Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə397/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   393   394   395   396   397   398   399   400   ...   877
İSTANBUL TEKNİK

239


İSTANBUL TEKNİK

İ

istanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binası.



Ahmet Kuzik

İstanbul


Teknik

Üniversitesi

fen-edebiyat,

uçak-uzay

bilimleri,

kimya-


metalurji,

maden,


elektrik-

elektromk,

gemi inşaatı ve

deniz bilimleri

fakülteleri

binaları.



istanbul Teknik

Üniversitesi 'nin

Kısa Tarihçesi, ist.,

1990

'"

tahta çıkmış olan II. Abdülhamid Mühen-dishane'ye eski yüksekokul karakterinin -kazandırılması gerektiğini düşündü. 1878' de bu maksada III. Selim'in yaptırdığı bina esaslı bir şekilde tamir edildi, Mühen-dishane Nezareti'ne matematikçi Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa atandı ve mühendisler Harbiye'den ayrılarak büyük bir törenle eski okullarına döndüler.



1878 reformu istanbul Teknik Üniver-sitesi'nin tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu tarihte Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa'nın döneminde okul eğitiminin yanında, çok mütevazı olsa bile giderek artan oranlarda araştırma yapılmaya da başlanmış üniversiteleşme yolunda ilk a-dımlar atılmıştır, imparatorluk genelinde sivil mühendislere olan ihtiyacın artık asker kökenli mühendislerce karşılanamaması nedeniyle 4 Eylül 1882 tarihli bir layiha ile Mühendishane bünyesinde tamamen sivil bir fakültenin açılması teklifi ü-zerine II. Abdülhamid, Mühendishane nazırına bağlı bir Hendese-i Mülkiye Mekte-bi'nin(-») kurulmasına izin vermiştir.

Mühendishane, 1909'da 138 yıl önceki yenilikçilik ve çağdaşlık ruhu ile ve Mühendis Mekteb-i Alisi adı altında Tophane'deki Mühendis Mektebi binasına taşındı. Miralay Baha Bey'in yerine Belçika'da elektrik mühendisliği tahsil etmiş olan Refik Bey (Fenmen) müdür atandı. II. Meşrutiyet'in iç ve diş karışıklıklarla dolu yılları nedeniyle yeni bir nizamname hazırlanması işi 1915'e kadar gecikti. Balkan Savaşı ise okulun 1913'te hiç mezun verememesine neden oldu.

1908-1922 arası istanbul Teknik Üniversitesi tarihinin belki de en zorlu yılları olmuştur. Mühendis Mekteb-i Âlisi, ö-zellikle Balkan Savaşı esnasında bir yıl kapanınca tamamen ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış, ancak öğrencileri, hocalan ve idarecileri büyük kişisel fedakârlıklarla bu anıtsal kurumun tarihten silinmesine izin vermemişlerdir. Okul bu arada sık sık binasız kalmış, İstanbul'da oradan oraya göç etmiş, bundan doğal olarak kütüphane, arşivler, laboratuvar ve koleksiyonlar büyük zarar görmüştür.

istanbul


Teknik

Üniversitesi

işletme

Fakültesi

binası (eski

Jandarma


Okulu)

TTÜArşivi

işte bu çileli yıllarda Prof. Forchheimer, Kari von Terzaghi adlı genç bir vatandaşı ile birlikte, 1914'te Mühendis Mektebi' ne geri dönerek hocalığının yanında ders nazırlığı görevini de üstlenmiştir. Kari von Terzaghi okulda derhal ilkel bir laboratuvar kurmuş ve I. Dünya Savaşı'mn tüm olumsuz şartlan altında Mühendis Mekteb-i Âlisi çatısı altında asistanları ve bulabildiği öğrencileriyle araştırma yapmaya başlamıştır. Bu araştırmaların sonuçlarının önemini ve bilini tarihindeki yerini 6 Mart 1950'de Prof. Hamdi Peynircioğlu'na yazdığı bir mektupta dile getirmiştir.

Kari von Terzaghi'nin tüm dünyada ze-'min mekaniğinin kurucusu olarak kabul edildiği göz önüne alınırsa, bu önemli mühendislik branşının, İstanbul Teknik Üni-versitesi'nin tarihinin en zorlu yıllarında onun mütevazı laboratuvarlarında doğmuş olduğu görülür. İstanbul Teknik Üniversitesi de verdiği ilk şeref doktorasını, 9 Eylül 1949'da senatosunun 133. toplantısında bu büyük hocasına layık görmüştür.

L Dünya Savaşı'mn kaybedilmesinin arkasından 16 Mart 1920'de İstanbul'un müttefiklerce işgali Mühendis Mektebi için daha da çileli bir dönemin başlangıcı oldu. L Dünya Savaşı esnasında taşınmış olduğu Nötre Dame de Sion Lisesi binasından mütareke esnasında çıkartıldı. Eşyaları Harbiye binasında bırakılarak okul Ha-lıcıoğlu'ndaki eski binasına taşındı. Ancak işgalde bu binanın İngilizler tarafından alınmasıyla gene yersiz kaldı. Gümüşsüyü Kışlası bir ara okula verildi ancak eşyalarına işgal kuvvetleri el koydu. Daha sonra Yıldız'da Şevket Paşa Konağı kiralandı ve Mühendis Mektebi işgal sonuna kadar bu binada kaldı. Bu acı günlerde okulun tarihi belgelerce zengin arşiv ve kütüphanesinin çok önemli kayıplara uğradığı tahmin edilmektedir.

1922'de İstanbul'un kurtuluşu Mühendis Mektebi'ne de bir nefes aldırmış, okul bir taraftan, müdürü "temiz ve iyi ruhlu, müşfik" Mehmet Nuri Bey (Esmen) liderliğinde yaralarım sararken, bir taraftan da harap olmuş ülkenin baştan imarı için şimdi her zamankinden çok ihtiyaç duyulan mühendisleri yetiştirmeye hız vermiştir. Ancak artık okulun eski teşkilatı da mutlaka "muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmaya" azimli Cumhuriyetin ihtiyaçlarına cevap verebilecek durumda değildi. Kadronun genişletilmesi ve özellikle uzmanlık dallarının ayrılması gerekiyordu. Bunun üzerine zamanın Nafıa vekili Behiç Bey'in (Erkin) ve o zamanki Mühendis Mektebi hocalarının gayretleri ile 24 Mayıs 1928 tarihli ve 1275 sayılı sekiz maddelik bir kanunla Mühendis Mekteb-i Âlisi, Yüksek Mühendis Mektebi adını aldı ve okula "Şahsiyet-i Hükmiye" (tüzel kişilik) verildi.

Kanunun kabulünden sonra bir de "Yüksek Mühendis Mektebi Nizamnamesi" (yönetmelik) çıkarıldı ve Bakanlar Kurulu'nun 12 Haziran 1929 tarihli toplantısında kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğin 31. maddesine göre okul müdürünün unvanı rektör olarak değiştirildi ve müderrislik (profesörlük) kademesi ihdas edilerek Mühendis Mektebi, İstanbul Darülfünunu' na eşit bir duruma getirildi. Mühendis Mektebi'nin ilk rektörü Suphi Bey'dir (Ta-mg).

1932 mali yılına ait görüşmelerde TBMM Bütçe Encümeni tarafından Mühendis Mektebi'nin fen bölümlerinin İstanbul Darülfü-nunu'na, inşaat ve mimarlık bölümlerinin de Güzel Sanatlar Akademisi'ne bağlanması bir tasarruf önlemi olarak teklif edildi ve bu kayda geçirildi. Ancak Mühendis Mektebi Tedris Meclisi'nde konu detaylıca görüşüldükten sonra, bahsi geçen

kurumların ayrı gelenekleri bulunan ve bilim yolunda bağımsız yürümekte olan kurumlar oldukları belirtildi ve hele İstanbul Darülfünunu'nun geleceğinin belirsiz olduğu bir dönemde sırf küçük bir tasarruf için tarihi bir kurumun ortadan kaldırılması son derece sakıncalı bulundu ve teklif reddedildi. Mühendis Mektebi'nin ne derece kurumlaşmış olduğunu ve ülkedeki yüksekeğitimin genel durumunun idaresinin ne kadar yakından izlediği bu tarihi kararda çok açık bir şekilde görülmektedir. Hakikaten Mühendis Mektebi Tedris Meclisi'nin bu kararından bir yıl kadar sonra İstanbul Darülfünunu kapatıldı ve İstanbul Üniversitesi(->) açıldı. Bir ara Mühendis Mektebi'nin İstanbul Üniversitesi' nin bir fakültesi haline getirilmesi gündeme geldi ve bu amaçla eski Darülfünun' un fen fakültesine bağlı Makine ve Elektrik Enstitüsü Mühendis Mektebi'ne bağlandı. Ama İstanbul Üniversitesi kurulduktan sonra bu plan gerçekleşmedi ve Makine ve Elektrik Enstitüsü de Mühendis Mektebi'nin bünyesinde kaldı.

Nafıa Vekâleti'ne Ali Çetinkaya'nın a-tanması Mühendis Mektebi'nin gelişmesi açısından bir talihsizlik olmuştur. Bilimsel bir kurumu askeri bir zihniyetle yönetmeye kalkan bu bakanla okul arasında çıkan anlaşmazlıklar önce 18 Mayıs 1935 tarihli bir kanunla rektörün doğrudan bakan tarafından atanmasına, sonra da, 26 Mayıs 1936'da Behiç Erkin'in büyük bir ileri görüşlülükle okula verdirdiği tüzel kişiliğin geri alınmasına neden oldu.

1929'da uygulamaya giren yönetmelikle Mühendis Mektebi Alman teknik yüksekokullarına (technische Hochschule) benzer bir yapıya kavuşturuldu ve 3 ihtisas şubesi kuruldu: 1) Yol ve demiryolu mühendisliği, 2) mimari ve inşaat, 3) su işleri mühendisliği. 1934'te bunlara, İstanbul

Darülfünunu'ndan devir alınan Makine ve Elektrik Enstitüsü'nün yerine geçecek bir elektro-mekanik şubesi, 1935'te de bir muhabere şubesi eklendi, 1940'ta da yol ve su şubeleri inşaat şubesi olarak birleştirildi. 1943'te de makine ve elektrik şubeleri tamamen bağımsız birimler haline geldi.

1930-1944 arasında Yüksek Mühendis Mektebi Kütüphanesi adlı bir yayın serisi başlatılmış ve harf devrimi akabinde yenilenmiş olan matbaada bu zaman aralığında 92 adet kitap basılmıştır. Bu serinin ilk kitabı Prof. Dr. Kerim Erinı'in Nazarî Hesap adlı eseridir. Ayrıca 1927'de adı daha sonra Yüksek Mühendis Mektebi Mecmuası olan bir dergi de yayımlanmaya başladı. Bu dergi 1935'te yayın hayatına son verdi, ancak okul Maarif Vekâleti'ne bağlandıktan sonra okulun değişen adına paralel olarak adı Yüksek Mühendis Okulu Dergisi olarak değiştirilerek tekrar yayımlanmaya başladı. Halen yayımlanmakta olan İTÜ Dergisi bu derginin devamıdır.

22 Eylül 1941 tarihli ve 4121 sayılı kanunla Yüksek Mühendis Mektebi, Yüksek Mühendis Okulu adı altında Maarif Vekâleti'ne bağlandı. Başlangıçta okulun iç yapısında ve idaresinde hiçbir değişiklik yapılmadı.

Maarif Vekili Hasan Âli Yücel, Yüksek Mühendis Okulu'nu resmen bir üniversite haline getirmeyi kafasına koymuş bulunuyordu. Bunu onun başkanlığında Yüksek Mühendis Okulu'nun tüm profesörlerinin de katılmasıyla yapılan 4 Şubat 1943 tarihli bir toplantının tutanaklarından açıkça görmek mümkündür. Burada okulun Av-rupa'daki çoğu mühendis okullarından farklı olarak "yüksek kabiliyetlere yüksek bilgi" veren seçkinci bir kurum olduğu, buna göre "yüksek mühendis" kavramının tanımlanarak ona göre okulun üniversite-leştirilmesi savunulmuştu. Yüksek Mühen-




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   393   394   395   396   397   398   399   400   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin