Yeni YÜzyil üNİversitesi sağlik biLİmleri enstiTÜSÜ İNŞaat sektöRÜNÜN


BÖLÜM 1. GİRİŞ 1. İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ



Yüklə 469,47 Kb.
səhifə2/5
tarix17.12.2017
ölçüsü469,47 Kb.
#35142
1   2   3   4   5

BÖLÜM 1. GİRİŞ

1. İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ


Günümüzde iş kazalarının sebep olduğu maddi ve manevi sorunlar önemli boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği kavramı zaman içinde hayatımızda önemli bir yer tutmaya başlamıştır.

Günümüzde hızla gelişen sanayileşme ile birlikte, teknolojinin yayılması, işgücünün küçülmesi ve yeni yönetim modelleri gündemdedir. Gelişen yeni yönetim anlayışları hiyerarşik yapılanmadan yatay organizasyonlara, sermayenin yarattığı güçten bilginin yarattığı güce, ulusal sınırların içinden çıkıp global pazarda faaliyetlerini sürdürmeye ve takım odaklı çalışmaya yönelmiştir. Gerçekleşen bu önemli değişiklikler, beraberinde güvenlik yönetimi anlayışının da değişimine sebep olmuştur. Bu süreçte iş sağlığı ve güvenliği kavramının da yeni bir anlam kazanması söz konusu olmaktadır.

Kısaca giriş yapmaya çalışılan İş Sağlığı ve Güvenliği kavramı ile ilgili olarak oldukça fazla sayıda tanım ve açıklama mevcuttur. Her uzmanlık alanı bu kavramı kendi açısından değerlendirmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği, oldukça geniş kapsamlı ve pek çok disiplini kapsayan bir konudur ve tıp, mühendislik, sosyal bilimler… vs. bilim dallarının konuları içine girer.

1.1. İş Sağlığı


Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, “Sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil aynı zamanda bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir huzur ve iyilik halidir” şeklinde yapılmaktadır. Bu tanımı dikkate alarak iş sağlığı ve iş güvenliğini, işin yürütülmesi ile ilgili olarak oluşan tehlikelerden, sağlığa zarar verebilecek durumlardan işyerlerinde korunmak ve daha iyi çalışma ortamı oluşturmak için yapılan her türlü çalışmalar olarak ifade edebiliriz.

İş Sağlığı ve Güvenliği dünyada en önemli konular arasında yer almakta, kayıp kontrol analizleri yapılmaktadır. Bu analizler sonucunda elde edilen bilgiler ışığında oluşan kayıpları azaltma yolunda büyük adımlar da atmaktadırlar. Bu ülkelerde İş Güvenliği Mühendisliği kavramı çok seneler önce başlamış ve bunun sayesinde çok önemli olumlu sonuçlar alınmıştır.

Dünyada ve ülkemizde sanayileşme ve teknolojik gelişmelere paralel olarak özellikle işyerlerinde üretken faktör olan çalışan kişilerin sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir takım sorunlar ortaya çıkmıştır. Başlangıçta fazla önemsenmeyen bu sorunlar iş verimini ve işletmeyi tehlikeye sokmasıyla önem kazanmış ve üzerinde düşünülmesi gerekliliği doğmuştur. Bu aşamada yapılan çalışmalar sonucunda işyerlerinde çalışma düzenini ve koşullarını kapsayan birtakım kurallar ve kanunlar yürürlüğe konmuştur. Ancak geçen zaman içinde bu düzenlemelerin yetersiz olduğu görülmüş ve soruna daha değişik açılardan yaklaşılması gerekliliği baş göstermiştir. Bunun üzerine yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonucunda “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” kavramı doğmuş, konuya bilimsel olarak yaklaşılmaya başlanmıştır.

Yapılan Araştırmalarda iş kazalarının % 50 sinin kolaylıkla önlenebilecek kazalar olduğu, % 48 inin sistemli bir çalışma ile önlenebileceği, % 2 sinin ise önlenemeyeceğini ortaya çıkmıştır. Bu da bizlere iş kazalarının % 98 önlenebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır.


Önlemek ödemekten ucuzdur mantığı ile hareket ederek işyerlerinde tehlike kaynaklarını ortaya çıkartıp bunlardan oluşabilecek riskleri kontrol altına alabilirsek olabilecek kazaları azaltmış ve tehlikeli ortamları ortadan kaldırmış oluruz. Tabii bu çalışma bir ekip çalışması olmalı ve tüm ekip uyumlu bir şekilde çalışmalıdır. İşte bu uygulamalar işyerlerinde Risk Değerlendirme Çalışmaları olarak adlandırılmaktadır.

İş kazaları ve meslek hastalıklarının işyerlerine yüklediği doğrudan maliyet, zamanında iş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yanında çok büyük bir oranı oluşturmaktadır. Bu sebeple işyerlerinde gerekli sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınması iktisadi bir gerekliliktir. İş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yeterince alınmaması sonucu iş kazası ve meslek hastalıkları meydana gelmektedir. İş kazaları ve meslek hastalıkları bir yandan iş gücü kayıplarına neden olurken diğer yandan maddi kayıplara da neden olmaktadır. Ülkelerin kaynaklarını daha verimli şekilde değerlendirmek, iş sağlığı ve iş güvenliği ilkelerine bağlıdır. İş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu meydana gelen can ve uzuv kayıpları sonucunda toplumda onarılmaz sosyal yaralar açılmaktadır. İş sağlığı ve iş güvenliği ekonomik boyutlarının yanı sıra sosyal boyutları ile ülke kalkınmasında önemli bir sorundur.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği kavramı, işçinin sağlık ve emniyetinin işyeri sınırları ve iş dolayısıyla doğan tehlikeler karşısında korunmasını kapsamaktadır. Ancak, zaman içinde bu tanımın yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır. Özellikle yaşama çevresinde de iş görenin korunmasının gerekli olduğu ileri sürülmeye birlikte başlanmıştır. Çevrenin korunması, sağlıklı bir konutta yaşama hakkı, beslenme ve ulaşım emniyeti, ilk yardım ve sosyal güvenlik, kentleşme gibi konuların işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu ile ilişkilendirilmeye başlanmıştır. Böylece içeriği daha geniş olan bir tanımlama ile karşı karşıya kalınmaktadır. Geniş anlamda işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramı işyeri ile sınırlı sağlık ve emniyet tedbirlerinin yeterli koruma sağlayamayacağını kabul eden ve işçinin sağlığını ve güvenliğini etkileyen ve ilgilendiren ve işyeri dışından kaynaklanan riskleri de kapsamına dâhil eden bir kavramdır.

İş Sağlığı ve Güvenliği; çalışanları ilgilendiren bu kavramlara verilen önem, ülkelerin gelişmişlik düzeyleriyle, toplumlar ve toplumu oluşturan bireylerin eğitim, kültür ve bilinç düzeyleriyle doğrudan ilintilidir. Sanayileşmesini tamamlamış, gelişmiş ülkelerde bu sorun büyük ölçüde çözülmüştür. Ancak, bilim ve teknolojide geri kalmış, sanayileşmesini tamamlayamamış ve demokrasi kültürü gelişmemiş, sanayici, eleştiri, öneri ve denetim sistematiklerinin gelişmediği bizim gibi ülkelerde çalışanın sağlığı ve güvenliğinin kar amacının önüne geçmesi beklenemez.

İş Güvenliği ile ilgili çalışanlara verilecek eğitimler Eğitim Yönetmeliğinde belirtilmiştir. Bu yönetmeliğe göre uzman eğiticiler tarafından belgelendirilerek eğitimler gerçekleştirilecektir. İşyerinde bir eğitim planlaması yapılarak tüm işçilerin belirtilen eğitimleri almaları sağlanacaktır. Bu yasal bir mecburiyettir. [2]



1.2. İş Güvenliği


İş güvenliği, işyerlerini işin yürütümü nedeniyle oluşan tehlikelerden uzaklaştırmak ve sağlığa zarar verebilecek koşullardan arındırarak, daha iyi bir çalışma ortamı sağlamak için yapılan sistemli çalışmalar şeklinde tanımlanabilir.

İş güvenliği hukuki açıdan, “İşin yapılması sırasında işçilerin karşılaştığı tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması konusunda, esas olarak işverene, kamu hukuku temelinde getirilen yükümlere ilişkin hukuk kurallarının bütünüdür.” Şeklinde tanımlanmıştır

Ülkemizde iş yasanın bulunmaması nedeniyle işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili hükümler taşıyan Umumi Hıfzıssıhha Yasası ve Belediyeler Yasası 1930 yılında yürürlüğe konulmuştur. 1580 sayılı Belediyeler Yasası'na göre işyerlerinin işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden bazı açılardan denetlenmesi görevi belediyelere verilmiştir. Bu yasanın 15. maddesinin 38. ve 76. fıkraları ile belediyeler genel olarak endüstriyel kuruluş ve fabrikaların elektrik tesisatının, makine ve motor düzenlerinin, kazan, ocak ve bacaların gerek ilk önce gerekse sonradan sürekli olarak teknik muayenelerini yapmak; çevre toplumunun sağlık, huzur ve malları üzerine zararlı etkisi olup olmadığını incelemek, zararlarını önlemek, işyerlerinin ve işçi kamplarının sağlık denetimlerini yapmaktan sorumlu tutulmuşlardır. [2]

1.3. İş Sağlığı Ve Güvenliğinin Temel İlkeleri


İşçilerin sağlığının korunması ve geliştirilmesi, toplumun sağlığına yönelik çalışmalar içinde önemli ve vazgeçilmez bir yer tutmaktadır. İşçi sağlığının boyutlarını da ortaya koyan şu temel ilkeler sıralanabilir;

Temel görev, koruyucu hizmetlerdir,

• İş ile onun sağlık yönü birbirinden ayrılamaz,

• Öncelikle üzerinde durulması gereken insandır. Üretim ikinci plandadır.

• İşçi sağlığı iş güvenliği, her işte çalışanların sağlığı ile ilgilidir,

• İşçi sağlığı iş güvenliği, yalnızca iş kazalarıyla meslek hastalıklarından oluşmamaktadır,

• İş kazalarıyla meslek hastalıkları önlenebilir nitelikte olgulardır. Dolayısıyla varlıkları, gerekli önlemlerin alınmadığının göstergesidir,

• İşçi sağlığı iş güvenliği konusunda, sürekli olarak savunma halinde değiliz. Yalnızca işçinin sağlığının korunması değil, geliştirilmesi de amaçlanmaktadır.

• Yaşama ve çekişme koşulları birbirinden ayrılmaz,

• Çalışmaları ve çalışmayan (işsizlik, grev vb.) dönemler birbirinden ayrılmaz,

• İşçi ve ailesinin sağlığı arasında doğrudan bağlantılar vardır,

• İşçi sağlığı iş güvenliği birbirinden ayrılmaz,

• İşçi sağlığı iş güvenliği, çok bilimli (multi-disipline) bir konudur,

- Tıp bilimleri ile ilgilidir,

- Mühendislik bilimleri ile ilgilidir,

- Sosyal bilimleri ile ilgilidir,

• İşçi sağlığı iş güvenliği bir ekip hizmetidir. Bu çok-bilimli karakterinin bir uzantısı olarak, eş güdün halinde ve çok sayıda uzmandan oluşan bir hizmetin sunulması zorunluluk olmaktadır,

• İşçi sağlığı hizmetlerinde kurumlar arası işbirliği zorunludur,

• İşçi sağlığı iş güvenliği tüzesinin odak noktasında işyeri hekimi bulunmaktadır,

• İş hukuku tüzesi bir bütündür,

• Hukuka saygı bir bütündür,

Konunun ekonomik boyutu, hizmet planlayıcılarından sunucularına kadar herkesi ilgilendirir,

• Bireysel çabalarla ve tek bir işyerinde “mükemmeli yaratma” düşü ile istenilen sonuç elde edilmez.

• Bilim ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler, işçi sağlığı alanındaki bilgilerin de sürekli olarak yenilenmesini getirmekte, dolayısıyla sürekli eğitimi zorunlu kılmaktadır,

• İşçi sağlığı iş güvenliğinde, araştırma, istatistik ve tarama çalışmaları çok önemli bir yer tutar,

• İşçilerin sağlığını korumak ve geliştirmek, temelde bir işveren yükümlülüğüdür,

• İşçi sağlığı iş güvenliği hizmetlerinin başarısı, bundan yarar sağlayanların sahiplenmesi ile doğru orantılıdır. [2]

1.4. İş Sağlığı Ve Güvenliğini Yönetmek


Son yıllarda işletmeler için kalite, çevre, insan kaynakları gibi konuları yönetmenin yanı sıra, iş sağlığı ve güvenliğini de yönetmek önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. İş sağlığı ve güvenliğini iyi yöneten kuruluşlar, piyasada rekabet avantajı sağlarken, iş kazaları ve meslek hastalıklarının maliyetlerini de minimize ederek karlılıklarını arttırmaktadırlar. Pozitif güvenlik kültürüne sahip işletmeler, iş sağlığı ve güvenliğine önemli yatırımlar yaparak çalışanlarının motivasyonlarını en üst düzeye çıkarmakta ve iş gücü verimliliğini artırmaktadır.

Türkiye’de genel olarak iş hayatını denetleme yetkisi Devlet’e aittir. Bu husus, İş Kanunu’nun 88.maddesinde açıklanmış olup maddenin birinci fıkrasında “Çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını Devlet izler, denetler ve teftiş eder” denmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, bu ödevin Çalışma Bakanlığı’na bağlı, ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili memurlarca yapılacağı açıklanmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki denetimden sorumlu birimi İş Teftiş Kurulu’dur.

İş sağlığı ve güvenliğini yönetmek sorunsalını, aslında toplum olarak büyük bir sosyal problemimiz olan güvenlik talebi eksikliğini giderilmesi yoluyla çözmek mümkün olabilecektir. Ülkemizde, genel olarak bakıldığında, özellikle trafik kazalarında yaşanan emniyet kemeri takmama faktörünün yüksek oranda olması, emniyet kemerlerinin takılmaması durumunda sürücüyü uyaran sistemlerin özellikle devre dışı bırakılması, güvenlik talebinin ne kadar yetersiz seviyelerde olduğunun en önemli örneğidir. Ayrıca, deprem kuşağı içinde yer alan ülkemizde buna rağmen deprem için gerekli önlemlerin alınmadığı da bir gerçektir. Bu örneklere; araçlardaki yangın söndürücü, ilkyardım ekipmanlarının çoğunlukla eksik olması gibi örnekleri de ilave etmek mümkündür. Durum böyle olunca, sosyal hayatta sağlık ve güvenliğe olan talebin bu denli eksik oluşu, işyerlerine de iş sağlığı ve güvenliği talebinin çok sınırlı seviyede gerçekleşmesi sorununun doğurmaktadır.

Günümüzde Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ya göre mesleki sağlığın üç temel odak noktası bulunmaktadır.

1- İşçi sağlığının ve çalışma kapasitesinin korunması ve iyileştirilmesi.

2- Çalışma ortamının ve is uygulamalarının güvenli ve sağlığa yönelik olarak iyileştirilmesi.

3- İş ve organizasyonun ve çalışma kültürünün sağlık ve güvenliği destekleyecek şekilde geliştirilmesi ve bu yapılırken olumlu bir sosyal ortamın ve problemsiz bir çalışmanın sağlanması ve böylece işletme veriminin arttırılması. [2]

1.5. İş Sağlığı Ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi


Çalışma aktivitesi ilk insanla başlamış olduğundan, onu korumaya yönelik tedbirlerin alınmasını da insanlık tarihi kadar geriye götürebilmek mümkündür. Başlangıca ilişkin ilk yazılı bulgulara dayalı kaynaklara göre, M.Ö.370 yıllarındaki Hipokrat’ ın kurşunun zararlı etkilerini ortaya koyduğu çalışman sına dayandırabileceği gibi daha yaygın kabul gören diğer bir yaklaşım olan 16. Ve 17. Yüzyıllarda (1633-1714) İtalyan Bernardino Ramazzini’ nin iş sağlığına ilişkin bilimsel çalışmaları da sayılabilir. Yazılı belgelere dayandırarak işçi sağlığı ve iş güvenliğini korumak için alınan önlemler ne kadar eksiye dayandırılsa bile temelde, bu konuya yönelik çalışmaların toplum yaşantısında Sanayi Devrimi süreci ile birlikte artarak önem kazandığı belirtilebilir.

İlk insanla başlayan üretim süreci zaman içinde değişmiştir. Taşın toprağın işlenmesi, madencilik tekniklerinin gelişmesi, ateşin bulunması, zaman içinde buhar gücünden faydalanma, iş aletlerinin ve üretim araçlarının gelişiminde önemli etkiler yapmıştır. Çalışma hayatındaki değişmelerin ve gelişmelerin yarattığı sorunların çözümü için yapılan çalışmalar iş sağlığı ve iş güvenliğinin gelişmesinde temel oluşturmuştur. Bu yüzden iş sağlığı ve iş güvenliği tarihçesi çok eski çağlara dayanmaktadır.

Sanayi Devrimi ile birlikte, üretimde makineleşmenin ve teknolojinin artarak büyüdüğü, toplumsal dönüşümün hız kazandığı, mevcut değerlerin ve oluşumların önemlerini yitirdiği veya ortadan kalktığı, çalışanların korunmasız kaldığı süreçte, insan sağlığı ve güvenliğini korumaya yönelik yapılan uygulamalar ve alınan önlemler başlangıç olarak nitelenebilir.

1.5.1. Dünyada İş Sağlığı Ve İş Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi


İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun değişik aşamalardan geçerek günümüzdeki bilimsel anlamını kazanması çok uzun tarihsel süreç içinde olmuştur. Birçok uzmanlık alanından bilim insanlarının çalışmaları sonucunda günümüzde bir bilim dalı haline gelen işçi sağlığı ve iş güvenliği, üretim sürecindeki ve toplum yaşamındaki değişimlere bağlı olarak gelişim göstermiştir. İnsanlığın doğa ile savaşımı ile başlayan ve değişik aşamalardan geçen çalışma yaşamındaki gelişmeler, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının da gündeme gelmesine yol açmıştır. Üretim araçlarında ve üretim yöntemlerindeki değişim ve dönüşümler sonucunda çalışanların sağlık ve güvenlik sorunları da çoğalmış ve giderek önem kazanmaya başlamıştır. Tarih boyunca çalışma yaşamındaki gelişmeler, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki gelişmelere de kaynaklık etmiştir.

Resim-1

Sanayi devrimi ile birlikte ilk önce kömür madenlerinde ortaya çıkan suyun tahliyesi için kullanılan buhar makinasının, daha sonraları bu devrimin simgesi olan pamuklu dokuma makinalarında kullanılması fabrika sistemlerinin ilk örneklerini meydana getirmiştir. Buharın icadı ile birlikte başlayan sanayi devrimiyle birlikte aile işletmelerinin yerini fabrika üretiminin alması sonucu üretim sürecinde çalışacak insana gereksinim giderek artmıştır.

Bu dönemde çocuklar ve kadınlarda dahil tüm İşçiler fabrika ve maden ocaklarında çok kötü koşullarda iş kazalarına ve meslek hastalıklarına neden olabilecek etkilere maruz kalarak günde 16-18 saat gibi uzun süreler çalıştırılmışlardır.

Yetersiz beslenme, olumsuz barınma, uzun çalışma, eğitimsizlik, deneyimsizlik, uyumsuzluk vb. nedenlere bağlı olarak meydana gelen meslek hastalığı ve kazalarında bir çok işçi yaşamını yitirmiş veya sakatlanarak çalışamaz hale gelmiştir.

Bu dönemin İngiltere Parlamenterlerinden Antony Ashly Cooper; kadın ve çocukların korunmasını öngören yasalar çıkarılması konusunda çok ciddi çalışmalar yapmıştır.

Thomas Percival isimli bir hekimin genç işçilerin çalışma saat ve koşulları ile ilgili olarak yaptığı çalışma sonucunda hazırladığı rapordan etkilenen İngiliz parlamenter Sir Robert Peel; girişimleri ile “Çırakların Sağlığı ve Morali” isimli yasa yürürlüğe girmiştir. İSG yönünden İngiltere'de çıkartılan bu ilk yasanın sonucunda günlük çalışma saati 12 saat olarak sınırlamış ve işyerlerinin havalandırılması başta olmak üzere bir çok İSG kuralı getirmiştir. 1833 yılında “Fabrikalar Yasası” olarak adlandırılan yasanın yürürlüğe girmesiyle işyerlerinin denetimi için müfettiş atanması öngörülmüş, 9 yaşın altındaki çocukların işe alınması ve 18 yaşından küçüklerin ise 12 saatten fazla çalıştırılmaları yasaklanmıştır.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün adeta yeniden kurulması ve yapılanması anlamına da gelen ve örgütün Anayasası niteliğinde olan 10.05.1944 tarihli ‘’Philadelphia Bildirisi’’ nin madde 3/g fıkrasında ‘’Tüm çalışma alanlarında işçilerin hayat ve sağlıklarının yeterince korunması’’ ifadesi yer almıştır.

Bilimsel anlamda iş sağlığı ve iş güvenliğinin ilk ortaya çıkışı, sanayi devriminin başlangıç yıllarına dayanmaktadır. Sanayi devriminden önce de tarım sektöründe çalışan işçilerin varlığı bilinmektedir. Ancak gerçek anlamda iş sağlığı ve iş güvenliği kavramının sanayi devriminden sonra doğduğunu söylemek mümkündür.

Dünyada ilk mineraloji bilgini olarak bilinen ve 1494 ile 1555 yılları arasında yaşayan Georgius Agricola, bazı zehirlerin etkilerini belirlemiş, koruyucu önlemler ileri sürmüştür. Ayrıca iş kazaları üstünde de durarak sorunları ortaya koymuş ve önerilerde bulunmuştur. Agricola, Jachymor'da hekimlik yaptığı yıllarda, mineraloji ve maden izabelerinde çalışanların sorunlarını incelemiş ve gözlemlerini 1530 yılında "De Re Metallica" isimli eserinde yayınlamıştır. Zamanın jeoloji, madencilik, metalurji bilgilerini de kapsayan önemli bir yapıt olan söz konusu kitabında, tozu önlemek için maden ocaklarının havalandırılması gerektiğini belirtmiş, iş kazaları ve iş güvenlik yöntemleri konusunda önerilerde bulunmuştur. Kitabın işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden önemi, iş ile sağlık arasındaki ilişkiyi açık olarak belirtmiş, sorunların saptanması ile kalmamış, korunma yöntemlerini de önermiş olmasıdır.

Çalışanların işyeri ortamındaki fiziksel ve kimyasal etmenlerin zararlarına, üretim araç ve gereçlerinin tehlikelerine, kullanılan ham ve yardımcı maddelerin çeşitli zararlı etkilerine maruz kalmaları işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının temelini oluşturmaktadır. Bu sorunları ortadan kaldıracak sağlık ve güvenlik önlemlerinin saptanması ve uygulamaya konulması üretim sürecindeki gelişmelerin bilimsel yöntemlerle incelenmesi ile olanaklıdır. Böylece sorunların ana kaynaklarını saptamak kolaylaşacak, alınacak güvenlik ve sağlık önlemlerinin özellik ve nitelikleri ile uygulama alan ve yöntemlerinin belirlenmesi sağlanabilecektir. Bu nedenle üretim sürecindeki değişimlerle, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki gelişmeleri tarihsel akışı içinde incelemek gereklidir.



1.5.2. Türkiye’de İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tarihsel Gelişimi


İş sağlığı ve iş güvenliğinin Türkiye’deki tarihsel gelişimi, dünyadaki tarihsel gelişiminden farklılık göstermektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde büyük işçi kitleleri çalıştıran sanayi kuruluşlarının yabancıların elinde bulunmasından dolayı ekonomik yaşamın genellikle el sanatları ve tarımda yoğunlaştığı görülmektedir. Türkiye’de tarihsel gelişimi üç bölüme ayırarak incelemek uygun olabilir.

Ülkemizde isçiyi koruyan, is sağlığı ve is güvenliği ile ilgili olarak çıkarılan ilk yazılı belge “Dilaverpaşa Nizamnamesi”dir. 1865 yılında yürürlüğe konan bu nizamname, kömür madeni is kolunda çalışan isçilerin çalışma koşullarını belirleyerek, dinlenme, tatil zamanları, is saatleri ve barınma yerleri gibi konulara değinmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’ nun çalışma mevzuatlarının ve temel kaynaklarını, kabul edilen sözleşme ve tavsiye kararları oluşturur. Ülkelerin kabul ettiği sözleşmeler, çok taraflı uluslararası anlaşmalar gibi ülkeleri bağlar (Anayasamızın 90. Maddesinde de bu yönde hüküm bulunmaktadır). Sözleşmeleri onaylayan ülkeler, iç hukuk düzenlerini bu sözleşme hükümlerine göre uyarlamak zorundadırlar. Sözleşmeyi onaylayan ülke, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ve bu konudaki denetimi de kabul etmektedir. Onaylanmış sözleşme hükümlerine onaylamış olan ülkenin uymaması durumunda resmen uyarılma, şikâyet edilme ve gerektiği takdirde Uluslar Arası Adalet Divanına çıkartılmalarına imkân verebilecek nitelikte bir yükümlülük altına girmektedirler.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de işçi sağlığı ve iş güvenliğinin tarihsel gelişimi çalışma yaşamındaki gelişmelere bağlı olarak benzer aşamalardan geçmiştir. Meslek hastalıklarının ve iş kazalarının önemli bir sorun olarak gündeme gelmesi sanayileşmenin gelişimi ile yoğunluk kazanmıştır. Sanayileşme sonucu üretim araçlarında ve üretim yöntemlerinde sağlanan gelişmeler işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını da ortaya çıkarmıştır. Bu sorunların yoğunluğuna ve toplumsal tepkilere bağlı olarak da çözüm önerileri üretilmesi ve yaşama geçirilmesine yönelik çalışmalar işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki etkinliklere ivme kazandırmıştır. Diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sanayileşmenin gelişim düzeyine bağlı olarak işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yasal, tıbbi ve teknik çalışmalar yapılmıştır.

İş güvenliğine ilişkin ilk yasa 151 sayılı “Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Ameliyesinin Hukukuna Müteallik Kanun” dur. Bu kanun kömür havzalarındaki sağlık sorunlarını, çalışma koşullarını ele aldığı gibi, isçilerin barındıkları ve yıkandıkları yerleri, 18 yasından küçük çocukların yer altında çalıştırılmaması, is süresinin 8 saat olması gibi önemli konular üzerinde durmuştur. Bu dönemdeki çalışmaların daha ziyade maden isçilerine dönük olmasının nedeni o dönemde çok sayıda isçinin çalıştığı başlıca iş kolunun madencilik sektörü olmasıdır.




1.5.2.1. Tanzimat (1839) Öncesi Dönem


Tanzimat öncesi dönemde sanayi henüz gelişmemiş olduğu için büyük iş yerleri mevcut değildi. Bu dönemde küçük sanat ve atölye üretimine dayanan işyerleri bulunmaktaydı. Ekonomik ve ticari yaşamın örf ve adetle düzenlendiği bu dönemde “zaviye” diye anılan esnaf meslek kuruluşlarının olduğu bilinmektedir. Meslekte yükselme çıraklık, kalfalık ve ustalık aşamaları ile gerçekleşirdi ve Fütüvvet Name isimli kaynakta kurallar belirlenmişti. Zaviyelerin yerini zaman içinde loncalar almıştır. İşyerlerinde çalışma koşullarını loncaların kuralları ve gelenekleri belirlemiştir. Bu dönemde bir taraftan kapitülasyonların etkisi ile diğer taraftan sürekli savaşlar ayrıca loncaların, teknik gelişmelere ve yeniliklere karşı açık, istekli olmaması sebebi ile ekonomik ve sınai hayat geri kalmıştır.

Batı’ daki ve ülkemizdeki meydana gelen gelişmeler özellikle, birinci Dünya Savaşının 19.yy’ a egemen olan sosyal, ekonomik ve felsefi görüşlere son vererek, devletlerin toplum hayatını ilgilendiren olaylar karşısında seyirci kalmalarının mümkün olmayacağını, gerektiği takdirde toplumsal problemlere müdahale edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Versailles Barış Antlaşmasının 13. Bölümünün 427. Maddesiyle ilgili olarak da tüm dünyada sosyal kanunların çıkarılması öngörülmüştür.1919 yılındaki barış antlaşması ile oluşturulan ‘’Cemiyet-i Akvam’’ ile birlikte, Uluslararası Çalışma Örgütü de (ILO) kurulmuştur. 1946 yılında da imzalanan bir anlaşma ile de Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyetlerini sürdürmektedir.



1.5.2.2. Tanzimat ve Meşrutiyet Sonrası Dönem


Tanzimat'tan sonraki bir belge olan Maadin Nizamnamesi, genellikle iş güvenliğini ilgilendiren önemli hükümler getirmiştir. Bu tüzüğün getirdiği yenilikler ve önemli hükümler şunlardır:

İşveren iş kazasının oluşmasını önlemek için gerekli önlemleri alarak iş güvenliğini sağlamak zorundadır.

Kazaya maruz kalanlara veya ailesine mahkeme tarafından hükmedilecek tazminat işveren tarafından ödenecektir. Kaza, işverenin kötü yönetim ve denetimi veya gereken önlemlerin yasalara uygun olarak yerine getirilmemiş olması nedeniyle meydana gelmiş ise, işveren ayrıca 15-20 altın tutarında daha fazla tazminat ödeyecektir.

Havzada her işveren, diplomalı bir hekim çalıştırmak ve eczane bulundurmak zorundadır. Tanzimat’ın ilanından sonra bazı girişimler sonucu işçi yararına düzenlemeler yapılmıştır. Özellikle Ereğli Kömür İşletmelerinin deniz bakanlığına geçmesi ile kömür ocaklarında çalışan işçilerin çalışma koşullarını düzenleyen yeni yasalar çıkarılmıştır. 19 yy. ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğunda askeri amaçlı üretimlerin yanı sıra daha çok el tezgâhı olarak gelişmeye başlayan sanayileşme, daha sonraları kömür ocakları, madenler, demir yolu yapımı ve tütün işletmelerinin katılımı ile sürmüştür. Bu dönemde çalışma koşulları çok ağır olup çalışma süreleri 16 saate kadar çıkarılmış, kadın ve çocukların ağır işlerde çalıştırıldıkları görülmüştür. Bu durum, kömür ocaklarında çalışan çok sayıda işçinin akciğer hastalıklarına yakalanmasına ve üretimin düşmesine neden olmuş, Madeni Hümayun Nazırı Dilaver Paşa konu ile ilgili bir tüzük hazırlatmıştır.


1.5.2.3. Cumhuriyet Dönemi


Cumhuriyetin ilk yıllarında hafif sanayi denilen gıda, dokuma, dericilik gibi alanlarda yoğunlaşmış bir sanayi bulunmaktadır. Bu sanayi yapısında küçük işletmeler büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak ülke sanayinin geliştirilmesine yönelik birçok yatırım gerçekleştirilmiştir. Özellikle 1963 yılından itibaren beş yıllık kalkınma planları yürürlüğe konarak uzun dönemli hedef ve stratejiler belirlenmiştir. Bu dönemde sanayinin gayri safi milli hasıladaki payı giderek artmış; birinci beş yıllık planda % 17,5, ikincide % 20,5 ve üçünde ise % 22,5 olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak kamu yatırımları ile gelişkin sanayileşme sürecine giren ülkemizde son yıllarda kamu yatırımları azalmış, özelleştirme politikaları yürürlüğe konmuş ve özel kesim yatırımları ağırlık kazanmıştır.

Hızla gelişen teknolojiye uyum sağlayabilmek için 1475 sayılı İş Kanununun güncellenmesine ihtiyaç duyulmuş, 10.06.2003 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu çıkarılmıştır. Çalışma hayatımızı yeniden düzenleyen yeni iş kanununun birçok maddesi doğrudan ve dolaylı olarak iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgilidir. 1475 sayılı İş Kanunundaki “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” kavramı yerine 4857 sayılı yeni iş kanununda daha geniş ve kapsamlı olan “İş sağlığı ve güvenliği (İSİG)” kavramı kullanılmıştır. Son olarak 4857 sayılı iş kanunundaki iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili maddeler iptal olup, 20.06.2012 tarihinde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanunu yürürlüğe girmiştir.

İkinci Meşrutiyet döneminin ardından Osmanlı siyasal yaşamında egemenliğin kaynağı ve kullanılışı ve anayasal düzende yarattığı değişiklikler açısından önemli bir diğer dönem Kurtuluş Savası dönemidir. Mondros Mütarekesi sonrasında yoğun bir siyasal örgütlenme yaşanmıştır. Programlarında isçi sorununa değinen ve çalışma koşullarının düzeltilmesi konusunda somut politika önerilerine yer veren bu siyasal partilerin bazıları üzerinde durmak dönem içinde isçi sorununa verilen önemi anlamak açısından gereklidir.

Cumhuriyet Dönemi’nde seçme hakkının genişlemesi ve genelleşmesi yönünde yaşanan olumlu gelişmelere karşın 1946’ya değin tek partili bir cumhuriyet söz konusu olmuştur. Böylece biçimsel demokrasinin yerleşememiş, Anayasa ve yasalardaki kuralların kâğıt üzerinde kalmış, ekonomik ve sosyal haklardan hiç söz edilmemiştir. 1924 Anayasası’nın 70. maddesinde Türklerin doğal hakları arasında sözleşme, çalışma, mülkiyet, toplanma ve şirket hak ve özgürlüklerinin sayılmış olmasına karşılık ekonomik ve sosyal haklardan hiç söz edilmemiştir.

Cumhuriyet’in ilanından ilk is yasasının çıkarıldığı 1936 yılına kadar beş ayrı iş yasası taslağı hazırlanmış olmasına karsın kurulan sekiz hükümetten sadece dördünün programında bir iş yasası çıkarılması sorununa yer verilmiştir. Bu da isçi-işveren ilişkilerinin düzenlenmesi konusunun “ikincil bir sorun” olarak görüldüğünü gösterir. [2]

1.6. İş Sağlığı ve İş Güvenliğinin Önemi


Ülkemizde her 6 dakikada bir iş kazası olmakta, her 6 saatte de bir işçimiz hayatını kaybetmektedir. Bu evlerinden çıkan ve çocuklarının geçimlerini sağlamak için çalışmaya giden 4 işçimizin akşamları evlerine dönememeleri anlamına gelmektedir. İstatistikler her 2, 5 saatte 1 işçinin iş göremez hale geldiğini açıklamaktadır. Bu çok acı bir durumdur. İş Kazaları istatistiklerinde Avrupa'da ilk sırayı, dünyada ise 3. sırayı almaktayız. Hayatlarımız bu kadar ucuz olmamalı.

İş güvenliğinin temel amacı; İş, çevre ve sosyal faaliyetlerden kaynaklanan tehlikelerin önlenmesi, sağlıklı ve güvenli bir yaşam ve çalışma ortamı sağlayarak tüm insanlara zarar verici olayların asgariye indirilmesidir. İş kazaları ve meslek hastalıklarının üzerinde durulma sebeplerini bedensel zararları, maddi zararları, milli servet kayıplarını önlemek şeklinde sıralayabiliriz.



Tablo-1 İş kazalarının meydana geldiği iş saatlerine göre dağılımı





1.6.1. İşçi Açısından Önemi


Büyük çoğunluğunun ücret gelirinden başkaca geliri bulunmayan işçiler ve bakmakla yükümlü oldukları aileleri, ekonomik sıkıntıya girecek, işçiler belki de eski sağlığına bir daha kavuşamayacak olmanın moral çöküntüsünü ömür boyu taşıyacaklardır. Kazaların ölümle sonuçlanması ise işçinin ve ailesinin karşılaşabileceği en büyük tehlikedir. Bu nedenle iş güvenliği önlemleri işçi ve ailesinin kazalar yüzünden doğabilecek ekonomik sıkıntılarını engellemektedir. [2]

1.6.2. İşveren Açısından Önemi


İşyerinde işçilerden birinin kazaya uğraması işçi için olduğu kadar işveren açısından da büyük önem taşımaktadır. İş kazası işin akışını durdurarak üretim temposunu yavaşlatmakta, üretim ve verimlilik kaybına neden olmaktadır. Çalışma ortamının iyileştirilerek iş güvenliğinin sağlanması, işin akışını durduran insan, makine, malzeme, ürün ve zaman kaybına neden olan koşulların ortadan kalkmasını ya da minimize edilmesini getirecek, yüksek verimlilik ve etkinlik sağlayacaktır. İş güvenliğine yönelik çabalar aynı zamanda maliyetlerin düşmesini ve ürün düzeyinde artışı da beraberinde getirecektir. Başka bir deyişle iş kazalarının önlenmesi ikincil ya da yan bir etki olarak işyerinde verimlilik ve üretim artışına yol açmaktadır.

Koruma işlevinin etkin olarak sürdürülmesi amacıyla yapılması gereken ve insan kaynaklarına yapılan yatırım niteliğindeki harcamalar aşağıda belirtilen türdeki harcamaları kapsayacaktır:

1- İş güvenliği örgütünün kurulması, güvenlik tüzüklerinin hazırlanması, güvensiz koşulların araştırılmasını sağlayacak yöntemlerin belirlenmesi için gerekli harcamalar.

2- Saptanan eksikliklerin giderilmesi için yapılan harcamalar.

3- Denetim harcamaları.

4- Donanım ve malzeme için yapılan harcamalar.

5- İş güvenliği eğitimi için yapılacak harcamalar. [2]

1.7. İş Sağlığı ve İş Güvenliğinin Amacı


İşyerlerinde işin yürütülmesi sırasında, çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek koşullardan korunmak amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalardır.

İşçileri, işyerindeki çalışma koşullarının olumsuz etkilerinden koruyarak rahat ve güvenli bir ortamdan çalışmalarını sağlamak. Bunun için işyerlerinde alınması gereken bazı önlemlerden söz edebiliriz. Aydınlatmaya ilişkin önlemler, ısıtmaya iliksin önlemler, havalandırmaya ilişkin önlemler, gürültüye ilişkin önlemler, temizliğe ilişkin önlemler ve sağlık muayeneleri en basta gelenleridir.


1.7.1. İşçileri Korumak


İş sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarının ana amacını oluşturur. Çalışanları işyerinin olumsuz etkilerinden korumak, rahat ve güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak, başka bir ifade ile çalışanları iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı koruyarak ruh ve beden bütünlüklerinin sağlanması amaçlanmaktadır.

İşçileri, işyerindeki çalışma koşullarının olumsuz etkilerinden koruyarak rahat ve güvenli bir ortamdan çalışmalarını sağlamak. Bunun için işyerlerinde alınması gereken bazı önlemlerden söz edebiliriz. Aydınlatmaya ilişkin önlemler, ısıtmaya iliksin önlemler, havalandırmaya ilişkin önlemler, gürültüye ilişkin önlemler, temizliğe ilişkin önlemler ve sağlık muayeneleri en basta gelenleridir.



1.7.2. Üretim Güvenliğini Sağlamak


Bir iş yerinde üretim güvenliğinin sağlanması beraberinde verimin artması sonucunu doğuracağından özellikle ekonomik açıdan önemlidir. İşyerinde çalışan işçilerin korunmasıyla meslek hastalıkları ve iş kazaları sonucu ortaya çıkan iş gücü ve iş günü kayıpları azalacak, dolayısı ile üretim korunacak ve daha sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının işçiye verdiği güvenle iş veriminde artma olacaktır.

İş güvenliği sadece isçilerin tehlikelere karşı korunması değil, üretim güvenliğini ve verimliliği de kapsar. İs kazalarının ve meslek hastalıklarının önlendiği, iyi çalışma koşullarının sağlandığı is yerlerinde üretimle birlikte verimlilikte de artış görülür. Bu konuya gereken önemi vermeyen işletmelerde işgücü kayıplarının yanı sıra, üretim, malzeme ve zaman kayıpları ile karşılaşılır. Üretimde yavaşlamalar hatta duraksamalar meydana gelir.


1.7.3. İşletme Güvenliğini Sağlamak


İş güvenliğini sağlamak hem insani bir zorunluluk, hem de yasal bir yükümlülüktür. İş güvenliğini sağlayarak iş kazalarını önlemek, oluşan kayıpları ödemekten daha kolay ve daha insancıl bir yaklaşımdır. Günümüzde önemli boyutlara ulaşan iş kazalarının yoğunluğunu azaltarak, güvenli çalışma koşulları sağlamak ve böylece işçilerin yaşamasını, sağlığını ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin geleceğini korumak mümkündür. İşletmelerin iş kazalarından doğan kayıplarını azaltmak, üretimin kesintisiz olarak sürmesini sağlamak, işçi devrini azaltmak, işgücü veriminde ve toplam verimdeki artışlarla ülke kalkınmasına yardımcı olmak tüm toplumun yararınadır.

Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) yaptığı incelemeler sonucunda dünyada her üç dakikada bir isçi, is kazası veya meslek hastalığından dolayı yaşamını yitirmektedir. Dünyada her yıl ortalama yüz on milyon isçi is kazası geçirmekte ve meslek hastalığına yakalanmakta, iki yüz bine yakın isçi de hayatını kaybetmektedir.

İşyerinde alınacak tedbirler ile iş kazalarından veya güvensiz ve sağlıksız çalışma ortamından dolayı doğabilecek makina arızaları ve devre dışı kalmaları, patlama olayları, yangın gibi işletmeyi tehlikeye düşürebilecek durumlar ortadan kaldırılacağından işletme güvenliği sağlanmış olur.


Yüklə 469,47 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin