Yazı gençLİĞİn devriMCİ eylemi İÇİN İleri ! •


HER YERDE DİRENİŞ : SERMAYEYE RAHAT YOK !



Yüklə 313,37 Kb.
səhifə5/6
tarix06.03.2018
ölçüsü313,37 Kb.
#44881
növüYazı
1   2   3   4   5   6

HER YERDE DİRENİŞ : SERMAYEYE RAHAT YOK !.
2001 yazında Cenova sokakları, dünyanın en zengin 8 ülkesinin dünya halklarının geleceğini belirlemesine karşı birleşen küreselleşme karşıtlarını ağırladı. Orada eyleme geçen 150000 kişi dünyadaki sermaye karşıtı hareketlerin ufak bir kısmı ve aslında orda olmak isteyip de olamayan milyonların temsilcisi. Cenova'daki eylem, gerek polisin şiddet dozajını arttırması gerekse bileşenlerinin çeşitliliği itibariyle zengin dünyanın kapısına dikilen kalabalığın direnişinin başka bir seyir izleyeceğini gösteriyor.

...


Sermayenin, sömürgeleştirme politikaları için attığı her adım, işçi öğrenci ve tüm ezilenlerin, nicelik olarak gittikçe yaygınlaşan ve nitelik olarak da ideal biçimine doğru evrilen direnişiyle karşılaşıyor. 98'lerde küreselleşme karşıtı orta sınıfların "biz de varız" diyen karnavallarına bugün artan sayılarda emekçiyi -yeni işçi kitlesini- kapsayan ve " başka bir dünya mümkün." diyen sömürgeleştirme karşıtı eylemlilikler süreci ekleniyor. Artık sermayenin karşısına mülksüzler çıkıyor.

Küresel direnişte dikkat çekilmesi gereken bir başka nokta eylemcilerin yaş ortalamasının 20'li yaş civarında olması. Yükselen küresel isyanda genç insanlar merkezi bir rol oynuyorlar.

Gençlik sermayenin temsilcileri ile Washington'dan Prag'a, Seul'den Londra'ya köşe kapmaca oynarken, tüm dünyada küresel sömürgeciliğe karşı yükselen muhalefetin de önemli ve dinamik bir kesimini oluşturuyor. Dünyada eğitimin ve üniversitelerin sermayenin egemenliği altına girmesine karşı örnek pratikler sergilerken para sisteminin toplumda ve üniversitelerde yarattığı tahribatı aynı mücadelenin konusu yaparak toplumsal muhalefet içinde aktif rol oynuyor. Üniversitenin eylemi sokakta halkla buluşuyor.

Her Yerde Direniş

Sermayenin üniversitelerdeki işgalinin daha gelişkin biçimlerinin görüldüğü gelişmiş kapitalist ülkelerde öğrenci hareketi, 90´ların ortalarından itibaren üniversitenin sermaye ile girdiği ilişkinin niteliğini ve sonuçlarını sorgulayan ve pek çok pratiğine üniversite çalışanlarını ve akademisyenleri de ortak etmeyi başaran bir hal aldı.

ABD´de özel bir üniversite olan Yale Üniversitesi´nde öğrenciler, araştırmacılar ve sendikacılar, Sınır Tanımayan Doktorlar örgütüyle birlikte, Yale'li araştırmacılar tarafından Bristol-Meyers Squibb (BMS) adlı bir ilaç tekelinin finansmanıyla üretilen ve Zerit adlı AIDS hapının patentinin serbest bırakılmasını istediler. Yapılan kampanyada 600 araştırmacı üniversiteye bir dilekçe vererek "patent hakkına sahip olduğu Zerit hapının Güney Afrika'ya ihracı ve dağıtımı için genel bir versiyonuna" izin verilmesini talep etti. Tüm bu eylemlikler sonucu Yale Üniversitesi ve BMS Mart 2001'de yaptıkları bir duyuru ile hapın genel bir versiyonunun imtiyaz ücreti olmadan üretilmesine izin verdiklerini bildirdiler. Sömürgeci bir ülkenin üniversitelerinden yükselen bu ses gençliğin eyleminin sınır tanımazlığının ve halk için bilim talebinin güzel bir örneği.

Sömürge ülkelerdeki öğrenci muhalefeti emperyalist kurumların uyguladığı yıkım programlarına karşı; ölümleri, yaralanmaları,polis ve sivil faşist saldırıları göze alan daha net ve keskin bir çizgide ilerliyor.

Yeni sömürge üniversitelerindeki örnek direniş pratiklerden biri Meksika UNAM´da tüm üniversitenin, rektörün paralı eğitim uygulamalarına verdiği yanıttır. Latin Amerika'nın en büyük üniversitesi olan Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi'nde (UNAM) Nisan '99'da rektörün açıkladığı, harçları 3 sentlik sembolik ücretten 220 dolara çıkartan, öğrencinin mezun olacağı sürenin kısaltılması ve üniversiteyle bağlantılı hazırlık okullarından UNAM'a otomatik geçilmesini engelleyen bir reform paketi tüm üniversitenin tepkisine yol açtı. Bunun üzerine öğrenciler ve akademisyenler "parasız eğitim yoksullar ve çalışan kesimler için yükseköğrenim hakkı" talebiyle üniversiteyi işgal ettiler. 10 ay süren işgal boyunca üniversiteliler, üniversitenin özelleştirilmesi ve kamusal eğitim fonlarının birçok kesintiye uğramasının nedeninin, IMF ve Dünya Bankasının Latin Amerika'da gerçekleştirilmesini istediği politikalar olduğu ve talepleri kabul edilene kadar eylemlerini sürdüreceklerini açıkladılar.

Başbakan'ın ve Üniversite Rektörünün tüm uzlaşma çabalarına karşı devam eden işgal, Başbakan Ernesto Zedillo'nun Davos'daki ekonomik zirveye gitmesinin ardından 6 Şubat 2000'de federal polisin müdahalesine uğradı. Polisin ve sivil faşistlerin saldırısı sonucu yüzlerce öğrenci yaralanırken 750 öğrenci, akademisyen ve eylem destekçisi tutuklandı, bunlarla birlikte 1000 Meksikalı politik nedenlerle, terörist ve isyancı suçlamalarıyla hapse atıldı.

Sömürgecilerin buyruklarına göre üniversitelerin şekillenmesine karşı bir diğer direniş de kazanımlarıyla birlikte SriLanka'dan yaşandı. Geçtiğimiz 3 yıl boyunca yüksek öğretimi yeniden yapılandırmak amacıyla birçok kez girişimde bulunan hükümet her seferinde öğrencilerin direnişiyle karşılaştı. '97 yılını eğitimde reform yılı ilan eden hükümet özel sektöre kalifiye iş gücü yetiştirme amaçlı üniversite kurslarını planlama ve hazırlama da üniversiteden yarım istemesi bir çok akademisyen ve öğrenci çevresini harekete geçirdi. Gösteriler sonucu hükümet uygulamaları geri çekmek, zorunda kaldı. 98'de yabancı yatırımcıların desteklediği bir özel tıp fakültesi kurma girişimi de öğrencilerin güçlü karşı çıkışları nedeniyle geri çekildi.

Gençliğin Eylemi Halkın Talepleriyle Buluşuyor

Gençliğin eyleminin ve taleplerinin halkın eylemi ve talepleriyle birleştiği bir örnekse Papua-Yeni Gine. Ülkede var olan derin bir ekonomik krize, borç batağındaki ülke ekonomisine ve bunların sebebi olarak görülen IMF ve Dünya Bankası'nın yapısal uyum programlarına karşı öğrenciler Haziran 2001'de bir eylem süreci başlattılar.

Ders boykotları, mitinglerle süren eylemlerde öğrenciler isteklerini 3 taleple formüle ettiler: özelleştirme politikaları durdurulsun, toprak reformu durdurulsun, IMF ve Dünya Bankası temsilcileri ülkeden kovulsun.

21 Haziran'da 4000 öğrenci ve onları destekleyenler üniversite kampusundan parlamento binasına kadar yürüdüler. Başbakan'ın taleplerini reddetmesi üzerine eylemciler onun ofisinin önünde kamp kurmaya karar verdiler.25 Haziran akşamı polisin oturma eylemi yapan öğrencilere saldırmasıyla işin rengi değişti.Ertesi günde devam eden çatışmalarda 3 kişi öldürüldü ve onlarca kişi yaralandı.

Bu gelişmelerden sonra toplumsal muhalefet örgütlü bir şekilde harekete geçti. İşçi sendikaları 26 Haziran'da başkent Port Moresby'de genel greve gittiler; şehir limanı, işyerleri, okullar ve kamu taşımacılık sistemi işlemedi.Öğrenciler ertesi gün parlamento binasına 2000 kişiyle bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Bu gelişmeler üzerine hükümet sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Uluslararası sermaye daha fazla kar hırsıyla uyandırdığı devin henüz ayak seslerini duyuyor. Gelişmiş kapitalist ülkelerde ve özellikle yeni sömürgelerde farklı motifler ve vurgularla da olsa öğrenci gençliğin önemli bir yer tuttuğu sömürgeleştirme karşıtı bir toplumsal muhalefet hareketi gelişiyor.,

Tüm dünya gençliği küresel sömürgeciliğe karşı direnişin güncel örneklerini yaratırken, ülkesi emperyalistlerin, üniversitesi sermayenin işgalinde olan ülkemiz gençliği ise paranın ve sermayenin egemenliğine karşı bilimin ve üniversitenin onurunu halkın eylemi ve talebiyle birleştirmek üzere direnişin ön safındaki yerini alacaktır.

GENÇLİK HAYKIRIYOR : SAVAŞA HAYIR!
...Vietnam’da ki durum eşit kuvvette iki futbol takımı arasındaki oyuna benzemez. Bir yanda saldırgan Amerika bulunmaktadır diğer yanda ise baskı altında tutulan bombalanan öldürülen bir millet. Eğer bunu bu şekilde görmüyorsanız ...bu şunu kabul ettiğiniz anlamına gelir. Sözde hür dünya yoksul milletlerin başkaldırması sonucu hegemonyasının sarsıntıya uğrayabileceği her yere müdahale etmekte ve haçlı seferleri düzenlemekte haklıdır.”

Freres du Monde

Gençlik tarihte ezilen halkları hedef alan tüm kirli savaşların karşısında durmuş ve 1968 lerde olduğu gibi savaş karşıtlığını anti-emperyalist mücadeleyle birleştirdiğinde ise toplumsal mücadelelere ilham kaynağı olmuştur.

Vietnam da olup bitenler çok iğrençtir. Öyle ki bu yüzden Amerika yıllarca Asya kıtasında kendisinden nefret edilen bir millet olarak kalacaktır.”
The Economic Weekly

Vietnam ABD'ye karşı yürüttüğü ulusal bağımsızlık savaşında resmi bilgilere göre 3 milyon insanını kaybederken, ABD de 60 bin askerini yitirmişti. Güney Asya'nın merkezinde bulunan Vietnam'a "ulusal çıkarlarını savunmak için" müdahale eden ve Güney Vietnam'ı Çin'e karşı kullanabileceği bir Amerikan üssü haline getirmeye çalışan ABD, "Komünist tehlike" karşısında Vietnam halkına karşı terörist bir savaşa girişti.

ABD'nin Vietnam'a müdahalesi dünya çapında tepki topladı, tepkiler milyonlarca insanın katıldığı protestolara dönüştü. 1965‘te SDS’nin Washington‘da düzenlediği 25 bin kişinin katıldığı gösteriyi başlangıç alarak büyüyen savaş karşıtı hareket savaşa gitmeyi reddetme,Vietnam’da kullanılan kimyasal silahların üretim merkezlerini protesto etmeyle devam ederken doruk noktasına 50 bin gencin Pentagonu kuşatmasıyla ulaştı. Kent State Üniversitesi öğrencilerinden dördü, ABD’yi protesto ederken güvenlik güçlerinin saldırısında öldürüldü. Columbia Üniversitesi öğrencileri savaş karşıtı eylemlerini süreklileştirirken bir yandan kapı kapı dolaşarak Amerika'nın kirli savaşını halka anlatıyor, savaşla ilgili araştırmalar yapan IDA’dan üniversitenin çekilmesini istiyor ve üniversitenin savaşa alet edilemeyeceğini söylüyordu. Diğer taraftan Berlin de düzenlenmesi planlanan Vietnam konulu uluslararası konferans yasaklanınca yirmi bin öğrenci ellerinde Ulusal Kurtuluş Cephesinin bayrakları ve kızıl flamalarıyla savaşı lanetliyordu. İtalya’da 1965 te başlayan savaş karşıtı gösteriler giderek kitleselleşiyor ve gençliğin Vietnam savaşına karşı duyduğu öfke direnişe dönüşüyordu.

Fransa’da ise Avrupa’daki öğrenci hareketinin doruk noktası yaşanıyordu. Daha önce Cezair’de Fransız emperyalizmine karşı anti emperyalist mücadeleyi savaş karşıtlığında somutlamış olan gençlik,barikatlarda ülkedeki toplumsal düzeni yerinden oynatıyordu.

Türkiye’de de 1960’larda gençlik tüm dünyada ki gibi Vietnam halkının katledilişine seyirci kalmayı reddetti ve savaş karşıtı bir duruş sergiledi. Amerikan müdahalesinin başlamasıyla birlikte sürekli yayımladıkları bildiriler ve yaptıkları eylemlerle tüm insanları emperyalizme karşı mücadele etmeye ve Vietnam halkına yapılan saldırılar karşısında sessiz kalmamaya çağırdı. 28 Kasım 1965’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakülteleri ile ODTÜ’deki 38 öğretim üyesinin ortak yayımladıkları, bağımsızlık için savaşan ulusların karşısında değil yanında olunması gerektiğini belirten ve iktidarı Vietnam’da olup bitene suskun kalmakla suçlayan bildiriyi daha sonra bir çok bilimci ve aydın sahiplendi. Bilim insanlarının ABD’nin Vietnam’da yürüttüğü terörist savaşa gösterdikleri tepkiler, sokakta öğrencilerin militan protestolarıyla taçlandırılıyordu. 24 Haziran 1967’de düzenlenen ABD’yi protesto mitingine binlerce insan katıldı ve yürüyüş Hürriyet meydanından Taksim’e kadar sürdü. Dolmabahçe’ye gelen göstericiler polis ve asker tarafından kurulan barikatı yardılar ve ABD bayrağını indirdiler.

5 Aralık 1967’de başlayıp bir hafta boyunca Ankara’nın 'Amerikan emperyalizminin aracı NATO dan çık' afişleriyle donatılmasından sonra, üniversiteliler FKF ve ODTÜ SFK’nin insiyatifiyle kentin her bölgesinde dağıtılan bildirilerle bürokrasinin ve askerin başkentinde savaş karşıtlığı bayrağını yükseltiyordu.

14 Mayıs 1968’de üniversite ve yüksekokullara bağlı 16 öğrenci örgütünün eylemler, şenlikler ve panellerle düzenlediği ‘NATO’YA HAYIR’ haftasının kapanışında İTÜÖB başkanı Harun Karadeniz ‘NATO 'ya Hayır haftası bitse bile Türkiye NATO’dan çıkana kadar mücadelelerinin devam edeceğini’ açıkladı.

20 Temmuz’da FKF ve çeşitli öğrenci örgütlenmeleri tarafından düzenlenen “BARIŞ İÇİN ABD EMPERYALİZMİYLE SAVAŞ” mitinginde binlerce öğrenci tek bir ağızdan barışı savundu. Üniversite gençliği ilk kez dünyadaki devrim ve demokrasi mücadelelerine ilgi duyuyor ve ABD emperyalizmine karşı Vietnam’ın sürdürdüğü mücadeleyi destekliyordu. “Ho ,Ho Hoşimin bir..iki ...üç..daha fazla Vietnam. Ernesto ya bin selam” gençliğin temel sloganlarından biri haline gelmişti. Vietnam’a CIA adına pasifikasyon hareketlerine karışan Robert Kommer’in Ankara’ya ABD elçisi olarak tayini söz konusu olunca bütün anti emperyalist öğrenci örgütlülükleri tepki gösterdi.

27 Kasım’da SBF öğretim üyeleri, FKF SBF Öğrenci Derneği ve ODTÜ Öğrenci Derneği cumhurbaşkanından, Vietnam halkına işkence etmiş bir CIA ajanının sunacağı güven mektubunu kabul etmemesi için kampanya başlattılar. İstanbul’a ve Ankara’ya inişlerinde Kommer’i havaalanlarında gösterilerle karşıladılar. Bu arada 3 Aralık’ta güven mektubunun kabul edilmesi öğrenci örgütleri ve ilerici öğretim üyeleri tarafından protesto edildi. ABD’nin emperyalist savaşına ve onun özelinde Kommer’e kaşı tepkiler çığ gibi büyürken Kommer 6 Ocak 1969’da ODTÜ rektörü Kemal Kurdaş’ın davetlisi olarak üniversiteye gelerek belki de hayatının en büyük hatalarından birini yaptı.

“Biz sana gitmeni söylemiştik!”

Yapılan protesto gösterileri sonucunda arabası yakılan Kommer kendi ülkesine dönüş biletini alıp ABD’deki savaş iktidarına Türkiye’li üniversitelilerin mesajını iletmek üzere geri döndü. Olaylardan sonra üniversiteyi kapatmak isteyen rektöre cevabını öğrenciler ‘dersleri işgal ederek’ verdiler. Vietnam savaşına karşı başlayan savaş karşıtı tepkisel eylemler emperyalizm karşıtı geniş üniversiteli gençlik hareketini beslemiş, kirli savaşa karşı ayaklanan gençlik emperyalizmin kirli politikalarına karşı 70’lerde yaratacağı halkın meşru savaş örgütlerinin tohumunu atmıştır.

Uluslararası sermayeyi temsil eden bir avuç azınlığın çıkarları doğrultusunda başlatılan savaşlara şimdi bir yenisi daha eklendi. Afganistan halkına karşı yürütülen bu savaş ABD’nin potansiyel muhalif gördüğü tüm ezilen halkların üzerine atacağı bombaların habercisi.

ABD’nin savaşının kendi söylemindeki gibi özgürlükler ve barış için olmadığını en iyi ‘Eğer Vietnam Savaşı'nı kazanmazsak Güneydoğu Asya domino taşları gibi kızıl tehlikenin ellerine düşecektir’, diyerek Vietnam’a öldürmeye ve ölmeye yollanan ve savaşın ortasında Vietnam'daki varlıklarının hiçbir haklı sebebi olmadığını anlayıp cepheden kaçan yarım milyon ABD askeri ve tabi bir de ABD’nin savaşını üzerlerine yağan bombalarla toplu katliamlarla, ambargolarla, açlıkla, yoksullukla yaşayan halklar biliyor.

Vietnam savaşına karşı yükselen gençliğin savaş karşıtı mücadelesinin militan eylem çizgisi, anti emperyalist mücadelenin politik ve pratik beslenme kaynağı oldu. Gençlik bugün de, yürütülen kirli savaşa karşı benzer direniş örneklerini sergilemeye başladı bile...



ÜNİVERSİTELİLERİN KAHRAMANLARA İHTİYACI YOK
Üniversite açılışlarında yeni döneme yönelik yeni düzenlemelere imza atan YÖK'çülerin eğitimin paralılaştırılması hedefinde attıkları önemli adımların doğuracağı yıkımlara yönelik olarak ortaçağ kahramanı Robin Hood'un çalışma stiliyle çözüm bulmayı tercih etmelerine şaşırmadık!

YÖK Kanununda değişiklik öngören (değişikliklerin üniversite için taşıdığı anlamı tahmin edebiliyorsunuzdur!) yasa tasarısının hazırlayıcıları, yüzlerce Afganlının katledildiği savaşa bile 'sonsuz özgürlük harekatı' deme cürretini gösteren 'ABD'li abilerinden' ilham almış olacaklar ki bilimin sermayeye mahkum edilmesi, üniversitenin parçalanıp her bir parçasının ayrı bir leş kargasına peşkeş çekilmesi ve artık birkaç tane on milyon değerindeki kartlarla geçişin sağlanabildiği turnikeli üniversite kapılarının yoksul gençlere kapatılması anlamına gelen tasarıyı kafasında yeşil şapkası, elinde adalet dağıtan okuyla tüm Türkiye üniversitelerinde yılmadan yorulmadan adaleti sağlayacak ROBİN HOOD'un eşitlikçi adalet takdirine emanet ettiklerini açıkladılar.

O Robin Hood ki, yıllar boyunca krallığın tüm sömürü ve baskı politikalarına karşı halkın aklına ne zaman eşitlikçi bir düzen için isyan etmek gelse hemen ormandan geçen güzel bir soylunun zarif ellerindeki birkaç yüzüğü, narin boynundaki kolyeleri efendiliğini de bozmadan aşırıverip yürüyüşe geçen halkın önüne hem de 'oralarda yaşanan sefaletten krallıktaki tahtında gözü olan entrikacılar yüzünden haberdar olamayan iyi niyetli ve halkçı yüce kral adına' fırlatıvermiştir. Robin, döneminin örgütlü halk hareketleri potansiyellerini düzen içine yedekleme gibi bir göreve sahip olan siyasi bir ajandır aslında.

'Bizimkilerin' tasarının uygulanışındaki tarza dair geliştirdikleri Robin Hood'culuk güzellemesi,dönemin kahramanının kapitalizmin vahşetiyle tanışmamış toplumsal düzeninin bağıl olarak barındırdığı masumiyetinden yoksun elbette! Yıllardır hayata koydukları tüm projelere rağmen hala toplumsal misyonuna sahip çıkan üniversiteye yönelik bu son operasyonun üniversite üzerindeki yıkıcı etkilerinin 'zengin öğrenciden alarak yoksul öğrencilere vereceğiz ve böylelikle tasarının sebep olabileceği adaletsizliği ortadan kaldıracağız' gibi 'tanımasak inandırıcı olabilecek' kadar babacan edayla sunulmasının ilham kaynağı olan ve zaman zaman gerçekten yaptığı işin adaleti tesis etmek olduğuna inanan Robin Hood adlı ortaçağ delikanlısının Kemal Gürüz'ün estetik yoksunu sevimsiz suratından taklidi oldukça eğlendirici bir tiyatral etkinliği andırıyor. Bizim meselemiz de Robin Hood'un kendi dönemindeki misyonundan çok, şimdi YÖK'çüler tarafından nasıl ve ne için işlevlendirildiği. Yani aslında Robin Hood'un sermaye ve YÖK tarafından prosküst yatağında yatırılması mevzusu!

Açılış törenlerinde ABD'nin kirli savaşı için saygı duruşuna geçen rektörlerimiz, tören çıkışlarında yakalayabildikleri basın mensuplarının karşısına geçip kirpiklerinden dökülen yaşlarla üniversitenin 'içler acısı hali'ne dair demeçler verdiler.'halbuki şu para bizim elimizde olsa böyle mi olacaktı' diye sızlanan rektörlerin rektörler zirvesinde YÖK tarafından kendilerine verilen yasa tasarısı müjdesinden sonra hangi sermaye grubuyla, nerede yemeğe çıktığını bilmeyiz ama bildiğimiz tek şey üniversitenin kurtuluşu para ve unvan peşindeki rektörlerde ya da YÖK'çülerde değil üniversitenin emektar bilimcilerinde, yorgun emekçilerinde ve genç üniversitelilerindedir. Biliyoruz ki Robin Hood bile 21. yüzyılda yaşıyor olsaydı, bir grup azınlığın üniversitelerdeki çıkar üzerine kurulu tahakkümüne karşı (tüm tarihsel alışkanlıklarına rağmen) üniversitelerdeki sermaye ve YÖK tahakkümüne karşı üniversitenin direniş hareketindeki örgütlü yerini alırdı. Özellikle de kendini taklit eden Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanı olduğunu duyduktan sonra!

HABERLER...
IMF HEYETİ TÜRKİYE’DE GENÇLİK SOKAKTAYDI!

2 Eylül Cuma günü 10. Olağan gözden geçirme ve 2002 bütçesi için ön çalışmalara başlamak üzere Türkiye'ye gelen IMF heyeti İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu tarafından Amerikan konsolosluğu önünde protesto edildi. Katılımın 20 kişilik üniversite öğrencileri tarafından sağlandığı eylem Amerikan Konsolosluğu önünde yapılan basın açıklaması ardından son buldu. Eylemde 'IMF'siz Bir Ülke, YÖK'süz Üniversite İstiyoruz!, IMF'ciler, Tahkimciler 6. Filoyu Unutmayın!, Bu Ülke, Bu Halk Satılık Değil' sloganları atıldı. Dağıldıktan sonra dövülerek göz altına alınan 8 öğrenci çıkarıldıkları Beyoğlu Adliyesinden serbest bırakıldılar. Göz altına alınan öğrencilerden bir kısmının yaralandığı eylem kısıtlı katılımcısına rağmen hem emperyalizme karşı gençliğin örgütlediği karşı duruşun sürekliliği açısından hem de o gün IMF karşıtı toplumsal muhalefetin çıkarttığı tek ses olması açısından oldukça önemliydi.



İTÜ’DE POLİS İDARE İŞBİRLİĞİ

İTÜ de yeni eğitim dönemi gözaltılar ve soruşturmalarla açıldı. Paralı eğitim adımlarının koşarcasına atıldığı İTÜ de yönetim paralı eğitim karşıtı hareketin ilk nüvelerini geçen sene boykotta görmüş olsa gerek ki bu sene muhalefeti bastırmak üzere işi baştan sıkı tutmaya çalıştı. Yabancı Diller Yüksekokulunda kayıt için gelen öğrencilerden hazırlık harcı adı altında 180.000.000 alınmasına karşı çıkıp ödememelerini söyleyen 15 öğrenci iki gün içerisinde okul müdürünün yönlendirmesiyle polis tarafından saldırıya uğradı ve okulun içinden dövülerek gözaltına alındı. Gözaltındaki öğrenciler zorla ev aramalarına götürüldü yurtlara baskın yapıldı. Devam eden günlerde Yabancı Diller Yüksekokuluna solcu olduğu gerekçesiyle öğrenciler alınmadı. Bunun üzerine okuldaki polis işgalini ve paralı eğitim uygulamalarını protesto etmek için İTÜ'lü öğrenciler hazırlık binası önünde basın açıklaması yaptı. İTÜ'deki muhalif öğrencileri polis baskısıyla susturamayacağını bilen yönetim elindeki ikinci aracı yani soruşturmaları devreye sokarken İTÜ tarihinde ilk kez 23 öğrenciye rektörlük eliyle soruşturma açıldı. SORUŞTURMALARIN SONUCUNU BEKLEMİYORUZ!!

İTÜ Devrimci Gençlik dönem başından beri İTÜ de süregelen terör ortamını kırdı ne polis ne soruşturma paralı eğitim karşıtı mücadelemizi engelleyemez!

İTÜ Devrimci Gençlik

BİLET ZAMMI PROTESTO EDİLDİ!

Şubat ve Kasım krizlerinden sonra üst üste gelen zamlara bir yenisi daha eklendi. İstanbul'da otobüs bileti ücretlerine yapılan zamla tam bilet 750 bin TL. olurken indirimli bilet ücreti 500 bin TL. oldu. Gün geçtikçe ağırlaşan yaşam şartlarının daha zorlaşacağı anlamına gelen ulaşım ücretlerine yapılan zamlar İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu tarafından Büyükşehir Belediyesi önünde yapılan bir basın açıklamasıyla potesto edildi. Yaz süreci olmasından kaynaklı katılımın sınırlı olmasına rağmen eylem halkın geniş kesiminin de talebinin sözcüsü olduğundan oldukça etkili bir destek ve sempati topladı.

ORMAN FAKÜLTESİNDE HARÇ PROTESTOSU

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinde bu yıl rektörlük zammıyla birlikte 82,5 milyon olan harçlar rektörlüğün hatası yüzünden bankada 123 milyon olarak görününce bir çok öğrenci 40 milyon fazla para ödedi. Bu parayı ödeyemeyenlerse kayıt yaptıramadı. Rektörlük zammının fakülteye geç bildirilmesi nedeniyle harç kredisi alıp normal kaydını yaptıranlara daha sonradan kayıtlarının geçersiz olduğu bildirildi. Hata üstüne hata yapan rektörlüğün kayıt yaptıramayan öğrencilere bulduğu çareyse harcı %50 faizle ödemeleri. Kendi hatalarının bedelini öğrenciye ödeten rektörlüğü ve paralı eğitim uygulamalarını protesto etmek için Orman Fakültesi öğrencileri 18 Ekim günü saat 12:30'da yaklaşık 100 kişinin katıldığı bir basın açıklaması düzenledi. Fakülte kantininden dekanlığa yürüyüş şeklinde gerçekleştirilen eylemde "Sermaye Defol Üniversiteler Bizimdir", "Müşteri Değil Öğrenciyiz", "Savaşa Değil Eğitime Bütçe"... sloganları atıldı. TİCARETHANE DEĞİL ÜNİVERSİTE İSTİYORUZ! pankartını taşıyan öğrenciler hala kayıt yaptıramayan arkadaşları olduğunu, paralı eğitim uygulamaları bu boyuta ulaşmışken üniversite açılışlarında savaş çağrıları yapan, yeni yasa tasarılarıyla üniversite kapılarını emekçi çocuklarına kapatmayı amaçlayan rektörleri ve baskıcı YÖK rejimini protesto ettiklerini açıkladı.

Öğrenciler paralar geri ödenip arkadaşlarının kaydı yapılana kadar dekanlığa toplu dilekçe götürerek eylemliliklerine devam edeceklerini açıkladılar.

Orman Fakültesi Devrimci Gençlik

YÖK YİNE SORUŞTURUYOR GENÇLİK YİNE SOKAKTA

İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Bülent Tanör hakkında açılan disiplin soruşturmasıyla YÖK bir kez daha işleyişindeki sermaye güdümlü değişimlerin baskıcı ve otoriter yüzünü değiştiremediğini ve değiştirmeyeceğini ispat etmiş oldu. 26 Eylül Çarşamba günü YÖK'ün ve sermayenin üniversitelerdeki egemenliğine karşı İstanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonunun yaptığı basın açıklaması gelecek döneme hazırlanan YÖK' çülere karşı öğrencilerin de hazırlanışının göstergesiydi. İstanbul Üniversitesi kapısında yapılan basın açıklamasına yaklaşık 35 kadar öğrenci katıldı. 'YÖK ve SERMAYE ÜNİVERSİTEYİ YÖNETEMEZ' pankartıyla yapılan eylemde üniversitenin tüm unsurları YÖK'e ve sermayeye karşı birlikte hareket etmeye çağırıldı.


Yüklə 313,37 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin