde İstanbul’da faaliyet gösteren hâl-i hâzırdaki gruplara başkanlık yapması mümkün değildi. Yeniden bir teşkilât kurmak ise zamanın şartlarına göre çok zor bir işti. Bunun için, onun istifade edebileceği tek grup, o sıralarda hususî bir mahiyet arzeden MM Grubu olmuştur. Hem de Müdâfaâ-i Millîye ile aralarındaki çekişme ve huzursuzluk da bir dereceye kadar hafiflemiş olacaktı. Ayrıca, yeni bir grup kurulmasından ziyâde mevcut olan bir grubu takviye etmek daha doğru ve mantıklı bir fikir idi. Nitekim, Hüsameddin Bey de bu yolu tercih etmiştir.

119 S. N. Tansu, a.g.e., s. 469.

120 S. N. Tansu, a.g.e., s. 470.

121 Hüsameddin Bey, MM Grubu’nun yeniden kuruluşunu ve EHUR. tarafından kabul edilmesini 21 Aralık 1920 olarak göstermektedir. Bu bilgi ile Fevzi Paşa’nın Samsun’da bulunan Hüsameddin Bey’e gönderdiği telgraftaki, grup kurulması için verdiği emrin tarihi arasında tezat vardır. Fevzi Paşa’nın bu hususta 29 Mart 1921 tarihinde emir verdiği dikkate alınırsa, grubun Nisan 1921 tarihi içerisinde kurulmuş olması düşünülebilir.

122 Grup mührü, bir hilâl ve ortasında bir yıldızdan ibaret olup hilalin iç tarafı karşılıklı olarak bir Mim harfi ile süslenmiştir.

123 Hüsameddin Bey, Topkapılı Mehmed Bey ve Topçu Kaymakamı Kemal Bey kendilerinin grup amiri olduğunu açıklamış ve yazdıkları hatıralarında bu durumu işlemişlerdir. Hüsameddin Bey’in Ankara’da olması, böyle bir durumun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Kemal Bey’in, grupta en kıdemli subay olması ve grubun heyeti merkeziyesini teşkil edenlerin aynı sınıftan subay olmaları ve bunların çoğunun Erzurumlu veya doğulu olması, onun ön plana çıkmasına sebep olmuştu. Diğer taraftan Mehmed Bey’in, Hüsameddin Bey’den aldığı direktif ile İstanbul’a dönerek grup teşkilatını yeniden tanzim etmesi, onun böyle bir iddiada bulunmasına meydan vermiştir. Hatta grup mensuplarından birçok kişi onu grup amiri olarak tanımıştır [Bu hususta bkz. Ahmet Hamdi Başar, “İstanbul MM Grubu”, Barış Dünyası, S. 52, (Eylül 1966), s. 572]; Hatta, Mehmet Bey’in Hüsameddin Bey için “EHUR’daki temas memurum” dediği bilinmektedir [Sabahattin Salışık, “MM. Grubu”, (Topkapılı Mehmet Bey’in Hatıraları), Hürriyet Gazetesi, 30 Ağustos 1972-13 Eylül 1972]. E. J. Zürcher de bu hususa şöyle bir açıklama getirmektedir: “…23 Nisan’da Karakol’un dağıtıldığı resmi olarak ilan edildi ve yerini Mim Mim olarak da bilinen Millî Müdafaa Örgütü aldı. Bu örgüt İstenbul’da Topcu Kaymakamı Kemal (Koçer) tarafından idare edildi, ama Karakol’dan çok farklı bir örgüttü. Miralay Hüsamettin (Ertürk) idaresindeki genelkurmayının bir dairesi aracılığıyla Ankara’ya doğrudan bağlanmıştı ve Milliyetçi ordunun bir organı olarak çalıştı.” Bkz. E. J. Zürcher, a.g.e., s. 218.

124 Kemal (Koçer) Bey, Teşkilâtın bilgisi dahilinde Kuvây-ı İnzibâtiye Ordusunda vazife almıştır.

125 21 Kasım 1921 tarihinde EHUR tarafından MMV ’ye arz ve teklif edilen şahıslar ise şunlardır: Topçu Kaymakamı Kemal Bey (314-2), Piyade M. Sânisi Saffet Bey (322-149), Sahra Topçu Yüzbaşısı Erzurumlu Bilâl Bey (320-30), Sahra Topçu M. Evvel Erzurumlu Abdülvahab Bey (327-24), Sahra Topçu Binbaşısı Harputlu Hamdi Bey (bilahâre Anadolu’ya geçmiştir), İstanbul Polis Müdür-i Umûmîsi Yâveri Topçu Mülâzımı Burhaneddin Bey (331-5), Bahriye Yüzbaşısı Hakkı Bey. Gruptaki sivillerin isimleri ise: Topkapılı Mehmed Bey, Hemşinli Mehmet Bey ve Şevki Bey. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1566, Dos. 140, Fih. 22, 22/1; TİTE ARŞ., No: 9354.

126 TİTE ARŞ., No: 9928; A. H. Başar, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü”, Barış Dünyası, S. 53, (Ekim 1966), s. 631 vd.; Kemal Koçer, Kurtuluş Savaşlarımızda İstanbul (İşgal Senelerinde MM Grubunun Gizli Faaliyetleri), İstanbul 1946 s. 47.

127 A. H. Başar, “İstanbul MM. Grubu”, s. 569.

128 MM Grubu ilk zamanlarda EHUR’un sık sık tenkitlerine hedef olmaktaydı. Nitekim, EHU Reisi Fevzi Paşa’nın Hüsameddin Bey’e gönderdiği 17 Temmuz 1922 tarihli yazısında: “… Hüsameddin Bey sizinkiler işi gevşetdiler. Beklediğimiz mitralyözler henüz vürûd etmedi.” denmekteydi. Bkz. TİTE ARŞ., No: 9100.

129 Mübâyaâ yazışmaları için bkz. TİTE ARŞ., No: 9088, 9089, 9090, 9107, 9108, 9109, 9110, 9111, 9128, 9133, 9137, 9149, 9157, 9321.

130 TİTE ARŞ., No: 9850; İlgili defterde vapur, taka, motor vs. ile nakledilen mühimmâtın miktarı yazılıdır.

131 ATASE ARŞ., 1/218, Dos. 24 (basılmamış eser).

132 Seha L. Meray, Osman Olcay, Osmanlı Devleti’nin Çöküş Belgeleri, Ankara 1977, s. 4.

133 H. Himmetoğlu, Büyük Zafere İstanbul’un Armağanları, s. 265.

134 İstanbul’un o acı ve karanlık günlerinde, milletin ve memleketin selâmete kavuşması için hizmet etmek gayesiyle kurulmuş olan İmâlât-ı Hârbiye Grubu’nda faaliyet gösteren kişiler şunlardı: Tophâne Fabrikalarından, Sanâyi‘-i Harbiye M. Evveli Ahmed Bey, Anbar Memuru Sahra Topçu M. Evveli Kazım Bey, Kemâhlı Hasan Efendi, Sanâyi’-i Hârbiye ustalarından Sakallı Emin Efendi. Zeytinburnu Fabrikalarından Doktor Kimyâger Nuri Bey, Sanâyi’-i Harbiye Yüzbaşısı Hamit Bey, Sanâyi-i Harbiye M. Evveli Rıfat Bey ve Sanâyi-i Harbiye ustalarından Kazım Efendi. Bakırköy Barut Fabrikalarından: Sanâyi-i Harbiye M. Evveli Tahir Bey, Tapa Fabrikalarından: Sanâyi-i Harbiye M. Evveli Ahmet Bican Bey. Bkz. H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 164.

135 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 3/1.

136 Mithat Işın, İstiklâl Harbi-Deniz Cephesi, Ankara 1946, s. 12.

137 H. Himmetoğlu, a.g.e., I, s. 253.

138 Bahriye Teşkilâtı ile ilgili olarak kurulan MBH şu şahıslardan teşkil edilmişti: Grup Amiri Kalyon Kaptanı Cibâlili Mehmet Bey (51), Fırkateyn Kaptanı Çekmeceli Haydar Bey (91), Korvet Kaptanı Kıdemli Yüzbaşı Kulaksızlı Azmi Bey (222), Korvet Kaptanı Kıdemli Yüzbaşı Kasımpaşalı Zeki Bey (?), Korvet Kaptanı Kasımpaşalı Feyzullah Bey (88), Korvet Kâtibi Binbaşı Piyaleli Ahmet Tevfik Bey (8022), Çarhcı Kıdemli Yüzbaşı Piyaleli Ziya Bey (3143). Bu hususta bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 4/11-4/12; Emrullah Nutku, “Kurtuluş Savaşında Denizciler-Muavenet-i Bahriye Grubu”, Yakın Tarihimiz I/13, İstanbul 1962, s. 412; İsmet Parmaksızoğlu, “Muâvenet-i Bahriye Grubu”, Türk Ansiklopedisi XXV, s. 364.

139 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 4/1.

140 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 4/17.

141 Felâh Grubu’na MMV’den gönderilen son emirde: “…Bahriye Grubu, grubunuza ilhâk edilmiştir. Ayrıca çalışacak değildir. Gerek doğrudan doğruya ve gerekse dolayısıyla bahriyeye aid bütün muhâberât grubunuzla icrâ olunacakdır.” denilmektedir. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 4/19; M. Işın, a.g.e., s. 148.

142 ATASE ARŞ., Klas. 1534, Dos. 8, Fih. 4.

143 ATASE ARŞ., Klas. 1436, Dos. 209, Fih. 1/2.

144 E. Nutku, “Kurtuluş Savaşı’nda Denizciler-İstanbul’un Armağanları”, Yakın Tarihimiz III/29, İstanbul 1962, s. 89.

145 ATASE ARŞ., Klas. 1436, Dos. 209, Fih. 1/9.

146 ATASE ARŞ., Klas. 639, Dos. 296, Fih. 14.

147 Yüzbaşı Halil İbrahim Bey, daha önceleri Kara Vasıf Bey’in idare ettiği Karakol Cemiyeti’nin bir mensubu idi. Sevkiyatçı Rıza Bey’den aldığı emirleri tatbik ederek Anadolu lehindeki çalışmalarını sürdürmekteydi. Bundan başka, Halil ve Nuri Paşalar ile birlikte Bakü Hükümeti nezdine giden Halil İbrahim Bey, Anadolu’ya mâlî ve askerî konularda yardım yapılması için orada faâliyette bulunmuştu. Orada iken Türk İştirâkiyyün Fırkası Reisi Mustafa Suphi’nin Kuvây-ı Millîye’yi inhilâl ettirmek maksadı ile hazırlanmış olduğu projeyi geniş bir rapor hazırlayarak Ankara’ya bildirilmişti (Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 2695, Dos. 8, Fih. 13 ve ekleri). Ayrıca, onun Bakü’de Baha Said Bey, Halil ve Nuri Paşalar ile birlikte çalışmaları için bkz. F. Tevetoğlu, a.g.e., s. 38-50.

148 ATASE ARŞ., Klas. 2695, Dos. 8, Fih. 1/3; Namık Grubu’na ait evrâk arasında, grup mührüne tesadüf edilememiştir.

149 ATASE ARŞ., Klas. 1312, Dos. 1-A, Fih. 1/7.

150 ATASE ARŞ., Klas. 2695, Dos. 8, Fih. 1/3.

151 ATASE ARŞ., Klas. 2695, Dos. 8, Fih. 1/4.

152 MMV’den EHUR’a gönderilen 31 Mayıs 1921 tarihli bir yazıda; “… Namık Grubundan Naci imzası ile mevrûd rapor sureti râbten takdîm kılındı. Vekâlet-penâhîlerince böyle bir grubun mevcûdiyetine dâir mâ’lumât yokdur. ” denilmekteydi. Yine 10 Ağustos 1921 tarihli bir başka yazıda ise: “… Vekâlet-i acîzîce mûmâileyhimânın vazife-i me’muriyetlerine dâir mâ’lumât yokdur. Riyâset-i celîlece bir vazife ile tavzîf edilib edilmediğinin iş’ârına müsaâde buyurulması.” şeklinde ifade kullanılmıştı. MMV, kurulmasına müsaâde ettiği grup hakkında, bu yazıları ile tezata düşmüştür. Bkz. ATASE ARŞ., Klas. 2695, Dos. 8, Fih. 1/5.

153 ATASE ARŞ., Klas. 1312, Dos. 1-A, Fih. 1/25.

154 Siyasi faaliyetleri için bkz. Mesut Aydın, Milli Mücadele Dönemi’nde TBMM Hükümeti Tarafından İstanbul’da Kurulan Gizli Gruplar ve Faaliyetleri, İstanbul 1992, s. 110 vd.

155 Fevzi Paşa, kendi el yazısı ile bu durumu izâh etmiştir. Bkz. H. Ertürk, a.g.e., s. 443.



Yüklə 13,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   106




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin