YüRÜtmenin durdurulmasi ve duruşma talepliDİR



Yüklə 345,86 Kb.
səhifə4/5
tarix26.07.2018
ölçüsü345,86 Kb.
#58361
1   2   3   4   5

-TÜRKİYE”DE 21 İŞÇİ ,

-ÇİN”DE 12 İŞÇİ ,

- ABD”DE SADECE 1 İŞÇİ ÖLMEKTEDİR.

Bu durumda Türkiye”deki termik santrallerin kömürünün tamamı Türkiye”de çıkarılacak olsa , kaba bir hesapla Mersin – Hatay arasındaki sahil şeridinde 35 termik santralden , 25 kömürlü termik santral , her yıl için 25 santral X 25 işçi ölümü = 525 maden işçisinin her yıl hayatına mal olacak demektir.

Kömür ve kömür kullanımıyla ilgili işletmelerin desteklenmesi , teşvik edilmesi bir yandan işçilerin kısa vadede ölümüne neden olurken , tarımı bitirilen ülkede insanlar yok pahasına madende ölümüne çalışmaya zorunlu kalmakta , termik santraller uzun vadede tüm ülke halkının zehirlenmesinin altyapısını hazırlamakta , ülkede gözle görülür şekilde artan kanser hastalığı ise kanser ilacı üreticisi az uluslu şirketlerin ülkelerini , kömürün yanında besleyen diğer bir önemli sektör olarak belirmek üzere hazırlık yapılmaktadır. Biryandan da çıkarılan ucuz kömürler ülkenin geleceğini yok eden çevre -enerji-tarım politikalarının uygulayıcısı olan siyası iktidarın iktidarda kalma yöntemlerinden birisi olarak belirmektedir.

Oysa ki ; yenilenebilir enerji desteklenmeli , tarım topraklarımız ve su kaynaklarımız korunmalı ve doğal kaynaklarımızı koruyacak politikalar belirlenmelidir. Ancak küresel enerji kartellerinin ve yerli işbirlikçilerinin amacı bunun tam tersidir.



VI) Termik Santrallerin Kümülatif Etkisi
1 ) Bilimsel Raporlar Işığında Kümülatif Etkinin Canlı Yaşamı ve İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri:

Yukarıda II / a-b-c-d-e-f paragraflarında sunduğumuz üzere Böylece Doğu Akdeniz-Çukurova Bölgesinde;

-Lisans almış ve kümülatif etkiye dayalı üretim lisansının iptali davası açılmış olan 8 adet ,lisans bekleyen 15 adet ,lisans bekleyen fakat EPDK sitesinde gözükmeyen 5 adet ,lisans almış olan ve işbu dava dilekçeleriyle davalarını açmış olduğumuz 5 adet ,Lisans Başvurusu Uygun Bulunmuş ancak henüz lisans almamış Olan 1. adet ,, İmtiyazlı Elektrik Üretim Anlaşması olan 1. adet olmak üzere


18 ADET ADANA"DA , 7 ADET HATAY"DA , 8 ADET MERSİN"DE , 2 ADET OSMANİYE"DE,
25 ADET KÖMÜRLÜ -10 ADET DOĞALGAZLI OLMAK ÜZERE toplam 35 ADET ÖLÜMCÜL TERMİK SANTRAL yan yana sıralanmak istenilmekte olup , bu kadar termik santralle canlı yaşamının sürmesi neredeyse imkansızdır. Aşağıda açıklayacağımız üzere , davalı kurum bu lisansları verirken kesinlikle kümülatif etki ve toplumsal maliyet hesabı yapmamıştır. Hava kirliliği açısından bu projelerin tamamının –başvuru/planlama aşamasında olanlar dahil olmak üzere- kümülatif etki, kümülatif hava kirliliğinin, lisans karar aşamalarında değerlendirilmesi zorunludur
Dava konusu idari işlem ile Adana Tufabeyli’de 450 MW Enerji-sa Enerji Üretim A.Ş. tarafından kurulması planlanan termik santral, coğrafi olarak Afşin Elbistan bölgesine oldukça yakındır. İşbu dilekçenin eki olarak sunduğumuz, (EK-1) grafik görselden de anlaşılacağı üzere, Adana Tufanbeyli’de kurulacak termik santralin, Afşin-Elbistan bölgesinde faaliyette olan ve faaliyete geçirilmesi planlanan termik santral projeleri ile ve yukarıdaki bilimsel çalışmalarda görüldüğü üzere termik santral kaynaklı partiküllerin 500-1000 km etkisi olduğu düşünüldüğünde bölgedeki tüm termik santrallerin kümülatif bir kirlilik oluşturacağı muhakkaktır. Aşağıda Afşin- Elbistan bölgesindeki mevcut kirlilik ile ilgili ayrıntılı şekilde açıklanacağı üzere, EDPK’nın dava konusu idari işlemi tesis ederken, coğrafi olarak yakınında bulunan Afşin-Elbistan bölgesi ve Doğu Akdeniz bölgesi ile birlikte kümülatif kirlilik tehdidini değerlendirerek karar vermesi gerekirken, hava kirliliği, kümülatif etki konusunun değerlendirilmemesi, halk sağlığını tehlikeye atması sebebi ile idari işlem açıkça hukuka aykırıdır.

Afşin-Elbistan termik santrali, yapılan modelleme (Eco-sense) sonuçlarına göre 2010 yılında, 2019 kişinin erken ölümüne (20.190 yaşam yılı kaybı) sebep olarak Avrupa’nın ve Türkiye’nin en öldürücü kömürlü termik santrali olmuştur.Kahramanmaraş’ın Çoğulhan ilçesinde 1984 yılından bu yana oldukça eski bir teknoloji ve yetersiz sağlık, çevre önlemlerine ragmen faaliyet göstermekte olan Afşin-Elbistan A ve B Termik Santrallerinden kaynaklanan hava kirliliği ile ilgili yetkililere sık sık şikayetler gelmektedir. Örneğin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından düzenlenen 05.07.2005 tarihli raporda; şikayetler üzerine mobil hava kirliliği ölçüm cihazı ile yapılan ölçümlerde “Afşin-Elbistan Termik Santrali tek unite çalışıyor olmasına rağmen Partikül madde kirliliğinin maksimum 400 μ/m3 olması gerekirken ortalama 400-900 μ/m3 aralığında olduğu, bu noktalarda ölçümün tam alınabildiği günde (24 saatte) 6.4 saat sınır değerleri aştığı zaman zaman partikül madde kirliliğinin cihazın en yüksek ölçüm kapasitesi olan 999 μ/m3’ü aştığı tespit edilmiştir.” Bu hususa ilişkin Kahramanmaraş Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün 5 Temmuz 2005 tarihli Raporu’nu EK( 2 ) olarak sunarız.

Halihazırda hava kirliliği ile ilgili bu kadar büyük sorunların yaşandığı ve Afşin- Elbistan termik santralinin 8000 MWe kapasitede olan C-D-E-G üniteleri inşa edilerek genişletilmesi söz konusu olan bu bölgeye yakın konumda, ayrıca Enerjisa A.ş.’ye ait olan elektrik üretim lisansı sahibi 450 MWe güçündeki kömürlü termik santralin inşa edilmesinin hava kirliliği kaynaklı sağlık ve çevre problemlerini artırması riski ile karşı karşıya kalınmakta olduğundan, idari işlemin bu etkileri araştırmaksızın tesis edilmiş olması hukuka aykırıdır. Bu bilgilerin teyit edildiği haberlere aşağıdaki linkerden ulaşılabileceği gibi EK(3) olarak sunarız.

http://www.zaman.com.tr/ekonomi_10-milyar-dolarlik-yatirima-cin-talip_2215183.html

http://www.aksam.com.tr/ekonomi/araplar-vazgecti-sira-cinlilerde/haber-305408

Bölge özelinde örnek vermek gerekirse, Sugözü Termik Santrali tek başına 1950 yaşam yılı ve 41.780 iş günü kaybından sorumludur.Ayrıca bölgede planlanmakta olan aşağıdaki santraller işletmeye geçmeleri halinde çalıştıkları her yıl:Atagür Enerji A.Ş.’ye ait Bezci Termik Santral projesi 1.410 yaşam yılı, Suez Güney Enerji A.ş.’ye ait Ada Termik Santral projesi 1.280 yaşam yılı, Atlas Elektrik A.ş.’ye ait Atlas Termik Santral projesi 1.230 yaşam yılı, Tosyalı A.Ş.’ye ait Tosyalı Enerji Santrali projesi 1.180 yaşam yılı kaybına neden olacaktır. Mezkur raporun ilgili bölümünü ( Bkz.Delil listesi-52 / Stuttgart üniversitesi Raporu ) sunarız.

İskenderun bölgesine özel olarak yapılmış çalışmalara örnek olarak; Arı, Argante ve diğerleri (2008) Hollanda Hükümeti Dışişleri Bakanlığı MATRA programı tarafından desteklenen “Eskişehir ve İskenderun’da Temiz Hava İçin El Ele” isimli proje kapsamında İskenderun ve Payas’ta hava kirliliği (PM 10 ve PM 2.5) ölçüm kampanyası gerçekleştirmiştir. Çalışma kapsamında incelenen PM2,5 ve PM10 fraksiyonundaki örnekler 06.05.2008 - 21.05.2008 tarihleri arasında İskenderun ve İskenderun"a bağlı bir belde olan Payas’ta 4 ayrı noktada günlük PM2,5 ve PM10 derişimleri ölçülmüştür. Özellikle PM10 için Payas’ta oldukça yüksek derişimlere rastlanmıştır. Payas’ta ölçülen yüksek derişimlerin sebebinin büyük bir olasılıkla bölgeye oldukça yakın olan organize sanayi sitesi (ağırlıklı olarak demir-çelik endüstrisi) olduğu düşünülmektedir. Daha çok yanma kaynaklı olduğu bilinen kaba partiküllerin yüksek derişimlerde olmasının, bölgede yaşayan insanların sıklıkla şikayetçi olduğu solunum sistemi rahatsızlıklarıyla yakından ilişkili olabileceği belirtilmiştir.Amerikan Çevre Koruma Ajansı (USEPA)’nın belirlediği günlük 15 μg/m3’lük sınır değer örnekleme noktalarının tamamında aşılmaktadır.

Son olarak, İskenderun ve Mersin körfezine özgü hava hareketlerini inceleyen Kantarcı ve Şen (2008) makalelerinde, İskenderun ve Mersin Körfezi çevresindeki hava kirletici kaynaklardan atmosfere salınan gazlar (ve tozlar ile toz boyutundaki kimyasal bileşikler) dağlık araziden oluşan bir at nalı içinde dolaştığını tespit etmiştir. Yüzey rüzgarlarının Körfezi bir at nalı gibi çevreleyen dağlık arazinin etkisi altında yönlenmesi, çevredeki sanayi tesisleri, yerlesim alanları ve motorlu araçlardan kaynaklanan havayı kirletici gazlar ile sera (buzlu cam) etkisi yapıcı gazların da Körfez ve Çukurova çevresinde yoğunlaşmasına yol açmaktadır. Gündüz ısınma ile artan hava neminin, gece soğuma ile yoğuşması deniz ve dağ meltemlerine sebep olmaktadır. Gece dağ meltemleri ile yalı arazisine akan soğuk hava çökelmektedir (Inversiyon).Çökelen soğuk hava gazlar ile zenginleşmekte, ertesi gün buzlu cam etkisi yapmaktadır.Havaya salınan kirleticilerin önce körfez çevresinde dolaştıktan sonra bölgeyi terk ettikleri görülmektedir (forward trajektory). Bu durum körfez içerisinde atmosferin kararlı yapıya ve bu kararlı yapıda havanın da kirlenmeye daha çok yatkın olduğunu göstermektedir.Kantarcı ve Şen (2008) makalelerinde belirttikleri gibi; asıl önemli sorun çökelen ve durgunlaşan soğuk havanın atmosfere salınan kirletici gazlar ve sera etkisi yapan CO2 ile zenginleşmesidir. Bu kirli hava tarım alanlarına ve meyve bahçelerine olumsuz etkiler yapmaktadır. Gündüz ısınıp yükselen hava, dağ yamaçlarında sis kuşağı oluşturmakta ve orman ağaçları üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır. Ağaçların hava kirliliği etkisi altında kalması, sığ topraklardaki ağaçların kurumasına, ormanların seyrelmesine, kapalılığını kaybetmesine sebep olmaktadır. I

klim değişikliği sürecinde Akdeniz Havzasının daha da ısınacağı, buna bağlı olarak siklonların sıklaşacağı, sağanak yağışları daha sık ve daha şiddetle tekerrür edeceği anlaşılmaktadır. Bölgede sel ve taşkın olaylarının giderek daha sık tekrarlanması tehlikesi vardır. Bu tehlike, sanayileşmenin yarattığı ve yaratacağı hava kirliliğinin ve CO2 üretiminin, bölgenin özelliklerinin göz önüne alınarak ve doğal ekosistemlerin dengesini bozmayacak ölçüde değerlendirilip, planlanması ile önlenebilir. Bölgede hava kirliliğinin bir “boomerang etkisi” yapacağı ve geri tepkinin çok pahalıya mal olacağı gözden kaçırılması gerektiği belirtilmiştir.( Bkz. Delil listesi-6 )

2) Kümülatif Etki Konusunda Doğu Akdeniz Bölgesinde Açılan Lisans İptal Davaları Sonucunda DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU KARARLARI :

Yukarıda aktardığımız Sugözü Termik Santralinin yarattığı tahribatın günbe gün deneyimlenmesi sonucunda Çukurova Bölgesinde bazıları 500 metre arayla kurulmak istenilen 17 adet termik santralden 8”ine lisans verildiği müvekkiller Doğu Akdeniz Çevre Koruma Dernekleri tarafından 2011 yılında öğrenildiğinde , müvekkil dernekler ve meslek odaları adına Doğu Akdeniz bölgesinde üretim lisansı alan termik santrallerle ilgili olarak EPDK aleyhine kümülatif etki sebebine dayalı Üretim lisansı iptal davaları “ olarak ikame edilmiştir. . Dava açtığımız 2011 yılında 17 adet lisans başvurusundan lisans alan 8 adet termik santral aleyhine açtığımız davalar şu şekildeydi:



  1. Danıştay 13. D – 2011 / 4517 E. –Atlas Enerji –kömürlü termik ( İskenderun-Hatay

  2. “ “ “ -2011 / 4515 E. –Hakan Madencilik – “ “ ( Ceyhan-Adana )

  3. “ “ - 2011 / 3904 E. –Ayas Enerji - “ “ ( Yumurtalık-Adana)

  4. “ “ “ -2011 / 3289 E. –Camiş Enerji - “ “ ( Mersin )

  5. “ “ - 2012 / 1041 E. –Selena A.Ş: -- “ “ ( Erzin –Hatay )

  6. “ “ “ - 2012 / 727 E. –Enerji-sa - doğalgazlı “ ( Mersin )

  7. “ “ “ - 2012 / 125 E. – Enerji-sa - “ “ ( Adana )

  8. “ “ “ - 2012 / 1154 E. – Egemer A.Ş.- “ ( Erzin-Hatay )


Açılmış olan lisans iptal davaları Danıştay 13. Dairede görülmeye devam ederken , Yürütmenin durdurulması taleplerimizin reddedilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz ettik ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 21.01.2013 tarihinde 7"ye karşı 8 oy çokluğuyla itirazımızı kabul etti ve aynı bölgede birden fazla termik santrale lisans verilmesi durumunda bunların kümülatif ( toplam ) etkisinin hesaplanması gerektiğinden, dosyanın yürütmenin durdurulması konusunda yeniden karar verilmek üzere Danıştay 13. Dairesine gönderilmesine karar verdi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, BU KARARLARINDA Antakya, Adana, Mersin bölgesinde planlanan termik santraller ile ilgili kümülatif etkinin bütüncül olarak tespit edilip edilmediğinin araştırılması gerektiğine karar vermiştir.
(Bkz. Delil Listesi-45 ) DİİK 2012/ 222 YD İtiraz KABUL -Danıştay 13. Daire 2011 / 3904 E. Adana -Yumurtalık Ayas Enerji kömürlü termik santral ,

(Bkz. Delil listesi-46 ) DİİK 2012/ 941 YD İtiraz KABUL -Danıştay 13. Daire 2011 /4517 E. Hatay -İskenderun Atlas Enerji kömürlü termik santral,

(Bkz.Delil Listesi-47 ) DİİK 2013/ 20 YD İtiraz KABUL -Danıştay 13. Daire 2011 /4515 E. Adana -Ceyhan - Hakan Madencilik kömürlü termik santral,

(Bkz. Delil listesi-48 ) DİİK 2012/ 233 YD İtiraz KABUL -Danıştay 13. Daire 2011 /3289 E. Mersin -Camiş kömürlü termik santral,

(Bkz.Delil Listesi -49 ) DİİK 2013/ 380 YD İtiraz KABUL -Danıştay 13. Daire 2012 /727 E. Mersin -Enerjisa termik kombine çevrrim santrali,

(Bkz. Delil Listesi-50 ) DİİK 2013/ 40 YD İtiraz KABUL -Danıştay 13. Daire 2012 /125 E. Adana -Enerjisa termik kombine çevrrim santrali,( Bkz. Ek-12 / DİİK Kararları )
Lisans iptal davalarının temel sebebi EPDK tarafından bu termik santrallerin kümülatif ( toplam ) etkisinin hesaplanmamış olmasına dayanmaktadır. Bu termik santrallerin tamamının ÇED raporları hazırlanırken ; gaz ve soğutma suyu için alıcı ortam olan toprağa –suya –havaya etkisi hesaplanırken kasıtlı olarak eksik hesaplanmakta ve Doğu Akdeniz Bölgesinde kurulmuş ve kurulacak olan tek kirletici tesis sözkonusu ÇED raporu hazırlanan termik santralmiş gibi hesaplamalar yapılmaktadır.; ancak yeni kurulacak olan herhangi bir termik santralin ÇED raporunda, İskenderun körfezinde ÇED”i hazırlanan TERMİK SANTRAL DIŞINDA yılda 3,5 milyon ton kömür yakacak – günde 5 milyon ton soğutma suyu denizden çekeceK BİR TESİS YOKMUŞÇASINA hesaplamalar yapılmaktadır. Yumurtalık”ta daha önceden kurulmuş olan 1200 MW gücünde , yılda 3,5 milyon ton ( günde 10.000 ton ) kömür yakan ve 1 yılda Sugözü köyünde 260 sakat ve ölü kuzu – 29 sakat ve ölü buzağı doğumuna yol açan , canlıların genetik yapısını bozan, Gölovası ve Sugözü köylerinde neredeyse her evde 1 kanserli hasta olmasına yol açan Sugözü termik santrali –İsken A.Ş.”nin yanında ; çoğunluğu İskenderun körfezinde olmak üzere Doğu Akdeniz bölgesinde bu kadar dar bir alanda 25 adet kömürlü -10 adet doğalgazlı olmak üzere toplam 35 termik santral yılda ortalama 3milyon ton X 25 adet =75 milyon ton kömür yakıp ,hacmini hesaplayamadığımız kadar doğal gaz kullanıp ; asit yağmuru - radyoaktif madde –zehirli gaz kusmak üzere hazırlanmaktadır. Doğu Akdeniz ve Çukurova Bölgesi yaşanılamaz , toprağı –havası –suyu zehirli ölü bir bölge haline getirilmek üzeredir. Bu termik santrallerin bacasından çıkan asit yağmuru –radyoaktif madde ve zehirli gazları engelleyebilecek bir teknoloji dünyada icat edilmemiştir ve şirketlerin çoğunlukla saf halkı aldatabilmek amacıyla söylediği yalanların başında gelen bacadaki filtreler, sadece kömürün yanması sonucu ortaya çıkan toz ve partikülleri bile tamamıyla tutamamaktadır..
DİİK kararlarında, aynı bölgede yapılması düşünülen tüm termik santrallerin olası çevresel kümülatif etkisinin bir arada hesaplanmasının gerekli olduğuna, bu yönde bilimsel çalışmaların yapılması gerekliliğine karar vermiştir. Görülmektedir ki, ancak ve ancak hava kirliliğinin bütüncül olarak değerlendirilmesi, bilimsel çalışmaların katkıları ile bölgedeki kümülatif etkiye, kirlilik yığınına ilişkin gerekli değerlendirmelerin yapılması ile termik santral projesine izin veren bir idari işlem tesis etmek mümkün olacaktır. Kümülatif etkinin değerlendirmesini yapmak, EPDK’nın da kendisine başvuru yapılan aynı bölge içerisindeki, üretim lisansı başvurularını değerlendirirken incelemesi gerekli bir konudur. Ancak EPDK yasayla kendisine verilmiş olan görevleri yerine getirmemekte , neredeyse tüm termik santral başvurularının hiçbirisini reddetmeden lisans vermektedir.

Açmış olduğumuz davalarda Danıştay İdari Dava Daireleri kurulunun 7;ye karşı 8 oyla vermiş olduğu kararlar nedeniyle açmış olduğumuz işbu davalarda ivediyetle yürütmenin durdurulması talebimizin değerlendirilmesi gerekmektedir.
3) Termik Santrallerin Kümülatif Etkisi ve Hava Kalitesinin Yönetimi ve Değerlendirme Yönetmeliği :

Hava Kalitesi Yönetimi ve Değerlendirme Yönetmeliği, mevzuatın Avrupa Birliği direktiflerine uyumlaştırma süreci kapsamında, belirlenen bazı hava kirleticilerinin limitlerin düşürülmesi, hava kirliliğine yönelik eylem planlarının oluşturulması gibi hava kirleticilerinin, sera gazı emisyonlarının denetlenmesi ve kontrol edilmesi konusunda yeni bir rejim ve buna bağlı takvim benimsenmiştir.

Hava kirleticileri, parçacık madde ve kükürtdioksit için Türkiye’de belirlenen sınır değerin, AB standart değerinin 2 katıdır. 2011 yılında yürürlüğe giren Hava Kalitesi Yönetimi Değerlendirme Yönetmeliği’nde referans verilmiş olan Avrupa Birliği’nin Arsenik, Kadmiyum, Civa, Nikel ve Poliaromatik Hidrokarbona ilişkin direktif olan 2004/107/EC sayılı Direktifi, 96/62/EC, 99/39/EC, 2002/3/EC ve 2004/107/EC direktifleri paralelinde, Türkiye’de hava kirleticilerinin limit değerlerinin kademeli olarak düşürülmesi için takvimi ve stratejileri belirlenmiştir. Bu düzenlemelerin ve hedeflerin oluşturulmasındaki en önemli etken hava kirliliğinin insan sağlığına olan etkisidir. Özellikle, hava kirliliğine ilişkin mevzuatın hava kirliliği ile mücadele etme ve hava kirleticilerinin limitlerini düşürme hedefi, dava konusu idari işlem dahil olmak üzere, EPDK’nın bölgede lisans verdiği, lisans verilmesini uygun bulduğu projelere ilişkin büyük bir çelişki taşımaktadır. Oysa ki, yapılması gereken, EPDK’nın yetkileri kapsamında, kirlilik yığılmasının ve hava kirliliğinin de kümülatif etkisinin bilimsel olarak derhal araştırılması ve buna ilişkin önlemlerin alınmasıdır.

Davalı İdareden lisans verilirken kümülatif etki hesabının yapılıp yapılmadığının , bölgede yer alan diğer tesislerin ( termik santral , rafineri , petro kimya tesisi , gübre fabrikası , demir çelik fabrikası v.s.) kullanacağı fosil yakıt miktarı ve soğutma suyunun hesaplanarak kümülatif değerlendirme yapılıp yapılmadığının sorulmasını talep ediyoruz. ( Bkz. Delil listesi -36) Eğer EPDK böyle bir hesaplama yapmadan termik santral lisansı veriyorsa EPDK diye bir kurum neden vardır ?



4) DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULUNUN 21.01.2013 TARİHİNDE KÜMÜLATİF ETKİ KONUSUNDAKİ KARARLARINDAN SONRA HÜKÜMETİN DANIŞTAY KARARLARINI ETKİSİZLEŞTİRMEK İÇİN ÇIKARTTIĞI KANUN-YÖNETMELİK VE KANUNU İPTAL EDEN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Türkiye kendine özgü dinamikleri olan, demokrasi –kuvvetler ayrılığı pratiği dünyanın diğer ülkelerinden çok farklı anlaşılması zor olan bir ülkedir. Dünyanın başka ülkelerinde yönetenler ülkelerini korumaya çalışırlarken , Türkiye”de yönetilenler ülkelerini ve yaşama alanlarını ve hatta yönetenlerin çocuklarının geleceğini de yönetenlerden korumaya çalışırlar. Bu durumun en somut örneği müvekkil çevre koruma derneklerinin ve meslek örgütlerinin yaşama alanlarını , çocuklarının ve yönetenlerin çocuklarının geleceğini korumak için açtıkları Doğu Akdeniz Bölgesinde 8 adet termik santral lisans iptal davası üzerine DİİK “nun 23.01.2013 tarihinde kümülatif etkiye dayalı olarak içtihat niteliğindeki kararları üzerine , AKP hükümetinin 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 14. maddesiyle ve 4.05.2013 tarih ve 28637 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Elektrik Piyasasında İnşaatına Başlanmış Olan Tesislere Yeni Üretim Lisansı Verilmesi Hakkında Yönetmelik” hükümleriyle daha önce lisans verilmiş olan ve santral inşaatına başlanmış olan ancak bir şekilde( açtığımız davalarla ) üretim lisansı iptal edilmiş veya durdurulmuş olan tesislere yeniden üretim lisansı verilmesinin önünü açmak için çıkarmış olduğu yasal düzenlemeleridir.

2013 yılında yürürlüğe konulan 6446 Sayılı Kanun’un Geçici 8. Maddesi ve Geçici 14. Maddesi, ülkemizde, enerji piyasasında yapılan yasal düzenlemelerin çevre ve sağlık haklarının ihlal edillmesi pahasına görmezden gelinerek düzenlenmiş olması bir yana, yargı yetkisine de yasama yolu ile müdahale edilmesinin kapılarının açıldığı bir düzenleme olmuştur. Öyle ki, 6446 Sayılı Kanun ile getirilen Geçici 8. Madde ile, özelleştirme sürecinde olan enerji üretim santralleri dahil olmak üzere enerji üretim santrallerinin gerçekleştirmek ile yükümlü oldukları tüm çevresel yatırımların (çevresel izin ve denetimler) çevrenin ve halk sağlığının göreceği zararlar hesaba katılmadan 2021 yılına kadar muafiyet getirilmiştir.

Aynı Kanun kapsamında, düzenlenen Geçici 14. Madde ile, herhangi bir şekilde lisansı sonlandırılmış olan enerji üretim santrallerine, yatırımın geri dönülmez aşamaya gelmesi halinde yeniden lisans verilmesi düzenlenmiştir. Bu yasal düzenlemenin hemen akabinde çıkartılan yönetmelikte “bakanlıkça üretim tesisi yatırımının geri dönülemez bir noktaya geldiğinin tespit edilmesi ile kamu yararı görülmesi şartıyla ilgili tüzel kişilere Kurum tarafından yeniden üretim lisansı verileceği” öngörülmektedir. Yani hükümet; çocuklarının ve ülkenin geleceği için gönüllü olarak mücadele eden (aslında ülkenin başına gelecekleri öngördüklerinden yaşayabilmek için mücadele etmek zorunda kalan ) sivil toplum örgütlerinin ve meslek odalarının başta idari yargı olmak üzere hukuk sisteminin mekanizmalarını kullanarak TERMİK SANTRALLERİ ENGELLEMEK YÖNÜNDE ALDIKLARI DANIŞTAY KARARLARINI ETKİSİZLEŞTİRMEK , BİR ANLAMDA HUKUKA KARŞI HÜLLE YAPMAK amacıyla Yasa ve yönetmelik çıkarmaktadır. Ancak DİİK “da aldığımız karar ve hükümetin çıkardığı yasa sonrası davacılardan Greenpeace bu konuyla ilgili bir çalışma yaparak , olayı CHP grubuna aktarmış ve CHP Anayasa Mahkemesinde kanunun Geçici 8. Maddesi ve Geçici 14. Maddesi’nin iptali için dava açmıştır. Ve Anayasa Mahkemesi AKP"nin hülle değişikliklerini iptal etmiştir.  

Bu dava bakımından, 6446 Sayılı Kanun’un hem Geçici 8. Maddesi hem de işbu dava ile yakından ilişkili olan Geçici 14. Maddesi sadece çevresel haklar, çevrenin korunması ve Anayasa’da 56. Maddesi’nde düzenlenen Sağlıklı ve Dengeli bir Çevrede Yaşama Hakkı değil aynı zamandaAnayasa’ya aykırı olarak, yasama yolu ile yargı yetkisine müdahale edilmesi, yargı yetkisinin adeta yasa koyucu tarafından yerine getirilmesi, Anayasa’da ve yasalarda temel hak ve hürriyetleri ihlal edilen kişilerin hukuki yollara başvuru haklarının ellerinden alınması, İdare’nin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun yasama yolu ile kapatılması sonuçlarını doğuracak düzenlemeler olmuştur. Mezkur düzenlemelerin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuran ana muhalefet partisi CHP, alanda çalışan Davacılardan Greenpeace gibi çevre örgütlerinin hukuki çalışması ile, mevcut hukuka, yasalara, hukukun üstünlüğüne ve Anayasa’ya aykırılıkları nedeni ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. (Bkz. Delil listesi- 58/ Geçici 8. Madde ve Geçici 14. Madde’nin iptali için CHP’nin Anayasa Mahkemesi Dava Dilekçesi)(Bkz. Delil listesi-59/Konu ile ilgili basında çıkan haberler)

AKP hükümetinin çıkardığı yasa ve yönetmelik adeta ( yukarıda bilgisini verdiğimiz ) Atlas Enerji –Diler termik santralin İskenderun Sarıseki”de şu anda inşaatı bitirilmiş olan kömürlü termik santrali için çıkarılmış gibidir. (Bkz. Delil listesi-46 / DİİK 2012/ 941 YD İtiraz KABUL -Danıştay 13. Daire 2011 /4517 E. Hatay -İskenderun Atlas Enerji kömürlü termik santral) Zira müvekkil Çevre Koruma Dernekleri –Adana Tabip Odası ve Adana Ziraat Mühendisleri Odasının açmış olduğu bu davada DİİK lisans iptal davasında davacılar lehine karar vermiş olup , Danıştay 13. Dairede bu termik santral aleyhine her an yürütmenin durdurulması kararı verilmesi ihtimali bulunmaktadır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Kararının önünü kesmek için çıkarılan Elektrik Piyasası Kanununun 14 .maddesi Anayasaya aykırı olarak düzenlenmiştir.Bu konuda ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi tarafından usule uygun olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş ve mezkur düzenlemenin, Anayasa’da yer alan aşağıdaki madde düzenlemelerine aykırı olduğu savunulmuştur;



MADDE 9- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

MADDE 14/2- (Değişik: 3/10/2001-4709/3 md.)Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

MADDE 40/1-2- Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/16 md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.



MADDE 125- İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.

MADDE 138- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.

İdare’nin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır. Anayasa Mahkemesi’nde somut norm denetimi bakımından Anayasa’nın Başlangıç hükmü, norm ilke olarak Kabul edilmektedir. Anayasa’nın Başlangıç hükmünde hukukun üstünlüğü ilkesi vurgulanmıştır. Hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerinin yansıması olarak, hiçbir idari karar yargı kararlarını aşamayacağı gibi hukukun üstünlüğü ilkesi ve kuvvetler ayrılığı ilkesine halel getiren düzenlemeler de anayasaya aykırı Kabul edilecektir. 6446 Sayılı Kanun’un 14. Maddesi, her ne şekilde olurs olsun lisansı sonlandırılmış projelere yeniden lisans verilmesini düzenlenerek, kanunkoyucu tarafından açıkça Anayasa’ya aykırı hareket edilmiştir.

Nitekim, Anayasa Mahkemesi, anayasa yargısı sonucunda, Geçici 14. Madde’nin iptaline karar vermiştir. 6446 Sayılı Kanun’un Geçici 14. Maddesi’ni iptal eden anayasa mahkemesi kararını da olarak sunuyoruz .(Bkz. Delil listesi-53 )

Görülmektedir ki, yasama yolu ile yargı yetkisine müdahale teşebbüsleri enerji üretim lisansları açısından sözkonusu olmakta ve Danıştay’ın bu alandaki yargı yetkisi kısıtlanmaya çalışılmaktadır. Halihazırda şeffaf olarak işletilmeyen, çevreyi ve halk sağlığını gözetmeksizin EPDK tarafından yapılan lisanslama işlemlerine karşı hukuki başvuru yolları, sözde yasal yollar tesis edilerek engellenmeye çalışılmaktadır. Bu durum, kuşkusuz çevre ve halk sağlığını daha fazla, geri dönülemez tehlikelere atmaktadır. Lisans idari işleminin, çevre ve halk sağlığını gözetmek olduğu, EPDK’nın bunu denetlemek ve gerçekleştirmekle yükümlü olan kamu kurumu olduğundan bahisle, çevre ve halk sağlığını gözetmeyen, hukukun üstünlüğüne, güçler ayrılığına, hukuk devleti ilkesine aykırı olarak alınan idari kararların iptalinin gerekliliği ve hukuka aykırılığı konusunda Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararından sonra, Sayın Mahkemeniz tarafından alınmasını talep ettiğimiz karar, yeniden ve fakat önemli bir tespit olacak ve işbu dava konusu idari işlem ile kurulacak enerji üretim santralinin kurulacağı bölgede çevre ve halk sağlığı açısından mevcut tehlikeleri bertaraf etme kabiliyetine haiz bir karar olacaktır.

VII) TERMİK SANTRALLERE ÜRETİM LİSANSI VEREN EPDK”NIN KANUNA VE HUKUKA AYKIRI DAVRANDIĞINI - EPDK ÜYELERİNİN MADDİ VE CEZAİ SORUMLULUĞUNUN DOĞACAĞINI GÖSTEREN MEVZUAT:

Doğu Akdeniz”de 35 adet termik santral lisansıyla başta Doğu Akdeniz bölgesinde yaşayan müvekkil davacılar olmak üzere ve Türk halkının tamamının yaşama hakkı ihlal edilmektedir. Anayasanın 56. maddesine göre “ Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” ve EPDK”nın verdiği kömürlü termik santral lisansları Anayasaya ve ilgili mevzuata aykırıdır. Şöyle ki ;



1) a) Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu yasaya göre lisans başvurularını reddetmek zorundadır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun görevlerini belirleyen 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 5. madde P fıkrası şöyle demektedir : “ Elektrik enerjisi üretiminde çevresel etkiler nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının ve yerli enerji kaynaklarının kullanımını özendirmek amacıyla gerekli tedbirleri almak ve bu konuda teşvik uygulamaları için ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde girişimde bulunmak” EPDK”nın görevidir. Bu nedenle yenilenebilir enerji kaynaklarının özendirilmesi yönünde tedbirler almak ve teşvik uygulaması yapmak EPDK”nın kanunla belirlenmiş görevi iken, EPDK bunun tam tersini yapmakta bunun yerine ülkeyi fosil yakıt işletim sistemleri olan termik santral cehennemine çevirecek termik santral başvurularına lisans verilmesi açıkça yasaya aykırıdır

Türkiye”nin Termik Santrallerden üretilen elektrik enerjisine kesinlikle İhtiyacı Yoktur ve Bu konuda Halka yalan söylenilmektedir Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu son 3 yılda 80.000 MW RES ( rüzgar enerji santrali ) başvurusunu bekletmiş ( Bkz. Delil listesi 21 / EPDK kayıtları ) ( Bkz. Delil listesi-22 / 3.01.2010 .tarihli Zaman gazetesi ) , bunun yerine kömürlü termik santrallere lisans verilmiş , nükleer enerji santrali anlaşmaları yapılmıştır. Türkiye”nin ( rüzgar, hidro-elektrik vs. ) kurulu gücü toplam 54.000 MW iken yapılan hesaplamalara göre , RES potansiyeli 48.000 MW”dır. Neredeyse kurulu gücü kadar RES potansiyeli olan Türkiye”de , 80.000 MGW RES başvurularının yarısına lisans verilse , kurulu güç 2 katına çıkacak ve Türkiye”nin enerji ihtiyacı fazlasıyla karşılanacaktır. EPDK yasayla verilmiş görevinin tam tersini yapmakta RES”ler yerine kömürlü termik santrallere lisans verilmektedir.

5710 SAYILI NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİNİN KURULMASI VE İŞLETİLMESİ İLE ENERJİ SATIŞINA İLİŞKİN KANUNUN geçici 2. maddesine göre kömürlü termik santraller için “…………..TETAŞ arasında ihale sonucu belirlenen elektrik enerjisi satış fiyatı ve asgari üretim miktarı üzerinden, santralın işletmeye geçme tarihinden itibaren onbeş yıl süreli enerji satış anlaşması imzalanır.” Denilmektedir. YANİ KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRALLERE 15 YIL ELEKTRİK ALIM GARANTİSİ VERİLMEKTEDİR.



Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları olan rüzgar ve güneş enerjisi açısından Avrupa”dan 3 kat daha fazla imkana sahiptir. ABD”de ise 1978”deki petrol krizinden sonra 15.000 rüzgar türbini yapmış olup , 1 milyon ev güneş piliyle elektrik enerjisini sağlamaktadır. Türkiye”de ise 5 milyon evin çatısını güneş piliyle donatabilmek mümkündür. AB ülkelerinden Almanya”da her yıl 1 nükleer santral kapatılırken 3 rüzgar santrali açılmaktadır.Ayrıca Almanya”da 8 yılda 170.000 kişiye rüzgar türbinlerinde iş imkanı sağlanmıştır.

ALMANYA”NIN YENİLENEBİLİR ENERJİ ATAĞI “başlıklı haber

Almanya , petrol ve doğalgaz gibi geleneksel enerji kaynaklarıyla yapamadığını “ yenilenebilir enerjiler alanında yapmaya kararlı .Dün Bonn”da kuruluş toplantısı yapılan Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı çerçevesinde görüşlerini açıklayan uzmanlara göre ,Alman teknolojisinin rüzgar , güneş ve biyoenerji dallarındaki üstünlüğü yeni atılımlarla kısa bir sürede tartışmasız bir liderliğe dönüşecek ……Araştırmalara göre , halen dünyadaki her 3 solar enerji aygıtından 1 “i Alman ürünü. Aynı şekilde her 2 rüzgar enerjisi üreten aygıtın 1 “i de Almanya merkezli . 2020 yılında bu sektördeki toplam dünya cirosunun 2.2. trilyon Avro olacağı ve Almanya”nın bu alandaki atılımlarıyla geleneksel otomotiv ya da makine imalat sanayisi cirolarını çok geride bırakabileceği kaydedildi. ( Bkz. Delil listesi-26 /Cumhuriyet gazetesi -27.01.2009- IRENA / Uluslar arası Yenilenebilir Enerji Tüzüğü haberi )

Bir başka gazete haberinde ise 13.07.2009 “da Almanya-Münih”te bir araya gelen Sıemens , Deutche Bank , Evonic ve RWE tarafından hazırlanan 400 milyar avroluk Desertec projesiyle Kuzey Afrika ve Ortadoğu”nun çöllerinden elde edilecek güneş enerjisinin Avrupa”ya aktarılacağı haber verilmektedir. ( Bkz. Delil listesi-27 )

Japonya ise uzaya kuracağı uydu paneller vasıtasıyla güneş enerjisini dünyaya daha fazla yansıtmak ve uzaydaki güneş enerjisinden elektrik elde edecek projeleri gerçekleştirmek üzeredir.

Yukarıda alıntı yaptığımız haberler Türkiye”nin 1/ 3 “ü oranında güneş enerji potansiyeli olan Almanya”nın neden dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden birisi olduğu hakkında bize fikir vermektedir. Bu gazete haberleri aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarını özendirmenin ülkemizin ekonomik geleceği için ne kadar önemli olduğunu da bize göstermektedir.Oysa ki Türkiye”de kömürle çalışan termik santrallere teşvik uygulanırken , rüzgar ve güneş enerjisiyle ilgili yatırımlara teşvik verilmemekte, tam tersine RES başvuruları kasten bekletilmektedir.( Bkz. Delil listesi/21-22-25 )

Yasayla verilmiş görevini yapmayan EPDK Türkiye”nin ithal kömürle ve ithal doğalgazla kirletilmesine neden olacak termik santrallere neden bu kadar kolay lisans vermektedir. ? AB ülkeleri ve ABD önümüzdeki yıllarda enerji ihtiyacının tamamını rüzgar ve güneş enerjisinden elde edecek projelere yönelirken ; bizde kalkınma ve gelişme halen doğayı kirletmek ve canlı yaşamını tahrip etmekle eş anlamlı tutulmaktadır. Oysa ki; küresel ısınmanın neden olduğu gereklilik Almanya gibi ülkeleri yenilebilir enerjiye yöneltirken bir yandan da ülkelerini dünya lideri haline getirecek 2.2. trilyon Avro ekonomik getiri sağlayacak yatırımlar yapmaktadırlar. Bize ise, Sugözü termik santrali İsken A.Ş.nin sahibi Alman Evonic şirketi gibi şirketlerin siyasi iktidarları ikna ederek ülkemize kurdukları çöp teknolojilerin çocuklarımızın yaşam alanlarını ortadan kaldırmasına engel olmak için mücadele etme görevi düşmektedir. Bu çöp teknolojiler ülkemizin toprağını , suyunu , havasını kanserojen maddelerle doldurduğu gelecek nesillerimizin yaşam haklarını ortadan kaldırdıkları gibi ; bizim ödediğimiz vergilerin 2020 yılında ölü yatırım haline gelecek ve uluslar arası tahkimde Türkiye”nin milyarlarca dolar tazminat ödemesine neden olacak termik santraller için heba edilmesine neden olmaktadır.

Eski Alman Yeşiller Partisi lideri ve eski Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer dahi Türkiye”nin özellikle güneş enerjisinde çok büyük potansiyeli olduğunu ; buna rağmen hiçbir şey yapılmadığını belirtmektedir. ( Bkz. Delil listesi -28 / 12.04.2008 tarihli Sabah gazetesi ( Bkz. Delil listesi -29 / 12.04.2008 tarihli Cumhuriyet gazetesi ) Nitekim ülkesini ve tüm insanlığı düşünen yurtsever yatımcılar için bırakınız yenilenebilir enerji kaynaklarını Türkiye”de çöpten dahi enerji üretebilecek sistemler kurabilmek mümkündür. ( Bkz. Delil listesi -30 / 6.05.2008 tarihli Referans gazetesi )



Buna göre, EPDK, kuruma yapılan üretim lisansı başvuruları bakımından, üretim lisansı talep edilen elektrik üretim tesislerinin değerlendirmesini ( başta insan sağlığı olmak üzere -tarım hayvancılık -balıkçılık ve turizmi gözeterek ) kamu yararı ve ekosistemin korunması amaçlı yapmalıdır. Dava konusu işlem açısından EPDK, dava konusu idari işlem ile kamu yararı - Anayasa ve iç hukuk dahil olmak üzere Türkiye Devleti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de tespit edilmiş olan, sağlık hakkı, vücut bütünlüğü, çevresel haklar, çevrenin korunması, ekosistemin korunmasına ilişkin olarak yükümlülüklerini ihlal etmiş ve hukuka aykırı işlem tesis etmiştir. Dava konusu idari işlemin yürürlükte kaldığı süre içinde, telafisi mümkün olmayan sağlık ve çevre zararların oluşması sözkonusudur.

b) 4628 Sayılı Kanun’un 5. Maddesi’nde Kurum’un görevleri sayılmıştır. Kurum’un görevleri arasında (m bendi);

  • üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin inşası ve işletilmesi sırasında genel olarak kamu yararının, hidrolik kaynakların, ekosistemin ve mülkiyet haklarının korunması için diğer kamu kuruluşları ile birlikte hareket ederek kamu yararı ve güvenliğine tehdit teşkil eden veya etme olasılığı bulunan durumları incelemek ve bu durumları ortadan kaldırmak için gerekli tedbirleri almak, olarak tespit edilmiştir.

Görülmektedir ki, EPDK’nın en önemli görevlerinden biri, üretim lisansının hem inşası hem de işletilmesinde kamu yararını ve ekosistemin korunması için gerekli tedbirleri almaktır. Kısaca bu kavramları, dava konusu idari işlemi tesis eden EPDK’nın yasal yükümlülükleri üzerinden açmak gerekirse; bilindiği üzere kamu yararı temelde kişiye ilişkin değil, kişilerin bir arada yaşayarak oluşturdukları toplumun varlığını sürdürmesine ilişkin bir çıkardır. Kamu yararı genel toplumsal bir çıkarı ifade etmektedir. EPDK’nın, tek taraflı olarak kamu gücüne dayanarak aldığı dava konusu idari işlem olan elektrik üretim tesisi lisansı, termik santral projesine ilişkindir. Projelerin faaliyete geçirileceği bölgede –işbu dilekçe kapsamında detaylı olarak açıklandığı üzere- faaliyette olan termik santraller ve diğer çeşitli sanayi tesislerinin oluşturduğu kirlilik yığılması, kümülatif kirlilik sözkonusudur. Önemle belirtmek gerekir ki; hava, su ve toprak kirliliği, halk sağlığının olumsuz etkilenmesi açısından üzerinde durulması gerekli bir konudur. Dilekçemiz kapsamında da açıklandığı üzere, çevre kirliliği (hava, su, toprak) canlı yaşamına, çoğunlukla doğrudan, zaman zaman dolaylı ve uzun bir zamansal sürece yayılacak şekilde etki etmektedir. Dava konusu idari işlem ile izin verilen termik santral projesinin, tesis inşaa ve enerji üretim aşamasında ortaya çıkması muhtemel olumsuz halk sağlığı ve çevresel etkiler nedeni ile devletin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve Anayasal olarak da güvence altına alınan temel hak ve hürriyetler kapsamında düzenlenen, “yaşama hakkı” ve “vücut dokunulmazlığı”, “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının” ihlaline istinaden esasa ilişkin hukuki taleplerimiz, EPDK’nın kamu hukuku tüzel kişisi olarak korumak ve sağlamakla yükümlü olduğu kamu yararı açısından değerlendirilmelidir.

Toplumun çoğunluk olarak çıkarı, “halk sağlığı” bakımından kamu yararını teşkil etmektedir. Kamu yararı olarak halk sağlığının, çevrenin, canlı yaşamının tehdit altında olması karşısında, termik santral projeleri gibi enerji üretim tesislerine izin veren idari işlemleri tesis eden kamu hukuku tüzel kişilerinin –EPDK’nın- kamu yararını Anayasal olarak tespit edilmiş ve güvence altına alınmış hakları ve bu hakları korunması için mevcut olan pozitif yükümlülüklerin gerekliliklerini değerlendirmek durumunda olup, bu haklara yönelik tehdit teşkil eden veya tehdit teşkil etme olasılığı bulunan durumları incelemek, bunları ortadan kaldırmak ve/veya gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Nitekim, bu husus, yukarıda da ifade edildiği üzere, EPDK’nın kuruluş kanunu olan 4628 Sayılı Kanun’da da belirtilmiştir. EPDK bakımından bu yükümlülüğün inşa edilmesinde, tehdit’in mevcut olmasının da ötesinde, tehdit etme olasılığının mevcut olması da yeterli kabul edilmiştir.. İşbu dilekçe kapsamında dava konusu idari işlem niteliğinde enerji üretim lisansının, kamu yararı, halk sağlığı ve ekosistem için mezkur tehdit ve tehdit olasılıkları açıklanmaktadır. Yasada belirlenen bu tehdit olasılığının , eldeki bilimsel veriler ve Sugözü Termik santraliyle ilgili somut deneyimler sonucunda , eğer bu termik santraller kurulacak olursa olasılık olmaktan çıkıp gerçekleşeceği muhakkaktır



Yukarıda da açıklandığı üzere, halk sağlığı kamu yararıdır. Çevresel hakların en somut tezahürü, Anayasa’nın 56. Maddesi’nde, “Sağlıklı ve Dengeli bir Çevrede Yaşama Hakkı” olarak düzenlenmiştir. Sağlıklı ve Dengeli bir Çevrede Yaşama Hakkı’nın sağlanması için, öncelikle sağlıklı ve dengeli bir çevrenin mevcut olması muhakkaktır. 56. Madde’nin özü, sağlıklı ve dengeli bir çevre ile yaşama hakkını birleştirmiştir. Dolayısıyla, Anayasa’da, pozitif statü hakkı olarak Ekonomik ve Sosyal Haklar başlığı altında düzenlenmiş olan 56. Madde, negatif statü hakkı olarak kişi hak ve özgürlükleri başlığı altında düzenlenen yaşama hakkı, vücut bütünlüğü hakları ile birlikte değerlendirilmesi gerekli bir hak kategorisini oluşturmaktadır. Sanayi, enerji yatırımları ile oluşan çevresel kirlilik, sadece ekosistemin dengesini bozmamakta aynı zamanda, kısa ve uzun vadede çıkan –bilimsel çalışmalar ile ispat edildiği üzere- etkileri, canlı yaşamı ve insan sağlığına etki etmektedir. Bu etkiler, genel olarak, iklim değişikliği, besin yolu gibi durumlar ile tüm canlı yaşamını tehdit ettiği gibi, özellikli olarak o bölgede yaşayan çoğunluğu yoğun olarak etkilemektir. Dolayısıyla, çevre kirliliğinin ve bunun neden olduğu halk sağlığı etkileri, kamu yararı olarak kavramsallaşan toplum çıkarını tehdit etmektedir.

Üstelik, dava konusu idari işlemin kamu yararını ihlal etmesi, üçüncü kişi lehine bir işlem ile sözkonusu olmaktadır. Dava konusu idari işlem ile,üçünçü kişi olan bir sermaye şirketi lehine kar amaçlı bir idari işlem tesis edilmektedir. Halk sağlığı, çevresel haklar, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesi tehdidi gibi kamu yararını doğrudan ilgilendiren bir konuda, EPDK’nın, “ülke ihtiyacı”, “enerji ihtiyacı” "üstün kamu yararı " gibi yüzeysel, soyut ifadelere dayalı idari işlem tesis etmesi kabul edilemez. Kaldı ki ; tek bir kamu yararı vardır o da halk sağlığı -halkın geleceğidir. Davalı İdarenin şirketler lehine tesis ettiği kar amaçlı idari işlemlerini "üstün kamu yararı " olarak adlandırması nedeniyle üstün kamu yararı tartışmasına girmiyoruz.

Dilekçede açıkladığımız üzere Türkiye"nin böyle bir enerji ihtiyacı olmadığı gibi , termik santrallerden sağlanmak istenen elektrik enerjisinin rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması mümkünken , EPDK rüzgar enerjisi başvurularını reddetmekte bunun yerine neredeyse bütün termik santral başvurularına hiçbirisini geri çevirmeden lisans vermektedir.

Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi her ne kadar, çevre hakkını müstakil bir hak olarak düzenlememişse de, Türkiye’ye karşı da açılan davalarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), çevresel haklara ilişkin olarak taraf devletin ve dolayısıyla idarenin, karar verici bir konumda, idari işlem tesis ederken, çevre ve kişi haklarının en önde gözetilmesini şart koşmuştur. AİHM, daha önce Türkiye’yi mahkum ettiği kararlarında (LEMKE/TÜRKİYE DAVASI 17381/02 ve TAŞKIN ve Diğerleri ve ÖÇKAN ve Diğerleri vs. TÜRKİYE, 46771/99, 28 Mart 2006) kararlarında şöyle demiştir;

Devlet için çetrefil nitelikteki çevresel ve ekonomik sorunların ele alınıp bunların çözümlenmesi sözkonusu olduğunda, karar sürecinin herşeyden önce çevreye ve kişi haklarına zarar verecek nitelikteki faaliyetlerinin etkilerinin önceden tespit edilmesine olanak sağlayacak şekilde, uygun araştırma ve incelemelerin yapılması hususunu içermesi gerektiğine…” karar vermiştir.( Bkz. Delil listesi - 54 )

c) EPDK’nın enerji üretim lisansı için kararlarında dayanak alması gerekli, 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. Maddesi’nde: Kanun’un amacını, elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli düşük maliyetli ve çevreye uyumlu bir şekilde tüketicinin kullanımına sunulması… şeklinde ifade edilmiştir. . Dava konusu idari işlem nedeni ile üretim izni verilen termik santralin faaliyete geçmesi ile, özellikle enerji üretim aşamasında, kamunun zararına oluşacak ve/veya oluşması pek muhtemel sağlık ve çevre zararları dilekçe bütününde detaylı olarak açıklanmış olup , EPDK"nın tesis ettiği idari işlemin Elektrik Piyasası Kanununa da aykırı olduğu açıkça ortadadır.



d) EPDK”nın görevlerini belirleyen 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 11. madde g fıkrasının EPDK “ya getirdiği zorunluluk ise şu şekildedir.

Lisans verilmesine esas olan şartların lisansın yürürlüğü sırasında ortadan kalktığının veya bu şartların baştan mevcut olmadığının saptanması halinde lisans iptal edilir. “

Lisans alan termik santraller için lisans verilmesine esas olan şartlar değişmiştir ve bu lisanslar iptal edilmek zorundadır. Şöyle ki;



26.01.2009 Salı günü Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tüzüğü hazırlanmış, petrol – nükleer enerji döneminin kapatılmasına ve yenilenebilir enerji türleri olan rüzgâr ve güneş enerjisine geçilmesine karar verilmiştir. ( Bkz. Delil listesi-26/ Cumhuriyet gazetesi -27.01.2009- IRENA / Uluslar arası Yenilenebilir Enerji Tüzüğü haberi ) Tüzüğü, içinde ülkemizin de bulunduğu 75 ülke hükümet yetkilileri imzalamıştır. Bu anlaşmanın başlıca nedeni fosil yakıtlı termik santraller olan “Küresel Isınma” nın önüne geçilemediği takdirde dünyanın felaketlerle karşılaşacağının kesinlik kazanmasıdır. Küresel ısınmaya sebep olan karbon kökenli sera gazlarının % 30”u termik santralar kaynaklı olup , bir termik santral 2 milyon otomobilin ürettiği sera gazına eşit sera gazı üretmektedir. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere 75 ülkenin hükümetleri enerji politikalarında değişiklik yapmaya ve bu tüzüğü imzalamaya karar vermişlerdir. Türkiye’nin birkaç yıl sonra ölü yatırım haline gelecek olan bu termik santralleri inşa etmesi ise kabul edilemeyecektir.

Yukarıda zikredilen ve Türkiye’yi de bağlayacak tüzüğü imzalanması 4628 Sayılı Yasanın 11 / g maddesi gereğince lisans iptalini ve yeni lisans verilmemesini gerektiren ve “şartların değişikliği “olarak kabul edilmek zorundadır. Nitekim Türkiye”nin bu tüzüğü imzalamış olması EPDK tarafından da bilinmesine rağmen , EPDK kömürlü termik santral lisansları vererek yasanın bu hükmüne açıkça aykırı davranmıştır. Ortada açık hukuka aykırılık mevcuttur.

- Her ne kadar devamı niteliğindeki yeni protokol üzerinde mutabakata varılmamış ve imzalanmamış olsa dahi , Türkiye Kyoto protokolünün imzalanmasına ilişkin yasayı Meclis Genel Kurulunda kabul etmiştir. ( Bkz. Delil listesi-31 / www.TBMM.gov.tr) Kyoto protokolü sonrasında yeni imzaya açılacak protokolü de Türkiye imzalamak zorunda kalacak ve gelecekte karbon gazları salınımını sınırlamak konusunda uluslararası yükümlülük altına girecektir. Böylece kömürlü termik santrallerini de kapatmak zorunda kalacaktır. Avrupa”da sera gazı artışında 1. sırada olan Türkiye Kyoto”dan sonraki sözleşmeyi imzalamak ve bu sözleşmede yükümlülük almak zorunda kalacaktır. Kyoto protokolünden sonra imzalanacak olan protokolde Türkiye””nin yükümlülük altına girecek olması , mevcut kurulu bulunan termik santrallerini dahi kapatma olasılığı doğururken; bir yandan da içinde Doğu Akdeniz”de 35 adet termik santrale ve Türkiye”de ise toplam 200 adet termik santrale lisans verilmesi açıkça hukuka ve kanuna aykırıdır.

2) Hukuka ve Kanuna Aykırı Termik Santral Lisansı Veren Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Üyelerinin Doğabilecek Maddi ve Cezai Sorumluluğu :

Bu arada yukarıda belirttiğimiz şekilde, uluslararası protokollerden doğan yükümlülükler veya toplu insan ve hayvan ölümleri -sakat insan ve hayvan doğumları -kanser vakaları sonrasında termik santraller kapatılacak olduğunda , 5710 SAYILI NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİNİN KURULMASI VE İŞLETİLMESİ İLE ENERJİ SATIŞINA İLİŞKİN KANUNUN geçici 2. maddesi yürürlüğe girecek , şirketler 15 yıllık elektrik parasını peşinen alacaklardır. Bu durumda EPDK”nın açıkça hukuka ve kanuna aykırı işlemleri sonrasında kamunun ve Türkiye Cumhuriyetinin çıkarları aleyhine bir takım şirketler haksız kazanç sağlayacak ve ülke zarar görecektir. Sera gazlarını sınırlamak konusunda yükümlülük altına girecek olan Türkiye termik santralleri kapatırken , ULUSLARARASI TAHKİMİ KABUL ETMİŞ OLAN TÜRKİYE şirketlere karşı taahhüdünü yerine getirecek elektrik parasını peşinen ödeyecek , yeni kurulacak termik santral sahibi şirketler bizlerin ödediği vergilerle haksız kazanç sahibi olacak ve kamuyu zarara uğratacaklardır. Diğer yandan 48.000 MGW RES potansiyeli olan ve EPDK “nın 80.000 MGW RES başvurusunu beklettiği Türkiye”de bu termik santrallere ihtiyaç da yoktur.. Bu durum da yukarıda aktardığımız şüpheleri doğrulamakta olup , Türkiye”nin ileride kapatmak zorunda kalacağı işletmelere izin verilerek, ülke kaynaklarının adeta usulüne uydurulmuş bir şekilde yağmalanması sonucunu doğuracaktır.

Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde EPDK “nın açık sorumluluğu doğacaktır. Ve Türkiye Cumhuriyetinin uğrayacağı milyarlarca dolar zarar, SAKAT İNSAN VE HAYVAN DOĞUMLARI , KANSER VAKALARI SONUNDAKİ ERKEN ÖLÜMLER , BÖLGE HALKININ EKONOMİK ZARARLARI Kurul üyelerine rucû edilebilecektir.

Termik santrallere lisans veren EPDK görevlileri ve Kurul üyeleri hakkında Görevinin gereklerine gerek kasten gerekse de ihmalen aykırı hareket etmek suretiyle kamunun zarara uğramasına neden olmak” (TCK 257/1),


Konusu Suç Olan Emirleri Uygulamak Suretiyle (TCK 24/3) Kamunun Zarara Uğramasına Sebep Olmak” suçlarından kamu davası açılabilecektir.

VIII ) DOĞU AKDENİZ-ÇUKUROVA BÖLGESİNDE KURULMAK İSTENEN TERMİK SANTRALLERİN KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINA -YUMURTALIK LAGÜNLERİNE OLACAK ETKİSİ :

Yüklə 345,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin