Allah Resûlü, ayakkabı giyerken, saçını tararken, temizlenirken, bir şey alıp verirken sağdan başlamaktan hoşlanırdı. Yeme, içme ve temizlik konularında sağ elini; tuvalet vb. gibi necaseti/pisliği giderme hususlarında ise sol elini kullanırdı.
Başını tıraş ederken, ya tamamını bırakırdı ya da tamamını tıraş ederdi. Bıyıklarını kısaltırdı. Tirmizî, Resûlullah'ın: "Bıyığını kısaltmayan bizden değildir."133 buyurduğunu ve bu hadisin sahih olduğunu söylemektedir. Müslim'in Sahîh'nde ise şu rivâyet vardır: "Bıyıkları kısaltın, sakalları uzatın, böylece mecûsîlere muhalefet edin."134 Buhârî ve Müslim'de de: "Müşriklere muhalefet edin: Sakalları uzatın, bıyıkları kısaltın."135 rivâyeti mevcuttur.136 O, güzel kokuyu sever ve çokça koku sürünürdü. Bir kısım sahabe, Hz. Peygamber'in çokça güzel koku kullandığından saçı kızıllaşmıştı. Bundan dolayı da kına yakınmadığı halde yakınmış zannedilirdi, demişlerdir.
Câbir b. Semüre'ye Hz. Peygamber'in başında beyazlık olup olmadığını sormaları üzerine şöyle cevap verdi: Başındaki saç ayırımı yerindeki birkaç saç telinden başka beyazlık yoktu. Onların beyazlığını da saçını yağladığı zaman, yağ ortaya çıkarırdı. Buhârî'de Hz. Peygamber'in kendisine sunulan güzel kokuyu geri çevirmediği rivâyet edilmektedir.137 Müslim'de ise Allah Resûlü'nün: "Kendisine fesleğen sunulan kimse onu geri çevirmesin. Zira o, hoş kokulu, yükü hafif bir bitkidir."138 buyurduğu rivâyet edilmektedir. Ebû Dâvûd ve Nesâî'nin Sünenlerinde: "Kendisine güzel koku sunulan kimse onu geri çevirmesin. Zira o, yükü hafif, hoş kokulu bir bitkidir."139 şeklinde rivâyet edilmiştir.
Bezzâr'ın Müsned'inde: "Allah güzeldir, güzelliği sever; temizdir, temizliği sever; naziktir, nazikliği sever; cömerttir, cömertliği sever. Öyleyse avlularınızı (iç bahçe) ve meydanlarınızı (evinizin önünü) temizleyin. Süprüntüleri evlerinde biriktiren Yahudilere benzemeyin!" rivâyeti vardır.
Hz. Peygamber'den sahih olarak şu hadis rivâyet edilmiştir: "Haftada bir gün banyo yapması Allah'ın her müslüman üzerindeki bir hakkı olduğu gibi, güzel koku sürünmesi de hakkıdır."140 Dişlerini misvakla fırçalamayı severdi. Misvak kullanımında oruçlu olup olmaması fark etmezdi. Uykudan uyandığında, abdest alırken, namaz kılacağı zaman ve eve girdiğinde misvak kullanırdı. Bu iş için misvak ağacından yapılan ağaç çubuk kullanırdı.
Buhârî ve Müslim'de Hz. Peygamber'in: "Ümmetime sıkıntı vereceğimi bilmeseydim, onlara her namaz kılacağı zaman misvak kullanmalarını emrederdim."141 buyurduğu rivâyet edilmiştir. Buhârî ayrıca "Misvak kullanmak hem ağzı temizler hem de Allah'ın hoşnutluğunu sağlar."142 şeklindeki rivayeti de muallak olarak zikretmiştir. Bu konuda pek çok hadîs vardır. Misvakla ilgili pek çok faydadan bahsedilmektedir:
Ağzı temizler, dişetlerini sağlamlaştırır, oyukları giderir/doldurur, okumaya ve zikre canlılık verir. Misvak kullanmak her vakitte müstehab olup, namaz ve abdest anında daha kuvvetli müstehabtır. Ağız kokusunu giderir. Bu husustaki hadislerin geneli ve oruçlunun buna ihtiyacı olmasından dolayı, gerek oruç tutmayan, gerekse oruç tutan kişi için her zaman müstehaptır. Sünen'de Amir b. Rebîa'dan rivâyet edildiğine göre şöyle demektedir: "Allah Resûlü'nü oruçlu iken, sayamayacağım kadar çok misvakla ağzını fırçaladığını gördüm."143 Buhârî de İbn Ömer'in şöyle dediğini nakletmektedir: "Hz. Peygamber, gündüzün başında ve sonunda misvak kullanırdı."144
İnsanlar, oruçlunun zorunlu ve/veya isteyerek ağzını su ile çalkalaması (mazmaza) gerektiğine dair icma etmişlerdir. Mazmaza, misvak kullanmaktan daha önemlidir. Ne kötü koku ile Allah'a yakınlaşmada herhangi bir gaye olabilir ne de ibadetin meşru kılındığı cinsten olabilir. Bu nedenle, Kıyamet gününde oruçlunun ağız kokusunun Allah yanında daha güzel kokacağı zikredilmiştir. Böyle buyrulmasının nedeni, oruçlunun misvak kullanmasını teşvike yöneliktir, yoksa ağız kokusunun devam ettirilmesine teşvik söz konusu değildir.145
Misvak kullanmak, Kıyamet gününde, Allah yanında ağız kokusuna engel değildir. Aksine, oruç tuttuğunun bir göstergesi olarak oruçlu, miskten daha güzel kokarak ağız kokusuyla Allah'ın huzuruna gelecektir. Tıpkı yaralının, Kıyamet günü kanıyla ve kokusu da misk kokarak gelecektir. Halbuki dünyada bu kanı gidermekle emredilmişti. Aynı şekilde oruçlunun ağız kokusu, misvakla gitmez, çünkü onun sebebi kalıcı olmasıdır. Bu koku, midede yemek olmayışından meydana gelmektedir. Yemeğin artıkları ancak, diş ve dişetleri üzerine toplandığı zaman gider.
Keza aynı şekilde, Allah Resûlü, ümmetine oruçta müstehab olanlar ile mekruh olanları öğretti. Oruçlunun misvak kullanmasını mekruh addetmedi. O, ümmetinin bunu yaptıklarını biliyordu. Genel, kapsamlı ve etkili kelimelerle ümmetini misvak kullanmaya teşvik etti. Sahabe de Hz. Peygamber'i oruçlu iken defalarca misvak kullandığını görmüşlerdi. Yine o, ümmetinin buna uyacaklarını biliyordu ve onlara hiçbir zaman: "Öğleden sonra dişlerinizi misvakla fırçalamayın." demedi. Açıklamayı ihtiyaç anından sonraya bırakmak yasaktır/uygun değildir. Allah en iyi bilendir.
9. Hz. Peygamber'in Konuşması, Susması,
Gülmesi ve Ağlaması
Hz. Peygamber, Allah'ın yaratıkları arasında en fasih ve en tatlı konuşanı idi. Hz. Aişe der ki: Allah Resûlü, sizin şu konuşmalarınız gibi sözü peş peşe sıralamazdı.146 Açık bir sözle tane tane konuşur, meclisinde bulunanlar konuştuklarını ezberleyebilirdi. Çoğu zaman iyi anlaşılsın diye sözü üç kez yinelerdi. Uzun zaman susardı. Gereksiz yere konuşmazdı. Söze avurtlarıyla başlar yine onlarla bitirirdi. Konuşmalarında az sözle çok mânâ ifade edecek cümleler kullanırdı. Lüzumsuz konularda konuşmazdı. Yalnızca sevabını umduğu konularda konuşurdu. Bir şeyi beğenmediğinde yüzünden anlaşılırdı. Sözleri ve davranışları arasında aşırı ve çirkin şeyler bulunmazdı; gürültücü ve bağırarak konuşan biri değildi. Gülüşü tebessüm idi. En fazla güldüğünde azı dişleri görünürdü. Gülünecek şeylere gülerdi.
Gülmesi nasıl kahkaha ile değildiyse, ağlaması da, bağırarak, feryat ederek değildi. Ancak gözleri yaşla dolar, boşalırdı. Göğsünden bir inilti duyulurdu. Ağlaması, bazen ölüye merhametinden, bazen ümmeti için korktuğundan ve onlara olan şefkatinden, bazen Allah korkusundan, bazen de Kur'an dinlerken olurdu. Kur'an dinlerken ağlayışı; korku ve haşyet ile dopdolu olan bir özlem, sevgi, saygı ve eşlik etme ağlayışıdır. Oğlu İbrahim öldüğünde gözleri yaşla doldu ve ona olan merhametinden ağladı ve: "Göz yaşla dolar, kalp hüzünlenir. Rabbimizi hoşnut etmeyecek söz sarf etmeyiz. Biz senin için üzülüyoruz, ey İbrahim!" buyurdu. Kızlarından birini ruhunu teslim edeceği zaman gördüğünde de ağladı. İbn Mes'ûd ona Nisâ sûresini okurken "Her ümmetten bir şâhit getirdiğimizde ve seni de (ey Muhammed) bunların aleyhine şâhit getirdiğimizde ne olacak halleri?!"147 âyetine geldiğinde Allah Elçisi ağladı.148 Güneş tutulduğunda ağladı ve küsûf namazı kıldı, namazında ağlamaya başladı. Kimi zaman gece namazında da ağlardı.
Dostları ilə paylaş: |