KAIDIRIMCILIK
Eskiden, toprak zemin üzerine taş döşeyerek yapılan yol anlamına gelen "kaldırım", bugünkü anlamından oldukça farklı bir kavramı karşılamaktaydı. "Yaya kaldırımı" ile "at, araba geçen yol" arasındaki fark ö-teden beri bilinmekle birlikte bu fark ancak İstanbul'da şehir içi trafik sorunlarının başladığı 19. yy'ın ikinci yarısında kesinlik kazanmıştır.
istanbul'da fetihle birlikte başlayan Osmanlı kaldınmcılığı öteki meslek gruplarında olduğu gibi geleneksel esnaf örgütlenmesine sahipti. Kaldırımcı esnafı, barış ve savaş yıllarına göre ayrı ayrı hizmetlerde bulunurlardı. İstanbul'un bitmek bilmeyen yol yapım ve yenileme hizmetleriyle suyollarının taş döşemeciliği, barış yıllarında kaldırımcıları inşaat mevsimi boyunca meşgul ederdi. Ordu sefere çıkacağı sırada ise her meslek için olduğu gibi kaldırımcılardan da ordu esnafı alınır, bunlar ordunun geçeceği yolların yapımı ya da o-narımında çalışırlardı. Ordunun sefere çıkıp dönmesi belli aylar arasında söz konusu olduğundan gidiş gelişin, haberleşmenin selameti açısından yol ustalarına büyük iş düşerdi.
İstanbul'un içinde ve yakın çevresinde yol inşaatı ve suyolu döşemesi yapan kaldırımcılar çoğunlukla Silivri ve köylerinde otururlardı. Bu yörede oturmakla birlikte büyük bir çoğunluğu Arnavutluk'tan gelmişlerdi. 19. yy'ın sonlarına kadar kaldı-rımcılık İstanbul'da Arnavutların yaygın mesleği durumundaydı. Türkçeye "arnavut-kaldırımcı" ve "arnavutkaldırımı" deyimlerinin yerleşmesi de bu yüzden olmuştur.
16. yy'dan kalma belgelerden anlaşıldığına göre kaldırımcılar inşa edecekleri yolun taşlarını da kendileri sağlamaktaydılar. Bu yönüyle kullandıkları ana malzeme taş olan kaldırımcılarla taşçılar arasında belli bir ortak çalışma alanı oluşmuştur.
İstanbul'un fethinden 1588'e kadar her iş dalında olduğu gibi kaldırımcılarda da fazla bir ücret artışı olmamış, şehir içinde
"cedid (yeni) kaldırım" yapımında l terbi (zira kare) için 6 akçe, "mahlut (taş toprak karışık) kaldırım" için ise 4 akçe ücret ödenmiştir. 1588'de başlayan enflasyon yüzünden kaldırımcıların ücretleri değiştirilmiş, buna göre yeni kaldırımın l terbisi 8 akçeye yükseltilirken, karışık kaldırım 4 akçede kalmıştır.
Evliya Çelebi de Seyahatname'de 1638 ordu esnafı alayını tanıtırken İstanbul'daki kaldırımcı esnafından da söz etmiş, bunların 800 kişi olduklarını belirtmiştir. Evliya Çelebi'nin çizdiği sahneye göre ama-vutkaldırımcılar, esnaf alayında ellerinde kazmalar, demir kösküler ile kaldırım düzeltme taklitleri yaparak ve Arnavutça sözler söyleyerek geçmişlerdi.
Kendi içlerinde geleneksel meslek örgütleri bulunan kaldırımcılar, devletle o-lan ilişkilerini kaldırımcılar kethüdası vasıtası ve mimarbaşının emir ve onayı ile yürütürlerdi. İşlerini götürü olarak yaptıkları için, önceden keşifle belirlenerek verilen yol işi, bittikten sonra da keşifle teslim alınırdı.
İstanbul'da yol yapımı "devlet eliyle" ve "çeşitli vakıf gelirleriyle" olmak üzere iki koldan karşılanırdı. Devlet tarafından yaptırılan kaldırımlarda yol üzerinde ev ve dükkânı olanların da belli oranlarda katkıda bulunmaları zorunluluğu vardı. Şehrin meskûn olmayan mahallerine yapılan yollarda ise masraf bütünüyle hazineden karşılanırdı.
İstanbul'un yangınlar ve seller yüzünden sık sık yenilenmek zorunda kalan yollan, kaldırımcıların her zaman aranan meslek erbabı olmalarına yol açmış, 1826'da İhtisab Nezareti kuruluncaya kadar mimarbaşının bunlarla ilgili sorumluluğu devam etmiştir. 1831'de Ebniye-i Hassa Müdüriye-ti(-») kurulunca kaldırımcılar buraya bağlanmış, 1857'den itibaren de İstanbul'un kaldırım işleri yeniden şehremanetine devredilmiştir.
1848 tarihli Ebniye Nizamnamesi ile her türlü yol ve bina inşaatı da düzene sokulmuş, yol yapımının bir mühendislik işi olduğu fark edilince de "şose kaldırımları" adıyla yenilikler yapılmıştır. İstanbul'da ve ülkenin başka yerlerinde yapılan yeni yollar için Türk ve yabana mühendislerden yararlanılmış, 1850'li yıllarda da "dürbünlü pusula" diye adlandırılan "teodolit" adlı mühendislik aleti ile haritacı subaylar devreye girmiştir. Beşiktaş, Ortaköy, Tophane, Beyoğlu, Galata ve Kasımpaşa'da yenilenen yol ve sokakların düzeni bu aletleri kullanan harita subaylarının katkılarıyla gerçekleşmiştir. Teknik hizmetlerdeki bu modernleşme kaldırımcı esnafının "uygulayıcı" olarak varlığına son vermemiş, ar-navutkaldırımcılar 20. yy'ın başlarına kadar varlıklarını korumuş, ancak asfalt yolların yaygınlık kazanmasıyla birlikte meslek de unutulmuştur.
Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 628-629; (Ergin) Mecelle, I, 1084, 1098-1104, 1146-1147; C. Or-honlu, "Meslekî Bir Teşekkül Olarak Kaldırun-cılık ve Osmanlı Şehir Yollan Hakkında Bazı Düşünceler", GDAAD, S. I (1972), 93-138.
İSTANBUL
Dostları ilə paylaş: |