Kadirîlikte Zikir Usulü ve Musiki
Kadirîlik, tarikat ayinlerindeki çeşitli zikir tarzlarından, ayakta durarak zikretmek demek olan "kıyami" usulünü benimsen-
KADİRÎLİK
378
379
KÂĞITÇILAR
"S^S£SflîlKs~i;b^?Avv V >^^-5^*M^^ :^£Smlâ4w^?ffiwS£4^t
Beyazıt'taki Kâğıtçılar Çarşısı'nm 1910'lardaki görünümü.
Birinci Daîre-i Belediye, ist., 1328
"Bağdat müjgânlısı" olarak da adlandırılan sivri kubbeli Kadirî tacı ve içine istiflenmiş "Yâ Hazret-i Abdülkadir-i Geylanî" yazısı (solda) ve müjgânlı Kadirî tacı. M. Baha Tanman
mistir. Kıyam zikrinde yan yana dizilip karşılıklı saflar oluşturulur, adım atılmadan, bel hizasına kadar eğilip doğrularak, dizler üzerinde yaylanarak veya beden ile başı sağa sola döndürerek sağlanan, belli bir ahenk içindeki hareketlerle zikredilir. "Dalga tevhidi", "demdeme" gibi adlar verilen, safların karşılıklı olarak ileri geri hareket ettikleri zikir tarzları da vardır. Ama asıl zikir, ayakta durarak icra edilen tarzdadır. Bir de Eşrefi koluna özgü Kadirî devranı vardır; bu devran, Halveti devranı gibidir, sadece, adımlar sola değil sağa doğru atılır, zikir halkası da sağa doğru döndürülür.
Öteki tarikat ayinleri gibi Kadirî zikir ayini de hilal şeklinde zikir halkası oluşturulduktan sonra, şeyhin Fatiha okuma-sıyla başlar. Sonra topluca, özel bestesiy-le "evrâd-ı şerif" okunur. Tasavvuf çevrelerinde "arûs-i salâvât" diye tanımlanan Kadirî evradını kimin bestelediği bilinmi-
yor. Peygambere duyulan saygı, bu eserin basit gibi görünen ama aslında çok sanatlı bir yapısı olan ezgileriyle ve güftenin özel vurgularıyla ustaca dile getirilmiştir. Evrâddan sonra belli sayıda "tevhîd" ve "ism-i celal" okunur. Bu sırada zâkirler, zikrin gidişine uygun ilahiler veya serbest kasideler okurlar.
"Perde kaldırmak" denen, zikir sesinin özleştirilmesi ile zikir hızının artırılması usulü Kadirî zikrinde de vardır, ilahilerle kasidelerden sonra ayağa kalkılır, kıyam safı oluşturularak kıyam zikrine başlanır. Yine belli sayıda esma okunduktan sonra, harfler belli edilmeden, yalnızca sesli olarak zikretmek anlamına gelen "kalbî" zikir başladığında, kudüm, bendir, halile, nevbe gibi vurma sazlar da kullanılmaya başlar. Daha sonra devrana geçilir ve ayin dua ile biter.
Ayin sırasında icra edilen musiki öbür tarikat ayinlerindeki musikiden farklı değildir. Ancak, Kadirîlik Arap kökenli bir tarikat olduğundan, öteki Arap kökenli Rı-faî, Sa'dî gibi tarikatların ayinlerinde okunan Arapça güfteli tasavvuf musikisi eserleri plan "şuul'ler Kadirîlikte de okunur.
İsmail
Rumî
Türbesi'nin
üzerindeki
bronzdan
dökülmüş
destarh
Rumî tacı.
M. Baha
Tanman
Öbür tarikatlarda olduğu gibi Kadirîlikte de musikiye çok önem verilmiştir. Bu önem, Kadirîliği Anadolu'ya yayan Eşre-foğlu Rumî ile damadı ve halifesi olan Ab-dürrahim-i Tirsî'nin (ö. 1519) musikişinas, hattâ bestekâr olduğu yolundaki kuvvetli rivayetlerden de kaynaklanmaktadır.
İstanbul'da tanınan ilk Kadirî musikişinaslar, Tophane'deki Kadirîhane zâkir-başdarı Molla Mustafa Efendi (ö. 1732) ile Mahmud Efendi'dir (ö. 1748). Yine bu dönemde yaşamış Bağdadi Medhî de Tophane'deki Kadirîhane'ye bağlı bir şair ve musikişinastı. Mezarının Kadirîhane'de olması dolayısıyla Kadirî bir musikişinas
olduğu söylenen Kazasker Mustafa izzet Efendi (1801-1876) ise aslında Nakşibendî tarikatındandı.
İstanbul'daki Kadirî musikişinaslarının hemen hepsinin Tophane'deki âsitane ile ilişkisi vardır. Tophane kıyısındaki Karabaş Tekkesi Şeyhi Hopçuzade Mehmed Şakir Efendi de (ö. 1859) Kadirîhane'nin zâkirbaşısıydı. Aynı zamanda usta bir tan-buri olan Şeyh Şakir Efendi çok başarılı bir bestekâr ve değerli bir hocaydı. Nasu-hî Şeyhi ünlü musikişinas Şeyh Mesud Efendi (ö. 1878) onun öğrencilerinden biridir. Oğulları Şeyh Ahmed Gavsî (ö. 1908) ile Şeyh Ali Rıza efendiler (ö. 1924) de İstanbul'un tanınmış zâkirlerinden olup durak, ilahi ve miraciye okumakta çok başarılıydılar. Yine bu aileden gelen Karabaş Tekkesi'nin son şeyhi Şakir Çetiner (ö. 1985) Galata Mevlevîhanesi'n-de kudümzenbaşılık etmiş, Mevlevî ayinlerini, pek çok durak ile ilahiyi bugünün musikişinaslarına özel icra tarzlarıyla aktarmış değerli bir musikişinastı.
Kadirî şeyhlerinden Abdülaziz Efendi (ö. 1880), İstanbul'un ün kazanmış zâkir-başılarmdandı. Kadirî Şeyhi Osman Şems Efendi'nin dervişlerinden ve Hacı Faik Bey' in öğrencilerinden olan Hammamîzade Neyzen Hacı Osman Bey (ö. yak. 1890' lar) döneminde hem tanınmış bir okuyucu ve neyzen, hem de değerli bir bestekârdı. Güftesi şeyhine ait, "Gel gülşen-i tevhîde şu bülbül gibi yahu" diye başlayan bestenigâr ilahisi çok tanınmış, sevilen bir eserdir.
Dindışı Türk musikisinin de önemli bestekârlarından biri olan Şeyh Edhem Efendi de (1862-1933) Kadirî musikişinas-larındandı. Hacı Faik Bey'in öğrencisi o-lan Edhem Efendi, Muzıka-i Hümayun'a girdi; 19l6'da Drağman'daki Kefevî Tek-kesi'ne şeyh oldu; Neyzen Süleyman Er-guner, .Hafız Sami, Arap Cemal Bey gibi değerli musikişinaslara hocalık etti. Daha çok şarkılarıyla tanınan ve günümüze 150' yi aşkın eseri ulaşan bestekârın "Cem olmuş dervişleri Sultan Abdülkadir'in" diye başlayan hüseyni ilahisi dini musiki re-pertuvarının önemli eserlerindendir.
Son dönemin önemli musikişinaslarından İzzettin Hümâyî Elçioğlu (1875-1950) Fatih Nişanca'daki Kadirî Tekkesi Şeyhi Hafız Şemseddin Efendi'nin oğlu, Muallim İsmail Hakkı Bey'in öğrencisidir. Ayin, ilahi, şarkı ve marş beste şekillerinden birçok eseri vardır.
Yine son dönemin değerli musikişinaslarından olan Hafız Hüseyin Halis Efendi (ö. 1919) Şehremini'deki Remlî Tekkesi şeyhiydi. Çok değerli bir zâkirbaşı ve bestekârdı. Kardeşi Şeyh Raşid Efendi de önemli zâkirbaşılarmdan ve musiki ho-calarındandı. Şeyh Halis ve Raşid efendilerin yeğeni zâkirbaşı Albay Selahattin Gü-rer (1896-1978) dayılarından öğrendiği zâkirlik usulünü ve tekke musikinin özelliklerini bugüne ulaştırmış büyük bir değerdir. Bacanağı olan Eyyubî Ali Rıza Şen-gel (1880-1953) ile birlikte, tasavvuf musikisinin son önemli temsilcilerindendir. ÖMER TUĞRUL ÎNANÇER
Dostları ilə paylaş: |