İsmail Dede Efendi
Yılmaz Öztuna, Türk Bestecileri Ansiklopedisi, ist., 1969
1798'de muhasebe kalemindeki görevinden ayrılarak çileye girmeye karar verdi. Çilesi sırasında bestelediği, "Zülfündedir benim baht-ı siyahım" mısraıyla başlayan buselik şarkı bestecisinin adı üzerinde büyük bir merak uyandırdı. Ünü bütün şehre yayılan şarkı sarayda da okundu. Kendisi de besteci olan III. Selim şarkının çile doldurmakta olan genç bir Mevlevî der-vişince bestelendiğini öğrenince, İsmail'i saraya çağırtarak eseri bir kez de kendisinden dinledi. Onu hemen saray hanendeleri arasına almak isteyen padişahın etkisiyle, derviş İsmail'in aslında 3 yıl (1001 gün) sürmesi gereken çilesinin kalan l yıla yakın bölümü Ali Nutkî Dede tarafından bağışlandı.
1799'da çilesini doldurunca Dede unvanını aldı. Mevlevîhanede hücrenîşin (hücre sahibi) olduktan sonra, özellikle a-yin icra edildiği günler, hücresi kendisinden yararlanmak isteyen musiki meraklılarının uğrağı oldu. O sıralarda bestelediği, "Ey çeşm-i ahu hicr ile tenhalara saldın beni" mısraıyla başlayan hicaz nakış murabba, İstanbul'un musiki çevrelerinde büyük ilgi uyandırdı. Yeniden saraya çağrıldı, bundan sonra haftada 2 gün huzurda düzenlenen saray küme fasıllarına hanende olarak katılmaya başladı. 1802'de saraydan bir kadınla evlendi, dergâhtaki hücresinden ayrılarak Cankurtaran'daki Akbı-yık Mahallesi'nde kiraladığı eve yerleşti.
Dede'nin sanatını geliştirmesine yardımcı olan III. Selim'den sonra tahta geçen IV. Mustafa'nın bir yıllık padişahlığı (1807-1808) sırasında saraydaki musiki meclislerine son verildiği için saraydan u-
Dostları ilə paylaş: |