Ünden bugüN


KAPAIIÇARŞI 426 427 KAPAIIÇARŞI



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə655/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   651   652   653   654   655   656   657   658   ...   877
KAPAIIÇARŞI

426

427

KAPAIIÇARŞI

seı


Kapalıçarşı'da 1954

yangınından bir görünüm.



Salâhauin Giz

satranç desenli caddeler düzeni yoktur. Çünkü bir Doğu çarşısına özelliğim veren karakteri, zamana ve ihtiyaçlara göre biçim almış serbest yerleşimi ve -gelişmelerle, olaylarla değişiklik kazanan- tipik mimari-sidir. Kapalıçarşı sokaklarında da, bir kavşağa gelinince, burası her zaman dik açılı bir dört yol ağzı olmayabilir. Böyle bir kavşak, üstü tek tonozla kapatılamayacak genişlikte olduğu zaman, mekâna anıtsal bir görünüm verme endişesinin ağır basmadığı ve ortaya bir veya birkaç sütunun dikilerek üzerinin eğri kemerler ve tonozlarla alelusul örtüldüğü görülebilir. Bir kemerin bir ucu, iki dükkânın arasında düzenli bir yerde iken, öbür tarafın rasgele bir yere oturduğu, görülen çözümlerdendir. Her sokak dik gitmez, sağa sola sapar, ilerisini göstermeyen dönemeçlerde kaybolur. Bütün bunlar, başlangıçtaki bir formasyon olmaktan, yani açık sokakların üstünün ilk kapatılışındaki yanlışlıklardan çok, depremler ve yangınlardan sonra yüzyıllar boyunca verilmiş olan biçimlerin sonucudur. Ama bu dağınıklık, bu serbest yerleşim, koca çarşıyı monotonluktan kurtaran, ona belli bir romantizm kazandıran bir özelliktir.

Böyle bir karmaşık yapı, bu kompleks kuruluş ve yerleşim biçimi, yapının anıt-sallığına da hiçbir gölge düşürmemekte, sadece, onu bir Doğulu alışveriş sarayı yapmaktadır.

Hanlar: Kapalıçarşı'nın bitişik dört yanı ve yakın çevresi, kendi içinde ayrı birer

ünite olan hanlarla çevrilidir. Bunların baş-lıcaları, geçen yüzyılın sonunda, Paçavracı Hanı, Sarnıçlı Han, Ali Paşa Hanı, Camili Han, Çuhacı Ham, iç ve Dış Cebeci hanları, Yağcı Hanı, Rabia Hanı, Baltacı Hanı, Sorguçlu Han, Yolgeçen Hanı, Sepetçi Hanı, Bodrum Ham, Astarcı Hanı, Pastırmacı Hanı, Mercan Ağa Ham, Tarakçılar Hanı, Perdahçılar Hanı, Kızlarağası Hanı, Ima-meli Han, Zincirli Han ve Büyük ve Küçük Cebeci hanları, Büyük ve Küçük Safran hanları, Evliya Hanı, Sarraf Hanı, Kuyumcular Hanı, Yarım Taş Hanı idi.

1894 depreminden sonra çarşı tamir e-dilirken, sınırları daraltılmış ve bunlardan yansı çarşı dışında bırakılmıştır. Yukarıda yazılanlar arasında bugün çarşıya doğrudan bağlı kalan, yani sadece çarşıdan giri-lebilen ve dışarıya kapısı olmayan hanlar şunlardır:

Astarcı Hanı, Büyük ve Küçük Safran hanları, Evliya Hanı, Sarraf Hanı, Mercan Ağa Hanı, Zincirli Han, Varakçı Hanı, Rabia Hanı, Kuyumcular Hanı, Yarım Taş Hanı.

Bunlar klasik tipte, 2 ya da 3 katlı re-vakların baktığı, ortası avlulu iş merkezleridir. Birçoğu kenarlarına ve bazen ortalarına yapılan beton ilavelerle, orijinal mimarilerini kaybetmişlerdir.

İç Mimari: Yapılar kompleksinin iç yerleşme düzenine gelince, bir ölçüde, yani sokaklar ve caddeler için, 1894 depremine ve onu izleyen tamire, bir ölçüde de, 1950' H yılların ekonomik büyümesine gelinceye kadar çarşının çalışma ve satış-teşhir

Kapalıçarşı'nın genel görünümü. Ara Güler

yerleşmesi, onun binasından ve dış görünüşünden daha güzel, daha sevimli, daha görkemli görünümlerini oluşturan, en ö-nemli özelliği demekti: Yollar, caddeler boyunca iki taraf, vitrinsiz, perdesiz, came-kânsız, uzayıp giden kerevetler, onların Üstünde oturan satıcılar, satıcıların arkasında da duvarda yer alan raflar ve dolaplar. Bazı satıcılar önlerine, yanlarına, çekmeceler, camlı kutular koyabiliyor, yaptıkları işin çeşidine, sattıkları malın cinsine göre en değerli objelerini onların içine yerleştiriyorlardı.

Her esnafın işgal ettiği yer böylece, duvar önlerinde genellikle 6-8 ayak uzunluğunda küçük mekânlardı. Bunların çarşı dilinde adlan, dolaptı. Derinlikleri 3-4 a-yak kadardı. Aralarının hafif, ince perdeler, belki çıta tahtadan bölme ile ayrıldığı olabiliyordu. Alıcı da isterse satıcı ile beraber aynı kerevete, peykeye onun yanına oturabiliyor, alacağı malı inceliyor, esnafı ile rahat ve dertsiz bir ilişki içinde sohbete dalabiliyor, kahve ve çubuk içebiliyordu. Kimi satıcılar müşterileri için peykelerinin önüne küçük sandalyeler koyarlardı. Ama hanım alıcıların bile peykeye oturmaları yadırganır değildi.

Dolaplar, böylece önlerindeki yaya trafiğine açık, duvar kenarında yer tutmuş bir divanlar dizisi halinde olunca, önlerinde vitrin ve duvara yer verilmiyordu. Dükkânı kapatma usulü olarak, birçok yerde, iki yana açılan değil, bu yerleşim biçiminin gereği olarak, aşağı inen ve yukarı kalkan

iki kepenk kullanılıyordu. Bir kanat, oturulan kerevetten aşağı yere sarkıyor, arkadan menteşeli üst kanat ise iple yukarı çekilerek açılıyordu. Bunlar üzerleri desenli, resimli, süslü dolap kapakları idi. Bir Fransız soylusu (Baron de Bussiere), bu cins bir dükkânı okuyucusuna anlatabilmek için, "tıpkı yan yatmış bir dolap gibi" diye tanımlıyor (1829). Satıcıların önündeki ca-mekânların içinde ve arkasındaki rafların üstünde, orada ne satıyorsa teşhirdeydi: Kesme kristal sürahiler, gümüş aynalar, kadife kutular, inci demetleri, yeşim taşından heykeller, porselen, fağfur, cam küpler, her neyse. Fakat asıl değerli eşya, yükte hafif pahada ağır iyice ağır mallar, tabii ki bunlar da değildi. Her cins eşyanın en değerlisi, çekmâneler içinde olur, anlayanına, meraklısına ve çok altın sayabilenine, birer birer, göz kamaştırarak çıkarılır, gösterilirdi.

Bu cins teşhir, yani malların bir dükkân ya da mağaza vitrininde, ne de olsa ahşap, demir bir konstrüksiyonun içinde ve camlar arkasında değil de, raflar üzerinde çıplak gözle görülebilecek düzende, birbiri ardı sıra göz doyuran bir bolluk ve zenginlikle dizilmesi prensibinin, bu yerleşim sadeliği ve basitliğinin yanında, aslında satışı ve sürümü artıran, daha ticari bir buluş olduğunu yabancılar da fark ediyorlardı. Yol boyunca iki keçeli dizilmiş, duvarlar boyunca raflarda yer tutmuş, albenisi olan ne kadar mal varsa, Bursa'mn kadifeleri, İran ve Hint şalları, Çin küpleri, Bohemya ve Venedik camları, Alman oyuncakları, peş peşe renkli yelpazeler gibi açılıyor, gözleri tüyülüyordu. Sergilenen eşya sadece raflarda kalmıyordu. Özellikle kumaşçılarda

âdet, kepenklerin yukarıya kalkan kanadından veya tonozları tutan demir çubuklardan aşağı doğru, kumaş parçalarının a-sılması, sarkıtılması idi. Bu binbir renkli i-pekliler, muslinler, atlaslar, canfesler, arkalarındaki pencerelerden giren günışığını, alaca bulaca yansıtır, parlatır ve alaimise-ma renklerini yola döker, gelen geçen herkesi bir masal dünyasının kişileri gibi boyardı. Çarşıyı hayran hayran gezen yabancıların gözlerine bu kumaşlar, katedrallerin pencerelerindeki renkli vitraylar gibi görünüyorlardı.

Doğu tipi yaşamda, evlerin güzelliğinin dış süslemelerinde değil, iç zenginliğinde olması gibi, dükkânları ve mağazaları dıştan dekore etmek, bunları göz alıcı binalara, vitrinlere kavuşturmak, bilinmeyen u-sullerdi. Görkemli mağaza, süslü cephe, gösterişli vitrin, Batı'ya özgü, yerleşik hayat sürdüren toplulukların alışkanlıkları ve beğenileri idi. Doğu'da ticaret zenginliği, dekorlarında, mağaza binalarında olmaz, sattıkları eşyanın bolluğunda, çeşitliliğinde ve değerliliğinde aranır ve sayılırdı. Kapalıçarşı da bu eski değer yargısının prensipleri içinde yerleşmiş oluyordu. Dükkân bulunmamasının, açık peyke ve açık raf düzeninde yerleşilmesinin bir başka sosyal nedeni de, belki kaçgöç geleneği dolayısıyla, kadınların kapalı mekânlara girip erkek satıcılarla görüşmesinin önlenmesi ve toplumsal işlerin açıkta ve göz önünde çözümlenmesi eğilimi idi.

Çarşının iç mimarisinde, görünümünde, bu teşhirdeki mal zenginliğinin ve gözü yeter derecede dolduran, doyuran alışveriş renkliliğinin üstünde ve dışında prensip, bina süslemelerinin olmamasıydı. Duvarlar,

tonozlar kireçle badanalıydı. Sütunlar, direkler, kesme taştandı. Fakat belki bu sadelik, basitlik, çarşı dekorasyonunda sanki düşünülmüş gibi olumlu bir rol oynuyor, yani duvarların ve kemerlerin, kubbe içlerinin süslemesiz düzlüğü, yalınlığı, aşağıdaki renk dünyasını daha iyi belirten, ortaya çıkaran bir fon oluşturuyordu.

1894 depreminden sonraki tamirde duvarlara ve tonozlara kalem işi süslemeler yapılmıştı. Fakat daha önce de, yer yer duvarlarda, dolaplar üstünde, badana üzerine renkli motifler ve buket çiçek desenlerinin resmedilmiş olduğuna dair inanılır kaynaklar vardır. Çarşının orijinal mimarisinde, iç düzeninde, işaret edilmesi gereken bir başka husus, dükkânların, daha doğrusu dolapların, numaralarının ve üstlerinde ve önlerinde, levhaları ile zanaat tabelalarının ve reklam unsurlarının hiç bulunmamasıdır.

Çarşının iç mimarisini ilk kez değiştiren ve standart alelade yerleşme düzenim getiren olay, 1894 depremi ve ondan sonra 4 yıl süren tamiri oldu. 19. yy'ın bu son yılları, zaten ülkenin bir yüzyıldan beri içine girdiği Batılılaşma sürecinin meyvelerini verdiği ve eskinin güzel ve yararlı, hattâ gerekli nesi varsa Batı'dan ithal edilen her çeşit benzerine kurban edildiği bir periyoda rastlıyordu. Başkentte, nasıl Haliç ve Boğaziçi kalkınma niyetine endüstrinin ilk öncüleri olan tersanelere, fabrikalara, antrepolara feda ediliyor idiyse, eski ahşap, altın ve çiçek süslemeli saraylar nasıl 1840' lar, 1850'lerden beri yerlerini masif, simetrik taş binalara bırakıyor idiyseler, Kapalıçarşı'nın iç âlemi de bu akımdan kendini kurtaramazdı: Peyke ve dolap yerleş-


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   651   652   653   654   655   656   657   658   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin