Yazi diZİSİ 1 15 ocak 2013 sali


YAZI DİZİSİ-7       21 OCAK 2013  PAZARTESİ



Yüklə 216,66 Kb.
səhifə3/5
tarix11.09.2018
ölçüsü216,66 Kb.
#80354
növüYazi
1   2   3   4   5

YAZI DİZİSİ-7       21 OCAK 2013  PAZARTESİ

ORDUNUN ORTADİREĞİ ASTSUBAYLAR

OYAK YÖNETİMİNDE SÖZ HAKKI İSTİYORLAR

Orduda sayıları subayların 3 katı olan astsubaylar, OYAK Yönetim Kurulu'nda temsil adaleti istiyor. 11 kişilik Yönetim Kurulu'nda 1 üyeye ancak kavuşan astsubaylar, 'OYAK'ın kasasını biz dolduruyorsak, niçin yönetiminde yokuz' diye soruyor. OYAK'a kesilen nemaların adaletli dağıtılmasını da talep ediyorlar.

 

Astsubayların aylık maaşlarının yüzde 10'u, OYAK'a (Ordu Yardımlaşma Kurumu) kesiliyor. Ancak onlar, nemaların adaletli bir şekilde dağıtılmadığından yakmıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 34 bin subay ve 94 bin astsubay var. Astsubayların sayısı subayların tam 3 katı. OYAK kesintilerinin toplamında astsubayların payı daha büyük fakat yönetimde söz sahibi değiller. Kara KuvvetleriKomutanlığında 30 yıl görev yaptıktan sonra emekli olan bir Kıdemli Başçavuş, OYAK'ta yaşandığını iddia ettiği "Nema" adaletsizliğini dile getirdi. "OYAK, iştiraklerinin gelirlerinin tamamının nema olarak üyelerine aktarması gerekiyordu. Bu yapılmadı. Sistemde olan-olmayan tüm üyelerin, kurum iştiraklerinde hakları olduğu için üyelerine hisse senedi verilmeliydi. Bu da yerine getirilmedi. OYAK ve iştiraklerinin yönetim ve denetim kurullarında, sayımızla orantılı şekilde adil temsil hakkımız engellendi. Bu konuda Türkiye'de mahkemeye başvurduk. Ancak dava reddedildi. İç hukuk yolları tükendiğinden konuyu AİHM'e götürdük. Fakat 5 Mayıs 2012'de ilginç bir olay oldu. Bir astsubay arkadaşımız yönetim kuruluna alındı. Bunun da AİHM'de dava yaklaştığı için göstermelik olduğunu düşünüyoruz." 



 

KÂR PAYI SORUNU 

Astsubay devam ediyor: "OYAK için subay ve astsubay maaşlarının yüzde 10'u her ay zorunlu olarak kesilir. Bu emekli olana kadar devam eder. Her yıl, OYAK ve bağlı şirketlerinin kâr payları açıklanır. 'Kâr ettik' derler biz onu göremeyiz. Halbuki bizden yıllık dağıtılacak nema açıklandıktan sonra masraf ve riziko primi adı altında da kesinti yapılmaktadır. Bu kesintilerin oranlarının ne kadar olduğunu bile bilmiyoruz. Bir tek OYAK Bank satıldığında yüzde 54 kâr payı aldık. Bize O YAK'ın şirketlerinin kâr paylarından da pay vermiyorlar. Bize faiz ve fonlarda değerlendirdikleri kârdan pay veriyorlar. Üzerine ise bir iki puanı şirketlerin elde ettikleri kârdan ekleme yaparak genel olarak yılık enflasyonun bir iki puan üzerinde nema dağıtıyorlar. OYAK'ın emekli olan subaylara daha yüksek, astsubaylara ise daha az ikramiye ödediği iddia ediliyor.

Bizler OYAK'ı denetleyemediğimiz için bunu tam olarak bilemiyoruz. Aynı durum askeri vakıflarda da geçerli. Yönetim kurulları, çalışan ve emekli generalle amirallerden oluşuyor. Bizler ayrıcalık değil gaspedilen haklarımızı istiyoruz. Yüksekokul mezunu astsubaylar, büro memuru ile aynı statüde görülüyor." 

 

OYAK KAPI DUVAR 

TSK'daki subay ve astsubaylara, yardım için kurulan OYAK'ın her alanına, general ve amiraller hakim.Bu durum, astsubayların büyük tepkisini çekiyor. OYAK, tüm TSK personeli için kurulmuş olmasına rağmen, astsubaylar için adeta kapı duvar olmuş. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda 30 yıl görev yaptıktan sonra emekli olan bir astsubay, OYAK'ın kapısını defalarca aşındırmış ama bir türlü içeriye girememiş. Astsubay kendisi ve meslektaşlarının uğradığı haksızlığı şöyle anlatıyor: "Bizler OYAK iştirakçisi olduğumuz halde, kurum hakkında bilgi sahibi değiliz. Kurum hakkında bilgi almak için harekete geçmeye karar verdik. Bir süredir OYAK Genel Kurulu'na katılmak ve bağlı şirketlerde görev almak için başvuruda bulundum. Ama kabul etmediler. Verdikleri cevapta 'OYAK ve iştiraklerinin yönetiminde görev alacakların, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından belirlendiğini' belirttiler. 

 

52 YIL ÖNCE KURULDU 

OYAK, 01 Mart 1961'de kuruldu. Amacı, "Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olmak ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına sosyal yardımları sağlamak". Türk silahlı Kuvvetleri kadrolarında görevli muvazzaf subay, sözleşmeli subay, askeri memur, astsubay, sözleşmeli astsubay ve uzman jandarmalarla emekli maaşı sistemine giren üyeler ve ölümleri halinde sisteme devam etmek isteyen eşleri OYAK'ın daimi üyeleridir. Muvazzaf astsubaylar ve emekli astsubaylar OYAK Yönetim Kurulu'nda ve iştiraklerinde temsil edilmek istiyor. 11 kişilik OYAK Yönetim Kurulu'nda kendilerinden 1 muvazzaf üyenin alınmasını yetersiz bulan astsubaylar, bu atamanın göstermelik olduğunu düşünüyor. Sözün özü astsubaylar yönetim kurullarında daha çok üye ile yer almak istiyorlar.

EMEKLİYİM ÇOCUKLARIMA EL AÇIYORUM 

 

Emekli Hava Astsubay Vecihi Ünaldılar anlatıyor: "26 yıl önce emekli olmuş bir Hava Astsubayıyım. 1987'de 2'nin 2'sinden emekli oldum. Aylığım 1385 lira. Oyak iştirakçisi olmadığım için oradan ayrıca aldığım bir para yok. Emekli ikramiyem ve Oyak kredisini debirleştirerek aldığım 55 metrekare evimi, çocuğumun üniversite tahsilini tamamlayabilmesi için 10 yıl önce sattım ve kiraya çıktım. 

 

'KİRADAYIM' 

 

Şimdi çocuklarımın taksitlerini ödediği TOKİ'den aldıkları evde oturuyorum. Emeklilik yaşamımda hep çalıştım. Başka türlü geçinebilmek mümkün değildi. Bugün de bir iş bulsam çalışacağım. Maaselef bizim gibi eski emekliler çok zor durumda. Ya kendilerine uygun olmayan işlerde çalışıyorlar ya da evlât eline bakıyorlar. İyileştirme çalışmaları yıllardır bir türlü bitirilemiyor. Emekli MİT ve Emniyet mensuplarına verilen aylık 100 TL iyileştirme var. 2006'dan beri bu bize verilmiyor. Çünkü bir türlü kaynak bulunamadı. Şimdi yeni iyileştirmeçalışmalarından bahsediliyor. 

 

'NEDEN AÇIKLANMIYOR' 

 

Astsubaylarda da derece yerine rütbeye verilse bizim gibi mağdur olan 2 ve 3'ncü dereceden emekli olmuş arkadaşlarımız da bu haktan yararlanacak. Şahsen para, iyileştirme istemiyorum. Sadece ilgili kurumlar, neden bunca yıl bu çalışmaları bitiremiyor? Haklarımızı vermiyorlar, çıksınlar lütfen bunu kamu oyuna açıklasınlar."



  'Çekmeceden 5 gün oda hapsi yedim' 

Jandarma Kıdemli Başçavuş'un 13 yıl önce başından geçen olay çok çarpıcı: "13 yıl önce delojistik astsubayıydım şimdi de komik ama gerçek. İl Jandarma Komutanı ilçe Jandarmayı ziyaret  ediyor ama her yere girip bakıyor kontrol ediyor. Gezdi dolaştı, tabiri caizse bal dök yala her yer tertemiz. Teşekkür etti, "Aferin" dedi. Tam odamdan çıkarken dolabın çekmecesini açtı. Güzelce katlanmış bir ilaç poşeti buldu. Hemen anladım; emrimdeki yazıcı asker, ben komutanı karşılamaya inince korkusundan cebinden çıkarıp poşeti dolaba koymuş. Komutan bana dönerek, "İşte sizin temizlik ve disiplin anlayışınız bu kadar. Sen beni karşılamaya inince askerin ilaç poşetini buraya koymuş ama sen askerini disipline edememişsin. Sana 5 gün oda hapsi, askerini bul kimse ona da 21 gün oda hapsi" dedi. Yazıcı asker olayı öğrenince özür diledi. İlaç poşeti çekmecede olsa ne olur olmasa ne olur, ben 5 gün yattım. Aynı gün karakol komutanının biri cep telefonu ve arabasının anahtarını çekmecesine koymuş, vay efendim, "Çekmecede özel eşyamız nasıl olur" kıyamet koptu.



Sağlık Tazminatı sadece doktora

"Meslekte 12 yılını devirmiş bir astsubay olarak, sağlıkla ilgili çifte standartta tazminat konusuna değinmek istiyorum. Tam Gün Yasası ile askeri ve sivil doktorların muayenehane ve özel hastanelerde çalışmalarına yasak geldi. Yasağı kabul etmeleri için 'Sağlık Tazminatı' adı altında tazminat verilmeye başlandı. Tıp dünyasında birçok doktor yanında yardımcı sağlık personeline ihtiyaç duyar. Devlet hastanelerinde Döner Sermaye sadece doktorlara verilmeyip tüm personele dağıtılırken biz de Sağlık Tazminatı sadece doktorlara verilir. Hemşire, hasta bakıcı, teknisyen ve sağlık astsubayı sağlıkçı olarak görülmüyor. Oysa bu bir ekip işidir."



YARIN: Disiplin Cezaları
YAZI DİZİSİ - 8   22Ocak 2013  Salı               

Oda hapsi kaldırılsın adil yargılanma sağlansın

Astsubayların yeni 'Disiplin Yasa Tasarısı'nın bazı maddelerine itirazları var.

Tasarıdaki yargılanma ve disiplin cezası usullerinin Anayasa ve Türk Ceza Kanunu'na uygun düzenlenmesini talep ediyorlar.

Oda ya da göz hapsi cezalarının bitmesinin yanı sıra adil yargılanma hakkı istiyorlar

'Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı" TBMM Başkanlığı'na sunuldu. Muvazzaf ve emekli astsubaylar, fazla tekniğe girmeden bu yasa tasarısındaki haksızlıklara dikkat çekiyor. Tasarının bir kısım maddelerinin, evrensel ceza hukuku yasaları ve uluslararası insan haklarına ilişkin metinlere uygun olmadığı ve bu haliyle Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) süregelen disiplin yanlışlarını düzeltmeye yeterli olamayacağım düşünüyorlar. Aksine; amir, üst ve ast arasındaki saygı ve sevgi ortamını zedeleyeceğini vurgulanıyor. Astsubaylar, TSK'dan ayırma işlemlerine esas olan idari takdir yetkisinin, genişletilmesiyle personelin aidiyet duygusunu zedeleyici nitelikte düzenlemelere yer verildiğini söylüyor. Tasarının birinci maddesinde, "TSK'da etkin bir disiplin sisteminin tesisi, muhafazası ve idamesinin amaç edinildiği" açıklanmıştır diyen bir astsubay şöyle devam ediyor:

İHTİYAÇ VAR

"Ancak tasarıya bakıldığında, disiplinin amir ve üst konumundaki personele, astları konumundaki personel üzerinde geniş yetki ve özgürlüğü bağlayıcı cezalandırma yetkisi vermek suretiyle sağlanabileceği anlayışının hakim olduğu anlaşılıyor. En başta sorgulanması gereken husus, disiplinin katı kurallar ve kişi özgüllüğüne yapılan müdahalelerle mi? Yoksa astın ve üstün hukukuna riayetiyle mi sağlanabileceğinin araştırılmasıdır. 50 yıldan fazla süredir uygulanan disiplin mevzuatının da aynı doğrultuda düzenlendiği ve disiplin amirlerinin kişi özgürlüğünü kısıtlayan yetkilerle donatıldığı ve bu sebeple disiplinin tesisine olumlu etkisinin olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle de yeni bir disiplin tasarısı ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu yeni tasarıda da aynı yetkilerle disiplinin etkin bir şekilde sağlanabileceği düşüncesi, önceki düzenlemeden kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılamayacağının göstergesidir. Yeni tasarıyla, AİHM nezdinde amirlerce verilen 'oda yada göz hapsi' cezalarının kaldırılması ve bu anlamda ülkemizin AİHM nezdinde tazminata mahkum edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanıyor. Bunun dışındaki düzenlemelerin ise mevcut disiplin durumuna olumlu etkisinin olmayacağı, aksine amirle ast arasındaki sevgi, saygı ve muhabbete dayalı disiplin ortamını sağlamaya yeterli olmayacağı açıkça anlaşılıyor."

KABUL EDİLEMEZ

Aynı astsubay devam ediyor: "Keza; tasarının besince maddesindeki, 'Herhangi bir fiilden dolayı ilgili hakkında yapılan adli soruşturma veya kovuşturma, aynı fiilden dolayı ayrıca disiplin soruşturması ve tahkikat yapılmasını, disiplin cezası verilmesini engellemez' şeklinde bir düzenleme var. Kişinin işlediği iddia edilen bir suçun, disiplin mevzuatında yazılı düzenlemelerden birinin ihlalini doğurması durumunda, soruşturmaya rağmen yetkili amir tarafından ayrıca disiplin cezası verilir. Bu durumda, suçu tespit edecek ve cezalandırma yoluna gidebilecek olan makam adli soruşturma ve kovuşturma makamları olmalıdır. Buna rağmen, disiplin cezası vermeye yetkili amir tarafından, ayrıca disiplin cezası verilmesine imkan tanıyan bu düzenlemenin kabulü mümkün değildir.

KEYFİYET OLMASIN

Çünkü keyfiliğe sebebiyet verebilecektir. Ağır mağduriyetlere sebebiyet verebilecek yönde keyfiliklere tasarıda yer verilmemelidir. Amirin tek basma disiplin soruşturması yapabilmesi keyfiliğin önüne geçemez. Amirin sadece emri altındaki personelden soruşturmacı tayin etmesi de aynı neticeyi doğurur. Bu sebeple, mümkün olduğunca, suç işleyenin doğrudan amiri olmayan ve disiplin amirinin de doğrudan emri altında olmayan personelden soruşturma heyeti teşkil edilmesi gerekir. Bunun gibi, disiplin suçu işlediği iddia edilen personelle aynı statüde ve onun görevi itibariyle aynı durumunu bilen personelden de en az 1 kişinin soruşturmacı  heyete dahil edilmesi doğrudur.

'3 YÖNTEMLE ATILIYORUZ'

Bir başka maddede de 3 farklı yöntemle askeri personelin TSK'dan ilişiğinin kesilebileceği belirtiliyor. Bunlar; ayırma cezası verilecek personelin disiplin amirlerince başlatılan işlem, ikincisi doğrudan Yüksek Disiplin Kurulu'nca başlatılacak işlem ve doğrudan Genelkurmay Başkam tarafından başlatılacak işlem. Her 3 yöntemde de personel hakkında düzenlenecek olan belgelerin Yüksek Disiplin Kurulu'na gönderilmesi ve kuvvet komutanı onayı dışında başka bir makamın onayına gerek kalmaksızın ilişiğinin kesilmesini öngörüyor. Oysa ayırma işlemlerinin tamamen mahkeme kararlarına dayalı olarak tesis edilmesi gerekmez mi?" Tasarının 21'nci maddesini yorumlayan bir başka astsubay da şu tespitte bulunuyor: "Disiplin ceza puanına bağlı olarak ayırma cezası veriliyor. Oysa bunun disiplin amirleri tarafından verilecek cezalardan ziyade disiplin kurulları ve askeri mahkemelerce verilen cezalara dayandırılması gerekmez mi? 

Disiplin amirleri bir takım sübjektif düşüncelerle ceza verebilir. Bu cezalara dayanılarak personel hakkında ayırma cezası verilmesi doğru mu? Disiplin kurulları ve askeri mahkemelerce verilecek cezalar ve ardından yapılacak uyarılara uygun davranış sergilenmemesi durumunda personel hakkında ayırma işlemi tesis edilmesi gerekmez mi? Aksi durumda, birçok personelin mesleki geleceği amirlerinin inisiyatifine bırakılmış olacaktır."

'Eşimin başını açtırmak zorunda kaldım'

İsminin açıklanmasını istemeyen ordudan atılmış bir astsubaya kulak veriyoruz "Dindar bir köylü ailenin çocuğu olarak ortaokuldan sonra 14 yaşında deniz astsubay hazırlama okuluna başladım. Seyir astsubayı kadrosunda Mersin'de görev başladım. Komutanımın davranışları altında ezildim. Disiplinin tesisi adı altında her fırsatta onurumu kırdı. Ramazan ayında emrindeki 28 astsubayı toplantıya alıp çaycıya 'kelle say herkese çay getir' deyip oruçluyken önüme çay koydurttu. Komutanın eşinin düzenlediği çaya eşimin katılması için baskı gördüm. Eşimin başını açıp makyaj yaptırıp subay orduevine çaya götürdüm. Emrim altındaki astlarımın yanında benimle konuşmayıp iş dağılımını direk astlarımla yapıyor beni psikolojik olarak eziyordu. Ayak bileği melek i şişmeden dolayı eklem romatizması teşhisiyle devlet hastanesinden istirahat almama rağmen, "İstirahatini gemide geçirmen uygundur" diyerek yetkisini aşıp hukuksuz bir muamele yaptı. Tatbikat sırasında köprü üstü denilen geminin kumanda merkezinde gürültüden dolayı yükses sesle yanıt verdiğim için amire saygısızlıktan 21 gün oda hapsi aldım.... Bunun gibi birçok olay ve ben TSK'dan atıldım. Eşimin terk etmesi ve babamın dışlayıp küsmesiyle başlayan sıkıntılı dönemim tam 4 yıl sürdü."

'Henüz 28 yaşındayım psikolojim çok bozuk'

"Mesleğe girerken büyük bir hevesle ve istekle girdim. O üniformayı hep üzerimde hayal ettim. Ama mesleğe yeni girmiş bir astsubay olarak beni pes ettirdiler. Son 3 yılda hayatımın önceki 25 yıl boyunca aşağılanmadığım kadar aşağılandım. Sesimi çıkaracak oldum evimin yüzünü göremedim. Akşam mesai haftasonu mesaileriyle aile hayatım bozuldu. Evimize saatinde gidebilelim diye hiçbir şeye ses çıkaramaz oldum.

Eşim hastalandı ilgilenemedim. Mesai saatimiz bir kişinin dudakları arasındadır, istediği zaman 24 saat çalıştırır. Bunun için hiçbir plan yapamazsınız, otobüs biletinizi alırsınız, izninize 2 gün kala gönderilmeyeceğiniz söylenir. Bütün planlarınız alt üst olur. Psikolojim bozuldu. Hayatımı 25 sene duygusuz ve gurursuz halde geçirmek zorundayım."

‘Sigaradan 5 gün göz hapsi aldım’

İsmini vermek istemeyen bir astsubayın başından geçen olay ilginç "8 yıllık astsubayım. 2006'da Tokat İl  Jandarma'da görevliydim. Operasyondan dönüyorduk. 3 araçlık bir konvoyun konvoy komutanıydım. Arkamdaki araçların ikisinde uzman çavuş vardı. Dönüş esnasında aracımın arkasında bulunan (aracım kamyonet tipi ve arkayı göremiyorum) erlerden birisi sigara içmiş, kaldı ki hakkıdır içebilir çünkü 7 gündür arazide herkesin neredeyse canı çıkmıştı. O dönemin Jandarma Bölge Komutanı olan bir General ve eşi de yanımızdan sivil araçla geçmiş, arkadaki erin sigara içtiğini görmüş. Generalin eşi de arayıp beni şikayet etmiş. Derhal bütün telsizler beni anons etti ve yaka paça 5 gün göz hapsine atıldım. Dünyada böyle ikinci bir meslek acaba var mıdır merak ediyorum? Yıllarca bu cezayı unutamadım.

YARIN: FAZLA MESAİ 

 

YAZI DİZİSİ-9   23 OCAK 2013  ÇARŞAMBA    

ORDUNUN ORTADİREĞİ ASTSUBAYLAR



Fazla mesai ve nöbetten doğan haklanın istiyorlar 

Astsubaylar nöbetlerin 24 saat tutulmasından ve çoğu zaman nöbetten sonra mesaiye devam edilmesinden dertli. Hiç olmazsa fazla mesaiden doğan hak ettiklerine inandıkları ücreti almak istiyorlar. Kaba bir hesapla 25 yıl çalışan bir astsubayın 3.3 yılı nöbet 3.1 yılı da fazla mesaiyle geçiyor.

Astsubayların sıkıntılarının içinde 'fazla mesai' altı çizilmesi gereken bir konu. Bir astsubayın tespitleriyle başlayalım: "Düşünülmesi gereken şu: Astsubaylar fazla mesai yapar fakat bunun ücretini alır mı? Hayır. 25 yılda en az yılda tatbikat artı fazla mesailer bu süre 45 gün yapar. 25 yıl çalışan bir astsubayın 1125 günü fazla mesaiyle geçer. Bu 37 ay demek 3.1 yıla tekabül ediyor. Astsubaylar ayda en az 4 nöbet tutar. Sabah 9'dan ertesi gün 9'a kadar da sürer bu nöbet. Bu da yetmez o günkü normal mesaiye de devam ederler, istirahat yoktur. Peki nöbet ücreti alırlar mı? Hayır. Peki yılda kaç gündür bu nöbet? 48 gün. 25 yıl sonunda 1200 gün ya da 30 ay yapar, bir başka ifadeyle 3.3 yıl. Gece eğitimi meşhurdur, askerlik yapan herkes bilir. 3 ay olur, bu da ayda 4 gündür. Yılda 36 gün 25 yılın sonunda 900 gün bu da 2.5 yıldır. Diğer devlet memurlarınca önemli bizce önemsiz olanları söylemiyorum. Hapis, keyfi mesai ve denetleme nedeniyle kendi isteğimizle yapmak zorunda olduklarımız... Her dalda aşırı performans beklenir. Denetimlere hazırlık için günler geceler yetmez çünkü yapılması istenen özel emirler bitmez."

Astsubayın feryadı bitmiyor, "Böyle bir meslek var mı" diye soruyor: "Böyle devlet memurluğu gördünüz mü? 13 tayin (ara tayinleri saymıyorum) gördüm.

Kızım 5 okul değiştirdi. Bu tayinlerle değişen okullarda çocuğumdan nasıl başarı beklerim? Sadece bizim hayatımız değil çalınan, çocuklarımızın hayatı da çalınıyor. Ya eşlerimiz? Onlar da rütbe takıyor bizimle biliyor musunuz? İşleri yetiştiremeyip mesaiye kaldığım için, bir de "Sosyal faaliyetlere katılmaz" diye sicilime işlendi. Benim tercihimmiş gibi sicilimden 5-6 puanım gitti."



Nasıl geçineceğiz?

Fazla mesai için ücret beklentisinin ve umudunun olmadığını söyleyen bir başka astsubay da şöyle diyor: "Bugün sıradan bir memur dışarıda, anasının babasının yanında bayramını seyranını yapıyor. Yeni mezun Astsubay 2000 lira maaşla 600 TL kira, 400 TL yakıt +faturalara verip kalan 1000 lirayla nasıl evlenecek? Üstüne başına bir şey mi alacak? Karnını mı doyuracak? Yoksa annesine, babasına mı gönderecek? Bugün yeni polis memuru 2650 TL, teğmen 2900 TL alıyor. 2 yıl sonra 3200, beş yıl sonra 3500 TL alacaklar. Yeni mezun astsubay bu süre zarfında 2300 TL alabilecek. Aynı teğmen ve astsubay çavuş 23 yıl sonra karşılaştığında albay 5000 TL maaş alırken, o astsubay çavuş 3000 TL alıyor olacak. Fazla mesai yapmamız da cabası."



Çift maaşla ancak

Çalışma alanının Ankara'nın tümünü kapsadığını bir istihbaratçı başçavuş anlatıyor: "Eşim hemşire, 2 küçük çocuğum var. Sosyal hayatımız sınırlı. Çocukları ayda en fazla 1-2 kez Mc Donalds'a götürürüm. 1-2 defa da sinemaya gideriz. Ama istenen bu değildir. Ankara'da, Türkiye'nin başkentinde kalıyoruz; öteki mahrum yerlere nazaran daha çok bu tür faaliyetlere gitmemiz lazımken (gerçi zamanımız da yok ama), gidemiyoruz maalesef. Sabah 8, akşam 4-5 gibi mesai olayımız olmadığı için, işimiz bitene kadar çalışıyoruz. Bu 'sınırsız' çalışmaya karşılık bir 'fazla mesai' ücreti de söz konusu değil."



Uçuş riski aynı

Yine ismini vermek istemeyen bir astsubay, Uçuş Tazminatı'na değiniyor: "Çok önemli bir haksızlık daha var. Uçuş Tazminatı. Çok değil son 6 ayda şehit olan helikopter teknisyenlerinden size bir kaç örnek vereyim. 22 Temmuz 2012 Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki helikopter kazasında Jandarma Hava Teknisyen Astsubay Ahmet Çağlar şehit oldu. Özel durumlarda hava aracında 2 teknisyen uçar. Biri uçuş aynı zamanda helikoptere monteli silahı kullanır. Diğeri mürettebattır. O kazada 2 pilot subay yaralı ve 1 teknisyen astsubay ağır yaralı kurtuldu. 10 Kasım 2012 Siirt'in Pervari ilçesi kırsalında askeri helikopterin düşmesi sonucu 17 asker şehit oldu. Şehit olanlardan biri de Kara Havacı Helikopter Teknisyen Üstçavuş Vedat Avcı'ydı. 17 Kasım 2012'de helikopter Yüksekova'dan operasyon bölgesine bir timi götürüyor. Helikopter, timi operasyon bölgesine indiriyor. İşi bitirip üsse dönerken kalkış esnasında helikopterin teknisyeni Astsubay Çavuş Nihat Gün, tek mermiyle helikopterin içinde şehit ediliyor.

Helikopter pilotu subay ile helikopter teknisyeni astsubay aynı helikopterde, aynı risk altında, aynı koşullarda uçuyor. Yeri geliyor savaşıyor. Fakat aldıkları uçuş tazminatları çok farklı. Ve fark giderek de artıyor.

Bir astsubayın önerisi var: "24 saat esasına göre emre intizar mesai saatinin diğer memurlar gibi 8 saatle sınırlandırılmasını istiyoruz. Acil durumlar gerektiren hallerde görev yapan askeri personele fazla mesai ücreti verilmesini, yine 24 saat esasına göre nöbet tutan personele doktorlar hemşireler gibi nöbet parası verilmesini talep ediyoruz. Bu kısıtlama amirlerin keyfi mesai uygulamasının önüne geçecektir." 

Terli elbiseyle nöbete başlarız’

"Askerlikte benimsenmiş ve herkesin dilinde dolaşan en büyük sorun nöbet, memet, zimmettir. TSK'nın en zor nöbetleri; nizamiye, mutfak, doldur boşalt, ani müdahale mangasından oluşur. Bu zor nöbetleri astsubaylar tutar. 24 saat esasına göre tutulan nöbetlerdir. Nöbeti teslim almadan önce birlikle beraber eğitim elbiseli olarak koşulara çıkarız. Saat 9'a kadar sporumuzu yaptıktan sonra, kıyafeti değiştiremeden, terli ve yorgun bir şekilde nöbetimizi teslim alırız. 24 saat boyunca hiç uyumadan, dinlenmeden nöbet tutmamız istenir. Nöbet bitiminde ise istrahat hakkımız olmasına rağmen işe devam ederiz. Memet problemine gelince memetlerin her problemi zaten bölük astsubayından geçer. Bölük komutanı imza makamıdır, o sadece takdir eder ve ceza verir. Zimmet sıkıntısı da astsubayı ilgilendiriyor. Çünkü tüm zimmet sorumluluğu astsubaydadır. Subayın bilgisayarı, arabası, masası da dahildir buna. Bodrum'daki jandarma karakol komutanı üsteğmen, Sırnak Silopi'nin Irak sınır hattındaki jandarma karakol komutaları astsubaylardır." 



MECBURİ HİZMET ADİL OLMALI

İsmini açıklamak istemeyen bir astsubay mecburi hizmet ile ilgili bir tespitte bulunuyor: "25 yıllık bir  astsubayım. 3 yıl hazırlık okul 1 yıl da sınıf okulu okudum. Bu 4 yılın sonunda haziran ayına kadar 15 yıl mecburi hizmete tabi tutuldum. Haziran 2012'den sonra mecburi hizmet 10 yıla düştü. Subaylar ise 4 yıl askeri lise, 4 yıl harp okulu ve 1 de sınıf okulu toplam 9 yıl devlet tarafından okutulur, bunun karşılığında o da 15 yıl şimdi de 10 yıl mecburi hizmete tabidir. Bu nasıl adalet? 4 yıl okuttuğunuz astsubayı da 10 yıla, 9 yıl okuttuğunuz subayı da 10 yıla mecburi kılıyorsunuz. Hakkaniyet bunun neresinde? Oysa okunan sürenin bir çarpanı olmalı ki adalet olsun. Örneğin okul yılı x 2 veya okul yılı x 3 gibi değil mi?"



2 GÜNE 6 AY HAPİS 

 

Emekli Astsubay İshak Candan anlatıyor: "Hava astsubayıydım 1973 mezunuyum. 1975 yılında maaşlarımızın düşüklüğüyle ilgili dilekçeler verdik. Yanıt alamadık. 1975 yılında 2 günlük mesaiye gitmeme eylemi yaptık. Bunun sonucunda toplam 6 ay hapis cezası aldık. Toplam 2500 kişiydik. Buradaki personelin bir kısmını da işten attılar. 2004 yılında emekli oldum. Herkese af geldi. 2 gün mesaiye gitmememiz karşılığında bize verdikleri sicilimizde kalmayan ceza yüzünden maaşlarımızı eksik alıyoruz. Bunun nedenini sorduğumuzda, bize 'kötü örnek olur' dediler. Dünyanın hiçbir yerinde 2 gün mesaiye gitmemenin cezası 6 ay hapis olamaz."  



Yüklə 216,66 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin