İSTİKLAL CADDESİ
266
267
İSTİKLAL CADDESİ
Yüzyıl başından bir kartpostalda istiklal Caddesi (Grand Rue de Pera).
de Acemioğlanlar Kışlası kurulmuş, bu kışla I. Süleyman döneminde (1520-1566) yıktırılıp yeniden yaptırılmıştı (bak. Galatasaray Lisesi). Böylece 15. yy'm sonlarından itibaren Müslümanların yerleşmesi de cadde üzerinde ve çevresinde başlıyordu. Bununla birlikte yöreye esas olarak yabancılar yerleşmekteydi. Avrupa'dan gelenler, kendi geleneklerini, kültürlerini ve yaşam tarzlarını da getirip Pera'da sürdürüyorlar, yabancı nüfus çoğaldıkça onlara hizmet verecek dükkânlar da artıyordu. Grand Rue de Pera'nın, Osmanlıca-sıyla Cadde-i Kebir'in yavaş yavaş bir alışveriş ve zanaat merkezi haline dönüşmesi, Avrupalı ya da istanbullu gayrimüslim esnaf ve zanaatkarlarla başlar. Gene bu dönemde Fransız Sarayı yanında yapılan St. Louis Kilisesi de Beyoğlu'nun ilk Latin kilisesi olarak bilinir (1628). 17. yy'da Cadde-i Kebir, Galata surlarının kuzeyinde Galata Kulesi yakınındaki Kule Kapı-sı'ndan başlayıp, Galata Sarayı adı verilen kışla mektebine dek sürüyordu. 17. yy gezgini Eremya Çelebi orada gördüğü bel-libaşlı binaları, Galata Sarayı'na doğru, Ceneviz elçisinin evi, Hollanda Elçiliği, Fran-sisken kilisesi, Terra Sainte Kilisesi, onun biraz aşağısında Venedik Elçiliği, onun da yakınında Fransız Elçiliği, ileride tepede, Kasımpaşa'ya bakan bir mevkide ingiliz Elçiliği olarak belirtiyordu. 18. yy'da Grand Rue de Pera ekseni etrafında Beyoğlu'nun oluşması devam etti. Bugünkü Hollanda istanbul Başkonsolosluğu'nun bulunduğu bina (Hollanda Elçiliği binası) eski elçilik binasının yanması üzerine, şimdiki yerinde inşa edildi, isveç Sarayı da (isveç Elçiliği binası) bu yüzyılın ortalarında satın alınıp genişletildi. Saint Antoine Kilisesi(->) de ilk kez 1752'de yapılmıştır. Santa Mana Draperis Kilisesi(->) ise yangın ve deprem geçirerek bugünkü haliyle 17ö9'da inşa edilmiştir. 18. yy'ın sonu geldiğinde Cadde-i Kebir karşılıklı binalarla dolmuştur, ama Galata Sarayı'ndan sonrası ge-
ne boştur, tek tuk evler vardır. O dönemin seyyahlarının yazdıklarına göre kalabalıklaşmasına ve konut fiyatlarının hayli artmasına rağmen, birkaç kagir bina dışında, evler genellikle ahşaptır, bazı bölümleri ise kerpiçtir.
Görüldüğü gibi 19. yy'a girildiğinde Grand Rue de Pera eksenli Beyoğlu(-») hâlâ bir çeşit sayfiye yeri ya da Galata'nın bir banliyösü gibiydi. Cadde-i Kebir'in bugünkü tarzının gerçek şekillenmesi 19. yy'ın ikinci yarısında başlar ve böyle bir caddenin oluşması Tanzimat'ın ürünü sayılabilir. Osmanlı toplumunun üstten gelen reformlarla Batı'ya açılması, kuşkusuz ki birçok Osmanlı aydını, genç soylusu ve zenginini Avrupa yaşam tarzına "alafranga" veya "Frenk usulü" denilen yaşama yönelttiği gibi, istanbul'daki Levantenle-rin ve konuk Avrupalıların ıslahatlarla elde ettikleri imtiyazlar birleşince Grand Rue de Pera birdenbire lüks, şık binaların yapıldığı, Avrupalı dükkânların, eğlenme ve dinlenme yerlerinin açıldığı son derece önemli bir merkez haline dönüştü. Gelişme özellikle Abdülaziz döneminde hızlandı ve yüzyıl biterken, Paris'teki "La Belle Epoque" tarzı yaşam ve tüketim Türkiye'de Grand Rue de Pera'da somutlaştı. Bu süre içinde sokakların taşla döşenmesi, gazla aydınlatılması, kanalizasyonların yapılması, daha sonra elektriğin getirilmesi, Tünel'in inşası, atlı tramvaylar, elektrikli tramvaylar vb ile çok sayıda altyapı hizmeti gerçekleştirildi. Bütün bu hizmetler özellikle Tünel-Taksim aksında yoğunlaşmaktaydı. Ona paralel Şişha-ne-Tepebaşı-Tarlabaşı-Taksim ekseni ise Cadde-i Kebir'in gelişmesinin yanında i-kincil kalıyordu. Kısacası, servet, zenginlik, ihtişam bu caddede toplanıyordu.
20. yy'ın ilk yansı, savaşlara, işgallere, karartmalara rağmen adı Cumhuriyet'ten sonra İstiklal Caddesi'ne dönüşen caddenin altın çağı oldu. Sinema ve tiyatrola-rıyla, önemli lokantalarıyla, kafeleriyle,
pastaneleri ye otelleriyle cadde görkemini her koşul altında sürdürdü, belki de en o-lağanüstü dönemini 1917 Ekim Devrimi'n-den ve özellikle iç savaştan sonra ülkelerinden kaçan Beyaz Rusların(-») kültürleriyle, müzikleriyle, alışkanlıklarıyla, özgül giysileriyle, askeri üniformalarıyla caddeyi ve arka sokaklarını kapladıkları yıllarda yaşadı.
19. yy'ın sonlarında ve özellikle 20. yy' m ilk çeyreğinde Cadde-i Kebir çok sayıda dilin konuşulduğu, Osmanlılarda var o-lan bütün etnik toplulukların, pek çok u-lustan Levantenin ya da yabancının yaşadığı, gezdiği, eğlendiği, alışveriş yaptığı i-nanılmaz derecede kozmopolit bir yerdi. Cumhuriyet'ten sonra geçen zaman içinde, belli bir Türkleştirme politikası izlenmekle birlikte, Beyoğlu ve onun ekseni olan istiklal Caddesi değişik renklerini, tonlarını korudu. Ama kuşaktan kuşağa Levantenler azaldı, yabancılar ükelerine döndüler. II. Dünya Savaşı sonrasında gayrimüslimlere uygulanan ve Varlık Vergi-si'nde simgeleşen politika İstanbul'dan göçlerle sonuçlandı, özellikle Rum nüfus düştü, İsrail devletinin kurulması ise Yahudilerin göç etmesine neden oldu. Gidenlerden boşalan yerlere aynı zanaatlar, beceriler, ilgi alanları ikame edilemedi. İstiklal Caddesi yeni bir kimlik kazanamadı, tersine eski kimliği dejenere oldu, oranın kültürel dokusunun içi boşaldı.
Böylece Beyoğlu ve İstiklal Caddesi yavaş yavaş köhneleşmeye, fakirleşmeye, zevksizleşmeye terk edildi. Güzelim binalar bakımsız kaldı, yıkılıp yerlerine çirkin, ucuz, sözümona modern yapılar inşa edildi.
1950'lerde başlayan büyük kentlere o-lağanüstü göçlerden, en çok da "taşı toprağı altın İstanbul" nasibini aldı. Anadolu'dan gelenlerden işçileşenler gecekondu semtlerini oluştururlarken, lümpenle-şenler de İstiklal Caddesi'nin yan sokaklarını mesken tutuyorlardı. Sayısız kahvehane, aşhane, batakhane erkek olsun, kadın olsun lümpenlerin barınağıydı ve hepsi de İstiklal Caddesi ekseni etrafında toplanmışlardı. Bunun sonucu 1960'lı, 1970'li ve 1980'li yıllarda İstiklal Caddesi çok kötü-ledi, alışveriş merkezi niteliğini Halaskâr-gazi Caddesi, Rumeli Caddesi ve Etiler ile paylaşmak zorunda kaldı. Cadde döner, midye tava, lahmacun, içliköfte ve bira ko-kularıyla kaplandı.
Ama son yıllarda İstiklal Caddesi'nde yeniden bir düzelme gözlenmeye başlandı, mimari değer taşıyan eski şık binalar onarıldı, ön cepheleri temizlendi, cadde o eski köhneliğinden sıyrılmaya yöneldi. Yan sokakların hiç değilse caddeye açılan kesimleri çoğunlukla trafiğe kapatıldı, zemin taşları yenilendi, kadınların da gidebilecekleri, oturup vakit geçirebilecekleri birçok yer açıldı.
Dostları ilə paylaş: |