Ünden bugüN


KAPAIIÇARŞI 428 429 KAPALIÇARŞI



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə656/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   652   653   654   655   656   657   658   659   ...   877
KAPAIIÇARŞI

428

429

KAPALIÇARŞI

Bugünkü Kapalıçarşı'dan bir görünüm.



Ayla Düzgün arşivi

mesi "demode" "kâr-ı kadîm, "köhne" görülerek, "dükkân" sistemi, çarşıya sokuldu. Eski taş hücrelerin önleri vitrinle kapatılarak, bellibaşlı anacaddeler bugünkü sıra dükkân görünüşüne kavuşturuldu.

Fakat bazı tipik eski sokaklar ile her iki bedesten ve özellikle iç Bedesten, değiştirilmeden kalabilmişti.

Bu yüzyılın başında gelen yabancılar, tabii ki, kendilerinde çok daha âlâsı, gösterişlisi ve daha iyi yapılmışı bulunan bu uyduruk dükkân ve mağazalar yerine, istanbul'un kendisine has, eski ve orijinal çarşısını arıyorlardı.

Böyle bir caddeyi, köşeyi bulabilmek için, 1894-1898 tamirinden sonra, turistlerin biraz araması, dolaşması gerekiyordu. Fakat hâlâ bu cins tipik köşeler, yüzyılın başında bile vardı: Bedestenler ve Pabuççu-lar Çarşısı böyleydi. Pabuççular Çarşısı duvarlar boyu rengârenk çizmelerin, mestlerin, terliklerin dizildiği bir masal çarşısıy-dı. Bakir kalmış olan İç Bedesten'in de hakkından, Türkiye'de çok şeyi değiştiren 1950 yıllarının ekonomik büyüme devresi geldi. Eski, önleri çekmeceli, arkalan dolaplı peyke düzeni, iş gelişmesi furyası içinde tamamen yok edildi. Bu klasik mekânın içine, sıra sıra, tabur tabur, enti-püften dükkân ve vitrin yerleşmesi dolduruldu.

Bedestenin iç mekânım silme dolduran bu dükkân düzeni, sokakları daraltıp bir labirentler dehlizi haline getirdi. Dolap ti-

pi eski dükkânlardan bugün sadece 3-4 tanesi bir duvar kenarında bırakılmıştır ve enkaz halindedir.

içine iki kişinin zor gireceği, telefon kabini biçimli yeni tuhaf dükkânlar, ise "turistik" eşya ile yığılıdır. Çarşıda Yaşam



Yerleşme Düzeni: Yüzyıllar boyunca çarşı içinde satış ünitelerinin görüntüsü, gündüzleri her yeri açık, önde bir kerevet ve arkada raflar ve bazen önde veya satıcının yanında, bir camekân unsurlarından oluşuyordu. Geceleri bunlar, tavana ip ya da zincirle kaldırılmış, çoğu çiçek desenleri ile süslü olan kepenklerin aşağı indirilmesi ile ve yan kanatların da örtülmesi ile kapatılıyordu. Alıcı, çoğu kez satıcının yanı başına oturarak, yapmacıksız bir ilişki içinde tercihini yapardı.

Her sokağın belli bir ürüne ayrılması, kesinlikle uyulan bir prensipti. Lonca dokusunun bir gereği ve uzantısı olan bu durum, aranan maddenin kolaylıkla bulunması ve alıcıların fiyat ve kalite karşılaştırması yapabilmesini kolaylaştırıyordu. Gerek dükkân tipleri, gerekse sokakların belli sanatlara ayrılması kuralı, 1894-1898 onarımı sonrasında değişmiştir. İlk bedesten, son zamanlara kadar, mücevhercilik, billurculuk, silahçılık ve bir miktar kumaşçılık mesleklerine ayrılmıştı, ikinci bedesten ise, iplik ve kumaş ticaretinin merkeziydi ve adım, Bursa'da dokunan bir kumaştan almaktaydı. Diğer bölümlere yüz-

lerce meslek ve sanat kolu yerleşmiş durumdaydı. Birçoğu modern ekonomi içinde kaybolup gitmiş olan bu esnaf türleri, halen çarşının ancak bir kısım cadde ve sokak isimlerinde yaşamaktadırlar. Bu meslek sahipleri hakkında bir fikir vermek üzere, şöyle bir özet yapılabilir: Altıncılar, kuyumcular-gümüşçüler, minyatür-cüler, yaldızcılar, bozmacılar, oymacılar, çakmakçılar, kakmacılar, kabartmacılar, hakkâklar, varakçılar, hattatlar, sahaflar-ki-tapçılar, müzehhipler, bıçakçılar, makasçılar ve onların altın işlemecileri, miğferciler, tüfekçiler, kılıççılar, maktacılar, müttekâcı-lar, antikacılar, halıcılar, pabuççular, kü-rekçiler, işlemeciler, salcılar, çuhacılar, as-tarcılar, rubiyeciler, sırmacdar, altın gümüş telcileri, sedefkârlar, zarfçılar, taklitçiler, tamirciler, izabeciler, kaşıkçılar, bağa ve fildişi işleyenler, aynacılar, kalemtıraş yapanlar, tespihçiler, artarlar, ıtriyatçılar, kürkçüler, yorgancılar, tuhafiyeciler, eskiciler, haffaflar.

1894 depremine kadar, sahaflar, yani yazma kitap satanlar da çarşı içindeydiler. Aynı şekilde, 1847'de çıkarılan yasaklamaya kadar, çarşı dışında Nuruosmaniye'de bir handa yürütülen esir ticaretinde, açık artırmalar, bedestende yapılmaktaydı.



Ahlak ve Görgü Kuralları: Binanın klasik devirleri için bu konuda gözlenen özellik bu büyük pazarda egemen olan toplumsal ahlak kurallarının, yazılı olmayan bir hukuk ve düzenin, sattıkları cevahir par-

çaları, altınlı ve simli kumaşlar ve şallar kadar, hattâ onlardan çok daha değerli, moral varlıklar olduğudur.

Bu da tabii kendi başına bir şey değildi. O çağların Müslüman-Türk sosyetesinin manevi dünyasının, genel atmosferinin, yaşam görüşünün çarşıya bir yansımasıydı. Çarşı, ticaretin her çağda gereksinme duyduğu güvenlik ortamını sürdüren bir çevre demekti. Onun için, durgun, tutucu ve statik bir sosyal yapıya sahipti. Fakat hiç kuşku yok ki, moral dünyası bu ekonomik koşulun öngördüğü yerden daha yüksekte, daha soylu bir düzey ve değer gösteriyordu. Çarşının eski moral dünyasının kendisini belli ettiği başlıca sahneler şu noktalar etrafında toplanabilir: Komşu dükkânın ticaretini kıskanmamak, aksine memnun olmak, ilk prensip ve çarşı ahlakının temeliydi.

Kâra karşı tokgözlülük, kanaatkârlık, esnaflığın ortaçağdan kalan ve egemen olan temelleriydi. Kapalıçarşı'da böyle bir ticaret tipinin biçimlendirdiği satıcı, komşusu siftah etmemişse, kendisine gelen ikinci müşteriyi ona gönderirdi.

Tek fiyat ve doğru fiyat esastı. Pazarlık, özellikle Müslüman esnaf arasında ayıp bir şeydi.

Yaklaşan bir müşterinin üzerine adamamak, onu şerbet bırakmak geleneği, Doğu' nün gözü tokluğunun bir gereği idi. Ama kimi yabancılar, müşteriyi kaçıran satıcı tipine karşı bu âdeti, rahatça bir şey beğenip almaya yol açtığı için, daha ticari de bulurlardı.

Çarşıda tam güvenlik ve rahatlık egemendi. Dükkânların gündüz bekçisi yoktu. Fransız Akademisi'nin tanınmış üyesi Michaud, 1830'da geldiği İstanbul'da, saatlerce boş, sahipsiz kalan dolaplardan ve kerevetlerden hiçbir şeyin çakmadığım hayretle gözlemler. Bu gelenek ve göreneklere sahip olan çarşı tüccarları, eskiye bağlılıkları ile tanınırdı. Bu sosyal özellikleri nedeniyle, II. Mahmud'un reformlarını da yadırgamışlar, uzun süre, eski görkemli kılıklarını değiştirmeyerek, fes ve pantolona karşı çıkmışlardır. Fakat değişen, güçlü sosyal koşullara uzun süre direnilemez. Batı, daha önce bir merkantilizm döneminden geçmiş, dünya ticaretine açılmış, para kazanmanın yollarım.öğrenmiş ve ortaçağın kapalı koşullan yerine daha iyi yaşamanın tadına varmıştır. Prensip, para kazanmak, iş yapmak ve iş geliştirmektir. Bu yapıdaki Batı toplumuna 19. yy'da endüstri kurumu da girince ve kolonyalizm gelişmesi de eklenince, iyice güç kazanmış ve dünyaya egemen olmuştu. Böyle bir olgunun etkilerini eski zengin, soylu, gözü tok, ama her yıl gerileyen Doğu'nun üstünde göstermemesi imkânsızdı.

19. yy'dan beri Batı'mn Doğu'ya etkisi tam olmamış, hep bir yanlı kalmıştır; genellikle, spiritüalizmin yerine materyalizm girmeye başlamış, ama onu öbür Batı erdemleri izlememiştir. Bu gelişmede önemli bir faktör rolünü aracı azınlıklar oynamıştır. Onun için Kapalıçarşı'da, kâra, kazanca dönük, açıkgöz ve becerikli tüccar tipinin, önce gayrimüslim esnaf arasında

Kapalıçarşı'da

iç Bedesten'!

çevreleyen

sütunlu


yollardan

bir görünüm.



Ayla Düzgün

arşivi

görülmeye ve yayılmaya başlaması sebepsiz değildir. 19. yy'ın ikinci yarısında, çarşı bugünkü alışveriş alışkanlıklarını, yani "sıkı pazarlık gereğini" ve müşteriyi yoldan çağrılarla çevirme metotlarını iyice kazanmaya başlamıştı.



Esnaf Teşkilatlanması: Dükkân açılmasına, bunun için kredi bulunmasına, yanında personel çalıştırılmasına, bu yardımcı elemanların sanatlarında yükselip kalfalığa, ustalığa çıkmalarına ve ayrılmalarına ait kuralların, 17. yy'm sonlarına kadar "ta-rik-i fütüvvet" topluluklarınca, ondan sonra ve bu yüzyılın başına kadar da, onların yerini alan "lonca" kuruluşları tarafından saptanıp sıkı surette uygulanması düzeni, Kapalıçarşı'da da geçerliydi ve her mesleğin, her işkolunun bir loncası vardı.

İmparatorluğun, duraklama, gerileme ve çöküş devrelerinde bütün belirtiler çarşı içinde de kendini gösterdi ve devletteki, toplumdaki hastalıklar, bu kuruluşlarda da başladı: Kötü imalat, eksik tartı, sandık paralarının iç edilmesi, lonca üyelerinden zorla ve zulümle para toplanması gibi o-laylar aldı yürüdü.

İmparatorluğun iç çekişmeleri ve çelişkilerine, dış etkenler ve Batı ekonomisinin baskısı eklenince, lonca kurumu da tö-

releri ile beraber battı. 1913'te, artık hiçbir fonksiyonları kalmamış olan loncalar hukuken de kaldırıldı.

Prof. Hilmi Ziya Ülken'in 1944'te öğrencilerine yaptırdığı bir araştırmaya göre, Meşrutiyet'ten sonra lonca sistemi kaldırılınca, Kapalıçarşı esnafı iç yönetim için, önce "Ümran" adı altında bir dernek kurmuş, sonra bu kuruluş "Kapalıçarşı Ba-kındırma ve Koruma Cemiyeti" adım almış. Dernek, kendi ödediği parayla bekçi tutmaya başlamış ve çarşı içinde bir karakol açılmasını sağlamıştır.

Bugün, çarşıda çok sayıda dernek vardır. Önce tüm çarşıyı kapsamına alması gereken bir "Kapalıçarşı Tesanüd ve Koruma Derneği" varsa da, bütün esnafın ve tüccarın üye olmadığı görülür. Çarşıdaki dükkân sayısına göre derneğin üyeleri 1.500 kadar daha azdır. Sonra, kuyumcuların kendi demeği vardır. Bu da, kuyumcu sayısına göre 100-150 kadar daha az üyeye sahiptir. Üç dernek daha bulunmaktadır: Antikacılar, sarraflar ve elbisecilerin dernekleri. Bunlar da herkesi kapsamamakta ve üyeler düzenli aidat ödememektedirler. Eski lonca düzenine benzetilerek bir esnaf kuruluşu getirmek isteyen 507 sayılı kanuna uyularak, sadece tek dernek doğabil-




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   652   653   654   655   656   657   658   659   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin