Ünden bugüN


Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 484, 609; (Altı-nay), Âlimler, (1924), 349, 358; (Altınay), Oni- KAĞITHANE



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə583/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   579   580   581   582   583   584   585   586   ...   877
Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 484, 609; (Altı-nay), Âlimler, (1924), 349, 358; (Altınay), Oni-

KAĞITHANE

380

381

KAĞITHANE

kinci Asırda, 152-168; M. A. Kâğıtçı, Kâğıtçılık Tarihçesi, İst., 1936; Güzelleşen istanbul, İst., 1944; O. Ersoy, XVIII. veXIX. Yüzyılda Türkiye'de Kâğıt, Ankara, 1963; Büngül, Eski Eserler, I, 15-16; 138-139; Y. Yücel, Osmanlı Eko-nomik-Kültür-Uygarhk Tarihine Dair Bir Kaynak. Es'ar Defteri (1640 Tarihli), Ankara, 1992, s. 38; M. S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, İst., 1983, s. 104; İ. Güleç, "Osmanlılarda Kâğıt ve Kâğıtçılık", Müteferrika, S. 2 (Bahar 1994), s. 85-94.

istanbul kâğıthane

Terkos Gölü'nün doğusundan çıkıp Halic'e akan Kâğıthane Deresi'nin, Haliç sahilinden başlayarak iki yanında uzanan, bir zamanlar mesiresiyle ünlü bölge. Günümüzde Kâğıthane îlçesi'nin(->) Merkez mahallesi ve güneybatıya, Halic'e doğru uzanan bölümlerini kapsayan yerleşme ve sanayi bölgesi.

Bizans döneminde Kâğıthane Deresi' nin adı Barbisos'tu. Elde kesin bilgiler olmamakla birlikte İstanbul'un fethi sırasında burada bir kâğıt değirmeni bulunduğu ve bu imalathanenin II. Bayezid dönemine (1481-1512) kadar çalıştığı anlaşılıyor. Evliya Çelebi 17. yy'da Kâğıthane çevresini anlatırken burada harap durumda bir kâğıthane bulunduğunu anlatıyor. Semtin adı, bu kâğıthaneden gelmiş olmalıdır.

Halic'in sona erdiği noktada Halic'e dökülen Kâğıthane Deresi'nin iki yanı, o zamanlar geniş çayırlarla kaplıydı ve saray hayvanları ile beylik hayvanlar baharda burada çayıra çıkarılırdı. II. Bayezid zamanında, Kâğıthane bölgesinde saraya ait a-hırlar, askeri kışlalar bulunduğu; her baharda, beylik hayvanlar çayıra çıkarılın-

Berggren'in objektifinden yüzyıl başında Kâğıthane.



Engin Çizgen koleksiyonu

hem de o döneme göre bir sanayi bölge-siydi. Bu farklı işlevleri, özellikle o zamanlar bol sulu olan deresine borçluydu. Çeşitli kaynaklar, daha Kanuni zamanında buradaki baruthanede, Cebehane Ocağı' na mensup 200 nefer ile bir barutçubaşı ve barutçu kethüdasının bulunduğunu; her biri 10 kantar çeken 100 adet tunç havan ve derenin çevresinde, Kâğıthane Deresi'nin üzerindeki büyük dolaplar tarafından döndürülen acayip görünüşlü dev çarklar olduğunu; yine çok büyük havan-

ca burada "emir-i ahur"lar ve arpa emirlerinin padişaha ziyafet verdikleri; bu amaçla bir kasır (Emir-i Ahur veya İmrahor Köş-kü[->]) yapıldığı ileri sürülür. Belki de böyle bir vesileyle Kâğıthane'ye gelmiş olan I. Süleyman (Kanuni) (hd 1520-1566) Kâğıthane Mesiresi'ni(->) pek beğenmiş, avlanmak ve dinlenmek için sık sık buraya gelmeye başlamış, II. Bayezid döneminde yapılmış olan baruthaneyi kagir olarak yeni-letmişti. Kâğıthane, Kanuni döneminden beri hem bir mesire, hem toplantı yeri,

Abdullah Biraderlerin bir fotoğrafında yüzyıl başında Kâğıthane'den insan görünümleri. Engin Çizgen koleksiyonu

larda 40-50 okkalık demirlerle barut dövüldüğünü; imalat sırasında gök gürültüsü gibi sesler duyulduğunu belirtiyorlar.

Evliya Çelebi, aklı olanın baruthane çevresindeki manzarayı uzaktan seyrettikten sonra Kâğıthane Tekkesi'ne gidip can sohbeti edeceğini yazar; bu tekkede oturma odaları, 70 ocaklı mutfak, kiler, 20 dükkân, l fırın, l kahvehane, l su kuyusu ve caminin olduğunu, arzu eden yaranın burada 5 gece misafir kalabileceğini kaydeder.

Kâğıthane Deresi vadisinde kuyumcuların, saraçların vb esnafın daha Kanuni döneminde bir arada eğlenip görüşmek i-çin toplandıkları; böyle zamanlarda çayırlarda 5-6.000 çadır kurulduğu; Kanuni' nin şehzadelerinin sünnet düğünlerinin bir bölümünün de burada yapıldığı bilinir. Kâğıthane, hasbahçeler arasına ilk kez Kanuni döneminde katılmıştır.

Evliya Çelebi, 17. yy'da Kâğıthane'yi anlatırken Kağıthane Mesiresi'nin Asya ve Afrika tüccar ve seyyahları arasında da pek revaçta olduğunu; Levent Çiftliği deresinden gelen ve sabuna bile ihtiyaç olmadan iki suda çamaşırları temizleyen bir suyu bulunduğunu; bazı Hint tüccarlarının mallarını bu derede yıkadıklarını; derenin iki yanının çınar, kavak, söğüt ağaçlarıyla dolu olduğunu; tatil günlerinde binlerce İs-tanbullu'nun kayıklarla gelip eğlendiklerini yazar. 17. yy'm başlarında Kâğıthane' de 200 kadar bağlı bahçeli ev, 20 kadar dükkân, l hamam bulunuyordu.

Eremya Çelebi Kömürciyan (1637-1695) Kâğıthane'de beylik barut dövüldüğünü, beylik mandıradan sarayın süt ve yoğurdunun sağlandığını, çayın kenarında büyük ağaçlar ve değirmenler olduğunu, halkın bir zamanlar buraya eğlenmeye geldiğini, şimdi ise diğer mesirelerde olduğu gibi burada gezip tozmanın da yasaklandığını, halkın bundan olumsuz etkilendiğini, ancak kesesi para dolu zenginlerin buradaki bahçelerde zevk ve sefa içinde yaşayabileceklerini, padişahın (IV. Meh-med olmalı) kışın burada büyük avlar tertiplettiğini ve yörenin padişahın özel av alam olduğunu yazar.

18. yy'm başlarına gelene kadar, Kâğıthane bölgesinin ağaçlıklı, çayırlık, yeşillik bir mesire, bir eğlence yeri, yer yer de imalathanelerin, değirmenlerin bulunduğu bir yöre olduğu; padişahların kapalı av alanı olarak da kullanıldığı; bahçeler içinde köşkler, bir de köyü olduğu anlaşılıyor.

Kâğıthane, kendisini İstanbul, hattâ tüm Osmanlı tarihine geçirecek özelliklerini 18. yy'ın başlarında III. Ahmed (hd 1703-1730) ve vezirazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa zamanında kazanmıştır. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve III. Ahmed, Kâğıthane'nin yeniden düzenlenmesine 1719' da karar vermişler, 1720'de Kâğıthane Deresi'nin üstüne üç yeni havuz yapılmış ve düzenlenen bahçeye de Hüsrevâbâd adı verilmiştir. Esas düzenleme ve yapı işine ise 1721-1722'de girişilmiş, Paris'e sefir o-larak gönderilen Yirmisekiz Çelebi Meh-med Efendi çok etkisinde kaldığı Fransız saray, köşk ve saray bahçelerinin çizim-

lerini, planlarını getirmiş; yüzlerce amele ve usta çalıştırılarak yer yer yatağı da değiştirilen Kâğıthane Deresi'nin kenarına mermerler döşenmiş ve Gedvel-i Sîm denen bu yeni kanalın kenarına 30 sütun ü-zerine ünlü Sa'dâbâd Kasrı ve bir dizi başka köşk, kasır, çeşme, sebil yapılmıştır. Birkaç ay içinde bitirilen bu inşaatlardan sonra Kâğıthane ve Sa'dâbâd, dönemin en ünlü zevk ve sefa yeri olmuş, Osmanlı tarihinde, kültüründe, sanatında, Divan Ede-biyatı'nda önemli izler bırakmıştır. Lale Devri'nin(->) simgesi Kâğıthane'nin bu parlak dönemi, 28 Eylül 1730'da başlayan Patrona Halil İsyanı ile sona ermiş, ayaklanmacılar için halkın tepki duyduğu bir yaşam biçiminin simgesi olan Kâğıthane'deki saraylar, köşkler, bahçeler İstanbul'un diğer yerlerindeki benzerleri gibi yerle bir olmuştur. Tahttan indirilen III. Ahmed'in yerine tahta geçen I. Mahmud (1730-1754) onca sanat eserinin ve güzelliğin hiç değilse yakılmasını önleyebilmiş, yakılmayıp sadece yıkılmasını emrederek daha sonra yeniden onarılabilmelerine olanak tanımıştır. Nitekim 1743'te Kâğıthane'nin, özellikle de Sa'dâbâd'm onarılmasına girişilmiş, köşklerin tümü yenilenemediyse de, Kâğıthane, padişahın yabancı elçileri kabul ettiği, çadırlar kurularak eğlenilen bir yer olmayı sürdürmüştür.

Kâğıthane'yi yeniden şenlendirmeye çalışan padişah, III. Selim'dir (hd 1789-1807). III. Selim döneminde Kâğıthane, mesire olarak eski ününe ve güzelliklerine kavuşurken burası aynı zamanda yeniçerilerin belli günlerde talim yapacakları bir alan haline getirilmiş; öte yandan yeni bir kâğıt imalathanesi kurulmuş, kâğıt üretiminin başına getirilen Rusçuklu Mehmed Emin Behiç Efendi kâğıthaneyi işletebilmek için büyük harcamalar yapmış, ancak işletme 1.500 kese akçe açık verince imalathane kapatılmıştır. II. Mahmud (hd 1808-1839) Kâğıthane'de bulunan başta Sa'dâbâd Kasrı olmak üzere diğer kasırları, havuzları, çağlayanları, cami ve çeşmeleri o-nartmış, yeniden döşetip süsletmiş, Sa'dâ-bâd'a sık sık gelip kalmıştır. Daha sonra Abdülaziz (hd 1861-1876) de Kâğıthane' ye önem vermiş; Kâğıthane semt ve mesire olarak 20. yy'm başlarına kadar ö-nemini korumuş, her dönem, askeri tesislerin ve birliklerin de bulunduğu bu yöre, 1940'larda harabe halindeki köşk ve kasırların yıktırılmasından sonra askeri bölge haline getirilmiştir.

Kâğıthane'nin bugünküi sanayi bölgesi halini almasının başlangıcı 1950'lerdir. Bu tarihten sonra, 1960'lardan itibaren daha da hızlanarak, bölgede fabrikalar, imalathaneler kurulmuş; Kâğıthane Deresi önce kirlenmiş, sonra büyük ölçüde kurumuş ve sanayi artıklarının lağım sularına karıştığı pis bir su görünümü almıştır. Kâğıthane yerleşmesi ise, 1950-1960 sonrasında kurulmuş sanayiye bağımlı diğer yeni bölgeler gibi, yarı gecekondu mahallesi görünümlü; orta-alt ve alt sosyoekonomik grupların yoğunlaştığı kalabalık bir yerleşme niteliği kazanmıştır (bak. Kâğıthane İlçesi).

wi3nnu£v«w KOŞpiÜAHOR KÖŞKÜ AHIRLARIM MUTFABI


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   579   580   581   582   583   584   585   586   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin