TÜRK İTFAİYE TEŞKİLATININ YENİDEN YAPILANDIRILMASI
GİRİŞ
İçişleri Bakanlığı Strateji Merkezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetim Merkezi ve Tüm İtfaiye Teşkilleri Birliği tarafından, 2001 yılı Mayıs ayında imzalanan bir protokolle TÜRK İTFAİYE TEŞKİLATININ YENİDEN YAPILANDIRILMASI projesi başlatılmıştır.
Projenin amacı itfaiye hizmetlerinin koordinasyonunun ve etkinliğinin arttırılması, acil yardım, kurtarma ve afet yönetim hizmetleri ile entegrasyonunun sağlanması için Türkiye’ye uygun bir idari yapılanma modelinin ortaya konulmasıdır. Bu nedenle proje kapsamında itfaiye teşkilatının idari açıdan yeniden yapılanması, acil durum yönetimi, acil yardım ve kurtarma hizmetleri ile itfaiyenin yeterli düzeyde entegrasyonunun oluşturulması konuları incelenmektedir.
Bu konuların uluslararası düzeyde ele alınması ve özellikle AB ile uyum sağlanabilmesi açısından itfaiye hizmetlerinin Avrupa Birliği (AB)’ndeki örneklerinin incelenmesi amacıyla, 25-27 Eylül 2001 tarihlerinde İstanbul’da “ULUSLARARASI DENEYİMLER IŞIĞINDA TÜRK İTFAİYE TEŞKİLATININ YENİDEN YAPILANDIRILMASI” başlıklı bir uluslararası toplantı düzenlenmiştir. Bu toplantıya AB İtfaiye Teşkilatları Federasyonu (FEU), Fransa İtfaiyeciler Federasyonu, Bulgaristan Ulusal İtfaiye Servisi, Köln (Almanya), Brüksel (Belçika), Lahey (Hollanda), St. Galen (İsviçre) ve Atina (Yunanistan) itfaiyelerinin yetkilileri katılmıştır.
Toplantı süresince
-
Avrupa Birliği’nin afet yönetimi, yangın güvenliği, itfaiye hizmet ve yönetimi, yangına müdahale ve arama kurtarma operasyonlarının sürdürülmesine ilişkin yasa, yönetmelik ve kuralların tartışılması;
-
İtfaiye hizmetlerinin merkezi hükümet ve yerel yönetimlerle ilişkisinin ve idari yapısının ele alınması;
-
Çeşitli ülkelerin “Afet Yönetim Modeli” ve “Olay Komuta Sistemi” içinde itfaiyenin rollerinin incelenmesi;
-
İtfaiyede var olması gereken görev gruplarının (örneğin yangın müdahale, arama kurtarma, ilkyardım) tanımı; bu grupların görevlerinin kapsamı ve aldıkları eğitimin değerlendirilmesi;
-
Eğitim ve rütbe yükselme sistemlerinin incelenmesi;
Gönüllü itfaiyecilik sisteminin yapısı ve çalışma esaslarının tartışılması mümkün olmuştur.
AB ülkeleri itfaiyelerinin temsilcilerinin, TC. İçişleri Bakanlığı yetkililerinin, Tüm İtfaiye Teşkilleri Birliği temsilcilerinin, İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetim Merkezi temsilcilerinin yukarıda belirtilen konularda sundukları bildiriler, yapılan öneriler ve tartışmalar sonucunda ortaya çıkan görüşler, Türk itfaiye teşkilatının yeniden yapılandırılması için bu çalışmada ortaya atılan modele ışık tutmuşlardır. AB itfaiyeleri yetkililerinin, TC İçişleri Bakanlığı yetkililerinin, Tüm İtfaiye Teşkilleri Birliğinin ve İTÜ Afet Yönetim Merkezi üyelerinin katıldığı bir tartışma ortamının oluşturulmuş olması ve konu ile ilgili kesimlerin görüşünün alınmış olması, çalışmanın en güçlü yanını oluşturmaktadır.
Türkiye’de itfaiye hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması ve koordinasyonunun sağlanması henüz çözülmemiş birçok sorunu barındırmaktadır. Bu sorunların tespitine ve tartışılmasına geçilmeden önce, I. Bölümde, itfaiye hizmetlerinin etkinliğinin ölçülmesinde başvurulan uluslararası istatistiklerle ilgili birkaç karşılaştırmaya yer verilecektir.
Çalışmanın II. Bölümü itfaiye hizmetlerinin sorunlarının tespitine ayrılmıştır. III. Bölümde Türk itfaiye teşkilatının yeniden yapılandırılması için bir model oluşturmakta yararlanılacak temel ilkeler ele alınmıştır. IV. Bölümde, merkezi bir itfaiye idaresinin ihtiyaç duyulan işlevleri tartışılmaktadır. Çalışmanın V. Bölümü merkezi bir itfaiye idaresi için model önerilerini içermektedir.
Bu bölümden sonra, İTÜ-AYM çalışma grubu ile Tüm İtfaiye Teşkilleri Birliği çalışma grubunun üzerinde tümüyle anlaştıkları model önerisine ilişkin İçişleri Bakanlığı Strateji Merkezinin görüşlerine yer verilmektedir. Çalışmanın sonunda, AB ve 9 ülkenin itfaiye sistemlerinin aktarıldığı 10 adet eke yer verilmektedir.
I. ULUSLARARASI GÖSTERGELER :
Türkiye şehir itfaiye kuruluşlarında, 2000 yılı rakamları ile 420 yangın istasyonu, 2.100 araç, 26.500 itfaiyeci görev yapmakta olup bir yılda ortalama 71.600 yangına ve 15.200 teknik kurtarma olayına müdahale edilmektedir. İtfaiye araçlarının yaş ortalamaları yirminin üzerindedir (Yalın, 2002). Bu oran toplam nüfusta (65.000.000) 1000 kişi başına 0,4 itfaiyeci, kent nüfusunda (40.800.000 kişi) 1000 kişi başına 0,6 itfaiyeci ve 100 kilometrekareye 3,4 itfaiyeci anlamına gelmektedir. Bu sayılar Tablo 1’deki sayılarla karşılaştırıldığında Türkiye’de itfaiye hizmetlerinin karşı karşıya olduğu sayısal personel sorunu net bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
Diğer yandan, dünya ülkelerinde itfaiye harcamalarının kişi başına yıllık tutarı Tablo 2’de verilmektedir. Türkiye için net bir istatistik olmamakla beraber, bu konuda da ülkemizin çok gerilerde olacağını tahmin etmek zor değildir.
Kişi başına itfaiye hizmetleri harcamasında Japonya ve ABD en yüksek harcamaları yapan iki ülke olarak görülmektedir. Avrupa ülkeleri arasında Yunanistan, İspanya ve İtalya en düşük harcamayı yapan ülkelerdir.
Kişi başına itfaiye hizmetleri harcamasında Japonya ve ABD en yüksek harcamaları yapan iki ülke olarak görülmektedir. Avrupa ülkeleri arasında Yunanistan, İspanya ve İtalya en düşük harcamayı yapan ülkelerdir.
İtfaiye hizmetleri için yapılan harcamaların yüksekliği, hizmetlerin etkinliğini de arttırmakta mıdır? Bu soruya cevap verebilmek için uluslararası istatistiklerde rastlanan en yaygın veri doğrudan yangın kayıplarıdır. Her ne kadar yangın kayıpları ülkelerin sanayileşme ve yangın risk gruplarına göre farklılık göstermekteyse de itfaiye harcamaları ile doğrudan yangın kayıplarının karşılaştırılması iyi bir fikir verebilir. Tablo 3 söz konusu iki veri grubunu çeşitli ülkeler için vermektedir. Ayrıca Şekil 1’den de izlenebileceği gibi, itfaiye harcamalarının düşük olduğu ülkelerde yangın kayıpları yüksek olmakta, itfaiye harcamalarının yüksek olduğu ülkelerde ise düşük olmaktadır.
Şekil 1. İtfaiyelerde Teşkilat Maliyeti ve Yangın Maliyeti Karşılaştırılması
Doğal olarak, Türkiye’de itfaiye hizmetlerinin etkin olmamasının tek nedeni olarak maddi ve personel kaynaklarının yetersizliği öne sürülemez. İleride tartışılacak diğer sorunların yanısıra, gönüllü kaynakların kullanılmaması en önemli etkenlerdendir. Tablo 1’de görülen itfaiyeci sayıları, söz konusu ülkelerde profesyonel itfaiyeciler kadar gönüllü itfaiyecileri de kapsamaktadır. İtfaiyecilerin gönüllü ve profesyonel itfaiyeci sayıları arasında dağılımı, her ülkede profesyonel itfaiyeci sayısının çok üzerinde gönüllü itfaiyeci sayısının bulunduğunu göstermektedir ( Tablo 4).
Gelişmiş ülkelerin bu konudaki en temel sorunlarından birisi şehirleşmenin artması, iş ve şehir değiştirme sıklığının yükselmesi, vb. nedenlerle gönüllü itfaiyeciliğe ilginin azalması ve insanların bu tür sosyal sorumluluklarının giderek azalması olarak gösterilmektedir. Türkiye ise sahip olduğu gönüllü potansiyelini kullanamamaktadır. Ayrıca gelişmiş ülkelerde genellikle kırsal bölgelerdeki itfaiye hizmetleri tümüyle gönüllü itfaiye istasyonları tarafından verilmektedir. Türkiye’de ise köylere yönelik hiçbir itfaiye hizmeti bulunmamaktadır. Gönüllü katılım buradaki yangın risklerini azaltmakta çok büyük katkıda bulunabilir.
Çalışmanın bundan sonraki bölümlerinde önce itfaiyenin sorunları temel başlıklar altında sınıflandırılacak, daha sonra da önerilecek olan model için temel ilke ve yaklaşımlara yer verilecektir.
II. GENEL SORUNLAR1:
MERKEZİ İDARE VE YEREL YÖNETİMLER İLİŞKİSİ
Bu başlık altında sorunlar;
-
Ulusal seviyede itfaiye teşkilatlarını temsil edecek bir kamu kurumunun olmaması ve itfaiye hizmetlerinin koordinasyonu açısından yerel yönetimlerle merkezi idare arasında sağlıklı bir ilişki kurulamamış olması;
-
İtfaiye hizmetlerinin geliştirilmesi, standartlarının belirlenmesi, denetimi ve eğitimi ile doğrudan sorumlu olan merkezi bir birimin bulunmaması nedeniyle itfaiye teşkilatları arasında standardizasyon ve kalite farklılıklarının bulunması ve denetimlerinin etkin bir şekilde yapılamaması;
-
İtfaiye hizmetlerinin etkinliği için teşkilatların gerekli ve yeterli donanıma sahip olmaması; itfaiyelerin belediyelerin içinde bulunduğu ekonomik zorluklardan en çok etkilenen bölümlerin başında olması;
-
Kaynakların belediyelerden itfaiyelere aktarılamamış, çeşitlendirilememiş, özel sigortaların işleyişe gerekli şekilde katılamamış, belediyelerin kaynak kullanımları ve itfaiye bütçelerinin denetlenememiş olması;
-
Konut ve işyerlerinin yangın için sigortalanması zorunluluğunun getirilmemiş olması şeklinde özetlenebilir.
-
AFET YÖNETİMİ İLE İŞBİRLİĞİ
Bu başlık altında sorunlar;
-
Yangınlarla mücadele ve afetlerden korunma ile ilgili yasal durumun ortaya konulamamış olması, Türk itfaiyeciliğinin özel bir kanununun bulunmaması, hizmetlerin, yönetmeliklerle yürütülmeye çalışılması, yasa eksiklikleri nedeniyle çağdaş afet ve yangın ile mücadele felsefesine uygun bir hizmet yapısının oluşturulamamış olması;
-
İtfaiyelerin işbirliği yapması gereken acil müdahale grupları (polis, ilkyardım vb.) ile aynı çatı altında müdahalede bulunmasının sağlanamamış olması;
-
24 saat nöbet sistemine göre çalışan itfaiye kuruluşlarının yangın görevlerindeki yetkilerinde hapsolmuş olması, önleme, arama-kurtarma ve ilkyardım hizmetlerinin ise tali görevler olarak kabul edilmesi;
-
İtfaiye teşkilatlarının ülke genelinde acil yardım; arama-kurtarma hizmetleri ve afet yönetimi ile yeterli düzeyde koordinasyon ve işbirliği ortamının bulunmaması ve bu konudaki görev ve sorumluluk alanlarının açık ve net bir şekilde belirlenmemiş olması,
-
İl Afet Kriz masalarında itfaiyenin doğrudan temsil edilememesi olarak belirtilebilir.
-
ÖNLEM VE HALKIN BİLGİLENDİRİLMESİ
Bu başlık altında sorunlar;
-
Yangın öncesi önlem bölümlerinin birkaç büyükşehir belediyesi dışında yaygınlaştırılamamış olması;
-
İl ve ilçelerin yangın ve afet risk haritalarının yapılamamış olması;
-
Yangın önleme ve afetlere hazırlık için standartlaşma ve denetimin sağlanamamış olması;
-
Lise ve dengi okullarda yangınla mücadele, afetlerden korunma ve ilkyardım derslerinin programa alınamamış olması şeklinde özetlenebilir.
-
KOORDİNASYON VE STANDARDİZASYON
Bu başlık altında sorunlar;
-
İtfaiyeler arasında koordinasyonun sağlanamamış olması;
-
Orman, hava, deniz işletmeleri ve diğer kuruluşların yangın ekipleri arasında koordinasyon, işbölümü ve teknik standartlaşmanın sağlanamamış olması;
-
İtfaiye istasyonlarının binalarında ve kullanılan teknik donanımda standart birliğinin sağlanamamış olması;
-
Afet durumunda itfaiye ve diğer müdahale birimleri arasında koordinasyonun, olay komuta sisteminin işleyiş standartlarının belirlenmemiş olması;
-
Kimyevi vb. teknik yangınlarda gerekli teknik müdahale yöntemlerinin standartlarının belirlenememiş olması;
-
İtfaiye hizmetlerinin kırsal alanda örgütlenememiş olması, il ve ilçe bazında koordinasyon, işbirliği, yetki, görev ve sorumlulukların tam olarak tanımlanmamış olması şeklinde özetlenebilir.
GÖNÜLLÜLÜK SİSTEMİ
Bu başlık altında sorunlar;
-
Mevcut yapı itibariyle gönüllü katılımlardan çok az yararlanılması;
-
Gönüllü itfaiyecilik sisteminin kurulamamış olması, eğitim, görev ve sorumluluk alanlarının belirlenememiş olması;
-
Lojistik destekli, küçük bölgelere hizmet veren gönüllü itfaiye sistemine geçilememiş olması;
-
Belediyelerin yetki alanı dışında kalan kırsal kesimin yangın ve afetlerinde gönüllülerin kullanılamaması olarak belirtilebilir.
-
İTFAİYECİ EĞİTİMİ
Bu başlık altında sorunlar;
-
Endüstri Meslek Liselerinde yangınla ilgili bölümlerin bulunmaması;
-
İtfaiye önlisans programlarının yetersiz sayıda olması;
-
Üniversitelerde yangın ve itfaiyecilik ile ilgili bölümlerinin ya da mühendislik bölümlerinde yangın uzmanlık alanlarının bulunmaması;
-
Yangın Araştırma Enstitüsü’nün kurulmamış olması;
-
İtfaiye personelinin devletin yaptığı genel memur sınavlarına tabii tutulmuş olması ve itfaiyeye personel alımında daha uygun ve etkin bir sınav sisteminin oluşturulamamış olması;
-
Rütbe, yükselme ve uzmanlaşmayı esas alacak kademeli eğitim sisteminin kurulamamış olması;
-
Uzmanlık eğitimi ve sürekli mesleki eğitimi verecek bir ulusal itfaiye akademisinin bulunmaması şeklinde sıralanabilir.
PERSONEL YÖNETİMİ
Bu başlık altında sorunlar;
-
İtfaiyeciliğin meslek sınıfı haline getirilememiş olması ve itfaiye personeline öğretmen ve polis gibi kapsam dışı özel statü sağlanamamış olması;
-
İtfaiye personelinin statüsünün net olarak ortaya konulamamış olması, mali ve sosyal sorunlarının çözümlenememiş olması;
-
Personel sayısının yeterli olmaması;
-
Özlük haklarından ve eğitim yetersizliğinden kaynaklanan yetişmiş ve kaliteli personel istihdamının sağlanamaması olarak özetlenebilir.
Yukarıda yedi başlık altında özetlenen sorunlar Türk itfaiye sisteminin yaşamakta olduğu genel sorunların önemini gözler önüne sermektedir.
III. İLKELER
Bu bölümde, itfaiye teşkilatının yeniden yapılandırılması için yeni bir model oluşturulurken dikkate alınması gereken temel ilkeler ortaya konulmaktadır. Bu temel ilkelerin belirlenmesinde itfaiye teşkilatı açısından dünyadaki tüm önemli ülkelerin deneyimlerinden yararlanılmıştır.
1. İlke: İtfaiye genel olarak yerel yönetimin bir hizmet birimidir. Çeşitli ülkelerde merkezi idare bu hizmetlerin sürdürülmesinde değişik görevler yüklenmektedirler.
Türkiye’de itfaiye hizmetleri yerel yönetimlerin sorumluluğu altındadır. Bu model çalışması, bu sistemde bir değişikliği amaçlamamakta, hizmetlerin daha etkin hale getirilebilmesi için merkezi idare-yerel yönetim ilişkisini tartışmayı amaçlamaktadır.
Dünya örnekleri incelendiğinde, Almanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, İsviçre, Belçika gibi Avrupa ülkeleri, ABD, Japonya, Avusturalya ve Yeni Zellanda gibi ülkelerin tümünde itfaiye hizmetleri yerel yönetimler tarafından yerine getirilmektedir. Bu konuda rastlanılan en önemli istisna tüm itfaiye hizmetlerinin merkezi idare tarafından sürdürüldüğü İtalya ve Yunanistan’dır.
İtfaiye hizmetlerinin sürdürülmesinde merkezi idare ve yerel yönetimler arasındaki işbölümü ve koordinasyon üç temel model çerçevesinde ele alınabilir (Jonkman, 2002; Ünlü, 2002; İlki, 2002; Schnüriger, 2002):
-
Merkezi olmayan model: Hollanda, İspanya, Birleşik Krallık. Bu ülkelerde yerel yönetimler bölgelerinde tek sorumludurlar, bölgeler veya eyaletler özerktirler, merkezi hükümetin operasyonel hiç bir görevi bulunmamaktadır.
-
Merkezi idarenin bazı özel işlevlerinin olduğu merkezi olmayan model: Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İsveç, İsviçre, ABD, Japonya, Avusturalya, Yeni Zellanda. Bu ülkelerde yerel yönetimler itfaiye hizmetlerinden sorumludurlar. Merkezi idare, bölgeler veya eyaletlerde belirlenmiş bazı hizmetleri ve koordinasyon görevlerini yerine getirirler.
-
Merkezi model: İtalya, Yunanistan. Bu ülkelerde merkezi ulusal itfaiye servisi tüm itfaiye hizmetlerini ve koordinasyonu yerine getirmektedir.
2. İlke: İtfaiye hizmetlerinin yerel yönetim ve merkezi idare arasındaki dağılımı her ülkenin siyasi ve kültürel özelliklerine bağlıdır.
Her ülkede izlenen itfaiye idare modeli o ülkenin kültürel, siyasi, coğrafi yapılarının üzerine kurulmuş, onların etkileri ile ortaya çıkmış modellerdir (Jonkman, 2002; Coleman ve Granito, 1988). Bu temellerden koparılarak her hangi bir ülkenin modelinin transferi ya da kopyalanması düşünülemez. Burada amaç itfaiye teşkilatının etkin çalışmasını sağlayabilecek ve Türk idari sistemine uygun bir modelin ortaya konulmasıdır. Uluslararası deneyimlerin incelenmesinin amacı, ülkelerin kültürel ve siyasi yapıları ile itfaiye sistemleri arasındaki ilişkiyi değerlendirebilmek ve bu deneyimlerden yararlanabilmektir.
İncelenen ülkelerin gösterdiği en önemli olgu, federal sistemin geçerli olduğu ülkelerde, yerel yönetimlerin itfaiye hizmetlerinin sürdürülmesinde daha etkili olduklarıdır (örneğin Hollanda, Almanya, Belçika, İsviçre). Diğer yandan, federal sistemin olmadığı ülkelerde merkezi hükümetlerin koordinasyon ve denetim işlevleri daha ağır basmakta ya da bu görevler tümüyle merkezi hükümet tarafından yürütülmektedir (Fransa, İtalya).
Federal sistemin var olmasına rağmen, merkez idarenin etkin olduğu ülkelerde (örneğin ABD, Japonya, Avusturalya) tüm itfaiye hizmetleri federal devletler ya da eyaletler tarafından sürdürülmekle beraber, merkezi hükümete bağlı itfaiye (ve afet yönetim) ajansları ve kurumları önemli görevler sürdürmektedirler.
Türkiye, geleneksel olarak merkezi idarenin tüm idari sistemin omurgasını oluşturduğu bir sisteme sahiptir (Gözübüyük, 2001 ; İçişleri Bakanlığı, 2001). Buna rağmen merkezi idarenin içinde itfaiye hizmetleri ile ilgili bir birim bulunmamaktadır. Yerel yönetimler (mahalli idareler) ile ilgili yeni kanun tasarısına göre (Mahalli İdareler, 2001) mahalli idarelerce yürütülen hizmetlerin mevzuata, belirlenen genel politikalara ve standartlara uygunluğunu denetlemek, mahalli idarelere rehberlik etmek, teknik ve mali yardımlarda bulunmak, eğitim desteği vermek görevleri merkezi idareye aittir. Bakanlıklar, mahalli idarelerin kendi sorumluluk alanlarına giren hizmetlerinin ulusal ve bölgesel düzeyde koordinasyonunu sağlar. İl ve ilçelerde koordinasyon ise vali ve kaymakamlar vasıtasıyla sağlanır.
Mahalli idareler tarafından yerine getirilecek hizmetler ve görevler:
a) Mahalli idareler kanununda ve ilgili kanunlarda belirtilen esas ve sınırlamalar çerçevesinde; eğitim, sağlık, sosyal yardım, gençlik ve spor, kültür, sanat, turizm, tarım, orman, ağaçlandırma, çevre, bayındırlık, imar, ulaştırma, zabıta hizmetleri, itfaiye hizmetleri, sanayi ve ticaret alanlarında mahalli ve müşterek nitelikli hizmetler ve
b) Asli görev ve hizmetlerinin yanı sıra, kanunların yasaklamadığı veya özel olarak başka idarelere vermediği mahalli ve müşterek nitelikli ihtiyaçları karşılamak üzere genel karar organlarının uygun göreceği her türlü faaliyet ve hizmetlerdir.
Diğer yandan,
a) Mahalli idarelerin iş ve işlemlerinin idarenin bütünlüğü ilkesine, mevzuata, kalkınma planlarının ilke ve hedeflerine ve merkezi idarece belirlenecek politika ve standartlara uygunluğu, ilgili kanunlara göre merkezi idarece denetlenir,
b) Mahalli idarelere, hizmet kapasitelerini artırmak ve bölgeler arasında dengeli kalkınmaya yardımcı olmak üzere, merkezi idare gelirlerinden, ilgili kanunlarında belirtilen esas ve usuller çerçevesinde merkezi idare tarafından mali yardımda bulunulur,
c) Mahalli idareler, kendi görev ve sorumluluk alanlarına giren hizmetleri idarenin bütünlüğü ilkesine, mevzuata, kalkınma planlarının ilke ve hedeflerine ve merkezi idare tarafından belirlenecek politika ve standartlara uygun olarak yürütür.
Özetle, ilgili kanunlarda yerel yönetimlerin görevlerini belirlemek, bunları denetlemek, politika ve standartlar geliştirmek, eğitim ve mali destek sağlamak merkezi idarelerin görevleri arasındadır. Türkiye’de yerel yönetimlerle ilgili reformlar öngörülmekle beraber henüz sistem merkezi idarenin yukarıda sayılan işlevleri yüklendiği ve vesayet yetkisinin olduğu bir sisteme göre işlemektedir. Bu nedenlerle, itfaiye hizmetlerinin sürdürülmesi için ortaya konulacak model çalışmasında Türk idari sisteminin sahip olduğu bu özellikler dikkate alınacaktır.
3. İlke: Avrupa’da merkezi itfaiye idaresi sivil savunmanın içinden alınıp afet yönetimine taşınmaktadır.
Kıta Avrupası’nda afetlere ve yangınlara müdahalenin merkezi idare içindeki yeri geleneksel olarak sivil savunma örgütlenmesi içinde bulunmaktadır. Türkiye’de de durum böyledir. Esas olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası soğuk savaş döneminin gerekleri üzerine kurulmuş olan bu çatı, 1990’lardan sonra Avrupa ülkelerinde tartışmaya açılmıştır. Bugün bir çok Avrupa ülkesinde en temel tehlikelerin ekolojik-nükleer enerjiye dayalı afetlerden, bireysel ve örgütlü terörizm faaliyetlerinden ve doğal afetlerden kaynaklanması, bu tartışmanın odak noktasını oluşturmaktadır. Bu uluslararası gelişmeler afet durumu ya da acil durumlara yönelik afet yönetim modellerinin savaşa göre örgütlenmiş sivil savunma örgütlerinin dışına taşınmasını beraberinde getirmektedir (Conseil Federal, 2001; FNSPF, 2001).
En önemli tehlikelerin afet ve diğer acil durumlardan kaynaklanması, bu olayların ortaya çıkma olasılıklarının çok yüksek ve ön uyarı sürelerinin oldukça kısa olması, savaş durumu için öngörülmüş bazı geleneksel müdahale araçlarının etkinliğini azaltmaktadır. Buna karşılık, yerel-bölgesel boyutta işbirliklerinin güçlendirildiği ve afet yönetimi sistemine dahil tüm müdahale birimlerinin işbirliğine dayalı olarak geliştirildiği örgütlenme modelleri ağırlık kazanmıştır (Jonkman, 2002). Bu şekilde, acil durum yönetimi ve müdahale sistemine bir sinerji ve hız kazandırılması amaçlanmaktadır.
Kıta Avrupası dışında kalan ülkelerde sivil savunma olgusuna rastlanmamaktadır ve esas olarak itfaiye idaresi, afet yönetim sistemi içinde yer almaktadır. Örneğin ABD’de Başkana bağlı çalışan Federal Acil Durum Yönetim Kurumu (FEMA) içinde yer alan İtfaiye İdaresi; Japonya’da İçişleri Bakanlığında yer alan Yangın ve Afet Yönetim Kurumu; Avusturalya’da (Batı) Acil Durum Hizmetleri Bakanlığı’na bağlı Yangın ve Acil Durum Hizmetleri Kurulu; Yeni Zellanda’da İçişleri Bakanlığı’na bağlı Yangın Hizmetleri Komisyonu bulunmaktadır (Ekler 7-10).
Avrupa ülkelerinden Hollanda, sivil savunma olgusu dışında, itfaiye ve kriz yönetimi temelinde bir örgütlenmeyi tamamlamış bir ülkedir. Bu ülkede de İçişleri Bakanlığı’na bağlı, esas olarak politika üretmeye yönelik bir İtfaiye ve Kriz Yönetimi bulunmaktadır (Ek-4 ve Lieben, 2002). İsviçre bu dönüşüm projesini tamamlamış olan bir ülkedir ve 2003 yılında afet yönetimi modelini sivil savunma sisteminden ayırmış olacaktır (Ek-2 ve Schnüriger, 2002). Fransa’da Fransız İtfaiyeleri Federasyonu üç yıl önce sivil savunma ve sivil güvenlik ünitelerinin (itfaiye) birleştirilerek oluşturulan genel müdürlüğün başbakanlığa bağlanarak koordinasyonun etkinleştirilmesini önermektedir (Ek-5). Belçika’da ise İçişleri Bakanlığı itfaiye sistemini sivil savunma sistemi dışına taşımak için çalışmalar başlatmışlardır (Hayez, 2002).
Türkiye için yapılacak model çalışması, Kıta Avrupası ülkelerinde ortaya çıkan bu güncel gelişmeleri dikkate alarak, itfaiyenin afet yönetim modeli içinde yer alan bir yeniden yapılanma süreci geçirmesini ön planda tutmaktadır.
4. İlke: İtfaiye, afet kriz masalarında doğrudan temsil edilmektedir.
İncelenen ülkelerin hiç birinde itfaiye, afet ya da acil durum kriz merkezlerinin dışında değildir. Tam aksine, afet kriz merkezleri ve itfaiyeler ayrı idari yapılar içinde hizmetlerini sürdürseler bile, itfaiye afet kriz masasının doğal bir üyesidir (Ekler 1-10).
İncelenen ülkelerde polis, ilkyardım, itfaiye, altyapı hizmetleri, teknik arama-kurtarma ve barınma hizmetlerinin bir arada koordineli olarak yerine getirilmesi acil duruma müdahalenin temel ilkesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü afet kriz merkezleri ya da masaları, özellikle afet anında doğrudan acil duruma müdahale için gerekli olan tüm birimlerin temsilcilerinden oluşmaktadır. Bu birim temsilcileri arasında olay yerinde işbölümü, koordinasyon, emir komuta sistemi vb. gibi konular daha önceden belirlenmiş ve tatbikatlar ile güçlendirilmiş olmaktadır. Afet yönetimi ile ilgili kurumun en önemli görevi bu tür hazırlıkları yapmaktır.
Türkiye’de il kriz masaları en temel acil durum müdahale birimleri olarak organize edilmişlerdir. Bu kriz masalarında itfaiye hizmetlerinin bir temsilcisi bulunmamakta, bu hizmet birimi ile kurulacak ilişkinin, kriz masasında yer alan belediye başkanı aracılığıyla dolaylı olarak sürdürülmesi düşünülmektedir. Halbuki ülke deneyimleri ve konu ile ilgili literatürden görüleceği gibi kriz masasının temel özelliği doğrudan temsil ile ara aşamaları ortadan kaldırmak, müdahalede hız ve koordinasyonu arttırmaktır (Laura, 1996; Gigliotti, 1991; Limmer, 2000; Wilder, 1997; Erickson, 1999; Levitt, 1997; Cook, 1998).
Kriz masaları, idari yapıda farklı birimlerde yer alan ilkyardım, polis, itfaiye gibi müdahale hizmetlerinin bağlı oldukları birimler devre dışı bırakılarak tümüyle ilgili ilin valisinin emrine girmelerini gerektiren bir organizasyondur. Burada belediyenin ilgili hizmetleri de, belediye başkanının yanısıra, hizmeti doğrudan yerine getiren daire başkanlığı ya da müdürlük tarafından temsil edilmeli ve il kriz masasının başkanı olan valinin yönetiminde afete müdahaleye doğrudan katılmalıdırlar.
5. İlke: İtfaiye hizmetleri yangın söndürmekle sınırlandırılmamakta ve itfaiye en genel anlamda ilk acil müdahale birimini oluşturmaktadır.
Türkiye’deki itfaye hizmetlerinin tanımının yer aldığı bir yönetmelik ve bir de standart bulunmaktadır (Sivil Savunma G.M. 23 Ağustos 1985 gün ve 18851 sayılı yönetmelikle ve 22327 değişiklik ve T.S.E. 12206 sayı ve Nisan 1997 tarihli TSE standardı). Bu çalışmalara göre itfaiyenin görevi yangınlara, su baskınlarına müdahale etmek, afetler sonrasında enkaz kaldırma, can ve mal kurtarma çalışmalarına katılmak, yangın önlemlerini aldırmak, tehlikeli maddelere müdahale etmek, ilk yardım hizmetlerini yürütmek olarak belirtilmektedir.
İncelenen ülkelerde itfaiye teşkilatları farklı coğrafi özeliklere sahip olan şehirlerde farklı türde işlevler yüklenmektedirler. Örneğin deniz kıyısında bulunan şehirlerde deniz-arama kurtama ve dalgıçlık (Lieben, 2002); kimyasal tehlikelerin bulunduğu bölgelerde tehlikeli madde müdahale ekipleri (Hayez, 2002), dağlık bölgelerde dağ arama-kurtarma ekipleri ve tırmanma grupları (Schnüriger, 2002) itfaiye içinde uzmanlık alanları olarak bulunmakta ve eğitimleri ilgili yönde uzmanlık kazanılacak şekilde yapılmaktadır.
Türkiye’de deniz, orman, vd. yangınlara farklı organizasyonlar tarafından müdahale edilmektedir. Diğer yandan itfaiyenin verdiği hizmetlerin değişik uzmanlık alanlarına yayılabilmesi için gerekli eğitim ve mevzuat koşulları oluşturulmamıştır. Özellikle, diğer ülke örneklerinden görüldüğü gibi, arama-kurtarma ve ilkyardım konuları yangına müdahale kadar iftaiye için gerekli olan uzmanlaşma alanlarıdır. İtfaiyenin arama-kurtarma ve ilkyardım fonksiyonları ile donanmış olması, bu fonksiyonların başkaca müdahale birimleri tarafından yerine getirilmemesi anlamına gelmez. Tümüyle aktif deprem bölgesinde bulunan Türkiye’nin arama kurtarma ve ilkyardım fonksiyonlarını yerine getirecek bir çok birime ihtiyacı olduğu açıktır (Ordu, sivil savunma, özel kurumlar, gönüllü kuruluşlar, mahalle acil durum müdahale ekipleri vb). Ancak, diğer birimlerin yanısıra, 24 saat acil müdahaleye hazır bulunan itfaiye hizmetlerinin arama- kurtarma ve ilkyardım hizmetlerini karşılayabilecek şekilde donatılmış ve eğitilmiş olması da kaçınılmazdır.
Uluslararası çalışmalara göre, 24 saat çalışan bir müdahale birimi olan itfaiyenin yangın söndürme dışında kalan hizmetlerde etkin olarak kullanılmaması müdahale süresinin uzaması, maliyetlerin yükselmesi ve kayıpların artması gibi sonuçlar yaratmaktadır (Wallace, 1998; Limmer, 2000; Goodson ve Marsha, 1998; Dickinson, 1999; Hogan, 2000; Edwards, 2000; Coleman ve Granito, 1988; Carter ve Rausch, 1999; Sachs, 1999).
Eylül 2001 tarihinde, Marmara ve Boğazlar Belediyeler Birliği ile Hollanda Belediyeler Birliği tarafından düzenlenen uluslararası toplantıda “Etkin Afet Yönetimi” için yapılması gerekenlerin özetlendiği sonuç bildirgesinde, afetle ilgili tüm kurumların tek çatı altında birleştirilmesi, il afet yönetimi sistemine belediye, sivil örgütler, gönüllü kuruluşlar ve üniversitelerin de dahil edilmesi, afet yönetiminde etkinliğin arttırılabilmesi için itfaiye teşkilatlarının sorumlu kurumlar haline getirilerek bu kurumların personel, bilgi, araç gereç ve yetki ile donatılmasının gereği vurgulanmıştır (MBBB, 2001).
6. İlke: Gönüllü itfaiyeciler dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde itfaiye hizmetlerinin en temel insan kaynağını teşkil etmektedir.
İtfaiyenin hizmetleri yerine getirmesinde ve bu hizmetleri şehir ve kırsal bölgelerde gerçekleştirmesinde en çok başvurulan insan kaynağı gönüllülerdir. Türkiye’de gönüllü itfaiyecilik sistemi bulunmamaktadır. Özellikle kırsal yerlerde mutlak olarak başvurulan gönüllü kaynaklarının geliştirilmesi ve sisteme entegre edilmesi kaçınılmazdır (Perkins ve Benoit, 1996; Coleman ve Granito, 1988; Chatterton ve Chatterton, 1994).
Avrupa ülkeleri gönüllülük sisteminin uygulanması açısından 3 temel grup altında incelenebilir (Schmauch, 2000)2:
-
Hizmetin profesyonel olarak sürdürüldüğü ülkeler;
-
Hizmetin sürdürülmesinde çok sıkı kurallara dayalı gönüllülük sisteminden yararlanılan ülkeler;
-
Hizmetlerin sürdürülmesinde serbest gönüllülük sisteminin uygulandığı ülkeler.
Birinci grupta Birleşik Krallık, Norveç, İsveç, İrlanda gibi Kıta Avrupası dışı ülkeler ve kuzey ülkeleri bulunmaktadır. Bu ülkelerde itfaiye hizmetleri esas olarak profesyonel gruplarca sürdürülmekte ve çok düşük sayıda gönüllü itfaiyeciye rastlanmaktadır (Tablo 4).
İkinci grupta çok sıkı kurallara dayalı gönüllü sistemi hakimdir. Bu ülkelerin arasında İsviçre, Almanya, Avusturya, Lüksemburg, Hollanda, Belçika ve İzlanda bulunmaktadır. Uygulanan kurallar arasında gönüllülerin özellikleri, seçilmesi, müdahale süreleri, kullandıkları ekipmanlar, müdahale yöntemleri ve eğitimlerinin belirlenmiş ve sıkı kurallara bağlanmış olması sayılabilir. Buradaki temel prensip gönüllü ya da profesyonel gruplar tarafından verilen hizmetlerin arasında bir kalite farkı olmamasıdır. Sadece gönüllülerden oluşan bir istasyonda müdahale sayısı belirli bir sayının üzerine çıktığında, söz konusu istasyonun karma (profesyonel ve gönüllü) istasyon haline getirilmesi de izlenen kurallardan en önemlisidir.
Bu sisteme Avrupa dışı ülkelerden olan ABD, Japonya, Avusturalya ve Yeni Zellanda katılabilir. Örneğin ABD’de Ulusal Gönüllü İtfaiyeciler Konseyi (National Volunteer Firebrigades Council) gönüllü itfaiyeci standartlarının oluşturulmasında İftaiye İdaresi (US Fire Administration) ile birlikte hareket eder. Avusturalya’da profesyonel itfaiye hizmetlerini düzenleyen 50 yasa maddesi varken, gönüllü itfaiye sistemini düzenleyen 60 yasa maddesi vardır (Ekler 7-10).
Hizmetlerin sürdürülmesinde serbest gönüllük sisteminin uygulandığı ülkelerin arasında Fransa, Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İspanya gelmektedir. Tümüyle Akdeniz ülkelerinden oluşan bu grupta gönüllük sisteminin uygulanmasında kurallar esnek , belediyelere göre değişken ve isteğe bağlı bir durum göstermekte ve bu nedenle müdahale süresi ve hizmet kalitesi anlamında bir bütünlük sağlanamamaktadır (Schmauch, 2000).
Uygulanan kurallara ve mevzuata göre yapılan sınıflandırmanın yanısıra, dünya örneklerinden yola çıkılarak profesyonel ve gönüllü itfaiyecilerin bir arada çalışmalarından doğan çeşitli bileşimlere göre bir sınıflandırma yapılması da mümkündür (Perkins ve Benoit, 1996; AFEM, 1995) : Bu sınıflandırma tümüyle profesyonel, karma ve tümüyle gönüllü istasyonlar olarak üç başlıkta yapılmaktadır:
1) Tümüyle profesyonellerden oluşan istasyonlar: Bunlar genellikle büyük şehirlerde ve
risklerin yüksek olduğu bölgelerde kurulmuşlardır.
2) Karma istasyonlar:
-
Profesyonel ağırlıklı istasyonlar: Bu istasyonlarda hizmetler genellikle profesyoneller tarafından sürdürülmektedir. Bazı çok özel işler için gönüllüler kullanılmaktadır. Örneğin sosyal faaliyetlerin düzenlenmesi, maddi kaynak temini, şöförlük, güvenlik gibi.
-
Profesyonel/profesyonellerce yetiştirilmiş gönüllülerin bulunduğu karma istasyonlar: Bu istasyonlarda genellikle gönüllüler profesyonellerce eğitilir ve müdahaleye katılırlar. Bu istasyonlarda, genellikle, profesyonel iftaiyeci kadrosu boşaldığı zaman yeni itfaiyeciler yetiştirilmiş gönüllülerden seçilir.
-
Eşit ağırlıklı profesyonel /gönüllü itfaiyeci bileşiminin olduğu istasyonlar:
-
Çalışma saatlerine göre bileşimin yapıldığı: Bu istasyonlarda esas olarak görev dağılımı aynı işlevlerin gece-gündüz; hafta sonu-hafta içi olarak paylaşımı söz konusu olmaktadır.
-
İşlevlere göre bileşimin yapıldığı: Bu istasyonlarda aynı saatlerde çalışılır. Profesyoneller sürekli nöbettedir. Gönüllüler çağrı üzerine müdahaleye dahil olurlar ve hidrant olmayan bölgelere su tankı taşıyan araçları sürme, yangın alanı güvenliğini sağlama gibi görevlerden profesyonel itfaiyecilerin yaptıkları tüm işlere kadar uzanan bir yelpaze içinde çalışırlar. Bu istasyonlarda olay komuta sistemi profesyoneller tarafından yürütülür.
-
Gönüllülerin ağırlıklı olduğu istasyonlar: Gönüllü sayısı profesyonel sayısından daha fazladır. Daha çok şehirleri çevreleyen şehir dışı alanlarda bulunan itfaiye istasyonlarıdır. Belirli sayıda profesyonel itfaiyeci vardır. Bunlar ilk müdahaleyi yaparlar, gönüllü itfaiyeciler çağrı üzerine bulundukları yerlerden gelerek müdahaleye katılırlar. Bu istasyonlar genellikle yerel yönetimlerden profesyonel kadro tahsisi için katkı almaktadırlar. Olay komuta sisteminin başında olabilecek kadar eğitimli ve tecrübeli gönüllülerin olduğu istasyonlardır.
-
Profesyonel itfaiye müdürünün olduğu gönüllü istasyonlar: Bu istasyonlar genellikle ilgili yerel birimlerden profesyonel kadro tahsisi için kaynak kullanırlar. Olay komuta sistemi profesyonel itfaiyeciler tarafından sürdürülür.
3) Tümüyle gönüllülerden oluşan istasyonlar: Bunlar genellikle kırsal alanlarda kurulmuş
olan istasyonlardır. Tüm yangın, arama-kurtarma ve ilkyardım hizmetleri gönüllüler
tarafından sürdürülür. Genellikle kendi fonlarını kendileri yaratırlar. Bu fonlar gerekli
giysilerin, teknik donanımın alınması ve istasyon inşaatının yapılması gibi konularda
kullanılmaktadırlar.
Türkiye’de gönüllü itfaiyecilik çok yeni olarak uygulanmaya başlanmıştır. Esas olarak 1999 Kocaeli depreminden sonra gündeme gelmiştir. Bugün sadece bir kaç ilde gönüllü itfaiyecilik uygulaması bulunmaktadır ve depremde etkin olarak çalışan bazı gönüllülerin önderliğinde Gönüllü İtfaiyeciler Birliği kurulmuştur. Ancak gönüllü itfaiye teşkilatlarının çalışmaları ile ilgili henüz bir yönetmelik ya da standart mevcut değildir. Bu sistemin sağlıklı olarak uygulamaya geçirilebilmesi için eğitim, sağlık ve donanım gibi konularda ortak standartlar gereklidir. Bu standartların dışında istasyonun profesyonel gönüllü arasındaki bileşiminin nasıl olacağı gibi konular bölgelerin özelliklerine göre itfaiye ve yerel yönetimler tarafından kararlaştırılabilir.
7. İlke: İtfaiyecilik eğitimi tüm dünyada salt meslek içi eğitim olmaktan çıkmakta, profesyonel itfaiyecilik eğitimi, diğer mesleğe yönelik eğitimler gibi, ilgili okul ve yüksek okullarda verilmektedir.
İtfaiyecilik mesleği, yangın söndürmek amacıyla kullanmaya başlanan basit bir su tulumbasından, bugün önemli teknolojilerin kullanıldığı bir meslek haline gelmiştir. Bu gelişmede teknolojik gelişmeler kadar nüfusun şehirlerde yoğunlaşması, yoğun nüfusun yaşadığı şehirlerde aynı zamanda sanayileşmenin gelişmesi, kimyasal patlamalar, çevresel sorunlar ve diğer tehlikeli maddelerden kaynaklanan yangınların artmaya başlaması rol oynamaktadır.
Bu gelişmeler itfaiyecilik mesleğinin gerektirdiği resmi eğitim düzeyini yükseltmiştir.
İtfaiyecilik eğitimi salt hizmet içi eğitim olmaktan çıkmış, itfaiyeler giderek yüksek öğretim derecesi almış kişileri istihdam etmeye yönelmiştir. Ayrıca, müdahale süresinin kısaltılması ve müdahalenin etkinleştirilmesi, yönetim bilişim sistemlerinin, toplam kalite yönetimi uygulamalarının kullanıldığı, risk ve belirsizlik altında karar verme, liderlik ve kamu yönetimine kadar varan ve bugün modern işletme-yönetim biliminin kapsamında bulunan bütün eğitim konularından da yararlanılması gereği duyulmaya başlanmıştır.
Yaparak öğrenilen ve tecrübeye dayalı bir nitelik artırma süreci önemli ise de, günümüzde itfaiye hizmetleri için gerekli olan mühendislik ve yönetim formasyonlarının bu şekilde kazanılamayacağı açıktır. Bu dönüşüm, lonca sistemine dayalı eğitimden okul eğitimine dayalı meslek kazanma sürecinin yaşandığı her alanda olduğu gibi, itfaiye için de geçerlidir. İtfaiyecilik, meslek içi eğitim ve yaparak öğrenme yöntemi ile etkinleştirilemeyecek kadar bilgi-teknoloji yoğun haline gelmiştir. Yukarıda sayılan çok amaçlı itfaiye ekiplerinin kurulması da (arama-kurtarma-ilkyardım vb.) ancak resmi okul eğitiminin arttırılması ile mümkün olabilir.
Günümüzde, sanayileşmiş ülkeler arasında sadece yaparak öğrenmeye dayalı ve meslek içi eğitimin ön planda olduğu itfaiye eğitimi terk edilmiştir. Ancak itfaiyeci eğitimi bir çok ülkede çeşitli açılardan farklılıklar göstermektedir:
ABD’de her kademede itfaiyeci eğitimi, itfaiyecilik eğitimi veren üniversite ve kolejlerde yapılmaktadır. Resmi eğitim sistemi içinde bulunan itfaiyecilik eğitimi ABD’de diğer meslek alanlarında yaygın olduğu şekilde, bağımsız meslek örgütleri tarafından akredite edilmektedir (NFPA, 1992). İtfaiyelerde sadece ilgili okullardan mezun olanlar çalışmaktadır. 2001 yılında gerçekleştirilen ‘İtfaiye ve Acil Hizmetler Yüksek Eğitim Konferansı’ sonucunda itfaiye yöneticisi için itfaiyecilik eğitimi üzerine kamu yönetimi yüksek lisans derecesi istenmesine karar verilmiştir (NFA, 2001; Ek-7). ABD İtfaiye İdaresi’ (USFA) ne bağlı İtfaiye Adakemisi (NFA) de meslek içi ilerleme ve sürekli gelişmeye yönelik programlar düzenlemekte, yayın ve araştırmaları teşvik etmekte, itfaiyecilik okullarının programlarının gelişmesi için gerekli koordinasyon ve iletişim altyapısını geliştirmektedir.
Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmında teknik eğitim ve yüksek eğitim derecelerinden itfaiyeye giriş açıktır. Mesleğin çeşitli kademelerine giriş için gerekli okul-yüksek okul eğitim derecesi farklılık göstermektedir. Örneğin Hollanda’da itfaiye şefi olabilmek için acil durum ve kriz yönetimi yüksek lisans derecesi sahibi olma koşulu getirilmiştir ve bu derece ilgili üniversitelerden alınmaktadır (Şekil 2). Dolayısıyla Hollanda ve ABD itfaiye şefliğinin sadece itfaiyecilik eğitimine değil aynı zamanda; kriz yönetimi, kamu yönetimi, liderlik, karar verme bilgilerinin verildiği bir yüksek lisans derecesine gereksinim gösterdiğini kabul etmişlerdir.
Bunun dışındaki ülkelerde doğrudan giriş, amir kademeleri için 4 yıllık üniversite derecesidir. Hollanda’da üniversite derecesi herhangi bir daldan alınmış olabilirken, diğer ülkelerde mühendislik diploması gerekli görülmekte, Almanya ve Avusturya’da paramedikal (4 yıllık sağlık uzmanlığı) eğitimler de kabul edilmektedir. Bu derecelere sahip olanlar amir kademelerine giriş için başvurabilmektedirler.
-
K aynak: Lieben, 2002; FEU, 2001.
|
Şekil 2 . Hollanda’da İtfaiyeye Doğrudan Giriş İçin Gerekli Eğitim Düzeyi
Ancak hemen her ülkede bu 4 yıllık derecenin üzerine, genellikle merkezi ya da bölgesel itfaiye akademileri tarafından verilen 1 yıla kadar çıkan denklik ve uyum eğitimi verildiği görülmektedir (Ekler 3-5 ve Ionnidis, 2002). Bu tür doğrudan giriş ile denklik ve uyum eğitimleri orta kademe itfaiye amirleri için de bulunmaktadır.
İtfaiye akademilerinde verilen eğitimler, özel ve uzmanlık derslerini gerektirdiğinden merkezi bir eğitim biriminde verilmektedirler. İtfaiye eri eğitimi esas itibariyle uygulamaya yönelik ve kitle eğitimi niteliği gösterdiği için genel olarak istasyonlarda ya da bölgesel eğitim merkezlerinde verilmektedir (Jonkman, 2002).
Japonya’da ulusal ve eyaletler düzeyinde kurulmuş yangın okulları vardır. Ulusal Yangın Okulu’nda ulusal ve eyalet bazında itfaiye yetkililerine, resmi ve gönüllü itfaiye görevlilerine üst düzeyde eğitim sağlanır, resmi eğitim sistemi içindeki yangın okullarına ve bu konularda eğitim veren diğer okullara teknik destek sağlanır. Eyalet düzeyindeki yangın okulları ise tüm itfaiye personeline verilen temel eğitim, tüm resmi ve gönüllülere özel alanlarda verilen ileri eğitim, üst düzey itfaiyecilere verilen sürekli eğitimler konularında yoğunlaşmaktadırlar. Japonya’da itfaiye eğitimi veren çok sayıda üniversite ve yüksek okul bulunmaktadır (Ek-8).
Türkiye’de itfaiye eğitim sistemi bir kaç sene öncesine kadar tümüyle meslek içi eğitim ve yaparak öğrenme sistemine dayanmaktaydı. Bugün her ne kadar 3 adet ön lisans eğitimi veren İtfaiyecilik Meslek Yüksek Okulu varsa da, bu okullardan mezun olanların itfaiye istasyonlarında istihdamı ve mesleğe doğrudan giriş kademesi belirlenmemiştir.
8. İlke: Türkiye’nin idari sistemi merkezi yapılanma esasına dayalıdır. Merkezi idari yapı içinde itfaiye hizmetlerinin güçlendirileceği bir organa gerek vardır.
İtfaiyenin yeniden yapılanması konusunda ilgili kurumlar ve bilimsel kuruluşlar tarafından yapılmış bir çok değerli çalışma mevcuttur. Ancak bu çalışmalarda ortaya konulan çözüm önerileri, birçok nedenin yanısıra, önerilen değişiklikleri gerçekleştirecek ve yeni çözümler üretecek merkezi bir itfaiye idaresinin bulunmamasından dolayı hayata geçirilememiştir. Bu nedenle, bu çalışmada nelerin ve nasıl yapılması gerektiğinin tartışılmasından çok, bu değişiklikleri yapabilecek bir idari yapılanma modelinin nasıl olması gerektiği konusu ön planda tutulmuştur.
Bu bölümde incelendiği gibi, federal sisteme göre örgütlenmiş ülkelerin bir çoğunda ve merkezi idarenin güçlü olduğu ülkelerin hemen tümünde merkezde çeşitli görevler yüklenen bir itfaiye idaresi bulunmaktadır. Türkiye’nin idari sisteminin tümüyle merkezi bir idarenin omurgası üzerine kurulmuş olmasına rağmen böyle bir merkezi itfaiye idaresinin olmaması bugün itfaiye hizmetlerinde ortaya çıkan sorunların en temel nedenidir.
Bu çalışmada ortaya konulacak model Türk itfaiye teşkilatının tüm sorunlarını çözmek amacında değildir. Esas olarak dünya örnekleri, 25-27 Eylül 2001 tarihinde proje çerçevesinde İstanbul’da yapılan “Uluslararası Deneyimler Işığında Türk İtfaiye Teşkilatının Yeniden Yapılandırılması” (Yentürk, vd. 2002) toplantısı çerçevesinde sunulan bildiriler ve yapılan tartışmalar ile gerçekleştirilen derinlemesine görüşmeler dikkate alınarak, yukarıda sayılan ilkeler çerçevesinde bir model önerisi yapılması amaçlanmaktadır. Bu nedenle çalışmaya, yukarıda sayılan sorunlar ve uluslararası deneyimlere dayandırılan prensipler çerçevesinde merkezi idare içinde yer alacak bir itfaiye idaresinin işlevlerinin neler olması gerektiği tartışılarak devam edilmektedir.
IV. İŞLEVLER
Türk itfaiye sisteminin sorunları ve diğer ülkelerin deneyimlerinden yola çıkarak itfaiye hizmetlerinde ortaya çıkan gelişmeler dikkate alındığında, Türk itfaiye sisteminin ihtiyaç duyduğu bir merkezi itfaiye idaresinin yerine getirmesi gereken işlevler şunlardır:
Dostları ilə paylaş: |