ÜSTÜn yetenekli Çocuklar



Yüklə 2,52 Mb.
səhifə7/43
tarix15.01.2018
ölçüsü2,52 Mb.
#37978
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   43

Üst öğrenim aşamasında da tutum aynıydı, öğrenci yeteneklerine uygun çeşitli öğrenim kanallarından birinde yetişirdi. Anlaşıldığına göre Türkçe, okuma, yazma, Arapça, Kuran ve din derslerinin dışında bütün öğrencilerin ortakcıl olarak izlemesi ve başarması zorunlu olan dersler yoktu. Bunların dışında ortakcıl olan öğrenim alanları “beden eğitimi, savaş becerileri” gibi konulardı. “Arapça dil ve grameri, Farsça ve edebiyatı, fıkıh, tefsir, Türk Edebiyatı vs.” gibi konular üst öğrenim aşamasında izlenmesi ilgi ve özel yeteneklere dayanan konulardı. Bunlardan başka öğrencinin “Seferli, Kiler ve Hazine” odalarına bağlı meslekî öğrenimin hangi dalında derinleşip gelişeceği de geniş ölçüde bireysel ilgi ve yeteneklere göre kararlaştırılan hususlardı.

Bu hali ile Enderun hazırlık okullarının, çok amaçlı okul program ve örgütüne oldukça benzerlik gösterdiklerini ileri sürmek yanlış olmaz.

Bundan başka Büyük ve Küçük odaların programları ise bir açıdan yüksek öğrenimden bugün yaygınlaşmağa başlayan bir niteliği de yansıtmaktadır: Bu sınıflarda belirli bir alanda ihtisaslaşmaya dönük bir eğitim yerine hazırlık okulundakinin uzantısını andıran genel eğitim tutumun benimsendiği söylenebilir. Asıl ihtisas öğrenimi bu iki odanın üzerinde başlayan Seferli Odasında belirmektedir. Bu yüzden bugün yararlı olmadığı kabul edilen, yüksek öğrenimin başından itibaren dar bir uzmanlık alanına dönük tek yönlü insan yetiştirmenin sakıncaları sanki Enderun programları içinde de sezinlenmiş izlenimini vermektedir.

Bu konu üzerinde durulurken günümüzün eğitim sorunlarından birisi üzerinde de kısaca durmak yararlı olabilir. Daha önce de belirtildiği gibi imparatorluk devrinin yalnız saray okuluna öz uygulamaları ile günümüzün kitleye dönük eğitiminin özelliklerini ve sorunlarını karşılaştırmak elbette doğru olmaz. Fakat bu karşılaştırmayı uygulamaların gerisindeki eğitim felsefe ve anlayışı açısından yapmakta sakınca değil yarar olabilir. Enderun’daki eğitim felsefesi ve uygulamaları bireyleri özelliklerine en uygun düşecek eğitim koşulları içinde en iyi biçimde eğitmeyi amaç edinmişti. Ancak uzun denemelerden sonra bir öğrencinin okul düzeni dışına atılması yoluna gidilirdi.

Buna karşılık bugünkü okul uygulamalarımızın amaçlarında bireysel farklılıklara ve bunların eğitim, öğretimde dikkatle ele alınmasına yer verilmekle beraber uygulamalarda sanki bu ayrıcalıklar yokmuşçasına davranılmaktadır. İlkokulun birinci sınıfından itibaren bütün öğrencilerden aynı bilgi ve becerileri yaklaşık olarak eşit süreler içinde edinmelerini istiyoruz.

Ortaokul ve liselerimizde bütün öğrencilerin aynı sınıfta “11 - 16” tür bilgi ve beceri alanında gene eşit bir süre içinde yaklaşık olarak benzer başarılar sağlanması beklenmektedir. Bu konulardan her hangi birisinde sayılan öğrenci ötekilerden yeterince başarılı da olsa sınıf tekrarlamak zorunda kalmaktadır. Bu başarısızlık iki yıl tekrarlanırsa öğrenci belgelenip okul dışına atılmaktadır.

İlkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar her yıl başarısızlık oranı sınıftan sınıfa bir değişiklik göstermekle beraber ortalama yüzde “25” in altına düşmediği anlaşılmaktadır. :

Çeyrek yüzyıldanberi orta dereceli okullardan ikili örgütün bir yana bırakılıp çok amaçlı okul örgütüne gidilmesinin sözü edilmektedir. Ayrıca sınıf geçme yerine ders geçme ve seçmeli dersler rejiminin uygulanmasının yıllık ders çeşitlerinin azaltılmasının başarısızlık ve belgelenme durumunu geniş ölçüde çözebileceği söylenmektedir. Fakat bu yönde alınan kararlar ve girişilen sınırlı denemeler yaygınlaşmak şöyle dursun bir kaç yıllık uğraşıdan sonra unutulup kalmaktadır.

Eğitim tarihimizde Enderun gibi bir örnek ve gelenek bulunduğu halde ve örneğin bir çok Batılı araştırıcılarca günümüzün eğitim anlayış ve uygulamalarına göre bile açık üstünlükleri bulunduğuna değinilmesine rağmen bu millî yaşamlara sırt çevirmek en azından zararlı bir tutumdur.
Dersler

Bölümün çeşitli noktalarında müfredat programının kapsamına giren dersler ve öğrenim dallarından bazılarına değinilmişti. Burada da önce programın temel özelliğini bir kez daha hatırlatmak yararlı olur: Hazırlık okullarınınkini içermek üzere bütün eğitim süresi boyunca müfredat programı “anlıksal, duygusal ve bedensel” yeteneklerle el becerilerini dengeli biçimde geliştirecek bir bütünlük gösteriyordu. Medrese müfredat programının öncelikle din bilimlerine ağırlık veren özelliğine karşılık Enderun liberal art diye adlandırılan dünya bilimlerinden başka “müzik, edebiyat, tezhib, hüsnü hat” gibi güzel sanat becerilerine de gereğince yer verirdi. Bundan başka spor ve beden eğitimi ile askerlik bilim ve becerilerindeki öğretimde onu medreselerden ayırteden özellikler arasındaydı. Elbette bu farklılıklara sanat ve meslek öğrenimine verilen önemi de katmak gerekir.

Bu durumda Enderun müfredat programı kapsama giren öğretim alanlarını şu kümelere ayırabiliriz.

1. İslami bilimlerle ilgili öğretim alanları, Kuran, din dersleri, Arapça, gramer ve sentaksi, tefsir, fıkıh gibi öğretim dalları bu kümeye girmektedir.

2. Beşeri bilimler. Türkçe dil ve edebiyatı, Fars dili ve edebiyatı, tarih, matematik gibi bilgi ve bilim dalları giriyordu.

3. Güzel sanatlar denilebilecek kümeye ise sesli, çalgılı müzik, tezhib, hüsnühat gibi alanlardaki öğretimi kapsıyordu. Ayrıca bu konuları yeteneğe göre derinleşilen meslek öğretimi arasında da düşünmek gerekir. Bütün kayıt ve yazışmaların el yazısı ile yapıldığı o devirde “güzel yazı” değeri üstün tutulan becerilerden birisiydi. Bu konuda yetenek ve seçkinlik gösterenler hazine katipliklerine atanırdı.

4. Bu kümedeyse beden eğitimi, spor ve askerlik becerilerini belirtmek mümkündür. Çelik - çomak, güreş, ağırlık kaldırmak, cirit gibi etkinliklerin yanı başında binicilik, kılıç, gürz, mızrak ve öteki savaş araçlarının kullanılması da öğretilirdi. Bütün öğretim süresi boyunca beden güç ve yetenekleri açısından elverişli durumda olmaya özel bir önem verilirdi.

5. Meslek öğretimi alanındaysa öncelikle Seferli Odası çerçevesinde toplandığına değinilen “giyim, bakım ve hazırlığı, işlemecilik, deri işleri, inşaat” gibi alanlardaki öğretimin yanı başında bugünkü tıb ve eczacılık karşılığı sayılabilecek “çeşitli ilaç ve merhemlerin, kuvvet macunlarının hazırlanması” ve gerektiği yerlerde kullanılması da girerdi. Ayrıca yukarıda değinilen askeri ve sivil müzik de mehterhane ve meşkhanede öğretilirdi. Tezhib ve kuyumculuk gibi öğretileri de bu kümede belirtebiliriz. Birinci Selim ve Kanuni’nin bu program çerçevesinde usta kuyumcular durumuna geldiği belirtilmektedir.

B. Miller, Rycaut’nun 1658 de yazdığı eserinde Türklerin Coğrafya harita, matematik bilgilerinden yoksun ve bu bilimlerden habersiz olduklarını iddia ettiğine değinmektedir. Bu iddiaya karşılık da Abati Toderini’nin 1787’de ve Hammer’in Ondokuzuncu yüzyılda İstanbul kitaplıklarında “matematik, geometri, cebir” gibi alanlarda el yazması bir çok değerli eserlerin bulunduğunu belirtmektedir. Ayrıca bölüm sonunda Enderun kitaplığı ve ders kitapları konusunda belirteceğimiz hususlar da Raycaut’un bu konudaki iddiasının dayanaksız olduğunu gösteren başka bir delildir. Miller Euclit geometrisinin Nasrettin Nusî tarafından Arapcaya çevrilmiş olduğunu ve Fatih’in matematik ve geometri dahil bir çok Yunan klasiklerinin zamanında Türkçe’ye çevrilmesini emrettiğini belirtmektedir.

Bundan başka Piyale Paşa, Turgut Reis ile öteki Türk denizcilerinin gerek Akdeniz ve gerekse Kızıldeniz ve Hint denizindeki savaş ve gezileri coğrafya ve harita bilgilerinin yeterlik ve hatta savaş üstünlüğü gösterecek niteliktedir. Flaming “Reader’s Digest” dergisinin Mart 1973 sayısındaki “Amerika’yı Colomb’dan Önce Bulanlar” başlıklı yazısında Piyale Paşa’nın Onaltıncı yüzyıl ortalarında hazırladığı haritası hakkında şunları söylemektedir: “Piri Reis’in hazırladığı harita Antartika’nın kuzey kıyıları ile Amerika’nın Doğu kıyıları gerçeğe oldukça yakın gösterilmektedir. Bu iki kıtanın Afrika kıyılarına göre olan durumu Piri Reis’in enlem ve boylamları konusunda açık bilgisi bulunduğunu da gösterir.”

Yukarıda da belirtildiği gibi bütün öğrencilerin öğrenmekle zorunlu olduğu konular “Türkçe, Arapça, Kur’an ile beden eğitimiydi”. Bunlardan başka her öğrenci ilgi ve yeteneklerine uygun düşen bir beceri ya da sanat dalında yetişip gelişmek için elinden gelen her türlü çabayı göstermek zorundaydı. Gevşeklik ve tembellik hiç bir surette hoşgörü ile karşılanmazdı. Gerek okulda ve gerekse iş hayatında ilerlemek tamamen yeteneğe, çabaya ve başarıya dayanırdı.

Bu konuda Busbeque’in şu sözleri ilginçtir: Bunlar hem toplumsal geleneklerimizin özelliğini hem de eğitim konusunda aydınlatıcı bir nitelik taşımaktadır.

“Doğuştan soylu olmağa hiç bir değer verilmemektedir. Ancak kişinin görevlendirildiği işle ilgili meziyetleri ve yeterlikleri önem taşımaktadır. Büyük insanların çoğu mütevazi, köylü ailelerinin çocuklarıdır. Bundan da gurur duymaktadırlar. Onlar yeteneği tanrının verdiğine, eğitimin bunu işleyip geliştirdiğine, gayret ve çabayla da bunun ürünü olan başarının sağlandığına inanmaktadırlar.” (39)
Kitaplık ve Ders Kitapları

Fatih Mehmed’in Topkapı’da Enderun için bir hastane bir de kitaplık yaptırdığına değinilmişti. Bu kitaplığın, çağının en zenginlerinden birisi olduğu sanılmaktadır. Kapsadığı eserler arasında İstanbul’un fethi sırasında Türklerin eline geçtiği sanılan bazı Yunan klasiklerinin esas nüshalarının da bulunduğu söylenmektedir. Fatih’in bunlardan bazılarını Türkçeye çevirttiğini biliyoruz. Fakat Cumhuriyet’le birlikte bu kitaplık ilgilenenlerin incelemelerine açık duruma gelince varlığı ileri sürülen bu Yunanca eserlere rastlanmamıştır. Gerçekten kitaplıkta bunlardan vardıysa şu iki akibetten birisine uğramış olmaları ihtimali sürülmüştür: Belirtildiği gibi Bayezidi Veli tahta geçince babası Fatih döneminde sarayda toplanmış olan, başta Bellini olmak üzere ünlü İtalyan sanatkârlarının yaptığı portre ve tabloları indirtip İstanbul pazarlarında sattırmıştı. Bu arada kitaplıkta bulunan Arapça ve Farsça dışındaki yabancı dil eserlerin de ayıklanıp uzaklaştırılmış olması mümkündür.

Bundan daha güçlü olan bir ihtimalse sarayda çıktığına değinilen dört büyük yangın sırasında öteki yapılarla birlikte kitaplık ve içindekiler de bir derece hasara uğramış olabilir.

Bu kitaplığa ve içindekilere karşı batılı bilgin ve gözlemciler hayli eskidenberi ilgi ve tecessüs duymuşlardır. Kitaplığı bizzat görebilmek, hiç değilse içindekiler hakkında bilgi edinebilmek için çeşitli teşebbüsler yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunlar arasında B. Miller’in eserinde değindiği bir tanesi özellikle dikkati çekecek niteliktedir.

Ona göre Abatte Toderini adındaki bir Venedikli İstanbul’da bulunduğu sırada Enderun kitaplığını ziyaret edebilmek için çeşitli teşebbüsler yapmıştır. Fakat bunlardan bir sonuç sağlıyamamıştır. Bunun üzerine Toredini, zamanın İspanya elçiliğindeki bir görevlinin aracılık ve yardımı ile Enderun içoğlanlarının birisini para karşılığı elde etmiştir. Bu içoğlam gizlice kitaplık kataloğunun her gün bir kaç eserinin adlarını, yazarlarını ve konularını kopya ederek dışarıya Toderini’ye erişmesini sağlamıştır. Böylece katalogun kapsamındaki tüm kitap listesinin elde edildiği ileri sürülmektedir. Toderini bu listeyi 1787’de Venedik’te yayınlanan “Sulla Litteratura Turkesca” adlı eserinin eki olarak vermektedir. Bu yayını bulup inceleyen Miller listenin, saray kitaplığının gerçek listesi olduğunu ve kitap isimleri arasında, öteki kitaplıklarda rastlanmayan hükümdar ve devlet yöneticilerinin eğitiminde yararlı olabilecek eserlerin bulunduğunu da söylemektedir.

Listenin tümünü böyle dar bir çerçeve içinde iktibas etmenin imkanı ve yararı olmadığı için sadece ana bölümlerin başlıklarını vermekle yetinilecektir:

1. Kuran tefsirleri,

2. Hukuk eserleri,

3. Felsefe eserleri,

4. Mantık kitapları,

5. Astronomi eserleri,

6. Geometri kitapları,

7. Matematik ve aritmetik eserleri.

Doğrudan doğruya Enderun’da öğretimde kullanılan kitaplar konusunda Toderini’nin verdiği bilgilerin yanı başında adına önce de değinilen Bobovi de eserinde bazı bilgiler vermektedir. Ona göre kendisi Enderun da içoğlanı olarak bulunduğu sırada Arapça’nın gramer ve sentaksinin öğretiminde şu kişilerin eserlerinden yararlanılmaktaydı:

“Kitabülbina, kitabülmaksut, kitabülizzi.” kazalar konusunu içeren “elmerahül ervah”, Muttanzî’nin “Misbah’ı”, İbniacurum’un “Acurumyası”, fars şairlerinden Câmi’nin görüşlerini de içeren İbnilhacip’in “Kafiyesi”. Kullanıldığı belirtilen Arapça sözlüklerin şunlar olduğunu ileri sürmektedir: “Muslihiddin Mustafa’nın lügati aktar’ı”, “Sipahü Sübyan”.

Öğrenciler arapçayı yeterince öğrenince Kur’an tefsiri, islam hukuku gibi konuların öğrenimine geçerlerdi. Kuran tefsiri genellikle “Tefsiri Kadı” adıyla anılan “Elabidevi’nin” tefsiriydi.

Acemce saray dili olarak öğretilirdi, öğrenciler Türkçe ve Arapça’da yeterlik kazanınca farsça öğrenimine geçerdi. Öğretimde Sadi’nin sözlüğünden ve Feridettini Attar’ın “Pendname” sinden yararlanılırdı. Bundan başka gene Sadi’nin “Gülistan ve Bostan”ı da kullanılan ders kitapları arasındaydı.

Bu okulun programını medreselerinkinden kesin olarak ayıran yönlerden birisi de Farsça öğretimiydi ve Fars dil ve edebiyatına verilen önemdi. “Kim okursa farisî, gider dinin yansı” metodunu benimsemiş olan medreseler neredeyse Farsça öğrenimini günah sayarlardı.

İki kurumun programları arasındaki öteki önemli ayrıcalıkların da “müzik, el sanatları, beden eğitimi” olduğu hatırlatıl malıdır.

Seferli Odasına bağlı olan ve yapıları da bu odaya bitişik bulunan “mehterhane ve meşkhane”de kapsamlı ve etkili sivil ve askerî müzik öğretimi yapılırdı. Ezan okumak, Kuran okumak, mevlût, ilahi ve tekbir gibi islam gelenekleri arasına giren ve belli bir takım makamlara uyularak okunması gereken hususları etkili ve yeterli olarak öğreniminde müzikten geniş ölçüde yararlanılabilirdi. Buna rağmen ne eski medrese programlarında ne de günümüzün imam hatip okullarında müzik öğretimine yer verilmektedir.

Üzerinde durulması yararlı olacak farklılıklardan bir başkası da el sanatları konusudur. İslami geleneklerde imamlık, müezzinlik, vaizlik ve hatiblik geçim sağlanacak meslekler biçiminde oluşmamıştır. Böylece hıristiyanlığın tersine bir ruhban sınıfının gelişmesi istenmemiştir. Bu görevleri kendini yeterli bulan her hangi bir inanç sahibi yerine getirebilir. Bu yüzden camilerde imamlık ya da müezzinlik yapanlar genellikle geçimlerini başka bir iş veya sanat yoluyla sağlarlardı. Gelenekler ve durum böyle olunca öncelikle din görevlilerini yetiştiren medreselerin programında da “el sanatlarına” Enderun’da olduğu gibi yeterince yer ve önem verilmesi gerekirdi. Halbuki gelişim bu yönde olmamıştır. Enderun da geleceğin hükümdar, vezir, sadrazam, beyler beyleri, belki bir gün başları darda kalırda ekmeklerini bu yoldan kazanmak zorunu duyarlar diye bir el sanatını gereğince öğrenmek zorunda bırakılırdı.
VII. SONUÇ

Bir eğitim kurumu olarak Enderun’un örgüt, program ve amaçlarına karşı yerli ve batılı gözlemci ve tarihçiler başından beri çok yakın ilgi duymuşlardır. Devletin sivil ve askeri hizmetlerinde görev alacak olanları yetiştiren bu kurumun kendinden önce ve yakın zamana kadar örneğine rastlanmayan çok etkili bir temessül ve eğitim kurumu olduğu görüşü benimsenmektedir. Gerek yerli ve gerekse yabancı tarihçiler bu konuda farklı iki görüş ortaya koymaktadır. Bir azınlık bunu sadece “köle ve devşirmelerden” oluşan bir saray iç hizmetleri örgütü olarak görmektedir ve eğitim kurumu niteliği üzerinde durmamaktadır.

Çoğunluksa bunu “köle ve devşirmeleri” Türk kültürüne göre yoğurup en etkili biçimde görevleri için eğiten bir okul olarak nitelendirmektedir.

Kurumla ilgili olan en önemli bulguları şöylece özetleyebiliriz:

1. Enderun sarayın selamlık kısmına verilen addır. Okulun kökeni I. Bayazit zamanında kurulduğu ile sürülen Şehzade Okuludur. Buraya II. Murat zamanında tutsak hükümdar ve soylu çocukları ile seçkin devşirmeler de geniş ölçüde alınıp eğitilmeğe başlanmıştır.

Fakat Enderun Okulu adıyla yüksek düzeydeki kuruluş II. Mehmed tarafından gerçekleştirilmiştir.

2. Okulun öğrenci kaynakları “seçkin devşirmeler, savaş esirlerinden hükümdar hissesi olarak ayrılan en seçkinleri, pazarlardan satın alınan yetenekli kölelerdi.” İlk iki kaynak I. ve II. Murat zamanlarında nizamî orduyu kurmak amacı ile hükümdarların özel fermanlarla yarattığı kaynaklardı.

3. En önemli kaynak devşirmelerdi. Rumeli ve daha sonraları Anadolu’nun hıristiyan tabasının çocukları arasından “3-7” yılda bir özel ferman ve yönetmeliğine uygun olarak yapılırdı. Seçimde öteki etmenlerin yanı başında “kusursuz ve güçlü beden yapısı ile güzelliğe ve yetenekliliğe” önem verilirdi.

İstanbul’a gelişlerinde bunların kaymak tabakacı saray; kapıcısı silahdar Ağa ve hükümdarca saray için seçilirdi.

Bunlar sünnet edilir ve Türk isimleri verilirdi. Türk ve müslüman gelenekleri ile Türkçeyi öğrenmeleri için bir süre köklü Türk ailelerinin yanlarına yerleştirilirdi.

4. Okul, hazırlık okulları dışında ve yüksek kısmı Topkapı sarayında bulunan bir manzumeydi.

Edirne, İbrahim Paşa, İskender Çelebi Sarayları ile Galatasaray’da yedi yıl süreli dört hazırlık okulu bulunuyordu. Bu okulların ancak en seçkin ve başarılıları Topkapı’daki bölüme alınırdı. Ötekiler yençeri, sipahi ocakları ve diğer dış hizmetlere atanırdı.

Topkapı içindeki kurumsa “Büyük Oda, Küçük Oda, Seferli Odası, Kiler Odası, Has Odalardan” oluşurdu. Bir ara bunlara “Doğancılar” Odası da eklenmişse de sonra kapatılmıştır.

Büyük oda ve Küçük oda üst odaların hazırlık okulları niteliğindeydi. “Seferli, Doğancılar, Kiler ve Hazine” odaları da meslek okulları özelliğini taşımaktaydılar. Has odaysa hükümdarın kişisel hizmetleri ile Hırkai Saadet binasına bakmakla görevli olan en yetişkin ve seçme kişilere özdü. Bu odaların tümünde Fatih’in “Kanunnamei Ali Osman”ı “743” içoğlanı bulunmasını âmirdi. Fakat mevcut zaman zaman artırılıp azaltılmıştı.

5. Okulun eğitim öğretim programının özellikleri şunlardı: Türkçe, Arapça, Farsça, Kuran, Tefsir, İslam Hukuku gibi bilgilerin yanı başında ve onlarla eşit oranda “beden eğitimi ve askerlik becerileri ile meslek öğrenimi ve el becerilerine” yer verildi. Bunlardan başka “musiki, tezhib, güzel yazı” gibi güzel sanatların da önemi büyüktü.

6. Okulun baş yöneticisi silahdar ağa olmakla beraber fiilî yönetimin sorumlusu Seferli odasının ağasıydı. Her odanın yapısı, odabaşısı, kâtibi, kütüphanecisi, kalfa ve lalalarından başka imam ve müezzinleri de vardı. Özellikle Türkçe okuma, yazma ve öteki temel bilgi ve becerileri öğreten ve sürekli olarak sarayda oturan iki, üç öğretmen vardı. Bunların dışında günün en seçkin bilgin, sanatkâr ve şairleri öğretim için kentden gelir giderdi. En gelişkin döneminde kentten her gün saraya kırk kadar ulema ve sanatkârların geldiği söylenmektedir.

7. Zamanın hükümdarları bu okula her yönüyle yakın kişisel ilgi gösterirlerdi. Öğrencilerin seçiminden başlayarak okulun günlük yönetim ve denetimi, öğrencilerin ve personelin çalışma başarı ve disiplin sorunlarının her yönü hükümdarın kişisel ilgisi ve denetimi çerçevesine girerdi.

8. Osmanlı sadrazam, vezir, beyler beylerinden başka bir çok bilgin ve sanatkârın da bu okuldan yetiştiği belirtilmektedir.

9. 19. yüzyıl içinde etkinlik ve yeterliğini yitirerek sadece saray iç hizmetlerine personel yetiştiren bir kurum durumuna giren Enderun’un ne zaman sona erdiği kesin olarak bilinmemektedir. Bazılarına göre II. Mahmut zamanında devşirme, yeniçeri ocağı ile birlikte lâğvedilmiştir. Bazı tarihçilerse Meşrutiyet’in başına kadar sürdüğünü söylemektedir. Ne olursa olsun kurum imparatorluğun talihine paralel bir gelişim ve sonuç göstermiştir.
Üstün Beyin Gücü Gelişimi ve Eğitimleri;
Ankara üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları
No: 83. Ankara 1979, Sayfa 285-338
BİBLİYOGRAFYA

1. Unat, Faik Reşit., Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, M.E.B., Ankara, 1964

– Ergin, Osman., Türkiye Maarif Tarihi, Cilt: 1, Osmanbey Matbaası, İst. 1939

– Koçer, Hasan Ali., Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, M.E.B. İst., 1970

2. Baykal, İsmail Hakkı., Enderun Mektebi Tarihi, Halk Basımevi, İst. 1953

3. Uzunçarşılı, İsmail Hakkı., Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, T.T.K. Basımevi, Ankara, 1954

4. Miller, Barnette., The Palace School of Mohammed the Canqueror,

5. Aynı,


6. Tayyarzade, Âta Ahmet., Enderun Tarihi, Cilt: I-II-III-IV-V, İst, 1293

7. Zillîoğlu, Mehmed, (Türkçeleştiren: Zuhuri Danışman)., Evliya Çelebi Seyahâtnamesi, Yaylacık Matbaası, 1969

8. 108 ci kaynağa bakınız.

9. Miller, Barnette., The Palace School of Mohammed The Conqueror,

10. Paolo Giovio., La Histoire de L’Empire de Turquie, Paris, 1538

11. Ottaviano Bon., IL Seraglio del Grand Segnore, 1608, Robert Witters (ed) G. Bergnet: Venice, 1865, s. 3-1

12. Michel Baudier., Histoire General de Saraile; et de La Court de Grand Segnor Empereur de Turques, Paris, 1624 s. 114-19

13. Blaise Vigner., Illustration de blaise de vigner Burbonoise sure L’Histoire de Cablcondele Athenian in L’Histoire de Decandance de Lempire Gréce et L’Etablisment de Celni de Turques, Ruen, 1660

14. Rycaut, Sir Paul., Present State of Authoman Empire Containing Maxims of Turkish Polities, London, 1670 s. 42

15. Miller, Barnette., The Palace School of Mohammed The Conqueror,

16. Tayyarzade, Âta Ahmet., Enderun Tarihi,

17. Ön Ver.,

18. Aynı.,

19. Aynı.,

20. İslâm Ansiklopedisi, İstanbul Maarif Matbaası, 1944

21. Schildberger, Jhoann., Bondage and Travels ot Johann Schildberger,

22. Miller, Barnette., The Palace School of Mohammed The Conqueror,

23. Pelettier, L’Histoire de L’Ottoman, Paris, 1600, s. 117-118

24. Ön ver.,

25. Gio (vanni) Maria Angiolello., Historia Turchesca di Gio Angiolello Schiavo et Alter Schiavi dall’anno, 1429 sui, 1513

26. Barthelemeo D’Herbello., La Biblioteque Oriental, Paris, 1697, s. 615

27. Lütfî Tarihi, Amire Matbaası, İst, 1341

28. Miller, Barnette., The Palace School of Mohammed The Conqueror,

29. İslâm Ansiklopedisi, Cilt III, M.E. Basımevi, İst. 1945

30. Ön Ver.,

31. Defteri Hakani Emini Ayni Ali Efendi, (Bugünkü dile çeviren: Hadiye Tuncer)., 43-44 Kanunname-i Al-î Osman, Osmanlı Devleti Arazi Kanunları, 1018 sene 1602 el yazması. Tarım Bakanlığı Yayınları, Resimli Posta Matbaası Ltd. Şirketi, Ankara, 1962, s. 40, 153-54

32. 132 ci kaynağa bakınız.

33. John Babtist Tavernier., Nouvelle Relation de L’interieur de Seraille de Grand Segnor, Paris, 1675

34. Menavino, Op. cilt s. 5-12 B. Milleri’n “The Palace School of Mohammed The Conqueror” adlı eserinden iktibas edilmiştir.

35. Lybier, Lamberti., Önce değinilen ek I s. 244 “Tunus Bey’e” değinilmiş, Ek II s. 264, Geufroy Op. cilt s. 230

36. Ho Shih., Chineese Benessance, Chicago, 1933, s. 6-16

37. Abbata Giambatista Toderini., Littaratura Turkescha, Venice, 1787

38. Ghiselin de Busbesq Agir., Exclatio Sive de Re Militari Contra Turkam Instituneda. Consilium etc. in Ogeri Gislen II Buskuii Omnia Kue Extant-pest, 1758, s. 262-63

39. Aynı.

Osmanlı Eğitim Sisteminde Enderun Mektebi

Ülker AKKUTAY*

Enderûn Mektebi Osmanlı Devleti’nin kudretini muhafaza etmek için nitelikli insan yetiştirmek amacıyla kurulmuş bir eğitim müessesesidir. Odalar halinde ve çeşitli kademelerde eğitim ve öğretim verilen, öğrencileri de acemi oğlanlar arasından seçilen bu okul Osmanlı eğitim sisteminde elitler eğitimini meydana getirmektedir.

Enderun Mektebi’nin kurulduğu güne kadar ona benzer başka bir kuruluş bulunmamaktadır. Selçuklularda ve Avrupa’da hanedan mensuplarının özel itinaya dayalı öğrenim gördükleri mevcut ise de, Enderun Mektebi’nin eğitim sistemi bunlardan tamamen farklıdır.

Enderun Mektebi kurulana kadar Osmanlılarda ve diğer İslâm Devletlerinde eğitim kitle eğitimi şeklindedir. Cami ve medreselerde ağırlığı Din Bilgisi eğitimine dayalı olacak şekilde bir eğitim yapılmıştır.1 Enderun Mektebi’nin kuruluşundan sonra da kitle eğitimi halka açık olarak faaliyetine devam etmiştir.


Yüklə 2,52 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin