Yahya Arıkan Bir tane birinci önergeyi bir arkadaş takip etsinler



Yüklə 188,71 Kb.
səhifə2/5
tarix04.01.2019
ölçüsü188,71 Kb.
#90083
1   2   3   4   5

- Teşekkürler Nezih Aktan. Sayın Turgut Arığ buyurun.

- Turgut Arı



- Sevgili meslektaşlarım hepinizi Turgut Arığ ve bu örgütlenmenin 1975’de başlangıcının kurucu başkanı olarak, hepinizi Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Kurucu Başkanı olarak hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sevgili divan başkanımız sayın Disanlı konuşmasının başında yaşlı olan arkadaşları öne aldı beni arkaya bıraktı. Bu demektir ki o da benim yaşlı olmadığımı onaylamış oldu. Türkiye’nin büyük iş adamlarından sayın Üzeyir Garih bey bir iki toplantısında dinledim kendisi başka yerlerden naklen olduğunu söylüyor, bir insanın dört tane yaşı vardır, biri nüfus yaşı biri kimyasal yaşı aileden gelen genler, biri kendine bakıp bakmadığı biri de ruhsal yaşı. Kimyasal yaşın 2 sene evvel 20 olarak çıktı diğerleri de zaten aranızdayım görüyorsunuz gerekle de gençlerle bir aradayım. Ben bugün bu toplantıya gelmeyebilirdim arkadaşlar. Benim için çok daha önemli bir toplantı vardı Türkiye’de demokrasinin yeniden yapılması konusunda bir vakfın düzenlediği bir toplantı. Ama inanın ki orada kafa olarak daha çok beslenecektim, fakat siz sevgili meslektaşlarımı görmek, tokalaşmak, kucaklaşmak, öpüşmek benim için daha değerliydi. Benden önceki arkadaşlar da söylediler. 14 bin üyeli bir meslek kuruluşunda gelen üye sayısı 1000’i bulmadı arkadaşlar. Bundan evvel 1500- 2000 ve civarına kadar çıktı. Peki neden her dönemde gittikçe bu azalıyor. Şu geçmiş günlerde ve diğer günlerde birçok rastladığım veya konuştuğum arkadaşlara genel kurula katılmalarını davet ediyorum, gelsek ne olur gelmesek ne olur hiç bir şey değişmiyor ki diyorlar. Bu güvensizliği kim verdi arkadaşlar? Burada sorun sen, ben sorunu değildir arkadaşlar, sen ben kaldığımız müddetçe angaryaları daha çok yaşayacağız bu ülkede. Sevgili Türker burada bir şey söyledi, meclise sunulan gelirlerle ilgili rakamlarla ilgili rakamların doğru olmadığını söyledi. Ben bunu mali müşavirler muhasebeciler birliği genel başkanıyken Ankara’dan aldığım bir bütçe taslağını akşam gelirken trende inceledim ve kısa zaman sonra basına yansıttım, meclise sunulan rakamların hiçbir tanesi doğru değil diye, bugün teyit etti. Aradan yıllar geçmiş hiçbir şey değişmiyor. Şimdi o bülteni dağıtmıyorlar zaten meclise veriyorlar, biraz daha kapandı. Bunu açmak bizlerin işidir. Biz kafalarımızı masalarımızdan kaldırıp kişiliğimizi korumamız lazım, sıradan insanlar değiliz biz. Ama hala katipten öteye bir insan olduk, biz muhasebeci değiliz arkadaşlar, adımız muhasebeci ama biz değiliz. Bugün bir ailenin geçinebilmesi 3 –5 milyar paraya ihtiyaç vardır. İstatistikler basında yayınlanıyor bugün yine vardı. Ama iş adamı, esnaf dediğin, tüccar dediğini fabrikatör dediğin adam geçineceği rakamı kendisi kadar fatura veriyor bizlere. Adamın bu karı elde edebilmesi için kaç katı satış yapması lazım, hangi hesabı yapıyor gerçek hesap mı uyduruk kağıtları deftere usulüne göre kaydetmek mi? Bu konuya girmek istemiyorum daha çok zamanınızı alacak. Konuya dönüyorum, bu kitap neden en az 15 gün önce dağıtılmıyor arkadaşlar? Şu halde bunu hazırlayanlarımız, sorumlular kendilerine güvenemiyorlar, 10 yıldır güvenemiyorlar. Hadi bu yıl matbaa bahanesi, her yıl mı matbaa bahanesi ve burada 2 gün evvel bir arkadaştan bir fotokopi aldım. Ben gidip istediğim zaman vermiyorlar, telefon ettiğim zaman yok diyorlar ama başka arkadaşlardan bulabiliyorum. İstediklerine veriyorlar istediklerine vermiyorlarmış fotokopileri de. Bu zihniyetle bu meslek bir yere gitmez ve ezilmeye devam eder. Birlik ve bütünlük tartışabiliriz, birbirimizin düşüncelerini şu veya bu şekilde eleştirebiliriz, eleştiri daima iyi niyetlidir, eleştiren insana teşekkür etmek lazım. Çünkü bir eksikliği belirtiyor onu tamamlamak eleştiriyi kötülemek değildir. Ama kendine güvensiz insanlar toplumun her yerinde eleştiriyi kötüye yorumlarlar. Eğer bu kitap daha evvel incelenmiş olsaydı çok daha değerde, seviyede, üst seviyede katılım olurdu ve o katılımdan daha güzel sonuçlar çıkarılırdı, genele inilirdi. Mesleğin ileri gitmesi için neler yapılmış neler yapılması gerekir bu fikirler toplanırdı. İkincisi 10 yıldır genel kurullara dikkat ediyorum ilk genel kurul saat 9’da ilan edilmişti, 9.5 oldu, 10 oldu programda 10.5 oldu 12 yıldır da 11’de. Hiçbir tanesinde ilan edilen saatte başlamadı en azından yarım ile 1 saat arası geç başladı. Bir atasözümüz vardır; vakit nakittir, bunu yalnız biz Türkler söylemiyoruz başka ülkelerde söylüyor. Orta okul 1’de öğrendiğim Almanca ile Almanların bir atasözü “Vakit altındır” diyor. Eğer toplantılar geç başlatılarak burada bir takımın seviyesi üst seviyeye gelmiş insanlar bekletiliyorsa bunların zamanı çalınıyor demektir. Zaman çalınıyorsa her şey çalınır arkadaşlar. Bu çalma sade şeyde değil, geç kalmada değil, geç bekletmede değil gündem içinde değişik taktikler uygulanarak zaman yitiriliyor. İlk defa süresiz bir toplantıya katıldım. Her genel kurul, geçen yılki hariç, rahatsızlık dolayısıyla katılamadım, her toplantıda da fikirlerimi size sundum her defasında 3 dakika ile 5 dakikaydı, ilk defa süresiz bir şey olduğu için kendilerine teşekkür ederim. Bir hesapladım ayrıntıya girmeyeceğim 2,5 saat bir zaman yitirmişiz arkadaşlar şu ana kadar. Buraya gelen insan meslek sorunları yerine 2,5 saat başka şeylerle uğraşmış veya boşta kalmış. Tarihte Türkler üzerine oynanan bir oyun vardır tarihle ilgilenen insanlar bilir, böl ve yönet diyorlar. Çin Seddi bunun en güzel belirginidir, Güneydoğu’daki olay en güzel belirginidir. Maaşallah, düşmanın yapmasına lüzum yok, biz meslekte toplumsal bir yere, ekonomide layık olduğumuz bir yere varmaya çalışırken kendi içimizde bölünüyoruz ve böldürülüyoruz. Bölünmek için her şeyi yapıyoruz. Her yıl oda kurulacak komisyonlar için bir yazı gönderiyor, her yıl o komisyon sayısı artar ama etkinliğini ben yaşadım o komisyondan çıkan hep birkaç tanesi biraz iş görür, diğerleri oda komisyon kendileri hiçbir şeydir hiçbir etkinlik getirmezler. Neden? Nedenleri vardır. Her defasında başvururum hiçbir zaman o komisyonda görev almamı benim yaşımın, başımın, tecrübemin, görüşlerimin bu yaşta vermek istediklerimi almıyorlar arkadaşlar. Hangi zihniyete sığar sorarım size. Almayan insana ne yapmak lazım? Bundan sonra anladığı dilde konuşmak lazım. Yakında da bunları duymaya başlayacaksınız olumlu ve olumsuz taraflarıyla. Geçici vergiler hakkında hiç kimse bir şey söylemedi dedi, sayın oda başkanımız Arıkan. Dilimde tüy bitti ben 10 yıldır söylüyorum. Şimdi televizyon kanalına da söyledi burada. Geçici vergi uygulaması Türkiye’nin bugünkü muhasebe ve ben özellikle belge dolaştırma dolayısıyla hem meslek seviyesi meslek adı altında yapılan işler hem de belge dolaşımı ve diğer etkenler dolayısıyla Türkiye’de geniş bir sistem var. Başarıyı sağlayamazsın, 500 milyar gelir elde etmek isterken yarısını ancak bulabilmişler. Bir de tahsil seviyesine bakalım o da ayrı bir mesele, orada daha aşağıya inecek ayrıntıya girmiyorum. Bu odanın geçen genel kurulunda üye sayısı 13 bindi 1 yıl öncekinde. TÜRMOB’un genel kurulundaki üye sayısı da 12 bin 500’dü. 10 yıllık bir müessesede bir kurumda bir meslek kuruluşunda rakamlarla uğraşan bir insanda bu 500 fark nereden geliyor arkadaşım, hangisi doğru? Bunun da ayrıntısına girmiyorum. Burada bir denetim raporu okundu, denetimde bir daha söz almayacağım bu kadarını söylemem yeter. Ben üniversitede birkaç yıl denetim dersi öğretim görevliliği yaptım, içimizde var, birkaç arkadaş daha var öğretim görevliliği yapan. Bu raporla gitse sınıf geçemez. Yasak savma cinsinden bir denetim raporu. Bana noterden tasdik edilmiş tarih numaralarını yazıyor. Meslektaşların, mesleğin, yönetim kurulunun tutumları, aksaklıkları, katkıları ve diğerleri nerede arkadaşlar? Laf olsun diye denetim olmaz. Eğer biz meslek mensupları olarak kendi bünyemizde denetimin ilke ve kurallarını benimseyemiyorsak Türkiye’de bir düzine denetim kitabı var arkadaşlar, bir düzineden fazla. Bunları açıp okumuyorsak, oda 4 yıldır denetim sempozyumu yapıyor buraya gidip bir şey öğrenmiyorsak ve ya o kitapları alıp karıştırmıyorsak, hala nuhnebiden kalma klasik bilgilerle denetim raporu hazırlıyorsak yazıklar olsun. O zaman ülkedeki yolsuzlukların olmasını kınamaya hakkımız yok evvela kendi içimizdeki bozuklukları düzeltmemiz lazım. Biz öncü olarak ortaya çıkmalıyız ki ülkedeki çarpık düzenin ne olduğunu kime soracaklar? Hangi meslektaşım bir okul derneğinde herhangi bir dernekte veya benzer bir toplumda rakamla ilgili bir şey olduğu zaman derhal o arkadaşa sen bu işi biliyorsun diyorlar. Peki biliyor da nesini biliyoruz? 14 bin üye küsuratını söylemiyorum, katılan sayısı biraz evvel bir arkadaştan öğrendim 900’ü bulmamış arkadaşlar. 900 kabul ettiğiniz zaman katılım % 6 oluyor. Yani % 6 ile mi bu oda desteklenecek, bu oda ekonomisine, meslek mensuplarının onurlarına, gelirlerine ve diğer özelliklerine katkıda bulunup yüceltecek, yok canım öyle bir şey. Niçin gelmiyor % 94’ü, bırakalım %9 4’ü, % 20’si niye gelmiyor, % 10’u niye gelmiyor? Buraya gelmek çok önemli değil, bu salona girmek arkadaşlar. Marmara Otelinde ben defalarca söyledim başka yerde de söyledim. Eğer olay yaratılmak isteniyorsa ve bu yönetime güven duyuluyorsa herkes gelir. Şu cadde tıkandığı zaman televizyonlar geliyor ve telefon ediyorlar öbürleri de geliyor, şuranın tıkandığını, Taksim Meydanının tıkandığını meslektaşlar içeri giremiyor tıkanıklık yaptığı zaman, bunu yılda 1 kere yaptığınız zaman en güzel gösteri ve yürüyüş etkisini yaratmış oluruz. Ama benden olan benden olmayan, benden olmayana odada hiçbir görev vermem diyen bir zihniyette bu meslek bir yere gelemez. Vergi levhasında Ali İhsan arkadaşımın katkısı var burada size söyledi. Mali müşavirler muhasebeciler birliğinin ilk basın toplantısında 1979’da ilk iki öneriden biriydi ve ben genel başkanken gerek ayrıldıktan sonra şu ana kadar verdiğim yasalaşmış 2,5 düzine önerim var. Listesini yakında size sunacağım. Çünkü o listeyi niçin çıkardım, 3568 sayılı yasanın anti demokratik olduğunu hepimiz kabulleniyoruz, ama kendimizi ona alıştırdık artık onu yasallaştırdık onun itirazına hazırlanıyorum. . O itirazlardan ek olarak koyacağım ve sizlere de oradan sunacağım. Vergi levhasını önerdiğimiz şekliyle çıkmadı. Herkes çarşıdan karton alır ve oraya bir patates mührü basar işte vergi levhası olur. Ama o patates mührüyle bile çıktığı yılın ilk aylarında 150 bin kaçak iş yeri ortaya çıkarmış, 150 bin, 1983. Ama sonra yozlaştı. Ben yakınım bir matbaacının duvarında gördüm, 2 yıllık mühür var rakamlar yok mühürlenmiş. Çünkü vergi levhası satılıyor. Şimdi bunu kim satıyor? Memurlar satıyor, tabii hepsi değil içinde bozuklar var. Kendi çıkarını devletin çıkarından üstün tutan insanlar var onlar yapıyor, hepsini kastetmiyorum sakın alınmasınlar. Her yerde bir iki çürük çıkar. Şimdi bu çamuru bizim üzerimize atacaklar arkadaşlar, bundan sonra muhasebeciler sahte vergi levhası uyguluyor diyecekler mühürlüyor diyecekler doğru olsun olmasın.

Fazla vaktinizi almak istemiyorum. Tabii bunu elime aldığıma göre size birkaç kısa bilgi sunayım. Aslında kitaptaki bu rakamsal sınırı yönetim kurulundan size sadece toplamları okuyan arkadaş bilmiyorum ne kadar fikir verdi?

Yine kaynakların etkin kullanılması yönünden mali tabloları incelediğimizde görüyoruz ki bankalarda odamızla ilgili vadesiz Türk lira mevduat ve vadesiz döviz tevdiat hesapları 15 milyar 300 milyon lira. Buna TESMER’le ilgili bankada bulunan vadesiz Türk lira hesabı olarak 8 milyar 300 milyon lirayı ilave ettiğinizde, aşağı yukarı 23 milyar 600 milyon lira vadesiz hesaplarda bulunmaktadır. Bunu da oda kaynaklarının etkin kullanımı yönünden ne ölçüde rasyonel bir davranış olduğunu yine genel kurulun değerlendirmesine sunmak istiyorum. Yine alacaklar bölümünde oda kayıt ödentisi diye bir kalem bulunmakta. Bildiğim kadarıyla kayıt ücreti ödenmeden meslek mensuplarına ruhsat verilmemektedir. Kimlerle ilgili böylesine ayrıcalıklı uygulamalar içersine girilmiştir, bu tutarlı bir davranış oluşturmamaktadır. Aidat alacakları geriye dönük 10 yıla yayılmaktadır. Bu konuda ciddi bir kararlılık gösterilmemesi ve yasal prosedürün uygulanmaması, hem ödevlerini zamanında yerine getirilen meslek mensupları aleyhinde bir tablo oluşturmaktadır, aynı zamanda da meslek mensuplarını yanlış bir uygulamaya teşvik etmektedir.

Yine değerli arkadaşlarım lokal konusu kanayan bir yara olmaya devam etmektedir. Meslek örgütünün mutlaka bir lokale ve komple bu anlamda bir tesise ihtiyacı vardır. Mevcut lokal işletmesinin yer seçimindeki hata işletmeciliğindeki yanlışlıklar ve amaç dışı kullanımlar sorunu giderek boyutlandırılmıştır. Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Birliği Grubu yetkili organları kapatılması yönünde kararına rağmen bu yanlışlık sürdürülmeye devam edilmiştir. Reel anlamda zarar konusunda 100 milyarı geçen bir rakamdan söz edilmektedir. Bu nedenle bu genel kurul bugün bir tarih koyarak Levent’te bulunan lokalin kapatılması yönünde karar almak durumundadır diye düşünüyorum. Huzur ve temsil hakları konusunda da kısaca bir değerlendirme yapmak istiyorum. Mesleki örgütlenmemizin geleceğe dönük yeniden yapılanması sürecinde yine kendini geliştirilmesi sürecinde yararlı olduğuna inandığımız diğer sivil toplum örgütleriyle ilgili ciddi bir arkadaş grubumuz çalışma yürütmekte. Öncelikli olarak bu konuyla ilgili düşüncelerime geçmeden bu çalışmanın bu aşamada gelen bilgilerini sizlerle paylaşmak istiyorum. İstanbul Barosu, Tabipler Odası, Diş Hekimleri Odası, Eczacılar Odası’ndan yönetim kurullarıyla ilgili huzur hakkı uygulanmamakta. Mimar ve Mühendisler Odası’nda ise genel kurul kararıyla bu anlamda bir ödenek ayrılmış, ama bugüne kadar idari kurullarda görev yapan hiçbir yönetim bu hakkı kullanmamış değerli arkadaşlarım. Yine bu sivil toplum örgütlerinde yönetim kurullarıyla ilgili tahsis edilmiş hiçbir makam aracı bulunmamaktadır. Bu bilgilendirmeden sonra Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Birliği grubunun bir üyesi olarak düşüncemin huzur haklarının tamamen kaldırılması yönünde ortaya koymak istiyorum. Çünkü bu tür nemalanmaların odanın kurumsallaşması yönünde engelleyici olduğu düşüncesindeyim. Sonuç olarak yönetimde kalıcılığı getiriyor, bu tür yapıların yaşam biçimine neden oluyor. Bakın biraz önce söylediğim odalarda bir istisnanın dışında 2 dönemden fazla yöneticilik yapan kimse bulunmamaktadır. Bir de kendimize dönüp bakalım bizde tablo böyle midir? Demokrasi ve çağdaş toplum düzenimiz açısından şeriatçı ve ırkçı, kafatasçı, radikal sağ anlayışların giderek tehlike olma yönünde yükseldiği sosyolojik gerçeklik olarak doğrudur. Buraya doğru giden süreçte ülkeyi ve ülkemizi yöneten yapıların bu yapılara dayalı anlayış ve uygulamaların payı yok mudur? Bundan tüm demokrat çağdaş kişi ve kuruluşların çıkarması gereken dersler olduğu düşüncesindeyim. Tüm demokrat kadro ve kurumlarım güç birliğine dayanışmasına yaşamsal ihtiyaç vardır. Bunun önünde engel oluşturan karizmatik ve bireyci anlayışların sorgulanması ve mahcup edilmesi gerekmektedir. Gelecek yönetimde muhasebeciler birliği grubu değişim anlayışının olacaktır. Beni dinleme sabır ve özverisi gösterdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.

-Teşekkürler. Buyurun Sayın .......... Bundan sonraki arkadaşların zaman konusunda bize yardımcı olacaklarını umuyorum ve tekrarlardan kaçınmalarını söylüyorum.

- Sayın divan, değeli konuklar, saygıdeğer meslektaşlarım. Gelişmelerin mesleğimize, meslektaşlarımıza yeni kazanımlar getirmesini dilerim. Bu sürecin gelişmiş demokrasinin yaşandığı, .......bazında kabul gören ve yaşama geçen değişim ve dönüşüm anlayışının ülkemizin, genel anlamda üstyapı dediğimiz gerek siyasi kurumlar ile altyapı dediğimiz kamu kurumu niteliğindeki tüm meslek örgütlerinde hayata geçmesini diler hepinizi saygıyla sevgiyle selamlarım. Sayın divan vermiş olduğunuz sınırsız hoş görüyü bu hoş görünüze karşı 5 dakika ile sınırlayacağım ve konuşmamı 5 dakikada sonuçlandıracağımı bunun için gerek sizin gerek genel kurulu üyesi arkadaşlarımın göstermiş olduğu sabra şimdiden teşekkür eder, tekrar tekrar saygılar sunarım.



Değerli arkadaşlarım genel kurulların iki önemli işlevi vardır ve de öyle olmalıdır. Bunlardan birincisi geçmişin değerlendirmesini yapmak, ikincisi ise gelecekle ilgili bakış ve perspektifler oluşturmaktır. Bu bakış ve perspektiflerle hedefine ulaşmanın stratejilerini oluşturmaktır. Bizim iki temel sorunumuz vardır. Bir mesleki profilin çizilmesi, iki meslekle ilgili perspektiflerin oluşturulmasıdır. Bu amaca uygun olarak geçmişle ilgili değerlendirme yapmayacağım. Lokal ve diğerleri bir sonuçtur. Sonuçları sebeplerden önemli kılarsanız gerekli geleceği kaybedersiniz. Birazdan kalkar bir yönetici lokali kapatma kararı aldık der ve bunu derse her şeyin düzeleceğini bu olumsuzun ortadan kalkacağını olumlu bir başlangıç olacağını kimse iddia edemez tahüt de edemez. Olsa olsa denizin bittiğini, suyun tükendiğini , yeminin küstürülemeyeceğinin bu anlamdaki başarısızlığın beyanı olacaktır ve de detaydır. Gelecekle ilgili ne yapılmalıdır? 1980 sonrasında anayasa hukuk dersimize giren eski dış işleri bakanı rahmetli Turan Güneş’in bir sözünü hatırlatmak istiyorum. Bu bilimsel bir gerçekçidir. Akademik kariyer yapanlar, master tezi verenler, doktora tezi verenler birilerinden alıntı yaparlarsa onu belirtmezlerse bilimsel hırsızlık olur ve ben onu yapmayacağım. Turan Güneş bize derste bir şeyi görmek niyettir, çok şeyi görmek erdemdir hiçbir şey görmemekse felakettir, derdi. İşte statükocu, değişime kapalı, gelecekle ilgili kalıcılığı esas alan yönetim anlayışları hiçbir şeyi görmek istemeyen yönetim anlayışının temsilcisidir.

Değerli arkadaşlarım, ben konuşmamda nereden ne alıntı yaparsam onu göstereceğim onu söyleyeceğim. Dünya Bankası ve Tarih Vakfı’nın bir araştırması vardı, Eylül ayında basında yayınlanmıştı. Bu araştırmayı olduğu gibi aktarıyorum çok kısa. Kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri genel siyasi tıkanıklığın yaratıldığı ortamlarda mesleğin ve meslekten öte kamunun önünü açmak için örnek teşkil ederler. Yani kendilerinin davranışları genel siyasi tıkanıklığı açmakta örnektir. Niçin eğitim düzeyi yüksektir, niçin kendileri toplumun aydın diye geçinen kesimi aydın .... içerisindedir, büyük bir çoğunluk demokrasiye .. . Bu anlamda batıda evrensel hukuk argümanları meslek örgütlerinin olmazsa olmaz anlayışıdır. Bu anlayış yukarıya demokratikleşmeye alttan yukarıya bir baskı getirir. Bu .... çözümün nasıl olması gerektiğini çok kısa aktarmaya çalışayım. Süre geniş olsa geçici vergi ile de konuşurum, beyanın fazlalaşması hiçbir zaman mesleğin kalitesini yükseltmez. 13 tane, 25 tane, 20 tane beyan olması olsa olsa angaryaları artırır değerli arkadaşlarım. Çözüm kalıcı, değişmez yönetici ve yönetim anlayışlarının sona erdirilmesidir. Üzücü olan ülkedeki tıkanıklık ve statükocu anlayışın değiştirilmesi için örnek olması ve topluma değişim anlayışının yerleşmesine öncülük etmesi gereken kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin bunun tam aksi kendilerinin bu konuda statükocu ve kalıcı yönetim anlayışlarını aktif kılmalıdır. Benim hiç kimse ile alıp veremediğim yoktur. Anlatmak istediklerim batı tipi demokrasilerde gelişmiş toplumlardaki hukuk normlarıdır, evrensel normlardır, hukuk argümanlarıdır. Olmasını istediğim ülkemizde de meslek örgütümüzde de yansımasından ibarettir. Meslek örgütleri toplumun önüne olumlu örnekler yaratmak yerine maalesef statükocu ve kalıcılığın göstergesi olmuşlardır. Süleymanlarla doğanlar Süleymanlarla yaşamaktadır. Bizim odamız farklı mıdır değerli arkadaşlarım? Bizim odamız da bu süreçte olumsuz örnek olma özelliğini sürdürmüştür. Kalıcılığın ve tıkanıklığın hakim kılındığı yönetim anlayışını hakim kılmışlardır. Türkiye genelinde de meslek örgütleri maalesef öyledir değerli arkadaşlarım. Bizim odamıza yönelik muhasebe mesleği örgütleri Ankara’da böyledir, diğerlerinde büyük bir çoğunluğu böyledir. Evet değerli arkadaşlarım kalıcılığı ve değişmezliği esas alanlar zaman zaman yeni ve değişik gündemlerle yeni söylevler yaratarak ülkemizde bolca örneği olan statükocu ve değişimi istemeyen kadrolara yeni söylemlerle değişmez ve kalıcı yönetim anlayışlarını sürdürmüşlerdir. Kalıcı ve değişmez yöneticilik ve yönetim anlayışı durağan bir yapı ve statükonun korunmasına yönelik kemikleşmeyi beraberinde getirilmiştir. Bu anlayış değil midir genel hüküm olan, bakanlıklarda şurada burada angaryalar gelir ve ne yazık ki bu angaryaların ertelenmesi kazanç kabul edilir ve ne yazık ki angaryalar işlevsizleştiği perçinleşince işlevsizleşince angaryaları kaldırmak için girişimde bulunulur. İşte zaman, yaramaz kaynak, tüketilen enerji ama bunun yansıması, statükonun korunması. Son 2 dakika ile toparlıyorum. Batıda evrensel hukuk argümanları meslek örgütlerinin olmazsa olmaz anlayışıdır dedim ve bu anlayışın en önemli argümanı yerleşik olmamaktır, kalıcı olmamaktır. Meslek örgütü yapısı mikro kozmik temsil değil makro temsil esas alınır. Yani gümrük temsilcisi olduğu esastır. Bu evrensel normların yerleşmesinin en önemli unsuru değişim ve dönüşümü esas alan kalıcı olmayan yönetici ve yönetim anlayışıdır. Evet geçmiş ola demeden 2000 yılından itibaren yönetimde hizmet etmeyi görev kabul eden ve bu görev kabul etmeyi bayrak yarışı kabul edip bu bayrak yarışını benden sonra gelenlere aktarmak isteyen hizmet kabul eden anlayışların esas olması için 2000 yılında gerçekten çağdaş demokrat batıdaki hukuk argümanlarının ülkemizde de yerleşmesi için, alttan yukarı doğru mesleki örgüt yapılanmasının genele örnek olması için ve de statükocu ve kalıcı değişmez yönetim anlayışlarının ortadan kaldırılması için selam olsun değişimi isteyenlere selam olsun değişimi getirmek isteyenlere. Saygılar sunarım.

- Teşekkürler. Sayın Necdet ..... . Arkadaşlar mümkün olduğu kadar daha kısa süre herkesi konuşturmak istiyoruz. Lütfen tekrarlardan kaçınalım.



- Necdet ...

Sayın divan, değerli misafirler, değerli meslektaşlarım. Konuşmaların uzaması münasebetiyle divan başkanımızın da ricasına uyarak konuşmayı kısa tutacağım. Bunun için daha önce yazmış olduğum metinden bir iki aldığım notu ve dikkat çekmek istediğim konuları sizlere arz edeceğim. Sayın başkanımızın yapmış olduğu açış konuşmasında oda kanunumuzun çıkışı ve geride 10 yıl geçmesi dolayısıyla oda kanununun bir kazanım olduğu hatta o zamanlar bir sandalyenin olmadığı bir binanın olmadığından bahsederek teknolojinin olmadığından bahsederek bunu bir kazanım olarak ortaya ve gündeme getirmişti. Halbuki bütün odalar ve dernekler hatta bütün kuruluşlar sandalyesiz binasız ve odasız başlarlar, doğarlar. Bu doğanın tabiatı gereğidir, bir kazanım değil bir başlangıç noktasıdır. 10 sene geçmiş olmasına rağmen bunun üzerine ne inşa ettiğimize neler yaptığımıza bakmamız noktasında arkaya dönüp baktığımızda ben geçen genel kurulların genel kurul çalışma raporlarını getirdim buradan uzun uzun altını çizdiğim konuları aktarmak niyetindeydim. Aynı ifadelerle aynı taleplerle aynı genel kurullar yapılmaktadır. Beyler 10 sene az bir zaman değildir. Saat başında değişen bir teknolojiyi yakalamış olan bir dünyada bir zamanı yaşamaktayız. Artık teknolojiyi bulup tekerlekten sonra arabayı yapmak için yüzyılların geçmesi gerekmemektedir. Yani bir çok kazanımlar elde ettik kanunu çıkardık bu kanunun ve odanın kuruluşunda emeği geçmiş hakkı geçmiş gece gündüz çalışmış büyüklerimize, ağabeylerimize, eski üstatlarımıza şükranlarımı minnetlerimi arz ediyorum. Ama artık bırakalım kendi yaptıklarımızı burada ifade etmek durumunda kalalım. Bir oturacak yeri olmayan bir oda bir çay içemediğimiz bir dar bir mekan, sosyal tesis diye önümüze konulmuş her sene zarar eden zararın nereye gittiği belli olmayan bir lokal, nerede olduğu bilinmeyen şahsen ben hiç gitmedim kanaatim ve duyumlarımla söylüyorum giden arkadaşlarımız kurulu odasından bahsettiler, zannedersem bu genel kuruldan sonra yapmamız gereken yapılması gereken ortak çalışmalarda buradaki söylenen konuları dikkate alacaksınızdır almanız gerekmektedir. Meslek sorunları gelmeme gerek yok efendim rakamlar gösteriyor. TESMER’den kazanılan 20 milyar lira lokalde 20 milyar lira zarar olarak geriye gitmiştir. TESMER’deki kazanç, stajyerlerin gelirinden elde edilmektedir, stajyerlerin sırtından kazanılmaktadır ve bu arkadaşlarımız 18 yaşındadır. Hiçbir gelir kazançları yoktur, ama lokale giden arkadaşlarımızın birer büroları vardır. Evet hepimiz sıkıntı içindeyiz, çünkü Türkiye sıkıntı içerisinde beyler, sadece muhasebe mesleği değil herhangi bir bakkalla herhangi bir çekirdekçiyle herhangi bir ayakkabı boyacısı da Türkiye’nin sıkıntılarını yaşamaktadır. Sadece meslek sıkıntısı bunun üzerine artı bir ilave getirmektedir. Ben şuradan not aldığım noktalara tekrar kısa kısa değinerek girmek istiyorum. Meslek için neler yapılmıştır noktasında, meslek için hiçbir şey yapılmamıştır, demek tabii bir eleştiri olur. Muhakkak ki bir şeyler yapılmıştır, fakat dediğim gibi tekerlekle araba arasında geçen süreyi artık kimse bekleyemez. Bunu hiçbir zaman mazeret olarak ortaya koymayın, her dakika her saat teknoloji zamanı hızlandırarak ilerlemektedir ve bu teknoloji imkanları sayesinde bazı beyannamelerin son kez alınmak suretiyle kaldırılmalı sözü bir kazanım gibi ortaya konulmuştur. Kazanım falan değildir, gereği kalmamıştır. Bir tuşa basıldığında bizim A’mızı, B’mizi, C’mizi zaten vergi dairesi teknolojik olarak bu imkana sahip olmuştur. Türkiye gündemine vergi reformu ekonominin kayıt altına alınması sosyal güvenlik ve bankalar reformu kanunu gibi % 100 mesleğimizi odamızı ilgilendiren çok ciddi konular olmasına rağmen odamız bütün bu konularda değil müdahil olmak, yön vermek, fikir vermek, 10 yıllık geçmişi ve 15 bine yakın üyesiyle sesini bile çıkaramamıştır, çıkaramamaktadır. Yarın Bankalar Kanunu çıktığında muhasebeci, mali müşavir olarak ne sürprizlerle karşılaşacağımızı ben bilmiyorum. Ertesi gün ne beyanname isteneceğini, ek ne bilgiler isteneceğini, hangi konulardan mesul olacağımı, hangi beyannameleri dolduracağımı bilmiyorum. Odamızın zannedersem bu konuda söyleyecekleri olması gerekmektedir. Zaten yoğun bir tempoya sahip meslek mensubu arkadaşlarımız bürolarından dışarı çıkamaz olmuşlar, eskiden senede 1 ay olan yoğunluk yaşanırken, yaklaşık Aralık ayından Mayıs sonuna kadar yaşanan iş yoğunluğu karşısında sürmenaj noktasına gelmiştir. Topluluk sigortası yıllardır söylenen istenen bir talep olmasına rağmen, sosyal güvenlik reformu gündemde olmasına rağmen hiç anılmamakta ağza alınmamakta, tasarı dahi sunulmamıştır, bir fikir beyan edilmemiştir. Mali tatil, bu iş yoğunluğu, sürpriz beyannamelerin ne zaman çıkacağı ne kadar çıkacağı bilinmediği için meslek mensuplarının bürosu ile evi arasındaki gidip gelirken geçirdiği zaman olarak tanımlıyorum. Diğer arkadaşlarımız Temmuz aylarında gidiyorlarmış. Tabii haklıdırlar, giderler onlar, yeterli organizasyonu oturtmuş olmalılar ki böyle bir fırsatı bulabiliyorlar. Biz yasal olarak bir tatilden bahsediyoruz, herkesin istediği zaman tatil yapma hakkı zaten var buna kimsenin dediği bir şey yok. Fakat 7 gün içerisinde ertesi gün, bir gün sonra, bir ay önce gelen evrakın süreli evrakların takip süresi içerisinde geldiğinde beni savunacak beni bundan sorumlu tutmayacak bir yasal düzenleme istiyorum ben. Meslek içi eğitim diye bir programa tabi ve mekana tabi bir girişim maddi olarak realize edilmesi diğer talepler yanında çok sonlarda kalmaktadır. O kadar çok yapılması gereken şey var ki böyle geniş kapsamlı üniversitelerle diyalog içersindeki bir konuyu en sonlarda zannediyorum. Oda yönetiminin ülke yönetimine demokratik katılımı ekonomiyi geliştirecek katkıda bulunacak girişimlerde bulunacak girişimlerde bulunmasını beklemek belki hayal olanın en kuvvetlisidir. Oda yönetiminde oda meclisinin oluşturulması hususunda kanun değişikliğinin yapılması gibi oldukça kapsamlı ve meclisi de ilgilendiren bir çalışmayı gündeme getirmesi gerekmektedir. Ticaret Odası’nın meclisi var, Sanayi Odası’nın meclisi var, diğer odaların da var bildiğim kadar. Benim anlamadığım bizim odamızın oda meclisi neden yok? Onun yerine bir danışma meclisi var, ama kanunen diğer oy alan bağımlı bağımsız grup içinde veya şahsen müracaat etmiş seçime katılmış olan arkadaşlarımız oyları demokrasiden ve çağdaşlıktan bahseden ve odayı kurulduğu günden beri bu güne kadar getiren çağdaş ve tırnak içinde söylüyorum çağdaş ve demokrat olarak tanımlayan arkadaşlarımızca neden hiç gündeme getirilmemektedir. Belediye meclisleri var bildiğim kadar. Oda komisyonlarında kanun değişikliği yapılması oda komisyonlarına katılması dahi düşünülmemiştir. Son olarak oda bilançolarına şöyle bir bakıldığında, TESMER bilançosuyla biraz evvel arz ettim, TESMER bilançosundan elde edilen kar lokallerde yeni duyuyorum aylık odalarda tırnak içinde söylüyorum, benden önce konuşan bir değerli konuşmacının lık lık ifadesiyle tüketilmiştir. Acaba nasıl lokal bilançosundaki zarar burada daha önceki almış olduğum bir notta acaba nasıl bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma çalışmaları yapılmıştır ki lokal zarar etmiştir. Doğu ve Güneydoğuda herhangi bir ilkokula kitap veya malzeme yardımı mı yapılmıştır? Yapılmışsa neden böyle bir şey düşünülmemektedir? Odamızın yardım yapacak kadar bir fikriyatı bir düşüncesi olmamış mıdır, bunu soruyorum. Ülkemizin savunmasında vücudunu siper etmiş şehit ailelerine ve gazilerimize moral yemeği mi düzenlemiştir ya da hayatını kaybeden meslek mensuplarımızdan mağdur olan ailelerine yapılan sosyal ve yardım mıdır. Hepinize saygılar sunuyorum başarılar diliyorum.

- Teşekkürler. Sayın Gültekin Bekar.


Yüklə 188,71 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin