Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü Cilt


İngiliz Derin Devleti ve Sömürgecilik Zulmü



Yüklə 2,09 Mb.
səhifə34/215
tarix09.01.2022
ölçüsü2,09 Mb.
#94361
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   215
İngiliz Derin Devleti ve Sömürgecilik Zulmü

Genel olarak "başkalarına ait kaynakları haksız yere kullanmak" anlamına gelen sömürgeciliğin geçmişi, çok eskilere kadar uzanır. Ancak sömürgecilik, özellikle denizciliğin gelişiminden sonra İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkeleri tarafından dünyanın hemen her yanına yönelik uygulanmıştır. İngiltere ve diğer sömürgecilerin, dünyanın çeşitli yerlerindeki zenginlikleri ve insan gücünü keşfetmesi ve bunu ilhak ve işgale dönüştürmesi ile sömürgecilik, yeni bir boyut kazanmıştır.

İspanyollar ve Portekizliler daha çok altın ve gümüş yağmalama amacıyla sömürgeciliğe girişmişlerdir. Ancak bunu bir idare biçimine dönüştüren İngilizler olmuştur.

İngilizlerin sömürgecilik girişimleri kolay ve haksız kazanç amacıyla başlamıştır. Bu haksız kazanç çabası, İngiliz derin devletinin dünya hakimiyeti arzusunun bir başlangıç noktasıdır. Kaynaklara ve insan gücüne hakim olmak, yeni köle milletler ve devletler elde etmek, İngiliz derin devletinin hayal ettiği tek dünya imparatorluğunun önemli bir yolu olarak görülmüştür. 16. yüzyıl İngiliz denizci ve yazarlarından Walter Raleigh, İngiliz derin devletinin temel hedefini, "Denize hakim olan ticarete de hükmeder; ticarete hakim olan ise dünya zenginliklerine hükmeder, yani dünyaya hakim olur..."92 sözleriyle ortaya koymuştur.

1486'da Londra'da Fellowship of Merchant Adventurers'ın (Maceraperest Tüccarlar Birliği) kurulması bu hedefe yönelik yapılan ilk girişimlerden biridir. Merchant Adventurers'ın kuruluş amacı, İngiltere'nin dışarıya satabileceği yegane ürün olan tekstilin ihracatını artırmaktı. Kraliyet, Merchant Adventurers'a, "bilinmeyen ve alışılmış denizyollarının dışında kalan kara uzantıları, kara parçaları, adalar, mülkler ve malikaneler" keşfetmesi için ruhsat vermişti. Kuruluş, "Moskova Şirketi" adını alarak Rusya'nın ve Rusya'ya komşu ülkelerin tekelini ele geçirmeyi başarmıştı.93 Bu yöntem, sonraki yıllarda İngiliz derin devletinin dünya hakimiyeti sağlama çabasında kullandığı önemli bir yöntem haline gelecekti.

İngiliz derin devleti, "Moskova Şirketi" deneyimindeki başarıyı görünce, bu aşamadan sonra ticari olarak imkanlarından istifade edeceği bölgeler arayışını hızlandırdı. Ele geçireceği topraklarda hükmedebileceği bir insan topluluğunun bulunması İngiliz derin devleti için önemliydi. Kendi sahte kriterlerine göre "aşağı ırk" kabul ettiği toplumlar, İngiliz derin devletinin hedef kitlesi haline geliyordu. İngiliz derin devleti, söz konusu bölgelere "beyaz adam" hükümranlığında ayak basıyor, halkı köleleştirerek toprağın tüm imkanlarına el koyuyordu. Halk ise, İngiliz derin devletine göre, Anglosakson soyuna hizmet etmek için var olmuş "değersiz" topluluklardı. (Tüm sömürge halklarını tenzih ederiz)

İngiliz derin devletinin sömürge konusunda temel stratejisi şuydu: Sömürülecek uygun topraklar tespit edildikten sonra buraya İngilizlerden oluşan kalıcı yerleşimciler transfer ediliyordu.94 Yerleşimcilerin geldiği topraklara koloni adı veriliyor ve okyanusun diğer ucunda dahi olsalar, bu toprakların İngiltere ile siyasi ve ekonomik bağı devam ettiriliyordu.95 Zaman içinde İngiliz derin devleti, İngiltere'nin dilini, dinini, kültürünü bu bölgelere hakim ederek bir bakıma bu bölgeleri hizmetçisi haline getiriyordu. İngiliz derin devletine göre söz konusu bölgeler hiçbir zaman İngilizleşemeyeceklerdi; dolayısıyla onlara sözde "aşağı ırk" oldukları ve İngilizlere hizmet etmeleri gerektiği her zaman hatırlatılıyordu. Bir kısmı İngiliz derin devletine yancılık yapmak üzere görevlendiriliyor, bir kısmı köleleştiriliyordu.

İngiliz derin devletinin sömürerek gerçekleştirdiği bu alan hakimiyeti, günümüzde kolonyalizm (kolonileştirme) olarak isimlendirilmektedir. Ticaret görünümü altında gerçekleştirilen bu hakimiyet askeri yöntemlere oranla çok daha kolay, masrafsız, risksiz ve avantajlı olduğu için İngiliz derin devleti uluslararası politika stratejisini bunun üzerine kurmuştur.

Kolonyalizmin fikir babası, milletvekili ve aynı zamanda da bir asker olan Humphrey Gilbert'tır. Fransız Tarihçi Marc Ferro, Sömürgecilik Tarihi isimli kitabında Gilbert'i şu şekilde tanıtır:

Gilbert doktrinini bir kez geliştirdikten sonra, Newfoundland'da ilk yerleşim bölgesini kurdurdu: İngiltere buraya işsiz güçsüz takımını gönderdi, ürünlerini sattı ve oradan yiyeceğini sağladı.96

Bu ilk adımdı; 16. yüzyılın sonundan itibaren İngiliz derin devleti, dünyaya yayılmak için hızla yeni koloniler edinmeye ve buralarda hem deniz üsleri hem de ticaret bölgeleri oluşturmaya başladı.

İngilizlerin 17. ve 18. yüzyıllarda Amerika ve Asya'da yoğunlaştırdıkları sömürge faaliyetleri ticari ve ekonomik ağırlıklıydı ve ticari organizasyonlar aracılığı ile gerçekleştiriliyordu. Bu dönemde sömürge toprakları, bir yandan İngiltere pazarının ihtiyacı olan ham madde ve baharat, tütün, şeker gibi tüketim malzemelerini sağlarken, diğer yandan İngiliz ürünlerinin pazarı haline getirilmiştir. Bu politikanın güdülmesindeki en büyük amaç, İngiltere'ye para ve kaynakların mümkün olduğunca fazla girmesi ve İngiltere'den mümkün olduğunca da az çıkması olmuştur.

Başlangıçta ekonomik gerekçelere dayandırılan kolonyalizm, zaman içinde çok ciddi toplumsal ve hatta sorunlu biyolojik sonuçlar doğurmuştur. Örneğin İngiliz derin devletinin Hindistan'da pamuk ekimini engelleyerek, daha çok kar getirdiği için haşhaş ekimi yaptırması ve bunu da Çin'e satması bu konudaki en bilindik örneklerdendir. Uyuşturucu madde yapımında kullanılan haşhaşın ekimi Hindistan topraklarını ziyan ettiği gibi, Çin halkı üzerinde de korkunç bir psikolojik ve manevi yıkım meydana getirmiştir. Benzeri uygulamalar sömürgecilik tarihinin anlatıldığı bir üniversite ders kitabında şöyle anlatılmaktadır:



Başlangıçta neredeyse tamamen ticaret ve para kazanma arzusu gibi ekonomik faktörlere bağlı olan bu gelişme, esas itibarıyla başka bir ülkenin hammadde kaynaklarını ve para edecek ürünlerini o ülke dışına çıkarma esasına bağlı bir ekonomik yapı kurmuştur. Bu sebeple sömürge ülkelerinde toprağın doğal yapısı ve dönüşümüne bağlı bir tarım yerine daha çok para edecek şeker kamışı, kahve, kakao gibi ürünler üzerinde ısrar edilerek uzun vadede pek çok Asya ve Afrika toprağının çoraklaşmasına zemin hazırlanmıştır.97

İngiliz derin devleti, idareyi ele geçirdiği ülkelerde çoraklaştırıcı tarımsal yöntemler dayatmış, bununla da kalmamış yerel halka zulmederek büyük katliamlar gerçekleştirmiştir. Bu katliamlar kimi zaman ateşli silahlarla doğrudan can alma şeklindeyken, kimi zaman yaşam koşullarının kasıtlı olarak ölümcül düzeye düşürülmesiyle yaşanmıştır.

Tarımı ve insanları helak etmek, bu yolla toplum düzenini dejenere etmek deccali bir yöntemdir. Bu deccali yöntemi, Kuran'da Yüce Rabbimiz şu şekilde tanıtmıştır:

O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. (Bakara Suresi, 205)

Kuran-ı Kerim'de "bozgunculuk" olarak nitelendirilen ve kesin olarak yasaklanan bu çirkin yöntemleri İngiliz derin devleti benimsemiş, sistemleştirmiş, dünyanın her yanına yaymıştır.

İngiltere'de kolonilerden elde edilen gelirler, çıkartılan özel kanunlarla koruma altına alınmıştır. İngiltere ve sömürgeler arasındaki taşımacılığın İngiliz gemileriyle yapılması şartı getirilmiş, yani sadece ürünlerde değil taşımacılıkta da yalnızca İngiltere'nin kar etmesi sağlanmıştır. Sömürgelerin tüm ihtiyaçlarını İngiltere'den satın alması zorunlu tutulmuş, bu ülkelerde yalnızca İngiliz mallarının ithalatına izin verilmiştir. Hintli yazar Prof. Ania Loomba, kolonilerdeki ticari işleyişi şöyle açıklamaktadır:

Modern sömürgecilik işgal edilen ülkelerden para, mal ve zenginlik almaktan fazlasını yapmıştır. Bu ülkelerin ekonomilerini yeniden yapılandırmış ve bunları sömürgeci ülkeyle sömürülen ülke arasında insan ve doğal kaynak akışı olacak şekilde kompleks bir ilişki içine sokmuştur..... ama insanlar ya da ürünler ne yönde hareket ederse etsin, kar her zaman sözde "anavatana" akmıştır..98

Şüphesiz ki "anavatan", öncelikle İngiltere'dir.

Sömürülen topraklar, çeşitli aşamalarla İngiliz derin devletinin egemenliği altına girmiştir. Sömürgelerdeki toprak düzeni ise, yine İngiliz derin devletinin ihtiyacına göre yeniden şekillendirilmiş, sömürülen topraklarda yerli sanayinin gelişmesi önlenerek İngiliz ürünlerinin tüketilmesi zorunlu kılınmıştır.

19. yüzyıl, İngiliz sömürgeciliğinin oldukça geniş bir alana yayıldığı dönemdir. Yüzyılın başlarında Birleşik Krallık; Avustralya, Kanada, Hindistan, Afrika'daki bazı devletler, Karayip Adaları ve Hong Kong gibi dünyanın büyük bir kısmına yayılan dev bir sömürge imparatorluğunu yönetmektedir. İngiltere'ye yönelik "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" yakıştırması da gerek kölelik gerekse doğal kaynakların bolluğu nedeniyle ülkenin sömürge altına aldığı toprakların genişliğinden gelmektedir. Bu sömürgelerin bazıları 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında "sözde" bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Fakat o aşamaya gelene kadar İngiliz sömürge tarihinde, altında İngiliz derin devletinin imzası bulunan ve İngiliz derin devletinin deccali yöntemlerini ele veren çok fazla kara leke vardır.

İngiltere I. Dünya Savaşı'nın sonunda İmparatorluğun en geniş sınırlarına ulaşmıştır. 1929-1930 Dünya Ekonomik Buhranı büyük ölçüde İngiltere'yi de etkilemiştir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise dengeler tamamen değişmiş, İngiltere pek çok denizaşırı sömürgesini "görünürde" terk etmiştir. Gerçekte bu sömürgeler ve daha fazlası, "yeni sömürgecilik" adı altında halen İngiltere'nin güdümündedir.




Yüklə 2,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   215




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin