Biz hiçbir peygamberi göndermedik meğer inki mutrifler ilerlemelerine engel oldular. Kemali şehametle peygamberlerin önünde ilim boyu gösterdiler ve biz seni kabul etmiyoruz dediler. Eğer tehlike alarmı, gözde ve rekabet içinde yaşam için lüks yaşam için israf ve tebzir için olmasaydı yalnız bu ayeti kerime yaşamımızda israf ve tebzir olmaması için yeterliydi. Bizim yaşamımızda rekabet olmaması için yeterliydi.
Mirac vesseade adlı kitapta anlatıldığına göre cimrinin biri öyle cimri idi ki bir miktar yoğurdu şişenin içine koymuştu, şişeyi sofranın ortasına koyup, çocuklarına ekmeği şişeye sürün ekmekle yoğurt yeyin diyordu. Bir gün yolculuğa çıkmış şişeyi de bir yere koyup kilitlemişti. Çocuklar babalarının gelmediklerini gördüler, çocuklar geldiler ekmeği anahtara sürerek yemek istediler bir vakit babaları geldi ve başlarına çomakla vurarak bir gün yavan ekmek yiyemez miydiniz dedi ! Eğer yaşam cimrilikle olursa böyledir. Doğrusu cimri olan kimse çok aşağılıktır. Uykusu kaçmış, rahatı gitmiştir. Peki rahat yaşam nedir? Rahat yaşam; yemek, yemek istediği zaman olmalı meskeni olmalı, giyimi kifayet edecek kadar olmalıdır.
Rivayet ediyorlar peygamberi Ekrem (sav) ashabıyla gidiyorlardı. Bir çobana vardılar ondan süt istediler vermedi hazret buyurdular: Allah sana o kadar versin ki hesaplamaya gücün yetmesin, başka bir çobana varıp süt istediler büyük bir saygıyla hepsine süt verdi hazret buyurdular: Allah sana kifayet edecek kadarını versin. Ashab buyurdular: ey Allah’ın resulü ilk duan bundan iyiydi. Buyurdular hayır, ilk duam baş ağrısından fazla bir şey değil. İnsanın bu dünyada hoşnut olacağı yaşam sade refahlı, aşırılıktan kendini kaybetmişlikten uzak, yaşam biçimidir baş ağrısı olmayan yaşamdır, öyle bir yaşamdır ki onda karı kocanın sinirleri gergin değildir. Müminlerin emiri Hz. Ali’nin (as) dediği gibi harçlı yaşam, borçlu yaşam değil, yoksa eğer yaşam borçla olursa erkeklerin boynunu yenilgi ve bendeliğe çeker.
BAHSİN ÖZETİ :
Sözümüzün özeti şu oldu ki: inkılap etmeliyiz, bizde devrim icat olmalı, biz ahlaki yapıyı yenilemeliyiz, ve ilk adımı buradan başlıyor. İlk kademi evliliklerden başlamalı. Biz bu hurafaları bir biri ardınca ayaklar altına almalıyız. Sonuçta bizim yaşamımız refah içinde yaşam olmalıdır lüks yaşam değil. Müslüman kimsenin ne zaman mutlu bir hayatı olduğunu biliyor musunuz? Kendisinin bir evi olduğu, bir evde başkası için aldığı zaman. Kendisinin orta halli bir yaşamı olsa, dört tane beş tane altı tane gücünün yettiği kadar orta halli yaşam imkanı da başkaları için sağladığı zaman mutlu olur.
Efendi ! Hanımefendi ! Maddi ihtiyaçlarımız olduğu gibi ruhi ihtiyaçlarımız da var. Cismi yönden ihtiyaçlarımızı bertaraf etmeli refah içinde yaşamalıyız. Ama bundan daha büyük ruhi ihtiyaçlarımızdır. Ve ruhi ihtiyaçlarımız, yemeye, içmeye, eve, yatmaya, iyi kadına, iyi kocaya değil. Ruhi ihtiyacımız bir mazlumun feryadına ulaşabilmek, bir fakirin feryadına ulaşabilmek hiç değilse senede bir kere bir kızı kocaya verebilmek bir oğlana kız alabilmek müminlerin emiri Ali (as) gibi, Hz. Zehra (sa) Zehra i Merziye gibi. Çarşafı yamalıydı ama başkalarına çok çarşaf verirdi. Mevla müminlerin emiri Hz. Ali (as)’ın elbisesi yamalıydı ama çok elbiseler verirdi başkalarına. Çok kızları ve oğlanları evlendirirdi. Fedek Hz. Zehra’nın malıydı ama elbisesi pamuk dokulu çarşafı da yamalıydı.
Bir tüccah; hanımıyla merhum Ayetullah sedrin hizmetine geldiler. Hanımı evin içine gitti ve kocası evin avlusuna merhum sedrin yanına gitti işi vardı. Bu hanım gelip kapıyı çaldı. Merhum sedrin karısı kapının arkasına gelip kapıyı açtı. Bu tüccarın hanımı onun elbiselerinin çok basit olduğunu gördü ve evin hizmetçisi sandı hanım nerde? Dedi benim hanımla işim var o; hanım benim demekten utandı hanım yoklar dedi. Tüccarın hanımı gitti. Merhum Sedr (ra) geldiler eve ve hanımının çok sıkıntılı olduğunu gördüler, niçin seni sıkıntılı ve rahatsız görüyorum? Dedi. Şu tüccarın hanımı geldi benim hizmetçi olduğumu sandı ve bana hanımın nerede olduğunu sordu bende yoklar dedim. Merhum Sedr’in bu cümleleri ne kadar üstün ! Bir mercei taklidin cümlesi. Merhum Sedr buyurdular: doğru söyledin çünkü sen hanım değilsin, hanım çarşafında iki yama olup ama fedek arazisi fukaranın, zuafanın, çaresizlerin malı olandır.
Ne kadar güzel söylediler. Erkek gözde ve rekabet içinde yaşayan değildir, erkek, yoksul birinin elinden tutabilen, şerefli birinin elinden tutan, şerefli birinin borcunu eda eden kimsedir. Hanım, bu toplantıda bir elbise, diğer bir toplantıda bir başka elbise ve bir diğer toplantıda ayrı bir elbise giyinen değildir, hanım utanç verici çarşaf giyen değildir bu onun şahsiyetine, hanımlığına zarar verir, peki hanım kimdir? Hanım, pahalı çarşafını dört beş altı edip birini kendisi diğerlerini de evde oturan yoksul ve koca evine gitmek için çarşafları olmayan kimselere verendir.
Geliniz Allah rızası için, evlatlarınızın hatırı için, sonunuzun hayırlı olması için, geliniz İslam’ın hatırı için, Hz. Veliyi asrın (ac) rızasının hatırı için bu bahisler üzerinde düşününüz, demeyin bahs alt seviyelidir bahsin seviyesi çok yüksektir ama ne deyeyim.
Allah’ın hacetler kapısının hakkına, fedakarlık eden o kimsenin hakkına hem de ne fedakarlık, Allah’ım imam Hüseyin’in çocuklarının yadıyla su içemeyen o zatın hakkına, Allah’ım müsamaha, fedakarlık ve yardımlaşmayı bizim hepimize inayet eyle.
ALTINCI OTURUM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
EVİN KUDSİYETİ
EVDE HİZMET
HARAM MALIN TESİRİ
EVİN KUDSİYETİ:
Bahsimiz ailede ahlak idi. Üçüncü bölümdeki bahsimiz evin kutsiyeti hakkındadır.
Kuran ve ehli beyt rivayetlerinden yararlanabildiğimiz kadarıyla kendisinde ülfet olan ev, kendisinde birbirine karşı hizmet olan ev, kendisinde namaz, oruç, Allah’ın zikri olan ev, kendisinde kuran ve dua, Allah ile raz ve niyaz olan bu ev, işte bu ev Allah yanında azimdir ve alemlerin mürebbisi bu gibi evlerin azametli olmasını bereketli olmasını istemiştir. Ehli sema için parıldasın istemiştir. Bizim için parıldayan yıldızlar gibi kuran ve ehli beyt rivayetlerinden yararlanabildiğimiz kadarıyla birde bunun aksini görüyoruz ki kendisinde düşmanlık olan evler, uyumsuzluk olan evler, kendisinde kuran, dua olmayan, kendisinde günah olan evler, işte bu evler karanlıktır. Bu evler mübarek değil ve şeytanlar onlarda gidip gelmekte ve meleklerin lanetine uğramaktalar. Kuran şöyle buyuruyor: bu kandil bir takım evlerdedir ki Allah, o evlerin yücelmesine ve içlerinde isminin okunmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam onu tespih eder.
Buyuruyor: bir çeşit evler vardır ki Allah onların azametli (yüce) olmasını istemiştir. Bir kimsenin bu evleri alıp manevi yönden yüceltmesi gibi. Buyuruyor: Bu evler öyle evlerdir ki, Allah zikri yapılır Allah tespih edilir, bu evler, fertlerin Allah zikriyle meşgul oldukları namazlarını yerine getirip zekatlarını verdikleri evlerdir. Allah yanında azamet sahibi olan evler, melekut alemi ve meleklerin yanında azamet sahibi olan evler, o evlerdir ki onlarda namaz kılıyorlar zekat veriyorlar, Allah’tan korkanlar o evlerde yaşıyorlar, yani onlarda günah yoktur.
Bu ayeti kerimenin bir zahiri vardır ve alemlerin mürebbisi buyuruyor bir çeşit evler vardır ki, bu evler medrese ve mescit gibi mukaddestirler, diye mana ettim. Neden kutsaldırlar? Çünkü mukaddes kimseler onlarda yaşıyorlar, çünkü Allah zikri onlarda yapılıyor, namaz, oruç var bu evlerde ve onlarda günah yoktur. İhtilaf, çekişme, ikilik yoktur bu evlerde.
Bu ayetin bir de yorumu vardır ki tahir imamlar (as) şöyle yorumlamışlardır ki bir kimseler vardır ki bunlar azimdirler. İmam Sadık (as) (بيوت ) lafzını kerpiç ve çamurdan evler olarak mana etmemiş belki mukaddes mümin bedenler, peygamberi Ekrem ve tahir imamlar gibi kamil fertler olarak mana etmiştir. Katade imam bakır (as) hizmetine varmış idiler imamın ubuhheti onu tamamen sardı, imama şöyle arz etti, ben alimlerin yanında çok oturdum ve onlarla söyleştim ama hiçbir zaman böylesi ıstıraplı bir halet bana elvermemişti. İmam bakır (as) buyurdular kimin yanında oturduğunu biliyor musun?
Sen o evlerin yanında karar kılmışsın ki (sükunet etmişsin) Allah onların yücelmelerine izin vermemiştir. Onlarda gece gündüz erler vardır ki ticaret alışveriş onları Allah’ın yadından gafil etmiyor ve onu tespihle meşguldürler.
Bu ikinci mana tevil (yorum) manasıdır. Yani öyle bir manadır ki biz anlamıyoruz. Kuranın müfessiri olan tahir imamlar mana etmelidirler. Kuranın bir zahiri manası vardır ki herkes için delildir. (حجت ) birde batını vardır ki herkes ancak yeteneği ölçüsünde kuranın batınından istifade edebilir.
Sözün kısası şu ki ayeti kerime buyuruyor: o, kendilerinde ihtilaf olmayan evlerde bir birine hizmet hüküm ferma ise kadın evinde kocası Müslüman olduğu için hizmet ediyorsa ve refahta ise erkek karısı ve çocukları Müslüman olduklarından dolayı hizmet ediyorsa ve refah ve rahatlıkta olurlarsa kuran buyuruyor ki, bu evler meleklerin yanında azametle yad edilirler, ve sonuç olarak Allah rızasını kazanma hakkına sahip olmuş olan evler İslam’da mukaddestirler meleküt aleminde mukaddestirler ama kendisinde ihtilaf olan evler, kadının uyumsuz olduğu erkeğin uyumsuz olduğu erkek ve kadın tarafından kavgacılığın olduğu evlerin ayeti şerife nazarıyla azameti yoktur. Ehli beytin rivayetleri nazarıyla, bereketleri yoktur. Ve evler bizim rivayetlerimiz nazarıyla şeytanların evlerindir. Şeytanlar o evlerde gidip gelmekteler. Fertleri namazsız olan kuran ve dua raz ve niyazla uğraşmayan bu evler, bunlar Allah’tan korkmuyor, kıyametten korkmuyor, onlarda günah var ayet ve rivayet nazarıyla karanlıktırlar. Bu evlerde , ıstırap ve perişanlık hüküm fermadır ve onlarda meleklerin yerine şeytanlar gidip gelmekteler.
Merhum Kuleyni (ra) kafide, kuran fazlı kitabından peygamberi Ekrem ve masum imamlardan bir rivayet naklediyor en başta: müminlerin emiri Ali (as) buyuruyor: “kendisinde kuran okunan, Allah’ın adı anılan evin bereketi çok olur. Ve melekler orda hazır ve şeytanlar uzak olur ve böyle bir ev sema ehli için nur saçar yıldızların yeryüzü ehli için nur saçtıkları gibi. Ve kendisinde kuran ve Allah’ın zikri olmayan evlerin bereketi azalır melekler ondan uzaklaşır şeytanlar onda hazır olur. “
Buyuruyor: o ev ki onda kuran okunur, Allah yad edilir, günah olmaz günah yerine Allah zikri olursa buyuruyor bu ev mübarektir. Salih insan geleceği için kendini yetiştirir. (terbiye eder) bu evde olan malın bereketi vardır, ve sonuç olarak ev mübarektir. Buyuruyor melekler bu eve girip çıkmakta, şeytanlar ise bu evde yoklar. Şeytanlar bu evlere girip çıkamazlar. Sonra buyuruyor, fertlerinin Allah ile ilgisi olmayan evler, kendisinde günah olan evler işte şeytanlar bu evler girip çıkmakta, melekler bu evlere küskün ve bereketleri yoktur. Bu muhitte büyüyen çocuk mübarek değil, terbiye ilimleri nazarıyla bu çocuğun saadeti oldukça müşküldür. Malumunuzdur ki kendisinde ihtilaf olan ev ıstırap ve pişmanlıktan başka bir şey vermeyecektir sahibine. Ama bedbahtlık çocuklar içindir. Çocuklar için zindandır, bereketsizdir.
Kendisinde günah ve ihtilaf olan ev yetenek öldürücü neşe öldürücüdür. Çocuğu yeteneksiz ediyor, neşesiz ediyor. Evin erkek ve kadınını da yeteneksiz ve neşesiz ettiği gibi. Ve sonuç olarak bu rivayet buyuruyor ki eğer evinin mukaddes olmasını istiyorsan, namaz, oruç, Allah zikri, dua ve kuranın evinde diri olmasına dikkat et. Ve eğer evinin, malının, evladının, yaşamının, ömrünün mübarek olmasını istiyorsan evinin günah muhitinde olmamasına dikkat et. Bu rivayet bize kesin olarak şuna inan diyor eğer evin muhiti, günah muhiti olursa bu evin artık bereketi yoktur. O evde sarf edilen ömür, o evde sarf edilen mal, o evde büyüyen çocuklar, bunlar mübarek değiller ve şeytanlarda girip çıkmaktalar. Meleklerinde bu evlerle ilgileri yoktur.
Bu rivayette bir cümle var ve bu cümleyi hepimiz nazara almamız gerekiyor. Buyuruyor ki, .
Nasıl ki bu yıldızlar bizim için parlıyorlar, kendisinde Allah yadı olan evler kendisinde günah olmayan evler, kendisinde namaz, oruç, dua ve kuran olan evler, buyuruyor ki ; bu evler melekler için parlıyorlar. Semaların melekleri bu evlerden yararlanıyorlar. Bu evlerden lezzet alıyorlar, meşhur bir rivayetimiz var: . Yani köpek olan evde melekler yoktur o eve girmezler. Bu rivayetin üç manası vardır. Bir zahiri manası vardır ve şudur : eğer bir kimse köpek oynatırsa, köpeği gözcülük (koruyuculuk) için istemiyor. Bazı akılsız kimseler gibi köpeği onunla oynamak için istiyor. Köpek oynatıcıdır, nasıl ki batılılar ve batılı özentililer bu gibi işler yapıyorlar ve bu fertler kıyamet günü yezitler haşır edilirler zira yezit köpek ve maymun oynatırdı. O halde bu bir mana oldu ki bu tür köpekler evde olursa artık o eve melekler girmez ama malumunuzdur ki bu zahiri manasıdır. Rivayetin bir başka manası kalp ehlindendir şöyle ki; ()
Den murat, insanın kalbidir, yani sıfatı rezile olan kalpte Allah’ın nuru aydınlanmaz. Meleklerin ilhamı bu kalpte yoktur. Meleklerin insanlara ilhamı vardır ama onda köpek olmayan kalbe yırtıcılığı olmayan kalbe, haset ve bencillik () ve tekebbür olmayan kalbe. Bu da rivayet için yapılmış olan latif bir mana.
Rivayetin diğer bir manası bahsimizle ilgilidir. Ve o mana şudur. Kendisinde ihtilaf olan ev, yani kadın kavgacı , erkek yırtıcıdır, bu evler, meleklerin gidip gelme mahalli değildir. Yani bir kimse ruhi yönden yırtıcı olursa o yaşadığı ev şeytanların yeridir meleklerin değil. Ve bu mananın olması ihtimali kuvvetlidir. Ve rivayetten Murat ya ikinci manadır veya üçüncü ve biz talebelerin deyimiyle: .
Özet olarak rivayetin üç manası vardır, bir manası şudur kendisinde köpek oynatılan evlere melekler girip çıkmaz ve şeytanlar o evlere girip çıkar. Bir manası da, temiz olmayan kalplere melekler girip çıkmaz ve diğer manası, kendisinde ihtilaf, günah ve Allah zikri olmayan evlere melekler girip çıkmazlar belki şeytanların yeridir.
Ben bu günkü bahsin iyi bir bahis olduğunu sanıyorum bir tehlike alarmı var dikkat etmeliyiz, eğer melekler evimize girip çıkmaz eğer Allah’ın inayet eli başımızda olmaz, evlerimizin başında olmaz eğer Allah’ın fazl ve rahmeti bizim evlerimizde olmazsa vay halimize. Ama bundan kötüsü o evlerde büyüyen çocukların vay haline. Bu çocukların sağlam olması çok müşkül bir iştir.
Kuran buyuruyor: Ev insanın huzur bulduğu yerdir, kadın kocası için; koca karısı için sükunettir. Muhakkak kendisinde günah olan evlerde, kendisine Allah’ın rahmeti nazil olmayan evler, şeytanın girip çıktığı bu evler sükunet mahalli değildir. Istırap ve perişanlık bu evlerde hüküm fermadır. Kuranı şerif buyuruyor:
(surei tevbe ayet 108)
Bu ayeti şerife makulü mahsusa benzetmektir. Yani bazen kuran şerif makul (akli) bir manayı bize anlatmak istediğinde onu mahsus (hissi) bir işe benzetir. Buyuruyor eğer bir kimse bir ev bine eder bu evin temel ve duvarları çok sağlam olursa onun üzerine konacak çatının dayanıklı ve kalıcı olacağı malumdur. Ama eğer bir kimse sel yıkımına uğramış bir derenin kenarına ev yaparsa, bir rüzgara, bir tufana, bir sele bağlıdır, bir rüzgar gelse bu ev ta derenin dibine yuvarlanacak. Kuran buyuruyor eğer sizin yaşamınız sizin eviniz takva üzerine bina olursa, yani eğer sizin evinizde takva hüküm ferma olur ülfet, muhabbet, namaz, oruç, kuran, Allah ile raz ve niyaz ve sonuç olarak Allah ile rabıta olursa, eğer sizin evinizde günah olmazsa kuranın sözüyle : .
“ O günden kalplerin ve gözlerin şaşkın ve perişan olduğu o günden korkarlar. “
Eğer bir evde Allah korkusu hüküm ferma olursa bu ev muhkemdir. Bu evden çıkan evlat salimdir, bu evde yaşam mübarektir ve netice itibariyle Allah’ın rahmeti, Allah’ın fazlı, bu evlerde hüküm fermadır, ama kendisinde takva olmayan evlerde kuran buyuruyor ki bu ev sel yıkımına uğramış bir derenin kenarına bina edilen ev gibidir, sel yıkımına uğramış dere kenarında bina edilmiş ev ne olur?
Allahsız bir yaşam, bir rüzgarla cehenneme gidiyor “. “
Bu hidayet inayet hidayetidir. Ahlak alimlerinin sözüyle yani Allah’ın inayet eli bu evlerin üzerinde değil, yani Allah’ın rahmeti ve fazlı bu evlerde hüküm ferma değil. Yani bu evlerde bereket yoktur, melekler bu evlere girip çıkmazlar. Şeytanlar, bereketsizlikler, zulmet, gam, üzüntü gönül ıstırabı, perişanlık bu evlerde hüküm fermadır eğer saadet istiyorsanız eğer bereket istiyorsanız evlerinizin günahlardan müberra olması gerekir. Evlerinizde namazın dirilmesi gerekir. İslam’da nafile namazların evde vacip namazlarınsa mescitte cemaat halinde kılınması çokça tavsiye edilmiştir. Bırakmayın evleriniz namazsız kalsın, nafileler evde vaciplerse mescitte kılınsın. Hatta buyuruyor dikkat edin Yahudiler Hıristiyanlar gibi olmayın hurafe bir ibadetleri var onu yapmak için kiliseye gidiyorlar. Evleriniz ibadet mahalliniz olsun. Onlarda kuran, dua, Allah yadı, ülfet, muhabbet ve birbirine hizmet olsun.
EVDE HİZMET:
İslam’da en iyi ibadet kadının kocasına, kocanın da karısına hizmet etmesidir. Biliyorsunuz ki Allah yolunda şehadet en büyük fazilettir. Rivayetlerde okuyoruz ki eşine hizmet eden hanım yemek pişirip, bulaşık yıkayan, sofra kurup kaldıran kadın için alemlerin mürebbisi bir şehidin sevabını amel defterine yazıyor ve yine rivayetlerde okuyoruz eğer bir erkek evinde hanmına daha fazla zahmete katlanmaması için ona yardım eder veya eşi ve çocuklarının refahda yaşamaları için dışarda çalışıp zahmete katlanırsa bir şehidin sevabı amel defterine yazılır. .
En yüce hizmet, en yüce ibadet evde hizmettir. Ve eğer evinizde bereket olmasını istiyorsanız, Allah’ın fazl ve rahmetinin evinizde olmasını, meleklerin evlerinize girip çıkmasını istiyorsanız ve bundan daha yüce, eğer mübarek bir nesil topluma sunmak istiyorsanız ve eğer ömrünüzün mübarek olmasını istiyorsanız yaşamınızın bereketli olmasını istiyorsanız evinizde Allah ile rabıtanızın muhkem olmasına dikkat edin ve insanın Allah ile rabıtasını sağlamlaştıran şeylerden biri eşler arasındaki ulfettir. Ne mutlu o erkeklere ki kadınları onlardan razı ve ne mutlu o kadınlara ki kocaların onların elinden razıdırlar. Böyle olduğu zaman Allah da onların elinden razı olur. Ama vay o erkeklerin haline ki kadınları onlardan razı değil ve bundanda kötüsü vay o kadınların haline ki kocaları onlardan razı olmasın muhakkak cehennemliktir artık Allah’ın bereketi o evde yoktur. Artık Allah’ın fazlı, mübarek nesil, mübarek ömür o evde yoktur.
HARAM MALIN TESİRİ:
Size şunu söyleyeyim eğer haram mal evinize gelir, eğer yiyecek içecekleriniz faiz yoluyla, rüşvet yoluyla, halkın malından ve sonuçta haram mal yoluyla olursa, biliniz ki bu evde melekler yoktur ki yoktur. Belki ateş yeridir yani göklerin melekleri bu evin ateş aldığını görürler. Şöyle ki kuranın görüşüyle göklerin melekleri bu günahsız kadın ve çocukların ateş yediğini görürler. Yetim, kanıt babındandır yani kuranı kerim büyük bir kanıt getirmiştir liza bu ayetin manası şudur heram mal yemiş kimseler ateş yemişlerdir.
İmam Sadık bu ayetin altında buyuruyor: hums vermeyen ve kendisinde hums olan malı yiyenler ve zekat vermeyen ve kendisinde zekatı olan malı yiyen kimseler yani rüşvet, faiz, sahtekarlık hokkabazlık ve haram yoldan ele getirilmiş malı yiyen kimseler, kuran buyuruyor: zannetmeyin bunlar yemek yiyorlar, hayır bunlar ateş yiyorlar
Kimler görüyor? Göz sahibi olan kimseler ve eğer gerçekten basiret gözü olanlar kendisinde hums verilmeyen evlere bir baksınlar, sofranın kurulduğunu ama ateş yayıldığını kadının ateş yediğini çocukların ateş yediğini görür kendisi ne zaman görür? “Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bu gün artık gözün keskindir. “ Denir.
Düna sofrasında bulunan et ve pirinç kıyamette cehennem ateşidir. Cehennemde bu sofra açılmış ve yemiş olduğu heram malı yiyor ve yazık bu kadın ve çocukların haline. Bu çocukların saadetli olabilmeleri çok uzakdır ama netice itibariyle bu sofranın hepsi bu adamdandır ki onlara haram mal vermiştir. Bu kadın ve çocuk kıyamet günü onun düşmanıdırlar önünü kesip insafsız ! Neden bize ateş verdin diyorlar, hanım neden hums vermedin diye sorguya çekiyor, niçin bana haram mal yedirdin? Sen bana helal mal vermeliydin çocuklar önünü kesip niçin bize ateş verdin bizim ibadetimiz helal değildi ve günaha doğru gittik. Sen bu heram malı bize vererek seadetimizin önünü aldın diyecekler.
Rivayetlerimize göre kıyamet günü bedbaht olacak kimselerden biri de çoluk çocuğu için karısı için gece gündüz zahmet eden kimselerdir. Ama kıyamet günü bu kadın ve çocuklar onun düşmanıdırlar, ona düşmanlık eder, ondan nefret ederler ve derler ki Allah’ım onu sorguya çek humsu verilmemiş parayı verdi yedik, bu haram malı bize verdi yedik, ve bizim kalplerimizi katılaştırdı Allah’ım sen hesabını sor. Bedbahtlık ve kolu kanadı kırıklığı bir tarafa, kadın ve çocuklarının nefretleri de bir tarafa onların yaptıkları herbir (iyi) işi dikkate alırız, fakat onu saçılmış zerreler haline getiririz.
Bu ayet buyuruyor: Bir deste vardır ki iyi ibadetleri vardır namaz kıldılar, oruç tuttular, hacca gittiler, ziyarete gittiler, kerbelaya gittiler imam hüseyinin (as) meclisine gittiler ki fazileti bunların hepsinden fazladır, ağladılar, matem tuttular
İmam Sadık (as) buyurdular: vallahi bu ibadetler o derece parlaktırlar ki bunlar beyaz bir elbise gibi gelirler mahşere. Ama haram mal yediler, başkalarının malını yediler, bütün bu amellerini alırlar ve ondan talebi olanlara verirler. Ve kendisi eli boş kaldığında onunla alay ederler ve bu amellerini kadın ve çocuklarının yediği kimsedir derler yani haram yoldan ele getirdi kadın ve çocukları da refah ve rahatlık içinde yediler ve şimdi de hesaba çekilmesi gerekir. Hesabı da şudur: amelini vermeli ve amelsiz olarak cehenneme gitmelidir. Kuran şöyle buyuruyor:
İyi bir ameli mahşere getirirler bütün ameller ondan alınır. Hakkun nas zordur ve dikkat ediniz ve biliniz ki eğer evlerinize haram gelirse Allah’ın rahmeti gider. Bereket gider, ulfet gider, ve sonuç itibariyle o üzerine titrediğin kalbinin yandığı çocukların kıyamet günü senden nefret ediyor ve seni cehennemlik ediyor olacak.
YEDİNCİ OTURUM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AMELLERİN SURETİ
EVDE KARŞILIKLI ANLAYIŞ:
Önceki oturumda söylediğimiz gibi İslam’da ihtilaf oldukça mebğuz ve ülfet, muhabbet, ittihat ve beraberlikse oldukça mukaddestir. Kuranı şerif buyuruyor ki, cehennem ehlinin bariz sıfatlarından biri birleriyle karşılaştıkları zaman birbirlerine lanet ederler, birbirlerine kötü söylüyor, suçu birbirlerinin boynuna yıkarlar. O diyor sen beni cehennemlik ettin, öteki diyor sen beni cehennemlik ettin, bir diğeri Allah’ım benim hesabımı onlardan sor, çünkü o beni cehennemlik etti diyor.
Allah’ın öfkeli hitabı onların her ikisine ulaşır ki her ikisi içinde azaptır ve iki kattır biri şu ki dünyada mümin kardeşine kötü söyledin diğeriyse sana kötü söylemesine sebep oldun. Kuranı kerim buyuruyor:
Her ümmet ateşe girdikçe (tabi oldukları) yoldaşlarına lanet edecekler hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için “ ey rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver “ diyecekler. Allah da (onlara)” her biri için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat siz bilmezsiniz “ diyecektir.
Yani cehennem ehlinin sıfatı birlikte ihtilaf içinde olmaları, birbirlerine kötü söylemeleri, kendi suçlarını kabullenmeye hazır olmamalarıdır.
AMELLERİN SURETİ:
Eğer burada amellerin suretini ele alacak olursanız manası şöyle olur: evde ihtilafları olan karı kocalar ve suçu kabullenmeye hazır olmayan kocası sen beni bedbaht ettin diyor karısı sen beni bedbaht ettin diyor kocası, çocukların kötü olmasında suçlu sensin diyor, eğer bir evde kötü söz olur, Allah korusun sövme sövülme olur, çekişme dil uzatma olur, o ona kötü söyler o başkasının yanında çıkışırsa bu ev görünüş itibariyle evdir ama amellerin sureti kanununa göre cehennemdir. Hakikatte perdeler kaldırıldığı gün malum olur.
Siz kadın ve erkeklere söyleyeyim dünya ve ahret iki yüzlü bir sikke gibidir. Zahir (görünüş) dünyadır ve hemen bu dünyanın batını ahrettir (içyüzü). Bu dünyada vaki olan şeyin gerçeği, hakikati ahrette meydana (açığa) çıkar. Eğer ateş cehennemse ve belaları (cezaları) bizim kendi amellerimizdir. Ve eğer cennet nimetleriyse kendi amellerimizin dur. (surei ali İmran ayet 182)
Dostları ilə paylaş: |