Eğer gazaya çıkmazsanız, sizi acı bir azapla azaplandırır; sizin yerinize (size bedel) başka bir toplum getiririz ve siz O'na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz... Allah her şeye Kâdîr'dir. (Tevbe/39)
"Allah'a rücu edeceksiniz; 'HÛ'; her şeye Kâdîr'dir." (Hud/4)
Allah sizi yarattı... Sonra sizi vefat ettirir (öldürür değil vefat ettirir)! Kiminiz de erzel-i ömür'e (ömrün düşkünlük çağına) bırakılır; bildiklerini artık düşünemeyecek devreye... Muhakkak ki Allah Alîm'dir, Kâdîr'dir. (Nahl/70)
Semâların ve arzın algılanamayanları Allah içindir... O Saat'in (kıyametin) oluşması hükmü (Allah'a göre) bir göz kırpması gibi yahut daha da yakındır! Muhakkak ki Allah her şeye Kâdîr'dir. (Nahl/77)
Görmediler mi ki, semâları ve arzı yaratmış olan Allah, kendilerinin BENZERİNİ de yaratmaya Kâdîr'dir! Onlar için, kendisinde şüphe olmayan bir ömür takdir etmiştir. Zâlimler sadece hakikati örtücü olarak yaklaştılar. (Isra/99)
Bu böyledir; çünkü Allah, O Hak'tır (apaçık ortada olandır)! Muhakkak ki O, ölüleri de (hakikat ilmi ile) diriltir... Çünkü O, her şeye Kâdîr'dir. (Hac/6)
Kendileri ile savaşılan kimselere, (savaş için) izin verilmiştir... Zulme uğradıkları içindir bu! Muhakkak ki Allah onları zafere ulaştırmaya Kâdîr'dir. (Hac/39)
Semâdan belli bir ölçü ile su inzâl ettik de onu arzda durdurduk (arza-bedene onunla hayat verdik)... Doğrusu onu gidermeye de elbette Kâdîrleriz. (Müminun/18)
Allah her DABBE'yi (canlı-hareketliyi) sudan yarattı... Onlardan kimi karnı üzerinde yürür, onlardan kimi iki ayak üzerinde yürür ve onlardan kimi de dört ayak üzerinde yürür... Allah (bunlarda) dilediğini halk eder... Muhakkak ki Allah her şey üzerine Kâdîr'dir. (Nur/45)
"HÛ" ki, sudan bir beşer (biyolojik bedenli insan) yarattı da, onunla neseb (kan-gen akrabalığı) ve sıhr (nikâh-evlilik ile hâsıl olan hısım akrabalık) duygusu oluşturdu! Senin Rabbin Kâdîr'dir. (Furkan/54)
De ki: "Arzda (bedende) inceleme yapıp, yaratmaya nasıl başladığına bir bakın... Bundan sonra Allah, neş'e-i âhireti (gelecek yaşam bedeninizi) inşa eder... Muhakkak ki Allah her şey üzerine Kâdîr'dir." (Ankebut/20)
Allah'ın rahmetinin eserlerine bak, (ahseni takvim-halife olarak yaratılıp ölümsüz kılınan kendini, beden-madde kabul ederek) ölümünden sonra, arzı (ilimle) nasıl diriltiyor? Muhakkak ki işte O, ölüleri elbette hayata (ölümsüzlüğe) kavuşturandır! "HÛ" her şeye Kâdîr'dir. (Rum/50)
Allah'tır ki, sizi zayıflıkla (hakikatinin farkında olmaksızın) yarattı! Sonra, zayıflığın ardından bir kuvvet (hakikatini-Rabbini bilmenin kuvveleriyle) oluşturdu! Sonra, kuvvetin ardından zayıflık (ismi Allah olan indînde acziyetini-abd-i âciz) ve ak saçlı (bilge) hâline getirdi... Dilediğini yaratır... "HÛ"; Alîm'dir, Kâdîr'dir. (Rum/54)
Onların arazilerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir bölgeye sizi mirasçı kıldı... Allah her şeye Kâdîr'dir. (Ankebut/27)
Hamd; semâların ve arzın Fâtır'ı (yaratış amacına göre belli bir programla icat eden), melekleri (şuurlu işlev kuvveleri) ikişer, üçer, dörder yönlü (işlevli) Rasûller olarak açığa çıkaran Allah'a aittir! Yaratılışta dilediğini ziyade eder... Muhakkak ki Allah her şeye Kâdîr'dir. (Fâtır/1)
Arzda gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu basîretle görsünler? Onlar (öncekiler) kuvvet itibarıyla bunlardan daha şiddetli idiler... Ne semâlarda ve ne de arzda hiçbir şey Allah'ı etkisiz bırakacak değildir! Muhakkak ki O, Alîm'dir, Kâdîr'dir. (Fâtır/44)
Semâları ve arzı yaratan, onların benzerini Esmâ'sıyla yaratmaya Kâdîr değil midir? Evet! "HÛ"; Hâllak'tır, Alîm'dir. (Yasin/81)
O'nun işaretlerindendir ki sen arzı (bedeni) huşû hâlinde görürsün... Onun üzerine o suyu (hakikat ilmini) inzâl ettiğimizde, hareketlenir ve uyanıverir! Muhakkak ki onu (bilgisizlikle yaşayan ölüyü) dirilten, (diğer) ölüleri de Muhyî'dir (dirilticidir)! Muhakkak ki O, her şey üzerine Kâdîr'dir. (Fussilet/39)
Yoksa O'nun dûnundan velîler mi edindiler?.. (İşte) Allah! "HÛ"dur el Velî! "HÛ" diriltir ölüleri! "HÛ" her şeye Kâdîr'dir. (Şûra/9)
Semâları ve arzı ve ikisi arasında DABBEden (biyolojik bedenler) çoğaltıp yaydıklarını yaratması O'nun işaretlerindendir... "HÛ" dilediğinde, onları birleştirmeye Kâdîr'dir. (Şûra/29)
Yahut onlara erkekler ve dişileri eş yapar... Dilediğini de kısır kılar... Muhakkak ki O, Alîm'dir, Kâdîr'dir. (Şûra/50)
Görmediler mi ki, semâları ve arzı yaratmış ve onların yaratılışında zaafa düşmemiş olan Allah, ölüleri diriltmeye de Kâdîr'dir... Evet! Muhakkak ki O, her şeye Kâdîr'dir. (Ahkaf/33)
Henüz onlara gücünüzün yetmediği daha başka şeyler de vadetti ki, onları Allah (içten ve dıştan) ihâta etmiştir. (Zaten) Allah her şeye Kâdîr'dir. (Fetih/21)
O'na aittir semâların ve arzın mülkü... Diriltir ve öldürür! O, her şeye Kâdîr'dir. (Hadid/2)
Allah'ın onlardan Rasûlüne verdiği ganimete gelince, siz onun için ne bir at koşturdunuz ve ne de bir deveye bindiniz! Ne var ki Allah, Rasûllerini dilediği kimsenin üzerine yönlendirir! Allah her şey üzerine Kâdîr'dir. (Haşr/6)
Umulur ki Allah sizinle, düşman olduklarınız arasında bir sevgi oluşturur. Allah Kâdîr'dir... Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. (Mümtehine/7)
Semâlarda ve arzda her ne varsa (Allah Esmâ'sıyla yaratılmaları dolayısıyla) Allah'ı (kulluk işlevlerini yerine getirmek suretiyle) tespih etmede! Mülk O'na aittir, Hamd O'na aittir! O her şey üzerine Kâdîr'dir! (Tegabün/1)
O Allah ki, yedi semâ yarattı ve arzdan da onların bir mislini! Emir (hüküm-iş) onların ARALARINDAN sürekli-kesintisiz inzâl olur (Allah'ın Esmâ'sındaki özelliklerin açığa çıkışı olan Astrolojik {melekî} tesirlerin varlık üzerindeki etkileri)! Tâ ki Allah'ın her şeye Kâdîr olduğunu ve Allah'ın her şeyi (yaratanı olarak) ilmen ihâta ettiğini bilesiniz. (Talâk/12)
Ey iman edenler! Allah'a özden ve kesin bir tövbe ile tövbe edin! Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi sizden örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere dâhil eder. O süreçte Allah, O Nebi'yi ve Onunla beraber iman etmişleri rezil-rüsva etmez! Onların nûru, önlerinden ve sağ taraflarında koşar. Derler ki: "Rabbimiz... Nûrumuzu tamamla ve bizi mağfiret eyle... Muhakkak ki sen her şeye Kâdîr'sin." (Tahrim/8)
Mülk (fiiller boyutu) elinde olan (onu her an dilediğince tedbir eden) ne yücedir! O, her şeye Kâdîr'dir. (Mülk/1)
İşte O (bunları yapan Allah sistemi ve düzeni), ölüleri diriltmeye Kâdîr değil midir? (Kıyâmet/40)
Muhakkak ki O, onu (aslına) döndürmeye elbette Kâdîr'dîr!(Tarık/8)
ALLAH’IN KUDRETİ
("İLÂHİ KUDRET)
• “Kudretullah”
• “Kudret-i İlâhi”
• “Kendindeki mânâları seyretme gücü”
• “Melekût Âlemi”
• “Melek”
• “Ruh”
• “Varlığın Özünü meydana getiren kaynak enerji”
• DEHR kelimesiyle anlatılmak istenen boyut
• Tüm varlığın kendisinden oluştuğu evrensel enerji
• “Evrensel Enerji”
• “Salt Enerji”
• Kâinatın oluşmasında ilk basamak-ilk aşama olan “Enerji”
• Evrenin kendisinden var olduğu; "zaman” ve “mekân” kavramlarının olmadığı “Enerji”
• “Allah’ın İlmi”
• “Bilinçli Enerji”
• “Kozmik Bilinç”
• ”Nur”
|
“Her şey enerjiden meydana gelmiştir” dendiği zaman, burada bahsedilen enerjidir!
Melekler nur yapılıdır. Bunu bugünkü dille ifade etmek gerekirse, enerji kökenlidir diyebiliriz.
"Nefs-i Küll"ün zâhiri ve varlığı, bu kâinatı oluşturan cevher olan, "enerji" dediğimiz şeydir..
Eni boyu, derinliği, ağırlığı, sınırı falan yoktur. Sınırsız, sonsuz kudrettir... Bir diğer ifade ile "enerji", Cenâb-ı Hakk`ın "Kudret" sıfatının açığa çıkmasından başka bir şey değildir... Var olan her şey, bundan meydana gelmiştir!.
Peki... Enerji Allah mıdır?... Bu sual gelir akla hemen… Bunun cevabını verelim…
“Enerji” ismiyle işaret ettiğimiz güç- kuvvet, “Allah” ismiyle işaret ettiğimiz varlığın KUDRET sıfatıdır!
ALLAH’IN KUDRET VASFININ
(Sonsuz sınırsız güç- kuvvet-ilim-nur-Evren içre evrenlerin varlığını meydana getiren şuurlu enerjinin)
KUVVEDEN FİİLE ÇIKMASI
("Allah'ın Vechi"-Melekût-birimin derûnundan zahirine (bilincine) açığa çıkan, birimin varlığını meydana getiren mertebe)
|
“Allah’ın Vechi”, kudret ve kuvvet sıfatının açığa çıkmasından başka bir şey değildir; ama senin şuur ve bilincinin gözbebeğine bağımlı çalışması dolayısıyla hükmünü göz verilerine GÖRE verirsin... Böylece de Allah'tan mahrum kalırsın.
Her birim, aynı TEK’ten (melekût) meydana gelmiştir!. Melekût, birimin dışından gelen değil; birimin derûnundan zahirine (bilincine) açığa çıkan, birimin varlığını meydana getiren mertebe anlamındadır!. Kurân-ı Kerîm’deki “B” sırrı, kişinin hakikatindeki bu mertebeye işaret eder!.
“Melekût”, evren içre evrenlerin varlığını meydana getiren şuurlu enerji-kudret sıfatının açığa çıkışıdır!.
“İLÂHİ KUDRET”,
“ENERJİ” OLARAK ALGILANIR
(Enerji, Allah değildir. Allah’ın “Kudret Sıfatı”dır)
|
Enerji, “ALLAH”’ın “kudret” vasfının kuvveden fiile çıkması hâlindeki adıdır. Yani “NUR”’dur. “Nur” diye bahsedilen şey bir tür “salt enerji”dir.
Bu bilinçli enerji (kudret), -kozmik bilinç- evrende var olan herşeyi kendisinden meydana getirmiştir.
Bilinç, nasıl, beynin açığa çıkmasını istediklerinden ibaretse, sanki bilgisayarın monitörü hükmündeyse; bir “print-out” ise…
Gerek insandaki biyolojik beyinler ve gerekse dalga okyanusundaki sayısız canlılarda var olan virtual-sanal beyinler dahi, gerçekte “data”nın sanal çıktılarıdır. Esmâ mertebesinin, âlemlerini seyridir.
Enerji, İlâhî kudretin algılanışının, günümüzdeki adıdır!.
ZAMAN VE MEKÂN KAVRAMLARININ OLMADIĞI "ENERJİ”...
|
Dinî tâbirle, “KUDRET”! (“Allah'ın Kudreti”- “Nur”)
Biz galaktik boyutu daha anlayıp kavrayamıyoruz...
Evrensel boyuta ulaşmamızsa mümkün değil!.
Ama bu evrensel varlık, yapı mevcud; tartışmasız bir biçimde!.
Ve kendi bünyesinde kendine göre bir sistemle varolan bir Evren mevcut!.
“SİSTEM”, ardındaki bilincin açığa çıkmasıdır!
Bilincin, ilmin, şuurun olmadığı yerde kaos vardır.
“Sistem”se, bir bilincin eseridir!
Demek ki, Kâinatı yönlendiren, şekillendiren, vareden, o özelliklerle bezeyen bir bilinç var.
Ve bu bilinç aynı zamanda da “KUDRET” adı verilen Kâinatın oluşmasında ilk basamak-ilk aşama olan “ENERJİ” adını verdiğimiz “Salt enerji” adını verdiğimiz yapı!.
Kâinatın ilk varoluş nüvesi!.
Yani Kâinatın, Evrenin kendisinden varolduğu; o "zaman” ve “mekân” kavramlarının olmadığı “Enerji” veya Din’deki adıyla “Kudret”!
Ve bu kudret aynı zamanda bir bilinç!.
İşte bunu Hz. Rasûlullah, “Allah’ın ilmi” ve “ Allah'ın kudreti” isimleriyle bize ulaştırmış.
"DEHR"
Tüm varlığın kendisinden oluştuğu evrensel enerji
“Kudret Sıfatı”
Sayısız boyut algılayıcılarının algıladığı sayısız evrenlerin içinde yer aldığı açının yaratıldığı TEK NOKTA, TEK AN
|
Algılama boyutumuza GÖRE, bize hitâb eden bu evren gibi, sayısız algılama boyutlarına hitap eden, evren içre nîce evrenler!
Nihâyet, bu sayısız boyut algılayıcılarının algıladığı sayısız evrenlerin içinde yer aldığı açının yaratıldığı TEK NOKTA, TEK AN… DEHR!
İndinde, sayısız “an”lar ve “nokta”lar; ve o “nokta”lardan meydana gelen açılar içinde sayısız evren içre evrenler yaratan varlığa işaret amacıyla kullanılan “ALLAH” ismi!
Esasen DEHR kelimesiyle anlatılmak istenen boyut, tüm varlığın kendisinden oluştuğu bir tür evrensel enerjidir, (Kudret sıfatı ’dır) eğer tâbiri câiz ise...
“KUDRET” İLE
KENDİNDEKİ SAYISIZ MÂNÂLARI SEYR EDER
|
Ve "KADİR" isminin işaret ettiği biçimde, "kudretiyle" bu kendisindeki manâları seyretmeye başlıyor... "Kudret", "kendindeki mânâları seyretme gücüdür"!.
İlim mertebesinde kendindeki bütün mânâları biliyor, “Mürid” ismiyle iradesini kullanarak kendindeki sayısız mânâları “Kadir” isminin işaret ettiği kudretle seyr haline sokuyor.
“GÖZBEBEĞİ”NİN ALGILADIĞI
YOĞUNLAŞMIŞ ATOMİK YAPI… “HÜCRE”!
“Basar”ın algıladığı…
Nötronlardan, nötrinolardan, kuarklardan, ışık zerreciklerinden ibaret “Enerji kütlesi”...
“Kudret-i İlâhi”
“Melekût Âlemi”
“Melek”
|
Mevcud varlığının bizim gözümüz tarafından algılanır şekline HÜCRE adını veriyoruz.
Bu izahı çok iyi anlamanız lâzım. Çünkü bu çok önemli bir anahtar aynı zamanda.
Esasında atomlardan ibaret olan bu varlık, gözbebeğinin algılama sınırları dolayısıyla MADDE olarak değerlendirilip isimlendiriliyor.
Esasında atomlardan ibaret bileşik bir yapı var. Fakat gözbebeği algılayabildiği biçime göre böylesine birimleri çoğaltıp ayrı ayrı varlıklar var hâline getiriyor.
Bu, işin basit yanı.. Burası çok basit.. burayı geçiyoruz.
Bu “atomik yapı” dediğimiz yapı esasında nötronlardan, nötrinolardan, kuarklardan oluşan bir yapının yoğunlaşmış, bilgimize ulaşmış hâlinin adı.
YAŞAMDA KUDRET HÂKİMDİR!
Sistemde her an ilmî veya fiilî kudret, âcize galebe çalıp onu bir şekilde imha etmektedir!.
|
Yaşamda kudret hâkimdir!. Allah’ın Kudret Sıfatı vardır; acz sıfatı yoktur!. Sistemde her an ilmî veya fiilî kudret, âcize galebe çalıp onu bir şekilde imha etmektedir!.
Allah, insanı yeryüzünde halife olarak meydana getirmiş ve onu kendi esmâ ve sıfatlarıyla bezemiştir!.
Sen, yaptığın ibadet adı verilen çalışmalarla, gök tanrısını övüp ululaştırmayacak; varlığına bahşedilmiş kuvveleri kendinde açığa çıkaracaksın!. Böylece bir takım yeni kuvveler elde etmiş olarak başka bir boyutta o boyutun canlıları arasında yerini alacaksın. Eğer bu kuvveleri bu çalışmaları yapmayarak elde etmemişsen, bu defa da o boyutun canlıları arasında oyuncak olacaksın, bunun sonuçlarına katlanacaksın!. İşte İbadetin amacı budur!.
Evren içre evrenleri sayısız boyutlar içinde yaratmış “ALLAH” adıyla işaret edilenin, senin ibadetine ihtiyacı yoktur!. Kesinlikle bil ki, ne yapacaksan hep, kendi orijinini tanımak, varlığına bahşedilmiş özellikleri ve kuvveleri açığa çıkarıp sonuçlarını yaşamak için yapacaksın!.
Mehdî, kurtarıcı bekleyerek, yaşadığın anları boşa geçirme gafletine düşme dostum!. Mehdî’n hakikatinde mevcuttur!. Arıya bile vahyeden Allah sana da özünden her an vahyetmektedir; lâkin veri tabanın bu vahyi sana fark ettirmemektedir!.
Hz. Muhammed aleyhisselâmdan bu yana geçen süreç içinde gelmiş çeşitli mertebelerde kalmış kişilerin o mertebelere dayanarak söylediği şeyler, seni asla Allah Rasûlünün bildirdiklerini uygulamaktan ala koymasın!.
İslâm Dini’ni hakkıyla anlayıp gereğini yaşamak için tek örnek Zât Hz. Muhammed Mustafa adıyla bilinen Allah Rasûlüdür!.
Ne mutlu O’nu anlayıp, O’nun düşüncelerini idrâk edip, O’nun evrensel sistem gereği uygulamalarını örnek alarak yaşamını buna göre düzenlemek suretiyle, sonsuz mutluluğa erenlere...
ALLAH,
BİR BİRİMDE KUDRET İZHAR ETTİĞİ İÇİNDİR Kİ
O BİRİM GÜÇLÜ GÖZÜKÜR
|
Sizlerin çektiğiniz tesbihlerden biri de:
“LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLÂ BİLLÂH”dır.
Bu, şu demek; “Kuvvet ve kudret sahibi olan sadece Allah’tır”!.
İşin mikro plânına baktığımızda, virüsler, bakteriler boyutuna; bunlar birbirlerini yiyorlar. Güçlü, güçsüzü yiyor!.
Biraz daha büyüklerine bakıyorsun, karıncalar boyutunda da; güçlü olan güçsüzünü yiyor...
Biraz daha büyük boyuta gidiyorsun; Güçlü olan aslan, güçsüz olan ceylânı parçalayıp yiyor. Timsah ne bulursa gücü nispetinde, yakaladığını parçalayıp yiyor.
İnsan da kendinden güçsüzünü yakalayıp, parçalayıp yiyor!. Balık, kuş ya da koyun fark etmiyor!.
Her bir güçlü, güçsüzü yiyor!. Ama o güçlü de, kendisinden daha bir güçlünün yanında güçsüz kalıyor.
Güç denen, kudret denen şey, yaratılmışlarda hep göresel, izâfidir. Bir varlığa göre güçlü olan, başka bir varlığa göre acîz durumundadır.
Yaratılmışlardaki güç kuvvet ve kudret izâfi ve geçici... Ama sonuçta, tüm yaratılmışlarda ortak olan vasıf “ÂCZ”dir.
Her ne kadar, biri diğerine göre güçlü gibi gözüküyorsa da, Allah, bir birimde güç kuvvet ve kudret izhar ettiği içindir ki o birim, güçlü gibi gözükür.
Bir diğer varlığa göre, Allah kudret izhar ettiği içindir ki bir birim, kudretli ve güçlüdür. Halbuki kendisinden daha kudretli olanın yanında ise, âcîz durumda!.
Yaratılmışların tümü, istisnasız olarak hakikat itibariyle “ÂCZ” ile mâlûldür.
Kendisinde izhar olunan kudret geçici, âcz ise bakîdir!.
Mutlak kudret ve kuvvet yalnızca yaradan Allah’a aittir!.
İşte yukarıdaki tespihte bunu anlayıp, bunu idrâk edeceğiz. Bunu düşünüp, bunu hissedip, diyeceğiz ki;
“Gerçek kudret ve kuvvet sahibi, sadece Yaratıcıdır. Varlıklar da, yaratıcının gücünü izhar ettiği zaman güçlüdür. Ama o güçlü de başka bir kudret izharına karşı güçsüz durumdadır. Dolayısıyla, bütün yaratılmışlar âcz ile vasıflanmıştır”.
Bunu iyi idrâk etmek lâzım!. Bir kişinin bu gerçeği idrâk etmesi demek, o kişide artık kendini büyük görme, böbürlenme, gururlanma gibi hâllerin kalkmış olması demektir.
Artık o kişi, izhar olan kudretin yanında, gerçekte âcz içinde olduğunun idrâki içindedir.
Acz içinde olduğunu idrâk edende büyüklenme, böbürlenme, gururlanma olmaz!. Kendini bir başka varlığa karşı büyük görmez!.
Kendinde bir varlık görememenin; kendisinin acz içinde olduğunu görmenin sonucu, kendisindeki kemâl sıfatlarının Allah’a ait olduğu müşahedesini getirir...
ALLAH’IN YARATIŞ SİSTEMİNİN GERÇEKLERİ…
HER KUDRET SIFATININ İZHAR OLDUĞU VARLIK,
KUDRET SIFATININ İZHAR OLMADIĞI VARLIĞI YER,
YENER, YOK EDER!
|
“İlâhi rahmet” deyince, bizim genellikle anladığımız nedir?.
Genelde, anladığımız merhamet’tir...
Halbuki, İlâhi rahmetin manâsı, “merhamet” kelimesinin anlamı gibi dar bir kapsam ifade etmeyip, daha genel olarak; “İlâhi Rahmet”, tüm varlığın oluşmasına yol açan vasıftır.
“Her şey Allah’ın rahmetinin eseridir.” demek;
“Her şey, Allah’ın rahmetinin neticesi olarak var olmuştur.” demektir. Yani, daha genellersek; “Allah’ın üretmesinin neticesi olarak” vardır. Çünkü, Rahmeti meydana getiren Rahim ismi ne yapar?.
Üretir...
Bunun da en orijinal yapısı, kadında mevcuttur. Kadındaki üreme, daha doğru bir deyişle üretme organının adı “Rahim”dir.
İşte Allah’ın rahmet sıfatı da, üretme sıfatıdır. Bu üretme sıfatı Allah’ın esmâsının işaret ettiği mânâların özelliklerinin eserlerini üretir. Fakat, bu üretilen varlıkların yer aldığı sistemde hâkim unsur, “Kudret”tir.
Allah’ın sıfatları arasında kudret sıfatı vardır. Acz, yoktur!.
Bunun neticesi olarak da kudret sıfatı sayısız varlıklarda zâhîr olur. Ve her kudret sıfatının izhar olduğu varlık, kudret sıfatının izhar olmadığı varlığı yer, yener, yok eder.
Sürekli olarak varlıkta hep bir şeyler, bir şeyleri yok eder. Bu bir şeylerin bir şeyleri yok etmesi; “yok edende kudret sıfatının açığa çıkmasının neticesidir, eseridir!. “
Bunun kudretinin sonu olmadığı gibi, var olan bu varlıkta da, yok etmenin sonu gelmeyecektir. Her an bir şeyler bir şeyleri yok edecektir.
Biz kendi varlığımızda mevcut olan bütün esma-i ilâhinin mânâlarını ne kadar bilip, tanır, bulursak o nispette Mutlak Varlığı tanımış oluruz.
GELECEK BOYUTTAKİ GÜÇLÜLERDEN
KURTULMANIN VE KORUNMANIN YEGÂNE YOLU,
KENDİ ÖZÜNDEKİ GÜCÜ HAREKETE GEÇİRMEK
VE YENİ KUVVELER ELDE ETMEKTİR
|
“İlâhi rahmet” deyince, bizim genellikle anladığımız nedir?.Genelde, anladığımız merhamet’tir...
Halbuki, İlâhi rahmetin manâsı, “merhamet” kelimesinin anlamı gibi dar bir kapsam ifade etmeyip, daha genel olarak; “İlâhi Rahmet”, tüm varlığın oluşmasına yol açan vasıftır.
“Her şey Allah’ın rahmetinin eseridir.” demek;
“Her şey, Allah’ın rahmetinin neticesi olarak var olmuştur.” demektir. Yani, daha genellersek; “Allah’ın üretmesinin neticesi olarak” vardır. Çünkü, Rahmeti meydana getiren Rahim ismi ne yapar?.
Üretir...
Bunun da en orijinal yapısı, kadında mevcuttur. Kadındaki üreme, daha doğru bir deyişle üretme organının adı “Rahim”dir.
Dostları ilə paylaş: |