Yazar: Üstat Hüseyin ensariyan


Aile Reisinin Büyük Sorumluluğu



Yüklə 1,46 Mb.
səhifə19/32
tarix06.03.2018
ölçüsü1,46 Mb.
#45110
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   32

Aile Reisinin Büyük Sorumluluğu




Kendinizi ve Eşinizi Kıyamet Ateşinden Koruyunuz

Mübarek Tahrim suresinin bir ayetinde evin erkeğine oldukça ağır ve ağır oldukça da dünyevi ve uhrevi faydaları olan bir sorumluluk yüklenmiştir.

Eğer bütün halk özellikle de kadın ve çocukların sorumluluğunu üstlenen kimseler, bu ayet-i şerifeye teveccüh edecek olurlarsa, ailelerin bir çok sorunları kendiliğinden hallolacak, ev ortamından düzensizlik, ıstırap ve güvensizlik ortadan kalkacak ve düzensizlikler düzene girecektir.

Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insanlar ve taşlardır; görevlileri, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine buyurulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir.”1

Evet, bu büyük sorumluluk evin erkeğinin omzundadır. Erkek ev halkını tevhide, kıyamete imana, ilahi azaptan korkmaya, takva ile süslenmeye sevk ederek, onları İslami ahlak ve adab ile terbiye ederek gelişim ve kemal ortamını sağlayarak terbiye ve eğitim imkanını temin ederek kıyamet gününün azabından korumalıdır.

Ayet-i şerife şöyle buyurmaktadır: “Kıyametteki o ateşin yakıtı insandır.” Bu çok çok zarif ve önemli bir meseledir.

Kur’an-ı Kerim'deki ayetlerden açıkça istifade edildiği gibi kıyamet gününün azabı madde ve kökü ise günah ve masiyettir. Hakikatte suç ve cezanın mahiyeti birdir. Yani dünyadaki zatı ve mahiyeti farklılık içinde olan suç ve cezaların tam aksine bir durumdur. Eğer bir kimse trafik ve sürücülük kurallarına aykırı davranarak bir suç işlerse, örneğin caddenin solundan hareket ederse veya girişi yasak olan bir sokağa girerse, bir miktar para cezasına çaptırılır. Burada suç insani bir ameldir. Ama cezası mali bir cezadır. Bu amel ile mal arasında mahiyet farklılığı vardır ama varlık aleminde suç ve cezanın mahiyeti birdir. Yani suçlu kimsenin kıyametteki cezası suçunun aynısıdır ve bu suç ateş şeklinde vücudundan dışarıya doğu alevlenecektir.

İster ameli ister ahlaki her günah, ister ilişki boyutunda olsun ister maddi ve manevi hiç fark etmez. İnsandan ortaya çıktığı zaman bu insanın ateşi kabul ettiği anlamınadır. Ama bu ateşin zuhuru ve yakıcılığı kıyamet gününe aittir.

Bir çok insanlar bir ömür çeşitli günahlara düşmüşlerdir. Kendileri için günahtan arınmış bir organ bırakmamışlardır. Bunlar hakikatte vücutlarında bir çok ateş depolamışlardır, kıyamet günü perdeler ve örtüler kenara itilince bu ateş maddi bir ateş suretinde zuhur edecek ve sahibini ebedi olarak kendine esir kılacaktır.

Bu konuda Kur’an-ı Kerim'deki şu iki ayete teveccüh ediniz:

Gerçekten, Allah’ın indirdiği Kitab’tan bir şeyi gizlemede bulunup onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarında yedikleri ancak ateştir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları günahlardan arıtmaz. Onlara elem verici azap vardır.”1

Hakeza: “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar alevlenmiş ateşe atılacaklardır.”2

Her iki ayette de haram yemek ateş yemek olarak kabul edilmiştir. Gerçi bugün lezzetli bir lokma şeklindedir ama yarın bu zati hakikatini apaçık bir ateş şeklinde gösterecektir.

Bu söz varlık, yaratılış, cin, mülk, arş, yeryüzü, erkek ve kadının tümüyle iradesinin tecellisi konumunda olduğu kutsal bir varlığın (Allah’ın) sözüdür.

O, günah ve masiyeti ateş olarak görendir. Gerçi biz onu lezzet verici bir amel ve lezzetli bir amel saymaktayız. Ama O, ateş yemeyi günah işlendiği zaman da müşahede etmektedir. Gerçi biz görmemekteyiz. Ama o bu ateş için ilginç bir yakıcılık görmektedir. Gerçi biz bu yakıcılığı bile hissetmemekteyiz.

Yarın kıyamet günü insanların gözlerinden, namahreme baktığı için; insanların kulaklarından, haram şeyler dinledikleri için; insanların dillerinden gıybet, iftira, kötü ve batıl söz söyledikleri için; insanların karnından, haram yedikleri için; insanların şehvetinden zina, eşcinsellik ve mastürbasyon yaptıkları için; insanların elinden zülüm, işkence, sahtekarlık, haksız imza, saptırıcı yazılar yazdıkları için ve insanların adımlarından, haram toplantılara gittikleri için ateşler alevlenecektir. Bu kötü organların sahibi dert, sıkıntı ve rahatsızlığa maruz kalacaktır ve onun için de bir kurtuluş yoktur.

Ey ailelerin sorumluları! Aileni ve kendini günah ve masiyetin ürünü olan bu ateşten koru, hayatın bütün alanlarında ilahi takvaya riayet et, kendini ve ev halkını birkaç günlük dünya, bitecek lezzetler ve gidecek olan servet için yakıtı insanın kendi vücudu olan ilahi ve ebedi azaba maruz kılmayınız.

Yakıtlardan biri de taştır. Taş kömürünü biliyorsunuz. Oldukça sert ve muhkem bir maddedir, harareti fazla ve yanma zamanı ise uzundur. Yeryüzünün bağrında milyonlarca yıldır ki taşkömürü, yakıt ve ateş maddeleri bulunmaktadır. Bu yakıt maddelerinin baskısı bazen yanar dağların zirvesinde ortaya çıkmaktadır. Bu yanardağdan dökülen lavlar yol üstünde gördükleri her şeyi yakıp yok etmektedirler. Bu maddelerin ateşi bitecek gibi değildir. Kur’an-ı Kerim’in buyurduğu üzere gelecekte de bütün yeryüzünü kaplayacaktır ve böylece bütün denizler alevlenecektir.”1

Bu, çağdaş bilginlerin de öngördükleri bir hakikattir. Yeryüzü gelecekte bir ateş kütlesi haline gelecektir.

Yer başka bir yer haline getirildiği gün”2

Yakıcı ve ateşli maddelerle dolu bir denize benzeyen yeryüzünün derinliklerine ve ileride bir ateş kütlesi halene dönecek olan yeryüzüne teveccüh edildiğinde, cehennem ve cehennem katlarının bu yeryüzünde olduğunu söyleyen rivayetleri kabul etmek zorundayız.

O günün ateşinin yakıtı insan ve taştır. İnsanın ateş yakıtı günah, yeryüzünün ateş yakıtı ise taştır. Yeryüzünün içindeki ve dışındaki taşların hacmi ve ağırlığı az değildir, ayrıca da daimi ve ebedidir. Bu alevlenen taşların ebedi oluşu ise Hak Teala’nın iradesi iledir. Nitekim insanın gelecekte ebedi oluşu da Hak Teala'nın mübarek vücudunun iradesi iledir:

Bu gerçeklere teveccühen ev ve ailenin yöneticisi olan erkek bu melekuti ve semavi sesi her zamankinden daha çok can kulağıyla dinlemelidir.

Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun.”1

Düşük, zelil ve aşağılık kimselerin kıyametteki yeri de aşağılıktır, cehennemdir. Yeryüzünde olan bir cehennem! Yakıtı insan ve taş olan bir cehennem! Malikleri kaba ve sıkı davranan bir cehennem! Azabı kuşatıcı, ağır ve yakıcı ve ebedi olan bir cehennem! Ehli için ne bir ölüm ve ne de beğenilen bir hayat olmayan bir cehennem! “Sonra orada ne ölür ve ne de dirilir.”2
Amber Kokan Cennet

Evin reisi kendini ve ailesini cehennem ateşinden kurtarmaya teşebbüs edince, yani onları bedensel, mali ve ahlaki günahlardan koruyunca, farzları ve hayırlı işleri yapmaya teşvik edince, kendisinin ve ailesinin cennete ulaşma yolunu açmış olur. Bu cennet sidret'ül müntehada olan bir cennettir. Bu cennetin genişliği bütün yerlerin ve göklerin genişliği kadardır.

Sidret’ül- Münteha’nın yanında. Me’va cenneti de onun yanındadır.”1

Anlaşıldığı üzere Sidre'tül Münteha oldukça geniş bir alemdir. Öyle ki genişliği bütün gökler ve yer kadar olan ilahi cennet bile onun içinde yer almıştır.

Kur’an herkese iman, salih amel ve güzel ahlakla süslenerek cennete koşmalarını emretmektedir:

Rabbinizin mağfiretine ve takva sahipleri için hazırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.”2

Ey azizler! Cehennemin azığı günah ve masiyet, cennetin azığı ise iman, ibadet ve Allah’ın kullarına hizmettir.

Kendinizi ve ev halkınızı cehennem için azık toplamaktan koruyunuz, cennet için azık toplamaya teşvik ediniz. Şu anda evin sorumluluğunu üstlenen sizlerin çok büyük sorumluluğu vardır.

Allah Resulünü ev halkına, eşinize, çocuklarınıza ve hizmetçilerinize karşı tutumlarınızda örnek almalısınız ki kıyamet gününün azabından güvende kalasınız ve Hak Teala’nın ebedi nimetine yani amber kokan cennete ulaşasınız.

Peygamber (s.a.a) kadınların hakkına riayet hususunda yeryüzündeki bütün insanlardan daha üstün davranmış ve çocukların haklarına riayet hususunda büyük bir örnek olmuştur.

Peygamber ifrat ve tefrit ehli değildi. Ev halkına muhabbet, sevgi, şefkat göstermiş, ahlak ve amel hususunda itidalli davranmış, ev halkıyla arkadaş olmuş, onlara karşı yumuşak huylu davranmış, onlara nasihatte bulunmuş, onları ibadet ve kulluğa teşvik etmiş ve onları kıyamet azabından korkutmuştur.

Evde kadınlarına karşı kadın oluşları seviyesinde davranmış ve çocuklarla çocuk gibi hareket etmiştir. Peygamber (s.a.a) herkes için bir edep ve fazilet örneği olmuştur. Bir ahlak örneği, tevhid nişanesi, hakka ibadetin sloganı ve hidayetin meşalesi olmuştur.


Dört Önemli Görev

Allame Meclisi değerli kitabı Bihar’ul Envar, c. 71, s. 86’da, “Kendinizi ve ehlinizi ateşten koruyunuz” ayet-i şerifenin tefsiri hakkında ev reisinin sorumluluğu ile ilgili birkaç önemli meseleye işaret etmiştir. Bu birkaç meseleye riayet edildiği takdirde aile ve ev halkının yarınki ateşten korunması mümkündür.

1- Onları Allah’a itaate çağırarak

Evin reisi olan erkek hayatta olduğu müddetçe ailesini Allah’a itaate, Hak Teala’nın insanın dünya ve ahiret menfaatine olan emirlerine teslim olmaya davet etmelidir. Davet öyle bir şekilde olmalıdır ki, bu davete ev halkının icabeti zor olmamalıdır. Bu davet sevgi, muhabbet, yumuşak bir dil, güler bir yüz, metanet, dil ve amel ile olmalıdır. Öyle ki kadın ve çocuklar Hak Telaya, ibadete ilgi duymalı, aşık olmalı ve bunu bütün görevlerinden öne geçirmelidirler. Ben bu anlamı kendi evimde denemeye çalıştım, oldukça faydalı oldu, sizler de deneyin faydasını göreceksiniz.

Çocuklar Allah’a itaate yöneldiklerinde onları teşvik ediniz, öpünüz, kucağınıza alınız ki vücud atmosferlerinde itaatin izleri sabit ve kalıcı olsun.

Kadınlar da dikkat etmelidirler ki, eşleri tarafından Rabbe itaate davet edildiklerinde büyük bir şevk ve rağbetle kabul etsinler. Böylece bu kabul edişin etkisi çocuklarının ufkunda ortaya çıkacaktır.



2- Onlara Farzları öğreterek

Evin erkeği mümkün olduğu kadar, bir bölümü ilmihallerde diğer bir bölümü ise ahlaki ve fıkhi kitaplarda yer alan Hak Teala’nın farzlarını ailesine öğretmelidir.

Eğer bu görevi yerine getiremiyorsa, en azından onları, öğrenmek için camiye ve dini merasimlere götürerek öğrenme ortamını sağlamalı veya Hak Teala'nın farzlarını öğretmesi için rabbani bir alimi eve davet etmelidir.

Bazı kimseler için bir ilmihal okumak zor olabilir. Bunu açıklamak ise daha zor olabilir. Bu yüzden sıra çocukları ilgili dershanelere yazdırmaya gelmektedir. Böylece kızlar ve erkekler buluğ ve teklif çağına ermeye yakınken şer’i görevlerinden haberdar olmuş olurlar.



3- Onları çirkinliklerden alıkoyarak

Evin reisinin ev halkını çirkinliklerden sakındırması, onları günahların akıbetinden korkutması ve evde günah üreten ortamı ortadan kaldırması farzdır.



4- Onları hayırlı işlere teşvik ederek

Evin reisi olan kimseye ev halkın bütün hayırlı işlerinde; Allah yolunda sadaka vermek, insanlara tevazu göstermek, büyüklere saygılı olmak, küçükleri korumak, bireyler arasında barış ve uzlaşma ortamını sağlamak, hak söz söylemek, hakkı aramak, hakkı istemek ve özetle hayır olan her iş hususunda teşvik etmesi bir farzdır.

Bu dört hakikati hayata geçirmekle Allame Meclisi’nin (r. a) buyurduğu gibi “Kendinizi ve ehlinizi ateşten koruyunuz” gerçeği tahakkuk edecektir.

Böylece Allah’ın kullarını hidayete erdirmek için adım atmanın sevabını ise Allah’tan başka hiç kimse bilmemektedir.

Allah Resulü, Müminlerin Emiri Ali’yi (a.s) insanları hidayete erdirmek için Yemen’e gönderdi ve bu yolculuktan önce ona şöyle buyurdu: “Allah’a yemin olsun ki Allah’ın, birini senin vasıtanla hidayete erdirmesi, senin için güneşin üzerine doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.”1

Ne kadar ilginç bir ticaret ve ne kadar büyük bir fayda! Bana kalırsa şöyle demek gerekir: “Ne mutlu yeni bir hayat kuranlara, eşine ve çocuklarına iyilik ve güzellikleri öğretenlere! ” Onlardan her birini hidayete erdirmekle Allah Resulü’nün Müminlerin Emiri Ali’ye (a.s) buyurduğu üzere büyük bir sevap elde edeceklerdir. Bu sevap hayat işlerini idare etmek için helal kazanmanın ardısıra gitmenin sevabından ayrı bir sevaptır. Dolayısıyla kadın ve çocuklarının geçimini temin etmek için maddi işlerin ardısıra gitmenin bir sevabı ve eş ve çocuklarının hidayeti için manevi işlerin ardısıra gitmenin de ayrı bir sevabı vardır. Bu tür ev reislerinin durumu sevap içinde sevap ve rahmet içinde rahmettir.


تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

Bunlar Allah’ın hudutlarıdır. Allah’a ve Peygamber’ine kim itaat ederse onu içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orada temellidirler, büyük kurtuluş budur.”



(Nisa/13)






Yüklə 1,46 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin