KÂĞITÇILAR
Kâğıtçılar, İstanbul'da üretilen ya da ithal edilen kâğıdı ya ham ve tabaka halinde ya da boyadıktan sonra aharlayıp mühreleye-rek, çeşitli boyutlarda keser ve satarlardı. İstanbul'un eski bir meslek grubu olarak kâğıtçılar, Osmanlı döneminde Beyazıt'taki Kâğıtçılar Çarşısı'nda toplanmışlardı. 1938'de istimlak edilen Kâğıtçılar Çarşısı'nda kâğıda ilgili diğer zanaat erbabı da hizmet verir; ciltçiler, müzehhip ve nakkaşlar, ebrucular ve hat levhaları atıp satanlar ile kamış kalem, mürekkep ve diğer yazı araç gereçleri satanlar da bulunurdu.
İstanbul'da kâğıtçılar, Evliya Çelebi'nin Seyahatname'de ayrıntılı bir biçimde anlattığı 1638 ordu esnafı alayında da yer almışlardır. Burada "Esnâf-ı Kâğıdcıyân" başlığıyla verilen bilgiye göre İstanbul'da 200 dükkânda 205 kâğıtçı bulunmaktaydı. Alay sırasında, seyircilerin önünden özel olarak yapılmış ve duvarları "İstanbul tabağı, Bosna, Yonderkani" kâğıtlarıyla süslenmiş dükkânlarında kâğıttan elbiseler giymiş halde ve kâğıt mühreleyerek geçmişlerdir.
1640 tarihli Narh Defteri'nde de İstanbul'da satılan kâğıt çeşitleriyle fiyatlarına yer verilmiştir. Buna göre tane ile satılanlardan "sultanî kâğıt"ın âlâsı 35, ednâsı 16, "âbâdî kâğıf'ın iri boyu ile 16 küçük boyu 10 akçeye; deste ile satılanlardan "İstanbul tabağı"mn büyüğü 43, ortası 30, "ay ve a-lem damgalı, haşebî ve şabta kâğıtları" 15, "çârçûbe (çerçeve) kâğıdı" 5, "helva kâğıdı" 2,5 akçeye satılacaktır.
Osmanlılarda kâğıtlar üretildikleri şehre ya da ülkeye göre "Semerkandî", "İstanbul", "Venedik", "Buhara", "İngiliz" vb; üretildiği ülkenin hükümdarına göre "Âdil Şa-hî", "NizamŞahî", "Kasını Bigi"; rengine göre "şekerrenk", "mavi çizgili", "gülkurusu", "nohudî", "fıstıkî"; işlenme durumuna göre "aharlı", "çifte aharlı", "ikiyüzlü", "boyalı Felemenk", "Venedik battal", "mühreli Venedik"; kalınlığına göre "ince şekerrenk battal", "kalın Hind âbâdîsi", "ince sofera"; büyüklüğüne göre "Venedik şekerrenk battal", "kaba âsitane", "sulusuvat", "sağır telhis"; kullanıldığı yere göre "ecza kâğıdı", "terzi kâğıdı", "nane kâğıdı", "helvacı kâğıdı", "mushaflık kâğıt"; işleyene göre ise "Elvan Hoca meşkliği" gibi adlar alırlardı.
İstanbul'da ve ülkenin dört bir yanında yaygınlık kazanmış kâğıt çeşitlerinden biri de Venedik işi olup "Alcorna" markasını taşıyan ve "Alîkurna" diye ün kazanmış
olan ithal kâğıttır. Ayrıca "eser-i cedid" markalı bir kâğıt da 19. yy'm ortalarında piyasaya çıkmıştır.
Eski kâğıtlar, hemen yazı yazmaya hazır olmadığı için bir sıra işlemden geçirilirdi. Çoğunlukla beyaz renkte olduklarından önce istenilen renge boyama işlemi uygulanırdı. Kâğıt boyamada bitkisel boyalar kullanılır ve beyaz, sarı, kırmızı, yeşil, mavi, kahverengi, siyah ve karışık renklerin pek çok çeşidi bulunurdu.
Kâğıda uygulanan ikinci işlem "ahar-lama"dır. Paça suyu, tutkal, nişasta, yumurta akı karışımından oluşan "ahar"; kâğıdın yüzeyine çok ince bir tabaka halinde sürülür ve böylece sağlamlık, yazma kolaylığı sağlanmış olurdu. Aharlanmış kâğıt, ü-zerindeki yazının kolayca silinmesine imkân verdiği için daha çok hattatlar tarafından tercih edilmiştir.
Aharlanmış kâğıdın pürüzlerinin giderilmesi, kâğıdın düzleşip aharın yedirilmesi için "mühreleme" işlemi uygulanırdı. "Mühre tahtası" adı verilen düz ve sağlam bir tahta üzerine konulan tabaka halindeki kâğıt, mühretaşının bastırılarak gezdiril-mesiyle yazı yazmaya elverişli hale getirilirdi.
İstanbul'da kâğıt tüketimi devlet daireleri, kitap basma ve yazma işiyle uğraşanlar, paket ye ambalaj yapan esnaf tarafından gerçekleştirilirdi.
Fabrikadan çıkan ya da ithalat yoluyla gelen kâğıt, kâğıt emini eliyle esnafa dağıtılır; her tür kâğıt bu işle uğraşan toptancılar eliyle pazarlanırdı. Devletin her türlü kâğıt ihtiyacını temin etmekle görevli kişi de "kâğıtçıbaşı" unvanını taşırdı. Kâğıtçılık, yazma kitabın azalmasıyla önemini yitirmiş; basım tekniklerine uygun olarak üretilmiş yerli ve Avrupa kâğıtları yaygınlık kazanmıştır.
Dostları ilə paylaş: |